Konu Başlığı: Güçsüzlere Yapılan İşkenceler Gönderen: Ekvan üzerinde 29 Temmuz 2011, 15:52:58 Köle Ve Güçsüzlere Yapılan İşkenceler Bir köle olan Bilâl, sahibi Umeyye b. Halefin ağır işkencelerine maruz kaldı. Umeyye b. Halef onu günün en sıcak vaktinde, güneş ışınlarının ateş yağmurları gibi yeryüzüne çarptığı saatlerde kızgın kumlara yatırıyordu. Büyük bir kaya parçasını da üstüne koydurarak "Ölünceye ya Sa Muhammed'i inkâr edip Lât ve Uzzâ'ya ibadet edinceye kadar bu kaya bu şekilde kalacak' diyordu. Onun bu sözlerine karşılık Bilâl'ın cevabı sadece 'Allah birdir, Allah birdtf oluyordu. Ibn Mâce'nin [213] konuyla ilgili bir rivayeti şöyledir: 'Müslüman olduğunu açıkça ilan edenlerin ilki ResulüllaK Ebû Bekir, Ammar, Ammar'ın annesi Sümeyye, Süheyb, Bilâl ve Mikdad olmak üzere yedi kişiydi. Allah Resulüllah'ı müşriklerin zulmünden amcası Ebû Talib vasıtasıyla korudu. Ebû Bekir'e gelince Allah onu da kavminin nüfuzu ile korudu. Eakat diğerlerine gelince müşrikler onları yakaladılar ve demir zırhlar giydirip kızgın kumlara yatırdılar. Bunlardan her biri bu işkenceler karşısında müşriklerin istedikleri sözleri söylediler. Ancak Bilâl müstesna. Bilâl, Allah uğrunda canını feda etmeyi gerçekten küçümsedi. Müşriklerin isteklerini yerine getirmedi. Müşrikler ise onu öldürmeyi gerekli bulmadılar ve çocukların ellerine vererek Mekke sokaklarında gezdirdiler. Bilâl, bu sırada 'ehad', 'ehad' (Allah birdir, Allah birdir) diyordu'. Hz. Bilâl, sördüğü bu ağır işkencelerden Ebû Bekir'in kendisini satın alıp azat etmesiyle kurtulabildi. Yasir, Yemenli olup, Mekke'ye Ebû Huzeyfe b. Muğire'nin himayesinde yerleşmişti. Ebû Huzeyfe, Yasir'i hizmetçisi Sümeyye ile evlendirerek bir aile kurmasına yardım etmişti. Bu evlilikten Ammar ve Abdullah isimli çocukları olmuştu. Yasir ailesi, Resulüllah'm peygamber olarak gönderilişine kadar fena sayılmayacak şartlarda hayatlarını devam ettirdiler. Fakat ne zaman ki Resulüllah'm peygamberliğini tasdik edip, İslâm'a girdiler, işte o zaman zulmün, baskının, işkencenin her türlüsüne muhatap oldular. Kureyşliler Mekke'de hiç akrabası ve taraftarı olmayan bu aileye yapmadıklarım bırakmadılar. Kızgın kumlar üzerinde günlerce yatırıp, yine günlerce aç-susuz bıraktılar. Vücutlarını korlarla dağlayıp, sopalarla dövdüler. Bu işkenceler Ammar'ın vücudunda kalıcı izler bıraktı. Ammar yıllar sonra bile sırtındaki elbisesini çıkardığı zaman, yanında bulunanlar onun sırtındaki yara izlerini gördüler. Yasir ailesine işkenceler yapılırken, onların gördüğü işkenceye engel olacak gücü bulunmayan Resulüllah çok üzülüyordu. Onları teskin edip, sabırlar dilemekten başka bir şey yapamıyordu. Bir defasında Yasir ailesini işkenceler içerisinde görünce; "Müjdeler olsun ey Yasir ailesi! Sizin kavuşacağınız yer cennettir [214] müjdesini verdi. Onlar öylesine sağlam bir imana sahiptiler ki, en zor anlarında, işkenceler altındayken verilen bu müjdeye inanmakta hiç tereddüt etmediler; dirençleri bir kat daha arttı. Yasir ailesine yapılan işkenceler zamanla daha da arttı. Bu işkence seanslarından birisinde, dininden dönmemekte ısrar eden Sümeyye, Ebû Cehil'in öfkesini kabartı. Ebû Cehil eline geçirdiği bir mızrakla Sümeyye'yi öldürdü. Sümeyye'nin şehadetiyle müminler ilk şehitlerini vermiş oldular. Kısa bir müddet sonra da Yasir aynı şekilde işkenceler sırasında şehit oldu. Ammar ise bu işkenceler sırasında kendisine yapılan teklifi kabul ediyor görünerek hayatım kurtardı. Yapılan teklif, Resulüllah'a küfretmesi ve Mekke müşriklerinin ilâhlarına saygı ifade eden sözler söylemesiydi. İstenileni yapıp, canının kurtaran Ammar büyük bir üzüntü ve sıkıntı içerisinde doğruca Resulüllah'm yanına giderek, olup biteni anlattı. Durumunun ne olduğunu sordu; yaptığı iş nedeniyle müşrik olmaktan korkuyordu. Resulûllah, 'Kalbini nasıl buluyorsun!' diye sordu. Bununla kastettiği şey, söylediği şeyler konusunda içinde ne gibi duygu ve düşüncelere sahip olduğuydu. Ammar'ın cevabı 'imanla dopdolu' olunca, Resulûllah; 'Eğer onlar yine aynı şeyleri yaparlarsa, sende onların dediğim yap [215] dedi. Bu sırada vahyolunan bir ayet Ammar'ın durumunu açıklığa kavuşturdu: 'Kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlananlar istisna, iman ettikten sonra kim kalbini küjre açarsa o kimselere Allah'tan büyük bir gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır.[216] Bu ayet nedeniyle Resulûllah, Ammar'ı, 'Ammar iliklerine kadar imanla doludur' biçiminde tanımladı. Çünkü onun imanına Allah şahitlik etmişti. Habbab b. Eret, aslen Iraklı olup, köle olarak değişik yerlere satılarak, sonunda Mekke'ye getirilmişti. Mekke'ye satıldıktan bir süre sonra azat edilmiş olmalı ki, Mekke'de kendi adına demircilik yapmaya başlamıştı. Kılıç, bıçak gibi şeyler yapıp satarak geçimini sağlıyordu. İslâm'a girince, çevresindeki insanların tepkisiyle karşılaştı. Önce ticarî hayatına yönelik saldırılar gerçekleşti. Habbab'a borçlu olanlar, borçlarım ödemeyerek onu zor durumda bıraktılar. Bunların içerisinde en önemlisi Âs b. Vâil idi. Âs b. Vâil borçlarını ödemeye yanaşmadığı gibi, alacağını istemek için gelen Habbab'a 'Bağlandığın şahıs Cennette birçok altın, gömüş, ipek vaat ediyor. Ne yapacaksın parayı' veya 'Tekrar dirilirsem, mal sahibi olursam sana olan borcumu öderim [217] diyerek Habbab'ı ve islâm'ı alaya almaktan geri kalmadı. Habbab, fiziki işkenceye uğramaktan da kurtulamadı. Çıplak bir halde dikenlerin veya korların üzerine yatırıldı. Sonraki yıllarda sırtındaki yara izlerini-görenler, bunların sebebini sordukları zaman, Mekke müşrikleri tarafından ateş dolu çukura atıldığını ve bu haldeyken bir müşrikin sırtına çıkarak vücudunu dağladığını söyledi. Kaynaklar, köle veya yoksul müminlere yapılan işkencelerden bahsederken, bazılarının işkencelerin ağırlığından şuurlarını kaybettiklerini, hatta 'Lât ve Uzza senin ilâhın mı?' sorusuna 'Evet benim ilahım' dediklerini, müşrikler yanlarından geçen bir pislik böceği görüp 'Bu da senin, ilâhın mı?' diye sorduklarında da 'Evet' dediklerini naklederler.[218] İşte böylesi işkenceye uğrayanlardan birisi Suheyb el-Rumî idi. Abdullah b. Cüdan'm azatlısı olan Süheyb, her defasında bayıhncaya kadar dövülüyordu. Çok değişik işkencelere maruz kaldı. Saf Van b. Umeyye'nin kölesi olan Ebû Fuheyre ise aynı şekilde işkencelere uğratılanlardandı. Kızgın kumlara ya tınlıyordu. Bir defasında dili tamamen dışarıya çıkıncaya kadar göğsüne taşlar yığıldı. Lubeyne de sahibi Ömer b. Hattab tarafından çok ağır şiddet ve işkenceye uğratıldı, Ömer'in sürekli denecek sıklıkta dayağına maruz kaldı. Zuneyre (Zi'n-Nire) ise Ömer b. Hattab'ın cariyesi olan bir diğer mümin kadındı. O da aynen Lubeyne gibi Ömer b. Hattab'ın çok ağır işkencelerine maruz kaldı ve hatta Ebû Cehil, Ömer b. Hattab'ın işkencelerine ilave olarak bu kadının bir gözünü çıkardı. Müminlerin zenginlerinden olan Ebû Bekir, müşrikler tarafından işkenceye uğratılan köle müminleri, oldukça büyük miktarlara varan bedellerle satın alarak azat etti ve işkencelerden bir oranda da olsa kurtulmalarıru sağladı. Ebû Bekir'in kölelikten ve işkencelerden kurtardığı müminlerin ikisi erkek, beşi kadın olmak üzere toplam yedi kişiydi. Bunlar; Bilâl, Amir b. Fuheyre, Ummü'l Ubeys, Zuney-re Lubeyne, Nehdiye ve Nehdiyye'nin kızıdır. Ebû Bekir, diğer bazı mümin köleleri de satın alıp azat etmek istediyse de, sahipleri bu teklife yanaşmadılar. [213] İbn Mâce, Mukaddime 150 [214] Hakim, Müstedrek, 111/382; İbn Hişam, es-Siretti'n-Nebeviyye, 1/342; İbn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 111/249. [215] Taberî, Câmiu'l-Beyân fî Tejsîri'l-Kur'ân, X1V/182; Kurtubî, d-Cami'u li Âhkâmi'l Kur'an, X/180; Zemahşerî, d-Keşşâf, 11/430; İbn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 111/249; Belâzürî, En-sâbü'l Eşraf, 1/160 [216] Nahl, 16:106 [217] Buharı, Tefsir 10; İbn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 11/324. [218] Belâzürî, Ensâbü'l Eşraf, 1/196,197 |