> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Hudeybiye Anlaşması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hudeybiye Anlaşması  (Okunma Sayısı 1189 defa)
22 Temmuz 2011, 13:47:22
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 22 Temmuz 2011, 13:47:22 »



Hudeybiye Anlaşması


Kur'an'ın isimlendirmesiyle Rıdvan biatmdan haberdar olan Kureyş liderleri, Müslümanların kendileriyle savaşmak için böylesine istekli olmaları ve bu arada müşrik Arap dostlarının yardımlarından da mahrum kalmaları üzerine telaşlanıp, çoktandır kendilerine teklif edilen fakat kabul etmeye yanaşmadıkları barış tekli­fini kabul etmeye karar verdiler. Yoksa şartlar her an daha da fazlasıyla aleyhleri­ne dönüyordu. Barış teklifiyle ResulüIIah'm karşısına çıkmadan önce, ileri süre­cekleri şartlan aralarında görüşüp tartıştılar. Durumu en az zararla kurtarmanın çabasmdaydılar. itibarlarının daha fazla zedelenmesini istemiyorlardı. Müslüman­ların Mekke'ye girmelerine izin vermelerinin itibarlarını yok edeceğini bildikleri için, buna ancak bir sonraki yıl izin vermenin kendileri için uygun olacağını, böy­lelikle hem ortak bir anlaşma zemini oluşturacaklarını, hem de Müslümanlara bo­yun eğmediklerini göstermiş olacaklarını düşündüler. Anlaşma şartlarını görüş­mek üzere aralarından bir heyet seçip Resuîüllah'a gönderdiler. Resulüllah, prob­lemin savaşsız çözüleceğini anlayınca sevindi. Kureyş heyetiyle anlaşma şartlarını görüşmeyi kabul etti. Heyetin başkam Süheyl b. Amr'a öncelikle Osman'ı «ordu. Osman'ın öldürülmediğini öğrenince sevinci bir kat daha arttı ve onun serbest bı­rakıldığını görmedikçe şartları görüşmeye geçmeyeceğini bildirdi. Süheyl de Müs­lümanların elinde bulunan Mekkelilerin serbest bırakılması şartını ileri sürdü. Teklifler karşılıklı kabul edilip esirler serbest bırakılınca, anlaşmanın şartlarıyla il­gili görüşmelere geçildi.

Resulüllah her ne kadar savaşmak için Müslümanlardan biat almış olsa bile, savaşmayı istemiyordu. Müşriklerle yaşanan her problemde olduğu gibi, bu sefer ki problemi de mümkün olduğunca kavgasız, kansız bitirmeyi arzuluyordu. Zaten Medine'den çıkarken niyeti savaşsız bir Mekke ziyaretiydi. Bu niyetini hiçbir za­man değiştirmemişti. Ayrıca, savaşın olumsuz şartların hazırlayıcısı olacağını, İs­lâm davetinin sunulacağı insanlar katında kazandıkları olumlu duygu ve düşün­celeri kaybetmelerine yol açacağını düşünmüş olmalı ki, anlaşmayı tereddütsüz kabul etti. Süheyl, Resulüllah'taki anlaşma eğilimini fark edince, aslında Müslü­manlardan çekinip anlaşmaya razı olmalarına rağmen, şartlar dikte eden taraf ol­maya niyetlendi. Öncelikle o seneki umrenin iptal edilmesini, ancak bir yıl sonra Kabe'yi ziyarete izin vereceklerini söyledi. Bu Kureyş liderlerinin en önemli şar­tıydı. Resulüllah kabul etti. Ancak Resulüllah ile Kureyş heyetinin çevresini sar­mış ve iki taraf arasındaki konuşmayı dinleyen Müslümanlar bu şartın Resulüllah tarafından kabul edilişine şaşırdılar. Aralarında fısıldaşarak, ResulüIIah'm hiç di­renmeden o anki umre ziyaretinden vazgeçişine bir anlam vermeye çalıştılar. Ken­dileri gerekirse ölmeye razı olduklarına göre, Resulüllah neden böylesi bir şartı hemen kabul etmişti? Halbuki, gerekirse savaşır ve umrelerini de yaparlardı. Fa­kat açıkça bir şey demediler. Sadece hâl ve hareketleriyle hoşnutsuzluklarını bel­li etmeye çalışıyorlardı. Fakat ilginçtir Resulüllah Müslümanlardaki bu tepkilere hiç aldırmadı; itiraz ifade eden hâl ve hareketleri görmezlikten geldi. Diğer şartla­ra geçildi. İkinci şarta göre Arap kabilelerinden isteyen istediği tarafla anlaşma ya­pabilecekti. Bu iki tarafında da uygun bulduğu ve istediği bir şarttı. Üçüncü şarta geçildi: İki taraf, birbirlerine yönelik düşmanca girişimlerden on yıl süreyle uzak duracaklardı. İki taraf da hemen kabul etti. Çevredeki Müslümanlar bu şartın he­men kabul edilmesini de anlamakta zorlandılar. Gelişmeler Müslümanların lehi­neydi, her geçen gün güçleniyorlardı ve Kureyş bu şartla geleceğini on yıllığına garantiye almış oluyordu. Resulüllah'm böylesine her şartı direnmeden kabul et­mesi Süheyl'i hepten şımarttı. Yeni bir şart daha ileri sürdü; eğer bir kişi Müslü­man olur ve velisinin izni dışında Medine'ye sığınırsa iade edilecek, ancak eğer Müslümanlardan birisi din değiştirip Kureyş'e sığınırsa o Müslümanlara iade edil­meyecekti. Resulüllah bunu da kabul etti. Bu aşamada çevredeki Müslümanlar sabredemez oldular. Hoşnutsuzluklarını belli eden şeyler söylemeye, 'Ey Allah'ın Resulü! Olmaz, böyle bir şartı kabul edemezsin' demeye başladılar. Resulüllah sa­kindi. Sakin bir şekilde 'Bizden onlara gideni Allah bizden uzak tutsun [282] dedi.

Üzerinde anlaşılan şartların yazılı hale getirilmesi kararlaştırıldı. Anlaşma söz­de kalmamalı ve yazılı hale getirilmeliydi. Resulüllah, Ali'yi çağırarak yazmasını istediği ilk cümleyi söyledi: 'Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla'. Süheyl anında karşı çıktı; 'Olmaz biz rahman diye bir şey tanımıyoruz. Başlangıç cümlesi 'Allah'ın adıyla' olmalı'. Resulüllah 'Tamam' deyip Ali'ye 'Öyle yaz' dedi. Görüşmelerin ba­şından beri şaşkınlıktan ne yapacaklarım bilemez hale gelmiş kalabalıktan yine bir uğultu yükseldi. Bazıları 'Hayır/ Olmaz böyle şey. 'Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla' yazılmalı' dedilerse de Resulüllah onları yine duymazlıktan geldi. Sonra, Ali'den ikinci cümleyi yazmasını istedi: 'Bu, Allah'ın Resulü Muhammed ile Süheyl b. Amr'ın üzerinde anlaşıp kabul ettikleri...' Süheyl yine müdahale etti; 'Olmaz! 'Al­lah'ın Resulü' olmaz. Biz seni Allah'ın resulü kabul etmediğimiz için bütün bunlar olu­yor! Eğer Allah'ın Resulü olduğunu kabul etsek seninle savaşmazdık. 'Allah'ın Resu­lü' olarak değil 'Abdullah'ın oğlu' olarak yazılsın' . Resulüllah bunu da kabul etti; 'Inanmasanız da ben Allah'ın Resulüyüm. Abdullah'ın oğlu Muhammed yazmak benim resullüğümü değiştirmez  deyip Ali'ye 'Öyle yaz' dedi. Çevredeki Müslümanların öf­ke ve hoşnutsuzluk belirtisi daha da belirgin hâle geldi. O ana kadar söylenenler karşısında sesini hiç çıkarmayan Ali de sesini yükseltti. Yemin ederek, kendisin­den istenen değişikliği yapmayacağını söyledi. Useyd b. Hudayr, Ali'nin elini tu­tup 'Hayır Ali! Sakın değiştirme, 'Allah'ın Resulü Muhammed'ten başkasını kabul et­miyoruz' dedi. Bazıları 'Bizi bu kadar aşağılayan davranışları kabul etmiyoruz. Bu­nu ancak kılıç çözef derken, diğer bazıları ise 'Dinimiz için bu aşağılanmayı kabul etmiyoruz' diyerek tepkilerini açığa vurup, sert ifadelerle anlaşmaya taraftar olma­dıklarını göstermeye başladılar. Sakin olan sadece Resulüllah'tı. Ali, bu arada, 'Al­lah'ın Resulü' ifadesini yazmıştı. Resulüllah, Ali'nin değişiklik yapmamak için ye­min etmesi üzerine, silinmesini istediği kelimenin hangisi olduğunu sordu. Ali gösterdi. Resulüllah 'Allah'ın Resulü' ifadesini kendi elleriyle sildi ve Ali'ye Abdul­lah'ın oğlu Muhammed" yazdırdı. Giriş cümlesi bu şekilde tamamlandıktan sonra, anlaşmanın maddelerinin yazımına geçildi. Müslümanların tepkileri, hoşnutsuz­luklarını ifade eden gürültüleri arasında yazım işlemi tamamlandı.

