๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz.Muhammedin İslam Daveti => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 22 Temmuz 2011, 14:28:01



Konu Başlığı: Hendek Savaşı
Gönderen: Ekvan üzerinde 22 Temmuz 2011, 14:28:01
Topyekün Kuşatılma: Hendek Savaşı

Ey Allah'ın Resulü! Müşriklerle anlaşma girişimini bizlerin canını kurtar­mak düşüncesiyle yapıyorsan, yapma. Biz de bir zamanlar bu topluluk gibi Allah'a şirk koşar, putlara tapardık. Allah'a ibadet etmeyip putlara yönelirken dahi bunlara boyun eğmezdik. Satın almaları dışında malımızdan bir tek hurma yemeyi dahi akıllarından geçiremezlerdi. Şimdi Allah bizi is­lâm'la şereflendirdi, islâm'la doğru yol bulmuş ve onunla kuvvetlenmişken ve sen de aramızda iken mallarımızı onlara haraç olarak mı vereceğiz? Ol­maz! Buna gerek yok. Vallahi bizler Allah bizlerle onlar arasındaki hükmü­nü verinceye kadar savaşmaya hazırız. Onlara verecek tek şeyimiz kılıçlarımızdır. [201]

Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular sal­dırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular gönder­miştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmektedir... Allah, o inkar edenleri hiç­bir fayda elde edemeden öfkeleri ile geri çevirdi. Allah(m yardımı) savaşta müminlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir. [202]

Dûmet'ul Cendel, Hicaz-Suriye ticaret yolu üzerinde yer alan eski bir ticaret mer­keziydi. Medine'ye 15 günlük mesafede bulunan Dûmet'ul Cendel'de büyük bir panayır kurulur, uzak bölgelerden gelen tüccarlar bu panayırda alış-veriş yapar­lardı. Bir ara, Kudâ'a ve Gassân kabilelerine mensup bir eşkıya grubunun bölge­deki tüccarların mallarını yağmaladıkları ve güçlenince Müslümanlara saldırmayı planladıkları haberleri Medine'ye ulaştı. Eşkıya grubunun ticaret yolunun güven­liğini yok etmesi, Medine'ye olan erzak akışına zarar veriyordu. Hz. Peygamber hem ticaret yolunun güvenliğini temin etmek ve hem de Müslümanlara yönelik potansiyel bir düşman topluluğunu dağıtmak için Dûmet'ul Cendel'e yönelik bir askerî harekâta karar verdi. Resulüllah'm komutasındaki bin kişilik islâm ordusu Medine'den ayrıldı (25 Ağustos 626) ve gündüzleri dinlenerek, geceleri yolculuk yaparak düşman topluluğunun hiç beklemediği bir anda Dûmet'ul Cendel'e var­dı. Müslümanlar Dûmet'ul Cendel'e varınca karşılarında düzenli bir birlik ve hat­ta topluluk dahi bulamadılar. Anlaşıldı ki, Medine'ye saldırmak düşüncesine sa­hip olanlar dağınık şekilde hareket eden bir serseri grubundan başkası değilmiş. Bu grup, Müslümanların üzerlerine geldiğinden haberdar olunca dağılmıştı. İslâm ordusu birkaç gün Dûmet'ul Cendel'de kaldı ve sonra Medine'ye döndü.

Dûmet'ul Cendel harekâtı, Müslümanların, bütün dost ve düşmanlara, kendi­lerine yönelik en küçük düşmanca girişime bile sessiz kalmayacaklarının mesajını vermiş olması açısından önemli bir harekâttı. Bu aynı zamanda Müslümanların gittikçe genişleyen bir hakimiyet bölgesinde herhangi bir kanunsuzluğa, yağmacı­lığa izin vermeyeceklerinin; bölgenin hakim topluluğu olduklarının mesajını da veren bir harekâttı. Müslümanlar kendilerine 15 günlük mesafede yer alan uzak bir bölgedeki mal ve can güvenliğini yok eden küçük bir oluşuma müdahale et­mişlerdi. Bu nedenlerle bölgenin başına buyruk kabileleri Müslümanların müda­halesinden çok rahatsız oldular. Artık istedikleri gibi hareket etme serbestliğinin yok olduğunu, yanlış işlerinde hesap soran birilerinin bulunduğunu bizzat yaşa­yarak öğrenmiş oldular. Bu, büyük oranda gelenekselleşmiş bir özelliği; bir bo­yunduruğa girmeden, herhangi bir sorumluluk hissetmeden istedikleri zaman is­tedikleri gibi davranma özelliklerini yok eden bir durumdu.

Müslümanların egemenlik alanlarım genişletmeleri yeni düşmanlar edinmele­rine yol açıyordu. Dûmet'ul Cendel harekâtıyla olan da bu idi. Ve daha da önem­lisi Dûmet'ul Cendel harekâtı özellikle bir topluluğu çok rahatsız etmişti. Bunlar

Hayber'de yaşayan Yahudilerdi. Hayber Yahudileri için Dûmet'ul Cendel'in önemi büyüktü. Bu ticaret merkezinde istedikleri gibi davranıyor, istedikleri kurallara göre hareket edebiliyor ve ticarî oyunlarla bölgenin profesyonel olmayan tüccar­larını istedikleri gibi aldatabiliyorlardı. Müslümanlar Dûmet'ul Cendel'deki kanunsuzluğa müdahale edince, Hayber Yahudileri bunu kendi egemenlik alanları­na müdahale olarak algıladılar. Ayrıca Medine'den kovulmuş Nadirlerin önemli bir kısmı Hayber'deki dindaşlarının yanma yerleşmişlerdi. Kalpleri Müslümanla­ra karşı kin ve düşmanlıkla doluydu. Yurtlarını, evlerini Müslümanlar nedeniyle terk etmek zorunda kalmalarının acısını yaşıyorlardı. Müslümanların, Dûmet'ul Cendel harekâtı ile dolaylı bir şekilde de olsa, kendilerinin ticarî faaliyetlerine de müdahale etmeye başladıklarını gördüler. Müslümanları yok etmeden, İslâm'ı Me­dine'den kazıyıp silmeden rahat edemeyeceklerini daha da yoğun bir şekilde dü­şünmeye başladılar. Yapılacak şey, Müslümanlara yönelik rahatsızlıklarını açıkça ifade eden veya çeşitli nedenlerden dolayı düşmanlığını açığa vurmaktan çekinen Arap kabilelerini bir organizasyonla birleştirip, Müslümanların üzerine salmaktan geçiyordu. Neredeyse tüm Arapların dini lideri konumunda bulunan ve yine tüm Arapların yanında itibar sahibi olan Kureyş'i harekete geçirmek ve onun liderli­ğinde bir geniş cephe oluşturmak ise problemi çözerdi.


[201] Sâ'd b. Muaz

[202] Ahzâb sûresi, 33:9, 25