> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Cahiliyenin Başkaldırısı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Cahiliyenin Başkaldırısı  (Okunma Sayısı 894 defa)
24 Temmuz 2011, 17:27:55
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 24 Temmuz 2011, 17:27:55 »



Cahiliyenin Başkaldırısı


Müreysi kuyusunun yanında konaklarken, Hz. Ömer'in ücretli işçisi olarak çalı­şan Cahcah b. Mes'ud ile Hazreç'in eski müttefiklerinden bir aileye mensup olan Sinan b. Veber arasında kuyudan su çekme sırasıyla ilgili bir tartışma çıktı. Tar­tışmanın boyutu büyüdü ve kavgaya dönüştü. Cahcah ve Sinan birbirlerine vur­maya başladılar. Sinan tek başına Cahcah'ı alt edemeyeceğini anlayınca 'Yetişin Ey Ensar topluluğu!' diye bağırıp, Medineli Müslümanlardan yardım istedi. Münafık­ların ileri gelenlerinden Abdullah b. Ubeyy'le birlikte kuyu başındaki kavgayı sey­reden Ensara mensup bazı Müslümanlar, 'Koşun adamınıza yardım edin' diyen Ab­dullah b. Ubeyy'in de teşvikiyle Sinan'ın yardımına koştular. Ensardan bazılarının Sinan'ın yardımına koşması üzerine, Cahcah da 'Yetişin Ey Muhacirleri' diye bağı­rarak Mekkeli Müslümanları yardımına çağırdı. Orada bulunan bazı Muhacirler de Cahcah'a yardım etmek için kuyu başına koştular. Her bir taraf, kendisini ça­ğıranın yanında toplandı. Böylelikle Muhacir ve Ensar Müslümanlarmdan bazı kimseler kavga için karşı karşıya gelmiş oldular. Aralarındaki sözlü atışmalar kı­sa sürede hakarete dönüştü. Hatta bazıları silahlarını çektiler. Kanlı bir çatışma çıkmak üzereydi. Durumdan haberdar olan Resulüllah, koşarak gelip iki toplulu­ğun arasına girdi. Öfkeliydi. Tanıklarının ifadesiyle, Resulüllah'ı o güne kadar hiç bu kadar öfkeli görmemişlerdi. Birbiriyle savaşmak için toplanmış iki topluluğun arasına giren Resulüllah öfke ve sitem dolu bir üslûpla, Müslüman olduktan sonra da cahiliye çağrısı öyle mi? Hâlâ cahiliye davasını sürdürüyorsunuz ha!' diye çıkış­tı. Artık bırakın şu cahiliye davalarını! Bu pisliktir, kötülüktür [175] dedi. Müslümanla­rın bazı ileri gelenlerinin de araya girmesiyle, iki taraf yatıştırıldı ve kalabalık da­ğıldı.

Yaşanan olay küçük çaplı bir çatışma girişimi gibi görünüyorsa da, gerçekte hiç de öyle değildi. Yaşanan, Resulüllah'm tepkisinden de anlaşılacağı üzere, çok ciddi bir problemdi. Bunca yıldır Müslüman olanlar, omuz omuza onlarca savaşa giren ve bu savaşlarda canlarını, kanlarını verenler, islâm için mallarını harcayan­lar hâlâ İslâm karşıtı bir davanın gereğine göre davranabiliyorlardı. Resulüllah'm 'cahiliye davası', 'pislik' olarak tanımladığı kavmiyetçilik davasına taraftarlık yapa­biliyorlardı. Resulûllah'ın kızdığı şey bu idi; kabul etmediği, anlamakta zorlandı­ğı taraf bur asıydı. İslâm, iman kardeşliğini her çeşit bağm üstünde tuttuğu, iman kardeşliğine rağmen başka hiçbir bağın daha olumlu anlam ifade etmeyeceğini sü­rekli bildirdiği halde, Müslümanların İslâm'ın aşağılayıp reddettiği kavmiyetçilik davasını sürdürmelerini, bu dava için birbirlerine silah çekmelerini kabulleneme-mişti. Kavmiyetçilik davası gereği, Medineli Müslümanların sırf Medineli olduk­ları için birbirlerini destekleyip Mekkeli Müslümanlarla, Mekkeli Müslümanların da sırf Mekkeli oldukları için birbirlerini destekleyip Medineli Müslümanlarla kavga etmelerini, hatta birbirleriyle savaşmaya kalkışmalarını izah etmek müm­kün değildi. Bu, her şeyi alt üst eden bir durumdu; inşa edilen iman topluluğu­nun darmadağın olmasını ateşleyecek bir kıvılcımdı. İşte bunun anlaşılır, kabul edilir tarafı yoktu ve Resulüllah'ın tepkisi bu nedenle sert oldu. Resulûllah'ın ih­tarları üzerine her iki taraf hatalarını anladılar ve birbirlerinden özür dilediler. Ancak bir kez olan olmuştu. Müslümanları birbirine düşürmek için fırsat kolla­yan münafıkların umutları depreşmişti.

