๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 12 Mayıs 2011, 13:09:09



Konu Başlığı: Hz Muhammed ve gençler
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 12 Mayıs 2011, 13:09:09
2- Gençler

Hz. Peygamber İslâm'ı tebliğ ederken toplumun yeniliğe açık, idealist ve enerjik kesimini oluşturan gençlerdenbüyük ölçüde destek almıştır. O, tebliğe başladığı ilk andan itibaren kadın - erkek, genç-ihtiyar, zengin-fakir, hür-köle ayırımı yapmaksızın tüm insanları İslâm'a davet etmiştir. Nitekim ilk Müslümanlar incelendiğinde içlerinde toplumun her kesiminden fertlerin yer aldığı görülmektedir. Ancak, bu fertler arasındagençlerin çoğunlukta olduğu bilinmektedir.

Mekke'nin nüfuzlu ve refah içinde yaşayan ailelerine mensup gençler, İslâm'a; yaşlılar, köleler, fakirler, kimsesiz ve zayıf kimselerin duydukları sempati ve ilgiden daha fazla alâka göstermişlerdir. İslâm'ı yayma konusunda Hz. Peygamber'e asıl destek ve yardımcı olanlar gençlerdir. Nitekim ilk Müslümanlardan birkaç kişi, elli yaş civarında, birkaç kişi otuz beş yaşın üzerinde, geri kalan çoğunluk ise otuz yaşın altında bulunuyordu. Mesela genç yaşta İslâm'ı kabul edenlerden Hz. Ali 10, Zeyd b. Hârise 15, Abdullah b. Mes'ud ve Zübeyr b. Avvam 16, Talha b. Ubeydullah, Abdurrahman b. Avf, Erkam b. Ebü'l-Erkam ve Sa'd b. Ebû Vakkas 17, Mus'ab b. Umeyr 18-20, Abdullah b. Ömer 13, Câfer b. Ebû Tâlib 22, Osman b. Huveyris, Osman b. Affan, Ebû Ubeyde ve Hz. Ömer 25-31 yaşlarında idiler. Bunların dışında genç yaşta İslâm'ı kabul eden pek çok şahıs mevcuttur. Bunlar arasından İslâm'ın Mekke ve Medine dönemlerinde ve Hz. Peygamber'in vefatından sonraki zamanlarda çok önemli fonksiyonlar üstlenen şahıslar yetişmiştir. İçlerinden devlet başkanları, valiler, hakimler, öğretmenler ve ülkeler fetheden komutanlar çıkmıştır.

Bu gençlerin faaliyetlerine örnek olmak üzere, Hz. Peygamber'e evini tahsis eden ve 17 yaşında İslâm'ı kabul etmiş olan Erkam b. Ebi'l-Erkam'ın İslâm'ın ilk yıllarında üstlenmiş olduğu role burada temas etmek istiyoruz. Peygamberliğinin ilk yıllarında Hz. Peygamber'in Erkam'ın evindeki faaliyetlerinin önemli bir merhale teşkil ettiği görülmektedir. Bu ev, tebliğ faaliyeti için son derece elverişli idi. Kâbe haremine dahildi. Safâ tepesinin eteğinde bulunuyordu. Hac ve umre maksadıyla dışarıdan gelenlerle dikkati çekmeden burada temas kurma imkanı vardı. Ayrıca Mekkeli Müslümanlar da Erkam'ın evine kolayca gelip gidebiliyorlardı. Hz. Peygamber burada bir yandan sahâbeye dinî bilgiler öğretiyor; diğer yandan İslâm'a davet görevini yerine getiriyordu. Bu evdeki faaliyetler sonucu birçok kişi İslâm'a girmiştir. Hz. Ömer burada Müslüman olanların sonuncusudur. Dârülerkam'ın merkez olarak kullanılması, ilk Müslümanların İslâm'ı kabul tarihlerine bir esas teşkil etmiştir. Nitekim tarihçiler, ilk sahâbîlerin Müslüman oluşlarını, "Resûlüllah'ın Dârülerkam'a girmesinden önce-sonra", "Dârülerkam'da iken" şeklinde tarihlendirilmiştir.

İslâm'ın ilk yıllarında büyük hizmeti geçen gençlerden biri de Hz. Ali'dir. Onun gençliğindeki faaliyetleri herkes tarafından bilinmektedir ki, ün kazandığı kahramanlıklarını gençliğinde, 20 ilâ 30 yaşları arasında gerçekleştirmiştir.

Gençlerin, Mekke döneminde İslâm'ın Arap Yarımadası'nın dışında tanınmasında da önemli faaliyetleri olmuştur. 25 yaşlarında iken Habeşistan'a hicret eden Câfer b. Ebû Tâlib'in, İslâm'ı savunmak üzere Habeşistan hükümdarının, Hristiyan din adamlarının ve saray erkanının huzurunda yaptığı konuşma, edebî yönden ve muhtevâ açısından tarih kitaplarımızı süslemektedir.[804]

Dârü'l-Erkam'da iken Müslüman olan Mus'ab b. Umeyr, I. Akabe Bîatı'ndan sonra Hz. Peygamber tarafından Medine'ye öğretmen olarak gönderildi. O sırada 25 yaşlarında bir genç olan Mus'ab b. Umeyr'in faaliyetleri sonucunda pek çok Medineli Müslüman oldu. Hepsinden önemlisi Üseyd b. Hudayr ve Sa'd b. Muaz gibi iki nüfuzlu kabile reisinin İslâm'a girişini sağladı. Meşhur tarihçi İbnü'l-Esîr, Mus'ab'ın bu faaliyetinin, İslâm'ın yayılmasına yaptığı katkıya vurgu yapmaktan kendini alamaz.[805]

 Medine döneminde de gençlerin faaliyetleri dikkat çekmektedir. Burada Zeyd b. Sâbit'in faaliyetlerine temas etmek yerinde olacaktır. Hz. Peygamber tarafından komşu hükümdar, emîr ve Arap kabilelerine gönderilen mektupların çoğu Zeyd b. Sâbit'in kaleminden çıkmıştır. Keza o, komşu ülkelerden gelen mektupları tercüme etmek ve cevap yazmak için Hz. Peygamber'in emriyle İbranice ve Süryanice öğrenmiştir. İyi bir miras bölüştürücüsü olduğu için savaşlarda ele geçen ganimetlerin taksimine de o memur edilmiştir. Vahiy katipleri arasında yer alan Zeyd, Hz. Peygamber vefat ettiğinde 21 yaş civarında bulunan Zeyd, Hz. Ebû Bekir döneminde Kur'an-ı Kerim'i cem'etmekle görevlendirilmiş ve bu görevi başarıyla yerine getirmiştir.[806] Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'i cem'eden bu sahâbînin, böylesine ciddi ve önemli bir faaliyeti gerçekleştirdiği sıralarda 22 yaş dolaylarında olması, İslâm'ın ilk döneminde gençlerin ne derece büyük rol oynadığını ortaya koymaktadır.

İslâm hukukunda kıyasın şer'î delillerden biri ve ictihadın meşrû olduğuna dair Hz. Peygamber döneminden bir olay nakledilir. Buna göre Hz Peygamber Muaz b. Cebel'i Cened'e kadı ve öğretmen olarak gönderirken, kendisine bir dava getirildiği zaman neye göre hüküm vereceğini sorar. Muaz "Allah'ın kitabına göre hüküm veririm" der. Hz. Peygamber "O'nda bir hüküm olmazsa neye göre verirsin?" diye sorar. Muaz "Resûlüllah'ın sünnetine göre hüküm veririm" der. Hz. Peygamber "Eğer Resûlüllah'ın sünnetinde de hüküm bulamazsan ne yaparsın?" deyince Muaz "Kendi görüşüme göre hüküm veririm" der.Hz. Peygamber onun bu cevabından son derece memnun olur.[807] Muaz'ın, Hz. Peygamber tarafından Yemen'e gönderildiği esnada yaşlı başlı bir insanolduğu düşünülebilir.Halbuki Muaz o tarihte 26-27 yaşlarında bulunuyordu.

Hz. Peygamber vahiy katiplerini genellikle gençler arasından seçmiş; gençlerin fetvâ vermesine müsade etmiş; onlardan öğretmenler tayin etmiştir. Hz. Peygamber gençleri asla istismar etmemiştir. Onları muhtemel tehlikelerin kucağına atmaktan kaçınmıştır. Onların heyecanını istismar etme cihetine kesinlikle gitmemiştir. Gençleri çoğu yaşlı sahâbîlerden oluşan ordulara komutan tayin etmiştir. Çoğu savaşlarda sancağı bizzat kendisi gençlere vermiştir. Mesela Tebük Seferi'nde sancağı Zeyd b. Sâbit'e, Bedir'de Hz. Ali'ye, vermiştir. 18 yaşlarında olan Üsâme b. Zeyd'i Suriye'ye gönderdiği orduya komutan tayin etmiştir.

Hz. Peygamber'in kendi gençliği de, hayatının takdir edilecek ve örnek alınacak dönemlerindendir. Hz. Peygamber gençliğinde, 25 yaşlarında iken Mekke'de sadece "el-Emîn" diye anılıyordu. Hz. Peygamber'in çevresine, arkadaşlarına bağlılığı, dostluğa verdiği önem ve doğruluğu gençler için örnektir.

