๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hukuku İslamiye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 11 Mart 2010, 20:49:35



Konu Başlığı: Süf'a hakkinda
Gönderen: Ekvan üzerinde 11 Mart 2010, 20:49:35
ON ALTINCI KİTAP
ŞÜF´A HAKKINDADIR:


İçindekiler: Şüf´aya dair ıstılahlar, şüfanın rüknü ve esbabı sübutiyesl. Şüf anın şartları. Şüf´anın taleb edilmesi. Şüfanın hükmü, şüfanın hikmeti teşriîyesi: [43]


Şu Faya Dair Istılahlar:



1 - : (Şüf´a) : şefi´ kelimesinden me´huzdur. Şefi´ kelimesi lügatte vitrin zıddıdır. Yani çift manasınadır. Bu cihetle cemi ve zam mânasını du mutazammindir. Çünkü bir şeyin diğer bir şeye zam ve ilâvesini müş´irdir. Şefaat kelimesi de bundandır- Çünkü bununla bir müzaharet vücuda geîi yor, şefaat eden ile hakkında şefaat olunan kimse birleşmiş oluyor. Nite­kim şefaat-ı nebevviyye sayesinde müznibler, âbidler ■ zümresine zam edil­miş, onlar ile çift bulunmuş olacaktır.

istilânda şüf´a : satılan veya ı´vaz şartüe hibe edilen bir akarı veya o hükümde olan bir malı müşteriye veya mevhübünlehe her kaça mal olmuş ise o miktar ile müşteriden veya bayiinden veya mevhûbün lehten ce.bren alıp temellük etmektir. Bu cihetle şüf´a sahibi kendi mülküne böyle şüf´a iîe aldığı mah zam etmiş olur. Şüf´a, meşfu´ olan malı temellük mânasında da müstameldir.

2 - = Şüf adar) : satılan veya ivazla hibe edilen akarda hak­kı şüf ası olan´ yani o akara temellüke salâhiyeti bulunan kimsedir. Satılan akarda hissesi olan veya o akara akan müttesii bulunan kimse gibi.

3 - (Meşfu´) : satılmakla veya ivaz şartiyle hibe edilmekle kendisine Şüfa hakkının taallûk ettiği akardır. Meselâ:-satılan bir mülk dükkân his sesi, o dükkânda hissesi olan kimseye karşı bir mülkü meşfu´dur-

4 - (Meşfûunbih) : Şefîin hakkı şüf aya nailiyetine sebep olan mülk­tür. Kısmen satılan mülk bir hanedeki satılmayan bir hissei şayia gibi ki, bu hisse sebebile sahibine o satılan kısma karşı şüf´a hakkı vücude gelir.

5 - (Halit) : Su hissesi ve yol hissesi gibi bir mülke ait haklarda or­tak olan kimsedir. Meselâ: bir ırmakta su hissesi bulunan iki kimse, bin birinin halitidir.

6 - (Şirbi hâs) : madud şahısların mezraalarım suvarmak için bir mai carideki şirb haklarıdır. Adedleri nihayet yüzden ibaret olan şahıslar madud itibar olunur. Amma umumun istifade ettiği ırmaklardan su almak, şirbi hâs kabilinden değildir. Esasen şirb, bir sudaki nasib, hisse demektir.

7 - (Tarik-İ hâs) : madud kimselerin mülkü olan müşterek sokaktır, bazı çıkmaz sokaklar = tarik-î gayir nafize tarik-i hâs kabilindendir.

8 - (Cari mülisık) : bir akara, mseelâ bir haneye muttasıl akarı, ha­nesi bulunan komşudur. Bir akarın duvarı altındaki yere ortak olan komşu ise o akarın nefsinde müşarik sayılarak birinci derecede şüf adar bulunur. Çünkü bir akarın müşterek hissedarları, o akara muttasıl akarları olan lardan, ahaktırlar. Şüf´a hakkı evvelâ o hissedarlara ait olur.

9 - (Talebi müvasabe) : Bir akarın satıldığını haber alan bir hisseda rın veya halitin veya cari mülâsıkın o haber aldığı mecliste hemen şüf ayı talebe delâlet eder bir söz söylemesi, meselâ ben o satılan akarın şüf´ ada­rıyım* demesidir: Müvasabe, bir şeye hemen atılmak, kalkışmak manasına­dır. Şüf´a talebi de derhal olmak lâzım geldiğinden ona böyle denilmiştir.

10 - (Teslimi şüf´a) : Şüfa hakkım istimal etmeyip bundan feragat etmek, yapılan satış muamelesine razı olmaktır ki bununla hakkı şüf´a sa­kıt olur. [44]


Şüf anın Rüknü ve Esbabı Sübutiyesj :



11 - : Şüf´anın rüknü, şüf adann megfuu´ bayi ile müşterinin veya o hükmünde olan kimselerin herhangi birinden usulü dairesinde almasından ibarettir- Nitekim ileride beyan olunacaktır. Şüf´anın esbabı sübutiyesi ise üçtür. Şöyle ki:

Şüf´anın birinci sebebi, satılan şeyin nefsinde müşarik olmakta. îki kim senin bir akara şayian nısfiyet üzere ortak olmaları gibi. Bunlardan biri hissesini satınca diğeri bu hissenin şüf´adarı olur.

Şüf´anın ikinci sebebi, satılan şeyin hukukundan birinde halit olmaktır Bir akarın tariki hâssındaki iştirak gibi.

Meselâ: §irbi hasst hakkında İştirakleri olan mülk´bahçelerden birisi sa tıldıkta diğer bahçelerin malikleri hep şüf´adar olurlar. Satılan bahçeye bahçeleri gerek muttasıl olsun ve gerek olmasın. Bir kısmının cari mülâsık olması hakkında bir imtiyaz teşkil etmez.

Kezalik: kapısı tariki hassa açılan bir akar satıldıkta o tariki hassa ka­pıları bulunan veya kapı açmaya haklan olan diğer akar sahipleri o satı­lan akarın şüf´adarı bulunurlar. Carimülâsık olsunlar, olmasınlar müsavidir.

Fakat umumun müntefi1 olduğu bir nehirden su alan veya kapıları ta­riki âmmeye açılan mülk bahçelerden veya hanelerden biri- satıldıkta o ne­hirden su alan, yahut o tariki âmme kapıları bulunan diğer bahçe veya ha­ne sahiplerinin hakkı şüf alan olamaz. Meğer ki böyle bir nehirden madud Kümelerin bahçelerini sulamak içjn açılmış müşterek bir hark bulunsun. O halde. Su kimseler, o harktan dolayı biri birine halit ve şefî olurlar.

Şüf´anın üçüncü derecedeki sebebide satılan akara mülâsık komşu ol­maktır. Bu akara bir taraftan mülâsık olan komşu ile birkaç taraftan müt-tasü olan komşular arasında fark yoktur, hepsi de mütesaviyen şüf´adar olurlar. Bedayi, Hindiyye.

12 - : Satılan akarın nefsinde müşarik bulunmadığı veya bulunduğu halde gaib olduğu veya hazır olup hakkı şüf asını istimal etmediği takdirde hakkı şüf´a o akardaki halita ait olur- O akarın halifi de bulunmaz, veya bulunur da bu hakkını terkederse şüf´a hakkı o akarın cari mülâsıkınate veccüh eder.

Meselâ: bir kimse müstakilleri mülkü olan hanesini sattıkta yahut müş­terek bir hanedeki hissei şayiasını sattıkta müşariki hakkı şüf asından vaz geçerse bakılır. O hanenin hakkı şirbi hassında veya tariki hasstnda haliti varsa hakkı şüfa onundur. Yoksa veya olup da bu hakkından vazgeçerse Şüfa hakkı üçüncü derecede bulunan cari mülâsıkındır. Dürrümuhtar. Bahriraık.

13 - : Bîr binanın fevkanisi, yani: üst katı birinin, tahtanisi, yani: alı katı da başkasının mülkü olup her birinin tariki âmme ayrı ayrı kapısı bu­lunduğu, yani: fevkaninin yolu tahtaniden geçmediği takdirde bunlar birbi rihin cari mülâsıkı sayılır.

Binaenaleyh bunların birinci ve ikinci derecede şüf adarı bulunamayın­ca bu cari mülâsıkiar arasında -şüfa cari olur.

14 - : Bir hanenin duvarı ile o duvarın yerinde müşarik olan kimse, o hanenin ´..imamında müşarik sayılır- Bu cihetle o hanenin birinci derecede Şefii´ olur. .

Bazı fukahaya göre yalnız duvarın binasında iştirak dahi, o hanede iş­tirak hükmündedir. Fakat duvarda müşarik olmayıp da yalnız hanesinin ki­rişleri komşucunun duvarı üzerine uzatılmış olan kimse, cari mülâsık sayılır. Yoksa bundan dolayı şerik ve halit sayılmaz,

15 - : Satılan bir akarın dereceleri müsavi, müteaddit şefî´leri bulun­sa bunların adedi rüûslarına itibar olunur, sehimlerinin miktarına, yani meşfu´unbihdeki hisselerinin derecesine itibar olunmaz. Çünkü istihkakın illeti, ittisali mülktür, yoksa onun miktarı değildir.

Meselâ: Bir hanenin nısıf hissesi bir kimsenin, sülüs ile südüs hissele­ri de diğer iki kimsenin olduğu halde msf hisse sahibi hissesini başkasına sattıkta o ki kimse şüfa ile talip olsalar bilmünasafa aralarında taksim olunur, yoksa sülüs sahibi hissesine göre ziyade hisse alamaz.

16 - : iki veya üç dört sınıf halitler içtima ettikte bunların zararen ehassı e´ammı üzerine takdim olunur. Zira ehassın tesiri kuvvetlidir- Bun­ların muhaletası daha ziyadedir.

Meselâ : bir küçük nehirden açılan harkta hakkı şirbi olan mülk bir bahçe hakkı şirbîle beraber satıldıkta o harkta hakkı şirbî olanlar, o nehirde hakkı §irbi olanlar üzerine şüfadar olmak cihetile takdim olunurlar. Am ma o nehirde hakkı şirbî olan mülk bir bahçe hakkı şirbîle beraber satıl­dıkta gerek o nehirde ve gerek o harkta hakkı sirbî olanlar hep müsavaı üzerine §üf´adar olurlar.

Nitekim bir çıkmaz sokaktan münşeib diğer bir çıkmaz sokağa kapıcı açılan bir mülk hane satıldıkta bu şubede kapısı olan veya olabilecek bulu­nan hanelerin sahipleri şüf´adar olurlar, bunlar çıkmaz sokakta kapılan olanlara tercih olunurlar. Çünkü bu şubedekilerin halit olmaları ehasdır. Amma o çıkmaz sokağa kapısı olan bir hane satılınca gerek o sokakta ve gerek şubesinde hakkı müruru olanlar hep şefi´ olurlar. Zira çıkmaz sokak ta hepsinin hiltaları müsividir. Hindiyye-

17 - : Hakkı şirbî hassi olan bir bahçe sahibi, bu bahçenin hakkı ş:r-bini satmayıp yalnız o bahçeyi satsa hakkı şirbinde halit olanlar, bu bah­çeye şefî´ olamazlar. Çünkü §üfanın sebebi olan hakkı şirb, satılmamıştır. Sebeb bulunmayınca müsebbeb de bulunmaz.

Tariki hass hakkında da hüküm böyledir, yani: bir hane satılıp da ta­riki hasdaki hakkı müruru satılmasa o tariki hasda hakkı müruru olanlar için hakkı şüf a sabit olmaz.

18 - : Hakkı şirb, şüfa bakımından hakkı tanka takdim olunur. Bina­enaleyh bir bahçe, hem hakkı şirbî hem de hakkı tariki ile birlikte satılıp da bir kimse, onun hakkı şirbi hassında, diğer biri de tariki hassında halit bulunsa hakkı şirb sahibi, hakkı tarik sahibi üzerine tercih edilir. Mecelle de de bu kabul edilmiştir- Diğer bir kavle göre hakkı tarik, hakkı şirbden mukaddemdir. Bercendî de demiştir ki: tarik mesüden akvâdır. Reddimuh-tar. Dürrimünteka.

«(Malikîîere göre şüfa, kabili kısmet olan akar ile o kara tâbi, müttesil olan bina ve eşcar da caridir. Ve bu hak, yalmz şerike münhasırdır. Men-kulâtta, kısmeti gayri kabil akarda şüf a cari" değildir.

Fakat müdevvenetülkübrâda beyan olunduğuna göre alelıtlak akarlar­da §üf a caizdir, kabili kısmet olsun olmasın müsavidir. Çünkü şirket zara­rını def için buna her ikisinde de ihtiyaç vardır- imam Malikten böyle iki rivayet varsa da muavvelün aleyh birinci rivayettir.

Cari mülâsık, şüfadarolamaz. Hattâ bir akarın fevkanisi bir kimsenin, tahtanisi de başka bir kimsenin olsa bunlardan biri satılınca diğerinin sa­hibi buna şefj´ olamaz.. Çünkü bunlar da cari mülâsıka müşabihtirler.

Hakkı mürur itibarile de şüf a cari değildir. Bir kaç hane biribirinden hududlan tayin edilerek ayrılmış olunca aralarında müşterek kalan yoldan veya arsadan dolayı hakkı şüf a sabit olmaz. Çünkü bunlar, müstakil de ğildirler, belki kendilerinde şüf a cari olmayan o hanelere tabidirler. Artık bunlar, müstakilen veya o hanelerden birile satılacak olsa diğer hane sa­hipleri için bunda hakkı §üf a olamaz. Velevki kabili kısmet olsunlar.

Hayvanatta şüfa cari değildir. Meğer ki akara tâbi olsun. Meselâ: müşterek bir bostanda çalıştırılan hayvanlar bulunsa bu bostandaki bir his sei şayiayı sahibi satınca o hisseye tebe´an bu hayvanlardaki hissesinde de şüf a cari olur.

îrs suretile mevrus olan akarlarda şüf´a cari değildir. Meselâ: arala­rında müşterek bir akar bulunan iki kimseden biri vefat edip hissesi vâ­rislerine mevrus olsa diğeri bu hisseyi şüf a iddiasile alamaz. Çünkü bu hisse vârislerin mülküne bir bedel ile değil, cebren = ister istemez dahil olur.

Büâ ivaz yapılan hibede de şüf a câri değildir.

Hükümet de beytulmal namına şüf´adar olup eşhasa ait hisseleri şüf a ile ahzedebiîir-

Meselâ: vefat eden bir şahsın kabili kısmet olan akarının yarısı vâri­sine, yarısı da beytülmale intikal etse de badehu vâris kendi nısıf hissesi­ni satacak olsa bunu hükümet, beytulmal namına şüfa ile alabilir.

Nâzın vakfın, mevkufun aleyh olan kimsenin, bir hanenin, yolundan intifaa´ malik oları şahsın, bitişik komşunun şüf aya haklan yoktur. Ancak. vakıf, hissei m üş terekenin şüfa ile alınmasını vakfiyesinde tasrih etmiş İse mütevelli, bıı hisseyi şüfa ile alır.

Meşfuûn binin vakfedilmiş olması, hakkı´ şüf aya mâni değildir. Mese­lâ: bir kimse bir, müşterek arsadaki hissesini bir cihete vakfettikten sonra şeriki hissesini satacak olsa bu hisseyi de vakfetmek üzere şefi´ sıfaiile ahzedebüir.

Şül´adarlar müteaddit olunca adedi rüûslarına göie değil, hisselerine güre meşfu´ hisseye şüfa ile temellük ederler. Muhtasarı Abızziyai., Şer-hikebir Haşiyei Düsukî.)

(Şafiilere göre de §üfa, yalnız kabili taksim olan mülk yerde ve bu yere tâbi olan ebniye ile sabit eşearda ve beyi zamanında henüz yetişme miş olan esmarda cari olur. Mehkulâtta cari olmaz. Kezalik: taksim edil diği takdirde kendisinden asıl matlub olan menfaat zail olacak akarlarda da §üf a cari değildir. Küçük hamamla?, değirmenler gibi. Esah olan, budur,

Süf a yalnız şerik için sabit olur. vâris için, cari mülâsık için sabit ol­maz. Şüf adar olan şerik, gayrı ademî de olabilir. Meselâ: mescid olmak üzere vakfedilen bir arsanın bir hissei şayiası vakfedilmemiş olsa bu hisse. satılınca buna vakıf namına vakfın nâzın şüf´adar olur-

Bir hanenin memerri hassındaki hisse satılsa o hanenin sahibi bu his şeyi müşteriden şüfa ile alabilir. Sahih olan budur. Şu şart ile ki, müşte-rmin hanesi için başka bir yol bulunsun veyahud tariki âmme veya emsa­line külfetsizce kapı açması mümkün olsun. Aksi takdirde müşteri muta­zarrır olacağından şüfa sabit olmaz.

Bir hissei şayianın müteaddid şefÜeri bulunsa bunlar, o hisseyi müşte­rek mülkteki hisseleri nisheünde temellük eder ir. Bir kavi göre hisselerine bakılmaz, adedi rü´üslerine göre temellük ederler. Çünkü gül´anın sebebi asıl şirkettir. Bu şirkette ise müsavidirler- Müteehhirin bu kavle - müzahir olmuşlardır. Ekseriyet ise evvelki kavidedir.

(Hanbelîlere göre de şüf anın sübutu için beş §art vardır. Söyle ki:

(1) : Mebi veya mebi hükmünde olan mal, muşa´ = gayri müfrez olup şeriklerden bazılarının talebile taksimi icabodecek akar ki bilinden olmalı dır.

Binaenaleyh müfrez arsalarda, fiııaidariarda, bir nehirden bir kuşüf´a hakkı sabit olmaz. Çünkü müşa´da hisse sahibinin hariçten hissedar olacak kimse yüzünden mutazarrır olması melhuz olmakla şüfaya hakkı vardır. Maksum, hududu muayyen, yolları ayn oian yerlerde ise bu zarar, melhuz değildir-

Binaenaleyh müfrez arsalarda, finaidarda, bir nehirden bir kuyudan su almak hususunda şüf´a cari değildir.

Kezah´k: kabili kısmet olmayan akarlarda da, meselâ küçük hamam­larda, değirmenlerde §üf´a cereyan etmez, akar sayılmıyan şeylerde, yer­lerden munfrid binalarda, ağaçlarda da şu fa yoktur.

(2) : Şerikin hissesi, bir semen mukabilinde satılmak veya. bir borç ve ayn mukabilinde bedeli sulh olarak verilmeli veya ivaz şartile hibe edilmelidir.

Binaenaleyh başkasına bilâ ivaz intikal eden bir hissede şüf a cari ol­maz. Meccanen hibe, irs, mehr, bedeli hulu,´ ücretiamei, demi«mddan sulh gibi bir sebeple´ başkasına verilen hisse gibi.

(3) : Şüf´a hakkını bey´a ve emsaline ıttıla* ânında hemen talep etme­lidir. Şöyle ki: şüf adar, meşfûa´ talip bulunduğuna hemen işhadda bulunur. Sonra müşteri ile muhasamaya başlar. Muhassamamn velev senelerce te­hire uğradüması şüfa hakkını iskat etmez. Çünkü işhadda bulunmak, rağ­bete, güf´a hakkının istimal edileceğine delildir.

Şefîin alelfevB işhadma, talebi şüf´ada bulunmasına bir özürü bulunur­sa, meselâ: hâdiseyi geceleyin haber ahrsa veya haber aldığında taharet ic­rasında bulunursa veya bulunduğu yerin kapısı üzerine kilitli olursa bu talebi tehire bırakmasından dolayı, şüfası sakıt olmaz. Meğer ki bu halde müşteri yanında hazır bulunmuş olsun, o zaman bu talebi tehir edince şüf ası sakıt olur.

(4) : Satılan hissenin tamamını şüf´a ile almalıdır. Tâki safkanın te-b´izile müşteri mutazarrır olmasın. Binaenaleyh satılan mâl, tamamen meveud iken şefi bir kısmını almak istese hakkı şüfası sakıt olur-

Şüf adarlar, müteaddid olurlarsa kendi hisseleri nisbetinde meşfû´dan bisse almaya istihkakları olur. Meselâ: bir hane üç kimse arasında müş­terek olup, birisi, hanenin yarısına, diğer birisi de üçte birine, üçüncüsü de altıda birine malik´ bulunsa da üçte bir sahibi hissesini satacak olsa bu sülüs hissenin dörtte üçüncü nısıf hisse suhlbi dörtte biri de uludu bir his­se sahibi alır. Bu takdirde o hanenin on iki hissede dokuz hissesine nısıf hisse sahibi, üç hissesine de südüs hisse sahibi malik olur.

Şefi´ler bazısı, şüf asım terk etse,,diğerleri me&fû´un. ya tamamını alır­lar veya tamamını terk ederler. Yalnız kendi hisselerini almaya kalkışa­mazlar. Ve akıibadan olan gefî´ler, yabancı olan şefîye tercih edilemez. Çünkü karabet, şüf aya sebep değildir.

(5) : Şefî´, me§fuûnbihe malik bulunmalıdır. Binaenaleyh bir akarın mücerred menfaati icare veya vasiyet sur etile kendisine ait olan kimse bu­nunla şüf aya müstahık olamaz- Vakıf olan arazi ve akarda da şüfa carı değildir. (Keşşaf ulkına´)

(Zahirîlere göre kabili kısmet olsun olmasın her hangi bir maldaki hisse-i şayiada şuf a câridir. Bir şerik, kendi hisse-i şayiasını şerikine veya şüre­kâsına arzetmedikçe başkasına satamaz, bu helâl değildir. Onun şerikleri bu hisseye başkalarından ehaktırlar. Bunlar almak istemezlerse o zaman hakları sakıt olur.

Bir hissedar, şeriklerini haberdar etmeden hissesini satsa şerikleri bu hisseyi almak hakkını.her zaman haiz bulunurlar. Bunlar dilerlerse bey´a icazet verirler, ve dilerlerse o hisseyi satıldığı semen üe kendileri için satın alırlar, velev ki aradan seneler geçmiş olsun, şüfa haklarını terk ettikle­rini lisan ile söylemedikçe §üf a hakları devam eder. Şeriklerin bey´a ev­velce muttali oiup olmamaları, hazır bulunup bulunmamaları müsavidir.

Şüf adarların müşterek malda hisseleri muhtelif olsa da meşfu´ olan hisseye adedlerine göre iştirak ederler, hisselerine göre değil- Meselâ: şe­riklerden birinin hissesi yüz, diğerinin hissesi yirmi, öbürünün hissesi cic on olsa meşfu´ olan hisseyi müsavat üzerinde ahzederler. İbni Ebi Leylâ, îbn-i Şübrüme, Süfyan-ı Sevrî ve sairenin kavilleri de böyledir.

Müşterek bir maldaki hiseler, şerikler arasında ifraz ve taksim edilmiş olunca bakılır: Eğer hepsinin yolu bir olup kendilerinin mülkü bulunursa bunların arasında şüfa sabit olur. Bu yol, çıkar bir yol olsun olmasın. Fa­kat bu yol da taksim edilmiş veya kendi mülkleri olmadığı halde çıkar bir yol bulunmuş olursa şüfa cari olmaz. Bunlar, mülâsık olsunlar olmasınlar müsavidir. Elmuhallâ.) [45]


Şüf´anın Şeraiti:



19 - : Şüfa hakkının sübutu için meşfuûn başkasına intikali, bir mu-avazai nıaliyye suretile olmak şarttır.

Binaenaleyh bir kimse müik hanesini muayyen bir bedel mukabilinde başkasına satsa veya ivaz şartile başkasına hibe ve teslim ile ivaz´ı kab´ zetse veya kıssası mucib olmayıp diyeti müstelzim bir cinayetten dolayı birmülk akan üzerine sulh olsa bu hanede, bu akarda, şüfa cari o!ur- Fakat böyle bir akar biiâ İvaz birisine * hibe edilse veya vasiyet veya miras yolile birine intikal etse veya madûneniiefs kıssaı mucib bircinayel-ten dolayı birine musalahaten verilse bunda şüf´a cari olmaz.

Kezalik: başkasına hibe edilen bir akarda ivaz meşrut olduğu halde iki taraftan tekabuz bulunmasa şüf´a sabit olmaz. .

20 - : Meşfuûn mülk ve gayri menkul veya o hükümde bulunması şarttır.

Binaenaleyh mülk akarda, mülk arazi de şüf´a caridir. Bunların kabili kısmet olup olmaması müsavidir. Kezalik: mülk arsa üzerindeki ebniyye ve egearda da şüf´a caridir.´Çünkü bu ebniyye ve egcar gayrimenkul hük­mündedir. Fakat vakıf akarlarda, arazii emiriyyede ve bunların üzerinde­ki mülk ebniyye ve eşcarda şüf´a cari değildir. Çünkü bunlar menkul hûk mündedirler- Nitekim sefine, hayvanat, zahire, huliyyat vesaire gibi men-kulâtta da şüf´a cari değildir.

21- : Meşfuûr, bihin de mülk akar olması şarttır. Binaenaleyh bir mülk akar satıldıkta ittisalindeki mülk akar sahibi §e fî* olur. Fakat ittisalindeki vakıf akarın mütevellisi veya mutasarrıfı veya arazii emiriyenin mutasarrıfı şüf´adar olamaz.

22 - : Şefiîn meşfuûn bih akara meşfu´ akarın satıldığı zamanda ma­lik bulunmuş olması ve bu malikiyetin şüf´a ile alacağı zamana kadar be­kası şarttır.

Binaenaleyh satılan mülk bir akara onun ittisalindeki hanede icare ile veya iare ile sakin olan kimse şefî olamaz.

Kezalik: bir kimse hanesi ittisalindeki mülk akan şüf´a ile henüz al­madan kendi hanesini satsa artık şüTa Hakkı kalmaz. Nitekim hanesini o akardan evvel satmıg bulunduğu takdirde de şüf´a iddiasına kalkışamaz

23 - : Satılan akardan sahibinin malikeyyet hakkının zevali şarttır.

Binaenaleyh akar sahibi, şartı hıyar ile muhayyer oldukça o akardaki malikiyeti zail olmuş bulunmıyacağından başkası için hakkı .şüf´a sabit ol­maz.

Fakat müşterinin hıyarı şart ile muhayyer olması, güf´anın sübutuna mâni değildir.,Çünkü: müşterinin muhayyerliği, bayiin zevali mülküne mâ­ni olmaz. Artık şefî, bunu şüf´aı ile alınca hakkında beyi nafiz, hıyarı şart zail olmuş olur.

Kezalik: beyi fâsid ile satılan bir akarda şüf´a cari olmaz. Meğer ki bayiin bu bey´i fesh ile akarı istirdat etmek hakkı, müşterinin üzerinde bi­na yapması gibi bir mâni zuhuruna binaen sakıt olsun.

Müşteri için sabit olan hıyarı ayb ve hıyarı rü´yet ise şüf´amn sübutu na mani olmaz. Müşterinin bu veçhile muhayyer olduğu bir sırada şefi, hakkı şüf asini istimal edebilir- Hattâ şefî, akarı henüz almadan müşteri bu üd hıyarın birisile bey´i feshetse şefiîn hakkı şüf´ası yine sakıt olmaz. Bu

fesh gerek kabzdan evvel ve gerek sonra olsun, ve gerek hâkimin hükmiio ve gerek bayiin rızasüe olsun müsavidir.

Bu, şefiiin bey´a vukufu ânında şüf´a talebinde bulunduğuna göredir. Bu anda şüf´a talebinde bulunmazsa hıyarı şartta» veya hıyarı aybdan do­layı beyi fesedilince şüfaya mahal kalmaz. Ancak badelkabz hıyar» ayb sebebile beyi bitterazı feshedılse veya. iki taraf badelakid bey´i ikalede bu­lunsa şef S, için yeniden hakkı şüf´a sabit olur. Çünkü bu suretle bey´i fesli. şahsı sâlis hakkında yeni bir beyi´ sayılır. Behcetülfeteva. Dürrümuhtar. Dürerüîhükkâm

24 - Şefiîn meşfuûnbih olan akara şüf´a talebinde bulunduğu zamana da malik olduğunun indelinkâr hüccet İle sübutu şarttır.

Binaenaleyh şefiîn meşfuûn bihe malikiyetini müşteri ikrar eder veya inkârına mebni bu malikiyet beyyine ile sabit olursa şüf´a hakkı zahir ol­muş olur.

25 - : Başkasına verilen akarın malumülmiktar bir mal mukabilinde verilmesi şarttır. Binaenaleyh meçhul bir bedel ile veya mal olmayan bir bedel ile temlik edilen akarda şüf´a cari olmaz. Meselâ: isticar edilen bir çiftliğin kira bedeline mukabil bir hane verilse bu hanede §üf´a cereyan etmez. Çünkü bu hanenin bedeli mal değildir, belki menafiden ibaret olan kira ile istifadedir.

Mehr veya bedeli hul´ olarak verilen bir akarda da şüf´a cari değil dır. Kadıhan-

26 - : Meşfu´ olan akarın şefî´a ait o´ması şarttır.

Binaenaleyh bir kims*e, bir büyük akarım iki kısma ayırıp bir kısmını bir şahsa sattıktan sonra carimülâsık bulunmak iddiasile o sattığı kısmı u şahıstan şüf´a bahanesile istirdada kıyam edemez. Hindiyye.

27 - : Şefiîn vâki olan satış muamelesine sarahaten veya delâlete» razı olmamış şarttır. Razı olursa hakkı şüf´ası sakıt olur.

Meselâ: şefiî, akdi bey´i haber aldıkta «Pekâlâ» dese veya satılan aka n müşteriden satın almak istese hakkı şüf´ası kalmaz.

Kezalik:, bir kimse, bir akarı sahibine vekâleten satsa bu akarda hakkı jüf´ası olamaz- Çünkü bir. şahsın kendi tarafından tamam olan şeyi nakza sa´y etmesi merduddur. Fakat müşterinin vekili olsa bundan dolayı şefîin hakkı sûf´ası sakıt olmaz. Bir de meşfu* akar daha satılmadan şüf´a hak­kını iskat muteber değildir. Çünkü meşfu´ satılmadıkça şefiin hakkı taay­yün etmezki, bunu ıskatı muteber olsun. Binaenaleyh §efî, bayia «Ben al­mam, var kime verirsen ver» demiş olsa da bilâhare satıldığında şüf´a ile megfuû ahze müstahık olur. Hindiyye. Fetavayi Ali Efendi.

28 - : Satılan şeyin miktarı, müşterinin kim olduğu, semenin ne mık tar ve necins bulunduğu şefi için malûm bulunmalıdır, malûm bulunmazsa rızasına itibar olunmaz.

Meselâ: bir kimse, hanesinin ittisalindeki bir akarın on bin liraya sa­tıldığını duyunca güf´a hakkını İstimal etmese bilâhare onun sekzi bin li raya satılmış olduğuna muttali olunca şül´a hakkını istimal edebûir- Fakat on iki bin liraya satılmış olduğu tahakkuk etse hakkı şüTası avdet etme?. Çünkü on bin lirayı çok görüp süf asını iskat eden bir kimsenin on iki bin lirayı daha çok göreceği şüphesizdir. Hindiyye Bahr.

Kezalik: satılan bir hanenin müşterisini hilafı hakikat olarak işiten bir 5 uf´adar m bu satışa razı olması, hakikate muttali olduğunda şuf´a iddiası na kıyamına mâni olmaz. Zira eşhasa göre muamele değişir, bir şahsm komşuluğuna, şerik olmasına, rıza, diğerinin kamşuiuğuna da, şerik olma sına da rızayı müstelzim olmaz. Behce. Ebussuüd.

29 - : §üf anın sühutunda hürriyet züğürt, akıl, bulûğ, adalet, ittihadı din şart değildir... Binaenaleyh bir köle de mezun olduğu ticaret dolayısile temellük ettiği bir haneden dolayı şefi olabilir. Ve bir çocuğun mülk akarından dolayı malında hakkı tasarrufu olan velisi onun namına şüf´a hakkını istimal edebilir*

Kezalik : bir müslim, bir gayri müslime ve bilâkis bir gayri müslim bir müslime karşı şüf´adar olabilir. Hindiyye.

30 - : Bir §üf a hakkı şeraiti dairesinde sabit olunca müşterinin meş-f uda ki bütün tasarrufalrını şefıin nakza hakkı olur. Meselâ: müşteri, meş-fuu başkasına satmış veya hibe ve teslim etmiş veya vakfeylemiş olsa şefi bunları nakz ettirebilir. Behçetülfeteva.

31 - : Bir akarın müşarikleri arasında taksim edilmesinden dolayı şüf´a cari olmaz. Binaenaleyh bu taksim bahanesile cari mülâsıkları şüf´a tale­bine kalkışamaz. Bedayi. Hindiyye-

«(Malıkilere göre de meşfu´ûn akar veya akar hükmünde olması şart­tır. Nitekim buna dair evvelce malûmat verilmiştir.

Kira hususunda şüf´a cari değildir. Binaenaleyh bir akara malik oları iki kişiden biri hissesini kiraya verse diğeri bu hisseyi şüf´a iddiasile kira ile tutmaya kalkışamaz.

Kezaiik : iki kimse bir haneyi kiraladıktan sonra birisi hissesini başka­sına kiraya verse diğeri bu hisseyi şüf´a ile isticare kıyam edemez. Ancak bir kavle köre şeriklerden biri kabili taksim müşterek hanedeki hissesini kiraya vermek istese diğer şerik, kendisi oturmak şartile bu hisseyi şüf´a sebebile isticare müstahık olur.

Bir kimse, hali hayatında tamamına malik olduğu bir akarın şu kadar hissei şayiasının satılıp semenini muayyen veya gayri muayyen kimselere verilmesini vasiyet etmiş, sülüsi malı da buna müsait bulunmuş olsa, ve­fatından sonra satılan bu hisseyi varisleri, şüf´adar olmak üzere kıymeti!e müşteriden ahzedemezler. Çünkü bu hisseyi vasinin satması, müteveffanın hali hayatında satması gibidir. Bir kimsenin hali hayatında satacağı şeyde ise müstakbel vârislerinin |üf´a iddiasına hakları yoktur. Diğer bir kavle g6re bunda şüf´a cari olur. Nitekim böyle bir akarda vârislerin de veya bir ecnebinin de evvelce hissesi bulunmuş olsa bunlar bu şirket sebebile şüf´a iddiasında bulunabilirler.

Mügteri, aldığı müşterek hisseyi şüf´adar bulunduğunu bildiği halde vakfetmiş veya birisine hibe veya sadaka olarak vermiş olsa şefî, bunları nakzedebilir. Bu halde şefiîn vereceği semen, mevhubtin lehe, veya musad-daknn aleyhe ait olur. Vakıf suretinde ise müşteriye miT vakfa rm ait ola­cağı hakkında iki kavi vardır. Muhtasarı Ebizziya, Şerhi kebîr, Haşiyei Düsuki.)

(Şafiîlere göre de şüf´a, muavazai mahza ve gayri mahza sureüîe te­mellük edilen mülk akarlarda cari olur, muavaza kabilinden olmayan temel Kiklerde cari olmaz.

Meselâ : bir hane birisine satılsa veya ivaz mukabilinde hibe edilse Veya bir kadına mehr olarak veritse veya hul´a´ bedel veya sulhu demden ivaz olarak verilse bunda şüf´a cari olur. Fakat bir kimsenin irs veya be­delsiz olarak hibe veya vasiyet yoliîe malik olacağı bir akarda şüf´a cari olmaz.

Şüf´anın sübutu için şefiîn meşf ua´ malikiyetinîn sebebi, me.huzun an-hin, meselâ : müşterinin malikiyetinin sebebinden mukaddem olmak lâzım­dır, îkisi müsavi olursa şüf´a cari olmaz. Meselâ : iki kimse, müşterek ol­dukları bir haneyi birlikte tamamen veya kısmen satsalar bunlardan bîri diğerine karşı şüf´adar olamaz- Çünkü bunlar, malikiyyetin husulü vaktinde müsavidirler. Fakat bu iki kimseden biri bu hanedeki hissei şayiasını başka bîr şahsa satsa değeri bunu şüf´adar olarak alabilir. Zira bu şerikin sebebi malikeyeti olan şirket, bu müşterinin sebebi maîikiyeti olan iştiradan mukaddemdir.

Bir mala şüf´a ile temellük için hâkimin hükmü, semenin ihzarı ve müş­terinin huzuru şart değildir. Çünkü şüf´a nassen sabittir. Şefiîn, «Temellük ettim* veya «şüf´a île ahzettim» gibi bir söz söylemesi şarttır. Ve semeni müşteriye tesiirn etmesi veya semenin zimmette borç olmasına müşterinin razı olması şarttır. Müşteri semeni teslim ederse veya mücceliyyetine razı olursa veya semeni tesellümden imtina etmekle hâkim tarafından tesellüme ilzam olunursa şefî, hissei şayiaya malik olur-

Bir hissei müştereke kendisinde şüf´a cari olmayan bir şey ile birlikte satılsa şefî, bu hisseyi semenden kendisine isabet eden miktar ile ahz eder. Şöyle ki semen, bu iki şeyin kıymetlerine tevzi olunur. Müşterek hissenin kıymetine isabeP eden miktarı şefi, müşteriye verip o hisseyi ahzeder.

Bir hissei şayiayı iki kimse satın alsa şefi bunların ikisinin hissesini ahzedebileceği gibi yalnız birinin hissesini de şüf´a ile ahzedebilir. Çünkü bununla müşterinin mülkü tefrik edilmiş olmaz.

Bil´akis bir kimse, bir hissei şayiayı iki malikinden veya bunların veki­linden iştira etse esah kavle göre şefî, bu iki malikten birinin hissesini şüf´a. ile ahzedebilir. Zira bayilerin taaddüdile safka taaddüd etmiştir-

îki şefîden biri hazır, diğeri gaib olunca hazır olan, meşfıT hissenin ta­mamını fühal ahzeder. Gaib hazır olunca ona müşarik olur. Bu müddet es nasında evvelki şerikin istifade etmiş olduğu ücrete, gaileye bu şerik işti­rak edemez. Maamafüı hazır olan şerik, gaib olan şerikin kudümüne kadar şüf´a ile ahzedmeği tehir edebilir. Çünkü şerikin gaybubetine mebni kendisi mazurdur. Şüf´ayı aleffevr kabul etmesi icabetmez.

Hissei meşfûada müşterinin vakıf, icare. beyi gibi tasarrufları sahihtir. Şefî, vakıf veya icare gibi kendisinde esasen şüf´a cari olmayan tasarrufları nakzedebilir. Beyi gibi kendisinde şüf´a cari olan tasarruflarda ise muhay­yer olur, bu meşfu´ hisseyi dilerse birinci .beyi ile ve dilerse ikinci beyi ile alır- Yani : hangi bey´ideki semeni daha az veya daha sehlülita´ görürse onunla hissei meşfu´ayi müşteriden ahzedebilir.

Şefî, meşfuûn şu kadar liraya satıldığım duyub da şüf´asını terk etse de ondan aza satılmış olduğu zahir olsa hakkı şüf´asi baki olur.

Fakat ondan daha ziyadeye satılmış olduğu tebeyyün etse hakkı şüf´ası yine sakıt bulunur. Çünkü az iîe almaya rağbet etmeyen, daha çok ile al maya evvelâ biltarik rağbet etmez. Tahafetüimuhtac.)

(Hanbelîlere göre şüf´ada, müşterinin şefî´a müsavi veya ondan dûn bulunması şarttır. Şefi, müşteriden dûn bulunursa şüf´a cari olmaz.

Meselâ : müşteri de şefî de müshm veyo. gayri müsliim olsa. veya şefi müslim olduğu halde müşteri gayri müslim bulunsa şüf´a cari olur. Fakat müşteri müslim olduğu halde bayiin şeriki gayri müslim bulunsa´ şüf´a cari olmaz- Merazı mevtüe merizın bey´i, sahih kimsenin bey´i gibidir, bununla da şüf´a sabit olur.

Şefî, şerikinin hissesini sattığına muttali olmadan kendi hissesini tama­men veya kısmen satmış olsa da hakkı şüfası sakıt olmaz. Fakat muttali olduktan sonra satsa hakkı şüf´ası sakıt olur.

Şefî, şüf´ayı talebde bulunduktan veya şüf´aya talib olduğuna dair iş-hadda bulunduktan sonra vefat etse hakkı şüf´ası vârislerine intikal eder. Fakat şefî, muktedir olduğu haîde şüf´ayı taleb etmeden veya özrüne mebni işhadda bulunmadan vefat etse şüf´ası batıl olur.

Mevrus olan şüf´adan dolayı vârislerden bazısı hissel şayiayı almak iste-´ meşe mütebaki vârislerin o hisseyi ya tamamen almaları veya tamamen terk etmeleri lâzım gelir.

îmam Malike ve îmam Şafiiye göre de hakkı şiif´a emvale kıyasen mevrus olur.

Müşteri, hissei şayiayı daha şüf´a talebi vuka .bulmadan muayyen veya gayri muayyen kimselere veya bir cihete vakfetse veya birine hibe veya sadaka olarak verse veya nikâh ve talak veya hul´ için ivaz kılsa şerikin şüf´ası sakıt olur- Çünkü bu şüf´a sabit olsa bundan mevkufun aleyh, mev-hubünleh vesaire mutazarrır olur.

Fakat şüTadarın talebinden sonra müşterinin hissei müşterekede tasarru­fu sahih olmaz. Zira bu taleb ile mülk, şefîa´ intikal etmiş olur veya bu taleble müşteri tasarruftan hecredilmiş bulunur.

Şayed müteri, kableltaleb bu hisseyi başkasına satmış olursa şefî muhay­yer olur. O hisseyi dilerse müşterinin verdiği semen ile ve dilerse müşte­rinin sattığı semen ile atızeder. Çünkü §üf aya sebeb olan iştira her iki su­rette de bulunmuştur.

Rehin ve icare ile de şüf´a sakıt olmaz. Keşşafülkına Bidayetülmüc-tehid.)

(Zahirîlere göre şüf´a ancak bey ide caridir. Icarede, hibede, mehrde vesairede cari değildir. Binaenaleyh bir kimse, bir maldaki hissesini baş­kasına hibe etse veya mehr olarak verse şeriki bu hisseyi şüf´a ile alamaz.

Şefî, meşfuû ahzedince müşterinin yapmış olduğu hibe, vakıf ıtk gibi bütün tasarrufatı batıl olur. Üzerinde.bina yapmıg ise söküp ankazım alır, başka bir §ey alajnaz. Müşteri, meşfuûn gailesini almış ise onu red eder Meğer ki bayi, bir özürden veya taazzürü tarikten dolayı şerikinden istizana muktedir bulunmamış olsun. O takdirde müşterinin gaileyi red etmesi lâzırr gelmez-

Şüf´a medenî için de, bedevi için de, müslim, zimmi, hâzır, gaib için de sabit olur. Kezalik : Çocuk için baliğ olunca ve mecnun için, ifakat bulunca

sabit olur. Çünkü bir hadisi şerifteki kavli şerifi, umumiyeti itibarile bunu göstermektedir. Elmuhallâ.)

(îbn-i Ebİ Leylâya göre kabili kısmet olmayan mevhub bir maida di şüf´a cereyan eder. Şefî, bu mali kıymetile alabilir. Çünkü şüf´a, bir hacet içindir, kötü mücavir, müşarik yüzünden zuhuru melhuz bir zararı def içindir. Bu hal, hibe suretinde de mutasavverdir. Bu hal, mülkün sebebin-deki ihtilâfla muhtelif olmaz. Buna karşı deniliyor ki : Şefîa temellük hak­kının sübutu, meşfuûn başkası tarafından bir bedel ile temellük edildiği takdire mahsustur. Hibedeki temellük ise teberru´ tarikiledir. Bir kimse, bir malım dilediğine teberruan verebilir, onu şerikine de ve komşusuna da teberrûan veya bir bedel mukabilinde temlike mecbur edilemez. Mebsutı Serahst.) [46]


Sopanın Taleb Edilmesi :



32 - : Şüf´ada üç laleb vardır : birincisi talebi müvasebe, ikincisi, ta­lebi takrir ve ışbad, üçüncüsü de taleb-i husumet ve temellüktür. Şöyle ki´ §efî, akdi bey´i veya o hükümdeki bir muavaza-i maliyeyi duyduğu mecliste velevki yanında kimse bulunmasın «Ben satılan o akarın §üf ´adarıyım» yahut «Ben o akarı bişşüf´a isterim» demek gibi şüf´ayı talebe delâlet -eder. bir söz söyle. Bu lâzımdır. Buna «Talebi müvasebe» denir ki, bir ka-´le göre bu taleb fevridir, satış muamelesi haber alındığı ânda hemen yapılmak lâzım gelir. Diğer bir kavle göre böyle fevrî değildir, i´raza delâlet eder bir kavi veya fiil bulunmadıkça haber alındığı meclisin nihayetine kadar imtidat eder.

Şefi, bu talebi müvasabeden sonra iki şahid hazır olduğu halde mebî´in ya­nında «bu akarı falan kimse satın almış, ben ise onun şu cihetle şefiîyim, talebi güf´ada da bulundum, şimdi de taleb ediyorum şahid olunuz» der. Ya­hut yine iki şahid huzurunda ve müşterinin yanında «Sen falan akarı satm almışsın, ben onun şüTadarıyım, talebi şüf´ada da bulunmuştum, şimdi de taleb ediyorum» der, o iki şahide hitaben de «Şahid olunuz», der. Müşteri mebii kabzetmiş olsun olmasın. Yahud mebi henüz bayiin yanında ise iki şahid huzurunda bayia hitaben «Sen falan akarını falana satmışsın, ben ise §u cihetle onun şu f adarıyım» diye mezkûr minval üzere taleb ve işhadda bulunur, işte bu da talebi takrir ve işhaddır. Eğer şefi´ uzak bir mahalde bulunup bu veçhile talebi takrir ve işhada kadir olmazsa birini tevkil eder, vekil bulamazsa mektub gönderir. Bu´takrirde iki şahidin bulunması, şart değildir, belki inkâr vukuuna meydan vermemek mülâhazasına mebni bir emri ihtiyatîdir.

§efî, bu taleb ve işhaddan sonra da hâkimin huzurunda şüf´a hakkım taleb ve dâva eder ki, bu da talebi husumet ve temellükten ibarettir. Hidaye, Fethülmuîn, Bedayi Haniyye.

33 - : Şef! satış muamelesini iki şahıstan veya âdil bir kişiden veya âdil olsun olmasın müşteriden duyduğu halde talebi müvasebede bulunmazsa hakkı şüf´ası sakıt olur. Fakat bu muameleye âdil olmıyan bir kişinin ih , barile muttali olsa bakılır : Eğer bunun haberine inanmış ise talebi şüf´ada bulunması lâzımdır, bulunmazsa hakkı sakıt olur. Fakat inanmamış ise taleb lâzım gelmez. Talebde bulunmadığından dolayı bu hakkı sakıt olmaz, îmameyne göre adiî olsun olmasın bir kişinin ihbariyle. de ilim sabit olur.

34 - : Talebi ishad için mebi ile bayiden ve müşteriden hangisi şefî´a daha yakın ise onun yanında bu talebi ifa etmek icabeder. Yoksa bunlar­dan biri şefiîn bulunduğu beldede veya mahallede olup da diğeri başka bir beldede veya mahalde bulunsa da şefî kendi beldesinde veya mahallesin­de olanın yanında talebi işhadı bırakıp da çıkıp uzaktakinin yanına gidecek olsa şüf´ası bâtıl olur.

35 - : Şefî, talebi müvasegeyi satılan akarın veya müşterinin veya he­nüz mebi elinde bulunan bayiin yanında yaparak bu anda taleb-i işhad ve takrirde de bulunsa artık ayrıca talebi işhada lüzum kalmaz.

36 - : Şefî, hâkimin huzurunda talebi husumette bulunurken" bakılır: Eğer meşfû, müşteriye teslim edilmemiş ise mahkemede hasım olarak yal-

nız müşterinin bulunması kâfidir. Fakat henüz teslim edilmemiş ise hem bayiin hem de müşterinin hazır bulunmaları lâzımdır. Çünkü bu takdirde ba­yiin mebiden mülkü zail olmuş ise de yedi zail olmamıştır. Bu cihetle meşfû ile ikisi de alâkadardır.

37 - : Şefî, meşfuûn kim tarafından sa´tuı alındığını ve semenin cinsi ve miktarını haber aldığı mecliste talebi müvasebeyi terk ederse, meselâ : bu haberi müteakib başka is ile veya başka mevzua dair bir söz ile meş­gul olmak gibi i´raza delâlet eder bir halde bulunursa veya talebi §üf ada bulunmadan o meslisten kaîkıp giderse hakkı şüf´ası sakıt olur.

39 - : Şüf´adar, talebi takrir ve işhadı, velevki mektup veya resul ile olsun icra edecek kadar vakit geçtiği halde bilâ Özrin tehir etse hakkı güf´ası sakıt olur. Çünkü bu tehiri, i´raza delâlet eder,

38 - : Şüf´adar, talebi takrir ve işhaddan sonra hasta veya başka bir beldede bulunmak gibi bir özr-i §er´îsi yok iken talebi husumeti bir ay tehir etse hakkkı şüf´ası sakıt olur, Fakat bir özre meselâ: cebir ve ikrahe meb­ni talebi husumette bulunmasa bununla hakkı şüf´ası sakıt olmaz. Meselâ şefî, talebi müvasebe ev işhadda bulunduğu halde müşterinin mütegaîlibeden olmasına mebni tagalîübi mijddetince dâvada bulunmamış olsa, badehu te-gailübi zail olunca dâvaya ve ahze kadir olur. Behce. Netice...

40 - : Talebi müvasebenin kav ten olması lâzımdır. Çünkü ien´ıınd-ı bu talebe dair şef! yemin edecek olursa yalan yere yemin etmemesi için bu muyasebeyi yanında kimse bulunmasa bile kalben yapmakla iktifa etmeyip kavlen yapma´lıdır. Bu´talebde işhad şart. değildir. Fakat işhad, bu hakkı tevsik için ihtiyat icabıdır. Çünkü müşteri bu talçbi müvasebeyi inkâr, şefî de iddia etse söz, müşterinin olur. Şefî, bu talebde bulunduğunu isbata muh­taç bulunur.

41 - : Şefî, akdi bey´i duyduğu mecliste yalnız bulunursa hemen" iki şa­hit bularak «Ben falan akarın satıldığına şimdi muttali oldum, ona bişşüf´a talibim» dişe talebi müvasebede bulunmuş olur. İleride vücudu melhuz in­kâra kargı bu, bir tedbir olmuş olur.

42 - : S?.gir, ma´tîıh gibi mahcurların şüf´a haklarını velileri talob eder. Bir çocuğun hakkı ?;üf´asını velîsi talep etmez İse bulûğundan sonra kendisinin talebe salâhiyeti kalmaz. Fakat velîsi bulunmayan bir mahcurun hakkı şüf´ası hacrinin zevaline kadar devam eder.

43 - : Uç sınıf şüf adarlardan her biri, meşfuûn satıldığını haber aldığı mecliste hakkı güf asını istimal edeceğini -söylemelidir. Eğer kendisinden ev velki gufadahn hakkı şüf´adan vaz geçip geçmiyeceğine intizar ederek sü­kût ederse Zahirürrivayeye nazaran haki şüf´asım iskat etmiş olur. Artık kendisinden evvelki şüfadar, hakkı şüf´asmı terk etse de bu müahher olamn güf´a talebine hakkı´kalmamış olur. İmam Ebu Yusuf tan bir rivayet» göre ise birinci mertebede bulunan şerik mevcud olunca başka bir kimsenin güf´aya hakkı olamaz. Şerik süi´a hakkını iskat etsin, is Lif» etsin müsuvi-dir. Çünktt başkaları şerikin hakkından dolayı memnudurlar. Şerikin ise hak ki sabit olmuştur, ister istifa etsin, ister etmesin. Fakat bu rivayet, Zahi-rürrivayeye muhaliftir. Mebsut. Hindiyye.

(MalikÜere göre talebi müvasebe vesaire fevri değildir. Şöyle ki: His-sei müştereke satıldığı mecliste âkil, baliğ, reşid olan şefi, veya sağır, sefih olan sefiîn velîsi hazır bulunduğu ve bu mubayaa muamelesinde hazır bu­lunduğunu bir vesikaya yazdığı halde bilâ mani iki ay sükût etse hakkı şüf´ası sakıt olur. Fakat meclisi akidde bulunup da böyle bir şey yazmadığı veya o mecliste bulunmayıp aynı beldede bulunduğu halde bilâ mani sükût etmiş olsa bu akitten itibaren bir sene mürurile hakkı şüf´ası sakıt olur. On­dan evvel olmaz.

Kezalik: şefi gaib bulunmuş olsa meşfûun bulunduğu beldeye gelince bir sene müddetle hakkı şüf´ aya malik bulunur.

Kezalik: şefi aynı belde de bulunduğu halde şerikinin bey´ine muttali olmasa veya muttali olduğu halde bir maniaya mebm´şüfa hakini istimal edemese muttali olduğu veya manianın zeval.bulduğu ândan itibaren bir se­ne müddetle şüf´a hakkına malik olur. Şerhikebir. Haşiyei D üs ulu.

Şafiüere göre talebi şüf´a fevridir, ezhar olan budur. Şöyle ki: Şefi, bey´a muttali oldu mu âdet üzere hemen şüf´a talebine mübaderet eder. Bu hususta örfe müracaat edilir, örfçe tüvanî, taksir sayılan bir tehir ile şüf´a hakkı sakıt olur.

Şefî, merîz, mahpus, veya müşterinin beldesinden gaib veya düşman­dan veya havanın ziyade soğuk veya sıcak olmasından dolayı haif bulunur sa §üf´a talebi için birini tevkil eder. Tevkile de kadir olmazsa iki erkeği, iki kadın ile bir erkeği talep üzerine isnat eder. Kadir olduğu halde tevkili veya isnadı terk ederse eshar olan, hakkının butlanıdır. Çünkü şüf *-anın sükûtuna rızasını gösterir bir taksirde bulunmuş olur. Tuhafetülmuhtac

(Hanbe!ilere göre şüf´a talebi, fevridir. Bu hak, bey´a ıttıla´ ânında he­men taleb olunmalıdır. Nitekim bu hususa dair yukarıda izahat verilmiştir.

Bazı fukahaya göre müşteri, hakkı şüf´anın sukutu için bazı hıyel-ihu kukıyeye teşebbüs edebilir. Kendisini zarardan vikaye için hu babda bir mahlas, bir hukuki çare bulması caiz olabilir. Hattâ şefitn bu hakkını İs Mıhal etmemesi, memduh bir harekettir. Fakat Hanbelî fukahası diyor ki: şüf´ayı ıskat için hiyle tarîkine gitmek, yapılan muamelenin hilafını izharda bulunmak helâl değildir, bununla şüf´a sakıt olmaz. Meselâ: bayi ile müş­teri, bin liraya pazarlık ettikleri halde şefi´a karşı bin beş yüz liraya alıp sattıklarını iddia etseler helâl olmaz, şef! buna bin lira ile müstahık olur.

Kezalik: bayi ile müşteri, şüf´ayı iskat maksadile aralarında uyuşup bayi, hissesini müşteriye meccanen hibe etse, müşteri de semen miktarını bayia hibe etse bu muammele helâl olmaz. Şef!, bu muvazzayı isbat ederse o

hisseyi şüf´a ile alabilir. Bir hadisi şerifde: buyurulmuştur. Yani: Yahudilerin irtikâb ettiğini

siz irtikâb etmeyiniz. Onlar, Allah Taal&nın ´haram kıldığı şeyleri en aşağı bir hiyle ile helâl etmek isterler. Keşşafülkına´.)

Zahirîlere göre şüf´a hususunda zaman ile mukayyedbir taleb yoktur. Şefî, hakkı şüf´asını lisaniJe terk etmedikçe- daima taleb edebilir. Velevki aradan seneler geçsin. Nitekim bu hususa dair yukarıda izahat verilmiştir, filmuhallâ.) [47]


Şüf´anın Hükmü:



44 - : Sebebi tahakkuk edince şüf´a talebi caiz olur. Talebden sonra şüf´a hakkı teekküd eder, şefî için ya kaza veya rıza ile meşfüûn mülkiyeti sabit olur. Şöyle ki: şeraiti dairesinde şüf´a taleb edildikte müşterinin bir rıza teslimile veya hâkimin bilmuhakeme şüf´a ile hükm eylemesiie şüf´adar, meşfua´ malik olur. Fakat böyle rıza veya hükm bulunmadıkça şefî, mü-cerred şüf´a talebile meşfua´ malik olamaz. Henüz şef ün mülküne intikal etmeyen bir meşfuûn semeresi, bedeli icare gibi gailesi -intikal anına ka­dar- müşteriye ait bulunur. Cevhere. Hindiyye.

45 - : Müşteri, meşfuû misliyyattan olan bir bedel .tesmiyesile almış ise şefi, o bedelin misjini müşteriye vermekle mükelleftir. Amma kıyemiy-yattan olan bir bedel ile aîmış ise şefi o bedelin kıymetini verir akd anında tesmiye edilen bedele itibar olunur.

46 - : Bayi, mebiin semenini müşteri hakkında kısmen hat ve tenzil etmiş olsa şefî hakkında da hat ve tenzil cari olur. Fakat bayi, bu semeni müşteri hakkında tamamen hatt etmiş olsa bundan şefi istifade edemez.

Çünkü bu hat ve iskat, aslı akde iltihak edemez, edecek olsa bey´i se mensiz olarak yapılmış olur ki, bu caiz değildir.

Müşteri, mebii meselâ: bin liraya aldığı halde bilâhare bu bin lira mu­kabilinde bayia rızasile yüz lira kyımetindekı bir malını verecek olsa şefi, oıebii ancak bin lira mukabilinde şüf´a ile alabilir. Çünkü bunun asıl seme ni bin liradır. O tenzil ise müşteri hakkında bir ikram mesabesindedir.

Bilâkis müşteri badelakd semeni tezyid etmiş olsa bu ziyade de şefi hakkında muteber olmaz. Çünkü §efiin hakkı akdzamanındaki .semene taal lûk etmiştir. Müşteri semeni artırmak suretile şef iki hakkım ibtal edemez. Mecmaülenhür. Tenvir.

47 - : Şüf´a ile temellük, yeni bir beyi ve şira´ ile temellük hükmünde- Bu husus, güf´anın bir vasfı mahsusudur Binaenaleyh bir mülkü gtif´a alan kimse, ö mülkü bayiden veya müşteriden yeni bir beyi ve gira´ ile satın almı§ gibi olacağından kendisi için hıyarı rü´yet ve hıyarı ayb gibv ibtidaen iştira ile sabit olan hükümler, şüfa ile de sabit olur. Ve şart edil­medikçe sabit olmayan tecili semen gibi hükümler, süf´a ile sabit olmaz.

Şu kadar var ki, ibtidaen beyi´de zamanı gurur cari olduğu halde şüf´a ile iştirada bu zaman cari olamaz. Çünkü şefî, meşfuû cebren temellük et tiğî cihetle bayi ile müşteri tarafından aldatılmış değildir.

Blnaena´eyh şefi, meşfu´ arsayı alıp üzerine bina yaptıktan sonra bu arsa bir müstahık tarafından zapt edilerek o bina yıktırılsa şefî, yalnız ver­diği semeni geri alabilir. Binanın kıymetine dair bir şey alamaz, müşteri ise alabilir. Çünkü müşteri mağrurdur, şüf´adar ise mağrur değildir, arsayı müşteriden cebren almıştır. Tahtavî.

48 - : Şefî´ müvasebe ve takrir ve işhad talebinden evvel veya sonra henüz birriza veya. bilkaza meşfua´ maiik olmadan kendisinin meşfuûubib olan mülkünü tamamen ve katiyyen satsa veya vakfetse hakkı şüf´ası sakıt olur. Meşfuûn satıldığına gerek vâkıf olmuş olsun ve gerek olmasın. Zira İstihkakın sebebi zail olmuş olur. Fakat meşfuûnbihîn hissei şayiasını satsa veya ifraz edip meşfua muttasıl olmayan kısmını satsa hakkı şüfası sakıt olmaz.

Kezalîk: şefi, meşfuûnbihi kendisi hıyarı şart ile muhayyer olmak üze­re satmış bulunsa bu muhayyerliği esnasında hakkı güfası sâkıî olmaz. Haniyye. Hindiyye. Fethülmuin.

49 - : Şefî´ müşteri ile bir bedel üzerine sulh olsa veya hakkı şüfası-m bir i´vaz mukabilinde müşteriye satsa hakkı sofasının sukutuna razı ol­muş olur. Binaenaleyh bu hakkı sakıt olur. Fakat o bedel ve i´vaza müsta­hık olamaz. Çünkü kendisinin malı olmayan mücerred bir hak mukabilinde bunları almış olur. Tesellüm etmiş ise reddi icab eder.

50 - : Şefî şerikinin rızası veya hâkimin kazasiie meşfua´ henüz malik olmadan bu meşfuûn ittisalinde başka bir mülk akar satılsa bu ikinci aka­ra şuf´adar olamaz. Çünkü bu ikinci akarın satıldığında birinci akara henüz malik bulunmamıştır. Hidaye.

51 - : Şüf´a tecezzi kabul etmez. Çünkü bu tecezzi, müşteri hakkında tefriki safka ile zararını müstelzim olur.

Binaenaleyh şefî, bir kimsenin satın aldığı meşfû akarın bir miktarın) terk ile diğer bir miktarın cebren almaya kalkışamaz, buna hakkı yoktur.

Fakat müşteri müteaddid olursa bunlardan birinin hissesini bihakkışüf´u alıp diğerlerinin hisselerini almayabilir. Zira bu takdirde diğer müşteriler hakkında yeniden bir iştirak zararı husule gelmiş olmaz.

52 - : Müşteri bir şahısolduğu halde meşfû akan müteaddid safkalar ile satın alacak olsa şefP bu müteaddid safkalardan her hangisi hakkında şüf´a talebinde bulunabilir. Çünkü bu takdirde müşteri bu müteaddid saf­kalar sebebile tefriki safkaya ve §irket zararına kendisi razı olmuş olur. .

53 - : Müteaddid akarlar, bir safka - akd ile iştira edildiği takdirde bakılır: Eğer şefî´ bu müteaddid akarların hepsine de şüf´adar ise ya bun ların hepsin: hakkı şüfasma binaen ahzeder veya hepsini terk eyler. Yok sa bir ikisini alıp diğerlerini terk edemez. Bu akarlar gerek bir yerde bu­lunsunlar ve gerek bulunmasınlar. Fakat şefî´ bu akarlardan yalnız birisine şüf´adar ise sahih görülen bir rivayete göre ancak şefiî bulunduğu akarı semenden hissesile bişşüf´a ahzedebilir. diğerlerini ahzedemez. Diğer bir rivayete göre ise bunların hepsini de şüf´a ile ahzedebilir. Hindiyye Fet hülman.

54 - : Şüf´a sübuten tecezzi kabul etmediği gibi iskaten de kabul et­mez,

Binaenaleyh satılan bir akarın bir derece de bulunan şef ilerinden her hangi biri, o akarın tamamı hakkında talebi şüf´ada bulunmayıp da yalnız bir hissei şayiası, meselâ: yarısı hakkında bulunsa tamamından hakkı şüf´ası bâtıl olur.

Kezalik: Bir şefî´ bey´iden sonra şüf´amn yarısını teslim etse, yani: yarısı hakkında hakkı süf´asını iskat etse bu hakkı tamamında bâtıl olur.

Fakat iki şenden biri şüf´amn tamamını, diğeri ise şüf´anm yarısını, ia-!e.b etse bunun hakkı sakıt olur, tamamını taleb eden şefî´ meşfuûn tama­mını alır. Tenkıb. Mecmaülenhür.

55 - : Müşteri, akarın yansını başkasına sattıktan sonra şefiî zuhur etse bakılır: Eğer şefî, o meşfû akarı ilk satılışından dolayı a´mak isterse tamamını alması lâzım gelir, ikinci satış muamelesi ibtal edilir. Yoksa o akarın mütebaki yarısını şüf´a ile alamaz. Nitekim bu akarı bir kısmı ta­rafından bilifraz başkasına hibe ve teslim edilmiş olduğu takdirde de hükm böyledir. Fakat şefi, bu akarın satılmış olan yarısını bu ikinci satıştan do­layı almak isterse bu nısfı alabilir. Hindiyye.

56 - î Şef Herden bazısı, şüf´adaki hissesini kablelhükm diğer şefîlere hibe veya beyi ile terk edemez, terk ederse kendi hakkı şüf´asmı meccanen iskat etmiş olur. Meşfû, diğer şüf´adarlar arasında yine adedlerine göre taksim edilir. Fakat bedeihükm şefîîerden biri kendi mülküne geçen hisseyi dilediği kimseye meccanen hibe edebilir. Fetavayı îbn-i Nüceym.

57 - t Şef İlerden biri, hâkimin hükmünden mukaddem hakkı şüf asını iskat etse diğer şefîler, meşfuûn tamamını ahzederler. Yoksa yalnız kend; hisselerini alıp öbür şefiin hissesini terk edemezler. Çünkü haki şüf´asım iskat eden §efî, yok hükmünde kalacağından diğer şefîler, müstakil kalmış

Fakat hâkimin hükmünden sonra şefîlerden birisi bişşüf´a aldığı hisseyi terk etse, meselâ: hıyarı ayb ile müşteriye red eylese diğer şefîler, onun bu hissesini cebren alamazlar ve almak mecburiytinde bulunmazlar. Çünkü hâkimin hükmile her gefiîn hissesi takarrür etmiş, bunda diğerlerinin hak lan kalmamıştır.

58 - : Müşteri, meşfu´ binayı boyatmak veya sıvatmak gibi malından bir şey ziyade etse gett, muhayyer olur, dilerse güf´ayı terk eder, dilerse binanın semenile beraber o ziyadenin de kıymetini vererek o binayı alır. Bunda ittifak vardır.

Kezalik: Müşteri, meşfu´ arsa üzerine bina yapmış veya ağaç dikmiş olsa şefî, muhayyer olur. Dilerse terk eder ve dilerse o arsanın semenile beraber binanın veya ağaçların kıymetini de müşteriye verip o arsayı bun­lar ile beraber alır. Yoksa binayı veya ağaçları sökmesi için müşteriye cebredemez. Çünkü müşteri bunları hakkı mülkiyetine istinaden yapmıştır. Bu hususta gâsıb gibi müteaddi değildir.

Ma ama f ih bu hükm, İmam Ebu Yusufa göredir. İmamı Âzam ile îmanı Muhammede göre şefî´ bina ile ağaçları kal´ ettirebilir. Bunların kal´ı su-va ve boya gibi müteazzir değildir. Meğer ki kaÜ´leri arsaya muzır olsun. O, takdirde şefi´ maklû´an kıymetlerini vererek bunları da alabilir.

Fakat müşteri, meşfu´ üzerine ekin ekmiş bulunursa gen, bu ekinleri söktüremez. Çünkü ekinlerin bir malûm, nihayeti vardır. Ebniyye ile eşcare benzemez. O halde şefi´ bu ekinleri hasad vaktine kadar bir ücret mukabi­linde terk etmeğe mecbur olur. Hindiyye, Fethulmuin.

59 - : Müşterinin fiilile olmaksızın meşfu" akar yıkılsa veya yansa ve­ya harab olsa veya meşfu´ bahçedeki ağaçlar kurusa da ankazından bir şey kalmayıp zayi olsa §efî muhayyer olur. Dilerse arsasını semenin tama-mile alır, dilerse şüf´ayı terk eder. Yoksa binanın ve ağaçların kıymetleri­ne mukabil semenden bir şey tenzil edemez. Bunlar yere tâbidir, bunların semenden hususî hisseleri yoktur.

Fakat yıkılan binanın veya kuruyan ağaçların enkazı mevcud otursa semenden bu ankaza isabet eden hisse, tenzil edilir. Bu ankaz müşteriye kahr, şefî´ semenin mütebakisini verir, Şöyle ki: semen, mebiin akd vak-tindeki kıymetile ankazın ahzedildiği gündeki kıymetine taksim edilir, şefî meşfuû semenden hissesine düşenle ahzeder. Hindiyye. Fethulmuin.

60 - : Müşteri veya bir ecnebi, meşfu´ akarı yıkacak olsa şefi muhay­yer olur, dilerse arsayı semenden hissesile alır, dilerse terk eder. Hindiyye.

61 - : Satılan bir bahçede mevcud olup satışa sarahaten ithal edilmiş bulunan yemişleri müşteri alıp istihlâk etse şefi, semenden bu yemişlere isabet eden miktarı tenzil eder. Fakat bu yemişler bahçenin satıldığından sonra müşterinin elinde hadis olmakla müşteri bunları ´istihlâk etse şefi´ bunların bedelini semenden tenzil edemez. Çünkü akdi beyi, bunların üzeri­ne vârid olmamıştır, bunların fevt olması, semenin kısmen sukutunu icabet-m ez. Fethulmuin,

62 - : Şahlan bir akarın şefl´a mülâsık olan kısmı ifraz edilip müte­baki kısmı satıl aoak olsa cari mülâsık olan şefiîn bu satılan kısımda hak­kı şüf´ası olamaz.

63 - ; Müşterinin vef atile güf´a batıl olmazsa da sefiln vefatile batıl olur. Binaenaleyh müşteri vefat etse vârislerinden şüTa dâva edilebilir. Çünkü bu takdirde müstahık bakidir ki, o da şefîdir. Hatta, vârisler meşfuû satmış olsalar da jefî bu satış muamelesini ibtal edebilir.

Fakat sefl´ mUva*sebe ve takrir taleblerinden sonra müşterinin bilrız.H teslimile veya hâkinin hükmîle meşfua´ henüz mâlik olmadan vefat etse hakkı şüf´ası sakıt olur, vârislerine intikal etmez. Çünkü şefiîn vefatile meşfuûnbih deki mülkü zail olur, vârisleri ise- mesfuûn satıldığı, zaman meşfuûnbih« malik bulunmuş değillerdir. Bu cihetle sefîa ait hak, olmasile zail olacağın­dan bu hak vârislerine intikal etmez. Hidaye. Mecmaulenhür. Dürerülhük-kâm.

c(Malikîlere görede sefî, meşfuû satıldığı semen ile satın alır. Meşfu´ hul´a bedel veya amden cinayetten sulha ivaz olarak verilmiş olunca da şe­fi, bu mesfuûn kıymetini vererek bunu alabilir.

Müteaddid kimseler, müşterek oldukları bir akan bir safka ile bir veya müteaddid kimselere satsalar ve bilâkis müteaddid kimseler, bir şahsın akarını bir safka ile müştereken satan alsalar şefi, ya bu akarın tamamını alır veya tamamını bırakır, bir kısmını alamaz. Meğer ki hissesini almak istediği müşteri razı olsun.

Kezalik : Şefîler müteaddid olup da bir kısmı gaib olsa veya hazır olup Süf´asını iskat etse diğer şefîler, mesfuûn ya tamamını alırlar veya tama­mını bırakırlar. Yoksa yalnız kendi hisselerini almaya kıyam edemezler Meğer ki müşteri razı olsun. Şerhi E bil be rekât, Haşiyei Düsuki.)

(Şafiîlere göre de mesfuûn semeni misliyyattan ise şefî´de onu bu seme­nin misille alır. Meselâ semeni bin Ura ise Şefî de müşteriye bin lira verir. Fakat semeni kıyemiyyattan ise şefî bu kıyemi olan semenin satış vak tindeki kıymetini verir, yoksa alacağı hissei müşterekenin kıymetini vermesi lâzım gelmez.

Megfu´ mehr olarak verilmiş olunca da §efi´, bunu kendisine mehr veri len kadının mehri misli miktarile ahzeder.

Bir şefi´ meşfu´daki hakkının bir kısmını iskat etse tamamı sakıt otur.. Esah olan budur. Tuhfetülmuhtac.)

(Hambelîlere göre §efî´ hissei müşterekeyi hâkimin hükmüne muhtaç olmaksızın müşterinin akdi beyi ile vermiş olduğu semen ile alır. Bu se­menlerin kairen, cinsen, sıfaten müttehit olmaları lâzımdır. Şefî, bu semeni derhal vermeğe kadir olmazsa kendisine talebine mebni iki veya üç gün mühlet verilir. Bu müddet geçer de semeni ihzar edemezse müşteri bu hakkı ftüf´ayı hâkime muhtaç olmaksızın fesh edebilir.

Mesfuûn semeni misliyyattan olmayıp da kıyemiyyattan olunca şefî´ bu nu akdi beyi zamanındaki kıymetile alır. Müşteri vermiş olduğu semeni al madıkça me§fuû geft´a vernTeğe mecbur olmaz.

Hissei müşterekenin semeni müeccel İse gefi´de zengin ise unu müccei semen ile atabilir. Fakat şefi fakir olunca bu müeccel semen için bir zengin kelli göstermesi lâzım gelir.

Hıyarı meclis veya hıyarı şart iie satılan bir hissei şayia da muhayyer­liğin inkizasından evvel şüf´a hakkı sabit oimaz. Muhayyerlik, ister bayia ve ister müşteriye ve ister her ikisine ait olsun müsavidir. Keşşafüikına´.) , (Zahirîlere göre de bir şerik, hissei şayiasını bir akar veya bir araz mukabilinde satarsa şefî´ olan şerik de o hisseyi o akarın veya arazın mislile alır. Buna muktedir olmazsa bayi olan şerik, ondan ya o akarın veya arazın kıymetini alır veya ona meşfu, hisseyi vererek muktedir olduğu .zaman vermek üzere o akarın veya arazın mislini ilzam eder.

Hissei şayia müeccel bû´ semen ile satılmış olunca §ei´î hakkında da semen, müeccel olur. Sefilin, malı bulunmazsa -kendisine mühlet verilmesi icabetmez. Belki o hissei şayia, şaf Ün namına satılır. Semeni, müşterinin verdiği semene tekabül ederse febiha, fazla olursa bu fazla miktar şefîa veı-ilir. Noksan kalırsa şef ün hali yüsrüne intizar olunur. Bu noksan mik­tar, onun hali yesarmda kendisinden alınır.,

Bir kimse, hangi bir maldaki hissei şayiasını başka bir mal ile beraber satsa şefi´ ya bunların mecmuunu alır veya mecmuunu terk eder. Yalnız o hisseyi semenden hissesile almaya kalkışamaz.

Şefi «Ben şüf´a ile alaoağım» demeden vefat etse hakkı bâtıl olur, vâ "islerine intikal etmez. Çünkü bu hak sefihidir, başkasının değildir. Mu hayyerlik ise mevrus olmaz. Muhammed İbn-i Siyriniri kavli de böyledir-Eimuhaliâ.) [48]


Şüf´aya Dair İhtilaflar :



64 - ı Şefî´ satış muamelesini haber alır aîmaz. Talebi şüfa´da bulun­duğunu, dâva, müşteri de bu talebin tehir edildiğini iddia etse şefiiin beyyi nesi racih olur.

65 - : Bayi ile ziliyed olan müşteri, şefim şüf´ayı teslim ettiğini, yani ondan vaz geçtiğini iddia, şefîde bayi ile müşterinin me$fu´ akarını ken dişine tesüm ettiklerftü dâva etse bakılır : Ziliyed şefî ise onun beyyinesi racih olur, zÜiyet değilse bayi ile müşterinin beyyineleri müreccah olur.

66 - : Şefî´ müşterinin meşfu, akarı üzerinde bina olduğu halde satın aldığını dâva, müşteri de binadan hâli olarak satın aldığını iddia eylese şefün beyyinesi racih olur.

67 - : Şefti, akarın satıldığını, müddeaaleyh de akamı kendisine vedia olarak bırakılmış olduğunu iddia etse şefî´in beyyinesi racih olur.

68 - : Satılan bir akarda bir binanın veya ağacın ihdas edildiğini müşteri iddia, şefî´de inkâr etse söz, müşterinindir. Meğer ki sözü, doğru olmak ihtimalinden beri olsun. Bir ay evvel almış olduğu bir bahçedeki on senede yetişenıiyecek bir ağacı «Ben dikip yetiştirdim» demesi gibi. Bu halde sözü tasdik olunmaz. Hİndiyye. Ettarikatülvazıha,

69 - : Şefî, meşfuunbih olan mahallin kendi.mülkü olduğunu iddia, müşteri de o mahallin başkasının mülkü bulunduğunu iddia etse şefi´n bey­yinesi racih olur.

70 - : Şefi´ ile mügteri, meşfuûn semeninde ihtilâf etseler bakılır. Eğer müşteri, meşfuû kabz ile semenini bayia vermiş ise söz, yeminle kendisinindir. Çünkü müşteri, şefiîn semen hakkındaki iddiasını münkirdir. Bunda tehaluf cari olmaz. Zira müşteri, şef İden bir şey dûva çimiyor ki tehalüfe lüzum görülsün. Tehalüf ise iki taraftan dâva ve inkâr bulunduğu yerde caridir. Amma ikisi de beyyîne ikame edecek olsa İmamı Azam., üe itmam Muhammede güre şefin beyyinesi tercih olunur. Çünkü o, müdduidir. Fethulmuin. Mecmaülenhür.

71 - : Müşteri, meşfuû meselâ; bin liraya aldığım dâva, bayi de sekiz yüz liraya sattığını iddia etse bakılır: Eğer bayi, semenin hiç bir miktarını kabzetmemis, ise söz, bayin olur. Şofî onu sekiz yüz liraya alır. Müşteri meşfuû gerek kabze etmiş olsun ve gerek olmasın. Fakat, bayi, semenin tamamını kabz etmiş, bu kabz da beyyine ile veya yeminden nükül ile sabit bulunmuş ise söz, müşterinin olur, şefi* onu müşterinin dediği semen ile alır. Çünkü bayi, semeni almış olmakla aradan çıkmış, ihtilâf şefi´ ile müş­teri arasında kalmıştır. Bu ihtilâfta ise söz müşterinindir. Fethulmuin.

72 - : Müşteri, meşfuû meselâ; bin liraya aldığını, bayi de bin iki yüz liraya sattığım iddia etse eğer bayi semeni kabz etmiş ise müşterinin sözü \ muteber olur. Ve eğer bayi, semeni henüz kabz etmemiş ise aralarında teha lüf cereyan eder. Hangisi yeminden nüküî ederse meşfuûn semeni diğerin iddiası veçhile olduğu sabit olur, şefî* meşfuû o semen ile alır. îkisi de yemin ederse hâkim, bey´ı fesheder. Fakat bu fesh, şefiin hakkını îbtal etmîyeee-Sinden şefi´ meşfu» bayiin iddia ettiği semen ile alır. Hidaye. Mecmaülenhür.

73 - : Müşteri, yalnız arsayı meselâ : yirmi bin kuruşa aldığım iddia, şefî de arsayı binası ile beraber yirmi bin kuruşa aldığım dâva etse müş­terinin beyyinesi tercih olunur. Ettarikatülvazıha. [49]


Şüf´anın Hikmet-I Teşriiyesi :



74 - : ŞüTanın meşruiyeti, meşhur hadisler ile sabittir. Ve bu hususta bütün müctehitlerin ittifakı da vardır. Vakıa şüTa, ilk nazarda kıyasa duhalif gibi görünür. Çünkü şüf´adar, müşterinin temellük ettiği şeyi, onun mülkü sahihini onun rızasını aramaksızın elinden alarak temellük ediyor, bu suretle kendi zararım defetmek istiyor, halbuki bir zarar kendi mislile def edilemez.

Fakat bu husus tamik edilince anlaşılır ki, asıl ilk önce zarara sebebiyet veren müşteridir. O, kendisinden evvel başkasının alâkadar okluğu bir şeyi satın almakla o alâkadarın zararına sebeb olacak bir muameleye vücud vermiştir. Bu cihetle müşterinin menfaati için o alâkadarın mazaratına meydan vermek doğru olamaz.

Maaınafih müctehidlcrin ekserine göre şüf´a dairesi pek geniş değildir. Yalnız kabili kısmet olan akarlara ye o hükümdeki şeyiere münhasırdır. Ve yalnız şerikler arasında caridir. Eimmei, selâsenin ictinndları bu merkt-z dedir. Çünkü en ziyade zarar ihtimali bunlarda mevcuttur. Kabili kısmet olmayan akarlarda kısmet masrafı, külfeti olmadığından onlarda şüf´a ca´ ri değildir. Bunun içindir ki menkulâtta da şüf´a yoktur. Zira bunlarda esa­sen daimi bir müşareket mevzuu bahis değildir. Bunların istihlâki veya beyi ve şira ile elden çıkarılması mutaddır. Bunlarda şerikler kendi hisse­lerini satarak kısmet külfetini, meunetini kendilerinden def edebilirler. Ve bunlarda fena kimselerin mukarin ve mücavir olmaları tehlikesi de yoktur. Kabili kısmet olan akarlar ise böyle değildir. Bunlar alelekser evlâd ve ahfa­da katmak üzere tedarik edilir, bunlarda fena, mahcul kimselerin müşareke tinden ihtiraz edilir. Bunlara muvafık görülmiyecek kimselerin bilâhare his sedar olması, bu babdaki gayei emele uygun görülmez. Bu babdaki melhuz zararlar ise en ziyade şeriklere müteveccih bulunmaktadır. Binaenaleyh şüf´a ancak kabili kısmet ofan akaratta caridir, bu şüf´aya da yalnız şe­rikler müstehıkUrlar,

Bu zevatı kiram: hadisi şerif ile İstitlâ-de bulunmuştur. Yani; şüfa henüz taksim edilmemiş her şeyde caridir Taksim edilipde sınırları ifraz ve beyan, yolları tayin ve tefrik cdinilce artık şüf´a cari olmaz. Bu evsadı haiz olan şeyler ise şüphe yok ki, kabili taksim olan müşterek akarlardan ibarettir, başka şeylerde hududu ifraza, tarikleri tefrika mahal yoktur.

Ancak Zahirîlere göre şüf´a böyle yanlız kabili taksim olan gayri men kulâta münhasır değildir. Rakiklerde, hayvanatta, ve kabili taksim olma­yan akaratta cari olduğu gibi elbise, esliha, mekülât gibi sair menkulâtta da caridir. Çünkü bunlarda da yabancıların gelip iştirak etmeleri hissedar­ların zararlarına sebebiyet verebilir. .

Bu zatlar da hadisi şerife ile istidlalde bulunmuşlardır. Yani; ortak, şüf´adardır, şüf´a ise her şeyde sabittir,

Hanefî fukahası ise şüf´ayı alelıtlak akarlara