Konu Başlığı: Amr b. Abese Gönderen: Ekvan üzerinde 29 Temmuz 2011, 15:44:53 Amr b. Abese Arnr b. Abese de aynen Ebû Zerr gibi islâm'la tanışmadan önce putperestlikten büyük oranda ayrılmış birisiydi. Bunda Ebû Zerr ile anne bir kardeş olmalarının payı olsa gerek. O da Ebû Zerr gibi, islâm'a girmeden önce putlara tapmayan, putperestlikten iğrenen, şirk dininden uzak durmaya özen gösteren birisiydi. Bir gün Teymâ kabilesinden birisi ile karşılaştı ve ondan hak dini öğrenmeye çalıştı. Çünkü bu şahıs ehl-i kitaptan olduğu için onu putperest Araplara göre hakka daha yakın görmüştü. O şahsın anlattıkları, o sıralar Mekke dışındaki kabilelerin Mekke'de olup bitenden büyük oranda haberdar olduklarını anlamamız açısından önemlidir. O şahıs, Amr b. Abese'ye aradığı şeyin Mekke'de olduğunu söyledi. Amr b. Abese, işittikleri nedeniyle, Resulüllah ve İslâm hakkında bilgi alabilmek için Mekke'ye gidip-gelenlerle görüşmeyi düşündü. Fakat uzun bir süre isteğine kavuşamadı. Sonraki günlerden birisinde karşılaştığı ve Mekke'den geldiğini söylediği bir yolcudan bir şeyler öğrenme imkânı elde etti. O yolcudan, Resulüllah hakkında aldığı bilgilere dayanarak, Resulüllah'la görüşmek için Mekke'ye gitmeye karar verdi. Mekke'ye gider gitmez, Resulüllah'ın yerini sordu. Ebû Zerr örneğinden biliyoruz, onun bu durumu esasında tehlikeye davetiye çıkarmaktan başka bir şey değildi. Ancak soru sorduğu kişi, müşrik dahi olsa, Resulüllah'a yönelik düşmanlığı bulunan birisi olmadığı için, bir tehlikeyle karşılaşmadı. Karşılaştığı kişi, Amr b. Abese'ye, Resulüllah'ı gece yarısı Kabe'yi tavaf ederken görebileceğini söyledi. Amr b. Abese, rastgele birisine Resulüllah'ı sormasının ne kadar tehlikeli olduğunu ve bunu bilmeden yaptığını daha sonra şöyle anlatmıştır; 'Mekke'ye gidince, her zamanki konakladığım yere indim ve karşılaştığım birisine Resulüllah'ı sordum. Halbuki o sıralar Mekkelilerin Resulüllah'a cür'etli ve şiddetli davrandıkları ve ResulüUah'm da gizlendiği bir zamanmış. Amr b. Abese, söylendiği üzere Resulüllah'ı gece yarısı Kabe'yi tavaf ederken gördü ve yanma giderek kendisini tanıtıp, konuşmak isteğini bildirdi. Teklifi kabul edilince islâm hakkında bir şeyler sordu. Bundan sonrasını bizzat kendisi şöyle anlatmıştır: 'Selâm verip yanına yaklaştım. 'Sen nesin?' dedim. 'Ben peygamberim' dedi. 'Peygamber nedir?' dedim, 'Allah'ın elçisidir' dedi. 'Seni kim gönderdi?' dedim, 'Allah gönderdi' dedi. 'Ne ile gönderdi?' dedim, 'Sadece Allah'a kulluk edip, başka bir şeye kulluk etmemek, putları reddetmek, akrabalara yardım etmek, kan dökmemek vazifesiyle gönderdi' dedi. 'Sen ne güzel şeylerle gönderilmişsin. Ben senin dediklerini tasdik ediyor ve sana biat ediyorum' dedim ve elimi uzattım. Orada Müslüman oldum. Sonra 'Yalnız mısın? Yardımcıların var mı?' dedim, 'Bir hür ile bir köle var' dedi. Bu sırada Ebû Bekir ile Bilâl'i gördüm. 'Ben de sana tabi oldum. Yanında kalayım mı?' dedim. 'Bu günlerde burada kalman uygun olmaz. Tebliğ ettiğim şeylere harsı insanların tutum ve davranışlarında ne kadar şiddetli olduğunu görmüyor musun? Sen şimdi evine dön. Benim gideceğim yere gidip yerleştiğimi duyduğun zaman yanıma gel' dedi. Daha sonra Resulüllah Medine'ye hicret edince, yanına gidip 'Beni tanıdın mı?' diye sordum. 'Evet tamdım. Sen Mekke'de iken yanıma gelmiştin. Sen o zaman şunları sormuştun değil mi?' diyerek sorularımı tekrarladı. Ben de 'Evet bunları sormuştum' dedim.[241] [241] Ahmed, Müsned, IV/112; Ibn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, IV/218. |