Hz. Peygamber, 20 yaşında iken Hilfülfudûl cemiyetine katılmıştı. Bu suretle Mekke'nin emniyetinin sağlanmasına henüz genç iken katkıda bulunmuştu. Bu hareketiyle haksızlığa karşı olduğunu göstermişti. Hz. Peygamber toplum içinde meydana gelebilecek tefrikaları önlemeye çalışırdı. Gençler de onun bu vasfını örnek almalı, tefrikaya fırsat vermememeli ve tefrikaya alet olmamalıdırlar. Yetişkinler de gençleri tefrikaya alet etmemelidirler.

Hz. Peygamber,kıyamet gününde arşın gölgesi altında mutlu olacaklar arasında, gönlü Allah'a bağlı, severek Allah'a ibadet eden gençleri de saymıştır.[808] Onun için gençler dinin en iyi gençlikte yaşanacağının bilincinde olmalıdırlar.

Gençlik deyince sadece erkek çocuk akla gelmemelidir. Bir toplumda gençlerin yarısını genç kızlar oluşturur. İslâm'ı ilk kabul edenler arasında genç kızların ve kadınların önemli mevkii vardır. Hz. Peygamber'in kız çocuklarına özel itina gösterdiği bilinmektedir.

Hz. Peygamber'in İslâm kardeşliğine verdiği önem gençlere örnek olmalıdır. Birbirinin düşüncelerine saygılı olmalıdırlar. Gençler ayrıca Hz. Peygamber'in istişâreye verdiği önemden ders almalıdırlar. Başkalarının, büyüklerin tecrübelerinden, birikimlerinden istifade etmelidirler. Hz. Muhammed (s.a.s.), peygamber olduğu halde, başkalarına danışmış, kendisini istişare müessesesinin dışında tutmamıştır. Hatta istişare ona Allah Teâlâ tarafından emredilmiştir. Çünkü herkesin herşeyi bilmesi mümkün değildir. Bazıları, bazı şeyleri daha iyi bilirler. Diğerleri de onların bilgi ve tecrübesinden istifade ederler.

Hz. Peygamber'in sağlığı korumaya verdiği önem, gençler için bir örnektir. O, sağlığın korunmasını ve hastalanmadan önce sağlığın değerinin bilinmesini istemiştir.[809] İnsan sağlığına zararlı olan pek çok alışkanlığa, mesela sigara, içki ve kumara, gençlik döneminde alışılır. Gençler bu konuda dikkatli olmalıdırlar. Büyükler de bu hususlarda gençlere kötü örnek olmamalıdırlar. Eve sürekli sarhoş gelen bir baba,çocuğunu içkinin kucağına düşmekten kurtaramaz.

Hz. Peygamber aile yapısının sağlamlaştırılmasına büyük önem vermiştir. Aile bireylerinin karşılıklı görevlerini açık açık belirttiği sayısız sözleri vardır. Bu sözlerinin yanısıra, mutlu ve huzurlu bir aile ortamının gerçekleşmesini temin için temel esasları yaşayışı ile de göstermiştir. Böyle bir ortamın, gencin ruh ve beden sağlığı açısından önemli olduğu asla unutulmamalıdır. Sağlıklı aile olmadan sağlıklı gençlik olamayacağı bellidir. Aile büyükleri, gençlerin ileriki hayatında örnek alabilecekleri örnek bir hayat tarzı sergilemelidir. Aile bireyleri arasındaki olumsuz ilişkiler çocuklara ve gençlere yansıtılmamalıdır.

 Hz. Peygamber ihtiyarlıktan önce gençliğin kıymetinin bilinmesini istemiştir. Çünkü gençlik çağı değerlendirilmezse faturası ağırdır. Bu, gencin iyi bir eğitim alması ve hayata hazırlanması için önemli olduğu kadar, Allah'a karşı görev ve sorumluluğu açısından da önemlidir. Halk arasında çok sık olarak "gençliğini yaşamak" tabiri kullanılır. Ancak gençliğini yaşamak demek, birtakım arzuların peşinde koşmak anlamına gelmemelidir. Çünkü ibadetin yaşı ve sınırı yoktur. Büluğ çağından itibaren herkes mükelleftir. Üstelik ölümün ne zaman geleceği de belli değildir.

Gençlerin eğitiminde yetişkinlere de görevler düşmektedir. Yetişkinlerin kuracağı sıcak ve mutlu bir aile yuvasında Hz. Peygamber'in aile fertlerine karşı tutumu gençlere hem teorik açıdan öğretilmeli ve hem de genç bizzat kendisi, bunun uygulamasına aile içinde tanık olmalıdır.[810]


[804]     İbn Hişâm, I, 336-337.

[805]     İbnü'l-Esîr, Üsd, V, 182.

[806]     İbn Hanbel, I, 10; Buhârî, VI, 98-99.

[807]     Ebû Dâvud, IV, 18.

[808]     Buhârî, I, 160-161.

[809]     Buhârî, VII, 170.

[810]     Mehmet Aydın, "Gençlik ve Din", Gençlik ve Din, Ankara 1998, s. 219-258.