Konu Başlığı: Çölün Rehberleri Gönderen: Ekvan üzerinde 01 Ağustos 2011, 11:11:49 Çölün Rehberleri Çöl, risâlet çağının Arapları için, içinde yaşanılan coğrafyanın en önemli özelliğini oluşturuyordu. Çöl, onlar için, hayatlarının tamamını etkileyen ve yaşantılarının birçok özelliğini kendisine göre ayarlamak zorunda kaldıkları temel unsurdu. Çöl demek, her şey demekti. Zira onlar çölde doğar, çölün her türlü özelliklerini bizzat yaşayarak hayatlarını sürdürür ve çölde ölürlerdi. Çölün en önemli özelliği, sürekli değişen yapısı gereği, kalıcı hiçbir şeye imkân sağlamaması dır; izler silinir, yollar kaybolur, yönü tayin etmede kullanılan tepeler yok olur ve her an her şey değişir. Çöl, doğru yolu bulmada işe yarayacak sabit bir şeyi kendisinde bulundurmaz. Orada her yer aynıdır; her tarafta birbirinin aynısı tepeler ve uçsuz bucaksız kum denizi vardır. Bütün bu özellikler nedeniyle çölde yaşayan insanlar için, çölden geçmek zorunda olan doğru yolu bilmek veya bulmak, sürekli sahip oldukları, hiç değişmeyen bir problemi teşkil ediyordu. Yerleşim merkezlerinin hemen yanında bulunan ve oldukça dar bir alanı kapsayan bölgeler hariç bütün çöl, doğru yolu bulabilme ve menzile ulaşabilme probleminin yegâne kaynağını ve zeminini oluşturuyordu. Çölün korkutan, doğru yolu bulmayı neredeyse imkansızlaştıran özellikleriyle iç içe yaşayan risâlet çağı insanları için 'hadi' çok önemliydi; hayatî bir öneme sahipti. Bu nedenle de günlük hayatlarında sık kullandıkları ve anlamım çok iyi bildikleri bir kavramdı. Zira onlar hâdileri aracılığıyla çölün bilinmezlikleri içerisindeki doğru yollarını buluyorlardı. Hadi, sıcaktan ve susuzluktan ölmeye neden olacak sayısız çöl yollarının arasından doğru olanını bulup, böylelikle gereksiz sıkınlılara katlanmayı engelleyerek menzile varmayı sağlayan rehberin ismiydi. Hadi, Araplar için çölde geçen hayatları süresinde paha biçilmez bir değeri ve önemi ifade ediyordu; onsuz bir yere kıpırdayamazlardı. Kıpırdayacak olsalar, kaybolup çölün sıcağında ve susuzluğunda helak olurlardı. Kıpırdamayacak olsalar, bu sefer de açlıktan ölürlerdi. Çünkü en önemli geçim kaynaklarını ticarî faaliyetleri oluşturuyordu ve ticaretlerini yürütebilmeleri için çölü aşmaları gerekiyordu. Risâlet çağındaki Araplar için hadi önemliydi; özellikle de Mekkeliler için. Onların hem günlük hayatlarının gereği olan yolculukları için, hem de ekonomilerinin, siyasetlerinin, toplumsal konumlarının ve toplumlar arası imtiyazlarının selâmeti için çölü iyi bilen rehbere ihtiyaçları vardı. Zira zenginliklerinin kaynağı olan ticaret kervanlarının menziline gidebilmesi için 'yolu bilen' gerekliydi, ekonomik gelirlerin ve toplumsal prestijlerin kaynağı olan hacc ve panayırlar için diğer insanların Mekke'ye gelebilmeleri 'yolu bilen'lere bağlıydı. 'Yolu bilerCler olmayacak olsa, her şeyleri alt-üst olurdu. Yol bilenler Mekkelilerin her şeyiydi. Zira her şeyleri onlara bağlıydı. Fakat bütün bunlara rağmen, hâdilerin de yollarını şaşırdıkları olurdu. Çölün her yerinde hâdilere güvenmek mümkün değildi. Sonuçta onlar da birer insandı ve çöl çok büyük olmasının yanı sıra, ayrıca sürekli değişen bir yapıya sahipti. Bu durum çöl rehberleri için en büyük problem! teşkil ederdi. Ayrıca çölde birçok 'yehmâ' vardı. Buralar yolculuk etmeye korkulan bölgelerdi. O bölgelerin uzmanları yoktu. Hâdiler dahi yehmâlarda yolculuk edemezlerdi. Zira o bölgeler yön tayin etmeyi imkânsız kılacak kadar hızlı değişkenliğe ve çok daha fazla tekdüzeliğe sahipti. Bazen birisi yehmâda yolculuk yapmaya kalkardı da kendisinden bir1 daha haber alınamazdı. Ancak küçük çocukların, aptalların ve bunakların kalkışabileceği böylesi bir yolculuğun akıbeti baştan belliydi; kaybolmak. Çölde kaybolmak ise ölüm demekti. |