> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Davet Mektupları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Davet Mektupları  (Okunma Sayısı 1884 defa)
22 Temmuz 2011, 13:40:44
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 22 Temmuz 2011, 13:40:44 »



Davet Mektupları


Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Allah'ın elçisi Muhammed'den, Fars kralı Kisrâ'ya,

Selâm, hidâyete tâbi olan; Allah'a ve Resulüne tâbi olan, Allah'dan başka ilâh olmadığına, Allah'ın eşi ve ortağı bulunmadığına şehadet eden, Mu-hammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna iman eden kimselerin üzerine ol­sun.

Seni, Allah'ın hak dinine davet ediyorum. Şüphesiz ki ben, bütün insanlara gönderilmiş Allah'ın elçisiyim. (Bu da) yaşayan kimseleri (kötülük ve yan­lışlıklarının cezasıyla) korkutmam ve kafirlere o (azap) söz(ünün) hak ol­duğunu bildirmem içindir. İslâm'ı kabul et, selâmet bulursun. Şayet kaçınırsan tüm Mecusîlerin güna­hı senin üzerinedir. (Hz Muhammed (s)'in davet mektubu)

Mevcut şartların tüm olumsuzluklarına rağmen, Hudeybiye'yi zafer olarak nitele­yen vahye en ufak kuşku duymaksızın inanıp, iman eden Müslümanlar, bu zafe­rin en önemli aşamalarından birisini çok .yakın bir zamanda görüp, Hudeybiye ile çok büyük imkâna kavuştuklarını fark ettiler. Artık hiç kimsenin ve özellikle de Kureyş'in saldırısına uğrama korkusuna veya tedirginliğine sahip olmadan Medi­ne'de oturabilmekteydiler. Hudeybiye'deki anlaşma gereği Kureyş, Müslümanlar­la çekişmeyi terk ettiği gibi, başka kabileleri Müslümanların üzerine kışkırtmayı da terk etmişti. Müslümanlar uzak veya yakın çevre bölgedeki kabilelere gidip, bu kabilelerin mensuplarını İslâm'a davet ederken, hiçbir şekilde can korkusuna, sal­dırıya uğrama tedirginliğine düşmüyorlardı. Bütün bunlar birkaç ay öncesine gö­re büyük değişikliklerdi. Birkaç ay önce bunların gerçekleşeceğine inanmak im­kânsız sayılırdı; ama şimdi bizzat yaşıyorlardı.

İslâm daveti açısından Hudeybiye'nin getirdiği en önemli imkân ise, davetin sadece yakınlardaki insanlara değil, uzak bölgelerdeki insanlara da ulaştırılması­na imkân sağlaması oldu. Hatta dönemin süper devleti olan Bizans'ın ve Fars'ın krallarına da islâm daveti ulaştırıldı.

Resulüllah, Hudeybiye'den hemen sonra, Mayıs ayı içerisinde, islâm'a davet amacıyla Necaşi'ye, Kayser'e, Kisrâ'ya, Mısır kralına ve diğer bazı emirlere birer mektup gönderdi. Davetin bu yeni ve ileri aşaması, daha önce düşünülmeyen ba­zı tarihsel ve toplumsal şartların getirdiği bir aşama değil, daha önce de bilinen ve risâletin gelişim programında bulunan bir aşamaydı. Hudeybiye ise bu aşamanın gerçekleşmesine imkân sağladı. Zira İslâm ilk günden itibaren evrensel bir dindi. İslâm'ın evrensel bir din olduğunu ise, sadece Resulüllah veya Müslümanlar değil, Mekke'nin müşrik liderleri dahi risâletin daha ilk günlerinden itibaren biliyorlar­dı. Çünkü risâletin ilk günlerinde vahyolunan ayetler islâm'ın evrenselliğini açık­ça dile getirdiği gibi, Resulüllah da herkese açıkça ifade ediyordu. Davetin henüz kitlesel aşamaya ulaşmadığı, davetin bireysel olarak gerçekleştirilip, inananların sayısının birkaç yüz civarında olduğu dönemde, Resulüllah, müminlere Kisra ve Kayser'in hazinelerini vaat ediyor, dünyanın bu iki zorba ve süper iktidarının Müslümanların elleriyle yıkılacağını ilan ediyordu. O'nun bu sözleri ise müşrikle­rin alay malzemesi oluyor, Resulüllah'ı ve diğer Müslümanları 'Dünyanın kralları olacaklarmış' diyerek alaya alıyorlardı. Resulüllah, Hendek savaşında, çevrelerinin on bin kişilik bir orduyla kuşatıldığı ve katledilmelerinin kaçınılmaz gibi görün­düğü zamanda bile, Bizans'ın, Fars'ın, Yemen'in başkentlerini Müslümanlara vaat etmişti. İslâm'ın oralarda hakim olacağını müjdelemişti. Kısacası, risâletin her aşa­masında, müşrikler alay etseler, münafıklar münafıklıklarının gerekçesi kılsalar dahi, Resulüllah bu dinin dünyaya hakim olacağım söylemiş ve evrenselliğini ifa­de etmişti. Mekke döneminde vahyolunan şu ayet bunun örneklerinden sadece bi­risiydi: 'Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.[293] Ve el­bette ki bu evrensellik, şartlar uygun hale geldiği zaman İslâm'ın tüm insanlığa su­nulmasını gerektiriyordu.

Resulüllah, Hudeybiye sonrasında Medine'ye dönünce 'Ey insanlar! Şüphe yok ki, yüce Allah, beni rahmet olarak tüm insanlara gönderdi. Havarilerin îsa'ya muha­lefet ettikleri gibi siz de bana muhalefet etmeyin' dedi. Bu, Müslümanların bekleme­diği, ummadığı bir hitap şekliydi. Şaşırdılar. Resulüllah'a muhalefet etmeyeceklerinin bilinmesine rağmen, böylesi bir hitapla karşılaşmalarının nedenini sorma ih­tiyacı hissettiler. Bu nedenle de havarilerin yanlışının ne olduğunu sordular; 'Ey Allah'ın Resulü! Havariler, îsa'ya nasıl bir işte muhalefet ettiler?' dediler. Resulül-lah'ın bu soruya cevabı, kendi amacına işaret olacak şekildeydi; 'Isa da benim sizi davet edeceğim şeyin benzerine uymaları İçin havarilerini davet etmiş, fakat onlardan yakın yere gitmesi gerekenler buna razı olurken, uzak yerlere gitmesi gerekenler gö­revlerini ağırdan almış, yapmak istememişlerdi.[294] Konu biraz olsun anlaşılır gibiy­di. Müslümanlar anladılar ki, Resulüllah kendilerini bir yere göndermek istiyor­du. Ancak muhtemel bir yanlışlığı daha önceden, yaşanmış bir yanlışlığı hatırla­tarak önlemeye çalışıyordu. Orada bulunan Müslümanlar, hiçbir sıkıntı veya te­reddüt duymaksızın hemen cevaplarını verdiler 'Ey Allah'ın Resulü/ Sen nereye is­tersen biz oraya gideriz. Bizi nereye gönderirsen gideriz. Senin emrini yerine getir­mekte itirazcı olmaz, ağır davranmayız'- Resulüllah, bunun üzerine, bazı kral ve valilere hitap eden İslâm'a davet mektupları göndermek istediğini açıkladı. Vakit geçirmeden davet mektuplarının yazımına geçildi. Mektuplar, tevhid hakikatini bildiren veya hatırlatan birkaç satırlık bilgiden sonra, muhatabı Müslüman olma-davet eden cümlelerle devam ediyordu. Diplomatik tecrübeye sahip bazı Müs­lümanlar mektupların mühürlenmesi gerektiğim, hükümdar ve emirlerin mühür­süz mektupları dikkate almayacaklarını ve hatta okumayacaklarını söylemeleri üzerine, Resulüllah daha sonra sürekli kullanacağı ve üzerinde sırasıyla ıAUah\ 'Resul' ve 'Muhammed kelimelerinin yazıldığı, üçü birlikte okunduğunda 'Allah'ın Resulü Muhammet yazılı bir mühür yüzük yaptırarak mektupları onunla mühür­ledi. Bazı şahısları mektupları götürecek görevliler olarak belirledi. Seçilen Müs­lümanlardan Amr b. Umeyye ed-Damrî, Habeş Necaşisi Ashame'ye; Dıhye b. Ha­life el-Kelbî, Bizans Kayseri Herajdius'a; Abdullah b. Huzâfe es-Sehmî, Sasanî Kis-rası Hüsrev Perviz'e; Hatıb b. Ebî Baltea el-Lahmî, Mısır Mukavkısı Cüreyc b. Mi-nâ'ya; Şücâ b. Vehb el-Esedî, Şam emiri Haris b. Ebî $emr el-Gassanî!ye; Salît b. Amr el-Lüey, Yemame emiri Hevze b. Ali el-Hanefî'ye islâm'a davet mektuplarını götürdüler.

Amr b. Umeyye ile Necaşi'ye iki mektup gönderildi. Mektubun birisi Necaşi'yi is­lâm'a davet amacıyla, diğeri ise Ümm-ü Habibe'nin [295] Resulüllah'la nikahını kıy­ması ve Habeşistandaki Müslümanların Medine'ye dönmelerine yardımcı olması­nı rica etmek için yazıldı.

Amr b. Umeyye, Müslümanlara en zor günlerinde yardımcı olmuş, bu neden­le Müslümanların sevgi ve saygısını kazanmış Necaşi'nin huzuruna çıktığı .zaman son derece veciz bir hitapta bulundu. Necaşi'nin Müslümanların kalbindeki yeri­ni ifade edip, saygı ve sevgisini dile getirdikten sonra Resulüllah'ın mektuplarını verdi. ResulûUah'm mektupları okununca Necaşi duygulandı. Saygı ifadesi olarak tahtından inip yere oturdu. Okunması biten mektupları alıp saygıyla bir kutuya koydu ve 'Şahitlik ediyorum ki, O, kitap ehlinin beklediği peygamberdir' deyip Müs­lüman olduğunu bildirdi. Bu arada bir sıkıntısını da dile getirdi; 'Ah keşke imkâ­nım olsa da O'nun yanına gidip O'nun hizmetinde bulunabilseydim. Eakat çevremâe-kilere güvenmiyorum. Onların da Müslüman olmalarını bekleyeceğim'

Necaşi, Resulüllah'ın ikinci mektubunda istenilenleri yaptı. Gıyabında Resulüllah ile Ümm-ü Habibe'nin nikahını kıydı. Ayrıca ülkesindeki Müslümanları ge­rekli ihtiyaçlarını karşılayarak oğlu Erhâ'nın komutasındaki bir grup Habeşliyle birlikte Medine'ye göndermeye karar verdi. Ancak bu arzusu gerçekleşmedi. De­nizden geçerken Habeşlilerin bindiği gemi battı. Gemide bulunanlar boğuldular. Müslümanlar ise Medine'ye döndüler. Habeşistan'daki Müslümanların Medine'ye dönüşleri Mekke'nin fethinden sonra gerçekleşti.

Necaşi, Resulüllah'a takdim edilmek üzere Amr b, Umeyye'ye bazı hediyeler verdi, içten selâmını bildirmesini istedi. Resulüllah Necaşi'nin yaptıklarına son dere'ce memnun oldu. Hicri 9. yılda [296] Necaşi'nin öldüğünden haberdar olunca üzüntüsünü 'Bugün salık bir kul öldü' 2 diyerek dile getirdi ve gıyabında Necaşi'nin cenaze namazını kıldı.

Dıhye b. Halîfe, Resulüllah'ın İslâm'a davet mektubunu Bizans hükümdarı (Kay­ser) Heraklius'a ulaştırmak için gönderildi. Dıhye b. Halife, kendisine verilen ta­limat gereği önce Bûsra'daki Gassan emiri Haris ile görüştü. Ondan mektubun Kayser'e ulaştırılmasında yardımcı olmasını istedi. Haris yardım isteğini olumlu karşıladı. O sıralarda Kudüs'te bulunan Heraklius'a mektubun ulaşması için ara­cılık yaptı. Heraklius, Resulüllah'ın mektubunu okuduğu zaman kendisine yazı­lanlara ilgisiz kalmadı. Bu ilgi dinî gerekçelerden dolayı olabileceği gibi, Bizans'ın arka bahçesi olan Arap yarımadasındaki siyasal bir oluşuma ilgisiz kalmama ama­cından da kaynaklanmış olabilir. Heraklius, kendisine davet mektubu gönderen Resulüllah'ı yakından tanımayı, arzuladı. Görevlilerden Resulüllah'ı tanıyan birisi­nin bulunarak kendisine getirilmesini istedi. O sıralar Ebû Süfyan bir grup arka­daşıyla birlikte ticaret için Gazze'de bulunuyordu. Görevliler, Ebû Süfyan ve ar­kadaşlarım bularak Heraklius'un huzuruna çıkardılar. Heraklius, Ebû Süfyan'dan Resulüllah'ı tanıdığını öğrenince, merak ettiği bazı şeyleri sormak ve öğrenmek is­tediğini söyledi. Ebû Süfyan'm Resulüllah'a muhalif olduğunu öğrendiği için' de yalan konuşmaması için ihtar etti. Heraklius ile Ebû Süfyan arasındaki konuşma­nın bi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Davet Mektupları
« Posted on: 20 Nisan 2024, 11:51:49 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Davet Mektupları rüya tabiri,Davet Mektupları mekke canlı, Davet Mektupları kabe canlı yayın, Davet Mektupları Üç boyutlu kuran oku Davet Mektupları kuran ı kerim, Davet Mektupları peygamber kıssaları,Davet Mektupları ilitam ders soruları, Davet Mektuplarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes