> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > İtiraz
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İtiraz  (Okunma Sayısı 2003 defa)
29 Temmuz 2011, 16:13:41
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 29 Temmuz 2011, 16:13:41 »



İtiraz


Bir peygamberin görevi, insanların sahip oldukları herhangi bir görev gibi değil­dir. Farklılıklardan en önemlisi, peygamberliğin bir boyutuyla ilâhî, diğer tarafıy­la da beşeri olmasıdır. Her peygamber bir insan olarak, diğer insanlarla tüm beşe­rî hâl ve durumları paylaşır; onlardan birisi olarak yaşar, ancak aynı zamanda da ilâhî hakikatin elçisi olarak yüce yaratanla, eşi ve benzeri olmayan yüce kudret ile irtibatlıdır; O'nun insanlar arasından seçtiği ve kendisine ilâhî hakikatleri bildir­diği elçisidir. Kabul etmek gerekir ki, bir peygamber, insanlara bildirip, uyulma­sını istediği ilke ve şartları bir filozof, bir devlet adamı, bir kral kimliğiyle bildir-şeydi; onun bildirdiklerini kabul etmeyenler onunla tartışırlar, belki onun söyle­diklerine karşı çıkarlar ama bu durum hiçbir zaman müşriklerin bir peygambere verdiği tepkiler gibi olmazdı. Gerçekleşen sadece düşünceler çatışması olur ve bu çatışma sırasında düşünceler birbirlerini etkiler ve bir nokta da buluşurlardı. An­cak peygamber ile muhaliflerinin çatışması böyle şekillenmemiştir ve Resulüllah'ın şahsında da böyle şekillenmiyordu. Peygamberi filozof veya kraldan ayıran temel farklılıklardan birisi, peygamber ve muhatapları arasında yaşananlar bir düşünceler buluşması/çatışması değildir; onların şahsında iki beşerî düşünce çalış­mamıştır. İlâhî bilgi ile beşerî zanlar çatışmıştır. Daha doğrusu beşerî zanlar ilâhî bilgiye karşı doğruluk iddiasında bulunmuş ve doğruluklarını ise kaba kuvvete, hile ve aldatmalara dayanarak ispatlamaya çalışmışlardır. Şiddet beşerî bilginin, zannın, ilâhî bilgi karşısındaki en önemli dayanağı, meşruluk aracı olmuştur. Bir diğer farklılık ise ikisinin de birbirlerini etkileyerek bir noktada buluşmalarının söz konusu olmamasıdır. İlâhî bilgi veya bir diğer ifadeyle ilim, zanlara karşı ta­vizsizdir. Gerçek, hiçbir şekilde yalana iltifat etmez. Olması gereken yalanın, ger­çeğe uyması; zannın, ilme tabi olmasıdır. Ancak zanda, yalanda, hilede çıkarı olanlar buna yanaşmazlar ve yanaşmamışlardır. İşte bu durumda zarının", yalanın, hilenin taraftarları, hakikat karşısında şiddeti, iftirayı, hileyi takip edebilecekleri tek yöntem olarak benimsemişler ve Resulüllah'ın zamanında da böyle yapmışlar­dır.

Zannın, yalanın, hilenin taraftan olan Mekke müşrikleri ve özellikle de eşraf, iftira, karalama kampanyalarının öncelikli konusu olarak Resulüllah'ın ilâhî kim­liğini seçtiler. Hz. Muhammed'in beşerî kimliğinin ötesinde bir ilâhî kimliğe sahip olmadığım iddia ettiler. Bu iddialarını ise, günlük hayatlarından bildikleri, yaşa­nan, görülen bir durumla açıklamaya çalıştılar; 'Onlar şöyle dediler: 'Bu ne biçim peygamber, bizler gibi yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor!.[119] Onlar, peygamberliğin yüce bir görev, ilâhî boyuta sahip bir görev olduğunun farkınday­dılar. Muhtemeldir ki ticarî faaliyetleri sırasında görüşüp konuştukları Yahudi ve Hıristiyanlardan peygamberlik hakkında bir şeyler işitmişlerdi. Bu işi ttikl eriyle de zihinlerinde bir peygamber tasavvuru oluşturmuşlardı, ama bu tasavvurları Hz. Muhammed'e hiç uymuyordu. Onlar Yahudilerden ve Hıristiyanlardan bir pey­gamberin ALLAH'la soy bağına sahip kişiler olduğunu, 'ALLAH'ın oğlu [120] olduğunu duymuşlardı. Elbette ki ALLAH ile soy bağına sahip olmak, aynen Yahu­di ve Hıristiyanların peygamber tasavvurunda olduğu gibi ilâhî tasarrufta bulunmayı, beşerî özelliklerden uzak olmayı gerektirirdi. Fakat, Mekkeliler doğduğu günden beri yakından tanıdıkları Hz. Muhammed'in kendileri gibi bir insan oldu­ğunu: acıkan, susayan, hastalanan, geçimini sağlamak için çalışmak zorunda olan, evlenen, yaşadığı olumsuz durumlar karşısında üzülen, morali bozulan, öfkele­nen... birisi olduğunu biliyorlardı. O, aynen kendileri gibi ihtiyaçlarını karşılamak için çarşı ve pazarlarda gezmen birisiydi. Mekke liderlerinin tasavvurlarına, zan-larma göre bir peygamber böyle olmamalıydı: bir dilim ekmeğe, bir bardak suya ihtiyaç duymamalı, bunları temin için çalışıp çabalamamalıydı: 'Onlar şöyle dedi­ler: 'Bu ne biçim peygamber; bizler gibi yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! ... Kendi­sine bir hazine verilmeli veya içinden yiyip ihtiyaçlarım karşılayacağı bir bahçesi ol­malıydı.[121] Bunu, bizzat Resulüllah'ın yüzüne söyledikleri gibi, ken­di aralarındaki sohbetlerinde, dertleşip konuşmalarında da dile getiriyor, böyle­likle birbirlerini uyarıyorlardı: 'Kalpleri geçici hoşnutluklar peşinde olup işi ciddiye almayanlar, yaratılış maksadına aykırı davrananlar, birbirleriyle gizlice konuştukla­rında 'Bu peygamber, ancak sizin gibi bir insan değil mi? O halde siz, göz görerek bü­yüye mi kapılacaksınız?' dediler.[122] Onların düşüncelerinin bir kıyısın­da hep peygamberin gizli amaçlara sahip olduğu, asıl niyetini sakladığı, bu gizli amacının ise hükümranlığı ele geçirmek olduğu kanaati vardı. Bunu ise bazı za-

manlar, irtibatlı oldukları müminlere söyleyerek akıllarınca onları uyarmış olu­yorlardı: 'O zalimler, müminlere 'Siz, ancak büyüye tutulmuş bir adama uymaktası­nız!' dediler.[123] Bu iddialarında da kendilerince haklıydılar; iddiaları­na samimi bir şekilde inanıyorlardı. Bir insanın, üstelik Muhammed gibi yetim, öksüz bir insanın peygamber olması mümkün olmayacağı konusunda emindiler. Hemşehrileri Muhammed'in peygamberliği, olsa olsa ya büyük bir yalandı, ya da bir aldanıştı: 'Dediler ki: 'Ey kendisine Kufan indirilen Muhammed! Sen mutlaka bir mecnunsun!.[124]

Gerçi 'Muhammed kesinlikle peygamber olamaz' iddiasına sahip olmayanlar da vardı. Onlar, bir insan olması nedeniyle onun peygamber olmasını akıl ve mantı­ğa aykırı bulmalarına rağmen, yanılma ihtimallerini de göz ardı etmiyorlardı. Fa­kat onlara göre de, ALLAH gerçekten bir insanı kendisine elçi olarak seçiyorsa, bu­nun ilâhî bir delili olmalıydı. Bu ilâhî delil de ancak gözleriyle görecekleri, elleriy­le dokunacakları bir melek olabilirdi. Bir melek inmeli ve Muhammed'in peygam­ber olduğuna tanıklık etmeliydi. Bunu şöyle dile getiriyorlardı: 'Ona bir melek in­dirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!.[125]

Diğer bazılarına gelince, onlar Hz. Peygamber'in peygamberliğini reddederler­ken daha başka iddiaya sahiptiler. Hz. Peygamber'i yakından tanıyan ve 'en güve­nilir kişi1 oluşuna şahitlik eden bu bazıları, doğru inancın ve hayat tarzının örne­ği olarak O'na yönelmekten kaçındılar. Bunların bir kısmı yanlış gidişatının geçi­ci kazançlarına kanarak onu reddederken; bazısı ise akılsızlığından, inadından, kötülük timsali karakterinden, kıskançlığından dolayı O'na uymayı reddetti. On­lar, bu tutum ve tavırlarının gerekçesi olarak da, O'nun insan oluşunu gösterdiler. Eğer yüce ALLAH kendilerine gerçekten bir örnek şahsiyet sunmuş olsaydı, bunun ancak bir melek olabileceğini iddia ettiler. Müşriklere göre ilâhî görevin elçisi de ilâhî olmalıydı. Yahudi ve Hıristiyanların söyledikleri ve inandıkları peygamberle­ri gibi ALLAH'la soy bağına sahip bir peygamber kendilerine gönderilmemişse bile, bir melek gönderilebilirdi. Onlar, bu meleğin beşer üstü özelliklerini görür ve ona iman etmekte zorlanmazlardı. Melek dahi olmayan bir peygamberi kabul etmek akıl ve mantığın kabul edeceği bir şey değildi. Bu nokta da selefleriyle benzer id­dialara sahiptiler: 'Peygamberler onlara: Önlerinden ve arkalarından gelerek Al­lah'tan başkasına kulluk etmeyin, dedikleri, zaman, 'Rabbimiz dileseydi elbette melek­ler indirirdi. Onun için biz sizinle gönderilen şeyleri inkâr ediyoruz' demişlerdi.[126]


[119] Furkan, 25:7

[120] Tevbe, 9:30

[121] Furkan, 25:7

[122] Enbiya, 21:3

[123] Furkan, 25:8

[124] Uicr, 15:6

[125] Furkan, 25:7

[126] Fus-silat, 41:14


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İtiraz
« Posted on: 28 Mart 2024, 14:47:46 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İtiraz rüya tabiri,İtiraz mekke canlı, İtiraz kabe canlı yayın, İtiraz Üç boyutlu kuran oku İtiraz kuran ı kerim, İtiraz peygamber kıssaları,İtiraz ilitam ders soruları, İtirazönlisans arapça,
Logged
27 Nisan 2015, 19:54:30
Kaan Han
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 778


« Yanıtla #1 : 27 Nisan 2015, 19:54:30 »

Bir peygamberin görevi, insanların sahip oldukları herhangi bir görev gibi değil­dir. Farklılıklardan en önemlisi, peygamberliğin bir boyutuyla ilâhî, diğer tarafıy­la da beşeri olmasıdır. Her peygamber bir insan olarak, diğer insanlarla tüm beşe­rî hâl ve durumları paylaşır; onlardan birisi olarak yaşar, ancak aynı zamanda da ilâhî hakikatin elçisi olarak yüce yaratanla, eşi ve benzeri olmayan yüce kudret ile irtibatlıdır;
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes