๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hukuku İslamiye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 20 Mart 2010, 16:21:38



Konu Başlığı: Sirkati Kübha (6.Mebhas)
Gönderen: Ekvan üzerinde 20 Mart 2010, 16:21:38
(ALTINCI MEBHAS)

SİRKATİ KÜBHA = YOL KESİCİLİK HAKKINDADIR.



İÇİNDEKİLER : Yol kesiciliğin - kat´ı tarikin mahiyyeti, nevi­leri, hükümleri, yol kesiciler hakkında cezanın hikmeti tesrii yy esi. Yol kesiciliğin tahakkuku için viipudü iktiza eden şartlar : yol kesicilere ve yollan kesilenlere aid şartlar. Maktu un leh olan matlara ve maktuun fih olan mahalle aid şartlar. Yol kesiciliğin sureti sübutü. Yol kesiciler hakkındaki cezalan kimlerin ikame edeceği. Yol kesicilere aid had ce­zalarının afüv edilemİyeceğî ve bu cezalar arasında tedahül cereyanı. Yol kesiciliğin cezalarını ıskat eden şeyler. [27]

Yol Kesiciliğin Mahiyeti :



805 - : Yol kesicilik, dari islâmda müslümaniarın veya zimmîle-rin mallanın ellerinden tegaltüben ve mücahereten almak, hayatlarına kaad efmek, halkı korkuya düşürmek için bir takım kimselerin veya kuvvet ve şevket sahibi bir şahsın yolları lutmasıdır ki, bu yüzden halk, gidip gelmekden çekinerek yollar kesilmiş olur. Buna «kat´ı tarik ve hırabe» denir.

Nâsın mallarım böyle mugalebe suretiyle ellerinden almak üzere yol kesicilik eden şahsa da «katıı tarih», «muharib» adı verilir. Cem1» «kuttar tarik» dir.

Bu veçhile yollan kesilen kimselerden her birinex «maktuun aleyh • denildiği gibi alman mala da «maktuun leh» denir. Bu hâdisenin cere­yan etdiği yere de «maktuun fih» denilir.

806 - : Yolcuların mallarım gizlice aşırıp kaçan, meselâ kafile­nin arkasını takib edib elde edebileceği bir malı gizlice alarak savuşan şahıslar, yol kesicilerden sayılmazlar, bunlar kuvvete mâlik değil, çapul­culuk ile me´lûf, mukabele göreceklerini anlar anlamaz kaçmaya mecolan kimselerdir ki, bunların bu hareketleri, ihtilas ve intihâb kabi-ündendir. Binaenaleyh bunların haklarında alelade sârikler gibi mua­mele yapılır. Bedayî.

807 - : Yol kesiciîik cinayetinin tahakkuku için - tarifinden de anlatıldığı üzere - buna cüret ede kimselerin bir cemiyet halinde mü-teaddid olmaları behemehal lâzım değildir. Bu cinayet, kaviyyüşşekîme bir şahıs tarafından da vücude getirilebilir.

Kezalik : bu cinayetin icrası için her halde silâh istimal edilmesi de lâzım değildir. Bu hususda silâh ile sopa, taş vesaire müsavidir. Çünkü bunların her biriyle yol kosicilik hâdisesi tahakkuk edebilir.

808 - : Yol kesicilik hususunda canilerin hür olmalariyle köle ol­maları arasında fark yokdur. Çünkü bu cinayet, köleler tarafından da yapılabilir.

Kezalik : bu cinayeti irtikâb hususunda mübaşirler ile mütesebbib-ler bir hükümdedirler. Zira bu maksad ile toplanan eşhasdan bir takı­mının, bu cinayete mübaşereti, diğerlerinin kuvveti, yardımı, melce´ va­zifesini görmesi sayesinde kabil olabilir. Binaenaleyh bu hususda müba-birler ile mütesebbibler ayni cezaya´tabi olurlar. Aksi takdirde yol ke­sicilik için meydana verilmiş, bir takım muzır eşhas, cezadan kurtulmuş olur Bcdâyî.

«(Safîlere göre yol kesicilere iane eden, onların cemiyetini arttıran kimseler yol kesicilerden sayılmazlar. Bunlar yalnız habs ile, nefy ile ve­ya sair bir suretle ta´zir olunurlar. Bu cihet, veliyyüremrin reyine mu-havveldir.

Kuttaı tarikde kuvvet ye şevket bulunması lâzımdır. Fakat bu kuv­vet ve şevket bir emri´nisbîdir. Küçük bir cemaate karşı kuvveti, mü­savi, veya faik olmakla yol kesici sayılan bir taife, büyük bir kafileye karşı yol kesicilerden sayılmıyabilir. Şöyle ki : büyük bir kafile halkı, muktedir oldukları halde mukavemet göstermeyib de kendilerinden kuvvetsiz olan ve mukavemet görecekleri takdirde galebeleri umulma­yan bir eşkıya güruhuna soyulacak olsa o güruh hakkında kuttaı tarik ahkâmı carî olmaz. Çünkü bu halde kafile, kendi kuvvetini zayi etmiş, tefritde bulunmuş, kendisine nisbetle kuvvet ve şevketi dûn olan kim­selere soyulmuş olur. TuhfetüTmuhtac.)

(Hanbelîlere göre ise yol kesicilere muiin ve müsaid olanlar, onlara kafilenin halini keşf edib bildirenler, onlar ile bir hükümdedirler. Bina­enaleyh bir katil hâdisesi vuku bulmuş ise onlar da mübaşirlerle birlik-de kati olunurlar. Keşşafül´kına.) [28]

Yol Kesiciligin Nevileri, Hükümleri :



809 - : Yol kesilik cinayeti, muhtelif suretlerle yapılabilir. Bunla­rın başhcaları şu dört nev´e aynlmışdır:

(1) : Yolcuları yalnız ihafe ve tedhiş etmek suretiyle olur.

(2) : Yolcuların yalnız mallarını soymak suretiyle yapılır.

(3) : Yolcuları yalnız öldürmek suretiyle olur.

(4) : Solcuların hem mallarını almak, hem de kendilerini öldürmek suretiyle yapılır. Bedayî.

810 - : Yol kesiciliğin hükümlerine gelince´bu da iki nevidir : nef­se müteallik hükümler, mala müteallik hükümler. Bunlar, aşağıdaki me­selelerde görülecektir. Burada yol kesicilerin hakkındaki cezayı âmir olan âyeti kerimeyi kaydedeceğiz : Meali âlisi : Allah Tealâ ile ve onun peygamberiyle muharebe eden. yer yüzünde fesada koşan, yani yol kesicilikde bulunan kimselerin ceza­lan, ancak öldürülmeleri veya asılmaları veya her biri bir yandan olmak üzere elleriyle ayaklarının kesilmesi ve yahut yer yüzünden sürülmele­ridir. Bu ceza, onlar için dünyada bir rüsvaylıkdir, onlar için ahretde ise büyük bir azab vardır. Meğer ki onlar, kendilerine zaferyâb olmanızdan - onları elde etmenizden evvel tövbe etsinler; Biliniz ki, Allah Tealâ kusurları sötr edicidir. Rahimdir.

Yol kesicilik .ibadullaha karşı büyük bir tecavüz olduğundan bu, Allah Tealâ ve Resuli Ekremine karşı bir muharebe sayılmış, bunun ne büyük bir cüret ve cinayet olduğuna.işaret buyunılmuşdur.

811 - : Yolcuları yalnız ihafe ve tedhiş suretiyle yol kesicilik eden­lerin cezaları, ta´zir suretiyle darbden ve kendilerini ölünceye veya töv-ve edib şahıslarında, süleha siması zahir oluncaya kadar nefy etmekden ibaretdir. Bu nefyden murad, bazı fukahaya göre tağribdir - başka bir beldeye sürmekdir. Bazı fukahaya göre de habs etmekdir.

812 - : Yol kesicilerin nefy. edilebilmeleri, yukarıda yazılı âyeti ke­rime ile sabitdir. Fukahai kiramın bu nefy hakkındaki akvali ise şu veç­hile hülâsa edilebilir :

(1) : Bu nefyden murad, yol kesicilerin kati ve salb edilmeleridir. Çünkü bu muzir şahıslar, ancak bu veçhile yer yüzünden hakikaten nefy ve tard edilmiş, çıkarılıb sürülmüş olurlar.

(2) : Bundan murad, yol kesicilerin bulundukları yerden başka bir islâm beldesine ´gönderilmeleri, teb´id edilmeleridir.

(3) : Bu nefiden murad, yol kesicilerin dari islâmdan uzaklaşdınl-maları, onları dari islâmdan çıkararak tard edilmeleridir. Buna Hasen ibni Ziyad kail olmuşdur.

3u üç kavi, pek muvafık görülmemektedir. Çünkü birinci kavi, âye­ti kerimedeki tevzii ceza usulüne muhalifdir. ikinci kavi, bir caninin za­rarım bir islâm beldesinin başından kaldırıb diğer bir İslâm beldesinin başına tevcih etmek gibi bir mahzuru müstelzimdir. Üçüncü kavi ise bir müslüroanı dari harbe teb´id ile küfre maruz bırakmakdır ve onu ehli is-lâma karşı harbi vaziyetine koymak tehlikesine baisdir. Bu ise caiz de­ğildir. Bu cihetle bu kavi, sahih olamaz."

(4) : Bu nefyden murad, habsdir. Şöyle ki: daha kimseyi öldürme­den ve kimsenin malini elinden almadan yakalanan yol kesiciler, tövbe edib de kendilerinde simai saühîn zahir oluncaya kadar bulundukları beldede habs edilirler. Bu habs ile habis hane müstesna olmak üzere bütün yer yüzünden nefy edilmiş olurlar. Lisanı arabda bu gibi ha­bislere dünyadan ihraç, yer yüzünden nefy adı verildiği vardır, örfi nâs buna gahiddir.

işte âyeti celîledeki nefy cezasını Hanefî fukahası bu hapis ile tef­sir etmek dedir ier. îmam Nehaî´den de böyle bir rivayet vardır.

(5) : Bu nefiden murad, yol kesiciyi başka bir beldeye götürüp ora­da habs etmekdir. İmam MâHk Hazretleri buna kaildir. Bedayî, Bahri Raik.

813 - : Yolcuların yalnız mallarını soymak suretiyle yol kesicilik edenlerin cezalan, her birinin sağ eliyle sol ayağını mafsallarından kes-mekdir. Şu kadar var ki, bunlardan birinin vaktiyle sol eli kesilmiş ve­ya çolak bulunmuş., yahut bu elinin baş parmağı veya sair iki parmağı noksan olmuş, olsa artık sağ eli kesilmez.

Kezalik : sağ ayağı kesilmiş veya. topal bulunmuş olursa sol ayağı kesilemez. Çünkü bunlar da kesilecek olsa menfati hayatiyesi büsbütün muhtel olur. Bu veçhile olan ceza ise öldürmek için değil, zecr içindir.

Maahaza haklarında bu veçhile ceza verilen yol kesiciler, elde et­miş oldukları malları da mevcut ise sahiplerine iade etmekle mükellef olurlar. Ve yolculardan birini cerh etmişler ise bundan dolayı da ayrı­ca zaman ile mahkûm edilirler. Fakat telef olmuş veya itlaf edilmiş olan mallan tazmine mecbur olmazlar. Zira had ile zama metim a etmez.

814 - : Yolcuları yalnız öldürmek suretiyle yol kesicilik edenlerin cezaları da hadden katilden ibaretdir. Hattâ bunlardan yalnız birinin bir yolcuyu öldürmesi, had bakımından hepsinin öldürmesi gibidir. Bi­naenaleyh hepsinin de hakkında had icra edilir.

815 -: Yolcularm hem mallarını almak, hem de kendilerini öldür­mek suretiyle yol kesicilik yapanların cezaları hususunda veUyyülemr muhayyerdir: dilerse bunların evvelâ el ve ayaklarını keser, sonra da kendilerini kati veya salb eder, dilerse yalnız kati ve´salb eder, dilerse yalnız katle ile veya salb ile iktifa eyler.

Bu, îmamı Azama göredir. îmameyne göre bu suretde katı´ lâzım gelmez, yalnız hadden kati ile iktifa olunur. Çünkü mali ahz ile kati hâ­disesi bir cinayetdir, yani ; kat´ı tarik cürmünden ibarfetdir. Binaena­leyh mukabili de bir ukubetdir, bundan ziyade olamaz. Kat´ı uzuv ile katli nefs ise iki ukubetdir.

Maahaza bu hâdisede iki cinayet bulunmuş olsa da birinin cezası, diğerinin cezasına dahil bulunmuş olur. Bir de hadden maksud olan zecr, kati ile hâsıl olacağından kat´a lüzum kalmaz. Şu kadar var ki, îmam Ebu Yusüfden bir rivayete göre bu suretde behemehal salb lâ­zımdır. Bu salb, ya hadden katilden evvel veya sonra yapılır.

816 - : Salbin şekli şöyledir: Evvelâ yere amudî suretde bir ağaç dikilir, sonra bunun tepesine doğru ufkî şekilde bir ağaç rabt edilir, ba­dehu aalb edilecek şahsın elleri tepedeki ağaca, ayakları da onun altın­daki ağaca bağlanır. Mashıb evvelce kati edilmemiş ise karnı veya sol memesi ölünceye kadar bir mızrak ile yarılır ve üç gün kadar bu halde bırakılır, nihayet defn edilmesi için ehline müsaade olunur.

Mukatele esnasında Öldürülen yol kesiciler, gasl edilirlerse de bun­ların kendilerine ihanet, başkalarına da zecr ve ibret için namazları kı­lınmaz. Fetva bu veçhiledir. Fakat başka bir veçhile elde edildikten son­ra hadden veya kısasen kati edilecek müsiüman yol kesiciler, hem gasl edilir, hem de cenaze namazları kılınır. Mebsutı Serahsî, Fethül´kadîr. Bedayî, Hlndiyye.

«(Malikllere göre veliyyüt emr, dört nevi yol kesiclllk hâdisesinden dolayı muhayyerdir. Şöyle ki:

(1) : Bir yol kesici, yalnız yolcuları ihafe etmekle iktifa etmiş olur. Bu halde veliyyÜl´emr, kati, salb, kat´ı uzuv, nefy cezalarından birini tertib hususunda muhayyer olur.

(2) : Yol kesici, yolcuların yalnız mallarını ahz etmiş olur. Bu su­retde veliyyüPemr, yalnız kat!, salb ve kat´ı uzuv hususlarında muhay­yer olur ,nefiy hususunda muhayyer olmaz.

(3) : Yol kesici, yolculardan birini öldürmüş olur. Bu takdirde ve-liyyÜTemr, yalnız kati ile salb hususunda muhayyer olur, bunlardan birini tercih eder, kat´ı uzuv ve nefiy hususlarında muhayyer olmaz. Bunları ihtiyar edemez. Velhâsıl : veliyyüremr, bu esas dahilinde içti­hadına göre hareket eder. Meselâ : yol kesici, rey ve tedbir sahibi olur da mücerred bir eliyle bir ayağının kesilmesi, şerre masruf olan rey ve tedbirinin zararından âmmeyi kurtaramıyacağı melhuz bulunursa bu­nun kati ve salbini iltizam eder. Bilâkis yalnız kuvvet ve batş sahibi olub kolunun kuvvetiyle iş görebilecek takımdan bulunursa bunun da bir eliyle bir ayağının kesilmesini tercih eder.

(4) : Yol kesici, yukarıda, yazılı cinayetlerden1 hiçbirini yapmamış, katil´hâdisesi vücude gelmemiş olur. Bu takdirde de veliyyüremr, hafif olan cezayı ihtiyar ederek darb ve nefiy ile iktifa eder. Elmizanülkübra, Şerhi Ebü´berekât, Hagiyei Düsukl.)

(Şafiîlere göre bir yol kesici, hem katilde hem de mâli ahzde bu­lunduğu takdirde evvelâ kati edilir, sonra gasl ve telkin edilib namazı kılınır, daha sonra da kefenli olarak salb olunur, üç gün üç gece asılı bırakılır.

Bu salb cezası, cinayetin vuku bulduğu yerde yapılmalıdır. Meğer ki orada mürur ve ubur ederek bu manzaradan ibret alacak kimseler az bulunsun, o halde oraya yakın bulunan münasib bir yerde yapılır.

Yol kesici, kati edilmedikçe salb olunmaz. Çünkü aksi halde kendi­sine ziyade ta´zib edilmiş olur. Fakat diğer bir kavle göre yoi kesici, nai-ka ibret olmak üzere diri olarak biraz müddet salb edilir, badehu indi­rilerek kati-olunur. Zira salb, bir ukubet olduğundan caninin halı haya­tında yapılması daha muvafıkdır.

Şunu da ilâve edelim ki bu kati, Şafiîlere nazaran min vechin had ise min vechin de kısaadır. Hattâ esah görülen bir kavle göre bunda Kısas mahiyeti daha galibdir. Çünkü bir hadisede hakkullah ile hakkı ibad içtima edipçe acizlerine binaen hakkı ibad, hakkullahdan mukad­dem istifa olunur.

Fakat diğer bir kavle göre de bunda had mahiyeti daha galibdir. Zira bu kati. atiiv ile s;mi olmaz ve bunu müstakillen veliyyÜl´emr is­tifa eder.

Bu katilde kısas mahiyeti galib bulunduğu esası üzerine şu mesele­ler teferrü etmektedir:

(1) : Bir yol kesici, yolcular arasında bulunan oğlunu veya bir kö­leyi veya bir zimmîyi öldürse bundan dolayı kati edilmez, belki bunla­rın diyet veya kıymetini vermekle mükellef olur.

(2) : Bir yol kesici, yolculardan bir masumüddemi öldürdükden sonra daha kati edilmeden vefat etse malinden maktul için hür ise di­yet verilmesi, köle ise kıymetinin ödenmesi lâzım gelir.

(.3) : Bir yol kesici, müteaddid kimseleri öldürmüş olsa bunlardan ilk öldürdüğü şahıs namına kendisi de öldürülür, diğerleri için de ma­lından diyet verilmesi lâzım.gelir.

(4 ) : Bir yol kesici, birim öldürdükten sonra daha elde edilmeden tövbe etse hakkında katil cezası sakıt olmaz, yani: yapmış olduğu katil, kısası icab etmiş ise hakkında behemehal kısas icra edilir. Meğer ki ve-liyyi cinayet tarafından afüv edilsin.

îmam Şafiîye göre yol kesici hakkındaki nefiy, iki mânâya muhte­meldir, birisi : yolcuları öldürmek veya onların mallarını almak suretiy­le yol kesicilik yapmış oldukları halde elde edilememiş olan kimselerin bir beldeden bir beldeye kaçıp durmakda bulunmalarıdır ki, ele geçiri­linceye kadar takib edilirler, elde edilince de hadden cezaları verilir. İkincisi de : yolcuları yalnız ihafe etmekle kalmış olan ve hükümetin korkusiyle bir yerden diğer bir yere kaçıp duran yol kesicilerin tutulub ta´zîren habs edilmeleridir. Bunlar da elde edilinceye kadar takibden kurtulamazlar. Kitabül´üm, Tuhfe ´muhtac.)

(Hanbelîlere göre de bir yol kesici hakkında aldığı bir inaldan do­layı kat´ı uzuv cezası verileceği zaman bakılır: eğer sağ eli veya sol aya­ğı mâdum veya çolak veya bir kısas için kesilmeğe mahkûm ise yalnız bunlardan mevcut olanı kesmekle iktifa olunur, diğerinden kat´ı cezası sakıt olur. Ve eğer sol eli madum İse yalnız sol ayağı kesilir, artık eli kesilmez. Bilâkis´sağ eli madum ise sağ ayağı kesilmez, yalnız sol ayağı kesilir.

Şayed bir yol kesici, bir eliyle bir ayağı kesilmek suretiyle ceza gördükden sonra tekrar bir daha bir kimsenin malını alacak olsa artık diğer eliyîe ayağı kesilmez, belki aldığı malı mevcud ise iade eder, değil­se bedelini zamin olur. Nitekim kati edilmesi lâzım gelen bir yol kesici, daha kati edilmeden vefat etse öldürmüş olduğu şahsın diyeti malından istifa edilir. Elmuğnî, Keşşafül´kına.).

(Zahirîlere göre yol kesici hakkındaki katil cezası, boynunu kılıç ile vurmak suretiyle yapılır. Kat´ı uzva gelince defada eliyle ayağı birden kesilmez, belki yalnız bir eli veya bir ayağı kesilir, bunun sağ veya sol olması müsavidir. Elmuhallâ.) [29]

Yol Kesiciler Hakkini)Aki Cezanın Hikmeti Teşriiyyesi :



817 - : Yol kesicilik, büyük bir cinayettir, âmmenin selametine münafi, fevkalâde mahzurları müstelzimdir. Bu cihetle bunun cezası da o nisbetde ağır, İbretbahg bulunmuşdur. Hattâ Kur´anıâzimde kat´ı ta­rik cinayetine «muharebetullah» denilmişdir. Çünkü imdada koşacak kimselerden mahrum olarak uzak kırlarda, sahralarda yolculuk edenler, hıfzı ilâhîye dayanarak yollarına devam ederler. Binaenaleyh onlar ile muharebe ve mukatelede bulunan, onların mallarını ellerinden almaya çalışan yol kesiciler, Haktaalâ Hazretlerine karşı harbe cüret etmig gibt olurlar. Bu cüretin cezası ise elbette ağır olsa gerekdir.

Şüphe yok ki insanların hayatlarına, uzuvlarına verilen kıymet ve ismet, kendilerinin istikamet ve fazilet dairesinde yagamaları, hak ve hakikate hizmet etmeleri, halkın hukukuna, ammenin selâmetine teca­vüzden müstenib bulunmaları takdirindedir. Aksi takdirde bu kıymet ve ismet zail olur.

işte hırsızlar da, yol kesiciler de istikametden ayrılarak halkın hu­kukuna tecavüz ettikleri, içtimaî hayatı tehlikeye düşürdükleri için bu kıymet ve ismet nimetinden mahrum kalmaya müstahik olmuşlardır.

Bazan bir ferdin sıhhat ve hayatını korumak için bazı uzuvlarının kesilmesine ihtiyaç hasıl olur. Cemiyetin hayatım, refahım sıyanet ise bir ferdin hayatım sıyanetden daha lüzumludur. Binaenaleyh cemiyetin hayatını tehlükeye bırakan bir takım muzir eghasm izalei vücudu vesair suretle cezalandırılması, medeniyet âleminde zalimane, tecavüzkârâne hareketlerin zuhurunu azaltmak, fesada müstaid olanlara bir dersi ib­ret vermek ve binnetice âmmenin selâmetini, huzurunu temin etmek hik­met ve maslahatına müstenid bulunmuşdur. [30]

Yol Kesiciligin Tahakkuku İçin Vücudu İktiza Eden Şartlar:



818 - : Yol kesicilik mahiyyetinin tahakkukiyle bu hâdiseden do­layı hadsuretiyle ceza tertib edilebilmesi için bazı şartların vücudüne lü­zum vardır. Bu şartlar, yol kesicilere, yolları kesilenlere, maktuun leh olan mallara, yol kesicilik hâdisesinin cereyan etdiği yere ve yol kesici­ler ile yolları kesilenlerin her ikisine aid olmak üzere beş nev´e ayrılır. Bunlardan yol kesicilere aid olan şartlar, aşağıdaki veçhiledir:

819 -: Yol kesicilerin âkil, baliğ, nâtık olmaları şartdır. Binaenaleyh mecnun, çocuk veya dilsiz olanlar hakkında bu hâd seden dolayı had cezası lâzım gelmez. Hattâ baliğ olan yol kesiciler ara­sında bir tane de mecnun veya çocuk bulunsa hiçbiri hakkında had ce­zası verilmez. Çünkü kat´ı tarik, bir hadiseden, yol kesicilerin umumiyle kaim bir cinayetden ibaretdir. Buna iştirak edenlerden birinin veya bir takımının bu cezaya ehliyeti bulunmadığı takdirde kendilerinden bu ce­za sakıt olacağı cihetle bu hal, şeriklerine de sirayet eder, hâdisede had cezasını müstelzim bir illeti tâmme bulunmamış olur ve hiç olmazsa bir şübhe tahaddüs eyler, bununla da. şer´î hadler sukut eder.

Maahaza hâdisede alınmış bir mal var ise sahibine iade edilmesi lâ­zım gelir ve bir katil var ise katili, âkil ve baliğ olduğu takdirde maktu­lün velîsi tarafından kısasen kati etdirilir veya afüv edilir.

Bu mesele, imamı Âzam ile imam Muhammede ve îmanı Züfere gö­redir, imam Ebu Yusuf den ise şöyle mervîdir; Eğer bu hâdiseye bilfiil çocuk veya mecnun mübaşeret etmiş ise hüküm böyledir. Fakat buna âkil ve baliğ olanlar mübaşeret etmişler ise çocuk ile mecnundan maa­dası hakkmda had cezası tertib edilir.

820 - : Yol kesicilerin müslim veya zimmî olmaları şartdır. Binaenaleyh dari islâmda bulunan müste´menlerin yol keşi eslik de bulunmaları haklarında had cezasını müstelzim olmaz. Şu kadar var ki elde etdikleri mallan sahihlerine iade etmeleri ve masumüddem bir kim­seyi Öldürmüşler ise kendilerinin de kısasen öldürülmeleri lâzım gelir. Fakat diğer bir kavle göre müste´menler hakkında da had cezası tatbik edilebilir.

821 - : Yol kesicilerin erkek olmaları şartdır.

Binaenaleyh müteaddid kadınlar, birleşerek yol kesicilikde bulunsalar veya erkek olan yol kesicilere iştirak etseler bu kadınlar hakkında - kısas ve zeman gibi şahsî cezalar tertıb edilebilirse de - had cezası tertib edilemez. Çünkü yoi kesicilik, mugalebe ve mu kat ele voliyle hal­kın gıdı D gelmesine mani olmak, muharib bir vaziyet alarak yollan kes­mek demeKdir. Bu gibi hareketler ise car! olan âdete nazaran kadınlar­dan tahakkuk etmez, onların kalbleri rakik, bünyeleri zaifdir. Bu cihet­ledir ki onlar, ehli harbden madud olamazlar.

Bu mesele, zafcirürrivayeye göredir. Fakat diğer bir rivayete göre kat´ı tarik hususunda kadınlar ile erkekler müsavidirler. Nitekim sair aer´i hadlerde de müsavi bulunmakdadırlar.

Kadınlar ile bir ukde yol kesici ukde bulunan erkeklere gelince : bun­ların haltlarında da imamı Azam ile imam Muhammede göre had icra ediıemez, ister kadınlar ile beraber kat´ı tarik hadisesine bilfiil müDaşe-ret etraıg olsunlar, ister olmasınlar. Zira haddın sebebi vücubı, bir şey­den iDaretdır ki o da yol kesiciiik hadisesidir. Bu hadise, yol kesicilerin bir kısmı hakkında haddi icab etmeyince diğerleri hakkında da icab et­mez. Maamafih araya bir şübhe girmiş olur. Had ise şübhe ile sukut eder.

imam JEbu Yusufe göre ise bu hâdiseden dolayı erkekler hakkında had icra edilir, ister hâdiseye kadınlar ile beraber bilfiil mübaşeret et­miş olsunlar, ister olmasınlar. Çünkü kadınlar, muharib sayılmadık lan için onların haklarında bu had lâzım gelmiyorsa da erkekler, muharib olduklarından onların haklarında bu haddin vücubüne bir mani yokdur. Fetva da bunun üzerinedir. Mebsut, Bedayî, Haniyye, Reddi Muhtar.

(Eimmei selâseye göre yol kesicilikde bulunan kadınlar ile erkek­lerin arasında fark yokdur. Binaenaleyh yol kesicilerin arasında buîunub onlann yapdıkiarı katil cinayetine muvafakat eden kadınlar da hadden fcati edilirler. Elmizanürkübra.) [31]

Yolları Kesilenlere Aid Şartlar



822 - : Yolları kesilen kimselerin müslüman veya zimmî bulunma­ları şartdir.

Binaenaleyh bunlar, tamamen müste´men bulunurlarsa kendilerine kargı yapılan yol- kesiciiik, had suretiyle cezayı müstelzim olmaz. Çünkü müste´menler esasen harbîdirler, darül´harb ahalisinden bulunmakdadır-lar, onlann mallan mutlaka masum değildir, onların ismetinde gübhe vardır, dari harbe avdet edince bu ismet zail olur. Şu kadar var ki, bun­lar dari islâmda bulundukça amana nail olacakları cihetle ellerinden alı­nan mallarını kendilerine iade etmek ve nefislerine tecavüz edilmiş ise diyetlerini vermek icab eder, bununla beraber bu hâdiseye cüret edenler, yolları korkunç bir hâle getirmiş, müslümanlann müste´menlere verdikleri emanı ihlâl etmiş olacakları cihetle ayrıca ta´zîre, habse de müsta hik olurlar.

Büyük bir kafilenin bir kısmım yalnız müste´menler teşkil edib de yol kesiciiik hâdisesi yalnız kendilerine müteveccih bulunmuş olduğu takdirde de hüküm böyledir.

Fakat bir kafile araaında bazı müste´menlerin bulunması, başkaları hakkında vukubulan katil veya ahzi malden dolayı haddin lüzumuna mani olmaz. Çünkü bu takdirde müste´menlerin kafile arasında bulun­ması, haddin sükutu iğin bir şübhe husule getirmez. Bedayi.

823 - : Yolları kesilmig olan kimselerin elleri birer .yedi sahihe ol­mak gartdır.

Yani : ellerinde bulunan mallar, ya kendilerinin olmalıdır veya iare, vedia, gasb gibi bir suretle kendilerinin emanetinde, zamanında bulun­malıdır. Böyle olmazsa had lâzım gelmez. Cezasını görmüş olan bir sâ-rikin elindeki sirkat malini ahz etmek gibi. Bedayi.

«(Hanbelîlere göre mağsub mal, gâsıbın elinde mazmun olmadığı cihetle bunu gâsıbın elinden almak, haddi müstelzim olmaz. Çünkü bu malı gâsıbdan alan kimse, muharib sayılmaz. KeşşafüTkınâ.) [32]

Maktulun Leh Olan Mallara Ald Şartlar :



824 - : Maktuun leh olan malların mütekavvim, masum, başkası­nın hakkı ahzinden biri, yol kesicilerin mülkü olmagdan ve mülkü olmak te´vil ve şübhesinden hâli, bir muhafızın tahtı hıfzında muhrez birer mal olması şartdır.

Binaenaleyh meyte gibi mütekavvim olmayan veya harbîlere aid ulan veya içinde yol kesicilerden birinin oğluna veya kölesine aid mal bulunan, yahut tenavülüne adeten müsaade edilen veya yol kesicilerin de şirketi müfave2e veya saire suretiyle kısmen hisseleri bulunan veya kır da sahibsiz bırakılan bir malı yol kesiciiik suretiyle elde etmek, haddi müstelzim olmaz. Maahaza bu malları mevcut ise aynen, müstehlek is
825 - : Maktuun leh olan mâlin nisab mikdarına baliğ olması şart-dır.

Binaenaleyh yol kesicilerden her birine nisab mikdarından noksan düşen bir maldan dolayı had lâzım gelmez.

826 - : Hanefî fukahasının ekserisine göre sirkatin nisabı ile kat´ı tarikin nisabı birdir ki, o da mazrub on dirhemden veya bu kıymetde bir maldan ibaretdir. Yalnız Hanefiyyeden Hasaft ibni Ziyada göre kat´ı tarikin nisabı, en az yirmi dirhem veya bu kıymetde bir maldır. Çünkü yol kesiciiik hâdisesinde iki uzvun kesilmesi lâzım gelir, bu halde nisa­bın da iki kat olması lâzımdır. Bedayî. (îmam Mâlike göre kat´ı tarih hâdisesinde nisab şart değildir. Bi­naenaleyh nisabi sirkatden daha az bir malı ahz etmek de haddi icab eder. Çünkü bu ceza, mtfharibliğin bir neticesidir. Elmizanülkübra.)

(Şafiîlere ve Hanbelîlere göre nisab şartdır ve bu nisab, nisabı sir­kate müsavidir. Hattâ bu zatlara göre yol kesicilerin elde ettikleri mal­ların mecmuu bir nisab mikdarına baliğ oldu mu, haddi icab eder, velev ki her birine bir nisab mikdarı isabet etmesin. Elmuğnî.) [33]

Maktulun Fihe Aid Şartlar



827 - : Yol kesicilik hâdisesinin vuku bulduğu yerin bir dari islâm olması şartdır.

Binaenaleyh dari harbdeki müslümanlar arasında vuku bulursa haddi icab etmez. Çünkü haddi ikameye salâhiyetdat; olan veliyyül´emr-dir, onun ise dari harbde velayeti yokdur. Bu haddi bilâhare dari islâm-da da İkame edemez. Zira bu hâdise, hini vukuunda haddın vücubi için bir sebeb olarak münakid olmamışdır.

828 - : Yol kesicilik hâdisesinin şehir haricinde vuku bulması şart-dır. Şöyle ki: bu hâdise, şehirlerden mesafei sefer uzak bulunan sahra­larda vuku bulmalıdır, Diğer bir rivayete göre bu hâdise, ümrandan en az üç mil ötede vaki olmalıdır. Şehirler içinde veya köyler arasında ya­hut biribirine yakın şehirler beyninde vuku bulursa bundan dolayı îma-mı Âzam ile İmâm Muhammede göre had lâzım gelmez. Gerek bu hâdi­se, gündüzün ve gerek geceleyin yapılsın ve gerek silâh istimal edilmiş olsun ve gerek olmasın. Çünkü buralarda hükümetin kuvveti mevcut, imdad yetişmesi kabildir. Binaenaleyh buralarda yol kesicilik edenler. âdı hıısıziar mcsabcsindetlirkr, darb ve habs suretiyle te´dib olunurlar, elde etdikleri mallar kendilerinden alınarak müstahiklerine verilir, itlaf etmiş oldukları mallar da kendilerine tazmin etdirilir.