Abdullah b. Ubeyy, iki kişinin kavgası nedeniyle Müslümanların birbirleriyle savaşma aşamasına gelişini büyük bir keyifle seyretmişti. Bazı girişimleriyle Medi­neli Müslümanlarla Mekkeli Müslümanların arasını kolayca açılabileceğini dü­şündü ve yaşanan olay bu düşüncesine dayanak oldu. Abdullah b. Ubeyy, Müslü­manları birbirine düşürmek ve Medinelileri tekrar kendi çevresinde toplamak ar­zusuyla yeni bir girişimde bulundu. Bazı Medineli Müslümanlara, 'Gördünüz mü şu çulsuzların yaptıklarını? Geldiler bizim yurdumuzda bize kafa tutmaya başladılar. Vallahi bu ancak eskilerin dediği gibi 'köpeği semirt seni parçalasın' durumundan baş­ka bir şey değil. îşte size yemin ediyorum. Vallahi! Medine'ye döndüğümüz zaman bu iş bitecek. Medine'ye döndüğümüzde Medine'nin izzetli ve kuvvetlileri bu çulsuzları, zelil ve aşağılıkları Medine'ye sokmayacak' dedi. Bu arada Medineli Müslümanları daha da etkileyip, Mekkeli Müslümanların aleyhine harekete geçirmek için suçla­dı, kendilerine gelmelerini istedi: 'Kimseyi suçlamayın. Bu işin suçu tamamen ken­dinize ait. Her şeyi ellerinizle onlara peşkeş çektiniz. Halbuki böyle yapmayıp, onla­ra harsı sert ve sıkı olsaydınız, başınıza çöreklenmez, daha başka yerlere çeker gider­lerdi. Siz de mallarınızı, evlatlarınızı onlar için harcamaktan kurtulurdunuz Bakın, seyredin halinizi; siz azaldımz, çocuklarınızı savaş alanlarında teker teker kaybetti­niz. Onlar ise hep çoğaldılar. Hiç değilse bundan sonra aklınızı başınıza alın; onlara yönelik yardımlarınızı kesin de çekip gitsinler.

Abdullah b. Ubeyy, bu konuşmaları kendisi gibi münafık veya kendisine yakınlık duyan imanı zayıf Müslümanlar arasında yaptığı için tepki görmedi. Çevre­sindekiler sessizce onun sözlerini dinliyorlardı. Hatta bazıları onu haklı bulduğu­nu dile getiren bir şeyler söylediler. Ancak, Abdullah b. Ubeyy'in yakınında otu­ran Zeyd b. Erkam duydukları karşısında şaşırmış bir haldeydi. Kendisi çocuk de­nebilecek yaşta olmasına rağmen, İslâm'ı anlamış ve kavramış birisiydi. Abdullah b Ubeyy'in sözlerini duyunca kulaklarına inanamadı. Hemen amcası Hz. Ömer'e gitti ve işittiklerini anlattı. Hz. Ömer, Zeyd b. Erkam'ı yanına alarak Resulüllah'a ötürdü. İşittiklerini Resulülîah'a anlatmasını istedi. O sırada Resulüllah bazı Müslümanlarla oturmuş kuyu başında yaşanan olayı konuşuyordu. Zeyd duyduk­larını anlattı. Zeyd'in anlattıkları, kuyu başında yaşanan olay kadar önemliydi. Re­sulüllah kendisine söylenenlerin doğruluğundan emin olmak istedi. Zeyd'in, he­nüz çocuk denebilecek yaşta olması nedeniyle, yanlış anlamış olabileceğini veya Abdullah b. Ubeyy'e düşmanlık için yalan söyleyebileceğini düşündü. Bu nedenle Zeyd'e birçok kez söylediklerinden emin olup olmadığını, doğru söyleyip söyle­mediğini sordu. Zeyd, yalan söylemediğini, duyduklarından emin olduğunu, söy­lediklerinin aynen ifade ettiği gibi olduğunu yeminler ederek tekrar anlattı. Zeyd'in söyledikleri karşısında Resulüllah üzüldü ve öfkelendi. Abdullah b. Ubeyy'le görüşmeye karar verip onu yanma çağırttı. Durumunun açığa çıktığını anlayan Abdullah b. Ubeyy bazı yandaşlarını da yanma alarak, Resulûllah'ın yanı­na gelip oturdu. Resulüllah, duyduklarının doğru olup olmadığını sordu. Eğer böyle bir şey söylediyse hatasından dönmesini, tövbe etmesini istedi. Abdullah söylenen şeylerin tamamının yalan olduğunu, kesinlikle böyle şeyler söylemediği­ni ve söylemeyeceğini, kendisi gibi bir Müslüman'a böyle şeylerin yakışmayacağı­nı ifade etti. Yandaşlarını da söylediklerinin doğruluğuna şahit tuttu. Resulüllah, Abdullah b. Ubeyy'in'kendisine şahit göstererek söylediklerini kabul etmek zo­runda kaldı. Zeyd'e bir şey demedi.

