๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz.Muhammedin İslam Daveti => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 02 Ağustos 2011, 17:26:10



Konu Başlığı: En Güvenilir Kişi
Gönderen: Ekvan üzerinde 02 Ağustos 2011, 17:26:10
En Güvenilir Kişi


Muhammed, emin birisidir; O'na güvenilir. O en doğru kararı verir. O'nun her türlü kararma razıyız. (Mekkeliler)

Kabe, her ne kadar, Hz. ibrahim ve ismail'in inşa ediş gayesinden tamamen uzak­laştırılıp, şirkin bir sembolüne dönüştürülmüş olsa da hâlâ ayaktaydı, ilk inşasın­dan bu yana birçok kez onarılmıştı. Resulüllah'm gençlik yıllarına denk düşen za­mandaki en son durumu ile, yaklaşık iki metre yüksekliğinde, harçsız şekilde taş­lardan inşa edilmiş ve üstü açık bir yapı durumundaydı. İçi putlarla doluydu. Ay­rıca, içerisinde, Kabe'ye bağışlanan değerli eşyaların ve değerli küçük heykellerin muhafaza edildiği bir kuyu vardı.

Mekkeliler için Kabe kutsal bir yapıydı. Onu büyük bir saygıyla koruyorlardı. O, en önemli kutsallarıydı. Fakat buna rağmen içindeki kuyuda muhafaza edilen değerli eşyalar hırsızların ilgisini çekmekten geri kalmıyordu. Duvarlarının fazla yüksek olmaması ve üstünün açıklığı, kötü niyetli bazı kimselerin düşüncelerini uygulamaya dönüştürme imkânı sağlıyordu. Daha önce de benzerleri görüldüğü üzere, son olarak Resulüllah'm gençlik yıllarında, birisi Kabe'ye girerek kuyudaki bütün değerli eşyaları çalmıştı. Bu durum Mekke'de büyük bir çalkantıya neden olmuştu. Gerçekleşen olay sadece hırsızlık gibi adî bir suç değil, aynı zamanda Mekke toplumunun geleneğine ve inançlarına hakaret niteliği taşıyan bir olaydı. Elbirliğiyle suçlu aranmış ve bulunarak ağır şekilde cezalandırılmıştı. Bu arada, Kabe'nin duvarlarının yükseltilmesinin ve üstünün örtülmesinin hırsızlığı önle­mek için yegâne çare olduğu düşünülmüş, fakat gerekli girişimde bulunulmamış­tı. Bir sûre sonra, Kabe'nin tütsülenmesi amacıyla kullanılan buhurdanlıklardan sıçrayan kıvılcımdan çıkan yangın, Kabe'nin içindeki kumaş ve ahşap eşyaların ta­mamının yanmasına yol açtı. Kabe, bu yangın sırasında büyük zarar gördü ve du­varları yarıldı. Bir süre sonra yağan şiddetli yağmurların oluşturduğu sel Kabe'ye daha da büyük zarar verdi. Bütün bunların sonunda her an yıkılacak bir duruma geldi. Büyük bir onarım zorunlu oldu.

Mekke toplumunu ilgilendiren bütün önemli kararlarda olduğu üzere, Mekke eşrafı toplanarak Kabe'nin onarılması konusunu aralarında görüştüler. Onarımın niteliğini ve yapılacak harcamaların kaynağını belirlediler. Toplantıda alınan ka­rarlar Velid b. Muğire tarafından halka ilan edildi: 'Ev Kureyş topluluğu! Beyt'in onarımı için herkes imkânı dahilinde bağışta bulunsun. Fakat bağışlar faiz, kumar, fuhuş ve zorbalıkla elde edilen gelirlerden olmasın. Bu tür kötü kazançlar Beyt'in ona­rım masrafına bulaştırılmasın. Bağışlarınızı hanımlarınızın mehirlerinden ve babala­rınızdan kalan miraslardan yapın. Çünkü sizin kazançlarınız şaibelidir.[31] Bu karar­dan da anlaşıldığı üzere, Kabe gibi kutsal bir binanın faiz, kumar, fuhuş ve zorba­lıkla elde edilen mallarla onarılmasının, onun saygınlığına zarar vereceği düşünü­lüyordu. Bu ise Kabe'ye gösterilen saygının derecesini göstermesi açısından önem­lidir. O günlerde Kızıldeniz'de gerçekleşen bir gemi kazası, Kabe'yi onarma kara­rının bir an önce uygulamaya konmasına imkân sağladı. Mısır'dan yüklenen inşa­at malzemelerini inşa edilecek bir kilise için Yemen'e taşıyan gemi, Mekke'ye en yakın noktadaki Şuayba'ya geldiği zaman fırtınaya yakalanmış ve sürüklenerek karaya çarpıp, parçalanmıştı. Mekke toplumu adına birkaç kişi Şuayba'ya gittiler. Gemideki inşaat malzemelerini satın aldılar. Gemide bulunan bir inşaat ustasını da yanlarına alarak Mekke'ye döndüler.

Artık Kabe'nin onarımı için gerekli malzeme de, usta da mevcuttu. Ancak bu sefer bir başka problem açığa çıktı. Onarım işi, Kabe'yi temelden itibaren yeniden inşa etmek biçiminde karara bağlandığından, bu kararı uygulayabilmek için, bü­yük oranda harap olmuş Kabe'yi yıkmak gerekiyordu. Fakat hiç kimse buna cesa­ret edemiyordu. Böylesi bir girişimin, ilâhî cezaya neden olmasından korkuluyor­du. O günlerde büyük bir yılanın gelip Kabe'ye girmesi, Mekkelilerin korkularını iyice artırdı. Ne yapacaklarını bilemez bir hale geldiler. Allah'a dua ettiler. Duala­rında, niyetlerinin iyilik olduğunu, hiçbir şekilde kötü niyet taşımadıklarını, yıla­nın kendilerinden uzaklaştırmasını istediler. Bir süre sonra, büyük bir kuş gelerek yılanı kapıp götürdü. Bu durumu dualarının kabul edildiğinin işareti saydılar. An­cak herkes, Kabe'yi yıkmaya yönelik ilk girişimde bulunan kişi olmaktan hâlâ ıs­rarla kaçınmaktaydı. İlk andan itibaren işleri organize eden Velid b. Muğire, bu duruma da bir çözüm bulmakta gecikmedi. Kendisinin çok yaşlı olduğunu, eğer Kabe'yi yıkmak bir ilâhî cezaya neden olacaksa, zaten ecelinin yaklaştığım söyle­di. Sonra Kabe'nin duvarına tırmanıp yıkım işini başlattı. İki gün süreyle Kabe'yi tek başına yıkan Velid b. Muğire'nin herhangi bir belaya uğramamış olması, diğer

Mekkelileri de cesaretlendirdi. Elbirliğiyle Kabe'yi yıktılar. Oldukça büyük taşlar­dan sağlam bir şekilde inşa edilmiş temele ulaşınca da yıkım işini durdurup, bu temel üzerinde binayı tekrar inşaya karar verdiler.

Kabe'nin yeniden inşası, Mekkelüer için şerefli bir iş olduğu kadar, aynı za­manda masraflı ve emek gerektiren bir işti. Bu nedenle soylar arasında görev tak­simatı yapıldı ve her bir soya binanın bir kısmını inşa etme görevi verildi. Şuay-ba dan getirilen malzemelere ek olarak, gerekli olan taşlar çevre dağlardan toplan­dı. Taş toplayanlar arasında o sıralarda 35 yaşında olan Muhammed de vardı. Ge­rekli olan taşların toplanmasıyla inşaata başlandı. Fakat eldeki mevcut malzeme­nin Kabe'yi planlanan yükseklikte inşa etmeye yetmeyeceği anlaşıldı. Binanın bo­yunu küçültmek yerine, alanını küçültmeye karar verildi. Bir tarafın duvarı, eski temelinden biraz içeriden inşa edilen yeni temel üzerinde yapıldı. Binanın yüksek­liği eski boyunun iki katma çıkarıldı, üstü eskisi gibi açık bırakılmayıp kapatıldı. Ayrıca Velid b. Muğire'nin tavsiyesi üzerine, Kabe'nin anahtarını elinde tutan ai­lenin Kabe'ye girişlerde ücret almasını kolaylaştırmak ve sel sularının içeriye dol­masını önlemek için, geleneksel biçimine aykırı olarak, kapı birkaç basamaklı bir merdivenle ulaşılacak yükseklikte inşa edildi. [32]

Mekkeliler için Kabe'nin inşasına katılmak şerefli bir işti. Fakat bir başka şey daha vardı ki o daha da büyük şerefti. Bu, Kabe'yi tavafın başlama noktasını gös­teren ve Kabe'nin duvarında bulunan siyah taşın (Hacerü'l Esved) yerine konma­sı işiydi. Duvar biraz yükseltilip sıra Hacerü'l Esved'i yerine koymaya gelince, her­kes bu işin şerefinin sadece kendi soyuna ait olmasını istedi. İstekler çatışınca kavgalar çıktı. Kavganın boyutu büyüdü ve savaş çığlıkları yükseldi. Hatta, kanlı bir savaşı göze almanın işareti olarak, bir kap içerisinde bir miktar kan getirerek ellerini bu kana bulayıp savaş yeminleri edenler oldu. Durum kötüydü. Mekke'yi kana bulayacak bir savaş her an patlak vermek üzereydi. Vakit kaybetmeden Şe­hir Meclisi (Dâru'n Nedve) toplandı. Problemi çözmenin yolları düşünüldü. Gö­rüşmeler sonunda bir karara varıldı. Karar şuydu: Meclis toplanmış durumda Safa tarafından Kabe'nin avlusuna ilk giren kimse, her kim olursa olsun, hakem ta­yin edilecek ve onun kararma herkes itirazsız uyacaktı. Kararı veren aile temsilci­leri büyük bir merakla beklemeye başladılar. Herkes kendi ailesinden, soyundan birisinin gelmesini istiyordu. Ama bu istek 'Başka aileden birisi gelirse ne olacak?' sorusunu da düşündürüyor ve tedirginliğe yol açıyordu. Böylesi bir durumda Ha­cerü'l Esved'i yerine koyma şerefinden hiç pay alamazlardı. Herkesin umut ve kor­ku içerisinde bekleştiği anda, belirlenen taraftan Muhammed'in geldiği görüldü. Herkes sevindi. Sevinçle 'Muhammed emin birisidir; O'na güvenilir. O en doğru ka­ran verir. O'nun her türlü hararına razıyız [33] demeye başladılar. Durum Muham­med'e bildirildi. Muhammed büyükçe bir örtü istedi. Örtüyü yere serip Hacerü'l-Esved'i üzerine koydu. Aile temsilcilerinden örtünün bir uzundan tutmalarını is­tedi. Bu şekilde yerleştirileceği yere kadar taşman Hacerü'l-Esved'i, bizzat kendisi alarak yerine koyup, çevresini sağlamlaştırdı. Bunu takiben işe devam edildi ve Kabe'nin inşası tamamlandı.

Hacerü'l Esved'i yerine koyma şerefinden pay elde. etme çekişmesi vesilesiyle yaşanan olaydan anlaşılıyor ki, o sıralar olgunluk dönemine girmiş olan Muham­med, herkesin sevdiği, güvenilen, kararlarına uyulan, bilgi ve görüşlerine itimat edilen birisiydi. Özellikle dürüstlüğü, doğru sözlülüğü her zaman açıkça gözlen­miş; hiçbir şekilde güven sarsıcı söz söylememiş, yanlış iş yapmamış birisiydi. Bu nedenle hemşehrileri tarafından asıl ismi olan 'Muhammed' yerine 'ehemin [34] sıfa­tıyla anılıyordu. Bu isimlendirmeyle de O, emin kimselerden birisi değil, emin kimselerin en eminiydi; hemşehrileri kendisine 'emin' değil, 'el-emin' diyorlardı. Bu, Resulüllah'ın o yıllardaki kişilik ve ahlâkını anlamamızı sağlayan önemli bir bilgidir. Bunun yanı sıra, Resulüllah'ın o yıllardaki kişiliğini, ahlâki durumunu gösteren önemli bir olay daha vardır. Bu, kölesi Zeyd ile ilgili olaydır.

Kabileler arası savaşların birisinde Hârise'nin çocuk yaştaki oğlu Zeyd, rakip kabile mensupları tarafından esir alınıp, köle olarak satılmıştı. Zeyd bir kaç el de­ğiştirdikten sonra, Hakim b. Hizam tarafından satın alındı. Hakim, onu, çok sev­diği halası Hatice'ye hediye etti. Hatice'ye hediye edilmesiyle Zeyd'in hayatının en önemli dönemi de başlamış oldu. Hatice o sıralar 'el-emin' olan Muhammed ile ev­liydi. Zeyd yeni mensubu olduğu evde özgürlüğüne kavuştu; Muhammed onu kö­lelikten azat etti ve istediği yere gitmekte serbest olduğunu söyledi.

Zeyd, Muhammed tarafından azat edildi; fakat bilmediğimiz bir nedenden do­layı, köle olarak girdiği evden, azat edilmiş olmasına rağmen ayrılmadı. Belki de çalışarak, memleketine dönmesini sağlayacak kadar bir birikime sahip olmayı ar-zulamıştı. Fakat, gün geçtikçe köle olarak girdiği eve ve özellikle de Muhammed'e daha çok bağlandı. Öyle ki, babası ve amcası uzun araştırmaların sonunda yerini tespit edip, bedelini vererek kendisini kölelikten kurtarmak için Mekke'ye geldik­lerinde, onlarla birlikte gitmedi. Bir köle bile olsa köle olarak girdiği evde kalma­ya razı olduğunu bildirdi. Muhammed'in 'Sen tamamıyla serbestsin. İstersen baban­la gidebilirsin. Ama istersen benimle ka sözlerine 'Ben senin yanında kalacağım. Se­ni hiç kimseye tercih etmem. Sen benim için anne ve babam gibisin; hatta onlardan da­na değerlisin [35] karşılığım verdi. Muhammed de azat ettiği için Mekke geleneğine göre köle statüsünde olmayan Zeyd'i kendisine evlatlık olarak kabul etti. Evlatlık işlerinin bir gereği olarak da Zeyd'i Kabe'ye götürerek, çevrede bulunanların du­yabileceği şekilde kararını ilan etti; ıEy insanlar! Şahit olun Zeyd benim oğlumdur. Ben ona varisim, o da bana varistir. Zeyd, bu ilandan sonra, asıl babası Harise'ye değil, Muhammed'e atfen tanınmaya başlandı; 'Zeyd b. Muhammed1 olarak isimlen­dirildi.

Ebû Talib ve eşi Fâtıma'mn Muhammed açısından son derece değerli, saygın kimseler olduklarında kuşku yoktur. Çünkü, yukarıda açıklandığı üzere, bu iki insan öksüz ve yetim olarak yanlarına aldıkları Muhammed için, öz anne ve baba­yı aratmayacak derecede iyi ve yakın kimseler olmuşlardı. Muhammedi bütün sevgi ve şefkatleriyle bağırlarına basmışlardı. O'na anne-baba eksikliğini hiçbir şe­kilde hissettirmemeye çalışmışlardı. Dolayısıyla Muhammed'İn onlara karşı bü­yük bir sevgi ve saygı içerisinde olduğu kesindir. Bu nedenle onlara yardım et­mek, onların sıkıntılarını azaltmak, onları sevindirmek Muhammed için çok bü­yük önem ifade ediyordu. Böylesi bir fırsatı da Hatice ile evlendikten, ticarî faali­yetleri nedeniyle ekonomik rahatlığa kavuştuktan sonra buldu. Mekke ve çevre­sinde kuraklığın had safhaya ulaştığı, büyük bir kıtlık baş gösterdiği yıl, Ebû Ta­lib'e yardımda bulunma imkânını elde etti.

Anadolu, Habeşistan ve Fars gibi uzak bölgelerle ticarî ilişkide bulunacak ka­dar ekonomik güce sahip olanlar Mekke ve çevresini saran kuraklıktan çok fazla etkilenmemişlerdi. Ancak, Ebû Talib gibi kayda değer bir ekonomik güce sahip ol­mayan, ticaretten ziyade Mekke ve yakın çevresinde yürüttüğü işlerle ailesini ge­çindirmeye çalışanlar için kuraklık ve kıtlık, yoksulluğun çaresizliğe dönüştüğü zamanlan oluşturmuştu. Söz konusu kıtlık senesinde Ebû Talib ve ailesi büyük sı­kıntılar çekiyorlardı. Ekonomik durumu iyi olan Muhammed, ekonomik durumu çok iyi olan diğer amcası Abbas'a gitti ve bir teklifte bulundu: 'Kardeşin Ebû Talib'in çocuğu çok. Halkın başına şu gördüğün kıtlık sıkıntısı çöktü. Hadi gel, gidelim de onun kalabalığını biraz olsun azaltalım. Oğullarından birini sen, birini de ben yanıma ala­yım da bakımlarını üstlenelim'. Bu teklif Abbas tarafından uygun bulundu ve hemen Ebû Talib'e gidip kararlarını bildirdiler. Ebû Talib'in cevabı 'Bana Âkil'i bırakın da ne yaparsanız yapın [36] oldu. Muhammed amcasının bu sözü üzerine henüz çocuk yaşta olan Ali'yi, Abbas da Cafer'i yanlarına alarak evlerine döndüler. Böylelikle Muhammed ile Ali'nin beraberlikleri başlamış oldu. İnsanlar için dünya ve ahiret saadetinin yegâne teminatı olan islâm'ın en önemli temsilcisi ve müdafii olacak Ali, mübarek bir yuvanın ferdi olup, o mübarek yuvanın, kelimelerin tanımlamakta aciz kaldığı güzel, mükemmel ortamında büyüyüp, olgunlaştı.


[31] ibn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, 1/206; Taberî, Tarihu'r-Rusül ve'l-Mülûk 11/20; Ibnü'l Esir, el-Kâmil fi't-Târih, 11/44.

[32] Resulüllah, bu inşa ile ilgili olarak eşi Hz. Aişe'ye şunları söylemiştir: 'Mekkeiilerin Kabe'nin kapısını niçin yüksekten yaptıklarını biliyor musun? Bunu yapmalarının nede­ni; istediklerini içeriye almak, istemediklerine de engel olmaktı. Güya bununla da Ka­be'nin şerefini gözetmiş oluyorlardı. Bazen istemedikleri birisi içeri girmek isterse onu merdivenden aşağıya itiverirlerdi' (Abdürrezzak, el-Musannef, V/311; Ibn Sâ'd, et-Ta-bakatü'l-Kübra, I/I/147). Resulüllah'ın belirttiği bu durumu, bir tanık ise şöyle anlat­mıştır: ' Kur ey ş lif er, caîriliye döneminde Kabe'yi pazartesi ve perşembe günleri açarlardı. Görevliler kapının önünde dururlardı. Eğer istemedikleri birisi Kabe'ye girmek isterse onu itip, aşağıya düşürürlerdi, öyle ki, bu düşenlerden sakatlananlar, hatta ölenler olur­du' (Ibn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kühra, I/I/163; Zehebî, Tarihü'l İslâm, 11/36).

[33] Ibn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, 1/209; Taberî, Tarihu'r-Rusül ve'l-Mülûk 11/201; îbnü'l Esir, el-Kâmil fi't-Târıh, 11/45; tbn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 1/146; Belâzürî, Ensâbü'l Eşraf, 1/99.

[34] Resulüllah sadece 'güvenilir kişi' değil, 'En güvenilir kişi' idi.

[35] Ibn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, 1/265; Ibn Sâ'd, et-Tabakatül-Kübra, 111/42; Belâzürî, Ensâbü'l Eşraf, 1/468, 469; .

[36] Ibn Hişam, cs-Siretü'n-Nebeviyye, 1/263; Taberî, TariJm'r-Rusûl ve'l-Mülûk 11/11/213.




Konu Başlığı: Ynt: En Güvenilir Kişi
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 24 Şubat 2014, 18:53:57
Muhammed, emin birisidir; O'na güvenilir. O en doğru kararı verir. O'nun her türlü kararma razıyız. (Mekkeliler)

Kabe, her ne kadar, Hz. ibrahim ve ismail'in inşa ediş gayesinden tamamen uzak­laştırılıp, şirkin bir sembolüne dönüştürülmüş olsa da hâlâ ayaktaydı, ilk inşasın­dan bu yana birçok kez onarılmıştı. Resulüllah'm gençlik yıllarına denk düşen za­mandaki en son durumu ile, yaklaşık iki metre yüksekliğinde, harçsız şekilde taş­lardan inşa edilmiş ve üstü açık bir yapı durumundaydı. İçi putlarla doluydu. Ay­rıca, içerisinde, Kabe'ye bağışlanan değerli eşyaların ve değerli küçük heykellerin muhafaza edildiği bir kuyu vardı.
onu anmak ve selamlamak için nefesimi vereene kadar yaparım
. :)


Konu Başlığı: Ynt: En Güvenilir Kişi
Gönderen: Rabia nur kaplan 8.D üzerinde 24 Şubat 2014, 19:10:32
“Mümin”, yüce Allah’ın varlığına ve birliğine inanan anlamına geldiği gibi, başkalarına güven veren ve güvenilen kişi anlamını da taşır.  Bu açıdan mümin, ahdine vefalı, anlaşmalarına sadık, sözü özü bir, dostluğuna güvenilen bir insandır. İşte peygamber efendimizde o kadar çok güvenilirdi...Paylaşım için teşekkürler


Konu Başlığı: Ynt: En Güvenilir Kişi
Gönderen: Ayşegül Yıldırım koü üzerinde 17 Kasım 2018, 09:02:24
Belkide en önemli sorunumuz dünya hayatında güvenilir olmak güven vermek. Rasulumuzun bu güzel sıfatında sabit kılsın Rabbım bizleri


Konu Başlığı: Ynt: En Güvenilir Kişi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 17 Kasım 2018, 12:02:19
Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun Rabbim bizleri Peygamberimiz in yolundan ayırmasın


Konu Başlığı: Ynt: En Güvenilir Kişi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 18 Kasım 2018, 00:33:21
Aleyküm selam güvenilir olmak çok güzeldir bunun en güzel örneğide Efendimiz dir çünki O en güvenilir insandır