Konu Başlığı: Elçiler Gönderen: Ekvan üzerinde 22 Temmuz 2011, 13:49:52 Elçiler Hudeybiye'de mola verildiği sırada, Huzâa kabilesinden Büdeyl b. Varaka bazı adamlarıyla gelip Resulüllah'tan yolculuğunun amacını sordu. Resulüllah, amacının umre olduğunu, Kabe'yi ziyaret edip, kurbanlarını kesip tekrar Medine'ye döneceklerini söyledi. Büreyd ve adamları müşrik olmalarına rağmen Resulüllah'a karşı sevgi ve güvenleri olan kimselerdi. Hatta çoğu zaman Resulüllah'ı Kureyş'in yaptıkları ve planları konusunda bilgilendirmişlerdi. Büdeyl, Resulüllah'a bu kararının tehlikeli olduğunu ve Kureyş'in kendilerini kesinlikle Mekke'ye sokmayacaklarım söyledi. Resulüllah, kararını değiştirmeyeceğini söyleyip, bu durumu Kureyş'e da bildirmesini istedi: 'Biz umre için geldik. Kabe'yi ziyaret edeceğizi başka bir amacımız yok. Takat eğer Kabe'yi ziyaretten engellenirsek savaşır ve amacımızı gerçekleştiririz. Savaşmaktan çekinmeyiz Eğer Kureyş bizimle savaşmayı çok arzuluyorsa gününü veytrini bildirsin bi hazırız. Kureyş yanlış iş yapıyor. Benimle insanların arasından çekilsinler. Benim insanlara ulaşmama engel olmaktan vazgeçsinler. Eğer bunu yaparlarsa ben insanlarla görüşür, konuşur, onları islâm'a davet ederim, insanlar davetimi kabul etmez ve benim/e savaşırlarsa Kureyş'in istediği gerçekleşmiş olur. Yok eğer bu insanlar davetimi kabul ederlerse bunu da kimse engelleyemez- Kureyş benimle insanlar arasında durmaya devam eder ve savaşmayı arzularsa varlığım kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki, Kureyş'ten çekinmem. Bu din uğruna başımı vermekten çekinmem. Ölünceye kadar onlarla savaşırım. Allah'ın vaadi benimledir ve galip gelen de ben olurum.[276] Büdeyl, Resulüllah'ın sözlerini bildirmek için Mekke'ye gitti. Durum ciddiydi. Fakat Kureyş liderlerini son derece şımarık davranışlar içerisinde buldu. Resulüllah'a yakınlık duyduğunu bildikleri için kendisini dinlemek istemiyorlardı. Sa-kifin lideri Urve b. Mes'ud, Kureyş'in bu tavrını beğenmedi ve Büdeyl'i dinlenmeleri gerektiğini söyledi. Mekke liderleri, Urve'nin hatırına, Büdeyl'i dinlemeye razı oldular. Büdeyl, Resulüllah'tan işittiklerini olduğu gibi aktardı. Büdeyl'in söyledikleri, beklemedikleri ve düşünmedikleri bir konuyu dile getiriyordu. Durumun ciddi olduğunu, Müslümanların gerekirse savaşmaya hazır olduklarını öğrenince şaşırdılar. Bunu beklemiyorlardı. Bu durumu ciddi bir şekilde yeniden görüşmeleri gerekirken, yapmadılar. Gururları ve düşmanlıkları yeni durumu sağlıklı değerlendirmelerine engel oldu. Resulüllah'ın işittikleri sözleri karşısında ileri-geri konuşarak, savaşmaya kararlı olduklarını, Müslümanların Mekke'ye girmelerine kesinlikle izin vermeyeceklerini ifade ederek birbirlerini şımarttılar. Durumu soğukkanlı değerlendirenlerden Sakif lideri Urve, Resulüllah'la bir de kendisinin görüşmesinin yararlı olacağını bildirerek, eğer isterlerse elçi olarak gidebileceğini bildirdi. Kureyş liderleri, aslında kendilerinden birisinin Müslümanlara elçi olarak gitmesini istemedikleri halde, Urve'yi kıramayıp teklifini kabul ettiler. Yine son derece şımarık tavırlarla 'Hadi git ve görüş, kendisini Mekke'ye sokmayacağımızı söyle' dediler. Urve, Resulüllah'ın yanma geldi. Yumuşak bir üslûpla, diplomatik inceliklere sahip ama içinde tehditler de barındıran bir konuşma yaptı. Sözleri şöyleydi: 'Ey Muhammedi Gördüğüm kadarıyla bir takım derme-çatma, devşirme insanlardan çevrene bir kalabalık toplamışsın ve bunlarla kavminin yanına geldin. Muhammedi Kavmin Efıabiş kabilelerini de yardıma çağırarak sana karşı bir ordu topladı. Arkamda, seninle çarpışmaya can atan büyük bir ordu bırakıp geldim. Onlar seninle Kabe'nin arasında duruyorlar. Seni hiçbir zaman Kabe'ye yaklaştırmayacaklar. Bu konuda da yeminleşmiş haldeler'. Urve'nin sözlerini sonuna kadar dinleyen Resulüllah biraz ileride duran kurbanlık develeri göstererek; 'Biz umre için geldik. Başka bir amacımız yok. Kurbanlarımızı kesip gideceğiz- Sen onlara şunu söyle: Artık savaşmaktan vazgeçsinler. Yeni bir savaş onlara hiçbir yarar sağlamayacaktır. Savaşlar onları yiyip bitirdi. Aramızda bir süreliğine ateşkes ilan edelim. Böylelikle nesillerini kurtarmış, kendilerinden ölümü uzak tutmuş olurlar. Ayrıca benimle Kabe arasında durmaktan vazgeçip, çekilsinler. Bıraksınlar umremizi tamamlayalım. Bir de benimle halkın arasında durmaktan çekilsinler. Eğer halk beni kabul etmez ve benimle savaşırsa Kureyş'in istediği gerçekleşmiş olur. Ama şunu bilsinler ki, yüce Allah vaadini gerçekleştirip islâm'ı yeryüzünde hakim kılıncaya veya başım gövdemden ayrılıncaya kadar ben yoluma devam edeceğim. Bu uğurda savaşmaktan hiçbir şekilde çekinmem1 dedi. Urve, Resulüîlah'ı uyarıyor görünen ifadelerle tehdidini devam ettirdi: 'Senin için iki şeyden birisi görünüyor. Birincisi kavminle savaşmanâır. Sen eğer savaşır da galip gelirsen, kavminin kökünü kazıyabilir misin? Senden önce kendi kavmine hiç kimsenin yapmadığı bir şeyi, sen yapabilir misin? ikincisi ise, eğer çevrene topladığın bu adamlar seni terk edip yapayalnız bırakırlarsa ne yapacaksın? Ben onların seni her an terk etmeye hazır ayak takımı kimseler olduklarını, soyu sopu belirsiz kişiler olduklarını görüyorum. Beni dinlersen onlara fazla güvenme. Allah'a yemin ederim ki, bunlar zoru görünce seni terk ederler. Yalnız kalırsın'. Bu sırada yanlarında ayakta duran ve konuşmaları dinleyen Ebû Bekir sinirlendi. Urve'nin özellikle son sözlerine, Müslümanların Resulüllah'ı yalnız bırakacakları sözüne çok sinirlendi. O sinirle Urve'ye hakaret edip, Müslümanların hiçbir zaman böyle davranmayacak-larını söyledi. Urve bu tepki üzerine biraz çekindi. Havayı yumuşatmak için, dostluğun göstergesi olarak Resulüllah'ın sakalını hafifçe okşayarak konuşmasını devam ettirdi. Bu sefer Muğire b. Şube kılıcını uzatıp tersiyle Urve'nin eline vurup 'Çek o pis elini' dedi. Urve daha da şaşırdı. Birkaç dakika sonra aynı şeyi bir kez daha yapıp Resulüllah'ın sakalına elini uzatacağı sırada, Muğire'nin kılıcının boynuna inmek üzere olduğunu fark etti ve elini çekti. Sonra izin isteyerek bir süre kampta kaldı, Müslümanları gözledi, durumlarını anlamaya çalıştı ve Mekke'ye döndü. Kureyş liderlerine gördüklerini duyduklarını anlatıp, düşüncesini bildirdi: 'Ey Kureyş topluluğu! Vallahi ben birçok hükümdarın huzurunda bulunmuş, bir-Çok hükümdara kavmimin elçisi olarak gitmiş bir kişiyim. Kayser'in, Necaşi'nin ve Kisra'nın huzurunda bulundum. Fakat ben Muhammedgibi adamları tarafından kendisine sevgi gösterilen ve korunan hiç kimse görmedim. Muhammed kadar, toplumu Kinde sevilen ve sayılan hiç kimseyle karşılaşmadım. Muhammed bir şey söylediği zaman hepsi onu yapmak için anında koşuşturuyor, bir an tereddüt etmiyorlar. Muhammed'e karşı dikdik bakmıyor, saygı içinde başlarını eğip emirlerini bekliyorlar. Ben bu topluluğu iyice gözleyip, ölçüp-biçtim. Eğer istiyorsanız onlara karşı kılıçlarınıza sanlabilirsiniz. Fakat şunu bilin ki Muhammed'e hiçbir şey yapamazsınız- Adamları Muhammed'e en ufacık zarar vermenize izin vermezler. O'nun bir kılına dahi zarar vermenize imkân tanımazlar. Hiç kimseyi O'nun tenine dokundurtmaziar. Muham-med size bir barış teklif ediyor. Bence kabul edin. Bu sizce çok hayırlı olur. Ben gördüm; Kabe'yi ziyarete gelmişler. Başka bir amaçları yok. izin verin umrelerini tamamlasınlar. Ben gördüklerimi ve düşüncelerimi açıkladım. Artık ne yapacağınızı siz düşünün.' Bu ifadeler ve tavsiye Kureyş liderlerinin hoşuna gitmedi. Bazıları Ur-ve'yi Resulüllah'a destek olmakla, O'nun adma hareket etmekle suçlamaya başladılar. Urve sinirlendi ve adamlarını da alarak Mekke'den ayrılıp, Taife döndü.[277] Taif lideri Urve'nin adamlarını alıp Mekke'den ayrıldığı sıralarda, Resulüllah Hiras b. Umeyyet'i elçi olarak Kureyş'e gönderdi. Elçisinden, niyetlerinin umre yapmaktan başka bir şey olmadığını Kureyş'e bildirmesini istemişti. Hiras, Kureyş liderlerinin yanma geldi. Resulüllah'ın söylediklerini bildirdi. Fakat Kureyş'in şımarık liderleri Hiras'a kötü davrandılar, lkrime b. Ebû Cehil bir. tehdit ve aşağılamanın gereği olarak Hiras'ın devesinin ayaklarım kesti. Hiras için durum tehlikeliydi. Kureyş liderleri, herhangi bir kural, ölçü tanımaksızın her türlü zorbalığı yapabilecek durumdaydılar. Hiras, müşrik yakınlarının araya girip, yardım etmeleriyle Resulüllah'ın yanma dönebildi. Gördüklerini ve yaşadıklarını anlattı. Kendi canını ancak müşrik akrabalarının yardımıyla kurtarabildiğini söyledi. Bundan sonra Kureyş'e gidecek elçilerle ilgili olarak da bir görüşünü bildirdi: 'Ey Allah'ın Resulü! Bundan böyle kendisini himaye edecek yakınları olan birisim Kureyş'e göndermen iyi olur.' Urve'nin, adamlarını alıp Mekke'den ayrılması, Kureyş liderlerini tedirgin etti. Böyle bir tepki beklemiyorlardı. Durumlarının kötüleşmeye başladığını, Müslümanları engellemelerinin zor olduğunu fark etmeye başladılar. Durumları bir çıkmaza giriyordu. Bir süredir yaşadıkları ikilemin her iki seçeneğinin de aleyhlerine olduğunu şimdi daha iyi anlıyorlardı. Bu durumdan bir çıkış yolu aradılar, her iki seçeneğini de istemedikleri ikilemin çıkmazından bir çıkış yolu bulmaya çalıştılar. Kendileri için en iyi yol, Müslümanların umreden vazgeçip tekrar Medine'ye dönmeleriydi. Bu durumda haram ayda ve üstelik yolcu silahıyla yola çıkmış umre yolculanyla savaşmak gibi itibar kaybettirici bir durumun faili olmaktan kurtulacakları gibi, Müslümanlar Mekke'ye girmedikleri için gözdağma.da uğramamış olacaklardı. Düşündüklerinin gerçekleşmesi için Resulüllah'a bir elçi göndermeye karar verdiler. Elçi olarak Ehabiş liderlerinden Huleys b. Alkama'yı gönderdiler. Huleys, geleneklere son derece bağlı birisiydi. Bu nedenle Huleys'in elçi olarak geldiğini duyan Resulüllah sevindi ve görevlilerden kurbanlık develeri onun görebileceği yerde toplamalarım istedi. Huleys, Resulüllah'ın bulunduğu yere doğru ilerlerken yolu üzerinde toplanmış kurbanlık develerden oluşan sürüyü gördü. Sürüyü incelediğinde üzerlerindeki işaretlerden ve çelenklerden hepsinin kurbanlık olduğunu anladı. Ayrıca kurbanlık oldukları için yiyecek verilmediğinden hepsinin açlıktan birbirlerinin tüylerini gevindiklerini gördü. Bu arada Müslümanlar da telbiye getirmeye 'Emret Allahım! Emret, emrini yerine getirmeye hazırım anlamına gelen 'Lebbeyk, Allahümme lebbeyk' diye bağırmaya başladılar. Hü-leys gördüklerinden etkilendi. Müslümanların umre etmekten başka bir amaçlarının olmadığını anladı. 'Sübhanallah! Bunların Kabe'yi ziyaretten engellenmeleri doğru değildir. Lahm, Cüzam, Nehd ve Hımyer halkının hac ve umresine engel olunmayacak da Abdülmuttalib'in torununa engel olunacak! Olmaz böyle şey. Kabe'nin Rabb'ine yemin olsun ki, Kureyş bu uygunsuz tutum ve davranışı nedeniyle helak olur' deyip, Resulüllahla görüşmeden geri dönerek Kureyş liderlerinin yanma gitti. Onlara gördüklerini anlatıp, düşüncesini açıkladı: 'Ey Kureyş topluluğu! Ben kurban develerini gördüm. Hepsinin de boyunlarına boğmuklan takılmış, hörgüçleri çizilip kanatılarak nişanlanmıştı. Kurban edilmek üzere uzun müddet bekletilmekten yüklerini yiyip bitirmiş bir durumdaydılar. Adamları ise, şu Beytullah'ı tavaf etmek amacıyla koku sürünmeyi bırakmış, kendilerini umre için hazırlamış hâlde gördüm. Ben Muhammed'i Kabe'yi ziyaretten alıkoymanızın uygun olmadığını düşünüyorum, Yanlış yapıyorsunuz. Bu inadınızdan vazgeçin. Bırakın ziyaretlerini tamamlayıp gitsinler'. Kureyş'in korktuğu gerçekleşmeye başlamıştı. Kısa süre önce Sakilleri küstürüp ayrılmalarına neden olmuşlar, şimdi ise Ehabiş liderinin, yapılanların yanlış olduğunu ifade eden sözlerini dinlemek zorunda kalmışlardı. İçinde bulundukları ve bir türlü çıkış yolu bulamadıkları ikilemin adeta kendilerini boğduğunu hissetmeye, etraflarındaki çemberin iyiden iyiye daraldığım görmeye başladılar. Ancak inatlarından vazgeçmek niyetleri yoktu. Şaşkınlık içerisinde kendilerini savunmaya çalışırken, yanlış bir tutum sergileyip, Huleys'i azarlamaya ve aşağılayıp rencide edecek sözler söylemeye başladılar; 'Sen bir bedevisin. Senin aklın bir şeye ermez. Doğrunun ve yanlışın ne olduğunu senden mi öğreneceğiz?' dediler. Huleys, tüm Arapların genel kanaati olduğuna inandığı şeyi söylemekten geri durmadı; 'Ey Kureyş topluluğu! Biz Kabe'nin yüceliğim gözeterek, ona tazimde bulunmak ve ona karşı sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmek için sizin yanınıza geldik. Fakat görüyoruz ki sizler Kabe'yi tazim etmek isteyeni bundan alıkoyuyorsunuz- Huleys'in varlığını elinde bulundurana yemin ederim ki, Ya Muhammed ile buraya geliş amacının arasına gitmeyip, kendisinin Kabe'yi tavaf etmesine i^in verirsiniz, ya da bütün Ehabiş'i alarak buradan ayrılırım' Kureyş liderleri, Huleys'i aşağılayıp azarlayarak yanlış davrandıklarım anladılar, durumlarını düzelterek Huleys'in gönlünü almaya çalıştılar. Ancak amaçlarından vazgeçmek niyetinde de değillerdi. Huleys bunu anlayınca bütün adamlarını alarak Mekke'den ayrıldı. Böylelikle Kureyş Müslümanlarla baş başa kaldı. Diğer müşrik Arapların büyük çoğunluğu ise kimin haklı, kimin haksız olduğunu bildikleri bir sürecin seyircisi olarak kalmayı tercih edip, gerçekleşecekleri beklemeye başladılar. Kureyş liderleri, durumlarının daha da zorlaşması üzerine Mikrez b. Hafs'ı elçi olarak Resulüllah'a gönderdiler. Resulüllah, Mikrez'e de öncekilere söylediklerinin aynısını söyledi. Kureyş liderleri, her ne yaparlarsa yapsınlar, Müslümanları umre yapmaktan engelleyemeyeceklerini anladılar. Daha da kötüsü her an dindaşlarının desteğini daha çok kaybediyorlardı. Durumlarını kurtaracak yeni bir çözüm yolu bulmanın çabasına girdiler. Ne yapmaları gerektiğini düşünüp, konuştular. Bu sırada Resulüllah, kavgasız, savaşsız bir şekilde umreyi tamamlamak için Kureyş'e bir elçi daha göndermeye karar verdi. Elçi olarak Ömer'i düşündü. Fakat Ömer özür dileyerek affını istedi. Kendisini Mekke'de koruyacak güçlü akrabalarının olmadığını, elçilik için Osman b. Affan'm uygun olacağını söyledi. Resulüllah Ömer'i haklı buldu ve damadı Osman'ı elçi olarak görevlendirdi. Önceki elçilerden istediği gibi, Osman'dan da yolculuklarının amacım Kureyş'e açıklamasını istedi. Ancak bu elçisine farklı bir talimat daha vererek, Kureyş liderleriyle görüştükten sonra Mekke'ye girmesini ve Müslüman olan, ancak Kureyş'in korkusundan Müslüman olduğunu gizli tutanlarla görüşmesini, onlara zaferin Müslümanların olacağını, yakında Mekke'nin fethedileceğini, Mekke'de imanlarını açıkça ilan edecekleri günlerin çok yakın olduğunu müjdelemesini de istedi. Osman, Kureyş liderlerine gitti. Kureyş liderleri Osman'a nazik davrandılar. Hiras'a yönelik tutum ve tavırları takınmadılar. Mekke'nin en güçlü topluluklarından olan akrabaları Osman'a özel bir ilgi ve saygı gösterdiler. Osman, Kureyş H-. derlerine Resulüllah'm söylediklerini bildirdi. Sonra da akrabalarını ziyaret edeceği bahanesiyle Mekke'ye giriş izni istedi. İzin verilince Mekke'ye girip Müslümanlığını gizleyen kişilerle görüştü. Onlara Resulüllah'm selâmını iletip, müjdesini bildirdi. Osman, bu kimselerle görüşmeleriyle ilgili olarak şunları anlatmıştır: 'Mekke'de görüştüğüm Müslümanlardan bir erkek ve bir kadına, Resulüllahm müjdesini haber verdiğim zaman sevinçlerinden ağlamaya başladılar. O kadar ağladılar ki, ağlamaktan ölecekler sandım. Bana 'Resulüllah'a selâmımızı bildir. O'nu Hudeybi-ye'ye getiren Allah, Mekke'ye getirmeye de kadirdir' dediler'. Müşrik liderler yakınlık gösterdikleri Osman'a bir ayrıcalık tanıyıp, eğer isterse Kabe'yi tavaf ederek umresini tamamlayabileceğini bildirdiler. Bu bir iyi niyet gösterisiydi. İçine kapandıkları ikilemden çıkış yolunda birilerinin desteğine ihtiyaç hissedeceklerinin farkındaydılar ve bunun Osman olabileceğini düşünüyorlardı. Osman kendisine verilen izni kabul etmedi. Resulüllah'a ve diğer Müslümanlara da izin verilmedikçe Kabe'yi tavaf etmeyeceğini söyledi. Kureyş liderleri öfkelendiler. Osman'ı muhtemel bir olumsuz gelişmeden çıkışın güvencesi olarak ellerinde tutmaya karar verip, Resulüllah'm yanına dönmesine izin vermediler. Ayrıca, Müslümanları bölmek gibi bir taktiğin gereği olarak Resulüllah'ın yanında olduğunu bildikleri Abdullah b. Ubeyy'e gizlice haber gönderdiler. Kendilerinin iyi niyetli kimselere karşı bir husumet beslemediklerini, Ubeyy gibi dostane duygu ve düşünce sahiplerine saygı ve sevgileri olduğunu bildirip, eğer isterse adamlarıyla beraber Mekke'ye girebileceğini ve Kabe'yi tavaf edebileceğini ilettiler. Teklif kendisine ulaştığı zaman Abdullah b. Ubeyy oğlu Abdullah ile oturuyordu. Teklife sevindi. Kendisine yönelik bu ayrıcalıklı teklifin adamları katındaki itibarını artıracağını düşündü. Teklifi, kabul edeceğini bildireceği sırada oğlunun engellemesiyle karşılaştı. Oğlu, 'Resulüllah'm izni olmadan müşriklerle bir anlaşma yapmasının ihanet olacağım, böylesi bir işe kalkışmasının tamamıyla yanlış olacağını söyledi. Abdullah b. Ubeyy oğluyla yaşadığı önceki tecrübelerini dikkate alarak, istemeyerek de olsa Kureyş'in teklifini geri çevirdi; Resulüllah'm bilgisi ve izni dışında böyle bir şeyi kabul edemeyeceğini bildirdi. [276] îbn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, 111/324; Vakıdî, Meğazi, 11/587; tbn Sâ'd, et-Tabakatû'l-Kübra, 11/96. [277] Vakıdî, Meğazi, 11/593; İbn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 11/96. |