๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz.Muhammedin İslam Daveti => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 15 Temmuz 2011, 17:04:15



Konu Başlığı: Ayrılış Hazırlığı
Gönderen: Ekvan üzerinde 15 Temmuz 2011, 17:04:15
Ayrılış Hazırlığı


Resulüllah 15 Mart günü Medine'ye döndü. Takip eden günler sakin günlerdi. An­cak önemli bir durum yaşanıyor ve Veda haccmdan beri vahiy gelmiyordu. Fakat Resulüllah'ta vahyin gelmemesinden kaynaklanan herhangi bir telaş veya sıkıntı gözlenmiyordu. Bu şekilde yaklaşık iki ay geçti. Mayıs ayının başlarıydı. Eşi Ai-şe'nin odasında bir grup Müslümanla oturup, konuştu. Konuştuğu grupta yer alanlardan birisi Abdullah b. Mesud idi. O, toplantıda konuşulanları şöyle anlat­mıştır: 'Resulümün, Sevgilimin, vefatında bir ay önce bizi annemiz Aişe'nin odasında topladı. 'Hoş geldiniz' dedi. Bir süre dikkatli bir şekilde bizleri süzdü. Bu sırada göz­lerinin yaşardığını fark ettik. Bizler için dua etti. 'Allah size ömür ve selâmet versin. Allah sizi rahmeüyle esirgesin. Allah sini horusun. Allah sizlere iyilik versin. Allah sizi yükseltsin' dedi. Sonra bazı tavsiyelerde bulundu. Tavsiye olarak "Sizlere Allah'ı sakınmanızı ve Allah'tan sakınmanızı tavsiye ediyorum. Ben sizlere Allah tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcı ve sokmamayım. Dikkat edin! Allah'a başkaldıran kimseler olmayın. Hatırlayın ki, Allah, kitabında 'îşte ahiret yurdu! Biz onu yeryü­zünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akı­bet, takva sahiplerinindir.[50] 'Kıyamet gününde Allah hakkında yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenlerin kalacağı yer ce­hennemde değil midir? [51] buyurdu' dedi. [52] Konuşma sırasında söz ölümden açıldı. Orada bulunanlar kendisine ölümle ve ölümüyle ilgili bir şeyler sordular. O da anlattı. Bir ara duygulandı ve ağladı. Orada bulunanlar da ağladılar. Abdullah b. Mesud, Resulüllah'ın bu toplantı sırasında esasen kendi ölümü­nün yaklaştığını bildirdiğini, ancak bunu o zaman anlayamadıklarını sözlerine ek­lemiştir.

Yine aynı günlerde Uhud'a gitti. Şehitler için dua etti. Uhud'dan dönünce mes­citte oturmakta olan bir grup Müslümana 'Ben sizlerin benden sonra şirke dönece­ğinizden korkmuyorum. Fakat size dünyanın kapıları açılır ve dünyanın aldatıcüığı-na kapılıp birbirinizi kıskanırsınız. O kıskançlıkla birbirinizi öldürmeye kalkarsınız diye korkuyorum [53] dedi. Korktuğunun gerçekleşmemesi için nasihat etti, dikkatli olmalarını, birer Müslüman olarak akıllı ve sorumluluğunu bilen kimseler olma­larını istedi.

Mayıs'm sonlarıydı. Üç gece Medine'nin kabristanı olan Bakî'ül Garkad'e gidip, dua etti. Kabristana ilk gidişine eşi Aişe şahit oldu. O, Resulüllah'ın bir gece ses­sizce yatağından kalkıp dışarı çıktığını, merak ederek kendisini İzlediği zaman, kabristana gittiğini, orada bir süre durup dua ettiğini ve 'Sizlere selâm olsun! Siz­ler bizden önce gitmiş bulunuyorsunuz. İnşaattan biz de sizlere katılacağız. Ey Allahım! Onların mükafatlarından bizi mahrum etme! Onlardan sonra bizleri fitneye uğratma [54] dediğini bildirmiştir. Kabristana ziyaretinin diğer ikisini ise hizmetiyle ilgilenen azatlı kölelerden Müveyhibe şahit oldu. Müveyhibe, bir gece Resulül­lah'ın kendisini çağırttığını ve kabristana giderken kendisine eşlik etmesini istedi­ğini söylemiştir. Müveyhibe'nin anlattığına göre; Resulûllah kabristana gidince 'Ey kabir halkı! Allah'ın selâm; üzerinize olsun. Sizin içinde sabahladığınız şey, in­sanların içinde sabahladığı şeylerden daha hayırlı olduğunu bir bilseniz. Birbiri ar­dınca karanlık geceler geliyor. Allah sizi onlardan kurtardı [55] diyerek dua etti. Sonra Müveyhibe'ye dönüp 'Bir kula dünya ile cennet verilip bunlardan birisinin seçmesi istendi. O kul cenneti seçti1 dedi. Müveyhibe 'o kul' ile kimi kastettiğini anladığı için 'Anam babam sana kurban olsun. Hem dünyayı hem de ahireti isteseydin' deyince 'Hayır! Vallahi ben Rabbime ve cennete kavuşmayı her şeye tercih ediyorum [56] dedi.

Bütün bunlar Müslümanlar için şaşırtıcıydı. Konuştuğu konularla ve kabristan ziyaretleriyle Resulüllah'da anlam veremedikleri bazı değişikliklerin gerçekleştiği­ni fark ediyorlardı. Özellikle her zamankinden daha sık ölümünden bahsetmeye başlamış olması dikkatlerini çekiyordu. Esasen bu durum hac sırasında başlamış­tı. Hacdaki bütün konuşmalarında konuyu kendi ölümüne getirip, her fırsatta yüz bini aşkın Müslümanla vedalaşmıştı. Yine hac sırasında vahyohman bir ayet ise birçok kişiye o sırada hiç akıllarında olmayan ve hiçbir şekilde istemedikleri bir konuyu düşündürmüştü. Söz konusu ayet Arafat'ta hacılara yaptığı konuşmadan hemen sonra vahyolmuştu. Ayette 'Bugün kâfirler, sizin dininizden (onu yok etmek­ten) ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dînini­zi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğen­dim [57] deniliyordu. Resulûllah ayeti okuduğu zaman Ebû Bekir ağlamaya başlamış, niçin ağladığı sorulunca da 'Bu ayet Resulüllah'm ecelinin geldiğinden bahsediyor gibi' demişti. Hac dönüşünde, Gadir-i Hum'daki konuşmasında da 'Ey insanlar.' Haberiniz olsun ki ben ancak bir insanım. Çok geçmez, Rabbimin elçisi ge­lecek ve ben onun davetine uyacağım' demişti. Bütün bunlar, Müslümanların hiç düşünmek istemedikleri bir şeye işaret ediyordu; Resulüllah'ın vefatının yaklaştı­ğına. Fakat bu can yakan, yüreklere dayanılmaz acılar veren bir düşünceydi. Hiç kimse böylesi bir düşünceyi değil seslendirmek, zihninde yer bulmasına bile da­yanamıyordu. Bu nedenle de hiç kimse Resulüllah'ın bu sözleriyle ve yaptıklarıy­la ilgili şeyleri gündeme getirip, bir anlam vermeye çalışmıyordu. Üstelik düşün­celerinin yanlış olduğuna emindiler. Resulûllah gözlerinin önündeydi; sağlıklıydı. Görünür bir hastalığı yoktu. Henüz ihtiyar da sayılmazdı; 63 yaşındaydı.


[50] Kasas, 28:83

[51] Zümer, 39:60

[52] İbn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 11/256; Taberî, Tarihu'r-Rusül ve'l-Mülûk, III/192; tbnü'l Esir, d-Kâmil fi't-Târih, 11/319.

[53] Ibn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 11/205; Ahmed, Müsned, VI/149.

[54] ibn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 11/203; Ahmed, Müsned, VI/71.

[55] Ahmed, Müsned, VI/488.

[56] İbn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, IV/292; Ibn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 11/204; Belâzürî, Ensâbü'l Eşraf, 1/544; Ahmed, Müsned, III/489.

[57] Maide, 5:3