๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 19 Mayıs 2011, 12:41:30



Konu Başlığı: Önsöz
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 19 Mayıs 2011, 12:41:30
ÖNSÖZ

Burada çalışmamızı hazırlarken başvurduğumuz kaynaklar ve takip ettiğimiz metot hakkında, ayrıntıya girmeksizin, ana hatlarıyla bilgi vermek istiyoruz. Kaynaklarımızın başında Kur'an-ı Kerim gelmektedir. Hz. Peygamber'in hayatı, Kur'ân-ı Kerim'den bağımsız düşünülemez. Onda Peygamberimiz dönemindeki savaşlar, antlaşmalar, yahudilerle, hristiyanlarla, münâfıklarla ve bedevîlerle ilişkiler, hicret, Hz. Peygamber'in hayatı ve eşleri, beşerî yönü, peygamberliği, yetki ve sorumlulukları, kendisine yönelik uyarılar, teselliler vb. konularda bol miktarda bilgiler yer almaktadır. O nedenle kaynaklarımızın başında Kur'an-ı Kerim'e yer verdik. Çünkü Vâkıdî ve İbn Hişâm gibi en eski siyer müellifleri bile bu hususu ihmal etmemişler, kitaplarında pek çok olayın ve özellikle gazvelerin Kur'an-ı Kerim'e yansıması konusuna özel bölümler ayırmışlardır. Biz de bir konuyu ele alırken Kur'an-ı Kerim'in o konuyla ilgili âyet veya sûrelerinden geniş ölçüde faydalandık. Çoğu zaman âyetlerin tam meâli yerine ifade ettiği anlamı vermeyi tercih ettik.

İkinci temel kaynağımız hadis külliyâtıdır. Bu kitaplarda Hz. Peygamber'in hayatının ve kişiliğinin tüm yönleriyle ilgili olan, hattâ siyer-meğâzî ve genel tarih kitaplarında bulunmayan bilgiler yer almaktadır. Hadisleri kullanırken de metnin tam çevirisi yerine çoğu defa ifade ettiği anlamı vermeyi tercih ettiğimizi burada belirtmek istiyoruz.

Kur'an-ı Kerim ve hadis kitaplarının dışında en eski siyer-meğâzî kitaplarıyla, genel tarih kitaplarının ilgili bölümleri başlıca kaynaklarımızı oluşturmaktadır. Bu arada, en eski sîre müelliflerinden Mûsa b. Ukbe'nin eserinden istifade eden İbn Abdilber, İbn Seyyidinnâs ve aynı zamanda olayları mükemmel bir şekilde tasvir eden Makrîzî gibi muahhar müelliflerin siyerle ilgili kitaplarından istifade etmeyi de ihmal etmedik. Bu kaynaklar önemlidir. Çünkü Mûsa b. Ukbe'nin kitabı adı geçen müellifler tarafından kullanılmış, ancak daha sonra kaybolmuştur.

Ayrıca, klasik kaynaklarımızdaki bilgilerin günümüzle bağlantısını daha iyi kurabilmek amacıyla, Ali İzzetbegoviç ve Câbirî gibi yakın tarihimizin ünlü düşünürlerinin değerlendirmelerini de gözardı etmedik. Bu arada, son zamanlarda Hz. Peygamber'in hayatını veya hayatının ve şahsiyetinin çeşitli yönlerini ele alan kıymetli araştırmalar yapıldığını da belirtmek gerekir. Bu sahadaki kıymetli tebliğleri ihtiva eden Türkiye Diyanet Vakfı'nın düzenlediği Kutlu Doğum Sempozyumlarını ve Ebedî Risâlet Sempozyumu'nu burada örnek olarak hatırlatmak isteriz. Ayrıca Mevlânâ Şiblî ve Muhammed Hamidullah gibi ciddi araştırmacıların eserlerini ve bu arada farklı bakış açılarını yansıtmak amacıyla Hz. Muhammed (s.a.s.) hakkında Batı literatüründe yer alan araştırmaları ihmal etmedik. Bu eserleri kullanırken gerekli gördüğümüz durumlarda okuyucuyu aydınlatmak amacıyla atıfta bulunduğumuz araştırmalar hakkındaki kanaatimizi dipnotlarda kısaca verdik. Keza, özellikle bazı kısımları kaleme alırken, çağdaş yazarların konumuzla ilgili görüşlerini de dikkate aldık. Çalışmamızı bir tartışmalar dizisi haline getirmek istemedik. O nedenle çağdaş siyer yazarlarının eserlerinde gördüğümüz ve bizce hatalı olan hususlara cevap yetiştirmek gibi bir hedefimiz olmamıştır.

Kaynaklarımız hakkında bu kısa bilgiyi verdikten sonra çalışmada takip ettiğimiz metotla ilgili olarak da bazı açıklamalarda bulunmak istiyoruz. Hedefimiz Hz. Peygamber'in hayatını, faaliyetlerini ve örnek alınması gereken kişiliğini ortaya koymaktır. Ancak, Kur'an-ı Kerim, hadis kitapları ve İslam tarihinin ilk kaynaklarındaki gerçek peygamber tasviri ile, tarihin seyri içinde, zamanla halkın muhayyilesini besleyen, özellikle bazı edebî eserlerdeki peygamber anlayışı arasında ciddî farklar bulunduğu bir hakikattir. İkinci grupta yer alan mesela Ahmed Mürşid Efendi'nin (ö. 1761) Ahmediyye adlı eseri ve Muhammed Bîcan'ın Muhammediyye gibi bazı kitapların, halktaki peygamber sevgisini geliştirmeye yönelik olumlu katkısından bahsedilebilir. Ancak, adı geçen eserlerde olduğu gibi, bu tür kitaplarda, uydurma hadis mecmualarında bile bulunmayan ve Hz. Peygamber'in sahih sünnetiyle tamamen çelişen rivayetler de yer almaktadır. Uydurma rivayetlerin ya da zaman içerisinde yaşayan kültürün bir parçası haline dönüşen edebî tasvirlerin, gerçek hayatın ve örnek alınabilecek davranışların yerini almaması gerektiği açıktır. Bu tür rivayetlerin zaman zaman ana kaynaklarda da yer aldığını belirtmek gerekir.

Kaynaklarda zaman zaman Hz. Peygamber'e beşer üstü vasıflar yükleyen, onun şahsını ve hayatını insanüstü özelliklerle süslemeye çalışan rivayetler yer almaktadır. Oysa bu rivayetler Peygamber'i tanıma bakımından elverişli olmadığı gibi, hem târihî gerçeklere uygunluk ve hem de rivayet kritiği açısından doğru değildir. Araştırmamızda, ciddî bulmadığımız bu tür rivayetlere yer vermemeye çalıştık. Kur'an-ı Kerim'i, Hz. Peygamber'in hayatını ve ahlâkî kişiliğini bir bütünlük içerisinde dikkate alarak bunlara ters düşen rivayetleri kullanmadık. Hurafeden ve efsaneden arınmış duru bir metin hazırlamaya gayret ettik.

Olayları doğru bir şekilde tespit etmeye çalıştık. Her şeyden önce çalışmamızı, genel kabul gören, doğru ve sağlam kabul ettiğimiz rivayetleri esas alarak hazırladık. Okuyucunun kaynağa müracaatını kolaylaştırmak amacıyla konuyla ilgili bilgileri aldığımız yerleri dipnotta verdik. Dipnotlarda çok sayıda, bazen yirmi veya otuz kadar kaynağı kaydetmek mümkün olmakla beraber, çalışmamızı bir dipnot yığını hâline getirmemek için, konu hakkında geniş ve doyurucu bilgi veren en eski iki veya üç temel kaynağın, şayet varsa bir veya iki araştırmanın adını kaydetmekle yetindik. Bununla birlikte, faydalandığımız kaynakların tümünü Bibliyografya'da vermeyi ihmal etmedik. Eğer ele aldığımız olayla ilgili ikinci derecede sağlam olabileceğine ihtimal verdiğimiz bilgiler varsa, bunları gerekli gördüğümüz durumlarda dipnotta kaynağını göstermek suretiyle metinde kaydettik.

Yine gerekli gördüğümüz yerlerde rivayetler ve olaylar üzerinde yapmış olduğumuz tahlilleri kaydetmenin kitabın hacmini artıracağını ve okuyucuyu yoracağını düşünerek, tercih ettiğimiz bilgileri vermekle yetindik. Bir başka ifade ile, akademik tartışmalardan genellikle uzak durduk ve ihtilaflı konulardaki görüşleri kaydetmedik. Şayet tartışmalara yer vermiş olsaydık metni iki kat genişletmiş olurduk. Bununla birlikte, akademik zihniyetten uzaklaşmamaya çalıştık.

Çalışmamızda her olayı günümüze taşıma gayreti içinde bulunmadık; aslında buna imkan da yoktur. Ancak aktüel hâle getirilmeye müsait olanları güncelleştirdik. Temel hareket noktamız bu olmakla birlikte, faaliyetler bir bütün olarak verilmediği takdirde pek çok meselenin kapalı kalabileceği düşüncesinden hareketle Hz. Peygamber'in hayatının ve faaliyetlerinin bütününü vermeye çalıştık. O nedenle Hz. Peygamber'in, dönemin şartları içinde cereyan eden ve tarihsel nitelik taşıyan faaliyetlerini de ortaya koymaya çalıştık. Nitekim kimi zaman, tarihsel bir olgu olan bir savaşta bile tarihin her döneminde karşılaşılabilecek unsurlar bulunabilmekte ve o olayı yorumlamak suretiyle evrensel ilkeler çıkarmak mümkün olabilmektedir. Ayrıca okuyucu o savaşla ilgili bilgileri okurken kendisini Hz. Peygamber'e yakın hissedebilmektedir.

Kitapta "Doğal Olaylar ve Afetler", "Hurâfeler ve Bâtıl İnanışlar" gibi çoğu başlıklar günümüz şartları dikkate alınarak atılmış, malzeme yeni bir tarzda tasnif edilerek yorumlu bir şekilde sunulmaya çalışılmıştır. Okuyucuya ayrıca çağımızda olumlu ve olumsuz olarak gelişen değerlerin Hz. Peygamber'in sahip olduğu ve uygulama alanına koyduğu değerlerle mukayesesini yapma imkanı verilmiştir. Metin içinde Hz. Peygamber'in uygulama alanına koyduğu değerlerin günümüz değerleriyle mukayesesine her zaman teşebbüs etmedik. Mukayesenin okuyucu tarafından tabîî bir şekilde yapılmasının daha uygun olacağını düşünerek, uygulamaları ve değerleri ortaya koymakla yetindik.

Önemle üzerinde durmaya çalıştığımız bir başka husus da, Hz. Peygamber'in savaşlar dışındaki faaliyetlerine, malzemenin elverdiği ölçüde gerekli yeri ayırmak olmuştur. Hz. Peygamber'in hayatının ve faaliyetlerinin ele alındığı bir eserde, onun savaşlar dışındaki faaliyetlerine gerekli yer ayrılmalıdır. Bir başka deyişle Hz. Peygamber, sadece veya ağırlıklı olarak yaptığı savaşlarla tanıtılmamalıdır. Aksi takdirde, okuyucuda, Hz. Muhammed (s.a.s.) hakkında, sanki "yalnızca beş-altı defa savaş yapmak üzere gönderilmiş" şeklinde yanlış bir Peygamber imajı hâsıl olmaktadır. Oysa bizim ulaştığımız sonuca göre, kaba bir hesapla, Hudeybiye seferi ve Veda Haccı hariç, Hz. Peygamber'in gazvelerde geçirdiği zamanın toplamı -yolda geçen zamanlar dahil- ancak bir yıldan biraz fazla (1.3 yıl) bir süreyi kapsar. Ayrıca çarpışma meydana gelen gazvelerin, yani savaşların sayısı da bütün gazvelerin toplamının üçte birini geçmez. O takdirde bu oranın daha düşük, diğer bir deyişle Hz. Peygamber'in hayatında savaşların yerinin daha da az yer tuttuğu görülecektir. Savaş meydana gelen gazvelerde geçen süre, yirmi üç yıllık peygamberlik süresinin yüzde ikisi, tüm Medine döneminin ise yüzde dördü civarındadır. Bununla birlikte bu gazvelerde de onun hayatının sadece savaştan ibaret olmadığını, bu sıkıntılı devrelerde belki çok önemli davranış modellerinin görülmesinin mümkün olabildiğini de belirtmek gerekir.

O halde, gazveler dışında kalan zamanlarda Peygamberimiz nelerle meşgul olmuştur? Onun savaşlar dışındaki faaliyetleri, âdil, barışçı, çevreci vs. kimliği ile de tanıtılması gerekir. İşte, malzemelerde hiçbir abartma ve zorlamaya gitmeksizin onun gazveler dışındaki faaliyetlerine, hak ettiği yeri bu eserde ayırmaya çalıştık. Bunu ilk olarak kendimiz yaptığımız iddiasında da değiliz. Araştırmalar bir yana, en eski müelliflerimizden İbn Sa'd, Hz. Peygamber'in hicretten sonraki ilk faaliyetlerini verdikten sonra ve gazvelere geçmeden önce, onun İslam'a davet amacıyla gönderdiği elçiler ve mektuplarla, Medine'ye gelen heyetler hakkında geniş bilgiler vermektedir. Adı geçen müellifin bu iki konuda verdiği bilgiler, eserinde geniş yer tutmaktadır. Aynı durumu muahhar kaynaklarımızdan Şâmî'nin eserinde de görmek mümkündür. Biz de bunun önemini dikkate alarak Hz. Peygamber'in Mekke dönemindeki daveti ve onun bütün hayatını içeren davetçi kişiliği hakkında verdiğimiz bilgiler dışında, Medine döneminde "İslam'ı tanıtma ve yayma faaliyetleri"ne ayrı bir bölüm ayırdık; mektupları ve heyetlerle olan ilişkileri bu bahiste değerlendirdik.

Kitabımızı klasik tarzda "Hayatı", "Kişiliği" gibi iki veya üç temel bölüme ayırma yerine, birbiriyle bağlantılı konuları ardarda sıralayarak ana başlıklar altında hazırladık. Hicret’e kadarki kısmı kronolojik olarak vermek daha uygun olduğundan o dönem için bu metodu uyguladık. Fakat Medine dönemini ele alırken konuları sistematik bir şekilde sunduk. Kendi içinde kronolojik olarak işlemeye müsait olan "Hz. Muhammed (s.a.s.) ve Müşrikler" ve "Hz. Muhammed (s.a.s.) ve Hristiyanlar" gibi bölümleri de o şekilde yazdık. Bunun yanında bölümler arasındaki bağı korumaya ve birinden diğerine yumuşak geçiş yapmaya özen gösterdik. Duru, anlaşılır ve akıcı bir üslup kullanmaya ve genel kabul gören yazım kurallarına uymaya çalıştık.

Coğrafya, tarihe yardımcı bilim dallarından birisidir; hatta bazı araştırmacılar coğrafyaya dayanmayan tarih bilgisinin romandan ibaret olduğunu söylerler. Hz. Peygamber'in hayatının, hatta Kur'an ve sünnetin iyi anlaşılabilmesi için de, onun yaşadığı ve faaliyetlerini gerçekleştirdiği mekanların iyi bilinmesi gerekmektedir. Sözgelimi Kur'an'da "Peygamber'in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin" buyrulmaktadır. Burada perdeden maksat Hz. Peygamber'in hanımlarının odalarının kapısına, kapı yerine asılan perdedir. Çünkü bu odaların ahşap kapısı yoktu ve kapı açıklığı kilim veya kumaş perde ile kapatılıyordu. İşte âyette, Hz. Peygamber'in hanımlarından bir şey istenirken, tek odadan ibaret olan bu özel hayat alanının kapısına asılmış olan perdenin açılmaması emredilmektedir. Yoksa hanımların veya Hz. Peygamber'in eşlerinin arada bir perde bulunmadan kimseyle muhatap olamayacağı şeklinde bir anlam bulunmamaktadır. O nedenle Hz. Peygamber'in yaşadığı ortamın yapısının bilinmesi önemlidir. Çalışmamızda imkanlar ölçüsünde görsel malzeme kullanmaya çalıştık; konuların daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla mekanları tanıtıcı resim, harita ve şekillere yer verdik. Haritaların büyük kısmını Hüseyin Mu'nis'in Atlasu Târîhi'l-İslâm adlı eserinden işleyerek hazırladık. Harita ve resimlerin listesini ve kaynaklarını“İçindekiler” bölümünden sonra verdik.

Çalışmamızı temel kaynaklarda Hz. Muhammed (s.a.s.)'in faaliyetlerini, sözlerini ve davranışlarını izlemek suretiyle kaleme aldık. Başlıkları tespit ederken ve olayları işlerken onu merkez aldık ve onun davranışlarını yansıtan malzemeyi değerlendirmeye çalıştık. Hedefimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in târihî kişiliğini, bu kişilik çerçevesinde gerçekleştirdiği faaliyetleri ve örnek davranışlarını bugünkü kuşağa en doğru bir şekilde aktarmaya gayret göstermek ve onun şahsında İslâm'ı anlatmaya çalışmaktır. Bununla birlikte, herşeyi eksiksiz bir şekilde ortaya koyduğumuz iddiasında bulunmadığımızı da burada ifade etmek istiyoruz. Ülkemizde Hz. Peygamber'le ilgili olarak yapılan çalışmalara mütevazı bir katkıda bulunabilirsek kendimizi mutlu hissedeğiz. Çalışmalarım esnasında katkıda bulunan hocalarıma, meslektaşlarıma; kutsal topraklardaki incelemelerim esnasında Mekke ve çevresinde yer alan bazı târihi mekanları görüntülememe yardımcı olan Dr. Necati Öztürk’e ve diğer dostlara teşekkürü borç bilirim.

Prof. Dr. İbrahim Sarıçam

Ankara-2002


Konu Başlığı: Ynt: Önsöz
Gönderen: Bahrişan 8 üzerinde 15 Ocak 2015, 18:30:02
HZ.Muhammed hayatını güzel geçirmiş ve hayatı boyunca herkese yardım ederdi
allah razı olsun paylaşımdan