Artık sıra metni imzalamaya gelmişti. Hiç beklenmedik bir şey gerçekleşti. O sırada yaşanan bir olay Müslümanların sabrını taşıran son damla oldu. Resulüllah anlaşma metnini imzalamak üzereyken bir gürültü, bağırtı duyuldu. Herkes dö­nüp baktı. Karşılarında ayaklarmdaki zincirleri sürükleyerek Hudeybiye'ye kadar gelmiş Süheyl'in oğlu Ebû Cendel vardı. Süheyl, oğlunu Müslüman olduğu için kaçmaması için zincirle bağlayıp hapsetmişti. Hemen kalkıp oğlunun zincirinden tuttu. Diğer oğlu Abdullah Müslümanların arasındaydı ve Ebû Cendel'i de elinden kaçırmak istemiyordu. Süheyl anlaşmanın ilgili maddesini hatırlatarak oğlunun kendisine iadesini istedi. Resulüllah, anlaşmanın henüz imzalanmadığım, bu ne­denle Ebû Cendel'in istisna olmasını istedi. Süheyl kabul etmedi. Oğlunun iade edilmemesi durumunda anlaşmayı imzalamayacağım söyledi. Resulüllah, Ebû Cendel'i iadeye razı oldu. Müslümanlar inanamadikları bir duruma şahit oluyor­lardı. Resulüllah'a neler olduğunu anlayamıyorlardı. Anlamaya çalışıyorlardı ama nafile. Bu sefer Ebû Cendel'in yalvaran sesi yükseldi: 'Ey Müslümanlar! Beni iade edecek misiniz? Dinimden dolayı işkence yapanlara beni tekrar teslim edecek misi-niz? Bütün gözler Resulüllah'm üzerindeydi. Resulüllah üzüntülüydü. Ebû Cendel'e yaklaştı ve 'Ey Ebû Cendel! Bu toplulukla anlaşmayı yeni yaptık. Seni iade et­memiz gerekiyor. Sen biraz sabret. Allah'tan bu sabrının karşılığı iste. Hiç şüphe yok ki Allah sana bir çıkış yolu gösterecektir; sana ve diğer Müslümanlara bir kolaylık ve­recektir. Anlaşmaya vefasızlık yapamam. Verdiğimiz sözde durmamak bize yakışmaz [283] dedi. Müslümanlar bir kez daha şaşırdılar. Ortam son derece gergindi. Gözlerinin önündeki sahne yürek parçalayıcıydı. Ebû Cendel gitmemek için dire­niyor ve yalvarıyor, babası götürmek için çabalıyordu. Müslümanların sabırları bitmek üzereydi. Resulüllah, Kureyş heyetinde yer alan Nikraz ve Huveytib'le gö­rüştü. Onlardan Ebû Cendel'e kötü davramlmaması, işkence yapılmaması için yardımcı olmalarını istedi. Kabul ettiler ve yardımcı olacakları konusunda söz ver­diler.

Anlaşmayı iki taraf da imzaladı. Bu arada umre için gelip Müslümanlarla Ku­reyş arasındaki gelişmeleri takip edenlerden Huzâadan bir grup ayağa kalkarak kendilerinin Resulüllah'la müttefik olduklarını ilan ettiler. Bunlara karşılık Bekr boyundan bir grup kalkarak kendilerinin de Kureyş'le müttefik olduklarını ilan ettiler. Artık diğer kabileler çekinmeden taraflarını söyleyebiliyorlardı. Anlaşma bu kolaylığı sağlamıştı.

Anlaşmanın imzalanmasını takiben Süheyl oğlunu yanına alarak Mekke'ye dönmeye hazırlandı. Müslümanlar hâlâ Ebû Cendel'in iadesini kabullenememiş-lerdi. Hz. Ömer kendince problemi çözecek bir çare buldu. Babası tarafından zor­la götürülen Ebû Cendel'e yaklaşarak 'Ey Ebû Cendel! Sabret! Sabırlı ol Şunu bil ki bu müşriklerin kanı bir köpeğin kanından daha değerli değildir' derken, bir yandan da hiç kimseye fark ettirmeden elindeki kılıcı Ebû Cendel'e doğru uzattı. Ömer diyor ki: 'Ben Ebû Cendel'in kılıcı alıp babasını h...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hudeybiye Anlaşması
« Posted on: 18 Nisan 2024, 11:39:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hudeybiye Anlaşması rüya tabiri,Hudeybiye Anlaşması mekke canlı, Hudeybiye Anlaşması kabe canlı yayın, Hudeybiye Anlaşması Üç boyutlu kuran oku Hudeybiye Anlaşması kuran ı kerim, Hudeybiye Anlaşması peygamber kıssaları,Hudeybiye Anlaşması ilitam ders soruları, Hudeybiye Anlaşmasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes