๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz.Muhammedin İslam Daveti => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 26 Temmuz 2011, 12:00:43



Konu Başlığı: Bir Suikast Girişimi
Gönderen: Ekvan üzerinde 26 Temmuz 2011, 12:00:43
Bir Suikast Girişimi


Bedir, Mekke toplumu için büyük bir yenilgiydi. Neredeyse bütün liderlerini kay­betmişlerdi. Eşraftan sadece Ebû Süfyan kalmıştı. Acıları büyüktü. Acılarını din­direcek tek şey intikamlarının ahnmasiydı. Bu nedenle birçok Mekkeli gibi Ebû Süfyan da Mekke'nin intikamını alacağına, intikam alınıncaya kadar yıkanmaya­cağına, koku sürünmeyeceğine, eşiyle birlikte olmayacağına yemin etti. Bu acıla­rını taze tutacak, intikam duygularını besleyip geliştirecek bir yemindi. Elbette ki yemin herkes için önemlidir. Ancak böylesi herkesin haberdar olduğu yeminler Arap toplumu için çok daha önemliydi. Ne olursa olsun gereğini yerine getirmek' gerekirdi. Gereği yerine getirilmeyen yemin, sahibi için onursuzluktan başka bir şey olmazdı. Günler geçtikçe Ebû Süfyan gereğini yerine getirmesinin kendisi için son derece zor olduğu bir yemin ettiğini fark etmeye ve yemini nedeniyle sıkıntı çekmeye başladı. Hayatını normal seyrinde sürdürmekte yemininden kaynakla­nan engeller vardı. Yeminini yok sayamazdı. Bu durumda onuru zedelenir, alay konusu olurdu. Yapabileceği tek bir şey vardı; yemininin gereğini yerine getir­mek. Müslümanları yenilgiye uğratacak bir savaş, kararı bir anda verilecek ve ger­çekleştirilecek bir şey değildi. Ciddi hazırlıklara ve dolayısıyla zamana ihtiyaç var­dı Acelece girişilmiş bir savaşın aleyhlerine olması muhtemeldi. Bu durumda Ebû Süfyan için, hem yemini onurunu zedelemeden bozmasına imkân sağlayacak ve hem de itibarını kurtaracak bir tek yol kalıyordu; Resulüllah'a yönelik bir suikast gerçekleştirmek. Gerçi bu onurlu bir savaşçının hiçbir zaman tercih etmeyeceği, korkakça bir girişimdi; ama yapabileceği başka bir şey yoktu. Müslümanlara acı­yı yaşatacak bir suikast gerçekleştirebilirse, geçici bir çözüm elde etmiş ve yemi­ninin sorumluluğundan kurtulmuş olurdu. Vakit kaybetmeden, Müslümanlara yönelik kinleri ile tanınan bazı gençlerden oluşturduğu bir birlik ile gizlice yola çıktı.

Ebû Süfyan, suikast timiyle yola çıktığı zaman, haram aylar başlamıştı. Arap toplumu için haram aylarda kan akıtmak, savaşmak büyük 'günah'ti. Böylesi bir girişimi herkes ayıplardı. Bu nedenle Ebû Süfyan sıkıntılıydı. Ama eğer amacına ulaşabilir ve Müslümanlara şiddetli bir acı yaşatahiliıierse söz konusu 'günah'mı savunmakta zorlanmazdı. Mecbur kaldıklarım, üstelik haram ay şartına daha ön­ce Muhammed'in de uymadığını söyleyebilirdi. Ama eğer suikast girişimi başarılı olmazsa, gelişmelerin tüm Mekkelilerin aleyhine olacağı kesindi. Böylesi bir du­rumda itibarlarının ciddi bir yara alması söz konusuydu. Hem Müslümanlara kar­şı ikinci kez yenilmiş olacaklar, hem suikast gibi Araplar arasında pek de tasvip edilmeyen, ancak korkakların tercih edeceği bir yöntemi seçtikleri için ayıplana­caklar ve hem de haram aylarda kan dökmek için girişimde bulundukları için suç­lanacaklardı. Tüm bu nedenlerden dolayı Ebû Süfyan rahat değildi. Zihnim meş­gul eden yığınla sorunun ve muhtemel birçok olumsuz gelişmenin baskısı altın­da, yaklaşık kırk kişiden oluşan suikast timiyle birlikte gizlice yollarına devam edip, bölgedeki hiçbir topluluğa hissettirmeden Medine'ye kadar vardılar.

Ebû Süfyan adamlarını Medine'ye bir günlük mesafedeki Nîb Dağı yakınında bırakıp, yanma aldığı birkaç kişi ile gece vakti Nadirlerin yerleşim merkezine git­ti. Amacı, arkadaşı olan Nadirlerin reislerinden Sellâm b. Mişkem ile görüşüp is­tişare yapmaktı. Belki ondan, sıkıntılarına çözüm olacak bir şeyler öğrenme veya bir yardım elde etme imkânına sahip olabilecekti. Sellâm ile görüştü; Medine'ye geliş amaçlarını açıklayıp, fikrini sordu. Sellâm'dan Resulüllah'm ve Müslümanla­rın durumları hakkında ayrıntılı bilgiler aldı. Gelişmelerden anlaşıldığı kadarıyla, mevcut şartlarda Resulüllah'a yönelik bir suikast girişiminin zor olacağını, Resu-lüllah'm bulunduğu yere ulaşana kadar fark edileceklerini öğrendi. Bu durumda yapabilecekleri tek şey, Medine'nin kenar mahallelerinde oturan Müslümanlara zarar vermekti. Ebû Süfyan tekrar gizlice Nîb Dağında beklemekte olan adamları­nın yanma döndü, içlerinden bir grubu kenar mahallelerde oturanlara saldırıp za­rar vermeleri için Medine'ye gönderdi. Bundan da anlaşılıyor ki, faili belli olma­yan bir girişim aracılığıyla Müslümanlara zarar vererek acısını biraz olsun dindir­meyi planmıştı. Suikast timi Medine'ye yaklaştı. Medine'nin kıyısındaki hurma bahçeleri arasında bulunan iki evi ateşe verdiler. Çıkan çatışmada ev sahipleri olan iki kişiyi öldürdüler ve tekrar arkadaşlarının yanma döndüler.

Baskın haberi anında tüm Medine'de duyuldu. Suikast timinin kimler oldukla­rı ve ne tarafa kaçtıkları anlaşılmıştı. Çünkü saldırganlardan bazıları tanınmıştı. Resulüllah hemen iki yüz kişilik bir birliğin başında harekete geçti. Ancak, ger­çekleşen takibe rağmen Ebû Süfyan ve adamlarına ulaşılamadı. Yolda bulunan er­zak torbalarından anlaşıldı ki, Mekkeliler kaçarlarken hızlarını artırabilmek için yüklerini azaltmak amacıyla erzak torbalarını dahi atmışlardı. Sevik denen erzak torbalarını atarak kaçtıkları için Sevik harekâtı olarak isimlendirilecek bu olayı ta­kiben Mekkeliler Mekke-Şam ticaret yolunu tamamen kaybetmiş oldular. Bundan böyle bu yolu kullanamayacaklarını, suikast girişimleri ile Müslümanların Mekke kervanlarına yönelik düşmanca girişimlerine meşruiyet sağladıklarını fark ettiler. Bu nedenle de takip eden sürede, uzunluğu ve riskleri nedeniyle daha önceleri hiç tercih edilmeyen Necd ve Irak üzerinden Şam bölgesine ulaşan ticaret yolunu kul­lanmaya başladılar. Tüm bu gelişmeler Mekke ekonomisi ve dolayısıyla Mekke toplumu için yeni zorluklara işaret ediyordu.