> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Bir Yol Arkadaşı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir Yol Arkadaşı  (Okunma Sayısı 749 defa)
24 Temmuz 2011, 17:35:16
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 24 Temmuz 2011, 17:35:16 »



Bir Yol Arkadaşı


(Allah'ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, diledi­ğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir. [167]

Zaten, kendilerine hidayet rehberi geldiğinde, insanların (buna) inan­malarını sırf, 'Allah, peygamber olarak bir beşeri mi gönderdi?' demeleri engellemiştir. [168]

Nadirlerin Medine'den kovulmaları, Medine'deki diğer Yahudi toplulukları ve münafıklar için önemli bir gözdağı oldu. İslâm'a ve Müslümanlara yönelik alaycı, aşağılayıcı, zihin karıştırıcı seslerini kestiler; bir süreliğine de olsa şımarık hâl ve hareketlerden uzak durmak zorunda kaldılar. Nadirlerin kovulmaları psikolojik havayı sadece Medine içinde değil, tüm bölgede Müslümanların lehine çevirdi. Bedir harekâtı ise Müslümanların itibarını hepten yükseltti. Bölgedeki kabileler artık Mekke eşrafının teşvikiyle şımarıklık yapamaz oldular. Bütün bunların so­nucunda Müslümanlar yaklaşık iki ay kadar Medine'de rahat bir dönem geçirdi­ler. Mevsim bahar olduğu için herkes evinde, bahçesinde çalıştı. Çocuklar baba­larıyla, kadınlar kocalarıyla, erkekler aileleriyle, her bir Müslüman diğer Müslü­man kardeşleriyle kısa ama huzurlu, sakin bir dönem yaşadı. Bu sûre içerisinde daha önceden vahyolunmuş ayetleri tekrar gözden geçirdiler, yeni vahyolunan ayetleri öğrendiler. Resulüllah'la daha sık ve daha uzun süre birlikte oldular. An­cak kötü haber gelmekte gecikmedi. Medine'ye hayvanlarını satmak için gelen bir hayvan tüccarı, Necd bölgesindeki Gatafan kabilesine mensup Enmar ve Salebe topluluklarının adam topladıklarım ve Medine'ye saldırmak için hazırlık yaptık­larını haber etti. Söz konusu haber başka kaynaklardan da araştırıldı ve doğru ol­duğu anlaşıldı. Vakit kaybetmeden hazırlıklara başlandı. Hazırlıkların tamamlan­masıyla, Resulüllah 700 kişilik ordusunun başına geçti ve Medine'ye iki günlük mesafedeki Gatafan bölgesine hareket etti.[169]

Harekat yolculuğu zorluklarla doluydu. Ani baskın yapılması planlandığı için mümkün olduğunca hızlı hareket edildi. Az mola verildi, çok yüründü ve bir an önce bölgeye ulaşılmaya çalışüdı.Yolculuğun uzun olması, dinlenme molalarının az verilmesi nedeniyle bazı Müslümanların ayakları şişti, hatta yaralandı. Acıları­nı dindirmek ve rahat yürüyebilmek için ayaklarına bez saranlar oldu.

Gatafan bölgesine girilince büyük bir toplulukla karşılaşıldı. Aniden Müslü­manları karşılarından gören düşman topluluğu neye uğradığını şaşırdı. Savaşmak­tan kaçındılar. Korkup çevredeki dağlara kaçtılar. Müslümanlar bölgede birkaç gün kalarak savaşma konusundaki kararlılıklarını gösterdiler. Bu kalışlarıyla düş­mana gözdağı verdiler. Daha sonra Enmar ve Salebe topluluklarına ait hayvan sü­rülerine el koyup Medine'ye döndüler. Harekât 15 günde tamamlandı.

Kaynaklarda Zatü'r Rika harekâtı olarak geçen bu askeri harekât sonrasında Medine'ye dönerken yaşanan bir olay dikkat çekici özellikleriyle hafızalara kay­doldu. Harekâta katılan iki yol arkadaşının arasında gerçekleşen yolculuk sohbe­ti ve bu sohbetin sonrasında gerçekleşen bir olay hiç unutulmadı. Söz konusu sohbet kaynaklarda ayrıntılı bir şekilde yer almaktadır. Zira, iki yol arkadaşının zarif nüktelerle dolu sohbeti, ilginç ve güzel bir yolculuğun oluşmasını sağlamış­tı. Daha da önemlisi, yolculuk arkadaşlarından birisi Resulüllah'tı, diğeri ise yoksul bir Müslüman olan Cabir b. Abdullah. Cabir söz konusu yolculuğu ve yol soh­betini şöyle anlatmıştır:

Zatü'r Rika harekâtında ben de bulunmuştum. Yoksul olduğum için, harekâta zayıf ve yaşlı bir deveyle katılmak zorunda kalmıştım. Tüm yolculuğu bu de­veyle yapmıştım. Dönüşte devemin bütün gücü gitti; zorlukla yürümeye başla­dı. Ordudan geri kaldım. En arkada tek başıma gidiyor ve orduya yetişmek için çabalayıp duruyordum. Ancak bu mümkün olmuyordu. Yorgun ve üzgündüm. Benim için son derece zor ve yorucu bir yolculuktu. Bir ara, birisinin yavaşla­yıp ordunun gerisinde kaldığını fark ettim. O da benim gibi devesi yorulmuş birisi olmalıydı. Bir süre sonra ona yetiştim. Yaklaşınca onun Resûlüllah oldu­ğunu gördüm. Bana 'Neden geride kaldın?' diye sordu. 'Devem çok halsiz, zor yü­rüyor, bu nedenle geride kaldım' dedim. Deveme yaklaşıp dua ettikten sonra elindeki sopayla hafifçe vurdu. Devem canlanıp, rahat bir şekilde yürümeye başladı. Resûlüllah benden ayrılmadı. İkimiz birlikte ordunun arkasında yan yana gitmeye başladık. Resûlüllah 'Deveni bana satar mısın?' dedi. 'Satmam, ama istersen bağışlarım' dedim. 'Hayır olmaz. Onu bana sat. Bedelini verip almak isti­yorum. Yoksa almam' dedi. Bende 'O Mîde bedelini sen belirle' dedim. Biraz dü­şündü, sonra 'Bir dirheme alırım' dedi. Bu son derece düşük bir bedeldi. 'Hayır olmaz' diye itiraz ettim; 'Beni aldatıyorsun ya Resûlüllah! Devemin ya gerçek be­delini ver, ya da hediye olarak kabul et' dedim. Bu sefer 'iki dirheme ver' dedi. Ben yine 'Olmaz' dedim. Böylelikle pazarlığa başladık. Resûlüllah devenin bedelini kırk dirheme kadar yükseltti. Kırk dirhemden önceki hiçbir bedeli kabul etmedim. Kırk dirhem çok iyi bir bedeldi, hemen kabul ettim ve 'Artık deve senindir' dedim. Resûlüllah'ta 'Aldım, kabul ettim' dedi. Son derece sevinmiştim. Bu alış­verişten kârlı çıkmıştım. Deveyi Medine'ye gidince teslim edecek ve paramı ala­caktım.

Bir kişinin mensubu olduğu kervan veya ordudan önce şehre girmesi, evine gitmesi Arap geleneğinde bir onur vesilesiydi. Câbir yeni evlenmişti. Eşine karşı bir jest, bir övünç nedeni olması için Medine'ye herkesten önce girmek istiyordu. Bu isteğini Resûlüllah'a bildirdi:

