๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hukuku İslamiye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 06 Mart 2010, 01:21:52



Konu Başlığı: Sulh ve isra hakkinda (8.Cilt 1.bölüm)
Gönderen: Ekvan üzerinde 06 Mart 2010, 01:21:52
8.Cilt 1.Bölüm
SEKİZİNCİ CİLT.

YİRMİ ALTINCI KİTAB..

SULH VE İSRA HAKKINDA OLUB BİR MUKADDİME İLE İKİ BÖLÜME..

AYRILMIŞTIR.

(MUKADDİME)

Sulh Ve İbraya Dair Istılahlar :

(BİRİNCİ BÖLÜM)

SULHE DAİR MESELELERİ HAVİDİR..

Sulhun Aksami, Rüknü Ve Meşrüiyyeti :

Akdi Sulhun Müsalihe Aid Şartları :

Musalehünaleyh İle Musalehünanha Aid Bazı Haller Ve Şartlar :

Müsalehünanhe Dair Hükmler :

Sulhde Carî Olan Vekâletler :

Deyinden Ve Sair Bazı Haklardan Sulh :

Caiz Olub Olmayan Bazı Sulhler :

Sulh Ahkâmına Dair Bazı Meseleler :

Malikî´lere Göre Sulhe´dair Bazı Meseleler :

Şafii´lere Göre Sulhe Müteallik Bazı Meseleler :

Hanbelî´lere Göre Sulhe Aid Bazı Meseleler :

Zahirilere Göre Sulhe Aid Bazı Meseleler :

(İKİNCİ BÖLÜM)

İBRAYA DAİR AHKÂMI HAVİDİR..

İbranın Mahiyyeti Ve Aksamı :

İbranın Hükmleri :

Marizlerin, Vârislerin İbralarına Müteallik Bazi Meseleler :

YİRMİ YEDİNCİ KİTAB..

İKRAR HAKKINDA OLUB BİR MUKADDİME İLE İKİ BÖLÜMDEN..

İBARETTİR..

(MUKADDİME)

İkrara Dair Istılahlar :

(BİRİNCİ BÖLÜM)

İkrarın Mahiyyeti, Rüknü Ve Nevileri :

İkrarın Şartları :

Sahih Olue Olmayan Bir Kısım İkrarlar :

İkrarın Umumi Hükmleri :

(İKİNCİ BÖLÜM)

Nefy-I Mülk Ve Namı Müstear A Ait Meseleler :

Maraz-1 Mevt İle Mariz Olanların İkrarları :

Nesebe Aid İkrarlar

Kitabetle İkrara Aid Meseleler :

İkrara Dair İhtilâflar :

İkrarın Hikmet-I Teşriîyyesi :

YİRMİ SEKİZİNCİ KİTAB..

DAVALARA DAİR OLUB BİR MUKADDİME İLE İKİ BÖLÜMDEN..

MÜTEŞEKKİLDİR.

(MUKADDİME)

Davalara Aid Bazi Istılahlar :

(BİRİNCİ BÖLÜM)

DÂVALARA DAİR UMUMİ HÜKİMLER HAKKINDADIR.

Davanin Rüknü Ve Sıhhatinin Şartları :

Dâvaların Hükümleri, Nevileri :

Davaların Hikmet-İ Teşriîyyesi :

Dâvalarda Hasım Olub Olmayanlar :

Davaların Defi´ Edilebilmesi :

Dâvâlardaki Tenakuzlar :

(İKİNCİ BÖLÜM)

DÂVALARA DAİR BİR KISIM MESELELER HAKKINDADIR.

Davalarda Huzurları Şart Olub Olmayanlar :

Düyuna Menkülâta, Akarate Müteallik Dâvalar

Mürur! Zamanin Nevileri, Müddetler :

Mürür-İ Zamana Dair Bir Kısım Meseleler :

YİRMİ DOKUZUNCU KİTAB..

BEYYİNELERE = ŞAHADETLERE VE TAHLİFE DAİR OLUB BİR MUKADDİME İLE İKİ BÖLÜMDEN MÜTEŞEKKİLDİR.

(MUKADDİME)

Şahadetlere, Hüccetlere Dair Bazı Istılahlar :

(BİRİNCİ BÖLÜM)

ŞAHADETLERE DAİR UMUMİ HÜKMLER VE MESELELER HAKKINDADIR.

Şahadetin Rüknü, Nisabı, Ehemmiyeti Ve Hikmet-İ Teşri Iy-Yesi :

Şahadetlerin Şürût-I Esasiyyesi :

Şahadetlerin Dâvalara Muvafakati :

Şahadetlerin Keyfiyet-İ Edası :

Şahidlerin İhtilâfları :

Şahadet Aleşşahadetin Mahiyyeti :

Tevatür Suretiyle Şahadet :

Şahidlerin Tezkiyeleri Ve Cerh Edilmeleri :






SEKİZİNCİ CİLT



Bir kısım muamelât ile muhakemâta ve İfîaya müteallik ahkâmı hâvidir.

«Hukuki Islâmiyye ve Istılahaü Fıkhiyye Kamusunun işbu Srkızincı fildi beş kitapdan müteşekkildir. Bu kitablar, bu eserin yirmi altıncı, yirmi yedinci, yirmi sekizinci, yirmi dokuzuncu ve otuzuncu kitabından ibarettir. Şöyle ki :

(26) inci kitab, sulh ve ibraya müteallik meseleleri havi olub bir mukaddi­me ile İki bölüme münkasîmdir.

(27) nci kitab, ikrara dair meseleleri cami olub bir mukaddime ile iki bö lüme ayrılmışdır.

(28) inci kitab, dâvalara müteallik olub bir mukaddime ile iki bölümden ibarettir.

(29) uncu kitab. Beyyinelere şehadetlere ve yeminlere dair olup bir mu­kaddime ile iki bölümden müteşekkil bulunmuştur.

(30) uncu kitab, kaza Hükm ve fetva hakkındaki mesaili cami oîub bir mukaddime ile üç bölümden ibarettir.

Bu sekizinci cildin kitablarında münderiç meseleler Mecellei Ahkâmı Ad-liyyenin bu hususlardaki maddelerini aynen veya meâien cami olduğu gibi da­ha bir çok lâzımlı ahkâm ve izahatı da havi bulunmuştur.

