๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 12 Mayıs 2011, 12:40:50



Konu Başlığı: Hz Peygamber in vefatı
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 12 Mayıs 2011, 12:40:50
4- Hz. Peygamber’in Vefatı

Hz. Peygamber’in hastalığının çok ağırlaşması üzerine Üsâme hareket edemedi. Hz. Peygamber’in baş ağrısı ve şiddetli ateşi vardı. Ateş nöbetleri geçirirken dahi Suriye seferinin hazırlıkları ile ilgileniyordu. Hz. Peygamber hastalığı esnasında yaptığı konuşmada “Bir kul ki, Allah onu dünya ile kendine kavuşması arasında bir seçim yapması için muhayyer kıldı, o, Allah’a kavuşmayı tercih etti” buyurdu. Hz. Ebû Bekir bu sözün ifade ettiği anlamı ve o “kul”un Hz. Peygamber’in bizzat kendisi olduğunu anladı ve “Nefislerimiz, mallarımız ve evlatlarımızla sana feda olalım” diyerek ağlamaya başladı. Onun ağladığını gören Hz. Peygamber “Ağlama Ebû Bekir! Arkadaşlık ve malını feda konusunda bana en çok yardımı dokunan Ebû Bekir’dir. Ümmetimden birini dost edinseydim Ebû Bekir’i seçerdim. Lâkin İslâm kardeşliği daha üstündür” dedi. Hz. Ebû Bekir’in kapısı dışında Mescid-i Nebevî’nin avlusuna açılan tüm kapıların kapatılmasını emretti. Bunun sebebini açıklarken de İslâm'a ondan daha faydası dokunan kimse tanımadığını söyledi.[1012]

Peygamberimiz hastalığı esnasında vücudunda hafiflik hissettiği zaman namazı kendisi kıldırır, ağırlık hissedince "insanlara emredin namazlarını kılsınlar" derdi.[1013] Nitekim namaza çıkamayacak derecede hastalanınca namazı Hz. Ebû Bekir’in kıldırmasını emretti. Hz. Âişe, babasının yufka yürekli olduğunu, Kur’an okurken gözlerinden yaşlar boşandığını, Resûlullah’ın makamında durmaya tahammül edemeyeceğini ve bu görevin Hz. Ömer’e havale edilmesini istedi. Fakat Hz. Peygamber ısrarla “Ebû Bekir’e söyleyin, namazı kıldırsın”[1014] buyurdu. Hz. Ebû Bekir’in, Hz. Peygamber’in hastalığı esnasında en az on yedi vakit namaz kıldırdığı rivayet edilmektedir. Son günlerini Hz. Âişe’nin odasında geçiren Hz. Peygamber bir gün öğle üzeri hastalığının biraz hafiflediğini hissetti. Hz. Abbas ve Hz. Ali’nin yardımıyla Mescid’e çıktı. O esnada cemaat namaza durmuştu. Hz. Ebû Bekir onun geldiğini anlayınca çekilip mihrabıkendisine bırakmak istedi.Ancak Hz. Peygamber, yerinden çekilmemesive namaza devam etmesi için işaret ederek Hz. Ebû Bekir’in yanında namaza durdu.

Pazartesi günü sabah namazından sonra Hz. Ebû Bekir Hz. Peygamber'in hastalığının hafiflediğini gördü ve kendisinden izin alarak Sünh mevkiindeki evine gitti. Bazı sahâbîler de işlerine gittiler. O sırada Hz. Peygamber'in hastalığı ağırlaştı. Son nefesini vermeden önce kölelere iyi davranmayı, onları giydirmeyi, yedirmeyi, onlara yumuşak söz söylemeyi ve namaza devam etmeyi tavsiye etti.[1015] Hz. Âişe’nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber vefat etmeden önce hafif bir sesle “Lâ ilâhe illallah, ruh teslimi ne şeymiş” demiş ve güçlükle işitilebilen son sözü ise şu olmuştur: “Maa’r-Refîkı’l-A’lâ” (Yüce Rabbim’le beraber).[1016] Hz. Peygamber bu sözleri söyledikten sonra eşi Hz. Âişe’nin kolları arasında, yerine hiç kimseyi bırakmadan,[1017] 14 Rebîülevvel 11/8 Haziran 632 Pazartesi günü kuşluk vakti ruhunu teslim etmiştir.