Bir süre gittikten sonra 'Ya Resûlüllah! Ben yeni evlendim. İznin olursa Medine'ye herkesten Önce ben gireyim' dedim. 'Câbir! Demek evlisin?' dedi. 'Evet, ya Resû­lüllah!' dedim. 'Dul birisiyle mi evlendin, yoksa bir kızla mı?' dedi. 'Bir dulla ev­lendim' dedim. 'Neden bir kızla değil de dulla?' dedi. Ben de 'Ya Resûlüllah! Ba­bam Uhud'da şehit oldu. Bana bakılacak yedi kız çocuğu bıraktı. Ben de bu kardeş­lerimle ilgilenip bakımlarını yapabilecek bir kadınla evlendim. Zaten ancak bir dul, kardeşlerim nedeniyle benimle evlenirdi' dedim. 'İnşallah isabet etmişsindir. Allah eşini hakkında hayırlı kılsın. Sırar'a (Medine'ye yakın bir konaklama yeri) vardığımızda ilk işimiz mola verip bir deve kesmek olacak. Orada bir süre kalır, dinleniriz. Sen bu arada eşine gidebilirsin. Herhalde, eşin geldiğini duyunca otur­man için minderler hazırlar değil mi?' dedi. "Ya Resûlüllah! Vallahi minderlerimiz yok. Çok fakiriz' dedim. 'Onlar da olacak; merak etme, sabırlı ol. Sen eşinin yanı­na vardığın zaman iyi ve akıllı ol. Ona iyi davran ve Allah'tan hayırlı evlat iste' dedi. Sırar'a geldiğimiz zaman, Resûlüllah orduyu durdurdu ve bir deve kesil­mesini emretti. Deve kesildi ve o gün orada kalındı. Ben bu arada evime gittim. Ordu Medine'ye girdikten sonra Resûlüllah bizi ziyaret ederek evimizi şereflen­dirdi; bizi onurlandırdı. Resûlüllah gittikten sonra, eşime, Resûlüllah'la aramız­da geçen konuşmaları anlattım. Eşim 'İşittiklerini dikkate al, onlara göre hareket et' dedi. Sabah olunca, deveyi yularından tutup mescidin Önüne götürdüm. Onu yeni sahibine vermek ve paramı almak istiyordum. Bir kenara çekilip bek­lemeye başladım. Bir süre sonra Resûlüllah dışarı çıktı. Deveyi gördü 'Bunu kim getirdi?' dedi. Orada bulunanlar 'Câbir getirdi' dediler. 'Câbir nerede? Onu bana çağırın' dedi. Yanındakiler bana seslendiler, kalkıp gittim. O'nun deveyi beğen­mediğini, iade edeceğini düşündüm ve bu beni korkuttu. İşin doğrusu deveyi hiç beğenmiyordum; zayıf ve çelimsiz bir hayvandı. Resûlüllah'a yaklaştım. Ba­na 'Deveni al götür' dedi. Korktuğum başıma gelmişti. İtiraz ettim; 'Ya Resulal-lah! O benim devem değil, senin devendir. Onu sana sattım. Bedelini öde ve deveni al dedim. 'Deveni al götür. Bu deve benim değil senindir. Bedeli vereceğim' dedi. Sonra BilâPi çağırdı ve 'Câbir'e kırk dirhem ver' dedi. Bilâl kendisine denildiği gibi yaptı. Hatta biraz da fazlasıyla verdi. Çok sevinmiştim. Hem deve bende Kalmış, hem de bedelini fazlasıyla almıştım. Devenin yularından tutup sevinç içerisinde evime dönerken rastladığım bir Yahudiye yaptığım alış-verişi anlat-tmı. Adam çok şaşırdı; 'Demek senden deveyi satın alıp bedelini verdi, sonra da deveyi iade etti ve bedelini İstemedi ha?!' dedi. Buna bir türlü akıl erdiremedi. Pek şaşırmıştı.[170]

Câbir bin Abdullah'ın anlattıkları, Resûlüllah'ı bizlere tanıtması açısından son derece önemli şeylerdir. Bu yol sohbetinde Resûlüllah'ı, genelde düşünüldüğü ve kabul edildiği üzere toplumu yöneten bir kral veya orduları yöneten bir komutan özellikleriyle değil; sadece ve sadece bir insan, bir dost, bir arkadaş olarak bulu­ruz. O, karşımıza disiplin adına emirler veren, düzen adına kurallar koyan ve ku­ralları katı bir yöntemle uygulayan, toplumsal veya askerî statü farklılıklarım gö­zeten birisi olarak çıkmaz. Onda 'Ben bir devlet başkanıyım, liderim, komutanım' havası yoktur. Müslümanlardan birisiyle olan bu sohbetindeki samimi ifadeler, ifadelerde açığa çıkan ince ruh hali ve zarif nükteler Resulüllah'ın kişilik özellik­lerini olanca netliğiyle açığa çıkarır. Zorlukla yolculuk eden bir Müslümana eşlik etmesi, onunla hoş bir sohbet yürütmesi, fakat sohbetini anlamsız şekilde sürdür­meyip ufak girişimlerle yol arkadaşının ekonomik durumunu, aile durumunu an­lamaya çalışması ve bütün bunları hiç kırmadan tatlı, hoş bir sohbet ortamında gerçekleştirmesi, bir insan olarak Resulüllah'ın kişiliğini olanca güzelliğiyle göz­ler önüne serer, ihtiyaç içinde bulunan Müslümana yardımcı olurken, onu renci­de etmeden yardımını gerçekleştirmesi; aslında satın almayı hiç düşünmediği de­veye son derece düşük bir bedel teklif edip, itiraz üzerine yol arkadaşının razı ola­cağı orana kad...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir Yol Arkadaşı
« Posted on: 29 Mart 2024, 02:42:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir Yol Arkadaşı rüya tabiri,Bir Yol Arkadaşı mekke canlı, Bir Yol Arkadaşı kabe canlı yayın, Bir Yol Arkadaşı Üç boyutlu kuran oku Bir Yol Arkadaşı kuran ı kerim, Bir Yol Arkadaşı peygamber kıssaları,Bir Yol Arkadaşı ilitam ders soruları, Bir Yol Arkadaşıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes