๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 19 Mayıs 2011, 12:24:25



Konu Başlığı: Ekonomik durum
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 19 Mayıs 2011, 12:24:25
4- Ekonomik Durum

Arabistan’ın ekonomik hayatı tabiat şartlarına, kabilelerin yaşayış tarzlarına bağlı olarak genellikle hayvancılık, tarım ve ticaret üzerine dayanmaktaydı. Hayvancılık özellikle bedevîlerin temel geçim kaynağıydı. Onlar besledikleri deve, koyun ve keçi gibi hayvanlardan çok yönlü istifade ederlerdi; etini yer, sütünü içer, yününden elbise ve çadır yapar, ihtiyacından fazlasını satarak diğer zaruri ihtiyaçlarını karşılarlardı. Bedevîlerin servetleri sahip oldukları deve ve davar sürüleriyle ölçülürdü. Tarım ve ticaretle uğraşan hadarîler de, bedevîler kadar olmamakla birlikte, kervanlar için gerekli olan deve, bunun yanında koyun ve az sayıda at ve sığır beslerlerdi. Deve, diyet ve mehir gibi hususlarda ölçü birimi idi. Arap atı da fizîki yapısının güzelliği; dayanıklılığı, zekası ve sahibine bağlılığı ile meşhurdur. Akınlarda ve savaşlarda özellikle aranırdı.

Tarım, Arabistan’ın geçim kaynakları arasında önemli bir yer işgal ediyordu. Düzenli yağış alan Yemen toprakları çok verimliydi; bundan dolayı Yemen’e yeşil toprak (el-Arzu’l-Hadrâ) denir. Bu bölgede yağmur sularından daha çok faydalanmak için barajlar yapılmıştı. Buğday üretimi ile meşhur olan Yemen’in dışında verimli ve ziraate elverişli topraklar Taif, Medine, Necid, Hayber... gibi bölgelerde bulunuyordu. Basra Körfezi bölgesindeki toprakların çoğu tarıma elverişli idi. Yemâme bölgesi, yarımadanın tahıl ambarı idi. Yerleşik hayat yaşayan kabileler içinde geçimlerini tarıma dayalı olarak sürdürenler tahıl, meyve, hurma ve sebze yetiştirirlerdi. Hicaz hurma, Taif de üzüm üretimi ile meşhurdu.

Bazı şehirlerde tarımdan başka, o zamanın standartlarına göre küçümsenemeyecek ölçüde atölye ve tesisler mevcuttu. Başlıca sanayi dalları arasında dokumacılık, demircilik, dericilik, şarap üretimi, kuyumculuk ve ıtriyatçılık (parfüm üreticiliği) sayılabilir.

Arabistan’da tarım ve hayvancılıktan daha önemli bir gelir kaynağı ise ticaret idi. Yemenliler çok eski tarihlerden beri ticaretle uğraşırlar, Hindistan ve Güney Afrika sahilleri ile Ortadoğu arasında ticârî faaliyetlerde bulunurlardı. Kuzeyde Nabatîler de tüccar idiler. I. yüzyıldan itibaren Hicaz Arapları ticarette Yemenlileri geride bıraktılar. Hicaz Arapları Yemen’den ve Habeşistan’dan aldıkları malları Suriye, Mısır ve İran’a götürerek satıyorlar; kuzeyden aldıkları malları da güneye götürüyorlardı. Tarıma elverişli olmayan Mekke’de yaşayan Kureyş kabilesi ticaretle uğraşıyordu. Kureyşliler aslında Arabistan’ın çeşitli yerlerinden hac ve umre için gelenlerin ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için de öteden beri ticari faaliyetlerde bulunuyorlardı. Bu bakımdan Mekke’nin hem dinî ve hem de ticarî bir merkez olduğunu daha önce de belirtmiştik. Mekke, Yemen’den Akdeniz’e, Basra Körfezi'ne ve Doğu Arabistan’daki bölgelere ve Cidde’ye giden ticaret yollarının kavşak noktasında bulunuyordu. Kusay b. Kilâb’ın torunları olan Hâşim, Abdüşems, Nevfel ve Muttalib; Bizans, Habeşistan, İran ve Yemen hükümdarlarıyla siyâsî ve ekonomik ilişkiler kurarak ticarî antlaşmalar yapmışlar ve Kureyş kervanlarının bu ülkelerin topraklarında rahatça seyahat etmelerini temin etmişlerdir.

