> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Akabe Görüşmeleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Akabe Görüşmeleri  (Okunma Sayısı 6328 defa)
28 Temmuz 2011, 16:10:19
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 28 Temmuz 2011, 16:10:19 »





Şüphesiz ben, Allah'ın size gönderdiği elçisiyim. Sadece Allah'a ibadet etme­nizi, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamanızı, O'ndan başka edindiğiniz düzme­ce ilâhlarınızı terk etmenizi; bana inanıp, size bildirdiklerimi tasdik etme­nizi ve Allah'ın benimle gönderdiği dini açıklarken beni korumanızı istiyo­rum, îman etmeniz konusunda sizi zorlayamam. Sizden davetimi kabul eden olursa ne mutlu ona. Ama davetimi beğenrnez ve beni tasdik etmezse­niz, sizleri zorlama hakkına sahip değilim. îman zorla olmaz. Ben sizden, hiç değilse, Rabb'im benim ve ashabım hakkında hükmünü verinceye kadar beni kavmimin saldırı ve zorbalıklarından korumanızı istiyorum. (Hz. Mu­hammed (s)

Miraç mucizesinden sonra Rabb'inin indinde durumunun güvenilir ve kabul edi­lir olduğunu anlayan Resulüllah, içinde bulunduğu bütün olumsuz şartlara rağ­men rahatladı; daha büyük bir gayretle, bütün engellemelere ve olumsuzluklara rağmen islâm davetini devam ettirdi. Fakat çoktandır Mekke'den umudunu kes­miş durumdaydı, islâm daveti açısından Mekke'nin artık umut verici olmadığını, Mekkelilerden islâm'a yönelecek daha başka kimselerin çıkma ihtimalinin bulun­madığım düşünüyordu. Bu nedenle fırsatını buldukça ticaret için Mekke'ye gelen veya geçerken Mekke'ye uğrayan tüccarlarla görüşüyor ve islâm'ı onlara anlatıyor­du. Ayrıca, haram aylarda yarımadanın dört bir yanından hac ve panayır için Mek­ke'ye gelenlerle görüşüyordu. Esasen bunu boykot yıllarından beri sürdürüyor, görüştüğü insanlardan Müslüman olmalarını istedikten sonra, bu asıl isteğine ila­veten kendisi ve yanındaki müminleri yanlarına almalarını ve korumalarını da is­tiyordu. Hemen hemen görüştüğü tüm topluluk temsilcilerine 'Şüphesiz ben, Al­lah'ın size gönderdiği elçisiyim. Sadece Allah'a ibadet etmenizi, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamanızı, O'ndan başka edindiğiniz düzmece ilâhlarınızı terk etmenizi; bana ina­nıp, size bildirdiklerimi tasdik etmenizi ve Allah'ın benimle gönderdiği dini açıklar­ken beni korumanızı istiyorum. îman etmeniz konusunda sizi zorlayamam. Sizden davetimi kabul eden olursa ne mutlu ona. Ama davetimi beğenmez ve beni tasdik et­mezseniz, sizleri zorlama hakkına sahip değilim. îman zorla olmaz- Ben sizden, hiç değilse, Rabbim benim ve ashabım hakkında hükmünü verinceye kadar beni kavmi­min saldırı ve zorbalıklarından korumanızı istiyorum [71] diyordu.

