Konu Başlığı: İntikam Yemini Gönderen: Ekvan üzerinde 26 Temmuz 2011, 12:07:47 İntikam Yemini ve Davetin Gizli Düşmanları Bozgun haberi Mekke'de çok çabuk duyuldu. Mekke'de yaşanan tam anlamıyla bir şoktu. Bir türlü gerçekleşeni anlayamadılar, sonucu kabullenemediler. Sonuca inanamıyor, akıllarına sığdıramıyorlardı. Mekke bir anda neredeyse bütün ileri gelenlerini kaybetmişti. Şehir devleti adeta başsız kalmıştı. Bütün Mekke'yi bir matem havası sardı. Birçok kişinin intikam yeminleri ettiği duyuluyordu. Ebû Süfyan tüm Mekke'de sözü dinlenecek tek kişi olarak kontrolü eline aldı. Halkı toplayarak: 'Ey Kureyş topluluğu! Ölenleriniz için ağlamayın. Onlar için ne ağıtçılar ağlasın, ne de bir şair onlar için mersiyeler söyleyip yakınlarım ağlatsın. Sabırlı olun. Çünkü siz onlar için feryatlar edip ağladığınız zaman öfkenizi kaybeder, Muhammed ve adamlarına karşı yumuşarsınız. Ayrıca feryat ve ağıt haberleriniz Muhammed ve adamlarına ulaşırsa onlan sevindirmiş olursunuz. Onların sevinmesi ise daha büyük yenilgidir [207] dedi. Ebû Süfyan'm eşi Hint, Bedir'de babasını, kardeşini, amcasını, kuzenini kaybetmiş olmasına rağmen ağlamadı, kinini ağıtıyla yumuşatmadı. Yasanan yenilgiyle ilgili düşüncelerini açıklarken Uhud'un haberini verir gibiydi 'Vallahi Muhammed ve adamlarıyla savaşıp intikamımızı alıncaya kadar güzel koku sürünmeyeceğim. Vallahi ağlamakla hüznümün azalacağını busem ağlardım. Benim hüznüm ancak Muhammed ve adamlarının öldürüldüğünü görmekle azalır.[208] Ebû Leheb muhtemelen sağlık problemleri nedeniyle orduya katılamamış, kendi yerine Asî b. Hişam'ı donatıp, orduya katmıştı. Ordusunun yenilgisi Mekke'ye ulaşınca inanamadı. Bütün dostlarını kaybetmeyi kabullenemedi. Üzüntüsünden perişan oldu. Mekke ordusunun yenildiğini duyduktan bir hafta sonra üzüntüsünden öldü. Yakınları bulaşıcı bir hastalıktan öldüğünü sanıyorlardı. Hastalığın kendilerine de bulaşacağı korkusuyla kimse cesedine yaklaşamadı. Cesedi şişip, koktu. Hiç kimse eve giremedi. Oğulları, üzerine su döküp, kokuyu azaltarak babalarının cesedine ancak yaklaşabildiler. Sonra sürükleyerek götürüp bir çukura gömdüler, islâm'ın azgın ve zorba düşmanı Ebû Leheb Bedir'e katılamadı, ama diğer müşrik dostları gibi o da Bedir savaşında öldürülmüş gibi oldu. Bedir zaferi Müslümanları sevindirirken, münafıkları ve Yahudileri öfkelendirdi. Münafıklar Müslümanların Bedir'de yenilgiye uğrayacaklarına inanıyorlardı. Fakat umdukları gerçekleşmemiş ve Müslümanlar Medine'ye zaferle dönmüşlerdi. Bu durum münafıkları korkuttu. Kendilerine yönelik muhtemel bir tehlikeyi önlemek için Müslüman olduklarım daha açıktan ve yoğun olarak ifade etmek ihtiyacı hissettiler. 'Bu savaş, zafer ve gücün Müslümanlara ait olacağını gösteriyor [209] diyerek, nasıl bir konumda olmaları gerektiğiyle ilgili değerlendirmelerde bulundular. Böylelikle İslâm'ın hakim olacağı gelecek günlere hazırlık yapıyorlardı. Fakat fırsatını buldukça bazen açıktan, ama çoğu zaman gizlice, dedikodu meclislerinde Müslümanları aşağılamaktan, islâm'la ve Müslümanlarla alay etmekten de geri durmadılar. Mekkeli bazı müşriklerin islâm'ı ve Müslümanları hicveden şiirlerini söylemekten büyük keyif alıyorlardı. Onların bu durumlarına Yahudiler de ortak oldular. Fırsatını buldukça hicivleriyle Müslümanları aşağılamaya çalıştılar. Müşrik ve Yahudi şairler islâm ve Müslümanları aşağılayan yeni şiirler yazmaktan geri durmuyorlardı. Her ne kadar Ali ve Hamza bu hicivlere karşı islâm'ı ve Müslümanları öven ve müşrikleri aşağılayan şiirler söylemişlerse de, bu konuda Hassan b. Sâbit'in ayrıcalıklı bir yeri vardı. O, Resulüllah'm övgüsünü alan şiirleriyle islâm'ın ve Müslümanların temsilciliğini yaptı, düşmanın olumsuz propagandasına en uygun cevaplan verdi. [207] Vakıdî, Meğazi, 1/90. [208] Vakıdî, Meğazi, 1/92, 93. [209] Koksal, Asım, islam Tarihi-Medine Devri, 11/206. |