Fakat îmam Ebu Yusüfe göre bunların haklarında da kuttaı tarik hükümleri cari olur. Çünkü vücube sebep olan kat´ı tarik hâdisesi, ba halde de tahakkuk etmiş bulunur.

imam Ebu Yusüfden bir rivayete göre de şehir dahilinde gündüzün silâh ile yol kesicilik edenler hakkında had cezası ikame edilir. Silâhsız olarak sopa vesaire ile yol kesicilik edenler hakkında had ikame ediU-mez. Fakat şehir dahilinde geceleyin yapılan yol kesicilik, her halde had­di icab eder, gerek silâh bulunsu ve gerek bulunmasın. Zira geceleyin imdad vukuu nadir olduğundan bu halde silâh ile sopa vesaire müsavi­dir. Müftabih olan da budur.

Bazı zevatın beyanına nazaran Hanefiyye arasındaki bu ihtilâf, âde­tin tebeddülünden neş´et etmişdir. imamı Âzam zamanında şehir ahali­si daima silâhlı bir halde bulundukları cihetle o zamanda şehirlerde yo! kesicilik hâdisesi-müsteb´ad bulunmuşdur. İmam Ebu Yusuf zamanında ise ahali silâhlı bir halde gezmek usulünü terk etmişdir. Bedayi.

«(imam Mâlikden bir rivayete göre istigasede bulunamıyacak her hangi insanın bir malini elinden cebren alan bir şahıs, muharıbdir, yol kesicidir.)

(İmam Şafiîye göre de kat´ı tarik cinayeti; şehirlerde, köyler ara­sında, biribirine yakın şehirler beyninde de tahakkuk edebilir. Şafiîlere göre gavsin - imdadın fikdanı şu gibi suretlerden biriyle olur :

(1) : Ümrandan, hükümet kuvvetinden uzak bulunulması.

(2) : Hükümet kuvvetinin zayif bulunmuş olması.

(3) : Eşkiyanın bir haneyi basıb silâhlarını teşhir ile hanedekilerin istimdadına mani olmaları. Bu halde o eşkiya, o hane sahiblerine karşı yol kesici hükmünde bulunmuş olurlar. Tuhfe.)

{Hanbelîlere nazaran da yol kesicilik cinayeti; hem sahralarda, hem denizlerde, hem de binalar dahilinde tahakkuk edebilir. Bu husus-da silâh kullanılmasiyle taş, asa gibi şeylerin kullanılması müsavidir. Elverir ki bu cinayet, mücahereten vaki olsun. Binaenaleyh bir şehir da­hilinde imdad yetişmiyecek bir mevzide alenen vuku bulan bîr sirkat hâ­disesi, bir yol kesicilik demekdir. Eîmuğni.)

(Zahirilere göre de yolculara karşı mükâbir, korkunç olan, yollai-da fesada çalışan her şahıs, muharibdir, yol kesicidir. Bu cinayet; silâh ile de, silâhsız da, gece de gündüzün de yapılabilir ve şehirde de, kırda da, hane veya rnescid içinde- de vükubulabilir. Yol kesicilerin müteaddid butunub bulunmaması, kendilerine birini reis tayin edib etmemeleri de müsavidir. Hâsılı, yollara korku bırakan, gidib gelenlere karşı muharib vaziyetini alan, nefisleri öldüren, malları ahz eden, şahısları yaralayan, namusları hetk etmek suretiyle halkı korkutan her şahıs, muharibdir, kat´ı tarikdir. Çünkü bu hususda âyeti kerîme mutlakdır, bir veçhile mu-hasses değildir. Elmuhallâ.) [34]

Vol Kesiciler İle Yolları Kesilenlere Müteallik Şartlar :



829 - : Yol kesicilerin ayni kafile efradından bulunmamaları şart­dır.

Binaenaleyh bir kafile efradından bazıları, diğerlerinin mallarım ahz edecek olsalar haklarında kuttaı tarik hükümleri carî olmaz. Çünkü ka­file, bir hane mesabesindedir. Kafile halkının malları hakkında - birbi­rine karşı - hırz mevcud bulunmamış olur. Bu halde bunların hakkında alelade sârikler, gâsıblar ahkâmı cereyan eder. Bedayi.

830 - : Yol kesiciler ile yolları kesilenlerden hiçbiri arasında zîrah-mi mahrem olmak suretiyle bir karabet bulunmaması şartdır.

Binaenaleyh böyle bir karabet bulunursa hiçbiri hakkında had lâ­zım gelmez. Çünkü kafile, bir hane, bir mahalli hırz mesabesindedir. Bu cihetle bunların malları biribirine karşı birer mali muhrez hükmündü bulunmamış olur. Bu halde bir şahıs, aralarında zî rahmi mahremi bu* lunan bir kafile ahalisinden birinin malini alınca kendi karibinin hane­sinden bir malı çalmış £ibi olur. O mal, gerek karibinin olsun ve gerek olmasın. Bu sirkat ise haddi icab etmez.

Maahaza aralarında böyle karabet bulunan kimseler, âdete nazaran biribirinin mâline karşı müsaid, müsamahakâr bir vaziyetde bulunurlar. Had cezasının sebebi ise aralarında müttehiddir ki, o da kat´ı tarik ha­disesidir. Bu cihet ise bir şübhe İras edeceğinden had icrasına mani olur. Fakat şahsî haklar var ise onlar istifa olunur. Bedayî, Muhiti Burhanı. [35]

Katı Tarik Cinayetinin Sureti Sübutü



831 - : Yol kesicilik cinayeti iki suretle sabit olur: ikrar, beyyine. Şöyle ki: bu hâdise, hâkim huzurunda sahih.bir husumet, bir dâva vuku halinde ya ikrar ile veya beyyine ikamesiyle sabit olur.

Binaenaleyh yol kesiciler, hâkimin huzurunda bu cinayetlerini itiraf ederlerse veya inkâr edib de bu hareketleri şahidlerin şahadetleriyle sa­bit olursa haklarında lâzım gelen ceza tertib edilir.

832 - : Yol kesiciliği ikrar hususunda İmamı Âzam ile îmam Mu-hammede göre bir kerre ikrar kâfidir. Fakat îmam Ebu Yusüfe göre en az iki kerre ikrar lâzımdır, imam Ahmed Ibni Hambelin kavli de böyledir.

833 - : Yol kesicilik hususunda şahidlerin lâakal iki erkek olması ve her ikisinin de hâdiseyi muayene etmiş olduklarına veya yol kesicile­rin ikrarda bulunduklarına şahadet etmeleri icab eder. Biri muayeneye, diğeri de ikrara şahadet etse şahadetleri muteber olmaz.

Kezalik : şahidler, hâdisesinin kendileri veya arkadaşları hakkında vuku bulduğuna şahadet etseler şahadetleri yine kabul olunmaz.

Bu hususda hâkimin ilmi, esbabı sübutiyyeden değildir. Mebsut, Bedayi. [36]

Yol Kesiciler Hakkındaki Cezaları Kimlerin İkame Edeceği:



834 - : Kuttaı tarik hakkında icab eden had ve ta´zir cezasını ika­me etmek salâhiyeti, veliyyül´emr ile onun tayin edeceği hâkimlere aid-dir.

Binaenaleyh bu cezaları ne yolları kesilmiş olanlar, ne de maktulle­rin velîleri ikame edemezler. Belki bunu bizzat veliyyülemr veya onun naibleri bulunan hâkimler ikame ederler. Gerek mal sahiblerile maktul­lerin velileri, bu cezaların ikamesini taleb etsinler ve gerek etmesinler. Çünkü bu cezalara hakkullah, âmme mesalihi teailûk etmişdir, bunların herhalde bu veçhile ikamesi lâzım gelir.

835 -: Yol kesicilerin elleriyle ayaklarının kesilmesine ve kendile­rinin Öldürülmesine hükmedildikden sonra bunlar daha habishanede iker. bir kimse, veliyyüremrin veya naibinin iznini istihsal etmeksizin bunlar­dan birinin elini kesse veya birini öldürse ta´zire müstahik olur. Fakat hakkında kısas ve diyet gibi bir ceza lâzım gelmez. Çünkü eli kesilen ve­ya öldürülen şahsın zaten hâkim tarafından kanı ihlâl, uzvunun hürmeti iskat edilmişdir. O kimse, her ne kadar veliyyül´emrin reyini istihsal et meden böyle bir hareketde bulunduğundan dolayı ta´zire lâyık olursa da nefsel´emr itibariyle haddi ikameden başka bir şey yapmamışdır. O kimse, islâm cemaatinden bir ferddir, veliyyüremir ise cemaati müslimî-nin mümessilidir.

" Binaenaleyh o kimsenin bu fi´li, bu haddi istifa hususunda veliy­yüremrin fi´li mesabesinde bulunmuş olur da hakkında kısası, diyeti müstelzim bulunmaz.

Bu hâdisede mahkûmun yalnız eli kesilmiş olsa hâkim tarafından da hakkında katilden ibaret olan bakîyyei had ikmal edilir.

836 - : Yol kesicilik töhmetiyle mahbus bulunan bir şahısı kendi­sine isnad edilen cürüm daha sabit olmadan bir kimse amden öldürse bu kimse hakkında kısas lâzım gelir, velev ki bilâhare o cürüm beyyine ile sabit olsun. Çünkü hâkim tarafından deminin hılline hükmedilmedikce o şahsın ismeti, hürriyeti hayatiyyesi mücerred töhmet ile mürtefi olmaz. Bu halde o yol kesicinin artık hılli demine, yani,: kati edilmesine hüküm vermeğe lüzum kalmaz. Zira mahal, fevt´olmuşdur. Bu takdirde beyyine-nin vücudiyle ademi müsavidir. Şu kadar var ki, bu müttehem şahısı ve-livyi maktul, yani : o şahsın yolda öldürmüş olducu kimsenin velîsi, öl-dürece kohırsa hakkında kısas lâzım gelmez. Çünkü bu takdirde kendisi­ne aid olan bir hakkı istifa etmiş olur. Elverir ki bu hâdise sabit bulun­sun.

837 - : Yolcular, kendilerine tecavüz eden yol kesicilerden bazıla­rını öldürecek olsalar üzerlerine bir sev lâzım gelmez. Çünkü bıı suretle kendi havatlannı, mallarını müdafaada bulunmuş olurlar.

Fakat bir yol kesici, gördüğü müdafaa üzerine kaçıb da terk edildiği takdirde kendilerine karşı kat´ı tarike kadir olamayacağı - bir mevzie eritdiği halde takib edilerek kafile halkı tarafından kati edilecek olsa katilleri Üzerine diyet lâzım gelir. Zira bu halde kati fi´li, yolcuların havatlannı veya mallarım müdafaa maksadına müstenid bulunmamış ahır. Mebsut, Bedayi, Hîndiyye.

c(Eimmei selâseye, Ebu Süleymana, Zahirîlere göre de yol kesicile­rin cezalarını yalnız veliyyüremr ikame eder. Veliyyüddem = kafilede kati edilen yolcunun velîsi, bunu bizzat ekame edemez. Bunda iki hak, hakkullah ile veliyyi maktulün hakkı içtima etmiş olur. Hakkullah ise kazaya ehakdır .onun alacağı edaya evlâdır. Veliyyül´emr, katıı tariki kati veya salb edince veliyyi maktulün hakkı kısası diyete münkalib olur. VelivyüFemr yol kesiciyi öldürmeyib de elini veya ayağım kesse veya lefy etse veliyiy maktul, muhayyer olur, dilerse onu kati eder, dilerse ondan diyet alır ve dilerse onu afüv eyler. Elmuhallâ.) [37]

Yol Kesicilere Aid Had Cezalarının Afüv Edilkmi-Yecegı Ve Bu Cezalar Arasında Tedahül Cereyanı :



838 - : Kat´ı tarikden dolayı icab eden haddi şer´î, afüv edilemez, bundan sulh ve ibra da caiz olmaz. Bu cezadan herhangi bir şahsın vas-geçmeğe salâhiyeti yokdur.

Binaenaleyh hadden tatbiki icab eden kat´, katil veya salb cezası behemehal istifa olunur. Bunu yollan kesilmiş olan kimseler ile maktul­lerin velileri gerek afüv ve terk etsinler ve gerek etmesinler. Hattâ bu ,cinayet, alelusul sabit öîdukdan sonra bunun icab eden cezasını veliyyül-emr de terk ve iskat edemez. Çünkü buna hukuki âmme teallûk etmis-dir. Böyle bir hakkı ise hiçbir kimsenin bir veçhile ibtal ve İskata salâ­hiyeti olamaz. Bedayî, Hidaye.

839 - : Müteaddid defalar vol kesicilikde bulunarak muhtelif kim­selerin mallarım almış olan şahıslar, bu cinayetlerinin birinden dolayı mahkemece teslim edilerek hadden sağ elleriyle sol ayakları kesilecek olsa artık diğerlerinden dolayı muahaze olunmazlar, müstahik oldukları cezalar arasında bir tedahül bulunmuş olur.

Yol kesicilik ile sair hudud esbabı içtima etdiği takdirde de hüküm böyledir.

Meselâ : bir şahıs, yol kesicilikde bulunduğu gibi zinada, şürbi hamrde, sirkatde de bulunmakla bunların birinden dolayı kati edjjlecek olsa artık diğerlerinden dolayı ne kendisine celde vurulur, ne de bir uz­vu kesilir. Çünkü bunlar, hukuki ilâhiyyeden olduğu cihetle müsamaha esasına müstenid buîunmuşdur.

Maahaza kati, ağır bir cezadır, bununla matlûb olan red ve zecr ga­yesi husule gelir. di£er cezalar da buna dahil olarak tedahülü müczat hâdisesi tahakkuk etmiş olur. Mebsut, Bedayi.

«(îmam Şafiîye göre bu cezalar, arasında tedahül cari olmaz. Bun­lardan her biri sırasivîe istifa olunur. Zira bu cümlelerden her biri müs­takil bir cinayet olduğundan her biri için ayrıca bir had icab eder. Tuhfe.) [38]

Yol Kescilik Cezasını İskat Eden Şeyler :



840 - : Yol kesicilik cinayetinde bulunanlar hakkında icab eden had cezasını iskat edecek şeyler şunlardır :

(1) : Yolları kesilmiş olan kimselerin, yol kesicilerin İkrarlarını tekzib etmeleri. Şöyle ki : bir şahıs, kat´ı tarikde bulunduğunu ikrar etdiği hald: yolu kesilmiş olan kimse : «Hayır, yalan yere ikrar ediyor, böyle bit şey vuku bulmamışdır» diyecek olsa artık had icra edilemez.

(2) : Yol kesicilerin ikrarlarından rücu etmeleri. Bu takdirde şüb-heye mebni haklarında had icra edilemez. Fakat ikrarları, haklarında kısası veya zemanı mali icab etmiş, iae bununla mahkûm olurlar. Çünkü bunların bu ikrarlarında rücu etmeleri, eşhasın hukukuna teallûk eden bu gibi şeyleri iskat edemez.

(3) : Yolları kesilmiş olan kimselerin, ikame edilen beyyineyi tek­zib etmeleri. Şöyle ki, bu kimseler, ikame edilen şahidlerin yalan yere şahadetde bulunduklarım dermeyan etseler artık had cezası tertib edi­lemez.

(4) : Yol kesicilerin yolculardan elde etdikleri mallara herhangi bir suretle malik olmaları. Şöyle ki : bunlar, bu mallara hâdisenin mah­kemeye intikalinden evvel veva sonrabeyi, hibe veya tevarüs gibi bir su­retle mâlik olsalar artık had icrasına mahal kalmaz.

(5) : Yol kesicilerin tövbekar olmaları. Şöyle ki : bunlar, daha el­de edilmeden bu caniyane hareketlerinden peşiman olub âtiyen bir daha böyle bir hareketde bulunmamaya azm edecek olsalar artık haklarında ioab eden had sakıt olur. Binaenaleyh evvelce yapmış oldukları cerhden, katilden, ahzi malden dolayı hukuki umumiyye namına mesul olmazlar. Maamafih bu hususda tövbelerinin kabule savan görülebilmesi için yol­culardan almış oldukları mallan da mevcud ise aynen, değilse bedelen sahiblerine iade etmeleri lâzımdır. Çünkü bu tövbeleri, şahsî hakları is­kat edemez.

Acaba bu malları iade etmeseler haklarında had icra edilebilir mi? Bu hususda iki kavi vardır. Bir kavle göre had sakıt olmaz. Diğer bir kavle, eöre sakıt olur. Racih olan da bu kavidir.

Maahaza bir takım vol kesiciler, bir zaman yolcuların mallarını al­mış iken bilâhare daha elde edilmeden bu mesleklerini terk ile uzun bir müddet aileleri arasında ikamet etmiş bulunsalar artık haklarında had - iflHhsanen - ikame edilemez. Çünkü tekadümi ahd, haddi istifaya manidir.

ibni Zevd» vp.nmakda oldueu yol kesiciîiei terk ederek t&ib . Bunun üzerine imam AH - radıvallahü tealâ anh - Basm-daki valisine şöyle yazmışdır: Haris ibni Zeyd, yol kesicilerden idi, terk ederek ondan vaz geçmişdir, artık ona hayırdan başka suretle tariz edü-miyecekdir. Mebsutı Serahsî. Bedayî. Bu gibi kimâeierin hakkında ceza­nın terk edilmesi, emsalinin tövbekar olarak salâhı hal kesb etmelerine saik olabilir.

841 - : Tövbe etmekle şahsî hakların sukut etmiyeceği esasına şu meseleler de tefemi eder :

(1) : Yol kesicilikden tövbe edenler, yolculardan birini öldürmüg oldukları takdirde veliyyi maktule teslim edilirler. Veliyyi maktul, diler­se kendilerini afüv eder, dilerse lâzım gelen kısas veya diyet hakkını is-fi eyler. Şöyle ki : bunlar, maktulü silâh ile öldürmüşler ise kendiler. de kısasen kati edilin Sılandan sayılmayan sopa gibi bir şey ile öidür-, müşler ise âkileleri üzerine, âkileleri yok ise yalnız kendileri üzerine di­yet itası lâzım gelir.

(2) : Tövbekar olan yol kesiciler, evvelce yolcuların hem mallanın almış, hem içlerinden bazılarını öldürmüş, hem de bazılarım cerh etmiş bulunsalar bu halde almış oldukları mallar ile yapmış oldukları katil cinayetinden dolayı yukarıda yazılı muameleye tabi olurlar. Cerh cina­yetine gelince bundan dolayı da haklarında kabil ise kısas icra edilir yani : mümaselet ve müsavat mümkün olduğu takdirde cerhe bedel ken­dilerinde de cerh vücude getirilir, kabil değilse yapmış oldukları cerhin iktiza eden diyetini vermeleri lâzım gelir, Meğer ki mecruh veya varis­leri kendilerini afüv etsinler.

Hâsılı : yol kesicilerin yaptıkları cerh cinayetinden dolayı hakla­rında kat´ ve katiî gibi muayyen bir haddi şer´î yokdur. Belki bundan dolayı hakkı şahsî olarak ya kısas veya diyet lâzım gelir.

(3) : Tövbe eden yol kesiciler, evvelce yolcuların hem mallarını al­mış, hem de içlerinden bazılarını cerh etmiş, yahut mallarını almayıb yalnız bazılarını cerhde bulunmuş oldukları takdirde de hüküm, sabık veçhiledir. Yani : malları sahihlerine iade etmeleri ve cerhden dolayı da afüv vuku bulmadığı suretde kısasa veya diyet itasına mahkûm olma­ları icab eder.

(4) : Yol kesiciler, bazı yolcuları ihafe için cerh edib de daha kim­senin malım almadan ve hiç bîr kimseyi öldürmeden elde edilmekle tev bekâr olsalar haklarında hadden ceza tertib edilmez. Şu kadar var ki cerh hâdisesinden dolayı haklarında afüv vaki olmazsa kısas veya diyet lâzım gelir, yapmış oldukları korkutma cürmünden dolayı da ta´zîr ka­bilinden olarak habs edilirler.

Fakat vol kesiciler, yolculardan birinin mâlini aldıkdan sonra veya havatına kıvdıktan sonra hükümet tarafından elde edildiklerini mütea-kib tevbe etseler buna itibar olunmaz. Binaenaleyh haklarında icab eden haddi ser´î, sakıt olmayacağından tatbik edilir. Çünkü bu halde tevbe-lerinin samimiyetine hükm edilemez. Bedayî, Muhiti Bürhanî, Bahri Raik.

«(Malikîlere göre de bir vol kesicinin tevbekâr sayılması için şu gi­bi kaviler vardır :

(1) : Bir yoî kesicinin.-tövbesi, vol kesiciliği terk etmekle" hâsıl olur, Velev ki hükümete gelib dehalet etmiş olmasın.

(2) : Silâhını bırakıb hükümete tâyıan gelerek teslim.olmasiyle hu­sule gelir

(3) : Yol kesiciliği bırakıb hanesinde İkamet etmek ve komşularına görünüb durmakla olur Şerhi Ebil berekâ. [39]