Resulüllah, hac ve panayır nedeniyle Mekke'ye gelen insanlarla görüşürken, yanma Ebû Bekir'i alıyordu. Ebû Bekir'in kabilelerin soylarıyla, kabilelerin birbir­leriyle ilişkileriyle ilgili bilgilerinden yararlanıyordu. Güvenilir, şahsiyetli kimse­lerle görüşmeyi tercih ediyordu. Bu konuda Ebû Bekir'in tavsiyelerini dikkate alı­yordu. En uygun kabileyi bulmaya çalışıyordu. Son birkaç yıl içinde, Kinde, Kelb, Hanife, Âmir gibi on beş civarında kabile ve soy temsilcisiyle görüştü. Hepsine de İslâm'ı anlattı; İslâm'a davet etti. Mevcut müminleri himayelerine almaları duru­munda hayırlı ve şerefli bir iş yapmış olacaklarını söyledi. Ancak görüştüklerinin büyük çoğunluğu bu davetlere ve yardım isteklerine ilgisiz kaldılar. Bir kısmı ise ilgisizliklerinin gerekçesini Arap kültürünün en kutsal değeri olan soy bağı ile açıkladı: 'Seni, senin kabilenin mensupları en iyi bilenlerdir. Onlar seni reddediyor­lar. Kendi kabilesinin birlik ve beraberliğini bozan, kabilesinin mensupları arasına ayrılık tohumlan serpeni biz ne diye kabul edip, koruyalım! [72] dediler. En ilginç tep­kilerden birisi ise Beyhara b. Firas ismindeki bir kabile reisinden geldi. Beyhara, eğer Müslüman olur ve müminleri koruyup desteklerse, İslâm'ın egemen olması durumunda kendilerinin ayrıcalığa sahip olup olmayacaklarını sordu. 'Senden son­ra temsil ettiğin otorite bana geçerse seni desteklerim' dedi. Beyhara, Resulüllah'm davasını iktidar mücadelesi zannetmişti ve iktidardan pay istiyordu. Onun bu ta­lebine karşılık Resulüllah 'Emir ve irade Allah'a aittir. O, emir ve iradeyi dilediğine verir deyip, bu tür isteklerin hiçbir anlamı olmadığını ifade edince, Beyhara 'BİZ, senin için bütün Arapların oklarına ve kılıçlarına karşı kalkan olalım. Allah seni basarıya ulaştırınca bizim bir ayrıcalığımız olmasın, bu işte herkesle aynı konumda ola­lım. Olmaz böyle şey. Senin davan bize göre değiV dedi. Bir başka kabile temsilcisi ise 'Hoş geldin, safa geldin, Seni memleketimize götürür ve kendimizi nasıl koruyup gözetiyorsak seni de aynı şekilde kollayıp gözetiriz. Ancak bu yaptığımız tüm insan­ları karsımıza almak olur. Tüm Araplar tek bir yaya dönüşüp üzerimize üşüşürler' diyerek daveti kabul edemeyeceklerini bildirdi. Bu arada duydukları karşısında putperestlik gururu kabarıp, 'Eğer kendi kavminin yanında olmasaydın vallahi se­nin boynunu vururdum. Kalk git; bizim yanımızdan uzaklaş' diyenler de eksik olma­dı. Kabile eşraf veya temsilcilerinin ortak tepkileri ise, genellikle, Bir insanı en iyi tanıyan kendi kavmidir. Eğer bir kişiden kendi kavmi memnun değilse o kişide hayır yoktur [73] biçiminde oldu.

Resulüllah, bir gün yanında Ebû Bekir ve Ali olduğu halde, panayır yerinde do­laşırken, hâl ve hareketleriyle ağırbaşlı, davranışlarıyla edepli bir topluluğa rastla­dı. Yaklaşıp, selâm verdiler. Ebû Bekir, kim olduklarını sordu. Şeyban b. Salebe boyundan olduklarını söylediler. Bunlar, toplumlarının ileri gelenlerinden Mef-ruk b. Amr, Hâni b. Kubeysa, Müsennâ b. Harise ve Numân b. Şerik isimli şahıs­lardı. Mefruk b. Amr misafirlere ilgi gösterip, buyur etti. Ebû Bekir, boy hakkın­da bazı bilgiler edinmek istedi; eli silah tutan adam sayısının ne kadar olduğunu sordu. Mefruk, boylarındaki eli silah tutan adam sayısının bin civarında olduğu­nu söyleyince, Ebû Bekir, himaye anlayış ve uygulamalarının nasıl olduğuyla ilgi­li bir şeyler sordu. Bu konuda da olumlu şeyler dinleyince, 'Muhammed hakkında bir şey biliyor musunuz, Duyduğunuz bir şeyler var mı?' diye sordu. Mefruk bir şey­ler duyduğunu, ama kendisini tanımadığım söyleyince, Ebû Bekir, Resulüllah'ı ta­nıttı. Resulüllah onlara İslâm'ı anlattı; Müslüman olmaya davet etti. Mefruk'un is­lâm'la ilgili ayrıntılı sorulan karşısında Kur'an'dan bazı ayetler okudu. Okuduğu ayetler En'âm ve Nahl sûresinin bazı ayetleriydi: 'De ki: Gelin Rabbinizin size nele­ri haram kıldığım okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; sizin de onların da rızkını biz veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsı­nız.[74] Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi em­reder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasımz diye size öğüt veriyor.[75] Mefruk, işittiklerinden çok etkilendi. 'Vallahi bunlar yeryüzûndekilerin sözlerinden değil Bunlar da farklı bir şey var. Sen bizi güzel ve ahlâka, güzel davranışlara davet ediyorsun. Kavmin seni yalanlamak ve reddet­mekle hata etmiş. Senin söylediklerin reddedilecek şeyler değil Hâni b. Kubeysa bi­zim büyüğümüzdür. Bizim bilgemizdir. Seni bir de o dinlesin' dedi. Konuşmaları ses­sizce dinleyen Hâni, 'Kureyşli dostum Senin sözlerini işittim ve beğendim. Ancak bu gittiklerimizle yetinip hemen dinimizi terk etmemiz, akıllı birisinin yapacağı bir şey değil. Böyle bir davranış, düşünmeden hareket etmek olur. îşin sonunu hesaba katma­mak olur. Zaten acele verilen kararda hep yanlışlık vardır. Müsennâ b. Harise bizim büyüğümüz ve savaşçımızdır. Acaba o ne der. Onun düşüncesi bizim için önemlidir' dedi. Bu sefer Müsennâ, benzer şeyleri söyledikten sonra, daveti kabul edemeye­ceklerini bildirip, gerekçesini açıkladı: 'Arapların memleketi ile Fars memleketi ara­sında bir yerde yaşayan bir topluluğuz. Eğer senin söylediklerini kabul eder ve sana bağlanırsak hem Arapları hem de Farisileri kızdırırız.[76] Resulüllah, düşüncelerini açıkça söyledikleri için teşekkür etti. Davetini kabul etmedikleri için kendilerini suçla madiğim bildirdi. Sonra Ebû Bekir ve Ali ile birlikte kalkıp, başka bir toplu­luğa doğru gitti.

Resulüllah, boykotun son senesinde, boykotun şiddetinin olanca ağırlığıyla devam ettiği bir zamanda, o senenin 'haram ayları'nda birçok kabile temsilcisiyle görüştü. Hiçbirisinden de istediği cevabı alamadı. Kabile temsilcilerinin bir çoğu ile görüşmesi sırasında kendisinin gölge gibi takip eden amcası Ebû Leheb veya Ebû Cehil'in müdahaleleri ve aşağılamalanyla karşılaştı. Bunların müdahalesi ka­bile eşraf ve temsilcilerini olumsuz etkiledi. Ancak bir toplulukla görüşmesi sıra­sında durum değişti. Bunlar Medine'deki Hazreç kabilesine mensup 6 kişiden olu­şan bir hacı grubuydu. Oturup onlarla konuştu. Hangi kabileye mensup oldukla­rım, isimlerinin neler olduğunu sordu. Onlara İslâm'ı anlattı. Kur'an'dan bir bö­lüm okudu ve islâm'a davet etti. Hazreçliler, duydukları karşısında şaşırdılar ve 'Bu, Yahudilerin bize bahsettiği, kendisiyle korkuttukları kimseye benziyor' dediler. Hazreçliler, ilk şaşkınlığın arkasından birbirleriyle 'Önceliği Yahudilere kaptırma­yalım, biz onlardan önce bunu tasdik edelim [77] diyerek aralarında konuşmaya başla­dılar. Ve öğrenmek istedikleri bazı konularla ilgili bilgi aldıktan sonra altısı bir­den orada îslâm davetini kabul etti.

Altı Hazreçlinin İslâm davetini kabul edişleri ilginç bir şekilde gerçekleşti; hiç direnmeden, tereddüt göstermeden Müslüman oldular. Bunun nedeni, kendileri­nin de ifade ettiği gibi, Yahudilerden duydukları bazı sözlerdi. O zamanlar Medi­ne'de üç Yahudi kabilesi vardı. Bunlar, tarihi kaynakların bildirdiğine göre Miladi 70 yılında Roma'nın baskıları sonucunda yaşadıkları bölgelerden ayrılıp, yarıma­danın ortalarına göç etmiş Yahudilerin soyundan gelenlerin oluşturduğu kabile­lerdi. Yahudilerin Medine'ye yerleşmesinden sonra Yemen'deki Ezdi kabilesinden...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Akabe Görüşmeleri
« Posted on: 24 Nisan 2024, 10:30:08 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Akabe Görüşmeleri rüya tabiri,Akabe Görüşmeleri mekke canlı, Akabe Görüşmeleri kabe canlı yayın, Akabe Görüşmeleri Üç boyutlu kuran oku Akabe Görüşmeleri kuran ı kerim, Akabe Görüşmeleri peygamber kıssaları,Akabe Görüşmeleri ilitam ders soruları, Akabe Görüşmeleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes