๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hukuku İslamiye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 18 Mart 2010, 20:22:53



Konu Başlığı: Vakiflara ait tamirat ve insaata, sarfiyata, istidaneye vs. mahsus
Gönderen: Ekvan üzerinde 18 Mart 2010, 20:22:53
(DÖRDÜNCÜ BÖLÜM)

VAKIFLARA AİD TAMİRAT VE İNŞAATA,
SARFİYATA, İSTİDANEYE, CİHETLERE, VAZİFELERE MAHSUS UMUMİ MALÛMATI HAVİDİR.



İÇİNDEKİLER : Vakıflara aid tamirat ve inşaat. Bir vakfa aid varida­tın başka bir vakfa sarf ve naklinin caiz olub olmaması. Vakıflar İçin istida-ne. Cihetlerin tevcihi. Cihetlerde istinabenin ve ferağın cereyanı. Cihetlerin muattal bırakılması. Vazifelerin aksamı ve mürtezikaya vakfın gailesinden vazifelerinin nasıl verileceği. [20]

Vakıflara Aid Tamirat Ve İnşaat



615 - : Vakıfların tamiratı vazifelerden mukaddemdir.

Binaenaleyh tamire muhtaç bulunan bir vakfın gailesi, evvelâ tamirine sarf edilir. Tamir yapılmadıkça vazifelere bîr şey verilmez. Vâkıf tarafından bu husus, şart edilmiş olsun olmasın müsavidir. Şayed mütevelli, gaileyi va­zifelere sarf edib de tamir için bir şey kalmazsa vazifelere sarf ettiği meb­lâğı zamin olur. Çünkü vâkıfın maksadı, vakfının devamiyle gailesinin müeb-beden sarf edilmesidir. Bu maksadı ise tamir İle kabil olabilir. Bu halde ima­ret ciheti iktizaen meşrut bulunmuş olur. Artık mütevelli, tamiri takdim et­meyince vâkıfın iktizaen olsun şartına muhalefet etmiş, kendisine mevdu olan emanete teaddîde bulunmuş, âdeta müvekkilinin enirine muhalefet eden bir vekil hükmünde bulunuvermişdir. Hidaye, Ankaravî HâmişJ.

616 - : Bir vakfın gailesi bir camii şerifin yalnız imam ve hatibine meş­rut bulunsa bu gaile, o camiin tamirine sarf olunamaz. Feyziyye.

Bir de imam, müezzin, ferraş, medrese müderrisi gibi hizmetlerinin mu-attaliyyetî zararı beyyini müsteizim olan hademei hayrat, imarete mülhak­tırlar, ki bunlara «erbabı şeair» denir.. Binaenaleyh bir mescid. tamire muh­taç olub gailesi hepsine kifayet etmediği gibi bu hademeye vazifeleri veril­mediği takdirde mescidin tatili lâzım gelecek olsa galiden bunların vazifeleri kesilemez. Belki gaile, tamirat ile beraber bunların vazifelerine - imkân nisbetinde - sarf edilir. Fakat hizmetlerinin devam etmemesinde zararı beyyin olmayan sair bir kısım hademeye bu tamir esnasında bir şey verilmez. Tenkihi Hâmiüı.

617 - : Gailesi fukaraya veya vâkıfın evlâdına meşrut olan bir vakıf haraba yüz tutunca mütevelli gailesinden evvelâ tamiratım yapar, sonra bir şey kalırsa anı da fukaraya veya evlâdı vâkıfa sarf eder, yoksa fukara ve­ya vâkıfın evlâdı, buna muhalefet ederek gailenin tamamını aramızda ikti-sam ederiz diyemezler. Mülteka, Damad.

618 - : Medrese, mekteb gibi vakıf bir mahal, tamire muhtaç olduğu halde gailesi bulunmasa tamirine kâfi bîr mikdarının kiraya verilerek bede­liyle tamirini yapmak caiz olur, Mecmuai Cedide.

619 - : Süknası meşrut olan bir vakıf akar, tamire muhtaç oldukda bakı­lır. Eğer bu akarın gailesi vakıf dan tamir edilmesi vâkıf tarafından şart kılın­mış ise bu akar, vakfın gailesinden tamir edilir, çünkü vâkıfların bu gibi şartlarına riayet icab eder. Ve eğer vâkıf tarafından böyle şart edilmemiş veya cart edilmiş ise de vakıfda gaile bulunmamış olursa bu akarı onun meş­rutun îehi kendi malından teberrüan tamir eder.

Şayed meşrutun lehin tamire iktidarı olmaz, veya olur da tamirden kaçı­nırsa hâkim, o akarı mütevellisinin marifetiyle kirasına mahsuben tamir et­mek ü-zeıc başkasına kiraya verir, tamir masraf ´kiradan ödenince bu akar yine meşrutun lehine iade edilir. Şerhi Vatı

620 - : Süknası meşrut bir vakıf akarda meşrutun lehi kendi mâlinden badana ve saire gibi meremmeti müstehleke kabilinden bazı tamirler yapsa bunlar her halde vakfa teberru olmuş olur. Çünkü bu gibi aynini ahz etmek mümkün veya vakfa zarardan hali olmayan şeyler, helak olmuş sayılır.

Fakat bir oda1 ilâvesi gibi meremmcü gayri müstehleke kabilinden bir şey ise bu kendisinin malı olur. vefatında da vârislerine mevrus olur.

Bu hr.ide o akar, bu meşrutun lehin vefatından sonra başka bir zata tev­cih edilince o zat, bu ilâve edilen binanın kıymetini müteveffanın vârisleri­ne vurı´î d binaya mâlik olur. Fakal bunu vermekden imtina etdiği takdirde o akar, ücretinden o binanın kıymeti temin ve tamamen vârislere ita edilin­ceye kadar hâkim tarafından başkasına kiraya verilir, badehu o zata iade ve tesüm olunur. Yoksa bu zat, o binanın hedm ve kal´ına razı olamaz. Is´af, Bahri Raik. C4ÛH) inci meseleye müracaat!.

621 - : Süknası iki kimse arasında müşterek bir vakıf hane harab ol­makla bunların biri tamirden imtina edib diğeri hâkimin emriyle kendi ma-iından tamir eylese bu masrafını istifa etmedikçe diğeri bu hanede sakin olamaz. Abdurrahim fetâvası.

622 - : Bîr vakfın müsteciri, mütevellinin emriyle vakıfda tamirat ya-

pınca bakılır: Bu tamirat, damın kiremitlerini aktarmak, mecurun ıslahına ve halelden vikayesine aid şeyler ise masrafını vakfın gailesinden olmak üze­re mütevelliden alabilir. Velev ki mütevelliden alması şart edilmiş olmasın. Fakat me´cur hanenin fırını tamir etmek, pislik çukurunu boşaltmak gibi mü-cerred müstecirin menafiine aid ise masrafını vakıfdan alamaz. Meğer ki al­ması şart edilmiş olsun. Tenkihi Hamîdi, Hayriyye.

623 - : îcareteynli bir vakıf yerin taksimi mümkün olmadığı veya vakıf hakkında muzir bulunduğu halde haraba yüz tutmakla hissedarlardan biri kirasına mahsuben malından tamir etmek, isteyib de diğer hissedarlar buna razı olmasalar, tamir etmek isteyen hissedar, hâkime müracaat eder. Hâkim rîe mütevellinin re´yile bu tamire ve masrafının kirasından istifasına izin ve­rirse o hissedar, yapacağı tamir masrafından sair hissedarlara isabet eden mikdarı istif edinceye kadar bu akarı kiraya verib bedelini alabilir.

624 - : îcareteynli bir vakıf akarı, hissedarlarından biri diğerlerinin emri hâkimin izni olmaksızın kendi malından para sarf ederek tamir etse´ müteberri olmuş olur.

Binaenaleyh diğer hissedarların hisselerine isabet eden masrafı anlar­dan isteyemez. Fakat hissedarların emirleri ve kendilrine rücua muvafaket-leri ile veya görülen lüzumuna mebni hâkimin izniyle tamir etdiği takdirde anların hisselerine isabet eden masrafı kendilerinden isteyebilir. Nefakatü´´-hüiâsa.

625 - : Bir vakfın bizzat ayninden vücude gelen hâsılat, meselâ : mür:-hedim bir vakfın ankazı, o vakfın imaretine sarf edilir, m ür tezi kasın a sarf çdilemez. Çünkü bu, gaile kabilinden değil, mevkufun rakabesi cümlesindendir.

626 - : Vakıf müsakkafatın kadim vaziyetini tağyir caiz değildir. Me­ğer ki tağyir için bir zaruret ve vakıfça bir menfaat tahakkuk etsin. O tak­dirde hâkimin re´yi ve mütevellinin izniyle tağyiri caiz olur.

Meselâ : îcareteynli bir vakıf han, pek büyük olub zaman itibariyle ken­disinin hali hâzırından kira ile istifade kabil olmasa da küçük kısımlara ay­rılması ve bazı odalarının dükkân ittihaz edilmesi, maslahata muvafık, vak­fı için faideli olduğu tahakkuk eylese bu hanın kadim vaziyetini bu veçhile ıslah etmesi için mutasarrıfına mütevellisi tarafından hâkimin reyüe izin ve­rebilir.

627 - : Vakıf bir mezreayı mezreahkdan çıkararak üzerinde binalar, dükkânlar ve saire inşasiyle kiraya vermek caiz olmaz. Belki mezrea ola­rak istiğlâl olunması lâzım gelir. Fakat böyle vakıf arazi, beldenin hanele­rine bitişik olub da üzerinde bina veya dükkân inşa edilmekle intifa edilme­si, vakıf ve fukara hakkında ekin ekmek, ağaç dikmek suretiyle intifadan daha faideli bulunsa mütevelli, vakfın maliyle onda ebniye inşa ve icar ede­bilir. Bezzaziyye.

628 - : Bir kimse mütevellisi bulunduğu bir vakıf arşa üzerine bir bina yapınca veya dikince bakılır : eğer vakfın malından yapmış ise bu bina ve­ya ağaç da vakıf olmuş olur. Gerek nefsi için veya vakıf için yapdığım söy-liyerek işhadda bulunmuş olsun olmasın müsavidir. Ve eğer kendi malından yapmış ve binaya veya ağaç diğmeğe başlıyacağı zaman kendi nefsi için yapdığım söyliyerek işhadda bulunmuş ise bina veya ağaç kendisinin olur. Fakat bina veya ağaç dikme zamanında işhad etmeyib sükût eylemiş ise bi­na ve ağaç vakfın olur.

Bir de bu hususda mescidler müstesna bir halde bulunur. Şöyle ki : bir mescidin harimine dikilecek ağaçlar, işhad bulunsun bulunmasın her halde mescide aid olur. Çünkü hiç bir kimse kendi nefsi için mescide ağaç dike­mez. Rriüi Muhtar.

629 - : Bir kimse kendi vakfının mütevellisi olduğu halde kendi malın­dan o vakıf üzerinde bir bina yapsa ağaç dikip yetiştirse bunlar, kendisinin malı olmuş olur, vefatında vârislerine intikal eder. Velev ki bina ve dikme zamanında bunları kendi nefsi için yapdığım söyliyerek işhadda bulunmuş olmasın. Kadıhan. [21]

Bir Vakfa Aid Varidatın Başka Bir Vakfa Sarf Ve Nakli­nin Caiz Olub Olmaması :



630 - : Cihetleriyle vâkıfları müttehid olan iki vakıf dan birinin fazla varidatını, gailesine zaaf arız olan diğer vakfın masarifine sarf etmek caizdir.

Meselâ bir kimse vakf etmiş olduğu bir medresenin tamiratı için bir akar, bu medresenin müderrislerinin vazifeleri için de diğer bir akar vakıf ve şart etdiği halde meşrut akarın gailesine bilâhare zaaf arız olub vazife­lere kifayet edemez olsa tamirata meşrut olan akarın gailesi fazlasından be vazifele; -arf edilebilir. Çünkü bunlar, .bir şey gibidirler. Dürri Muhtar.

631 - : Cihetleri muhtelif olan iki vakıfdan birinin bir cihete meşrut olan gailesini, diğer vakfın masarifine sarfetmek caiz değildir. Velev ki vâ­kıfları müttehid olsun. Şaye3 mütevelli, sarf edecek olursa zamin olur.

Meselâ : bir kimse vakıf etdiği iki medreseden her birinin masrafı için bir akar vakf etmiş olsa bu medreselerden birinin akarının gailesi, diğer medresenin masrafına sarf edilemez.

Kezalik bir kimse bir mescid ile bir mekteb yapmış olsa bunlardan bi­rine vakıf etmiş olduğu akarın gailesi, diğerine sarf edilemez.

Kezalik bir kimse biri süknaya, diğeri istiğlâle mahsûs olmak üzere flri menzil vakf etmiş olsa bunlardan birinin gailesi, diğerine sarf edilemez.

Kezalik iki kimseden her biri bir mescid yapmış oîsa birine meşrut aka­rın fazla varidatı, diğerine sarf edilemez. Dürri Muhtar, Reddi Muhtar.

632 - : Hayır müesseselerinden biri harab ve kendisinden istiğna hâsıl olunca varidatı, amn cinsinden olub varidatı az ve kendisine en yakın bulu­nan diğer bir hayır müessesesine hâkimin reyile sarf olunabilir.

Meselâ : vakıf bir imarethane harab olub müstağna anh bir hâle gelse vakıfakaratmın gailesi, amn yakinindeki diğer bir imarethaneye sarf edile­bilir.

Kezalik bir dere üzerinde bulunan vakıf bir köprü, o vadideki sulann geçilib başka bir dereye akmasiyle müstağna anh olub o diğer derenin köp­rüsü tamire muhtaç bulunsa bakılır : Eğer bu ikinci köprü de âmmeye aid olub birinci köprüye kendisinden daha yakın ve âmmeye aid bir köprü bu­lunmazsa o birinci köprünün varidatını, bu ikinci köprüye sarf etmek caiz olur. Hindiyye.

633 - : Kiraya verilib gailesi bir cihete sarf edilmek üzere vakf edilmiş olan bir mahal, harab olsa, imamı Muhammede göre de vâkıfının mülküne avdet etmez, belki bunun yalnız ankazı avdet eder. Fetva bu veçhiledir. Ar­sası yine vakıf olarak kalır, çünkü bu arsadan velev az bir kira ile intifa edilmesi mümkündür. Reddi Muhtar.

634 - : İstiğlâle mahsus olmayan vakıf bir bina veya vakıf bir havz ha­rab olub da tamiri mümkün olmamakla müstağna anh bir hâle gelse bunla­rın yerleriyle nakazı, îmam Muhammede göre vâkıflarına veya vârislerine aid olur. Bunlar Tnaîûm ve mevcud olmayınca o vakıf yerler; lûkata hük­münde olarak fakirlere tesadduk edilir. Fakirler de bunları satarak seme-niyle intifa ederler. Hindiyye. îmam Ebu Yusüfün muhtar olan kavli ise bu­na muhaliidir. [22]

Vakıflar İçin İstidanenin Caiz Olub Olmaması



635 - : Bir vakıf namına istidanede bulunmak, yani ödünç para almak, veya veresiye bir mal satın almak caiz değildir. Meğer ki vakfın maslahatı için bu istidaneye ihtiyaç görülsün.

Söyle k: : bir vakfın akarı tamire muhtaç olduğu halde gailesi filhal mevcud bulonmasa bakılır :. eğer ihtiyaç halinde mütevellinin istidanede bu­lunması, vâkıf tarafından vakfiyyesinde zikr edilmiş, ise mütevelli, kendi kendine istidanede bulunarak vakfın tamiratına sarf edebilir. Fakat böyle bir şey zikr edilmemiş İse istidane hâkimin iznine tevakkuf eder, Binaena­leyh mütevelli, hâkimin reyini istihsal etmedikçe istidanede bulunamaz- Ten-kini Hâmidî, Reddi Muhtar.

Mezhebrie mutemed olan budur. Fakat bazı ulemaya göre mütevelli, zaruret tahakkuk edince hâkimin izni olmaksızın da istikrazda. bulunabilirbahusus hâkim, uzak bir mahalde bulunub da kendisine müracaat müteazziı olursa. Haniyye, Hayriyye.

636 - : Müstegaliâtı tamire muhtaç olub filhâl gailesi mevcut bulunma­yan bir vakıf için rıbıhsız = faizsiz olarak istidane mümkün oldukça rıbıh ile istidane cihetine gidilemez. Fakat rıbıhsız istidane kabil olmayınca hâki­min emriyle ve muamelei §eriyye veçhile istidane caiz olur.

Binaenaleyh mütevelli, böylece istidane etdiği meblâğı vakfın tamirine kadri maruf olarak sarf edince bu meblâğ ile muayyen rıbhını - mukrize vermek için - bu vakfın müstakbel gailesinden istifa edebilir. Kendisi he­nüz istifa etmeden vefat edince vârisleri bunu biTisbat istifaya müstahik olurlar. Çünkü istidane edilmediği takdirde vakıf harab olub gidecekdir. Şer­hi Vehbaniyye, Behcetül´fetâvâ.

637 - : Bir vakfın mütevellisi, o vakfın filhal gailesi mevcud olmamak­la lüzum görülen tamirat ve mühimmatına hâkimin reyile ve vakfa rücu et­mek şartiyle kendi malından -kaderi maruf bir meblâğ sarf etmiş bulunsa bu meblâğı hayatında kendisi, vefatından sonra da vârisleri vakfın gailesinden istifa edebilirler. Şu kadar var ki hâkimin izniyle ve rücu şartiyle sarf edil­miş olduğu beyyine ile sabit olmalıdır. Aksi takdirde mütevelli, müteberri olacağından vakfa rücu edemez. Tenkihİ Hâmidi.

638 - : Hademe ve mürtezikanın vazifelerini Ödemek için vakıf namına istidane caiz değildir. Mütevelli, bunlar için istidanede bulunacak oisa bunu kendi malından ödemesi lâzım gelir.

Fakat imam, hatib, müezzin gibi mesalihi mescidden bulunan hademenin vazifeleri için hâkimin reyile istidane tecviz edilm^şdr. Bu halde bununla vakfın gailesine rücu edebilir. Aksi takdirde mescidin muatta! kalmasına sebebiyet verilmiş olur. Tenkihi Hâmidî, Reddi Muhtar.

639 - : Bir mütevelli, vakfın imar ve ıslahı için gailesi mevcud iken kendi malından bir mikdar meblâğ sarf etse veya vakıf için bir şey satın alsa bu bir istidane sayılmaz. Bununla vakfın gailesine dıyaneten rücu ede­bilir, velev ki hâkimin reyi munzam bulunmasın. Şu kadar var ki vakfa rücu etmek niyyetiyle sarf etdiğine şahid ikame etmedikçe hu: babdaki iddiası hükmen kabul olunmaz. Reddi Muhtar.

640 - : Bir vakfı bir kimse, meselâ o vakfın müüteciri, müteveHisinin emriyle vakfa rücu etmek üzere kendi malından tamir edecek olsa bununla vakfa rücu edebilir. Fakat gerek mütevellinin ve gerk mütvelli tarafından mezun olan kimsenin vakfa rücuu şart etmeksizin kendi malından vakfın ta­miratına sarf etdiği meblâğ, bir kavle göre teberru sayılır, bununla vakfa rücu edilemez. Diğer bir kavle göre de teberru sayılmaz. Bununla vakfa rü­cu edilebilir. Reddi Muhtar

(Hanbelî fukahasına göre bir mütevelli, hâkimin izni olmaksızın vakıf için bir maslahata mebni istidanede bulunabilir. Nitekim sair tasarrufatı da böyledir. Çünkü mütevelli, mütemendir. mutlakuttasarrufdur, hakkında izin ve i´timan sabitdir. Keşşafül´kına.) [23]

Cihetlerin Tevcihi :



641 - : İmamet, hitabet, müderrislik, vaizlik, kurralık gibi ilmi cihet­lerin ve kayyımlık^ türbedarlık gibi bedenî cihetlerin ehil olmayanlara tev­cihi caiz değildir.

Binaenaleyh böyle bir cihet, ehil olmayan bir kimseye tevcih olunsa uh­desinden ref ile ehline tevcih edilmesi hâkim üzerin vâcib olur.

Bir cihetin nâ ehle tevcihinde iki bakımdan zulm ve teaddî vardır: biri­si, o cihetin ehil olmayana verilmesi, diğeri de o cihetden ehil olanın mah­rum bırakılmasıdır. Hayrüddin.

642 - : Hademesinin azl ve nasbi´mütevellisine meşrut olan bir vakfın tevcihatma hâkim müdahale edemez. Çünkü hâkimin velayeti meşrutun lehin velayetinden müteahhirdir. ftİeğer ki mütevelli; cihetleri nâ ehle tevcih ve­ya bir kimsenin uhdesindeki bir ciheti haksız yere ref etsin, o takdirde hâkim müdahale edebilir. Bahri Raik.

643 - : Bir zata tevcih edilen bir cihet refini mucib bir sebeb bulunmak­sızın bilâhare başkasına da tevcih olunsa bu ikinci tevcih muteber olmaz. Fakat bir kimsenin uhdesindeki bir cihet, refini icab eden bir sebebden do­layı ref edilerek başkasına tevcih edilirse muteber olur. Artık o kimse, bu cihete müdahale edemez. Ali Efendi Fetâvası.

644 - : Cihetleri tevcih ve takrire memur olmayan bir hâkim, bir kim­seye bir cihet için takrir ve tevcih hücceti verdikden sonra o cihet, veliy-yül´emrin beratiyle başkasına tevcih olunsa o kimse, mücerred hâkimin tak­ririne mebni bu ciheti zabta´kadir olamaz. Behcetül´fetâvâ.

(Berat : bir zata bir cihetin tevcih veya bir vazifenin tahsis edildiğini veya bir rütbe ve imtiyazın verildiğini tasdik eden ferman demekdir. îlmiyye-ye verilen müderrislik cihet ve payesine «rüusi hümayun» denilmişdir.

Vaktiyle Türkiyede 2 Ramazanı şerif 1331 tarihli tevcihi cihat nizamna­mesi muçebince imamet, hitabet, müderrislik, meşihat, ve kürsü şeyhliği ve enbiyayı izam hazeratınuı türbedarlığı ve haremeyni şerif eyn ve beytül´-makdis hademeliği ile tevliyet ve zaviyedarlık ciheti beratı âli ile ve maa­da cihatı ilmiyye evkaf nezaretince verilecek bir vesikai resmiyye ile ve be­rata muhtaç olmayan cihatı bedeniyye de kezalik evkaf nezaretince veya nezaret namına mahallî evkaf idarelerince verilecek vesaik ile tasarruf olu­nurdu.)

645 - : Hidematmın ifası bir zamana müsadif olan iki cihetin bir zat uhdesinde cem´i caiz değildir, iki camii şerifde hitabet gibi.

Binaenaleyh bir zata böyle iki cihet tevcih edilse bunlardan dilediği uh­desinde ibka edilerek diğeri elinden alınır.

(Düsturun üçüncü cildinde yazılı 1290 tarihine müsadif tevcihi cihat ni-zamna;nesinin yedinci maddesinde şöyle denümidir :

«Eda ve ifaıs bir zamana tesadüf eyliyen ve. yahut birinin hizmeti di­ğerinin hizmetim hakkiyle ifaya mani olan iki ciheti müstakille şahsı vahide t&vcih olunmaz.»)

646 - : Cihetlerin meşrutun lehlerindeki vasıflar, birer sarih şart me­sabesindedir. Kendilerinde bu vasıfların bulunması aranır.

Binaenaleyh bir vasıf ile m utta sı f, bir sınıfa mensub zatlara meşrut edan cihetler, o vasfı haiz, o sınıfa dahil olmayan zatlara tevcih edilemez.

Meselâ : Hanefî fukahasma veya nakşibendî meşayihine meşrut olan bir cihet, Şafiî fukahasma, veya kadiri meşayihine tevcih edilemez. Tevcih edilecek olsa ref olunarak vâkıfın şartına riayet edilir. Çünkü vâkıfın şar­tı, şariin nassı gibi lâzurtürriayedir. Bahri Raik.

647 - : İmamet, müezzinlik, müderrislik gibi bir cihet, vefat eden mu­tasarrıfının o cihete ehl olan büyük evlâdına tevcih edilir. Başkasına. tevcih edilmesi lâik olmaz. Çünkü bununla maksadı şer´î hâsıl olmuş, ve cihet sa­hibinin hukukuna riayet edilmiş olur. Meğer ki o cihetin ayrıca bir meşru­tun lehi bulunsun. Feyziyye, Hızanatürrivâyat.

Ramazanı Şerif 1331 tarihli cihat nizamnamesinde şöyle denilmişdir.

6 - Madde : Meşruta olan cihat, ehliyeti tahakkuk eden meşrutun le­hine usuli şeriyyesine tevfikan tevcih olunur.

7. - Madde : Evkafı gayri sahihaya aid cihatin tevcihinde şartı vâkıfa riayet lâzım olmayıb gayri meşruta cihat gibi tevcih olunur.

8 - Madde : Meşrutiyet vech ile tasarruf olunmayan bir cihetin teVcihi lâzım geldikde müsabaka imtihanı bil´icra en ziyade isbatı ehliyet edenlere tevcih edilecekdir. Ancak babadan kalan postnişînliklerin evlâda tevcihi için bil´imtihan isbatı ehliyet kâfidir.

9 - Madde : Ciheti ilmiyye talibini meyanında icra kılınacak müsabaka imtihanında ehliyetde müsavi olanlar zuhur eder ve bunlar arasında mutasar­rıfı sabıkın evlâdı dahi bulunursa tercih olunacaktır.

10. Madde : Maddei sabıkada beyan olunan ehliyeti mütasaviye erbabı meyanında mutasarrıfı sabıkın evlâdı bulunmazsa birinci deredede mütevef­faya karabeti olan, ikinci derecede uhdesinde diğer cihet bulunmayan üçüncü derecede fakri hali bulunan tercih kılınır, dördüncü derecede kura medarı tercih ittihaz edilir.

11 - Madde : Büâ meşrutiyet tasarruf olunan ciheti İlmiyyeden birine tasarruf eden kimsenin vefatında kebir evlâdı bulunmaz veya. imtihanda kazanamazsa ciheti mezkûre sagîr oğlu "bulunduğu halde bilmüsabaka isbatı ehliyet eden şahsı ahar niyabetiyle sağiri mezkûre ve sağîri evlâdı mü­teaddid ise sinnen ekberine tevcih olunur.

12 - Madde : Tasarrufu meşrutiyet vech ile olmayan müteaddid cihati ümiyyenin mutasarrıfı kebir ve sagir evlâdım terk ederek vefat eyledikde cihati mezkûreden kebir oğullarının bilmüsabaka istihsal edebilecekleri birer adedinden maad kalacak cihet maddei sabıkaya tevfikan sagîr oğluna veya evlâdı sigarının sinnen ekberine tevcih edilir. Evlâdı kibarı müsabakada kazanamaz veya fazla kalan cihet, müteaddid olur iseı evlâdı sigarına e"h faidelilerinden birer adedi kura ile taksim olunur. Ve sagîr oğlu bir dane ise cihati mezkûreden en faidelisi ana verilerek diğerleri haricden bilmüsa­baka ehliyet edenlere tevcih kılınır,

13 - Madde : kayyımlık, ferraşhk, türbedarlık gibi ciheti bedeniyyenin inhüâlinde mutasarrıfı sabıkın ehliyeti tahakkuk «den oğluna ve oğlu müte­addid olur ve ehliyetde müsavi bulunurlarsa ekberine ve oğlu ehil olmadığı veya sagir bulunduğu takdirde haricden ehil ve erbabına tevcih edilecekdir.

Madde : Sagîr iken uhdelerine binniyabe cihati ilmiyye tevcih edil­miş olanlar tariki tahsilde bulunmak şartiyle devr hanlık ve cüz´ hanlık ve emsali için yirmi ve imamet ve hitabet ve müezzinlik cihetleri için yirmi beş, ve müderrislik ve tevcih müsabakaya muhtaç olan sair cihetler için otuz ya­şma kadar müsabaka imtihanı taleb edeceklerdir. On beş yaşına vâsıl oîub da tariki tahsilde bulunmayanların veya tariki tahsilde buîunub da zikr olu­nan cihat için muayyen olan sinleri tecavüz edinceye kadar a´zarı meşrua olmaksızın müsabakaya girmeyenlerin veya imtihanda müsabıkîarıyle müsavi dererecede leyakat ibraz edemiyenlerin uhdelerindeki cihat ref olunarak mü­sabakada kazananlara tevcih edilecekdir.) [24]

Cihetlerde İstinabenin Ve Ferağın Cereyanı :



648 - : Niyabete kabiliyeti olan cihetlerde hâkimin reyile istinabe, ya­ni : naib, vekil tayin etmek caizdir.

Binaenaleyh bir kimse, velev ki ma´zur olmasın, uhdesinde bulunan imamet, ifta, tedris gibi bir cihetin hizmetini eda için eh] olan bir zatı hâkimin reyile vekil tayin edebilir. Hattâ sahih görülen bir kavle nazaran özrü şer´î mevcud olunca hâkimin reyi bulunmaksızın da istinabe caizdir.

Fakat hizmetini bizzat ifa etmesi vâkıf veya hâkim tarafından meşrut bulunan bir ciheti mutasarrıfı, mazur olmadıkça yerine başkasını vekil ta­yin edemez. Niyabeti kabil olmayan cihetlerde ise istinabe asla caiz değildir. Taallümi ilm gibi. Tahtavi. Tenkihi Hâmidi.

(Hanbelîlere göre de tedris, imamet, hitabet, ezan, bevvablık gibi husus­larda niyabet caizdir, velev ki vâkıf bundan neh yetmiş oisun. Şu kadar var ki naib. bunları edaya ehl olmalıdır. Keşşafül´kına.)

649 - : Bîr Özrden dolayı yapılan istinabe, cihet sahibinin muayyen va­zifeyi almasına mani değildir. Bu halde vekâlet için bir ücret dermeyan edil­miş olunca vekil de vekâleti müddetince bu ücreti müvekkili olan cihet sa­hibinden alabilir. Çünkü bu vekâlet, bir nevi icare demekdir. Müteahhirini fukaha ise imamet, tedris, talimi kur´an gibi hususlar isticarı caiz görmüş­lerdir.

Fakat istinabe özre müstenid olmaz veya cihet sahibinin bizzat hizmetde bulunması meşrut bulunursa bu cihet sahibi vekâlet müddetince muayyen vazifeye müstahik olmaz.

Şayed vâkıf, imamet ve tedris gibi bir cihetin vazifesini o cihetin hizme­tini biifi´l ifa edene şart etmiş olursa o hizmeti gören vekil, bu vazifeye müs­tahik olarak bunu vakîfdan alabilir. Tahtavi, Reddi Muhtar. Tenkih.

650 - : Okumaya mübaşeret edecekleri ezanlar veya dualar mukabilin­de bir camii şerifin müezzinlerine meşrut, müretteb olan vazifeye bu ezan ve duayı o müezzinler namına niyabeten ifa eden kimseler müstahik olurlar. Yoksa asıl olmaları itibariyle o müezzinler müstahik olmazlar. Çünkü bu va­zife o hizmetlerin mübaşirlerine meşrut bulunmuşdur. Tenkihi Hâmidi. -

651 - : Bir cihet sahibinin ademi ehliyeti, istinabe için bir Özür teşkil etmez. Çünkü ehliyeti olmayan kimseye bir cihetin tevcihi esasen sahih de­ğildir. Binaenaleyh uhdesine meselâ müderrislik tevcih edilen bir kimse, ca­hil bulunursa yerine bir âlim zatı vekil tayin etmekle tedris vazifesine müs­tahik olamaz. Tenkihi Hâmidî.

652 - : Bir kimse uhdesindeki bir ciheti hâkimin tevcihine iktiran et­mek şartiyle başkasına ferağ ve o cihetden kasrı yed edebilir.

Fakat mefruğün îehin bu cihete ehliyeti hâkimin yanında tebeyyün et­meli, ve bu cihet mefruğün lehe hâkim tarafından tevcih edilmelidir. Böyle olmayınca ferağın hükmü olamaz. Çünkü böyle mücerred bîr ferağ, bir se­bebi zayıfdır, hâkimin takriri inzimam etmedikçe sahih olamaz. Tenkih.

453 - : Cihetlerden, vazifelerden bîr mal mukabilinde nüzul caizdir.

Meselâ : bir kimse uhdesindeki bir imamet veya hitabet cihetini malûm bir bedel mukabilinde ve hâkimin huzurunda her veçhile ehil olan bir zata ferağ, hâkim de o ferağı takrir edebilir. Bu halde fariğ, bedeli ferağa müs­tahik olur.

Bu hususda fukahayı kiramın ihtilâfı vardır. Bazı fukahaya göre bu, şüfa-cİ3 olduğu gibi hukuki mücerrede kabilindendir, bundan bir bedel mukabilinde feragat, caiz değildir. Binaenaleyh mefruğün leh, bedeli ferağdan fariği ibrâi âm ile ibra etmese bilâhare bu bedeli andan istirdad edebilir. Şeyhül´islâm Ali Efendi merhum bu veçhile fetva vermisdir. Tenkihi Hâmidi.

Fakat diğer bazı fukahaya göre bu i´tiyaz. caizdir. Bu zevatın kavli, as-ph maslahatına daha muvafık görüldüğü cihetle bu kavil üzere amel olun­ması için Şurayı Devlet ve mülga Mecelle Cemiyeti ve Meclisi Tedkikatı Şer´iyye tarafından verilen karar üzerine 1295 recebi şerifinde bir irade sâ-dir olmuş, ve andan sonra bu kavi üzere fetva verilmişdir.

654 - : Bir cihet, bir bedel mukabilinde ve hâkimin huzurunda ferağ cdiidikden sonra mefruğün leh. ferağ bedeli kendisine geri verildiği takdir­de ciheti fariğe iade edeceğine söz vermiş bulunsa bu sözü ifası lâzım gelmez. Çünkü böyle mücerred bir va´din ifasına - hukukan - mecburiyet yokdur. Fetavâyj Hayriyye. [25]