Konu Başlığı: Katipler ve Tercümanlar Gönderen: Ekvan üzerinde 28 Temmuz 2011, 15:48:16 Katipler ve Tercümanlar Risâlet çağının Arapları arasında okur-yazar olan kimselerin sayısı oldukça azdı. Mekke'de okur-yazar olanların sayısı 20 civarındaydı. Üstelik Mekke Arap yarımadasının kültürel açıdan en gelişmiş yerleşim merkeziydi. Yarımadanın kültürel faaliyetleri Mekke'de düzenlenirdi. Doğal olarak Medine'deki okur-yazarlarm sayısı daha da azdı. Ancak bu tespit sadece Araplarla ilgili olup, Yahudileri kapsamamaktadır. Medine'de ikamet eden Yahudiler arasında okuryazar sayısının çok daha yüksek olduğu kesindir. Resulûllah ilâhî hikmet gereği okur yazar değildi. Zira, onun okur yazar olmaması risâletin ilâhîliğinin bir delili kılınmıştı. Kur'an ayetlerini, okuduğu kitaplardan yararlanarak kendisi yazıyor suçlamasıyla karşılaşmaması için, okur-yazar olmaması ilâhî iradenin tercihi olmuştu.[76] Bu nedenle Resulûllah kendisine vahyo-lunan ayetleri dahi yazamıyordu. Ancak Mekke'de bulunduğu süre içerisinde vah-volunan ayetleri okur-yazar müminlere yazdırmış ve böylelikle Kur'an'ın yazılı olarak korunmasını sağlamıştı. O günün şartlarında okur-yazar kimselere başka maksatla ihtiyaç duyulmamıştı. Fakat Medine'ye hicret edince ve bir toplum, bir siyasî organizasyon inşa edilmeye başlanınca, okur-yazarlara ihtiyaç doğdu. Artık sadece Kur'an ayetlerini yazılı hale getirmek için okur-yazarlara ihtiyaç hissedilmiyor; aynı zamanda resmi yazışmalar, mektuplar, anlaşmalar için de okur-yazarlara ihtiyaç hissediliyordu. Özellikle Medine döneminin sonraki yıllarında bu ihtiyaç daha da arttı ve Resulûllah bazı sahabelerini, islâm devletinin katipleri olarak görevlendirdi. Bunların arasında Ebû Bekir, Amir b. Füheyre, Ubey b. Ka'b, Zeyd b. Sabit, Ali b. Ebû Talib, Ömer b. Hattab, Halid b. Said, Zübeyr b. Avvam, Abdullah b. Ravâha, Muhammed b.- Mesleme, Muğire b. 5ube ismi ilk planda hatırlanan kimselerdir. Bunların da içerisinde özellikle Ubey b. Ka'b ve Zeyd b. Sabit katiplik görevini uzun süre yürüten kişiler oldular. islâm devletinin inşası sürecinde sadece Arapça yeterli olmamış, anlaşma, resmi mektup veya bilgi alış verişi için îbranice bilenlere de ihtiyaç hissedilmişti. Çünkü Araplar dışında ilk yazışmalar Yahudilerle yapılmış ve Resulûllah bu konuda bazı Yahudi okur-yazarlara itimat etmek zorunda kalmıştı. Müslümanlar arasında îbranice okur-yazar olan yoktu. Resulûllah, hem Yahudilere itimat etmek zorunda kalmamak ve hem de Yahudileri Müslümanların özel işlerinden haberdar etmemek için Zeyd b. Sabit'ten îbranice ve Süryanice o kuyu azmasını öğrenmesini istedi. Konuyla ilgili olarak Zeyd b. Sabit şunları anlatmıştır: 'Bir gün Resulüllah 'Bana yazılar geliyor. Ben bu yazıları rastgele birisine okutmak istemiyorum. Yazıları okuttuğum Yahudilere güvenmiyorum. Sen İbrani ve Süryani yazısını öğrenebilir misin?' dedi. 'Evet, öğrenirim' dedim. Ve hemen çalışmaya başladım. Her iki dilde de okur-yazar olmam için 17 gün yetti. Ondan sonra Resulûllah Yahudilerle herhangi bir şey gömşür de onu yazmak gerekirse, ben yazar veya ben okurdum.[77] [76] (Resulüm!) işte böylece sana (önceki kitapları tasdik eden) bu Kitab'ı indirdik. Onun îçm, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Şunlardan (Araplardan) da ona iman eden nice kimseler vardır. Âyetlerimizi, ancak kâfirler (inatları yüzünden) bile bile mkâr eder. Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı. Hayır, o (Kur'an), kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. Âyetlerimizi, ancak zalimler bile bile inkâr eder.' (Ankebût, 29:47-49) [77] Kettânî, Et-Terâtlbu'l îdâriyye, 1/277, 279; İbn Abdilber, el-lstiâbfî Esmai'l-Ashâb, 1/552. |