Hz. Peygamber’in vefatı Müslümanları derinden üzdü ve mateme boğdu. Hatta öyle ki, onun gerçekten ölüp ölmediğini soranlar, öldüğüne inanmayanlar da oldu. Hz. Ömer kılıcını çekerek Resûlüllah’ın ölmediğini iddia etmiş ve onun öldüğünü söyleyenlerin kellesini uçuracağını söylemiştir. Vefat esnasında Medine’nin Sünh mevkiindeki evinde bulunan Hz. Ebû Bekir derhal gelerek doğruca Hz. Peygamber’in bulunduğu odaya girdi. Yüzünü açıp vefat etmiş olduğunu görünce gözlerinden yaşlar boşandı ve dudaklarından şu sözler döküldü: “Sana her şey feda olsun! Allah’a andolsun ki, ölüme iki kere uğramayacaksın. Mukadder olan ölümü işte tattın, hayatta iken güzeldin, ölümünde de güzelsin”.[1018] Hz. Ebû Bekir bundan sonra odadan çıkarak metin bir şekilde, şaşıran halkı teskin etmeyi başardı. Hz. Ömer’in söylendiğini duyunca onu susturarak konuşmaya başladı. Allah’a hamdettikten ve Hz. Peygamber’e salât ve selâm getirdikten sonra şu târihî konuşmayı yaptı:

“İnsanlar! Muhammed’e tapan bilsin ki Muhammed ölmüştür. Allah’a ibadet edenler O’nun diri ve ölümsüz olduğunu bilirler. Allah Teâlâ buyuruyor ki: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan evvel nice peygamberler gelip geçmiştir. O ölür veya öldürülürse siz gerisin geriye dönecek misiniz? Kim geri dönerse Allah’a bir zarar vermez. Allah şükredenlere mükafatlarını verir”.[1019] Hz. Ebû Bekir’in bu sözleri Müslümanları sakinleştirdi.[1020] Bundan sonra Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer, Hz. Peygamber’in yakın akrabaları ile birlikte, Hz. Peygamber’in cenazesinin bulunduğu odaya girdiler. Bu arada ensarın, aralarından birini halife seçmek üzere Benî Sâide gölgeliğinde toplandığına dair haber geldi. Hz. Ömer, yanına Hz. Ebû Bekir’i de alarak oraya gitti. Yolda Ebû Ubeyde b. Cerrâh da onlara katıldı. Halife seçilen Hz. Ebû Bekir’e ertesi gün Mescid-i Nebevî’de umumî bîat yapıldı.

Hz. Peygamber’in cenazesini Hz. Ali yıkadı. Hz. Abbas, onun oğulları Fazl ve Kusem ile Üsâme b. Zeyd, Hz. Ali’ye yardımcı oldular. Salı günü öğleye doğru yıkanıp kefenleme işi tamamlandıktan sonra Hz. Peygamber’in cenazesi evinde bulunan serîr’in üzerine konuldu. Müslümanlar grup grup odanın alabileceği kadar sayıda, önce erkekler, sonra hanımlar ve daha sonra da çocuklar içeriye girerek imamsız olarak cenaze namazı kıldılar.[1021] Bu arada Hz. Peygamber’in defnedileceği yer hususunda ihtilaf çıktı. Kimisi onun Mescid-i Nebevî’ye, kimisi Bakî Kabristanı'na defnedilmesini söyledi. Hz. Ebû Bekir, “Bir defasında Peygamber’in ‘Ruhu kabzedilen her peygamber ancak öldüğü yere defnedilmiştir’ buyurduğunu işitmiştim”diyerek meseleyi halletti ve onun, vefat ettiği yer olan Hz. Âişe’nin odasına defnedilmesine karar verildi.[1022] Mezarı Ebû Talha el-Ensârî (Zeyd b. Sehl) kazdı. Hz. Peygamber vefat ettiği günün ertesi, yani Salı günü defnedildi. Kabrine Hz. Ali, Fazl b. Abbas, Kusem b. Abbas ve Üsâme b. Zeyd’in indikleri rivayet edilir.

Daha sonraki yıllarda Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer de Hz. Peygamber’in yanına defnedildiler. Aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi Hz. Peygamber’in kabri kıble tarafında olup, Hz. Ebû Bekir’in başı Hz. Peygamber’in omuz hizasına, Hz. Ömer’in başı da Hz. Ebû Bekir’in omuz hizasına gelecek şekilde defnedilmişlerdir.

Kıble

             Hz. MUHAMMED* (s.a.s.)

Doğu      Hz. EBÛ BEKİR*               Batı

      Hz. ÖMER*

Kuzey

Hz. Peygamber’in Kabrinin Ravza-i Mutahhara’daki Duruşu


[1012]    İbn Sa'd, II, 227; İbn Hişâm, II, 649.

[1013]    Makrîzî, s. 542.

[1014]    İbn Sa'd, II, 218, 219 vd.; İbn Hişâm, II, 652.

[1015]    İbn Sa'd, II, 254; İbn Hanbel, III, 117.

[1016]    İbn Abdilber, Dürer, s. 271; Makrîzî, s. 457.

[1017]    İbn Hişâm, II, 653.

[1018]    İbn Sa'd, II, 265-266.

[1019]    Âl-i İmrân Sûresi 144.

[1020]    İbn Sa'd, II, 268 vd.; İbn Hişâm, II, 655-656.

[1021]    İbn Sa'd, II, 290, 291.

[1022]    İbn Sa'd, II, 292-293; Makrîzî, s. 548-549.