Bu kamusda - evvelce de yazılmış olduğu üzere fıkhı Hanefî esas ola-ark tesbit edilmiştir. Hukukî meseleler, maddeler arasında mukayeseler yapı­labilmesi için de sair büyük mezahibi fıkhiyyemize aid bir çok meseleler, mü­talaalar, kayd olunmuştur. Bu kamusu teşkil eden cildlerin birincisi, usulü fıkhı ve tabakatı fukahayı muhtevi olub bu, bir nazariyyatı hukukiyye ve tari­hi fıkh mecmuası demektir. Diğer cildlerdcki meseleler do islâm hukukunun esaslarını muhtevi olub bunlardan bir çoğunun esbabı mucibei makmnında olan ileli fıkhıyyesine «Çünkü, zira...» diye işaret olunmuş, ve başlıca bir ki-

sim ahkâmı hukukıyyenin hikmeti teşriiyyesi de ayrıca kayd edilmiştir. Vel­hâsıl: bu sekizinci cild ile bu eser nihayet bulmaktadır. Bu eser, heyeti mecmu­ası itibariyle (Usulü fıkh, tarihi fıkh, ıstılahatı fıkhiyye, füruatı fıkhıyye, hi-lâfiyyat, hikem-i teşriiyye = Nazariyyaü hukukiyye) namile altı ilim şubesini muhtevi bulunmuşdur. Bu ilimlerin haddi zatındaki vüsatına, ehemmiyetine nazaran muhtasar, mahdud olan bu eser, nâçiz bir ferdin neticei mesaisi bu­lunmaktadır. Bu cihetle şüphe yok ki noksanlardan hâli delildir. Fakat mun-sif, âli nazar zevatdan memuldur ki, mahza islâm Hukukuna naçizane bir hiz-metde bulunmak gayesini takib etmiş olan âciz müellifini hüsn-i niyyetine ba-ğişlıyacaklar, kendisini bu hususda mazur göreceklerdir.

Feyyazı kerim olan azimüşşan mabudumuzun af ve merhametine iltica e-derek nâçiz eserimizin riza-i ilâhisine iktiranını niyaz eyleriz. Allahü â´lem bissavab ve ileyhil´merciu vel´meâb.[1]

YİRMİ ALTINCI KİTAB

SULH VE İSRA HAKKINDA OLUB BİR MUKADDİME İLE İKİ BÖLÜME
AYRILMIŞTIR.

(MUKADDİME)


Sulh Ve İbraya Dair Istılahlar :



1 - (Sulh = Musalehe) : Muhasamanın hilafıdır. Esasen istikâmet üThâl mânasına olan selâh kelimesiyle ilgilidir. Istılahda: îki tarafın, yani: Müddei ile müddeaaleyhin aralarında rızalariyle nizaı refi´ ve izâle eden bir akdden ibaretdir.

2 - (Tesâlüh) : Musalehe demekdir ki, hilafı tehasumdur. Müsâlemet mânasını müfiddir.

3 - (Musâlih) : Sulhu akd eden kimsedir. Binaenaleyh asaleten veya ve­kâleten veya velayeten müddeî veya müddeaaleyh sıfatiyle musâlehada bulu­nan kimseye musâlih denir,

4 - (Musâlehünaleyh) : Bedel-i sulh demekdir ki, mal da, menfaat de olabilir.

5 - (Musâlehünanh) : Müddeabih olan = Dâva edilen şeydir, yani: Bir hakkı şahsî olarak dâva ve taleb edilen şeyden ibaretdir. Hukuk-ı ilâhiyyeden dolayı ise sulh sahih değildir.

6 - (Salâh) : Fesadın zıddıdır. Nefsinde müstakimül´hâl olan kimseye «Salih» denilir. Diğer bir tarife göre salih, hukûkullâhı ve hukuk-ı ibâdî ikâ­me eden zatdır.

7 - (İbra) : Bir kimseyi bir dâvadan, bir hakdan beri kılmak, onun hak­kında dâvada, hak talebinde bulunmakdan vazgeçmekdir.

8 - (İbrâ-i âm) : Bir kimsenin zimmetini bütün haklardan, dâvalardan beri kılmakdır.

9 - (Ibrâ-İ has) : Bir kimsenin zimmetini muayyen bir hakdan, hususî bir dâvadan veya bir kısım haklardan beri kılmakdır.

10 - (İbrâ-i istifa) : Bir kimsenin zimmetindeki bir hakkın alınmış, kabz edilmiş olduğunu itiraf eylemekdir ki, bir nevi ikrar demekdir.

11 - (İbrâ-i iskat) : Bir kimsenin zimmetindeki kabil-i iskât oları bir hak­kı veya kâfi´e-i hukuki iskât etmekden veya böyle bir hakkın bir kısmını hat ve tenzil eylemekden ibaretdir.

12 - (Berâet) : Bir şahsın zimmetinin, yani; Nefsinin bir şeyin vücub ve lüzumundan hâli olması, iddia edilen hak ile meşgul olmaması demekdir. Bu­na «Berâet-i zimmet» de denir.

Berâet tâbiri, bir şahs hakkında iddia edilen bir suçdan beri olduğuna ve­ya kendisine isnad edilen suçun haddizatında bir suç teşkil etmediğine dair hâkim tarafından verilen hükm mânasına da müstameldir. [2]

(BİRİNCİ BÖLÜM)

SULHE DAİR MESELELERİ HAVİDİR



İÇİNDEKİLER : Sulhun aksamı, rüknü ve meşru ly yet i. Akd-i sulhun mu-sâlihe aid şartlan. Musâlehünaleyh İle musâlehünanha aid bazı haller ve şart­lar. Musâlehünanha dair hükmler. Deyinden ve sair bazı haklardan su|h. Caiz olub olmayan bazı sulhler Sulh ahkâmına dair bazı meseleler. [3]

Sulhun Aksami, Rüknü Ve Meşrüiyyeti :



13 - : Sulhler, müddeaaleyhin cevab verib vermiyeceğine nazaran üç kı­sımdır. Şöyle ki: Birinci kısım, an ikrârin sulhdür ki, müddeaalleyhin müddea-bihi ikrarı üzerine yapılan sulhdür. ikrar ve itiraf edilen bir alacak dâvasından sulh gibi. ikinci kısım, an inkârın sulhdür ki, müddeaaleyhin müddeabıhı inkârı üzerine yapılan sulhdür. inkâr edilen bir emanet dâvasından sulh gibi. üçün­cü kısım, an sükutin sulhdür ki, müddeaaleyhin müddeabihi ikrar ve inkâr et-meyib sükût etmesi üzerine yapılan sulhdür.

14 - : Sulhun rüknü, icab ve kabuldür. Binaenaleyh icab ve kabul bulun­madıkça sulh mün´akid olmaz.

Meselâ : Bir kimse, bir şahsdan satmış olduğu bir mal bedeli olarak bin kuruş dâva edib de bilâhare «Bunun mukabilinde sekiz yüz kuruşa sulh ol­dum.» dese, müddeaaleyh olan o şahs da «Bu veçhile sulhu kabul etdim.» de­se aralarında icab ve kabul ile sekiz yüz kuruş üzerine bir sulh mün´akıd olur.. Fakat o şahs, bunu kabul etmese sulh mün´akid olmaz.

Maahaza mübadele mahiyyetinde olmayıb bir hakkı kısmen iskât mahıy-yetinde bulunan bir sulh, yalnız müddeinin icabiyle mün´akid olur. Diğer ta­rafın kabulüne muhtaç bulunmaz.

Meselâ : Bir kimse, medyununa hitaben «Sende olan yüz lira alacağımdan seksen lira üzerine sulh oldum.» dese yirmi lira alacağını ıskat etmiş olur. Medyun, bur;u reddetmeyince seksen lira üzerine sulh mün´akid olmuş bulu­nur.

15 - : Sulh, bazen teati ile de mün´akid olur. Söyle ki: Müddei, müddea­aleyhin ahza hakkı olmadığı bir malı müddeaaleyhe verib o da bunu kabz etse aralarında sulh husule gelmiş olur.

Meselâ : Müddeî yüz lira dâva etdiği halde müddeaaleyh bunu inkâr et­mekle beraber müddeiye bir kumaş itâ, o da kabz etse aralarında teati sure­tiyle sulh mün´akid olur. Fakat müddeaaleyh, müddeiye müddeabihin bir kısmim vers», meselâ yüz lira dâva edildiği halde elli Ura verse bununla sulh mün´akid olmaz. Bu hakkım kısmen istifa sayılır (Bezzâziyye.)

16 - : Sulhun meşrûiyyeti, kitâbûllâh ile, sünnet-i nebeviyye ile, icmâ-ı ümmet ile makûl ile, yani: Kıyası fukahâ ile sâbitdir.

Bir âyet-i celîlede: buyurulmug-dur. Bu, sulhun son derece hayırlı olduğunu nâtıkdır. Bir hadis-i şerifde de: buyurulmuşdur.

Resûli Ekrem Efendimiz, Hudeybiyye senesinde Mekke´liler ile on sene müddetle harb etmemek üzere musâlehada bulunmugdu.

Ömer İbnil Hattab Hazretleri: buyurmuşdur. Yani: Davacıları sulh olmaya imâle ediniz.

Çünkü dâvalarını hükmen hail ve fasi etmek, aralarında adavet husule geti­rir.

Binaenaleyh hâkimin tacil etmesi lâyık değildir. Hasımları sulhe red etme­si mendubdur.

Sulh voliyle olan fasl-ı dâva, bakâ-i meveddete akreb, beyne!´müslimin nefretten taharrüze vesile olur. Şu kadar var ki, bu hükmin vechi müstebin olmadan evvel yapılmalıdır. Ne suretle hükm edileceği anlaşildıkdan sonra sulhe imâle doğru değildir. Bu halde hasımlar isterlerse kendi aralarında n-zalariyle sulh olabilirler. Bu halde hâkimin sulhe imâle etmesi, hakkında töh­meti müstelzim olabilir. Hâkim ise bu töhmetden kadir olduğu kadar kaçın­malıdır.

Maamcfih sulh teklifi de nihayet bir iki defa yapılır. Çünkü dâvayı uzat­mak, istihkak sahibinin tehir-i hakkına sebebiyyet vererek zararına bâis olur.

Velhâsıl : Bir çok hususlardan dolayı ümmet-i islâmiyye arasında Öteden-beri musâleha carî bulunmuşdur. içtimâi hayatın icablarından olan bir çok ınünazealardan, husûmetlerden kurtulmak için musâleha tariki, pek faideli bir yoldur. Ancak esasen fâsid olub hiç bir veçhile tashihi kabil olmayan id­dialardan dolayı yapılacak sulhler, sahih değildir. Meselâ: Vâris olmadığı za­hir olan bir kimsenin veraset iddiasından sarf-ı nazar etmesi için kendisiyle bir mal üzerine yapılan bir sulh, sahih değildir, bu mal o kimse için helâl ol­maz (Mebsût, LİsânüThükkâm.) [4]

Akdi Sulhun Müsalihe Aid Şartları :



17 - : Müsâlihin âkil olması şartdır, baliğ olması şart değildir. Binaena­leyh mecnunların, matuhların, gayrı mümeyyiz çocukların yapacakları sulh­ler sahih olmaz. Fakat mezun olan çocukların, matuhların yapacakları sulh-lerde zarar-ı beyyin bulunmazsa sahih olur. Şöyle ki: Bir kimse, mezun bir çocukdan ticarete veya borç, vedia, ariyet gibi ticaret zarûriyyatından olan bir hususa dair bir şey dâva edib o da ikrar etse veya bu dâva beyyine ile sabit olsa bu ikrarı veya beyyine üzerine yapacağı sulhu sahih olur.

Amma sulhde aşikâr bir zarar bulunursa, meselâ: Mebide bir ayıb bulun­madığı halde semenini tenzil suretiyle yapacağı sulh, sahih olmaz (Bezzâ­ziyye.)

Kezalik : Mezun bir çocuk, alacağını imhâl ve tecil etmek üzere sulh akd etse bu da sahih olur. Çünkü bu imhâl ve tecil, ticaret icablarındandır.

Kezalik : Böyle bir çocuk, alacağının bir mikdarı üzerine sulh olsa bakı­lır: Eğer beyyinesi var ise sulhu sahih olmaz. Fakat beyyinesi bulunmayıb hasmın da yemin edeceği malûm olursa sahih olur.

Kezalik : Böyle bir çocuk, ba§ka birinden bir mal dâva edib de mikdar-ı kıymeti üzerine sulh olsa sahih olur. Çünkü bu sulh, bir mübadele mesabe­sindedir. Mezun olan çocuk ise bu mübadeleye ehildir. Fakat o malın kıyme­tinden noksanı fahiş üzerine sulh olsa sahih olmaz. Zira bu sulhde zarar-ı beyyin vardır (Bedâyî, Hindiyye, Tahtâvî.)

18 - : Çocuk namına müsâlehe yapacak şahsın, çocuğun malında tasar­rufa malik olan kimselerden olması gârtdır. Baba, dede, vasi gibi. Çünkü sulh, malda tasarrufdur. Binaenaleyh malda tasarrufa malik olana muhtes olur (Bedâyî.)

19 - : Sulhun çocuğa mazarret-i zahire ile muzir olmaması şartdir.

Binaenaleyh bir çocuğa aid dâvadan velisi veya vasisi sulh oldukda bakı­lır; Eğer çocuğa zarar-ı beyyin yok ise sahih olur, ve eğer zarar-ı beyyin var ise sahih olmaz. Meselâ: Bir kimse bir çocukdan bir kuruş dâva edib de çocu­ğun parasından vermek üzere babası sulh oldukda eğer o kimsenin beyyinesi var ise sulh sahih olur, fakat beyyinesi yok ise sahih olmaz (Bedâyî.)

Kezalik: Bir çocuğun bir şahs zimmetinde alacağı olub da babası onun bir mikdarını tenzil ile sulh oldukda eğer beyyinesi var ise sahih olmaz, amma beyyinesi olmayıb o şahsın yemin edeceği malûm bulunursa sahih olur. Şu kadar var ki, bundan sonra babası veya baliğ oldukdan sonra çocuğun ken­disi bu alacağa beyyine-i adile ikâme ederse sulh bozulur (Ali Efendi = Hâvî.)

Kezalik: Çocuğun alacağı ne ise onun kıymetinde veya ondan gabni yesîr ile az kıymetli bir mal üzerine velisinin sulh olması da şahindir. Velev ki beyyinesi mevcud olsun. Çünkü bu, muaveze demekdir. Veli ile vasi ise muaveze ye muktedirlerdir.

Fakat müddeaaleyh, müddeabihi mukir veya bu hususda beyyine mevcud olursa velinin veya vasinin çocuğa aid ve kendilerinin yapmış oldukları bir akdden gayrı mün´beis olan bir alacağı hakkında gabn-İ fahiş ile sulh yapma­ları sahih olmaz (Hindiyye, Mirat-ı Mecelle.) [5]

Musalehünaleyh İle Musalehünanha Aid Bazı Haller Ve Şartlar :



20 - : Musalehünaleyhr muayyen akar, uruz, nükud gibi ayan kabilinden ise akd-i sulh; beyi, müsalehünaleyh da mebi hükmünde olur. Ve eğer müsa-lehünaleyh gayrı muayyen mevzunat, mekillât gibi duyûn kabilinden bulunur­sa akd-i sulh; yine beyi, bu bedel de semen mesabesinde bulunur. Müsalehü-naieyh, bir hanede bir müddet ikamet gibi menafi kabilinden olursa akdi sulh; icare, bedel de ücret hükmünde olur. Binaenaleyh beyide mebi veya se men olmaya ve icarede menfaat olmaya salih olan her şey, sulhde de bedeli sulh olmaya salih olür.Maamafih semen ve ücret olmaya salih olmayan bas şeyler, bedel-i sulh olmaya salih olabilir. İki tarafın ikâme etdikleri karşılıklı cinayet dâvasından vazgeçmeleri üzerine sulh olmaları gibi. Bunun beyi ve icare gibi bir akde ircaı kabil değildir (Muhît, Hindiyye, Abdülhalım Feta-vâsı.)

21 - : Müsalehünaleyh, mal, mülk veya menfaat kabilinden olmak şan­dır.

Binaenaleyh lâşe ve hür olan insan gibi mal olmayan bir şey, bedel-i sulh olamaz.

22 - : Müsalehünaleyh, müsalihin malı ve mülkü olmak şartdır. Binaenaleyh başka bir şahsın tâyin İle müteayyen ve ayandan mâdûd olan

malını izin ve icazeti lâhik olmadıkça bedel-i sulh olarak müsalihin müddeiye vermesi caiz, bununla akd-i sulh sahih olmaz.

Fakat müsalehünaleyh, başkasına aid olduğu halde deyin kabilinden olsa veya tâyin ile müteayyin olmayan, yani: Altın veya gümüş bulunsa sahibi mücız olmasa da sulh.sahiholur. Bu halde müsâlih, müsâlehünaleyhin mislini müddeiye vermekle mükellef olur (Dürerüt´hükkâm.)

23 - : Müsalehünaleyh ile müsalehünanhdan herhangisi kabz ve teslime muhtaç ise malûm olması lâzımdır. Bunlardan kabz ve teslime muhtaç olma­yanın malûmiyyeti şart değildir.

Meselâ : Bir kimse, bir şahsın elinde bulunan bir haneden o şans da o kimsenin elinde bulunan bir bahçeden bir hak dâva edib de ikisi de müddeâsim tâyin etmeksizin dâvalarından vazgeçmek üzere sulh olsalar sahih olur. Çünkü bunlar bu halde haklarım ıskat etmiş olurlar. Sâkitin cehaleti ise mü­nazaaya müfzi olmaz ve busâkitgabz ve teslime de muhtaç bulunmaz.

Kezalik : Bir kimse, bir şahsın elindeki hanede bîr hak dâva edib de müd-deasını tâyin etmeksizin müddeaaleyh olan o şahs, o kimseye bir malûm be­del vermek üzere dâvasını terk eylemek üzere sulh olsalar sahih olur. Zira burada müsalhünanh, meçhul ise de kabz ve teslime muhtaç değildir. Kabz ve teslime muhtaç olan müsalehünaleyh ise malûmdur.

Fakat müddei, müddeaaleyhe bede! vermek o da hakkı teslim etmek üze­re sulh olsalar sahih olmaz. Çünkü bu takdirde müsalehünaleyh de, müsalehü-nanh da kabz ve teslime muhtaç olduğu halde meçhul bulunmuşdur. (Kâfi, Dürer, Dürerül´hükkâm.) [6]

Müsalehünanhe Dair Hükmler :



24 - : Muayyen bir mal dâvasından an ikrarin vuku bulan sulh, bir mal üzerine yapılmış ise beyin hükmünde olur.

Meselâ : Bir kimse bir şahsdan bir hane dâva edib o da o hanenin o kim­seye aid olduğunu ikrar ile beraber şu kadar meblâğ vermek üzere sulh olsa o kimse, bu haneyi o şahsa satmış gibi olur. Binaenaleyh bunda hiyar-ı ayib, hiyar-ı rü´yet, hiyar-ı şart carî olduğu gibi gerek müsalehünanh ve gerek mü­salehünaleyh akar olduğu takdirde şüf´a dâvası da carî olur.

Kezalik : Müsâlehünanhın tamamı veya bir kısmı bilistihkak zabt edilse verilen bodel-i sulhun o nîsbctde tamamı veya bir kısmı İstirdad olunur.

Meselâ : Bir kimse, bir şahs elindeki bir hane için «Benimdir.» diye dâ-vü o şahs da bunu ikrar etmekle beraber o kimseye bin lira vererek sulh ol-dukdan sonra elindeki bu hanenin tamamı başkası tarafından biliatihkak zabt edilse verdiği bin lira bedel-i sulhu geri alır. Hanenin yarısı zabt edilse bu pa-arnm yansını istirdada müstahik olur.

Bilâkis müddeiye verilen ve altın, gümüş gibi nükûd veya deyin kabilin­den bulunan bedel-i sulh, onun elinde tamamen veya kısmen bilistihkak zabt edilse müddeî, bununla müddeaaieyhe rücu eder, yoksa akd-ı sulh, fâsid ol­maz .Çünkü bu sulh, muaveze kabilindendir. Muavezatda ise semen zabt edil­se akd bozulmaz, belki o semenin misliyyatdan ise misliyle, kıyemiyyatdan ise kıymetiyle rücu olunur (Reddimuhtar.)

25 - : Müddeiye verilen bedel-i sulh, nükûd veya deyin olmayıb ayin bu­lunur da bu bedelin tamamı veya bir kısmı bilistihkak zabt edilirse müddei, muhayyer olur, dilerse müddeaaleyhden müsâlehünanhın o mikdarmı, yani:

Tamamını veya bir kısmını ister veya bedelin bakisini red ederek müddeabi-hin tamamiyle rücu eder.

Fakat müddei, müddeaaleyhe sulhen bir. şey vererek müddeabihi aldıkdan sonra bu müddeabih müddeinin elinde bilistihkak zabt edilse verdiği şey ile miiddeaaleyhe rücu edemez. Çünkü müddei, onu kendi mülkü olmak zumiyle almışdır. (Reddimuhtar Tekmilesi.)

26 - : Mal dâvasından an ikrarin sulh, eğer menfaat üzerine vâki olursa bu sulh, icare hükmünde olub bunda icare hükmleri carî olur.

Menfaat dâvasından an ikrarin mal üzerine sulh ve menfaat dâvasından an İkrarin başka bir cins menfaat üzerine sulh de böyle icare hükmündedir. Çünkü sulh, kendisine en karib olan bir akde hami olunur. Bu suretlerde ise sulhe en karib olan akd, icaredir.

Binaenaleyh akd-i icarede makûdünaleyh olan her menfaat, akd-i sulhde de bedel-i sulh olabilir. Bilâkis akdi icarede makûdünaleyh olmayan her men­faat, akd-i sulhde de bedeli sulh olamaz.

Meselâ : Bir kimse, bir bahçe veya şu kadar kuruş dâvasından şu kadar müddet müddeaaleyhin hanesinde oturmak üzere sulh olsa bu sulh, sahih olub o kimse, bu bahçe veya o kadar kuruş mukabilinde o haneyi o kadar müddet ile müddeaaleyhden isticar etmiş olur. Fakat oturmak müddeti böyle muayyen olmazsa sulh, sahih olmaz. Zira münazaaya müeddi olacak derecede meçhul olan bir menfaat, me´cur olamıyacağı gibi bedeli sulh de olamaz Bahrirâik, Dürrimuhtar.)

27 - : An inkârin veya an sükutin sulh olmak, minkülli vechin muaveze değildir, belki yalnızmüddei hakkında muavezedir. Çünkü müddei, aldığı be­del-i sulhu kendi malına ivaz olarak aldığını zu´um etmektedir. Bu sulh, müd-deaaleyh hakkında ise yeminden helâs ile kat-ı münazea içindir. Zira müdde-aaleyh, müddeinin dâvasında mübtil olduğunu zan ederek bu bedeli yeminden helâs için vermiş bulunur. Müddei ise bu bedeli haksız yere almış olursa diya-neten mes´ul olur (Zeyleî, Bahrirâik.)

28 - : Yukarıdaki mesele veçhile sulh yapılsa müsalehünaleyh olan akarda şüf´a cereyan eder, müsalehünanh olan akarda şüf a cereyan etmez. Çünkü müddei, hakkının ivazım almak zu´munda olduğundan bu zu´miyle muahaze olunur. Müddeaaleyh ise bu muavezeyi münkir olmakla bu inkârı, hakkında Süf anın cereyanına mânidir. Ancak müddeî yerine şefi´, beyyine ikâme ede­rek müddeînin iddiasını isbât etse veya müddeaaleyhe yemin tevcih edib o da bu yeminden nükûl eylese müsalehünanh olan akarda da şüf a carî olur (Dür­rimuhtar.)

29 - : Müsalehünanhın tamamı veya bir kısmı bilistihkak zabt olunsa î, bedel-i sulhun o mikdarını, yani: Tamamını veya bir kısmını müddeaaleyhe red eder. Çünkü bu istihkak neticesinde müddeinin müddeaaleyhe husûmete hakkı olmadığı anlaşılmış olur. Bu halde müddeî, dilerse müstahik ile husûmete başlar, müsalehünanm ondan dâva edebilir (Ebüssuûd, Mecma-üle´nhür.)

30 - : Bedel-i sulbün tamamı veya bir kısmı bilistihkak zabt olunsa müd­deî, o bedelin tamamı veya bir kısmı mikdariyle dâvasına rücu eder. Meğer ki sulh, kabil-i nakz bulunmayan neviden olsun, kısas, nikâh, hul´ gibi. O hal­de müsâlehünateyhin kıymetiyle müddeaaleyhe rücu eder. Amma müstahik, sulhu mü´cîz olur da müsalehünaleyh olan ayni müddeiye teslim ederse sulh caiz olur, bu halde müstahik, müsalehünaleyhin kıyemiyyatdan ise kıymetiyle müddeaaleyhe rücu eder (Tekmile-i Reddimuhtar.)

31 - : Bedel-i sulh, henüz müddeiye teslim olunmadan tamamen veya kıs­men telef olduğu takdirde bakılır: Eğer bu bedel, uruz, akar, meydanda mev­cud misiiyyat gibi tâyin ile müteayyen olan şeylerden ise bilistihkak zabt olun­muş hükmünde olur. Bu haldeeğersulh, an ikrarin vâki olmuş, bedel-i sulh de müddeiye teslim edilmeden tamamen helak olmuş ise sulh tamamen bâtıl olur. Müddei, müsalehünanhın tamamını müddeaaleyhden ister. Bedelin bir kısmı helak olmuş ise bunun mikdarınca sulh bâtıl olur. Müddeî, müsalehü­nanhın bazısını müddeaaleyhden taleb eyler. Ve eğer sulh, an inkâin veya an sükutin vâki olmuş ise müddeî, bedeli hiç teslim etmemiş olunca dâvasına ta­mamen rücu eder. Kısmen teslim etmiş olunca da mütebaki bedel-i sulh mik­darınca dâvasına rücua müstahik olur. Ve eğer bedel-i sulh, deyin ise, mese­lâ: Şu kadar kuruş veya şu kadar kile buğday gibi meydanda mevcud ve mü­şarünileyh olmayan misliyyatdan ise ve yahud meydanda mevcud ise de ta´yin ile müteayyen olmayan şeylerden, yani: Altın ve gümüş paradan ibaret ise bu bedelin kabletteslim tamamen veya kısmen helâkiyle sulhun sıhhatine halel gelmez. Telef olan mikdann mislini müddeaaleyhin müddeiye vermesi lâzım-gelir. Çünkü akdler, bu gibi bedellerin aynine değil, zimmetde sabit olan misil­lerine taallûk eder, bunların helâkiyle ukûd münfesih olmaz (Zeyleî, Dürer, Tekmile.) [7]

Sulhde Carî Olan Vekâletler :



32 - : Bir kimse, kendi aleyhine açılan deyin dâvasından müddeî ile sulh qlmak üzere bir şahsı tevkil edib o da bil´vekâle bir bedel üzerine sulh olduk-da müsalehünaleyh olan bedel, müvekkil olan o kimse üzerine lâzımgeür. Ve­kil bu bedel ile muahaze ve mutaleb olmaz. Çünkü bu sulh, rçuaveze-i iskâtiy-ye kabilinden olduğundan burada vekil, sefir-i mahz mesabesindedir. Meğer ki vekil, bu müsalehünaleyhin edasını zâmin olmuş olsun. O halde vekil, ke­fil mesabesinde olarak bununla muahaze olunur (Reddimuhtar Tekmilesi, Ab-dülhalim Fetavâsı.)

33 - : Suîhe vekil olan şahs, bir maldan diğer bir mal üzerine an ikrârin sulh olub da bu sulhu nefsine muzâf kilsa bedel-i sulh kendisinden alınır. Zira bu sulh, bir muaveze-i maliyye kabilindendir. Muaveze-i maliyyede ise hukuk-ı akd, vekile râcidir. Bu halde vekil de bununla müvekkiline rücu eder.

Fakat bir sulh, gerek maldan mal mukabilinde olsun ve gerek sair suretle olsun ve yahud deyinden veya demi amdden dolayı yapılsın an inkârin vuku bulursa veya bu sulh müvekkile izafe edilirse bedeli sulh, vekile değil, mü­vekkile lâzım gelir. Zira busulh, müddeaaleyh canibinden feda-i yemin ve kat´ı niza için iltizam edilmiş olur. Bu ise vekili değil, müvekkile aiddir. Me­selâ: Vekil, müvekkilinin borcu olan yüz liradan bilvekâle yetmiş lira üzerine alacaklı ile sulh olsa bu yetmiş lirayı müvekkilinin alacaklıya vermesi lâzım-gelir, vekil, bundan mes´ul olmaz. Fakat vekil, alacaklıya hitaben: «Sen mü­vekkilim ile yetmiş lira üzerine sulh ol, ben bu bedel-i sulhe kefilim.» deyıb aiacaklı da kabul etse bu yetmiş lira vekilden alınır, o da müvekkiliniu emriy­le buna kefil olmuş ise müvekkiline rücu eder.

Kezalik : Müddebih olan bir maldan diğer bir mal üzerine an ikrârin sulh yapıldıkda vekil, «Sen fülânın dâvasından benimle sulh ol.» diyerek, yani: Ak­di kendi nefsine izafe ederek sulh akd etse bedel-i sulh, bu vekilden alınır. Çünkü bu sulh, beyi hükmündedir, vekil de vekil bişşîrâ mesabesinde bulun-muşdur. Beyide ise hukuk-ı akd, âkide râcidir (Hâniyye, Zeyleî, Mecmaül´en-hür.)

34 - : Husûmete, borcu ahza vekâlet, sulhe vekâleti müstelzim değildir. Zira husûmet, sulhun zıddıdır. Binaenaleyh bir kimse, başka bir şahsı dâva­sına vekil edib o da izin almaksızın o dâvadan sulh olsa sahih, yani: Nafiz olmaz. Bu mesele tmam Züfer´e göredir. Zamanın fesadından dolayı müftabih olan da budur (MecmaüTenhür, Bahrirâik.)

35 - : İki kimse arasındaki bir dâvadan âkil ve baliğ olan bir şahs, onla­rın emrleriolmaksızmfüzûlî olarak sulh olsa bakılır: Eğer bedeli sulhu zâmin olursa veya «Benim fülân malım üzerine.» diye bedel-i sulhu kendi malına izafe ederse veya meydanda olan nükûda veya uruza işaret ederek «Şu meb­lâğ veya şu saat üzerine» derse ve yahud bedeli zâmin olmayıb, kendi malına da izafe veya işaret etmeyib alelıtlak «Şu kadar meblâğ üzerine sulh oldum.» der ve o meblâğı teslim ederse bu dört suretde sulh, sahih ve o şahs, bedel-i sulhu müteberri olur. Çünkü bu fuzûlî bedel-İ sulhun teslimini iltizam etmiş bulunur.

Fakat son dördüncü suretde bedel-i sulhu teslim etmezse sulh, müddeaa-teyhin icazetine mevkuf olur. Eğer rnü´ciz olursa sulh, sahih ve bedel-i sulh. müddeaaleyh üzerine lâzımgelir. Zira bunu bilihtiyar iltizam etmiş bulunur. eğer mü´cîz olmaz ise sulh, bâtıl olub dâva hali üzere kabr; vekile de bir şey lâzım gelmez. Çünkü bu fuzûlî bedel-i sulhu nefsine veya mâline müzâf kılmadığı gibi onu zâmin dahi olmamışdır. (Hâniyye, Kifâye, Mecmaül´en-hür.) [8]

Deyinden Ve Sair Bazı Haklardan Sulh :



36 - : Zimmetdeki alacaklardan sulh caizdir. Şöyle ki: Bir kimse, bir şah­sın zimmetindeki alacağının bir mikdarı üzerine sulh olsa, meselâ: Borç ver­miş olduğu yüz lira mukabilinde seksen liraya müsalehada bulunsa alacağını: bazısını istifa ile bakisini iskât etmiş olur. Böyle alacak hakkın cinsi üzerine yapılan sulh, bir ibra demekdir. Bu, bir sırf muazeve muamelesi olmadığından bedel-i sulhu meclisde kabz etmek şart değildir. Bunda ribâ mahiyyeti yokdur-Fakat medyun, meselâ: Yüz altın borcunu dâyinden seksen altın mukabilinde satın alsa bu, bir ribâ muamelesi olacağından caiz olmaz (Hâniyye, Muhit-i Bürhâni.)

37 - : Bir kimse, bir şahsın zimmetindeki alacağının tamamı üzerine mü-salehede bulunsa hakkının tamamını istifa etmiş, olur. Bu. bir iskât sayılmaz. Fakat alacağından fazla bir şey üzerine sulh olsa bu, bir ribâ olacağından ha­ramdır (Reddimuhtar Tekmilesi.)

38 - : Müsalehünanh olan alacak, müeccel olduğu takdirde müsâlehüna-leyh olan bedel-i sulhun muaccel olması caiz değildir. Meselâ: Müeccel olan on lira mukabilinde peşin olarak yedi liraya sulh yapılması sahih olmaz. Çün­kü muaccel, müeccelden hayırlıdır, bunda ribâ mahiyyeti vardır (Mecma-ül´enhür.)

39 - : Muaccel olan her türlü ayin alacağı tecil ve imhâl etmek üzere sulh caizdir. Bu halde dâyin, kendisinin tacil hakkını iskat etmiş olur.

Meselâ : Bir kimse, peşin veya bir ay müddetle veresiye olan yüz lira alacağım bir sene müddetle tecil edebilir, bu sahihdir, bu müddet nihayet bul madıkca bu hakkını isteyemez, bunda ribâ yokdur. Dâin alacağının mâdûnu-na razı olmuş olur (Bezzâziyye, Mecmaül´enhür.)

Şu kadar var ki, asıl alacak cihet, karzdan olmamalıdır. Çünkü karz yoliy-le olan bir matlubdan tecil ve imhâl suretiyle sulh, muteber değildir. Karzda tecil sahih olmaz (Hâniyye.)

40 - : Alacak hakkın ayni üzerine değil, hilâf-ı cinsi üzerine müeccel ola­rak yapılan bir sulh de sahih olmaz.

Meselâ : Muaccel olan yüz gümüş lira mukabilinde müeccel beş aded al­tın liraya sulh yapılamaz. Bu, bir muaveze muameîesidir. Halbuki gümüşün altın ile veresiye olarak bey´i ribâ olacağından caiz değildir.

Nitekim şu kadar müeccel gümüş veya altın alacağın muaccel olarak ya­rısına sulh dahi muaveze olacağından sahih değildir. Müddet için ivaz veril­miş olur. Bu itiyaz ise haramdır (Dürer, Gurer.)

41 - : Halis meskukât ile olan alacak mukabilinde mağşuş meskukât ile sulh caizdir. Bu halde alacaklı, alacağının halis sikke olmak hakkını iskat et­miş olur. Bu, bir muaveze muamelesi değildir. Bu halde bedeli sulhun sulh meclisinde kabzı şart değildir (Mecmaül´enhür.)

42 - : Altın alacak mukabilinde gümüş ile ve bilâkis gümüş alacak mu­kabilinde altın ile sulh yapılması sahihdir. Şu kadar var ki ribâya meydan vermemek için bedel-i sulhun meclis-i sulhde gabz edilmesi lâzımdır (Düre-rül´hükkâm.)

43 - : Tevcih edilecek bir yeminden kurtulmak için müddeiye verilecek bir bedel mukabilinde sulh olmak caizdir. Bu sulh neticesinde müddeinin hakk-ı husûmeti sâkit olur. Artık müddeaaleyhe yemin tevcih edilemez. Dâ­va şahîdler ile isbât olunamaz. Kezalik: Hakkı şirb, hakk-ı şüfa, hakk-ı mü­rur gibi hukuk dâvalarında yemin etmemek için müddeiye bir bedel verib de nefs-i dâvadan sulh olmak sahihdir (Reddimuhtar.)

Fakat böyle bir dâvadan dolayı yemin edildikden sonra artık sulh olmak sahih olmaz (Vakıa tül´ müf tın.) Müddeîden yemini satın almak da caiz değil­dir.

Kezalik : Müddeinin yemin etmesi ve bu halde müddeaaleyhin de müdde-abihi vermesi üzerine yapılan bir sulh de bâtıldır. Bununla müddeabihi ver­mek, müddeaaleyh üzerine îâzımgelmez (Hâniyye, Hindiyye.)

44 - : Hakk-ı şirbin ayninden ve hakkı mürurdan bir bedel üzere sulh caizdir. Çünkü bunlar itiyaz kabul eden haklardandır. Bunlar satılabilirler. Fakat hakk-ı şüf anın nefsinden sulh olmak sahih değildir. Zira hakk-ı şüf´a: dan itiyaz caiz değildir. Binaenaleyh bir şüf adar, hakk-ı şüf´asından vazgeç­mek üzere alacağı bir bedeli sulhe müstahik olmaz. Böyle bir sulh neticesin­de hakk-ı şüf a meccânen sâkit olur, şefi´ aldığı sulh bedelini iadeye mecbur olur (Kifâye, Hâniyye.) [9]

Caiz Olub Olmayan Bazı Sulhler :



45 - : Müstevda, «Vedia zayi oldu.» veya «Vediayı sana red etdim. dedi­ği halde sahibi istihlâk iddiasında bulunmayıb yalnız müstevdaı tekzib etse de bundan sonra bir bedel üzerine sulh olsalar bu sulh, imamı Azam İle Imarn Ebû Yusuf´a göre caiz olmaz. Çünkü müstevda, emindir, imam Muhammed´e göre ise bu sulh, sahihdir.

46 - : Mûdî, vediayı müstevdaın istihlâk etdiğini iddia, müstevda ise bu­nu inkâr etse de bâdehû sulh olsalar bu, bilittifak caizdir. Çünkü mûdî, müs­tevda üzerine bir deyin, bir zaman iddiasında bulunmuş olur. Bunun hakkında ise an inkârin suth caizdir.

47 - : Müstevda, vediayı red etdiğini, mûdî de istihlâk eylediğini iddia edib de bâdehû bir mal üzerine sulh olsalar imam Ebû Yusuf dan bir kavle göre caiz olmaz, imam Muhammed´e göre ise caiz olur. Çünkü mûdî, müstev­da aleyhinde bir zaman iddiasında bulunmuş oluyor, bu ise ayrıca bir dâva demektir, bundan dolayı mal üzerine sulh caizdir (Mebsût-ı Serâhsî.)

48 - : Telef olan veya istihlâk edilen bir magsubdan dolayı - velev kıy­metinden ziyade bir bedel üzerine olsun sulh yapılması, imamı Azama göre caizdir. îmâmeyne göre ise ziyade takdirinde caiz değildir. Çünkü gâsıb üzerine lâzımgelen, magsubun kıymetidir. Bu kıymet ise ger´an nükûd ile mukad derdir. Artık nükûd cinsinden ziyade üzerine sulh olunca ribâ vücude gelmiş olur (Mebsût.)

Büâ devr ahz ve istihlâk edilen ribh dâvasından ib.ra ise sahihdir (Beh-ce.)

49 - : Bir kimse, bir sene müddetle müeccel olan alacağını medyunun kefil vermesi şartiyle bir sene daha tecil etmek üzere müsalehede bulunsa ca­iz olur. Bir deyne kefil vermek veya bir deyni tecil etmek alelinfirad sahih olduğundan indelcemide sahihdir (Messût.)

50 - : Bir kimse, bir şahsdan zimmetinde şu kadar meblâğ alacağı oldu­ğunu dâva edib isbât edememekle bir mikdarı üzerine sulh olub bâdehû isbât eylese maadayı da ahza kâdirolur (Netice.)

51 - : Bir kimse, bir şahsdan bir cihet dolayısiyle dâva etdiği şu kadar meblâğ üzerine sulh olub bu bedeli kabz eyledikden sonra o şahsın zimmetin­de asla hakkı olmadığı zahir olsa o şahs, bu verdiği bedeli sulhu istirdad eder (Feyziyye.)

52 - : Bir kimse, bir şahsdan ciheti karzdan şu kadar alacağı olduğunu dâva ve o şahs ile inkârına mukarin bir bedel üzerine sulh olub bu bedeli tecil eylese sahih olur. Fakat bu sulh an ikrârin olmuş olursa tecil sahih olmaz (Netice.)

53 - : Bir kimse, bir şahsın zimmetinde olan alacağından o şahsın baş­kası zimmetinde olan alacağı bedel olmak üzere sulh olsa sahih olmaz (Âli Efendi Fetavâsı.)

54 - : Bir kimse, bir şahsda olan alacağını - bedel i sulhu şu güne kadar edâ edilmezse - tamamen almak üzere bir mikdar üzerine sulh olub o şahs da a güne kadar bu bedeli edâ edemese o kimse, bu alacağını tamamen ahza kadir olur (Ali Efendi.)

55 - : Tecil olunan semeni mebii acilen vermek üzere bir mikdarı üzeri­ne sulh olunsa sahih olmaz (Bence.)

56 - : Bir kimse, bir şahsa hitaben: «Benden bâdelyevm birşey dâva et­memek şartiyle senin zimmetindeki şu kadar hakkımdan senin zimmetini ibra etdim.» dese bu ibrası sahih olmaz (Abdürrahim Fetavâsı.)

57 - : Bir kadın, kocasından iddia etdiği talâk ve mehr dâvasını isbât edemeyib kocası talâkı ikrar etmek üzere şu kadar kuruşa sulh olub talâkı ikrar ve bedeli kabz eylese bu kadın, o verdiği bedeli geri almaya kadir olmaz (Abdürrahim Fetavâsı.)

58 - : Borçlu olarak kati edilen bir kimsenin vârisleri, katil ile bir mik­dar mal üzerine sulh olsalar borcu bu sulh bedelinden ödenir (Netice.)

59 - : Bir kimse, bir şahs ite cerahatden bir mikdar şey üzerine sulh olub bedeli kabz eylediği halde cerh eseri baki kalsa sulhu feshe kadir olmaz.

Fakat bir kimse, böyle bir şahs ile cerahatden bir mikdar üzerine sulh olub da bâdelbürû cerh eseri kalmasa sulh bâtıl olur. (Âli Efendi.)

60 - : Bir kimse, bir şahsda olan alacağından o şahsın tapulu tarlası üze­rine sulh olub o şahs, bedeli sulh olmak üzere bu tarlasını o kimseye ferağ eylese sahih olmaz (Behce.)

Kezalik : Bir kimse, hakk-ı tapu dâvasından ferûgünleh ile sulh olsa sa­hih olmaz (Âli Efendi.)

Kezalik : Bir terekeden bir mikdar tarla ve bir mikdar kuruş üzerine alâ tarikittaharüc sulh, sahih olmaz (Abdürrahim.)

Kezalik : Bir kimse, bir şahsın zimmetini bir tarla dâvasından ibra etdik-den sonra tekrar dâva etse mesmu olmaz (Abdürrahim Fetavâsı.)

61 - : Bir kimse, veraset dâvasından an inkârin sulh olub da bâdehû vâ­ris olduğunu isbât etse bu sulh bâtıl olmuş olur (Behce.)

62 - : Bir bayi, müşterisiyle bilâ tağrir gabn dâvasından şu kadar kurug üzerine sulh olsa sahih olmaz (Âli Efendi.)

63 - : Sulhde ikrah ile tav´ - Rıza beyyinesi ce´mi olsa ikrah beyyinesi evlâ olur (Abdürrahim.)

64 - : Bir kimse, başkalarının zimmetinde alacağı olduğu halde vefat etmekle vârislerinden biri, meselâ: Oğlu, hisse-i irsiyesi mukabilinde terekeden bir mikdar şey üzerine diğer vârisler ile teharüc tariki üzere sulh olsa sahih olmaz. Çünkü terekeye aid alacak deyin bulunduğu takdirde teharüc bâtıldır (Bezzâziyye, Mecmua-i Cedide.)

Kezalik : Müstağrak fiddüyûn olduğu halde vârislerden biri diğerleriyle terekeden bir mikdar şey üzerine bittarikitteharüc sulh olsa bu sulh, caiz ol­maz. Çünkü deyn, vârislerden mukaddemdir. (Mecmaül´fetavâ.) [10]