Konu Başlığı: Kitlesel Davetin Başlaması Gönderen: Ekvan üzerinde 01 Ağustos 2011, 11:46:33 Kitlesel Davetin Başlaması (Ey Muhammedi), yakın akrabalarım uyar. [211] Sen emrolunduğun gibi açıkça söyle ve ortak koşanlara aldırma. [212] Mûddessir sûresinin ilk ayetlerinin vahyolunup, Hz. Peygamberin İslâm davetine başlamasının üzerinden üç yıl geçmişti. Bu süre içerisinde, risâletin takip eden yıllarında eğitimi tamamlanacak ve tüm zamanlar için model olacak Örnek Kur'an neslinin çekirdek kadrosu inşa olunmuştu. Ayrıca, davet konusunda her ne kadar belirli oranda gizliliğe dikkat ediliyor olsa bile,[213] her şey gizli değildi. Mekke eşrafı, İslâm davetinin seyri hakkında genel anlamda da olsa bilgi sahibiydi. Zira, ilk üç yıl içindeki İslâm daveti gizli bir örgütün faaliyetlerine ve gelişme seyrine sahip olmamıştı. Birçok şey açıktı; Mekkelilerin önemli bir kısmına davet ulaştırılmıştı. Kabul eden etmiş, etmeyenler ise ya düşüneceklerini, ya da kabul etmeyeceklerini bildirmişlerdi. Mekke'de, risâletin ilk üç yılı boyunca, iki farklı topluluk oluştu. Topluluklardan birini müminler, diğerini ise şirke dayanan inançlarıyla ve hayat tarzlarıyla müşrikler oluşturuyordu. Namaz, müminlerle müşrikler arasındaki ayrılığın görünen en önemli boyutunu teşkil ediyordu. Müminlerin, tüm engellemelere rağmen, namazlarına devam etmeleri ve şehir dışındaki tenha yerlerde gizlice buluşup namazlarını kılmaları müşriklerle bazı ufak çatışmalara yol açmıştı. Sâ'd b. Ebî Vakkas'm bir müşriki yaralaması, söz konusu çatışmaların en sert gerçekle şenlerinden birisiydi. Yine bu zaman zarfında, müminlerin sayısı arttığı ve îslâm davetinin ayrıntıları daha da belirginleştiği için, islâm daveti müşrik eşrafın gündeminde hemen her zaman yer alan önemli bir konu haline gelmişti. Müşrik liderler islâm daveti nedeniyle öfkeliydiler. Özellikle ismen bilip, tanıdıkları bazı şahısların islâm'a girdiğinden haberdar olmaları, islâm'ın ve müminlerin gündemlerinden hiç düşmemesine ve hatta daha çok gündemlerinde kalmasına sebep olmuştu. Müşrik eşraf öfkeli olmanın yamsıra, endişeliydi de. islâm her geçen gün çok değişik kesimlerden daha fazla kimsenin ilgisini çeker hale geldiğini görüyorlardı. Hatta eşraf ailelerinden bazı kimseler de islâm'ın çekiciliğine kendisini kaptıranlar arasında yer alıyorlardı. Üstelik bunlar birkaç kişi de değillerdi. Eşraf ailelerinden bir grup teşkil edecek kadar çok sayıda kimse islâm davetini kabul etmişti. Risâletin yaklaşık ilk üç yılı içerisinde Mekke eşrafının yakınlarından islâm davetini kabul edenler şunlardı: Abdu'l Uzza (Ebû Lehebynm kardeşi Safiyye, yeğeni Ali ve Cafer b. Ebi Talib Ebû CehiVin ağabeyi Seleme b. Hişâm, kız kardeşi Ümm-ü Gülsüm, üvey kardeşi Ayyaş b. Ebî Rebia ve karısı, yakın akrabası Ebû Seleme ve karısı Utbe b. Rabi'a'nm oğlu Ebû Huzeyfe, gelini Süheyle bint-i Süheyl b. Amr Ömerb. Hattab'm ağabeyi Zeyd b. Hattab, kardeşi Fatıma, eniştesi Said b. Zeyd, damadı Huneys b. Hüzâfe As b. VâiYin oğlu Hişam Vdid b. Muğire'nin oğlu Halid b. Said, torunu Amr b. Said, yeğeni Ayyaş b. Ebi Rebia. Fakat bütün bunlara rağmen, eşrafın henüz kayda değer fiilî bir tepkisi görülmemişti. Geçen zaman içerisinde, islâm davetini kabul eden ve önemli bir kısmını kadınların, kölelerin ve yoksulların oluşturduğu müminlerle daha çok alay etmişler; onları pek ciddiye almamışlardı. İslâm, her ne kadar Mekke ileri gelenlerinin çok farklı gerekçelerle kabul edemeyecekleri özelliklere sahip olsa bile, müminlerin Mekke toplumsal yapısına yönelik açıkça bir eylemlerinin gerçekleşmemiş olması, müşrik eşrafın tepkilerini dizginleyen Önemli bir nedendi. Ayrıca, herhalde, islâm davetini inançlar mozaiği durumundaki Mekke'de gelip geçici bir hevesin neden olduğu bir inanç hareketi olarak düşünüyor veya böylesi olmasının umutlarını taşıyor olmalıydılar. Muhtemeldir ki, bu hevesin geçmesini ve islâm davetinin mevcut yapıyla uyumlu hale gelmesini bekliyorlardı. Ancak Hicr Suresinin 94. ayetinin vahyolunmasi ile risâlet sürecinin önemli ve yeni bir dönemi başlamış oldu. [211] Şuara sûresi, 26:214 [212] Hicr sûresi, 15:94 [213] Genelde risâlet sürecinin ilk üç yılının tamamıyla 'gizli' olduğuna yönelik yaygın bir kanaat vardır. Bu durum hem Kur'an'ın döneme ilişkin ayetleriyle ve hem de 'gizlilikten' bahseden yazarların döneme ilişkin verdikleri bilgilerle çelişmektedir. Doğrusu, risâletin ilk üç yılının daha çok 'bireysel davet dönemi' olduğudur. Bu dönemde müşrikler ve özellikle de eşraf davetten ve konusundan haberdardı. Ancak davet güvenilir, daveti kabul etmesi muhtemel görünen şahıslara yapılıyor ve herşey orta ilan edilmiyordu. |