> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Abdulmuttalib in Yetimi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Abdulmuttalib in Yetimi  (Okunma Sayısı 2477 defa)
02 Ağustos 2011, 17:32:35
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 02 Ağustos 2011, 17:32:35 »



Abdulmuttalib'in Yetimi


O'na Muhammed ismini verdim; çünkü arştaki Allah'ın ve yerdeki insanla­rın övgüsüne layık birisi olmasını istiyorum. (Abdülmuttalib)

Abdülmuttalib, toplumunda ismi saygıyla anılan, tüm Arap yarımadasında ve hat­ta komşu bölgelerde bile itibarı yüksek olan birisiydi. Zengin değildi. Buna rağ­men, ekonomik gücün toplumsal prestij için vazgeçilmez ölçü kabul edildiği bir çağda ve toplumda, takdirle anılan ve kendisine saygı duyulan bir şahsiyetti. Zira, Kabe'nin hatırasına saygı duymayan ve hacılara eziyet eden Huzâalan Mekke'den uzaklaştırıp, Kureyş kabilesinin mensuplarını bir siyasal organizasyon etrafında toplamış Kusayy'ın torunlarmdandı. Kıtlık zamanlarında Mekkelileri doyuran, Bi­zans ve Habeşistan idarecileriyle anlaşıp, Kureyşlilerin güven içerisinde bu bölge­lerde ticaret yapmalarına imkân sağlayan Haşim'in oğluydu. Ataları gibi, Abdül­muttalib de güvenilir, cesur ve cömert birisiydi. Açlara, yoksullara ve yolculara yönelik harcama ve ziyafetleri nedeniyle, kendisine babasından miras kalan zen­ginliğini kaybedecek kadar eli açıktı. Atalarından devraldığı şerefli ve masraflı bir iş olan hacılara yiyecek (rifâde) ve su (sikâye) ikramında bulunmayı aksatmadan yerine getirmişti. Aynı zamanda Mekkelilere, hacılara ve Mekke'ye uğrayan tüc­carlara büyük zorluklar yaşatan susuzluk problemini Zemzem kuyusunu bularak çözüme kavuşturmanın şerefine sahip olmuştu. Mekke'nin büyük ve saygın aile­lerinden Haşim soyunun lideriydi. Tüm bunlar ve diğer bazı özellikleri nedeniyle son derece saygı duyulan birisiydi.

Araplar için unutulmaz bir hadise olan ve milat kabul edilen Fil olayına yakın bir zamanda Abdülmuttalib'in bir torunu oldu. Abdülmuttalib'in çok sayıda lo­runa sahip olduğu dikkate alınırsa, bu yeni çocuğun kayda değer bir öneme sahip olmasını beklememek gerekirdi. Fakat öyle olmadı. Bu çocuk, Abdülmuttalib'in yanında, onun diğer torunlarına oranla, çok ayrıcalıklı bir değere ve konuma sa­hip oldu. Dedesi tarafından diğer tüm çocuklardan daha çok sevildi. Diğer çocuk­lara oranla, dedesinin çok ayrıcalıklı bir ilgi ve ihtimamına muhatap oldu. Zira ye­timdi; babası Abdullah daha o doğmadan ölmüştü. Abdülmuttalib'in, diğer torun­larından ayırarak O'na özel bir ilgi ve sevgi duymasının nedeni de buyclu. Ab-dülmuttalib bu torunuyla hem oğlu Abdullah'a olan özlemini gideriyor, hem de yetim doğmasının verdiği hüzünle kalbini O'na daha yumuşak ve ihtimamh bulu­yordu. Anlaşılan o ki, bu torunu hakkında özel beklentilere de sahipti. Haşim

Okur-yazar olanların üç-beş kişiyi geçmediği, dolayısıyla bilginin saklanmasında ve naklinde sadece hafızanın geçerli olduğu bir toplumda, geçmişte yaşanmış olayların tarihini kesin olarak belirlemek çok zordur. Bu zorluk sadece çok önemli olaylar ve­ya şahsiyetler için geçerli olmayabilir. Resulüllah doğduğu zaman ayrıcalıklı, önem­li bir kişi değildi. Sadece Abdülmuttalib'in yetimi idi. İşte bu nedenle Resulüllah'in doğum tarihini tespitte zorlukla karşılaşılmasını beklemek gerekir. Öyle de olmuş­tur. Ancak buna rağmen, güvenilirliği her zaman tartışmalara açık bazı rivayetlerle de olsa, doğum tarihini yaklaşık olarak tespit etmek mümkün olabilmiştir. Konuyla ilgilenenlerin ulaştıkları ağırlıklı kanaat, Resulüllah'ın 'Fil yıtinda doğduğudur; Fil olayından 50-55 gün kadar sonra doğduğu görüşü yaygın bir kabul görmüştür. Mek-kelilerin hatıralarında derin iz bırakan Fil oiayının tarihinin yaklaşık biliniyor olma­sı, O'nun doğum tarihini tahmin etme imkanı sağlamıştır. Konu hakkında araştırma­lar yapan Astronom Mahmut Felekî Paşa, Resulüllah'ın doğum zamamyla ilgili riva­yetleri, rivayetler arasındaki irtibatları ve rivayeilerdeki astronomik unsurları dikka­te alarak doğum tarihini 571 yılının 20 Nisan Pazartesi günü olarak belirlenmiştir. Bazı istisnalar dışında bu tarih, belirsizliği giderme adına, araştırmacıların çoğu tara­fından doğru kabul edilmiştir. Ancak, Resulüllah'ın iîk vahyi alışı sırasındaki yaşı, risâîet sürecinin bazı olayları, vefat yaşı gibi daha kesin bilinen tarihler dikkate alınıp geriye doğru gidildiğinde, 571 tarihinin doğruluğu konusunda Önemli kuşkular açı­ğa çıkmaktadır. Bu konuda hicret tarihi ve Resulüllah'ın hicret sırasındaki yaşı bir örnek olarak dikkate alınabilir. Kesin olarak biliniyor ki Hicret M.622 tarihinde ger­çekleşmiştir. Resuiüllah, Hicret sırasında 53 yaşındaydı. Buna göre Resulüllah'ın M.569 yılında doğmuş olması gerekmektedir. Bu tarihlendirmeyi Aîâk sûresinin ilk vahyolunuş zamanım dikkate alarak da gerçekleştirmek mümkündür. Resulüllah Alâk sûresinin ilk ayetlerini 40 yaşındayken almıştı; bu M. 609 yılma tekabül etmek­tedir. Dolayısıyla geriye doğru gidildiğinde yine M. 569 tarihine ulaşılmaktadır. Tüm bu ve benzeri bilgiler dikkate alındığında, esasen yaygın kabul görmemiş olan M. 569 tarihinin Resulüllah'ın doğum tarihi olduğu bize daha doğru gelmektedir. Konu bağlamında Muhammed Hamidullah da aynı görüşü desteklemekte ve Haziran 569'u Resulüllah'ın doğum tarihi kabul etmektedir. şerefli geçmişinin diğeriyle değil, bu torunuyla geleceğe taşınmasını 0§ vordu. Bu nedenle, torununun doğumundan yedi gün sonra bir ziyafet dü-Umtedi ve 'öygüye layık özellikleri çok olan kimse' anlamına gelen 'Muhammedi torununa isim olarak seçtiğini ilan etti. 'Muhammed', Araplar arasında pek kullanıl-ayan bir isim olduğu için dostları büyük bir merakla 'Torununa atalarından vea ailenden birisinin ismini yermek yerine, niçin daha önce kimsenin kullanmadığı iiuhammed ismini seçtin?' diye sordular. Onun böylesi bir soruya cevabı hazırdı: V'na Muhammed ismini verdim; çünkü arştaki Allah'ın ve yerdeki insanların övgüsü­ne layık bir şahsiyet olmasını arzuluyorum.'

Yeni doğmuş çocuklarla ilgili olmak üzere Mekke'de geleneğe dönüşmüş yay­gın bir uygulama vardı. Mekke'nin ikliminin, yeni doğmuş çocuklar için uygun olmadığına inanıldığından, yeterli ekonomik imkâna sahip aileler, iklim şartlan Mekke'ye oranla daha iyi olan diğer bölgelerden bakıcı aileler seçer ve çocukları­nı bu ailelere teslim ederlerdi. Süt annenin yanında bir kaç yıl kalan çocuk, Mek­ke iklimi için uygun yaş ve fiziksel gelişime sahip olunca, öz ailesinin yanma dö­nerdi. Mekkeliler, Mekke'nin güneyinde yaşayan Hevazinleri çocukları için özel­likle tercih ederlerdi. Çünkü onların hem yaşadıkları bölgenin iklimi daha iyi, hem de Arap toplulukları içinde Arapça'yı en düzgün konuşan bir topluluk idiler. Mekkeliler dili önemsiyorlardı, zira şiirle uğraşmanın büyük bir erdem kabul edil­diği Arap toplumunda dilin iyi kullanılması büyük önem ifade ediyordu.

Diğer bazıları gibi, Hevazin kabilesine mensup Sâ'd b. Bekr boyu da geçimleri­ni, büyük oranda, Mekkeli zengin ailelerin çocuklarına bakarak sağlıyorlardı. Her yıl olduğu gibi, o yıl da Sâ'd b. Bekr boyuna mensup birçok kimse Mekke'ye gel­di. Kendileri için bol imkânlara vesile olacağına inandıkları zenginlerin çocukla­rını kapma yarışma giriştiler. Çoğu, zengin bir ailenin çocuğuna bakıcı olma şan­sını elde etti. Ancak, zengin ailelerin çocuklarını kapma esası üzerine kurulu bu rekabette, diğer yoksul insanların çocukları gibi Abdülmuttalib'in iki aylık toru­nu da ilgi görmedi. Hiç kimse, yetim ve velisi zengin olmayan bir çocuğa bakıcı aile olmak istemedi. O da diğer birçok çocuk gibi, bünyesine uygun olmadığına inanılan Mekke ikliminde kalacaktı. Sevgili torununun en iyi şekilde yetişmesini isteyen Abdülmuttalib, torununu uygun bir bakıcı aileye verememenin acısıyla hüzünlendi, fakat yapabileceği bir şey yoktu. Bakıcı ailelerin ilgisini çekecek ka­dar zengin değildi; şeref ve saygı ise bu aşamada işe yaramıyordu.

Mekke'ye gelen, fakat zengin bir ailenin çocuğuna bakıcı olma yarışında başa­rı elde edemeyen Halime, köyüne eli boş dönmek gibi kendisi için onur kırıcı bir durumla karşı karşıya kalmıştı. Eli boş dönüp kabilesinin diğer mensuplarına kar­şı mahcup olmaktansa, zengin olmayan ailelerden birisinin çocuğunu almayı ter­cih etti. Durumu kocasıyla görüştü ve onun da onayım aldıktan sonra, herhangi bir ailenin çocuğuna süt anneliği yapmak yerine, saygınlığıyla tanınan Abdülmut­talib'in yetimine süt anne olmak istedi. Gidip çocuğu dedesinden istedi. Bu istek her iki ailenin de onurunu kurtarma çabasında aynı karşılığı buldu. Abdülmutta­lib, torununu Halime'ye vermekte tereddüt etmedi.

Abdülmuttalib'in torununa bakıcılığı kabul eden Halime ve ailesinin çocuğu yanlarına alışlarıyla kendileri için oldukça farklı yıllar da başlamış oldu. Bu fark­lılığı Halime şöyle anlatmıştır: 'Çocuğu aldıktan sonra yol arkadaşlarımın yanına gittim. O'nu, istediğim gibi bir çocuk bulamadığım ve evime ellerim boş dönmemek için almıştım. Arkadaşlarımın yanına vardıktan sonra O'nu emzirmeyi denedim. La­kin sütü az olan birisiydim ve sütüm kendi çocuğuma dahi zor yetiyordu. Hatta yeterli sütüm olmadığı için, kendi çocuğum doyuncaya kadar ememediğinden bir önceki ge­ce adayıp bisi uyutmamış ti. Ancak bu yeni aldığım çocuğu emzirdiğim zaman, sütü­mün çoğalmış olduğunu ark ettim. Hem O'nun karnı, hem de kendi çocuğumun kar­nı bir güzel doydu. Daha sonra, kocamla birlikte, yaşlı ve sütsüz devemizin yanına çittik Şaşılacak bir şekilde devemizin memelerinin sütle dolu olduğunu gördük. Ko­cam ve ben bu sütten doyasıya içtik ve o gün karınlanmış doymuş halde rahat bir ge­ce geçirdik. Sabah olduğu zaman hayırlı ve bereketi bol bir çocuk aldığımıza inandık. Hayvanlarımıza binerek yola çıktık. Kabilemizin mensubu olan yol arkadaşlarımız bizden önce yola çıkmışlardı. Arkadaşlarımıza yetişmeye çalıştık. Kısa bir süre son­ra onlara yetiştik. Halbuki bineğimin olan hayvanlar zayıf ve yaşlıydılar. Ancak bin­diğim eşek öylesine güçlenmiş ve hızlanmıştı ki arkadaşlarım şaşkın bir halde 'Ey Ebû Züeyb'in kızı1- Biraz yavaş olsana. Bu eşek, senin daha önceki bindiğin eşek değil mi?' ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Abdulmuttalib in Yetimi
« Posted on: 20 Nisan 2024, 02:13:35 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Abdulmuttalib in Yetimi rüya tabiri,Abdulmuttalib in Yetimi mekke canlı, Abdulmuttalib in Yetimi kabe canlı yayın, Abdulmuttalib in Yetimi Üç boyutlu kuran oku Abdulmuttalib in Yetimi kuran ı kerim, Abdulmuttalib in Yetimi peygamber kıssaları,Abdulmuttalib in Yetimi ilitam ders soruları, Abdulmuttalib in Yetimiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes