๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz.Muhammedin İslam Daveti => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 01 Ağustos 2011, 11:09:23



Konu Başlığı: Allah'tan Başka İlâh Yoktur
Gönderen: Ekvan üzerinde 01 Ağustos 2011, 11:09:23
Allah'tan Başka İlâh Yoktur' Çağrısı


Kur'an, peygamberlerin insanlara sundukları ilâhî hakikatlerin özünün 'Allah'tan başka ilâh yoktur' çağrısı olduğunu bildirmiştir. [283] Bu çağrı, insanların inançları için hâdilik yapmaya kalkan/niyetlenen bütün kâhinleri, büyücüleri, muskacıları, ide­ologları, entellektüelleri, din adamlarını reddeden, bunların tamamının sahte hâ-dilikleriyle elde ettikleri menfaat kapılarını kapamak için insanları uyanmaya ve harekete geçmeye davet eden bir çağrıdır. Bu çağrı, insanlar için hayat tarzı tayin eden, bireysel ve toplumsal hayat için ölçüler belirleyen ve bunu değişik usûller­le zorunlu veya gerekli kılan zenginlere, yöneticilere, komutanlara, 'Sizler de Al­lah'ın hâdiliği karşısında diğer insanlardan farksızsınız' diyen bir çağrıdır. Yine bu çağrı 'İnançta ve hayat tarzında hâdilik sizin değil, ancak ve ancak Allah'ındır' de­menin evrensel ifadesidir. Ve bu çağrı, yanlışların, kötülüklerin, ahlâksızlıkların, aldatmaların, baskıların, zulümlerin, hilelerin, sömürülerin, işkencelerin oluştur­duğu bütün sistemleri ve toplumsal yapıları; isimleri ne olursa olsun, failleri kim­ler olursa olsun, bunların tamamını reddeden bir çağrıdır. Kur'an ise bu çağrının kaynağı, hakkın, hukukun, huzur ve saadetin, iyilik ve güzelliğin teminatı olan yegâne 'Hûda'dır. Bir diğer ifadeyle 'dosdoğru yolun' yegâne aracı ve işaret levhası-dır; 'hidâyet' kitabıdır, insanları dalâletten hidâyete, bâtıldan hakka sevk eden 'Hû­da'ların en önemlisidir. Gerçek ve tek Hâdi'nin insanlara sunduğu hidayetidir:

Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab'm etkisinden tüyle­ri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de gönülleri Allah'ın zikrine ısınıp yu­muşar, işte bu Kitap, Allah'ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz. [284] İşte bu Kur'an bir hidayettir. Rablerinin âyetlerim inkâr edenlere gelince, onla­ra en kötüsünden, elem verici bir azap vardır. [285] Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola İletir; iyi davranışlarda bulunan mümin­lere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.[286]

Mekke'nin müşrik liderleri, 'Allah'tan başka ilâh yoktur' çağrısını duydukları zaman, üstesinden gelemeyecekleri büyük problemlerlerin hemen yambaşlarmda oluşmaya başladığını düşündüler. Korku ve endişelerini 'Başımıza büyük bir şey geldi' diyerek ifade ettiler. Zira 'Allah'tan başka ilâh yoktur' çağrısı, ilâhlığm, me-likliğin, rabblıgm Mekke eşrafına veya haleflerine değil, sadece ve sadece Allah'a ait olduğunu ilan ediyordu. Allah'ın insanlara sunduğu ilke ve ölçülere rağmen il­ke ve ölçüler belirlemeye kalkışmanın '^ehmâ'ya dalmak anlamına geldiğini söy­lüyordu. İnsanları '_yehma'Iara sürükleyenlerin reddedilmeleri ve gerçek ve tek 'hâ-di'ye itaat edilmesi gerektiğini bildiriyordu. Ve tüm bunlar Mekke eşrafının kabul edemeyeceği şeylerdi. Çünkü her ne kadar kendileri de 'yehmâlafla dolu bir ha­yatın mensubu olsalar da, aynı zamanda insanların geneline göre çok ayrıcalıklı bir hayatın da mensubuydular. Mekke'deki putlar nedeniyle imtiyazlı ve üstlerin­de hiçbir otoritenin etkisini hissetmedikleri serbest bir hayat tarzım yaşamaya alışmış kimselerdi. Mekke'de idarî yapının gerektirdiği otoriteyi aralarında payla­şarak başka birisinin boyunduruğuna girmeden hayatlarını sürdürüyorlardı. Üste­lik başkalarını boyundurukları altına almışlardı. Otoritelerini herhangi bir kayıt tanımaksızın istedikleri gibi belirleyip, gereklerini istedikleri gibi uygulayabiliyor-lardı. Kişisel veya ailevî çıkarlarının gereğine uygun olarak en önemli malî kay­nakları olan hacla ilgili kararları istedikleri gibi değiştirebiliyor veya iptal edebili­yorlardı. Mekke'de ve civarında her istediklerini serbest, her istediklerini yasak kı­labiliyorlardı. Kısaca istedikleri gibi davranıp, istedikleri gibi emredip ve emirleri altındaki insanları istedikleri gibi yönetiyorlardı. 'Allah'tan başka ilâh yoktur' çağ­rısı ise tüm bunları yerle bir edecek, herşeyi tepeden tırnağa değiştirecek nitelik­te bir çağrıydı. Bu çağrı, yaşantılarındaki sorumsuzluğu kayıt altına almaya aday olduğu gibi, insanlar üzerindeki hakimiyetlerini de gayri meşru ilan eden bir çağ­rıydı. Açıkça görüyor ve kuşku duymaksızın anlıyorlardı ki, bu çağrıyı kabul et­meleri, sorumsuz yaşantılarını ve dolayısıyla haksızlık temeline oturmuş menfaat­lerini terk etmekten başka bir şey olmayacaktı; onlar ise bunu istemiyorlardı. Tüm bu nedenlerle, asılsız itibarlarının, haksız gelirlerinin, zulüm ve sömürüye daya­nan menfaatlerinin teminatı olan mevcut inançlarının ve sistemlerinin devamı için, temelini 'Allah'tan başka ilâh yoktur' ilkesinin teşkil ettiği İslâm davetini yok etmeyi zorunlu buldular. Her yeni ayetle de, korktuklarının başlarına gelme za­manının biraz daha yaklaştığını hissettiler. Buna bağlı olarak da tepkilerini artır­dıkça artırdılar.



[283] O, gökte de, yerde de ilâh olandır.' (Zuhruf, 43:84)

'Egemenlik yalnız Allah'a mahsustur. O, sırf kendisine kul olmayı emretti. Dosdoğ­ru din ancak budur.' (Yusuf, 12:40) 'Eğer yerle gökte Allah'tan başka ilâh olsaydı, ikisi de bozulurdu. Arşın Rabbi olan Allah, onların vasıflandırdıklarından münezzehtir.' (Enbiya, 21:22)

[284] Zümer, 39:23

[285] Casiye, 45:11

[286] Isra, 17:9