๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 16 Mayıs 2011, 11:11:26



Konu Başlığı: Necran Hristiyanları
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 16 Mayıs 2011, 11:11:26
d- Necran Hristiyanları

Hz. Muhammed (s.a.s.)’in peygamber olarak görevlendirildiği VII. mîlâdî yüzyıl başlarında, Mezhic kabilesinin bir kolu olan Benî Hâris b. Ka’b (Belhâris) kabilesinin yaşadığı Necran bölgesinde kalabalık bir hristiyan topluluk oturuyordu. Heyetler yılı (Senetü’l-Vüfûd) diye meşhur olan 9. hicrî yılda (630-631) Necranlı hristiyanlar, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in bir mektubunun kendilerine ulaşması üzerine heyet halinde Medine'ye geldiler. Hz. Peygamber bu mektubunda onları İslâm'a davet ediyor, şayet kabul etmezlerse cizye vermelerini, onu da kabul etmezlerse kendileriyle savaşılacağını bildiriyordu.

Necranlı hristiyanlar, bu mektup üzerine ondördü ileri gelenlerinden ve idarecilerinden olmak üzere altmış kişilik bir heyeti Medine'ye gönderdiler. Bunlar arasında âkibleri Abdulmesîh, uskufları Ebû Hârise b. Alkame, seyyidleri el-Eyhem de vardı. Âkib, Necranlıların emîri ve halk meclisinin başkanı; uskuf, dini liderleri, papaz ve bilginlerin başı; seyyid ise ticaret ve seyahat işleri başkanıdır.

Necran heyeti bir ikindi vakti Medine'ye gelerek Mescid-i Nebevî’ye girdiler. Hz. Peygamber ashabı ile henüz ikindi namazını kılmıştı. Bu sırada ibadet vakitleri gelen hristiyanlar doğuya yönelerek ibadet etmeye hazırlandılar. Bazı sahâbiler bunlara engel olmak istediler. Fakat Hz. Peygamber onların serbest bırakılmasını ve ibadetlerini yerine getirmelerine müsade edilmesini emretti. Necran heyeti adına konuşan Ebû Hârise ile Abdulmesîh’i İslâm'a davet etti. Onlar “Biz senden önce Müslüman olduk” diye cevap verdiler. Hz. Peygamber “Yalan söylüyorsunuz. Sizi İslâmiyeti kabulden üç şey, domuz eti yemeniz, haç’a tapmanız ve Tanrı’nın oğlu bulunduğuna inanmanız alıkoymaktadır” şeklinde karşılık verdi. Necranlılar “O halde İsa’nın babası kim?” diye sordular.

Hz. Peygamber bu soruya vahyi beklemek niyetiyle cevap vermeyip sustu. Bu arada Hz. İsa’nın şahsiyeti ve Hristiyanlık hakkında bilgilerin yer aldığı Âl-i İmran Sûresi’nin başından itibaren seksenden fazla âyet nâzil oldu. Hz. İsa hakkındaki soruya bu sûrenin 59. âyetinde Hz. İsa’nın babasız dünyaya gelişine Hz. Âdem’in yaratılışı örnek gösterilerek cevap verilmektedir. Hz. Peygamber Âl-i İmrân Sûresinin 59-61. âyetlerini Necran heyeti mensuplarına okuduktan sonra onları mübaheleye (karşılıklı lanetleşmeye) davet ederek “Eğer size söylediklerimi inkar ederseniz, geliniz sizinle mübahele edeceğim” dedi. Mübahele dinî bir konunun karşılıklı konuşmak suretiyle halledilmesi imkansız hale gelince, meseleyi çözümlemek için her iki tarafın haksız olanın Allah’ın lanetine uğraması için Allah’a dua ve niyazda bulunmalarıdır. Mübâhele ayetinin meali şöyledir: “Artık sana bu ilim geldikten sonra kim seninle onun hakkında münakaşa etmeye kalkarsa de ki: “Geliniz oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım sonra can-u gönülden ibtihal ile dua edelim. Allah’ın lanetini yalancıların boynuna geçirelim.”[483]

Hz. Peygamber yanına Hz. Fâtıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Ali’yi alarak Necranlı hristiyanların karşısına çıktı ve kendilerini karşılıklı lanetleşmeye davet etti. Onun bu teklifi karşısında Necranlılar durumu aralarında görüşmek üzere müsade istediler. Sonunda Hz. Muhammed (s.a.s.)’in peygamber olduğunu bildiklerinden mübahele yapmamaya karar verdiler. Kendi dinlerinde kalmak istediklerini ve cizye vermeye razı olduklarını bildirdiler. Hz. Peygamber’in bu teklifi kabul etmesi üzerine, bin tanesi Receb, diğer bini de Safer ayında olmak üzere yılda iki bin kat elbise vermeleri şartıyla bir antlaşma kaleme alındı. Aralarında mâli konularda ihtilafa düştükleri zaman Necranlılara hakemlik yapmak üzere Ebû Ubeyde b. Cerrâh bölgeye gönderildi.[484]