Abdullah b. Ubeyy'in yalancı şahitlerinin de desteğinde söylediklerini inkar et­mesi yüzünden Zeyd yalancı konuma düşmüştü. Yalancı konuma düşmesi nede­niyle çok üzüldü. Yalancı konuma düşmesini, üstelik Resulüllah'ı aldatan konu­muna düşmesini bir türlü kabullenemiyordu. Ne yapacağını bilemez olmuştu. Fa­kat vahiy, çoğu zaman olduğu gibi bu sefer de sürece müdahale etti ve hem Resu­lüllah'ı olayın aslından haberdar etti ve hem de bir mümini sıkıntısından kurtar­dı. Durumu bütün boyutlarıyla açıklığa kavuşturan ayetler şöyleydi: 'Münafıklar sana geldiklerinde: 'Şahitlik ederiz ki sen Allah'ın Peygamberisin' derler. Allah da bi­lir ki sen elbette, O'nun Peygamberisin. Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduk­larım bilmektedir. Onlar, yeminlerini kalkan yapıp Allah yolundan yan çizdiler. Ger­çekten onların yaptıkları ne kötüdür! Bunun sebebi, onların önce İman edip, sonra in­kâr etmeleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar hiç anlamazlar. On­ları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onlann canlarını alsın. Nasıl bu hale geli­yorlar? Onlara: 'Gelin, Allah'ın Peygamberi sizin için mağfiret dilesin' denildiği za­man başlarım çevirirler ve sen onlann büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görür­sün. Onlara mağfiret dilesen de, dilemescn de birdir. Allah onları kesinlikle bağışla-mayacaktır. Çünkü Allah, yoldan çıkmış topluluğu doğru yola iletmez. Onlar, 'Al­lah'ın elçisinin yanında bulunanlar için hiçbir şey harcamayın ki başınızdan dağılıp gitsinler' diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar. Onlar, 'Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır' diyorlardı. Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah'ın, Pey­gamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.[176] Resulüllah, münafıkların durumunu açıklayan bu ayetler vahyolununca, üzüntüsünden ne yapacağını bilemez hale gelmiş olan Zeyd'i yanına çağırttı ve 'Zeyd! Allah seni doğruladı' diyerek gönlünü aldı.

Ayet vahyolunup durum Resulüllah için açıklığa kavuş tu ruluncaya ve Resulül­lah, Zeyd ile konuşup onun üzüntüsünü giderinceye kadar, Abdullah b, Ubeyy'in konuşmaları orduya yayılmıştı. Herkes o konuşmayı bir şekilde tartışmaya başla­mıştı. Bazıları oldukça sert tepkiyle Abdullah b. Ubeyy'in konuşmasına karşı çı­kıp, bunların yanlış olduğunu söylerken; diğer bazıları ise belirgin bir tepki ver­memişti. Ordunun gündemini Abdullah b. Ubeyy'in sözleri oluşturuyordu.<...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Cahiliyenin Başkaldırısı
« Posted on: 25 Nisan 2024, 06:34:58 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Cahiliyenin Başkaldırısı rüya tabiri,Cahiliyenin Başkaldırısı mekke canlı, Cahiliyenin Başkaldırısı kabe canlı yayın, Cahiliyenin Başkaldırısı Üç boyutlu kuran oku Cahiliyenin Başkaldırısı kuran ı kerim, Cahiliyenin Başkaldırısı peygamber kıssaları,Cahiliyenin Başkaldırısı ilitam ders soruları, Cahiliyenin Başkaldırısıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes