๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz.Muhammedin İslam Daveti => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 29 Temmuz 2011, 16:33:33



Konu Başlığı: Köleler
Gönderen: Ekvan üzerinde 29 Temmuz 2011, 16:33:33
Köleler


Bunlar, hiç hakları olmamasına karşılık, sahiplerine ve diğer hürlere karşı ye­rine getirmeleri zorunlu olan sınırsız denebilecek sorumluluklara sahiptiler. Kö­lelerin sayıları oldukça çoktu. Çünkü bütün işler için köle edinmek hürler arasın­da yaygın bir gelenek ve uygulamaydı. Hürlerin fiilen çalışmamaları, el emeğini aşağılık bulmaları, önemli ve yaygın bir anlayıştı. Bu genel anlayışa göre, el eme­ği veya fiilen (bedenen) çalışmak, kölelerin yapması gereken şeylerdi. Hür olup da el emeği gerektiren işlerde çalışmak, oldukça aşağılayıcı bir durum olarak telakki ediliyordu. Bu nedenle hürlerin bir çoğunun, bir veya daha fazla kölesi vardı. Kö­lelerin sayısının çokluğu ise, hürün sahip olduğu maddî imkânlarla ilgili idi. Kişi ne kadar zenginse o kadar çok köleye sahip olabiliyordu. Köleler insan kabul edil­miyor, tamamıyla ticarî bir meta olarak görülüyorlardı. Ahnıp-satılabiliyorlar, he­diye olarak verilebiliyorlardı.

Araplar arasında köle ticareti oldukça önemli bir gelir kaynağıydı. Köle ticare­tiyle uğraşanlar, bu işten iyi gelir elde ediyorlardı. Köle elde etmek için komşa bölgelere ve memleketlere seferler düzenleyen köle tüccarları vardı. Resulüllah'ın davetine icabet edip İslâm'a giren bazı kölelerin kimlikleri, Arapların köle elde et­mek için gerçekleştirdikleri girişimlerin ne kadar geniş alanlara yayıldığını göster­mesi açısından önemlidir. Bilâl, Habeşli; Süheyl, Anadolulu; Selman, Farslıydı. Ba­zı şahıslar köle elde etme ve ticaretini yapma konusunda pek mahirdiler. Bunlar köle ticareti konusunda gösterdikleri üstün başarı nedeniyle çok zenginlemişler-di. Teym kabilesinden Abdullah b. Cüd'ân bunlardan birisiydi. Bazı kabileler ise köle ticaretindeki nüfuslarıyla ün salmışlardı. Elde edilen köleler, belirli zaman­larda belirli yerlerde kurulan panayırlarda yahut sürekli faal durumda olan köle pazarlarında satılırdı. Mekke'de her zaman açık olan bir köle pazarı vardı.

Hürlerin haklarının sınırsızlığına karşılık, kölelerin hiç hakka sahip olmama­ları, doğaldır ki, oldukça büyük boyutlara varan zulümlere neden olur. Bu, mev­cut şartlar ve anlayışlar gereği kaçınılmaz bir durumdur. Arap toplumunda ve do­layısıyla Mekke toplumunda olan da bundan başkası değildi. Kadın köle olan ca­riyeler sadece iş veya cinsel ihtiyaçları tatmin eden bir araç olarak görülüyor, sık sık değiş-tokuş edilerek kullanılıyorlar veya hatta para kazanması için fahişe ola­rak pazarlanıyorlardı. Cariyelerin doğurdukları çocuklar da anneleri gibi köle ka­bul ediliyordu. Erkek köleler ise en ağır ve pis işleri yapmakla görevliydiler. Köle sahipleri, hiçbir masrafa sahip olmadan kölelerinden yararlanmaya çalışırlardı. Kölelerinin ancak en asgari seviyede maddî ihtiyaçlarını karşılarlardı. Bu da, eğer isterse yapacağı bir sorumluluk idi. Yoksa kölesini, açlıktan yahut keyfi olarak öl­dürse veya işkence yapsa dahi bir sorumluluğu yoktu. Hayvanlara oranla daha aşağı telakki edilen köleleri dövmek, elini, kulağını, burnunu kesmek, gözünü çı­karmak, işkence yapmak, öldürmek, alışılmış uygulamalardandı ve bütün bunlar sahibin kölesi üzerindeki tabiî hakkı kabul ediliyordu. Bundan dolayıdır ki müş­rik sahipleri tarafından mümin kölelere yapılan işkenceler toplumda hiçbir tepki­ye neden olmamıştı.