Kur’ân-ı Kerim’de bildirildiği gibi[25] Kureyşliler, kış ve yaz mevsimlerinde olmak üzere yılda iki kez seyahat (Rihlateş’-Şitâi ve’s-Sayf) tertipliyorlardı; kervanları kışın Yemen’e, yazın da Suriye’ye sevkediyorlardı. Kureyş'in kış ve yaz seyahat sistemini ilk tertipleyen, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in büyük dedesi Hâşim b. Abdümenâf’tır. O aynı zamanda Bizans İmparatoru ile ticarî antlaşma yapmıştır. Kış ve yaz ticaret yolu Yemen’deki San’a şehrinden başlayarak Taif, Mekke, Yesrib, Hayber, Hicr, Tebük, Maan, Teymâ, Mûte ve Busrâ üzerinden Şam’a ulaşırdı. Bunun dışında kuzeye doğru Kızıldeniz sahilini takip ederek Akabe Körfezi'ndeki Eyle üzerinden Akdeniz sahiline, Gazze’ye ulaşan bir yol daha vardı. Ayrıca Mekke’yi İran, Irak ve Bahreyn’e bağlayan yollar da mevcuttu. Kureyş kervanları Yemen’den parfüm, zamk, işlenmiş kereste, fildişi, kaplan postu, altın, mücevher, akik, çeşitli madenler, silah ve baharat alırlardı. Bu malların bir kısmı da Endonezya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan getiriliyordu. Malları kuzeye götüren kervanlar, dönüşte buğday, zeytin, zeytinyağı, bakliyat, ipek kumaş ve kap kacak taşırlardı. Habeşistan ve Bahreyn’den dönen kervanlar ise fildişi, mercan, inci, dokuma, altın ve gümüş getirirlerdi. İslâm'ın doğduğu sırada Kureyş'in yaz ve kış seyahatleri Hâşim ve kardeşlerinin tanzim ettiği biçimde devam ediyordu. Arabistan’da seyahat eden kervanlar sürekli yağmalanma tehlikesi ile karşı karşıya kalırken, Kureyş kervanlarına dokunulmazdı. Yol kesiciler, bilmeden Kureyş kervanlarına saldırırlarsa, onların Harem bölgesi sakinleri olan Kureyş'ten olduklarını öğrenir öğrenmez serbest bırakırlar ve mallarını iade ederlerdi. Bu hususa Kur’ân- Kerim’de işaret edilmektedir: “Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken bizim (Mekke’yi) güven içinde kutsî bir yer yaptığımızı görmediler mi”?[26]

Hicaz Araplarının kendilerine mahsus paraları yoktu. Para birimi olarak Dinar (Bizans’ın altın parası) ile Dirhem (İran ve Yemen’in gümüş paraları) kullanılıyordu.

Arabistan’ın çeşitli yerlerinde panayırlar kurulurdu. Bunların en meşhurları şunlardır: Dûmetülcendel, Muşakkar, Suhâr, Debâ, Mehre (Şıhr), Aden, San’a, Taif ve Nahle arasındaki Ukâz, Zülmecaz, Hayber’de Netât, Yemâme’de Hecer, Hadramut’te Râbiye, Suriye’de Ezriât ve Busrâ. Bu panayırların Önemli bir kısmı haram aylarda kurulmakla beraber, diğer aylarda kurulanlar da vardı. Panayırlar beş ile otuz gün arasında değişen farklı sürelerde faaliyetlerini sürdürürlerdi. Bu panayırlar, Arapların ekonomik hayatında olduğu kadar sosyal hayatında da önemliydi. Kabileler arası problemler burada çözülürdü. Panayırların en önemlisi, uluslararası mahiyette ve aynı zamanda edebî bir kongre olan Ukâz idi. Burada edebî sohbetler yapılır, şairler en güzel şiirlerini burada okur ve beğenilenler Kâbe duvarına asılırdı. Araplar bu panayırlar sayesinde çeşitli kabilelerin örf ve âdetleri hakkında bilgi ediniyorlardı. Görüldüğü gibi, Câhiliye döneminde siyâsî birlikten yoksun olan Arabistan’da ekonomik açıdan birlik göze çarpmaktadır.[27]


25. Kureyş Sûresi 1-5.

26. Ankebût Sûresi 67.

27. Hamidullah, "el-Îlâf veya İslam'dan önce Mekke'nin İktisâdî-Diplomatik Münasebetleri", çev. İsmail Cerrahoğlu, A. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, IX, Ankara 1961, s. 213-222; Abdülkerim Özaydın, "Arap", DİA, III, 322-324; Ebû Şühbe, I, 98-102.