Görüldüğü üzere Peygamberimiz döneminde Hristiyanlarla ilişkilerin gerginleşmesine Hristiyanlar tarafından Müslüman elçinin ve davet heyetinin öldürülmesi yol açmıştır. Ayrıca Hristiyan bölgelerinden saldırı haberlerinin gelmesi Medine'de sürekli tedirginlik meydana getirmiştir. Dolayısıyla Peygamberimiz döneminde kuzeye tertiplenen seferlerin sebebi, Hristiyanlar tarafından işlenen uluslararası hukuk ihlalinin cezalandırılmasına ve Hristiyan dünyasından gelecek saldırıları önlemeye yöneliktir ve hedefleri bellidir. Nitekim Mûte seferinde ve Hz Peygamber'in bizzat katıldığı Tebük Seferi'nde kuzeydeki Hristiyan yerleşim merkezlerine gelişigüzel saldırılarda asla bulunulmamıştır. Bu ikincisinde tam tersine birtakım yerleşim merkezleri barış yoluyla İslâm hakimiyetine girmiştir. Hatta Hristiyanların güvenlikleri teminat altına alınmıştır. Yoksa Müslümanlar salt intikam için o bölgeye gitmiş olsalardı bölge farklı uygulamalara sahne olurdu. Sonuç olarak denilebilir ki, Hz. Peygamber'in Hristiyanlarla ilgili politikasına barış hâkimdi. Nitekim Necran Hristiyanları ile ilişkilerde de bu durum açıkça kendini göstermektedir.[485]


483. Âl-i İmrân Sûresi 61.

484. Buhârî, V, 120; Makrîzî, s. 502; Mustafa Fayda, “Hz. Muhammed'in Necranlı Hristiyanlarla görüşmesi ve mübâhele", A. Ü. İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, II, s143-149, Ankara 1975.

485. Dört halife döneminden itibaren gerçekleşen fetihlerle birlikte İslâm, Hristiyanların hakim olduğu topraklarda büyük ölçüde yayıldı. Bu fetihler esnasında Irak, Suriye ve Mısır'da çok açık bir şekilde görüldüğü gibi barış politikalarının savaştan çok daha fazla yer tuttuğu müşahede edilmektedir. Fakat konuya Hristiyanlar açısından bakıldığında, bunun askerî yönden mağlubiyet olduğu bir gerçektir. Bu mağlubiyet karşısında İslâm dünyasına karşı önce sözlü, daha sonra da Haçlı seferleri gibi askerî saldırıya geçilmiştir; ancak Hristiyan dünyası Haçlı seferlerinden kalıcı bir sonuç elde edememiştir. Tam tersine Müslüman Türkler Avrupa içlerine kadar ilerlemişlerdir. Daha sonraki dönemlerde Hristiyanlar tarafından İslâm, Hz. Muhammed ve Müslümanlar hakkında önceki döneme oranla, nispeten daha ılımlı yaklaşımlar sergilenmiş ve özellikle şarkiyat çalışmaları sırasında daha sağlıklı tespit ve değerlendirmeler yapılabilmiştir. Müslümanlar tarih boyunca hakimiyetleri altındaki Hristiyanlara Hz. Peygamber'in tatbik ettiği evrensel ilkeler istikametinde yaklaşmışlardır. Onların can ve mal güvenliklerini teminat altına almanın yanında, dinî, hukûkî, ekonomik ve kültürel serbestlik tanımışlardır. Buna karşılık, Hristiyan dünyası bu prensiplerin değerini çok geç farkedebilmiştir. Onların İslâm'a ve Müslümanlara karşı olumsuz bakışları, XX. yüzyılın üçüncü çeyreğine kadar, taraflara geçmişi unutmalarını, karşılıklı anlaşma için samimi gayret göstermelerini karara bağlayan II. Vatikan Konsiline (1962-1965) kadar devam etmiştir.


Konu Başlığı: Ynt: Necran Hristiyanları
Gönderen: Bahrişan 8 üzerinde 15 Ocak 2015, 18:39:24
hiristiyanlar allah a inanmayan insanlardır
allah razı olsun paylaşımdan


Konu Başlığı: Ynt: Necran Hristiyanları
Gönderen: Yunus Emre üzerinde 15 Ocak 2015, 18:43:48
bahri arkadasim git biraz yat istersen ha dinlen biraz hristiyanlarda bizim gibi allaha inanrlar ama islamietle deil onlarnda peygamberleri vardr


Konu Başlığı: Ynt: Necran Hristiyanları
Gönderen: 8c nazlı üzerinde 11 Mayıs 2015, 19:12:37
paylaşım için teşekkür ederim. hristiyinsanlar zorlayarak dinlerine inandırmışlardır.ve namaz kılıp hacca da giderler.


Konu Başlığı: Ynt: Necran Hristiyanları
Gönderen: MELİKE 7D üzerinde 11 Mayıs 2015, 19:43:24
bu pylaşım içn çok teşekur ederim.


Konu Başlığı: Ynt: Necran Hristiyanları
Gönderen: İkraNuR üzerinde 11 Mayıs 2015, 20:15:32
Paylaşım için teşekkür ederim. Allah razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Necran Hristiyanları
Gönderen: Liyla üzerinde 13 Mayıs 2015, 15:56:46
Hristiyanlık ve İslam dininin ortak noktaları vardır. Hristiyanlar ;
Öldükten sonra dirilmeye,
Kadere
Meleklere
Hz. Muhammed( s.a.v) dışındaki bütün peygamberlere inanırlar.