> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > İnsanların Durumu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnsanların Durumu  (Okunma Sayısı 1935 defa)
01 Ağustos 2011, 11:54:15
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 01 Ağustos 2011, 11:54:15 »



İnsanların Durumu


Resulüllah'ın İslâm davetine başladığı ve davetin konusu olan esasların, olumlu veya olumsuz yankılar bulduğu, fakat olumsuz tepkilerin henüz fiilî tepkilere dönüşmedigi bir zamanda, Fatiha sûresinin vahyolunuşundan sonra, Asr sûresi vah-yolundu. Asr, metin olarak son derece kısa, fakat oldukça geniş ve derin anlamlı bir sûredir.[130] Bu özeliği nedeniyle sahabeler, birbirleriyle karşılaştıkları zaman, ebedî hakikatleri hatırlatmak ve yanlışlıklar nedeniyle uyarıda bulunmak için bir­birlerine bu sûreyi okurlardı. Sûre şöyledir: 'Asra yemin ederim insan hüsran içindedir. Ancak iman edip, salih işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler istisna.[131] Şimdi bu sûre ile bildirilen ilke ve öl­çüleri, verilen bilgileri tespit etmeye çalışalım.

Asra yemin ederim ki! însan hüsran içindedir. [132] Sûre yeminle başlıyordu. Yemin eden, herhangi birisi değil, alemlerin yaratanı ve rabbı olan Allah'tı. Bu dikkat çeken bir durumdu. Allah niçin yemin etmişti?

Üstelik sûrenin daha ilk cümlesi yemindi. Neden? Allah'ın yemin etmesi her açı­dan önemlidir. Fakat risâlet zamanının Arapları için daha da önemliydi. Onlar için yeminle başlanan bir sözün önemi büyüktü. Yemin, yeminden sonra söylene­cek şeyin çok önemli ve doğru olduğunun ifadesiydi. Böylesi bir sözü işiten kişi anlardı ki, kendisine çok Önemli bir şey söylenecek. Bunun için sonraki ifadeler dikkatle dinlenmeli ve anlaşılmalıdır.

Allah, Asr sûresinde, asıl bildireceği şeylerden önce yemin ederek dikkatleri yemin sonrasında bildireceklerine çekiyordu. Yeminin hemen arkasmdan da bir gerçeği bildiriyordu: 'insanlar hüsrandadır'. Bu kısa, fakat bir o kadar çarpıcı ifa­de, yaşayan veya gelecekte yaşayacak herkesin hüsran içinde olduğunu ve olaca­ğını ilan ediyordu. Ayet genel anlama sahipti. Ayette açıkça bildiriliyordu ki, tüm insanlar ziyandadır, zarardadır, kaybetmektedir, kaybedeceklerdir. Bir ömür yaşa­makla bir şey elde edemediler, edemeyecekler. Ne bilgi imkânları, ne de güçleri mutlak kurtuluşu elde etmelerine yetti; yetmeyecek de. Felsefeleri, siyasetleri, ekonomileri, bilimleri, sanatları, inançları. kurtuluşu sağlamadı; sağlamayacak da. Peki bu hiç mi değişmeyecek? İnsanlık hep hüsran için de mi kalacak? Hüsrandan kurtuluşun yolu ve yöntemi hiç olmayacak mı?

Ancak iman... edenler istisna. [133]

Asr sûresinde tüm insanlığın hüsranda olduğunu açıklayan ve insanı korku­tup, çaresiz bırakan ihtar ve bilgilendirmenin hemen arkasından bir istisna geti­rildi: 'Ancak' deniyordu. Buna göre bazıları, hüsrana uğrama konusunda istisnay­dı. Yalnız şurası çok önemliydi ki, istisna olanlar belirli cins, ırk, soy gibi bazı özelliklere sahip kişi veya kişiler değildi. Halbuki insanlığın genel eğilimi, istisna­ları hep böyle belirli cins, ırk, soy gibi ölçülere göre gerçekleştirmek biçiminde­dir. Dolayısıyla, insanlığın hüsranda olduğunu yemin ederek bildiren Allah, istis­naları belirtirken insanlığın bireysel ve toplumsal hayatında yaygın olan ölçüleri dikkate değer bulmadığını da bildirmiş oldu. Evet bazıları hüsrana uğramayacak­tı, ancak bunlar belirli cinsin, ırkın, statünün adamları değil; bazı özellikleri ken­disinde bulunduran herkesti. Bu özellikler, hiç kimsenin tekelinde değildi. Kim bu özelliklere sahip olursa, hüsran içindeki kimselerden ayrılacak ve hüsran için­de olmayanların safına geçecekti. Kimdi bunlar? Bunların birinci ve temel vasfı 'îman eden' olmalarıdır. Hüsrana uğrayanlardan olmamak için öncelikle ve mu­hakkak 'iman eden' olmak gerekmektedir.

Mensuplarım hüsrana uğramaktan kurtaracak 'iman' neye ve nasıl bir imandı? Asr sûresinden önce vahyolunmuş ayetlerden anlaşıldığı üzere, Kur'an açısından salt iman etmek bir değer ifade etmiyordu. Çünkü herkes muhakkak bir şeylere iman etmektedir. Herkes iman ettiği şeyin etkisi ve kontrolü altındadır. Kimileri paranın, makamın, şanın, şöhretin, kimileri kadının veya erkeğin, kimileri yeme-nin-içmenin, kimileri kılığm-kıyafetin, kimileri ise Allah'ın kudretine iman etmiş ve iman ettiğinin etki ve kontrolünde hayatını tanzim etmektedir, işte böylesi ol­dukça farklı boyutta iman unsurlarının olduğu bir ortamda, vahiy ile bildirildi ki, insanların imanlarının esasını sadece Allah bildirir. Diğerleri, yani para, makam, şan, şöhret, kadm-erkek, yeme-içme, kılık-kıyafet... birer metadır, araçtır. Onlar hiçbir zaman gaye haline dönüşmemeli ve eğer gaye haline dönüşürse anında red­dedilip araç haline getirilmelidir. Resulüllah bir konuşmasında bunu şöyle açıkla­dı: 'Paraya-pula tapan yok olsun. Giyim-kuşam hastası olan yok olsun. Çünkü varsa ne ala, ne hoş; yoksa kızar, köpürür. Böylesinin burnu sürtülsün, başı devrilsin. Ayağına diken batarsa çıkmasın.[134] Yanlış imanın bu unsurları terk edilmeli ve iman olması gereken mecrasına döndürülmelidir. Yoksa reddedilmedikleri takdirde, in: sanlar için en korkulan şey açığa çıkar: Küfür, şirk. imanın önemli olması ve doğru olan imanın da mutlak hakikâtlere, Allah'ın bildirdiği bilgi ve esaslara dayanması nedeniyledir ki, vahiy iman üzerinde, doğru imanın özellikleri üzerinde ısrarla durdu. İnsanları mutlak hakikâtlere uygun bir imana sahip olmaya çağırdı. Bu iman ise, tevhid hakikâtine dayanan ve bu esasm çevresinde şekillenip gelişen imandı. İşte bu iman, yani Allah'ın bildirdiği, Resu­lünün açıkladığı tarzda ve anlamdaki iman, insanların hüsrana uğramamaları için yegâne teminattı.

Tevhidi anlamda Allah'a iman etmek, bu imana bağlı olarak da adette bildiri­len diğer şeylerin hak olduğuna iman etmek önemli ve iman eden için güzel, iyi sonuca götürücüdür. Ama bu iman kişinin bütün inanç ve hayatını kuşatıp, sar­malıdır; sadece sözde kalmamalıdır. Tabiî ki hüsrana uğrayanlardan olmak isten­miyor ve ebedî saadete ulaşmak kararma sahip bulunuluyorsa. Kur'an'm üzerinde durduğu ve açıkladığı, temel konulardan birisi, hep budur. Resulüllah da açıkladı ki, doğru bir imanın özellikleri üç aşamada açığa çıkar: 'Kim Kabb olarak Allah'ı, din olarak İslam'ı ve Resul olarak ta Muhammed'i kabul ediyorsa imanın tadına var­mış demektir. [135] Bir başka seferinde de bu esasları şöyle açıkladı: 'Üç özellik vardır ki, bunlar kimde bulunursa o imanın tadına varmıştır; Allah ve Resulü kendisine baş­kasından daha sevgili olan kimse, bir kulu yalnız Allah için seven kimse, Allah ken­disini küfürden kurtardıktan sonra, tekrar küfre dönmeyi ateşe atılmak kadar kötü, kaçınılması gereken şey olarak gören kimse. [136]

Asr sûresinde, hüsrana uğrayanlardan olmamanın birinci ve temel şartı olarak iman ifade edilerek, imanın önemine dikkat çekilmişti. îmanın cennete, imanın karşıtını ifade eden küfrün ise cehenneme götürücü olduğu açıklanmıştı. Mümin sahip olduğu sorumluluk bilinciyle hareket ederken yanlış yapmaktan, sapmak­tan, iyi işkr yaparken tökezlemekten korkarken; kafirin geçici zevklerin peşinde, sorumluluğunu göz ardı etmiş bir halde hayatını sürdürdüğü açıklanmıştı. Bu du­rum daha sonraları vahyolunan bir ayette daha da açıklığa kavuşturuldu: İman edip iyi işler yapanlara gelince, onlar, cennette nimetlere ve sevince mazhar olacak-

lavdır. înkâr edenler, âyetlerimizi ve ahir et buluşmasını yalan sayanlar ise, işte onlar azapla yüzyüze bırakılacaklardır.[137] Asr sûresinden sonra vahyolu-nan bir başka ayet ise imanın önemini, onun niteliğini ortaya koyarak açıkladı. Onun sadece bir söylem, salt 'inanmışhk' hali olmadığını bildirdi: 'insanlar, imti­handan geçirilmeden, sadece 'îman ettik' demeleriyle bir akılıv ereceklerini mi sandılar?.[138] Salt söylem imanın gerçekliğine tanık olmak açısından ye­terli olmadığı için Kur'an her 'iman ettim' diyeni mümin kabul etmedi: 'Bedeviler 'iman ettik' dediler. De ki: 'Siz iman etmediniz, ama 'Boyun eğdik' deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez-  Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.[139] Zira 'iman ettim' sözü gerçeği yansıtabileceği gibi, aslı olmayan bir duru­mu da ifade edebilirdi. Bu nedenle salt söylem önemli olmadığının açıklanması­nın yanı sıra, 'iman ettim' söyleminin hakikati ifade edip etmeyeceğinin ölçütü de açıklandı. İman söyleminin hakikati ifade edip etmeyeceğini ortaya çıkaracak öl­çü imtihandı; ama kapsamlı bir imtihan; tüm hayatı kuşatan bir imtihan: 'O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.[140]

Ancak iman edip, salih işler yapanlar... istisna. [141] iman, esenliğe ulaşmak için olmazsa olmaz bir şarttı; kurtuluş yolunun başlan­gıcıydı. Ancak onun, tutum ve davranışlarda; hâl ve gidişattaki etkileriyle kendi­sini göstermesi gerekiyordu. Bu ise amelle ilgili bir durumdu. Asr sûresi bu ger­çeği risâlet sürecinin daha ilk anlarında açıkladı.

Allah, Asr süresiyle, hüsrana uğrayan insanlar arasından bazılarını istisna ederken, bu istisna ettiklerinin özelliklerini ayrı ayrı değil, birbirine bağlı olarak ifade etti. Yani, 'iman edenler veya salih amel işleyenler' demedi. 'îman edenler ve salih amel işleyenler' dedi. 'Kurtuluşun' gereklerini birbirine bağlı olarak ifade et­ti ve hepsine birden sahip olanların hüsrana uğramayacaklarını bildirdi. Bu du­rumda, hüsrana uğrayanlardan olmamak için temel özellik olan 'iman'a bağlı ol­mak üzere ikinci özellik olan 'amelin bulunması gerekiyordu. Davranış, iş, ey­lem, çaba, emek, çalışma, aksiyon anlamlarına gelen 'amel bilinçli ve maksatlı olarak bir davranışta bulunmayı ifade etmektedir. Bilinçsiz ve maksatsız yapılan davranışlar amel kategorisinde yer almaz. Fakat bir amel sadece olumlu değil, olumsuz da olabilir. Bu nedenle emredilen ve sahibini kurtaracak 'amel', herhan­gi bir şekilde olmamalı, sadece ve sadece 'salih ameV olmalıdır. Kurtuluşa ermek için ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnsanların Durumu
« Posted on: 28 Mart 2024, 17:19:16 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnsanların Durumu rüya tabiri,İnsanların Durumu mekke canlı, İnsanların Durumu kabe canlı yayın, İnsanların Durumu Üç boyutlu kuran oku İnsanların Durumu kuran ı kerim, İnsanların Durumu peygamber kıssaları,İnsanların Durumu ilitam ders soruları, İnsanların Durumuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes