> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Değişen Gidişat
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Değişen Gidişat  (Okunma Sayısı 1154 defa)
26 Temmuz 2011, 11:49:47
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 26 Temmuz 2011, 11:49:47 »



Değişen Gidişat


Müşriklerin kaçtığı, Müslümanların kovaladığı; Müslümanlardan bazılarının ise müşrik ordusunun ordugâhına girip ganimetleri toplamaya, ganimet eşyalarını is­tiflemeye başladığı anda gidişatı değiştirecek bir şey yaşandı. Ayneyn tepesine yer­leştirilen okçular savaşın bittiğini görüp; zaferin Müslümanlara ait olduğundan emin bir halde yerlerini terk etmeye, ganimet toplayanların arasına katılmaya baş­ladılar. Okçuların komutanı Abdullah b. Cübeyr direndi; yerlerini terk eden as­kerlerine Resûlüllah'm talimatını hatırlattı. Onları durdurmaya çalıştı. Abdul­lah'ın 'Yerinizi terk etmeyin! Durun! Siz Resulûllah'ın 'Yensek de, yenilsek de benden bir haber gelmedikçe yerinizi terk etmeyin' emrini bilmiyor musunuz? Resulûllah'ın emirlerini hatırlayın; komutanınıza itaat edin' sözlerine, 'Müşrikler perişan oldu, Re-sûlüllah yerimizde sağlam duralım diye öyle söylemişti. Artık savaş bittiğine göre bu­rada beklemek gereksiz [247] karşılığını verdiler. Abdullah b. Cübeyr dahil olmak üzere tepede sadece on kişi kaldı, diğerleri yerlerini terk ettiler.

Müşriklerin korkudan akılları başlarından gitmiş bir hâlde kaçıştıkları ve tepe­deki Müslüman okçuların büyük çoğunluğunun görev yerlerini terk ettiği anda, müşriklerden Dırar b. Hattab okçuların boşalttığı tepeyi fark etti. Sesini duyura­bileceği kadar uzaklıkta olan Halid b. Velid'e bağırdı: 'Arkana bak, tepeye bak'. Sa­vaşın başından beri hep bir fırsat kollayan Halid b. Velid beklediği ve beklemesi­ne fazlasıyla değecek fırsatı bulduğundan emin bir hâlde komutasındaki süvariler­le birlikte tepeye doğru hücuma geçti. Tepede, Resûlüllah'ın emrine uyma nokta­sında en ufak gevşeklik göstermeyen on mücahitle, Halid b. Velid'in yüz kişilik süvari birliği arasında kısa süreli, ama yoğun bir çatışma yaşandı. Müslümanlar önce oklarıyla, okları bitince kılıçlarıyla süvari birliğini durdurmaya çalıştılar. Fa­kat hepsi de kısa sürede şehit oldular; vücutları aldıkları kılıç, mızrak darbelerin­den tanınmayacak şekilde parçalandı. Müşrik süvari birliği adeta Bedir'in ve biraz önce yaşadıkları hezimetin intikamını tepedeki bu on Müslümandan aldı.

Bir kısmı müşrikleri kovalayan, bir kısmı ise müşriklerin bıraktıkları mallan toplamakla meşgul olan ve tepede olup bitenden habersiz bulunan Müslümanlar bir anda arkadan kuşatıldıklarını fark ettiler. Neye uğradıklarım şaşırdılar. Hiç beklenmeyen bir şekilde arkalarında buldukları düşman süvarileri karşısında şa­şırıp kaldılar. Kendilerine gelip, silahlarına sarıhncaya, karşılık vermeye karar ve­rinceye kadar olan oldu ve Müslüman gruplar arasındaki irtibat kesildi. Bu sırada kaçmakta olan müşrikler de geri döndüler ve saldırıya geçtiler. Müslümanlar ar­tık iki ateş arasmdaydılar. Her taraflarından sarılmışlardı. Üzerlerine yağan ok yağmurunun altında, kendilerine uzanmış kılıç ve mızrakların karşısında, üzerle­rine yıldırım gibi gelen atların arasında darmadağın oldular. Her biri kendi canı­nı kurtarmanın derdine düştü. Yaşanan panik öylesine büyüktü ki, bir kısmı ka­çıyor, bir kısmı o panik içerisinde müşrik zannederek hemen yanındaki Müslü-mana saldırıyordu. Ebû Bürde b. Niyat, Üseyd b. Hudayr'ı; Ebû Zâ'ne ise Ebû Bür-de b. Niyat'ı; Cebbar b. Sahr, Hubab b. Münzir'i bu şekilde yaralarken; Utbe b. Mes'ud ise Huseyl b. Cabir'i yine aynı şekilde yanlışlıkla öldürdü. Daha birkaç da­kika önce müşriklerin yaşadığı panik ve karışıklık, bu sefer aynıyla Müslümanla­ra geçmişti. Yine daha birkaç dakika önce müşrikler kaçıp canlarını kurtarmanın çabasını yürütürlerken, bu sefer Müslümanlar aynı duruma düşmüşlerdi.

Müslümanlardan hemen herkesin kaçıştığı sırada, yerinden hiç kıpırdamayan ve bir adım dahi geri gitmeyen sadece bir kişi vardı. O da Resûlüllah'tı. Müslü­manlar Halid b. Velid komutasındaki süvari birliğinin ani saldırısına uğradığında Resulüllah savaşı izlemekte, ordusunu sevk ve idare etmekteydi. Ancak bir anda Müslümanların darmadağın olmasıyla yanında sadece dokuz Müslüman kalmış; ordusuyla bağlantısı kopmuştu. Önünde iki seçenek vardı; ya kuşatma altındaki ordusunu terk edip kendi canını kurtarmak için dağa çıkıp saklanacak, ya da or­dusunu tekrar kendi etrafında toplamanın bir yolunu bulacak. Birinci tercih ken­disi ve yanındaki dokuz Müslüman için en kolay ve güvenilir olandı. Ancak bu durumda diğer Müslümanların mahvolacağı kesindi. İkinci yol ise kendisi açısın­dan çok riskli, ama orduyu kurtarmanın tek yoluydu. Tereddüt etmeden ikincisi­ni tercih etti. Müslümanlardan önce müşriklerin duyacağını ve Müslümanlardan önce müşriklerin kendisine ulaşacağını bilmesine rağmen, Müslümanlara seslen­meye, onları yanma çağırmaya başladı: 'Müslüman!ar.' Buraya gelin! Yanıma gelin! Ben Allah'ın Resulüyüm. [248] Ancak Müslümanlardan O'nun bu seslenişini çok az ki­şi duydu. Çoğu kaçışmakta, bir an önce dağa tırmanarak, dağın taşları arasında si­perlenmenin; saklanmanın çabasını gütmekteydi. Bazıları ise o kaçışla Medine'ye kadar gitmişti. Medine'ye kadar kaçanların ilki Sâ'd b. Osman'dı. Savaş alanını terk ettiği sırada duyduğu Resûlüllah'ın öldürüldüğü haberini Medine'ye ulaştır­mıştı. Medine'deki kadınlar savaştan kaçanları aşağılayıp, azarlarlarken; Resûlül­lah'ın vekil olarak Medine'de bıraktığı Ibn Ümm-ü Mektûm ise iki gözü de gör­mez bir hâlde Medine sokaklarına çıkmış 'Beni Uhud'a götürün! Beni Uhud'a yönel­tin [249] diye yalvarıyordu.

Zırhın içinde olduğu için daha önce tanıyamadıkları Resûlüllah'ı Müslüman­lara seslenişiyle tanıyan müşrikler, Resûlüllah'a yöneldiler. Resûlüllah'ın üzerine hücum etmeye başladılar. Bu sırada kendi aralarında özel plan yapanlar da var­dı. Müşriklerden Abdullah b. Şihab, Utbe b. Ebî Vakkas, Abdullah b. Kanıia ve Ubeyy b. Halef aralarında konuşup, birbirleriyle yardımlaşarak Resûlüllah'ı öl­dürme konusunda anlaşmışlardı. Kararlarını uygulamaya koymak için de hemen harekete geçtiler. Resûlüllah'ın sesinin geldiği taraftaki küçük gruba doğru saldı­rıya geçtiler.

Savaşın gidişatı değişip, mevcut durum Müslümanların aleyhine dönünce, sa­yıları savaşın ilerleyen dakikalarında sürekli değişen bir grup Müslüman Resûlül­lah'ı aralarına aldılar. Sayıları genellikle on civarında olan bu Müslümanlar, Resû­lüllah'a yönelik saldırıları canları pahasına durdurmaya çalışıyorlardı. Müşriklerin ok yağmuruna, kılıç ve kalkan saldırılarına vücutlarını siper ederek sevgili pey­gamberlerini korumanın çabasını yürütüyorlardı, tik saldırılar sırasında Resûlül­lah'ın yanındaki Müslümanlardan yedisi Resûlüllah'ı korumak amacıyla vücutla­rını siper ettikleri için şehit oldular. O zamanlar müşrik saflarında bulunan Ebû Nemr-i Kinanî o anın bir tanığı olarak şunları anlatmıştır: 'öldürmek amacıyla Re­sûlüllah'a bakıyordum. Müslümanlar O'nu aralarına almış korumaya çalışıyorlardı. Ok atmayahaşladık. Ben de elli civarında ok atmış Resûlüllah'ı korumaya çalışan bir­çok Müslümana isabet ettirmiştim. Aralarında Resulüllah olmak üzere o Müslümanlar ok yağmuru altında birbirlerine kenetlenmişlerdi, üzerlerine her taraftan ok yağı­yordu. [250]

Ok yağmurunun altındaki Müslümanlar bir yandan vücutlarını siper ettikleri Resûlüllah'ı korumaya çalışırlarken, bir yandan da müşrik saldırılarını durdurma­nın çabasını yürütüyorlardı. Bazıları elindeki kılıçla ilerleyip en yakınındaki müş-riği püskürtmeye çalışırken, oku ve yayı olanlar ise attığı oklarla müşriklerin ok sağanağına karşılık vermeye çalışıyordu. Sehl b. Huneyn ok atan Müslümanlar-dandı. Ustaca attığı oklarla müşriklere zor anlar yaşatıyor, Resulullah'a yaklaşma­larını önlüyordu. Sâd b. Ebî Vakkas da ok atan Müslümanlardan bir diğeriydi. O da ustaca attığı oklarıyla Resûlüllah'ı korumaya, O'na yönelen müşrikleri geri püs­kürtmeye çalışıyordu. Savaşın o en kızgın anlarını kendisi şöyle anlatmıştır: 'Uhud günü Müslümanlar Resûlüllah'ın yanından uzaklaşıp kaçışmaya başladıkları zaman ben de bir kenara çekildim. Kendimden ne şehitlik arzusunu ne de kurtulma arzusu­nu uzaklaştırabiliyordum. Bir ara Mikdad'ın 'Resûlüllah seni çağırıyor' diye bana ses­lendiğini du'ydum.'Nerede' diye sordum. Resûlüllah'ın bulunduğu yeri gösterdi. Hemen kalkıp yanına vardım. Yanına vardığım zurnan hiç korkum kalmamıştı. Resûlüllah bana 'Ey Sâ'd neredeydin?' diye sordu. Ben de 'Ey Allah'ın Resulü! Savaş alanınday-âım1 dedim. Daha sonra Resûlüllah'ın önüne oturup ok atmaya başladım. Her atışta: 'Allahım bu senin okundur! Onunla düşmanı vur' diyordum. Resûlüllah da 'Allahım! Sâ'd'ın duasını kabul et. Sâ'd'ın atışını, okunu doğrult. Devam et Sâ'd! Anam, babam sana feda olsun!' diyordu. O, her ok atışımda aynı duayı yapıyordu. Ok çantam boşa­lınca, Resûlüllah kendi çantasınâaki oklan da birer birer yayına yerleştirip bana ver­di. O, oklan yaya yerleştirmekte herkesten daha çabuk ve gayretli idi. [251]

Şemmas b. Osman çatışmaların kızıştığı, Resûlüllah'ın ok yağmuru altında ve müşrik saldırıları ile karşı karşıya kaldığı anda kendisini Resûlüllah için canlı kal­kan yapanlardan birisiydi. Sürekli hareket halinde Resûlüllah'ın dört bir yanında dolaşıp O'na yönelen oklara, kılıçlara ve mızraklara karşı vücudunu siper ediyor­du. Fazla geçmeden Resûlüllah'ın önünde şehit düştü. O, Resûlüllah'ın şemmas'ı kendime siper ve kalkan olarak buldum' dediği ve övdüğü bir kimse oldu.

Resûlüllah'ın önünde müşriklere ok atıp müşrik akınlarını durdurmaya çalı­şanlardan birisi de Talha b. Ubeydullah'tı. Resûlüllah diğer bazı Müslümanlardan oklarını ona vermelerini istedi. Talha, attığı oklarla bir yandan müşrik akınlarını geri püskürtmeye çalışırken, bir yandan da Resûlülah'ı korumaya çalışıyordu. Ayağa kalkan Resûlüllah'ı 'Ey Allah'ın Resulü! Anam babam sana feda olsun! Sakın ayağa kalkma, ne olur otur. Düşman oklarından birisi sana isabet edebilir. îşte göğ­süm; bu göğüs senin önünde siperdir [252] diyerek yalvararak oturtmaya...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Değişen Gidişat
« Posted on: 26 Nisan 2024, 02:03:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Değişen Gidişat rüya tabiri,Değişen Gidişat mekke canlı, Değişen Gidişat kabe canlı yayın, Değişen Gidişat Üç boyutlu kuran oku Değişen Gidişat kuran ı kerim, Değişen Gidişat peygamber kıssaları,Değişen Gidişat ilitam ders soruları, Değişen Gidişatönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes