๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hukuku İslamiye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 25 Mart 2010, 22:00:00



Konu Başlığı: Muharremat = Nikahları Haram Olan Kadınlar
Gönderen: Ekvan üzerinde 25 Mart 2010, 22:00:00
İKİNCİ BÖLÜM

MUHARREMAT HAKKINDADIR



İçindekiler : Muharremat = nikâhları haram olan kadınlar. Karabeti nesebiyye. Karabeti nesebiyye iübarile olan hürmet riiyyesL Rezaın mahiyeti ve hürmeti müstelzim mikdamü. Keza sebebüe nikâhları haram olan kadınlar. Rezam meti rezam hikmeti teşriiyyesi, sıhriyyet. Zina ile müsaheret ve ademi sübutü hakkındaki mütalâalar. Hürmeti müsahe

teşruyesi. HakJkuTgayr, meharımın aralarını cem, ademi cem´in hikmeti teşriiyyesi. Şirk sebebile olan Müşrikeler ile kitabiyelerin nikâhları hakkındaki hikmeti teşriiyesi, Iian sebebile husule gelen hüınıet. Mülk sebeblen hürmet. Hürre üzerine cariyeyi nikah Uç veya ikidan mütehassil hürmet. Tahlil usulünün hikmeti Adedi meşruu tecavüzden münbais hürmet ve teaddüdi zevcat çatın hikmeti teşruyesi. [25]

Muharremat = Nikahları Haram Olan Kadınlar



263 - : Bazı erkekler ile kadınlar arasında nikâh, veya muvakkaten haram bulunur.

Nikâhın müebbeden hürmetini icab eden sebepler üçtür, karabeti nesebiyye, reza = sut, sıhriyyet.

Nikâhın muvakkaten hürmetini mucib olan sebepler Hakkul´gayr, meharimin aralarını cem, şirk, Uan, mülk, cariyeyi tezevvüc, üç talâkın vukuu, adedi megruu tecavüz.

Bu halde esbabı hürmet, on bir bulunmuş, olur.

(Zahiriyyeye göre hürmeti muvakkateyi icab eden bir sebeb A h vardır ki, o da zinanın vukuudur. Şöyle ki müslim olan bir zanî idt " be etmedikçe ne mezniyyesile, ne de sair bir afife ile evle olmaz,

Kezalik : bir zaniye için de tövbekar olmadıkça ne zanijie n a afif bir kimse ile evlenmek halâl değildir. Fakat tövbe erkekler evlenebilir. Elmuhâllâ.) [26]

Karabeti Nesebiyye Sebebile Hürmet :



264 - : Neseb cihetile karabet, nikâha manidir. Şöyle erkek ile aralannda karabeti nesebiyye bulunan rahim sahibesi mahrem kadınların nikâhları müebbeden haramdır. Bu kadınlar, dört sınıfa ay­rılmıştır:

(1) : Usuldır, bunlar, erkeğin validesile babası ve anası cihetinden ilânihaye ceddeleridir.

(2) : Fürudur. Bunlar, erkeğin kızlarile kızlarının ve oğullarının ilânihaye kızları ve hafideleridir.

(3) : Ana ve babanın cüzüleridir. Bunlar da bir erkeğin hemşirele-rile ana baba bir veya baba bir veya ana bir hemşirelerinin ve birader­lerinin kızları ve hafideleridir.

(4) : Ana ve baba cihetinden cedlerin cüzüleridir. Bunlar da erke­ğin gerek ana baba bir ve gerek baba bir ve gerek ana bir ammelerile halalarıdır.

İşte bir erkeğe nazaran bu dört sınıfa mensup kadınlardan hiçbirile evlenmek caiz değildir.

265 - : Dördüncü sınıfın kız evlât ve ahfadı müstesnadır. Bunlar ile izdivaç, caizdir. Çünkü bunlarda her ne kadar karabeti nesebiyye itibarile zatürrahim iseler de şer´an mahrem değildirler.

Aba ve ecdat ile ümmehat ve ceddatm ammelerile haları da dördün­cü sınıf hükmündedirler. Fakat bunların da kız ve evlât ve ahfatlarının nikâhları memnu değildir.

267 - : Ana baba bir veya baba bir ammenin ammesiîe veya ana baba bir veya ana bir halanın halasile nikâh memnudur. Fakat ana bir ammenin ammesiîe ve baba bir halanın halasile nikâh memnu değildir.

Binaenaleyh bir kimse, babasının ana bir kız kardeşinin ammesiîe veya anasının baba bir kız kardeşinin halasile evlenebilir. Çünkü bı; amme ile hala, o kimsenin babasına, anasına nazaran yabancı bulunur. Bedayi. Hindiyye. Dürri Muhtar. [27]

Karabeti Nesebiyye İtibarile Olan Hürmetin
Hikmeti Teşröyyesi :



268 - : Yukarıda yazılan dört sınıf karabeti nesebiyye ashabının hürmeti, şeriati islâmiyyede kat´iyyen sabit olduğu gibi bu hürmet, ak-len de müberhendir.

Dini islâm, bilûmum akraba arasında daima bir muhabbet ve me-veddetin güzelce beka ve cereyanını âmirdir. Zatı rahim, mahrem olan karabeti nesebiyye ashabı arasında ise daha büyük bir ihtiram ve mu­habbetin, daha nezih, samimî bir duygunun icrayı hükm etmesini tav­siye buyurur. Halbuki zevç ile zevce arasında ne kadar muhabbet ve samimiyet hüküm sürse de bu hal, çok kere bir arızaya uğrayabilir, sektedar olabilir, çok kere bir huşunet ve münaferet yüz göstererek bir if-tirak müncer olabilir.

Husulile validelere kargı fevkalâde ihtiramlarda, tazimlerde bulun­mak bir vecîbedir. Eğer validelerin nikâhı tecviz edilmiş olsaydı bu ihti-ramat ve tekrîmat, haleldar olacak, validelik şerefi muhafaza olunama­yacak idi.

Şüphe yok ki, bir kadın, kocasının emri altında bulunur, onun cis-manî huzuzatım tatmine çalışır, onun hizmet ve taatini bir vazife bilir. Bu gibi haller ise validelere karşı ifası vacib olan ihtiramatı izale, vali-delik kadrini tenkis eder, valideliğin zillet ve ihanetine duçar olmasını mtistelzim olur.

Fahreddini Razî der ki : validelerin nikâhları Hazreti Âdem za­manından şimdiye kadar haram olup ilâhî dinlerin hiçbirinde bunların nikâhlarının halâl olduğu sabit olmamıştır. Ancak mecûs taifesinin pey­gamber tanıdıkları Zerdegt, böyle bir nikâhın hilüne kail olmuştur ki, onun bir kezzab olduğunda müslümanların ekserisi müttefiktirler.

Velhâsıl: gerek validelerin, ve gerek dereceleri gösterilen sair ka­rabet erbabının nikâhları; hikmete mugayir, neslin zaif düğmesini müs-telzim, içtimaî hayatın metanet ve nezahetine münafi, teavün ve tesa-nüde vesile olan karabet dairesinin tevessüüne mani olacağı cihetle asla caiz görülemez. [28]

Rezaın Mahîyyeti Ve Hürmeti Müstelzim Mikdarı :



269 - : Lûgatta süt emmek, meme emmek mânâsına olan reza, şer´an : «Bir kadının sütünün vakti mahsûsunda bir çocuğun midesine gitmesinden ibarettir. Bu reza, nikâha manidir. Şöyle ki:

Süt ana sayılacak bir kadın, dokuz yaşından daha küçük olamaz. Fakat bu kadının bikr veya sinni iyase vâsıl olup olmaması ve berhayE.t bulunup bulunmaması müsavidir.

Süt de çocuğun midesine gerek ağzından ve gerek burnundan vâ­sıl olsun ve kendisine gerek meme ile ve gerek emzik ile verilsin müsa­vidir. Bu sütün az bir miktarda olmasile çok miktarda bulunması ara­sında da fark yoktur. Herhalde hürmet sabit olur.

270 - : Suya, ilâca veya hayvan sütüne katılmış olan kadın sütü haltında galibiyete itibar olunur.

Binaenaleyh bir kadının sütü, karıştırdığı suya vesaireye galip veya müsavi olursa onunla reza sabit olur. Fakat taam ile karıştırılmış olan kadın sütü, galip ve gayri matbuh bulunsa da bununla reza tahakkuk etmez.

Kezalik : bir kadının sütü peynir, yoğurt veya ayran yapılıp çocuğa verilse bununla reza hükmü sabit olmaz.

Kezaîik : aşağıdan hukne suretile verilen veya kulağa, ihlile, baş yarığına akıtılan sü*e de itibar olunmaz. Bu meseleler, Hanefiyyeye gö­redir.

« (Mâliktlere göre henüz bikr veya doğuramıyacak bir yaşta ihti­yar veya henüz mükarenete mütehammil olmıyacak derecede küçük bu­lunan kızların ve kadınların ve memesinde süt bulunduğu malûm olan ölmüş bir kadının sütlerile hürmet sabit olur.

Kezalik : bir kere emzirilen veya bir kab ile kendisine süt içirilen çocuğun cevfüne giden veya boğazına gidip de geri gelmiyen en az bir miktar süt ile de hürmet tahakkuk eder.

Hukne suretile verilen süt, çocuğu bir defa doyuracak miktarda bir gıda teşkil ederse bununla da hürmet sabit olur ve illâ olmaz. Bidayetül´-müctehid. Şerhi Ebil´berekât.)

(Şafiîlere gelince bunlara göre reza´ile nikâhın memnuiyeti sabit olmak için bir takım şartlar vardır. Ezcümle :

(1) : Rezî, kendisine süt verildiği zaman tam diri olmalıdır. Ölü veya bir cerh sebebile mezbûhane harekette bulunur bir halde olursa reza´, muteber olmaz.

(2) : Süt veya onunla yapılan ekmek vesaire çocuğa en az beş defa müteferrik surette verilmelidir. Her def asındaki miktar gerek az ve ge­rek çok olsun müsavidir. Bu hususta şer´an ve lûgaten bir had, bir muay­yen zabıta yoktur, elverir ki bunlar Örfen başka başka süt veya gıda ver­mek sayılsın.

Meselâ : çocuk, memeyi emerken bıraksa veya mür´ziası tarafından bıraktırılsa da tekrar ağzına alarak emse bunlar iki defa süt emmek sa­yılır. Velev ki her defasında ağzına birer katre gitmiş olsun.

Fakat çocuk, oynamak veya nefes almak veya tıkanmak gibi bir sebeple memeyi ağzından çıkarıp derhal yine ağzına alsa veya bir me­meyi bırakıp ayni şahsın diğer memesine geçse veya hafifçe uyuşa rez´-alar = süt vermeler, örfen teaddüt etmiş sayılmaz.

(3) . Süt veren kadın, bu esnada tamamen berhayat bulunmalıdır. Binaenaleyh ölü olan veya bir cerh neticesinde ölmek üzere olup mezbûhane hareketlerde bulunan bir kadının sütü ile hürmeti reza´ sa­bit olmaz. Çünkü o süt, hıl ve hürmetten münfek, hitab salâhiyetinden mahrum bir cüsseden ayrılmış olmakla behîme sütüne benzer bulunmuş olur. Nitekim* böyle bir kadına tekarrüb ile hürmeti müsahere de sabit olmaz. Şu kadar ki, eimmenin ekserisi, bu süt ile hürmetin sübutüne kail olduklarından bu babda ihtiyata riayet evlâdır. Aksi surette hare­ket, şiddetli bir kerahetle mekruhtur.

Fakat böyle bir kadının sütü, bu halinden evvel bir kab içine alın­mış olur da bundan bilâhare çocuğa beş defa veya beşinci defa olarak verilirse bununla -esah olan kavle göre- hürmet sabit olur.

Kezalik: Bikrin, kendisine mukarenet vukubulmaksızın sütü nebe-an eden bir kadımn aüdile de reza1 hükmü tahakkuk eder.

Kadının sütü, su ile mahlut olunca bakılır: Eğer süt galib ise veya mağlûp olduğu halde hepsi birden beş defada veya beşinci defada ola­rak içirilmiş ise -ezher olan rivayete göre- hürmet sabit olur.

Kezalik: kadının stitile peynir olarak veya bu sütün kaymağı veya yağı alınarak çocuğa yedirilse bununla da tegaddî hâsıl olacağından hürmet tahakkuk eder. Elverir ki, mahlut olan süt, çocuğa velev ki pek az az olarak beş defada verilebilecek bir miktarda bulunsun. Tuhfetül´muhtac.)

(Hanbelî fukahasma gelince bunlara göre bikrin ve gebe olmamış bulunan kadımn sütile rezâ´ hükmü sabit olmaz. Çünkü bunlar nadir­dir, bunlar iîe çocukların tegaddîsi hususunda bir âdet carî değildir. Belki bunlar hakikaten süt olmayıp seyelân eden birer rutubetten iba­rettir. Bunlar erkeğin ye behîmenin sütlerine^ müşabihtir.

Bir de rezâ´ ile hürmeti nikâhın sübutü için kadının sütü, çocuğun boğazından cevfine vâsıl olmalıdır. Çocuk, sütü ağzına alır da sonra dışarıya atarsa veya süt, çocuğa antikan yapılırsa bununla hürmet sa­bit olmaz.

Kezalik: çocuk, rezâ´ müddetinde en az beş defa süt emmiş bulun­malıdır. Çocuk, süt verenin memesini bir kere emip de herhangi bir se­beple ağzından çıkardıktan sonra tekrar emmeye başlasa ikinci bir em­me vticude gelmiş olur. Bir memeden diğer memeye intikal de böyledir. Maahâza İmam Ahmedden diğer rivayetlere nazaran bir defa veya üç defa emmek de razâm hürmeti için kâfidir.

Peynir haline getirilmiş olan kadın südile de rezâ1 hükmü tahak­kuk eder. Çünkü bu, çocuğun midesine gidince semizlenmesine, kemikle­rinin nemasına yardım eder.

Kezalik: taam ile, su ile veya saire ile karışıp üç vasfı, yani: rengi, tadı, kokusu baki bulunan bir kadın südile de hürmeti rezâ´, vücude gelir. KeşşafuTkınâ´. NeylüTmeareb.)

(Zâhiriyye mezhebine gelince: tbni Hazm diyor ki: Hürmeti mu-cib olan rezâ´, her biri diğerinden ayrı olmak üzere en az beş defa süt emmektir. Her biri, çocuğun açlığını gidermeye medar olabilecek suret­te be§ defa memeyi mas ederek süt emmek ile de bu hürmet, vücude gelir.

Hürmeti rizâ1, ölmüş, bir kadının sütünü emmekle de tahakkuk eder.

Bununla beraber süt emen çocuk, sütü bizzat süt veren kadının memesinden emmelidir. Şayet bir kadının sütü, bir kab içine sağılarak içirilse veya memesi çocuğun ağzına sağılsa veya sütü bir taama ka-

rıştmlarak yedirilse bunlar ile hürmeti rizâ1 sabit olmaz. Velev-ki bu, o çocuğun uzun bir müddet gıdası olsun. Elmuhallâ.) [29]

Reza Müddeti



271 - : Rezâ´ = süt müddeti, îmamı Azama göre velâdet vaktin­den itibaren otuz ay, îmameyne ve îmam Züfere göre de iki kamerî senedir. Bu müddet içinde içilecek süt ile hürmeti rezâ´. sabit olur.

Vilâdet, ay başına tesadüf ederse ehilleye, gurrolere itibar olunur. tesadüf etmezse her ay otuz gün itibar edilir.

272 - : Rezâ1 müddetinden sonra mideye giden bir süt ile rezâ´ hükmü sabit olmaz.

Binaenaleyh üç, beş yaşında bir çocuk, herhangi bir kadından süt emse veya bir erkek kendi zevcesinin sütünü içse bununla aralarında hürmeti rezâ´ tahakkuk etmez. Hanivye. Hindiyye.-

« (Malikî mezhebine göre rezâ´ müddeti, iki seneden ve nihayet iki sene ile iki aydan ibarettir. Bu müddetten sonra verilecek süt ile hür­met sabit olmaz, Meğer ki çocuk daha evvel sütten müstağni olmuş ol­sun. Şöyle ki : çocuk yemek yemeğe başlayıp emmiş olduğu süt ken­disine kâfi gelmiş bulunsa, bu halden sonra verilecek süt ile rezâ1 hük­mü sabit olmaz. Velev ki henüz iki yaşını doldurmuş bulunmasın.)

(Şafîiyyeye göre rezâ´ müddeti, iki senei kameriyyenin hitamına doğru nihayet bulur. Binaenaleyh süt, iki kamerî sene henüz bitmeden verilmiş olmalıdır. Sütün ilk verilmesi, ayın evveline müsadif olmazsa bu ay, otuz gün olmak üzere yirmi beşinci aydan ikmal edilir.)

(Hanbelî fukahası da diyorlar ki : rezâ´ müddeti, tam iki senedir. Bundan bir lâhza sonra içilecek süt ile rezâ´ hükmü sabit olşıaz. îki se­neden mukadem fıtam = sütten ke_sme vaki olsa da yine bu müddet ni­hayet bulmadıkça içilecek süt ile hürmeti, rezâ´, tahakkuk eder.)

(Zahiriyyeye gelince bunlara göre rezâ´ için muayyen bir müddet yoktur. Bu hususta küçük ile büyük müsavidir. Binaenaleyh süt emen. pek yaşlı bir şahıs olsa da yine hürmeti rezâ´ vücude gelir. Hazreti Aişe iîe îbni Mesud, îbni Abbas gibi sahabei kiram da bu kanaatte bulunmuş­lardır. Bidayetül´müctehid. El´muhallâ.) [30]

Rezâ´ev Hükmü ;



273 - : Rezâ´m şer´an hükmü, hıllî nazar ile nikâhın haram olma­sıdır.

Binaenaleyh aralarında süt bulunan kimseler, biribirine nâmehrem olmazlar. Bir fitne havli melhuz olmayınca biribirine bakabilirler. Ara­larında nik&h carî olamaz.

274 - : Rezâ´ İle bir karabeti şer´iyye sabit olursa da bununla nafaka, irs, ıtk, reddi şahadet, velayeti nikâh, velayeti mal gibi sair ah­kâmı neseb, sabit olmaz. Çünkü neseb, irzâ´dan-süt vermekten kavidir. Rezâ´, nas ile sabit olan hususlara münhasır olur, her veçhile nesebe mü­savi olamaz.

Meselâ: bir süt ana, süt vermiş olduğu kimseden nafaka almaya mütahik olmaz. Ve bunlardan biri vefat edince kendisine diğeri varis olamaz. Meğer ki başka bir cihetten nafakaya veya irse müstahik bulunsun. Hindiyye. Dürri Muhtar. [31]

Reza Sebebile Nikahları Haram Olan Kadınlar :



275 - : Rezâ´ sebebile nikâhları haram olan kadınlar, karabeti ne-sebbiye cihetile nikâhları haram olan kadınlar gibi şu dört sınıfa ayrı­lırlar :

(1) : Usûldür. Bunlar, bir kimsenin süt anası ve süt ana ve baba­sının neseben veya rezâan validelerile üânihaye caddeleridir.

(2) : Fürûdûur. Bunlar, bir kimsenin süt kızları ve süt evlâdının neseben veya rezâan kızlarile ilânihaye hafideleridir.

(3) Süt, baba ve ananın neseben veya rezâan cüzüleridir. Bunlar, bir kimsenin rezâan ana baba bir veya baba bir veyahut ana bir kız kar­deşleri ile rezâan erkek veya kız kardeşlerinin neseben ve rezâan kızları ve ilânihayet hafideleridir.

(4) : Süt baba ve ana tarafından cedlerin neseben veya rezâan cü-zÜleridir. Bunlar da bir kimsenin rezâan ana, baba bir veya baba bir ve­yahut ana bir ammelerile halalarıdır.

Neseben baba ve ananın rezâan valideleri, caddeleri, ve kızkardeş-îeri ile amme ve halaları da bu dördüncü sınıfa dahildirler.

Binaenaleyh bir kimse, meselâ : neseben babasının süt kardeşini veya teyzesini nikâh edemez.

276 - : Yukarıdaki meseleden de anlaşıldığı üzere mür´zia = süt veren kadın, rezîin = süt emen gocuğun süt annesidir, kendisinden rezîi için süt hâsıl ettiği zevci de rezîin süt babasıdır.

iradi süt veren kadınla bu kocasının gerek neseben ve gerek rezâan evlâdı, süt emenin ana baba bir süt kardeşleridir. Ve bu süt verenin baş­ka kocasından olan neseben veya rezâan evlâdı da- bu süt emenin ana bir

kardeşleridir.

Mezkûr kocanın süt veren zevcesinden başka zevcesinden olan ne-aeben veya rezâan evlâdı da bu süt emenin baba bir süt kardeşleridir. Bu kardeşlik, -rlebeni fahl» den neşet etmektedir. Faniden murat, kendisinin tekarrübünden dolayı süt husule gelmiş olan erkektir. 3u meseleye ni­kaha siebezü fahl meselesi» tesmiye etmişlerdir. Velhâsıl : bir çocuk, aütünü emdiği, içtiği kadının bu sütü, hangi erkeğin mukarenetinden rnün-bais ise o erkeğin de rezâan evlâdı bulunur. Haniyye. Hindiyye,

277 - : Bir kimBenin süt babasının neseben ve rezâan erkek ve kız kardeşleri o kimsenin süt amcalarile ammeleridir.

Kezalik mürzianın neaeben ve rezâan erkek ve kız kardeşleri Je rezün süt hal ve halalarıdır. Diğer karibeierini buna kıyas etmeli I.

278 - : Sütlü bir kadın, kocasından boşanıp da iddetini müteakip başka bir erkekle evlenerek ondan çocuk getirse, sütü bu ikinci kocasın­dan olmuş olur. Fakat bu ikinci kocasından çocuk getirmemiş olunca sütü evvelki kocasınmdır. Binaenaleyh bu sütü emen bir çocuk, evvelki kocasının süt çocuğu sayılır.

« (Eimmei selâse ile Zahiriyyeye göre de «lebeni fahl» ile hürmeti nikâh sabit olur. Saîd îbni Müseyyebe, Ebu Seleme tbni Abdir´rahmane, Süleyman îbni Yesare, Nahaî ile Ebu Kiİâbe´ye, ve îmam Şafiîden bir kavle göre ise lebeni fahle itibar olunmaz. Bu, muharrim değildir. Çün­kü rezâ, kadın tarafından olur, erkek tarafından olmaz. El´ımıgnî. Mec-maülenhür. Haniyye.)

(Hanbelî kitaplarından «El´znugnS» de deniliyor ki : bir boşanmış kadın, kendisini boşamış olan kocasından sütü mevcut olduğu halde baş-kasile evlense şu beş halden halî olamaz :

(1) : Birinci kocadan münbais sütih artıp eksilmeyip alâ hâlihî kal­mış, ikinci kocadan da çocuk dünyaya getirmemiş bulunur. Bu halde süt, birinci kocaya aittir. Gerek ikinci kocadan hami mevcut olsun ve gerek olmasın. Bunda hilaf, malûm değildir.

(2) : Birinci kocadan nes´et eden şut, gerek artmış olsun ve gerek olmasın, ve gerek bir aralık kesilip sonra avdet etmiş bulunsun ve gerek asla kesilmiş bulunmasın. İkinci kocadan hami bulunmayınca süt, yine birinci zevce aittir.

(3) : Süt, gerek artsın ve gerek artmasın ye gerek kesilmiş olsun ve gerek olmasın ikinci zevçten çocuk dünyaya gelince süt, yalnız bu ikinci zevce ait bulunur. Çünkü ikinci kocadan vilâdet vukuuile birinci kocadan nıütehassil süt, kesilmiş olur. Çocuğun süte ihtiyacı, bu sütün birinci

rovcten olmasına manidir. İmamı âzam ile îmam Safînin kavileri böyle­dir.

(4) : Birinci zevçten hâsıl olan süt, bakî olmakla beraber ikinci zevc- olan hami sebebile artmış bulunur. Bu halde süt, her iki zevöden ol- olur. İmamı azama göre ikinci zevcden vilâdet vaki olmadıkça bu, yine birinci zevce aittir. İmam Şâfiîye göre ise eğer hami, sütün in­cesine sebep olacak bir hale daha gelmemiş ise bu süt, birinci zevce aittir. Fakat sütün inmesine sebep olacak bir hale gelip de bu sebeple mik­tarı artmış ise bu halde iki kavi vardır. Bir kavle göre bu süt, yine birin­ci zevcindir. İkinci kavle göre do bu süt, her iki zevce aittir.

(5) : Birinci kocadan mütehasâil «üt, kesilip »onra ikinci kocadan olan hami ile toplanmıya başlanmış bulunur. Eu halde süt, Ebubekre gö­re yine iki kocaya aittir. Çünkü süt, esasen birinci kocaya ait idi, hamlin zuhurile avdet etmiş, tekrar nebeana başlamış olacağından bu süt, her iki kocaya izaf edilir. İmam Şafiînin kavilerinden biri de böyledir. Ebüi´-hatabm ihtiyarına göre ise bu süt, ikinci kocaya aittir. İmam Şafiînin bir kavli de böyledir. îmamı azama göre ise bu süt, ikinci zeveden vilâdet vukua gelinceye kadar birinci zevce aittir. Çünkü hami, flütü iktiza et­mez, belki süt, velâdet zamanında çocuğun ihtiyacına mebni yaratılır.)

279 - : Yukarıdaki meselelerden de münfehim olduğu üzere kara­beti nesebiyyeden dolayı nikahlan memnu olan kadınların rezâ´dan do­layı da nikahlan memnudur. Her ne kadar fıkıh kitaplarında bazı müs­tesnalar mezkûr ise de bunlar, haddi zatında birer istisnai münkaü teş­kil ediyorlar, rezâ´ hususundaki hürmetin umumiyetine münafi değildir­ler.

Bu müstesnalar, şu aşağıdaki dokuz sınıftan ibarettir :

(1) : Kız ve oğlan kardeşlerin analarıdır ki bunlar, neseben er ve kız kardeşlerin süt analan ve süt kardeşlerin neseb veya rezâ´ cihetile valdeleridir.

Meselâ: Zeyd, neseben er kardeşi Amr´in rezâ´an anası Hindden süt emmiş olmayınca Hindi .tezevvüc edebilir. Halbuki bir erkeğin nese­ben kardeşinin neseben validesi, kendisinin öz veya üvey validesi olaca­ğından nikâhı caiz değildir.

(2) : Evlâdın kız kardeşleridir ki bunlar, neseben evlâdın rezâ´an kız kardeşlerile bunların kızlarıdır. Halbuki bir kimsenin neseben evlâdının neseben kız kardeşi, kendisinin ya kızı veya rebîbesi = üvey kızı olaca­ğından nikâhı caiz değildir.

(3) : Evlâdın ceddeleridir ki bunlar, neseben evlâdın rezâ´an cedde-leri ve rezâ´an evlâdın neseben veya diğer mürziadan rezâ´an ceddeleri­dir. Halbuki bir kimsenin neseben evlâdının neseben ceddeleri, kendisi­nin ya anası, veya kain validesi olacağından aralarında nikâh caiz de­ğildir.

(4) : Amcaların ve ammelerin valideleridir ki bunlar, neseben amca veya ammenin rezâ´an valideleri ve rezâ´an amca veya ammelerinin re­zâ´an valideleridir. Halbuki bir kimsenin neseben amca veya ammesinin neseben validesi, kendisinin öz veya üvey caddesi olacağından nikâhı ca­iz değildir.

(5) ; Dayıların ve teyzelerin valideleridir ki bunlar, neseben veya rezâ´an dayı ve teyzen´n süt valideleridir. Halbuki bir kunüonjn nebuuun dayı veya teyzesinin neseben validesi, kendisinin ana bir ceddeai olaca­ğından nikâhı caiz değildir. Nitekim bir kimseye süt ameasiie ammesi­nin ve süt dayısiie teyzesinin neseben validelerini nikâh da haikl değildir. Çünkü bunlar, o kimsenin ya rezâ´an ceddesi veya rezâ´an ceddinin ülger zevcesidir.

(6) : Evlâdın ammeleridir ki bunlar, neseben evlâdın rezâ´an amme­leri ve rez´an evlâdın neseben veya diğer mürziadan rezâ´an ammeleridir. Halbuki bir kimsenin neseben evlâdının neseben evlâdının neseben ammesi, kendisinin kız kardeşi olacağından nikâhı müebbeden haramdır.

(7) : Evlâdın ammelerinin kızlarıdır ki bunlar, neseben evlâdın süt ammelerinin kızlan ve süt evlâdın neseben veya rezâ´an ammelerinin kız­larıdır. Halbuki bir kimsenin neseben evlâdının neseben ammesi kızı, ken dişinin kız kardeşinin kızı olacağından nikâhı ebediyen memnudur.

(8) : Evlâdın kız kardeşlerinin kızlarıdır ki bunlar, neseben evlâdın rezâ´an kardeşlerinin kışları ve rezâ´an evlâdın neseben veya rezâ´an kardeşlerinin kızlardır. Halbuki bir kimsenin neseben ey&dmm neseben kız kardeşleri kızı, kendisinin veya menkûhesinin hafidesi olacağı cihet­le nikâhı müebbeden haramdır.

(9) : Evlâdın evlâdının valideleridir ki, bunlar, neseben evlâdın rezâan evlâdının neseben veya diğer mürziadan rezâ´an valideleridir. Bunların nikâhları caizdir. Halbuki bir kimsenin neseben evlâdının nese­ben evlâdının validesi, oğlunun .menkuhesi olacağından kendisine nikâhı müebbeden haramdır. FtJml´kadir. Bahri Râik. Reddi Muhtar. Dürri Münteka.

Bu esaslar üzerine aşağıdaki meseleler, tefemi eder :

280 - : Süt ana ile süt babanın akribası, süt evlâdın da akribasıdır. Fakat süt evlâdın menkuhesile evlât ve ahfadından bagka akribası, süt ana ile süt babanın akribası değildir.

Binaenaleyh bir kadın, süt oğlunun neseben babasile, dedesile veya kardeşüe evlenebilir.

Kezalik bir kimse, neseben baba bir kardeşinin ana bir kız karde­şini tezevvüc edebileceği gibi neseben kardeşinin süt kız kardeşini de te-zevvüc edebilir.

281 - : Bir kadının emzirdiği bir çocuk, o kadının hiçbir oğlu ile veya kızı ile evlenemez. Bunların, arasında süt kardeşliği vücude gelmiş olur. Fakat bu çocuğun emzirilmeyen diğer kardeşleri, o kadın ile ve onun evlâdile evlenebilirler.

282 - : îki kadından her biri, diğerinin bir çocuğunu emzirdiği tak­dirde yalnız bu çocuklar arasında hürmet sabit olur. Şöyle ki :

Meselâ.: Hindin iki kızından yalnız biri Zeynebden aut emsc, Zeync-bin de yalnız bir oğlu Hindden aüt emse Hind ile Zeynebin diyor kızları, oğulan arasında - başka bir mâni yok ise - nikâh caiz olur. Kak´at bu süt emenler arasında caiz olmaz.

283 - : Rezâ1, zamanın ve mekânın ihtilâfile muhtelif olmaz.

Binaenaleyh bir kadının meselâ: yirmi otuz sene mukaddem do­ğurmuş olduğu çocuklarile yirmi otuz sene sonra süt vermiş olduğu ço­cuklar arasında süt kardeşliği tahakkuk eder.

Kezalik : dari islâmda vukubulan bir rezâ´ ile dari harbde vuku bul­muş olan bir rezâ1 arasında da fark yoktur,

284 -:Bir çocuğun müteaddit süt anaları olabilir. Hattâ bir ço­cuğa iki kadının biribirine karıştırılmış olan sütleri içirilmiş olsa yine aralarında rezâ´ hükmü sabit olur. Gerek sütlerin miktarları müsavi ol­sun ve gerek olmasın. Çünkü cins, cinse galip olmayacağı cihetle bunlar­da galibiyete, müsavata bakılmaz.

« (Fıkhı Mâlikîde deniliyor ki : iki kadının mahlut sütile hürmet sabit olur.´Miktarları müsavi olsun olmasın. Fakat kadının.sütü su ile, bal, yağ, veya taam ile veya hayvan südile mahlut olunca bakılır : Eğer kadının sütü galip ise hürmet sabit olur ve illâ olmaz.)

286 - Rezâ´ ile hürmeti müsahere de sabit olur.

Binaenaleyh bir kimse, sütoğlunun boşadığı zevcesini, metrûkesini nikâh edemez. Bir kadın da süt lnnmn kocasile evlenemez. Çünkü bun­lar, süt kain peder, süt kain valide bulunmuş olurlar.

286 - : Bir kadın, kendisinin henüz çocuk bulunan ortağım emzirse ikisi de zevce haram olur. Bu takdirde o kadın baklandaki hürmet, mu-ebbeddir. Artık o zevcile bir daha evlenemez. Çünkü onun kain validesi olmuş olur. Çocuğa gelince eğer mür´ziası olan o kadın, zevcinin medhu-

lün bihası ise kendisi de o zevce müebbeden haram olur. Fakat medhu-lün bihası değilse müebbeden haram olmaz, o zevç ile nikâhlarını tecdit caiz bulunur.

287 - : Bir kimse, kendi kızının veya herhangi bir kız- kardeşinin süt verdiği bir çocuk ile evlenemez. Böyle bir çocuk nikâhı akında bu­lunsa hemen müebbeden hürmet vaki olur. Çünkü nikâha arız olan rezâ´ dahi sabıkan mevcut imiş gibi zevciyetin devamına mani olur.

288 - : Bir kimse, zevcesinin süt kızını veya süt anasını şeh«tle messetse zevcesi kendisine haram otur. Çünkü şehvetle mes ve t&khil, hürmeti musahereyi mucib sebeblerdendir.

289 - : Zinadan hâsıl olan süt ile de hürmeti müsahere sabit, rezâ hükmü carî olur. Binaenaleyh bir kimse, kendi mezniyesinin süt kızını nikâh edemez. Bu kız, o.kimsenin usul ve füruuna da haram olmuş olur.

290 - : Rezâ´ iie hürmetin sübutü için süt ananın rnalûmiyetİ lâ­zımdır. Binaenaleyh bir kızı veya bir oğlan çocuğunu bir karyenin birçok kadınları emzirmiş oldukları halde bunlar alettaym bilinmeyip bu hususta bir emare de mevcut olmasa bu kız veya oğlan, başka bir mani bulunmadığı takdirde o karye ahalisinden harhalde birisile evlene­bilir.

291 - : Şek ile hürmeti rezâ´, tahakkuk etmez. Binaenaleyh sütü bulunmayan bir kadının memesini ağzına almış olan bir çocuk hakkında rezâ´ hükmü sabit olmıyacağı gibi sütü mev­cut olduğu halde çocuğun ağzına süt gidip gitmediğini malûm bulun­madığı takdirde de rezâ´, hükmü sabit olmaz. Bedayi. Hindiyye, Dürri Muhtar.

« (Malikîlere göre de haram bir mukarenetle vücude gelen bir süt İle hürmeti rezâ, sabit olur. Velev ki bu mukarenetle neseb sabit olmasın.

Meselâ : zina ile, gasb veya dördüncü zevce üzerine alınan beşinci bir kadıa ile veya başkasının nıu´teddesiie veya nikâhları haram olan ka­dınlardan herhangi birile bile bile vukubulan bir mukarenet üzerine ne­seb sabit olmaz. Fakat bu mukarenetten husule gelen süt ile hürmet sa­bit olur. imam Mâlikin son içtihadı bu veçhiledir. İlk içtihadına nazaran neseb sabit olmayınca rezâan hürmet de sabit olmaz.)

(Şafiîlere göre de nikâhı fâsidden, şüphe ile vukubulan mukare­netten mütevellit süt ile hürmeti rezâ sabit olur. Fakat zinadan müte-hassil süt ile zanî hakkında hürmeti rezâ sabit olmaz. Binaenaleyh bu halde süt emen, mür´zianın süt çocuğu olursa da zaninin olmaz. Şu ka­dar var ki bir kimse için mezniyesinin kendi mukarenetinden hâsıl olan sütiie emzirilmig olan bir kızı nikâh etmek mekruhtur.

Şafiî mezhebine göre de şek ile hürmeti rezâ´, sabit olmaz. Meselâ: çocuğun beş defa süt aldığında veya bu beş defanın iki sene hitamından evvel yukubulduğunda şek edilse hürmeti rezâ´, tahakkuk etmez. Şu ka­dar var ki bu halde ihtiyata riayet evladır. Tuhfetül´muhtaç.)

(Hanbelî fukahası da diyorlar ki : rezâ´ın vukunda veya adedinde şek edilse bununla rezâ´ hükmü sabit olmaz. Belki yakine itibar olunur. Çünkü asi olan, rezâ´ııi ademidir. Şu kadar var ki, gübühatın terki evlâ olduğundan "bu halde diyaneten tevakki icab eder?

Kezalik : erkeklerin ve koyun, ke£i gibi sair zî hayatın sütlerile rezâ´ hükmü sabit olmıyacağı gibi hünsayı müşkilin Büdile de bu hüküm sabit olmaz. Çünkü bunun kadın olup olmadığı meşkûktür. KegşafuTkı-nâ\)[32]

Reza´ın Sübutu:



292 - : Rezâ´ın sübutü beyine ile olacağı gibi ikrar ile de olabilir. Şöyle ki: rezâ´ hakında zevcin ikrarı muteberdir. Maamafih Bilâ

İsrar vaki olan ikrarından riicuu da muteberdir. Çünkü rezâ´ mahalli ha­tadır, bunda tenakuz carî olmaz.

Binaenaleyh bir kimse, zevcesile aralarında süt bulunduğunu mu-sirren ikrar etse araları tefrik olunur, artık bundan sonra vukubulacak inkâr ve rücuu faide vermez. Fakat ısrar etmeksizin ikrar edip bilâhare hata veya vehm ettiğini iddia etse beyinleri tefrik olunmaz.

293 - : Rezâ´a dair ikrarda sebat ve İsrar etmek: "Dediğim doğ­rudur, sahihtir, sabittir, bu hususta bence şek yoktur" demek gibi bir suretle olur. Yoksa ikrarı vâkıı mücerred tekrar etmek,, bilâhare rücua mani olmaz.

294 - : Bir kimse, bir kadınla aralarında süt bulunduğunu ikrar edip de muahharan tevehhüm etmiş olduğunu bü´ifade nefsini tekzip ey-lese o kadın ile evlenebilir. Fakat bu ikrarında evvelce ısrar etmiş ise ev­lenmesi caiz olmaz. Şayet evlenecek olursa araları tefrik olunur.

Bir erkek île bir kadın, böyle bir ikrarda bulunup da bilâhare ken­dilerini tekzip ettikleri takdirde de hüküm böyledir.

295 - : Keza´ hususunda zevcenin ikrar ve İsrarına itibar olunmaz.-

Binaenaleyh bir kadın, kocasile . aralarında süt bulunduğunu ikrar etse veya süt bulunduğunu nikâhtan evvel ikrar etmiş olduğunu iddia eylese bu süzü kabul olunarak aralarını tefrik olunmaz. Şu kadar var ki, bu kadın bu ikrar ve iddiasında sadık ise zevcine nefsini temkin etmesi caiz olmayacağından tefrika çare araması diyaneten lâzım gelir.

296 - : Beyyineye = şahadete gelince rezâ´da nisabı şahadet, âdil olmak şartile iki erkek veya bir erkekle iki kadındır. Bunların şaahdet-Ierile rezâ sabit olur. Fakat bu hususta bir âdil erkeğin veya yalnız iki veya daha ziyade kadının şahadetleri kabul olunmaz.

297 - : Bir kadın, zevç ile zevceden her birine süt vermiş olduğu­na şahadet etse bununla rezâ sabit olmaz. Velev ki haizi adalet olsun. Lâkin bu şahadet üzerine zevceynin tenezzühen müfarakati evlâdıdır.

Anıma zevç ile zevce, bu şahadeti tasdik ederlerse aralarındaki ni­kâh, fâsid olur. Bu halde tekarüb vuku bulmamış ise mehr, lâzım gel­mez. Şayet zevce tekzib ettiği -halde zevç tasdik etse nikâh yine fâsid o-lur. Fakat bu surette mehr, sakıt olmaz. Bilâkis zevç, tekzib ettiği halde zevce tasdik^ eylese nikâhları bali üzere kalır. Şu kadar var ki zevcini tahlife hakkı olduğundan ledel´istihlâf zevç, yeminden nükûl ederse ara­larına tefrik lâzım gelir.

298 - : Rezâ´ hakkında şahadeti hisbe de carîdir. Binaenaleyh şahitler, zevç ile zevce arasında rezâ´ın vukuna dair dâva sebk etmeksizin gahadette bulunabilirler. Hâkim, bu şahadet üze­rine tefrika hükmeder.

299 - : Rezâ´a şahadetle zevceyn arasında hemen firkat vaki ol­maz- Belki hâkimin tefrikine lüzum vardu. Çünkü bu şahadet, bir hak­kın iptalini mutazamnıın olduğundan hükme muhtaçtır. Meğer ki, zev­ceyn, mütareke etsinler.

300 - : Zevç ile cevcenin rezâ1 hakkındaki ikrarları beyyine ile is­pat edilebilir. Bu ispat üzerine beyinleri tefrik edür.

301 - : Vaki olacak bir şahadet üzerine zevç ile zevcenin araları tefrik edilince tahkik edilir : Eğer aralarında tekarrüb vukubulmuş ise zevce, tesmiye edilmiş olan mehrile mehri mislinden hangisi az ise ona müstahik olur. Tekarrüb vuku bulmamış, ise mehr namına bir şeye müs-tahik olmaz. Kaniyye. Hindiyye. Reddi Muhtar.

« - (Malikîlere göre rezâ´ın vukuunda mükellef olan zeve ile zevce ittifak edince nikâhları f-eshsdilir. Bu halde zevce, medhulün biha ise mehri müsemmasına, mehri müsemması yok ise mehri misline müstahik olur.

Kezalik: Ve ceynden herhangi birinin rezâ´i kablel´akt ikrar etmiş olduğuna dair ikame edilecek beyyine île nikâhları fesh olunur. Bu tak­dirde rezaı yalnız zevce ikrar etmiş ise bakılır: gayrı methulun biha ise mehre ve saireye müstahik olmaz, methulun biha ise garre sayılarak yalnız nt´ı dinara müstahik olur.

«Gârre» : aybım veya başkasının mu´teddesi olduğunu sakhyarak hatibini aldatan, nikâhına mani olan halini saklıyan kadın demektir ki, nikâhı duhulden sonra fesh edilince yalnız bir dinarın dörtta birine müs­tahik olur.

Kezalik: zevç, nikâhtan sonra zevcenin inkârına mukarin bilâ bey­yine rezâi iddia ederse nikâh, fesh edilir. Bu halde kadın, medhulün biha değilse mehri müsemmasımn yarısına müstahik olur. Çünkü zevç, bu id-diasile müttehem olduğundan kendisini mükezzib bulunan zevcesinin bu hakkını iskat edemez:

Fakat zevce, zevcinin inkârına mukarin akdi nikâhtan sonra du­hulden evvel veya sonra, rezâ´ iddiasında bulunursa bununla nikahlan reahedilemez. Zira kadın, bu suretle nefsini zevcinden ayırmak için bir biyleye tevessül etmiş olmakla müttehem bulunur.

Şayed zevç, bu iddiaya mebni iftiraka muvafakat ederse kadın, du­hul vukubutm&mıs ise mehr namına bir geye müstahik olmaz.

Nikâhları velîlerinin iznine mütevakkıf bulunan çocukların veya bakir kadınların ebeveyni veya ebeveyninden biri, bunların hakkında süt bulunduğuna dair ikrarda bulunmuş olsa bakılır: Eğer bu ikrar, kab-lel´akd vuku bulmuş ise akdi nikâha müsaade edilmez, buna rağmen nikâh akdedilecek olsa fesh edilir. Fakat bu ikrar, akdden sonra vuku bul­muş ise makbul olmaz.

Büyük olan erkekler Üe dul bulunan büyük kadınlar hakkında ba-balarüe analarının ikrarları ise iki ecnebinin ikrarı mesabesindedir. Bi­naenaleyh bu ikrarlar ile nikâhları fesh edilemez. Gerek akidden evvel •V ve gerek sonra vukubulmuş. olsun müsavidir. Şu kadar var ki, bu hal­de nikâhtan ictinab edilmesi tenzahen müstahabdır.

Keza´ hususunda nisabı şahadete gelince rezâ, iki âdil erkeğin şa-hadetlerile sabit olur. Fakat bir erkek ile bir kadının veya iki kadının rezâ1 hakkındaki iddiaları kablel´akd. nâs arasında şayi ise bunların bu veçhile şahadetlerile de rezâ´ sabit olur. Velev ki bunlar, nikâhları velî­lerinin iznine mütevakkıf bulunmayan zevç üe zevcenin ebeveyni bu­lunsun. Ve bu şüyu takdirinde bu şahitlerde adalet de bazı fukaheya göre şart değildir.

Amma yalnız bir kadının iddiası, evvelce şayi de bulunsa bunun şa-hadetile rezâ´ sabit olamaz. Velev ki haizi adalet bulunsun. Şu kadar var ki, bu gibi ikrarlara, şahadetlere b,inaen akdi nikâhı terk etmek te-nezzühen mendubdur. Minehütcelîl. Fethül´alâ.)

(Şafiüere göre de zevç, rezâ´ı ikrar ederse zevcesile aralan tefrik olunur. Zevce ikrar ederse bakılır: Eğer zevci inkâr ediyorsa bu kadını kendi rızasüe aldığına yemin ettiği takdirde tasdik olunur. Yemin etme­diği takdirde ise -esah olan kavle nazaran- zevce, kendi ihtiyarile bi­le bile nefsini temkin etmemiş ise tasdik edilir. Çünkü iddiası, ihtimal dahilindedir.

Rezâı inkâr eden taraf, nefyi ilme yemin eder. Zira bu, başkasının fi´Iine ait bir yemindir. Rezâı iddia eden kimse işe betate yemin eder. Çünkü bununla başkasının hakkını ispat etmiş olacaktır.

Şahadete gelince rezâ, iki erkeğin, bir erkek ile iki kadının ve yal­nız dört´ kadının şahadetlerile sabit olur. Bu sabitler, rezâın vaktini, adedini, ve her defasında çocuğun cevfüne sütün gitmiş olduğunu zdkr etmelidirler.

Sütün cevfe gitmiş olması, zannı kavî ile veya süt verilmesini mü­şahede ile anlaşılır.

Mürzianın şahadeti, başkalarile beraber olunca muteberdir. Meğer ki rezâ mukabilinde ücret talep etsin. O halde müttehem olacağından şahadeti makbul olmaz. Tuhfetül´muhtac.)

(Hanbelîlere göre zevcin rezâa dair ikrarından sonra hata iddiası herhalde kabul edilemez. Fakat zahiri halin tekzip ettiği bir ikrara da iî ibar olunamaz. Binaenaleyh bir kimse, kendisinin validesi * veya kızı olamayacak bir yaşta bulunan bir kadın hakkında «Bu benim süt ananı­dır veya süt kızımdır» dese bununla hürmeti rezâ 3abit olmaz. Çünkü bu halde kizbi müteyekkandır.

Kezalik: reza hususunda zevcenin kavli mücerredi makbul değildir. Binaenaleyh bir kadın, * kocası hakkında «Bu benim süt kardeşimdir» dese beyyinesi bulunmadıkça nikâhları hükmen devam eder.

Hanbelî mezhebinde rezâın şahadetle sübutu hakkında muhtelif kaviler vardır. Şöyle ki: bir kavle göre yalnız mürzianın veya âdil bir şahsın şahadetile rezâ sabit olur. Bu hususta ne şahide, ne de meşhu­dun lehe yemin tevcih edilmez. Tavusa,Zührîye göre yalnız mürzianın şahadeti makbuldür. İmam Ahmedden diğer bir rivayete göre iki kadın­dan noksanın şahadeti makbul değildir. Hakem de buna kaildir. İmam Ahmedden üçüncü bir rivayete göre rezâ hususunda bir kadının şaha­deti yeminile beraber makbuldür. îshak da buna kail olmuştur. Ata´ya, Katade´ye göre ise bu hususta dört kadından noksanın şahadetleri ka­bul olunmaz. Elmugnî, Neylül´meârib.) [33]

Hürmeti Rezâın Hikmeti Teşriîyyesi :



302 - : Malûm olduğu üzere insanlar, sair mahlûkat arasında bü­yük bir imtiyaza mâliktirler. Hüsni takvime mazhar olan beşeriyet, maddî ve manevî bir takım kuvvetler ile mücehhezdir. Bu cihetle insan­ların şahsiyetleri de, maddî ve manevî varlıklarından cüz´ olan her şey de büyük bir kıymeti haizdir. İşte insan sütü de bu cümledendir.

Binaenaleyh şeriati islâmiyyede rezâ meselesine büyük bir ehem­miyet verilmiş, rezâ ile insanlar arasında bir nevi karabet ve merbuti-yet tesis edilmiş, bu vesile ile de insanlar arasında cereyanı pek matlûp olan teavün ve tesanüt umdesi, bir yeni inkişafa nail olmuştur.

Maahaza bir çocuğun neseben validesi giİtf süt annesi de neşvü ne­masına hadimdir. Bu süt vasıtasile aralarında bir cüz´iyet vücude gelir, bir cismanî münasebet teessüs eder, zevali kabil olmayan ruhî, manevî bir alâka tahakkuk etmiş olur. Artık mürzia, çocuğun hayatına, kuva-sının tenmiyesine hizmet etmiş- olacağından her veçhile hürmete lâyık­tır, çocuğun ihtirama şayan validesidir. Bu halde mür´ziamn akribası da çocuğun akrabasıdır.

İşte bu gibi esbab ve mesaîihten dolayıdır ki, şeriati islâmiyyede rezâ´ ile hürmeti müebbede vücude gelmiş, aralarında süt bulunan mu­ayyen kimseler arasında hilli nazar, hürmeti nikâh gibi bazı karabet hü­kümleri teessüs etmiştir.

303 - : Rezâın esbabı tahrimden olduğu, nassı kur´an ile, ve naz­mı kur´anın delâletile sabit olduğu gibi bu husustaki tahrim, ahadisi şe­rife ile de musarrah, müekked bulunmuştur. Bundan nâşidir ki, rezâ ile hürmetin sübutu meselesinde beyne!´müctehidîn bir ittifak mevcuttur.

Maahaza şunu da ilâve edeüm ki, bir zaruret olmadıkça öyle onun ounun çocuğuna süt vermemeli, verince de unutulmaması için bir yere kayd edivermelidir.

Hele rezâ müddetinden sonra herhangi bir çocuğu emzirmek, mu­bah değildir. Çünkü süt, insanın bir cüz´i mesabesindedir. Onunla bilâ zaruretin intifa caiz görülemez.

Süt annenin intihabı hususunda da basiret üzere hareket, lâzımdır.

Fıkıh kitaplarında ve bilhassa «NeylüTmeârib» ile «KeşşafüTkma» da deniliyor ki: Bir çocuğun müşrikeden, zimmiyyeden, fâcireden. ham-kadan, sui ahlâk sahibesinden, zenciyyeden, cüzamh, beresli kadınlar­dan, behimeden süt emmesi, bunların sütlerile beslenmesi mekruhtur.. Çünkü rezâ, tabiatleri tegyir eder, mürziadaki â´razin çocuğa tesirinden korkulur.

Velhâsıl: süt hususunda uyanıkça hareket etmeli, bunu suiistimale uğramaktan korumaya çalışmalıdır. [34]

Sıhriyyet = Müsaheret :



304 - : Sıhriyyet de nikâha manidir. Şöyle ki: müsaheret sebebile nikahlan müebbeden haram olan kadınlar, şu dört sınıfa ayrılır:

(1) : Abâ ve ecdadnı zevceleridir. Bunlar, üvey analar ve üvey ced-deleridir.

Binaenaleyh bir kimseye kendi babasının ve baba, ana tarafından dedelerinin zevceleri müebbeden haramdır. Gerek tekarrüb vuku bul­muş, olsun ve gerek olmasın.

(2) : Gelinlerdir. Bunlar, evlât ve ahfadın alePitlâk zevceleridir. Bi­naenaleyh bir kimse, kendi oğlunun veya hafidinin boşanmış veya dul kalmış plan zevcesile müebbeden evlenemez. Gerek mukarenet bulun­muş olsun ve gerek olmasın.

(3) : Kain validelerdir. Bunlar, zevcenin validesile baba ve anası cihetinden ilânihayet ceddeleridir.

Binaenaleyh bir kimseye kendi kain validesi veya kain validesinin veya kain pederinin valideleri müebbeden haramdır. Zevce, medhulün-biha olsun olmasın.

(4) : Üvey kızlardır. Bunlar, zevcenin kızlarile evlât ve ahfadının kızlarıdır. Şu kadar var ki, bu sınıfta tekarrüb veya şehvetle mes lâ­zımdır.

Binaenaleyh bir kimse, kendisine tekarrüb etmiş veya kendisini şeh­vetle mes eylemiş olduğu zevcesinin kızlarile veya hafidelerile müebbe­den evlenemez. Bu kızlar, kendisinin gerek hicr ve terbiyesinde bulun­muş olsunlar ve gerek olmasınlar.

Fakat bir kimse, henüz tekarrüb veya mes bulunmadan boşanan veya vefat eden zevcesinin kızile veya hafidesile evlenebilir.

Aşağıdaki meseleler, bu müsaheret esasına´müstenittir:

305 - : Sıhriyyet sebebile haram olan kadınlar, neseb cihetüe ha­ram oldukları gibi rezâ cihetile de haram bulunurlar.

Binaenaleyh bir erkek için zevcesinin neseben validesile, ceddesile; kızile, hafidesile evlenmek caiz olmadığı gibi zevcesinin süt validesile, ceddesile, kızile ve hafidesile de evlenmek caiz değildir. Şu kadar var ki, zevcin süt kızile, hafidesile nikâhın caiz olmaması, zevcenin medhu-lün biha olması halindedir.

306 - : Alel´itlâk, yani: sahih veya fâsid nikâh ile veya zina tari-kile vukubulan mücameat ile hürmeti müsahere sabit olacağı gibi şeh­vetle yapılan mes, takbil veya muanaka ile veya eehazı tenasülün da-lıiline nazar üe de sabit olur. Bunların meşru bir surette vukuile gayri meşru bir surette vuku arasında hürmeti müsahere itibarile fark yoktur.

Meselâ: bir kimse, mücerret şehvetle takbil etmiş olduğu zevcesi­nin vefatından sonra diğer zevcinden olan kızile evlenemiyeceği gibi şehvetle takbil ettiği bir ecnebiyenin kızile de izdivaç edemez.

307 - : Şehvetle vaki olan mes ve takbil veya nazarın hürmeti mü-sahereyi husule getirmesi hususunda âmiden vukuile nasiyen vukuu ve mükrehen veya naimen vukuu arasında fark yoktur. Bu babda sâhî ile sekran, baliğ ile mürahik, âkil ile mecnun da müsavidir. Bu gibi sebep­lerden birinin vukuu ânında şehvetin iki taraftan birinde bulunması kâ­fidir. Şu kadar var ki, şehvetle mes halinde hürmeti müsaherenin hu­sulü için harareti hisse mani olacak bir hâilin bulunmaması lâzımdır.

Binaenaleyh mes edilen uzuv, harareti hissedilmeyecek derecede ka­lın bir sevb ile kapalı bulunsa bu mes ile hürmeti müsahere sabit olmaz.

308 - : Hürmeti müsaherenin tahakkuku için kadının berhayat ve müştehat olması da lâzımdır. Dokuz yaşındaki kızlar, müştehat iseler-de madunî müştehat değildirler. Son derece ihtiyar kadınlar, hükmen rnüştehattırlar.

Kezalik: bu hususta erkeğin de emsali mücamaata muktedir olabi­lecek bir yaşta bulunması lâzım gelir.

309 - Mes veya takbilin şehvetle vukuunu kadm iddia ettiği halde zevç inkâr eylese zevç, zahiri hal kendisini tekzib etmedikçe tasdik olu­nur. Çünkü hürmetin sübutunu münkirdir. Mes ve takbil, gerek zevç ve gerek zevce tarafından vuku bulmuş olsun.

310 - ;. Hürmeti müsaherenin sebepleri hakkındaki ikrara dair şahadet, makbul olduğu gibi mezkûr sebeplerin vukuuna bizzat şaha­det de makbuldür. Çünkü bu esbabın vukuuna ıttıla, mümkündür.

311 - : Hürmeti müsahere sabit olunca zevcin zevcesini kavlen terk etmesi lâzım gelir. Şayet terk etmezse hâkim, beyinlerini tefrik eder. Zi­ra hürmeti müsahere ile nikâh, mürtefi olmayıp fâsid olacağından mü­tarekeye ve ademi takdirinde hâkimin tefrikine lüzum görülür. Mütare­ke veya tefrik bulunmadıkça kadının başkasile izdivacı caiz olmaz. Be-dayî, Hindiyye, Dürer, Reddi Muhtar.

Bu meseleler, Hanefiyyeye göredir.

« (Mâlikîîere göre de nikâh ile hürmeti müsahere sabit olacağı gibi akidden ve aüphei akidden mücerred olan gayri meşru mukarenetler ile de hürmeti müsahere kısmen sabit olur. Binaenaleyh bir kadının zina­dan mütevellit kızı zaniye ve zaninin usul ve füruuna haram olur.

Kezalik: Zâninin neseben kızı, zinasından mütevellit oğluna haram bulunur. Fakat zaniyenin zaniden olmayan neseben kızı ve başkasının tekarrübünden mütehassil süt ile emzirdiği rezâan kızı, zahi´ye haram olur mu?. Keza zaniyenin validesi, ceddesi, zâniye ve zâninin evlât ve ahfadına haram olur mu?. Keza zaniyenin bizzat kendisi, zâninin usul ve füruuna haram olmuş olur mu?. Bunlar da hılâf vardır. Bir kavle göre haram olur. Diğer bir kavle göre bunda kerahet vardır. Bir kavle göre de haram olmaz, esah olan da budur.

Yine Mâlikîîere göre bir kimse, zevcesi zannile, meselâ: karanlık bir gecede yanlışlıkla zevcesinin kızile mücameatte bulunsa zevcesi ken­disine -kavli meşhure nazaran- haram olur. Bu iştibah, bir mâadret teşkil etmez. Şayet mukarenette bulunmayıp da istilzazda bulunsa, me­selâ: ellerini şehvetle tutup sıksa yine -meşhur kavle nazaran- hür­met sabit olur. Fakat Mazerîye ve Fâkihaniye göre hürmet sabit olmaz. Bu hususta daha bir çok akval vardır.

Kezalik: bir kimse, zevcesinin oğlu ile fi´Ü senide bulunsa, eimmei selâseye göre zevcesi kendisine haram olmaz. Fakat tmam Ahmede gö­re bu faziha, zevce hakkında hürmeti müstelzim olur. Minehül´celîl.)

(Şafiîlere göre hakikî zina ile müsaheret sabit olmaz. Çünkü zani ite mezniyye arasında ecnebilik vardır. Bu mukarenetle neseb ahkâmın­dan ne tevarüs, ne de saire sabit olamaz. Mai sifaha itibar yoktur.

Binaenaleyh zanî, mezniyyesine mukarenetinden mütevellit kızı ala­bilir. Mezniyyesinin usulü de, fusuH de, yani: füruu da kendisine halâl olur. Şu kadar var ki, bu husustaki hilafı fukahadan kurtulmak için bunlardan birile evlenmekten kaçınmalıdır. Böyle bir nikâh, mekruh­tur.

Fakat mezniyye ile zinadan mütevellit çocuğu arasında neseb, irs, hürmeti nikâh sabit olur. Bu hususta bütün müctehitler, müttefiktirler. Çünkü bu çocuk, mezmyyeden bir insan olarak infiaal etmiş, onun bir cüz´ü bulunmuştur. Zaninin nutfesi ise böyle değildir.

Kezalik: mubah surette vukubulan devaii mukarenet ile de -ezher olan kavle nazaran- hürmeti müsahere sabit olmaz.

Binaenaleyh bir kimse, zevcesini şehvetle lems veya takbil etse yalnız bununla hürmeti müsahere tahakkuk etmez. Çünkü bunlar, id-deti icab etmediğinden hürmeti müsahereyi de mucib olmaz. Diğer bir kavle göre ise bunlar da telezzüz itibarile mukarenet hükmündedirler.

Amma mecnunun zinasile hürmeti müsahere sabit olur. Çünkü onun gayreti meşru mukareneti, yalnız sureten zinadır, hakikaten zina değildir.

Kezalik : şüphe ile vukubulan bir mukarenet ile de hürmeti müsa­here tahakkuk eder. Bu şüphe gerek erkek ve gerek kadın tarafında bulunsun.

Meselâ : bir erkek, bir kadına zevcesi zannederek veya nikâhı fâsid ile tekarrub etse aralarında hürmeti müsahere sabit oiur, fakat mah-remiyyet hâsıl olmaz.

Ekseri fukahaya göre bu hususta erkeğin şüphesi muteberdir. Kadınm şüphesi muteber değildir. NihayetüTmuhtaç, Haşiye: Reşidî, Ki-faye Alel?hidaye. Mebsutı Serahî.)

(Hanbelî fukahasına gelince onlara göre mukarenetler, şu üç kıs­ma ayrılır :

(1) : Mubah olan mukareneüer. Bunlar, sahih nikâh ile veya mülki yemin ile olan mücameatlerdir. Bunlar ile bil´icma hürmeti mü-sahere sabit olur.

(2) : Şüphe ile vuku bulan mukarenetler. Bunlar, nikâhı fâsid ile, şirai fâsid ile, veya zevcesi, cariyesi olmak zannile vuku bulan müca-meatlardır. Bunlar ile de bil´icma müsaheret sabit olur. Eimmei erbaa ile Evzaînin, Sevrînin mezhepleri böyledir. Şu kadar var ki, bu kısımda mahremiyyet vücude gelmez, yani : erkek, kendisine nikâhı haram olan kadına mahrem olmaz, o kadına mahremi imiş gibi bakamaz.

(3) : Mahza haram olan mukarenetler. Bunlar da zinadan ibaret­tir. Bunlar ile de Hanefiyyeye, İmam Ahmede, Ataya, Nehai ile Sevrîye göre hürmeti müsahere sabit olur. Fakat mahremiyyet sabit olmaz. İmam Şafiîye, Said îbni Müseyyebe, Yahya îbni Ya´müre, "Urve´ye, Ebu Sevr ile Zührîye göre ise bununla hürmeti müsahere de sabit olmaz.

Hanbelîlere göre zina ile mevtue, ölü veya emsali vetıy edilemiye-cek derecede küçük bulunursa hürmeti müsaher vücud gelmez.

Devaii mücameate gelince eğer şehvete mukarin değilse bunlar ile de müsaheret sabit olmaz. Şehvete, mukarin olduğu takdirde ise müsa­heret sabit olur. Bu devaîye mübaşeret, gerek erkek ve gerek kadın tarafından vaki olsun müsavidir.

Fakat İmam Ahmedden diğer bir rivayete nazaran bu mübaşeretle, meselâ : tenasül uzvuna bakmakla, veya şehvetle halvette bulun­makla, veya yalnız kadının gayri meşru mukarenetine mübaşeret et-mesile hürmeti müsahere sabit olmaz. Elmugnî, Keşşafül´kına.´)

(Zahiriyye mezhebi imamlarından İbni Hazme göre ise, haram bir mukarenet, halâl olan bir nikâhı haram kılmaz. Bundan bir mevzi müs­tesnadır. Şöyle ki : Bir kimse, bir kadınla zinada bulunsa bu kadın, o kimsenin evlât ve ahfadından hiçbiriile asla evlenemez. Fakat bir kim­senin mezniyyesi, tövbe edince o kimsenin babasile veya ceddile evlene­bilir.

Kezalik : bir kimse, bir kadınla zinada bulunsa da badehu tövbe eylese o kadının kızı ile veya validesile evlenebilir. Bu hususlarda nikâhı fâsid ile zina hükmen müsavidir. Elmuhallâ.) [35]

Zina İle Hürmeti Müsaherentn Sübutu Ve Ademî Sübutu Hakkındaki Mütalâalar :



312 - : Zina fazihasile hürmeti müsaherenin sabit olup olmıya-cağı hususunda Hanefî imamlarile Şafiî fujtahası tarafından bir kısım şer´î, aklî deliller, mütalealar irat edilmiştir. Ezcümle Şafiîler diyorlar ki :

Nikâh, akd mânasında hakikattir. Binaenaleyh, bu husustaki nas-lann akdden hâlî olan gayri meşru mukarenetlere şümulü yoktur. Ha­ramın halâlı tahrim etmiyeceği ise bir hadisi şerif ile beyan buyurul-muştur.

Maahaza nikâh, memduh .bir emirdir. Hürmeti müsaherenin sübutü ise bir nimet ve keramettir. Nesebin ve sıhriyyetin sübutleri imtinan makamında beyan olunmuştur. Bu sıhriyyet sebebiîe bir mahremiyet vücude gelerek zevcenin valideleri, kızları zevcin valideleri, kızları hük­münü alıyor, bunların bir arada ikametleri, birbirile müsaferetleri caiz oluyor. Binaenaleyh "bu, bir içtimaî nimettir. Bu sayede zevcenin huku­kuna riayet edilerek onun muayyen akribasüe zevcin teehhülü memnu bulunuyor. Bu yüzden bir nıünaferetin zuhuruna- imkân bırakılmamış oluyor.

Halbuki zina, mezmum olup bununla neseb ve iddet sabit olmaz. Ve ukubete sebep olduğundan nimet ve keramete vesile olamaz.

Demek ki, müsaheretle şer´an bir mahremiyetin, bir hürmeti ni­kâhın vücude gelmesi, zevç ile zevce arasındaki ittisal ve merbutiyeti takrir ve idame hikmetini mutazammındır. Çünkü nikâh ile husule ge­len ittisal ve münasebetin bekaı matlûptur. Artık bu mahremiyeti is­pat ile hükmi şer´î arasında pek güzel bir münasebet bulunmuş olur.

Zina ile hâsıl olan itsalin bekası ise matlûp değildir.

Binaenaleyh zina ile hürmeti müsahere sabit olamaz. Olacak olsa bu hürmeti ispat ile ş.er´î şerifin hükmü, mütenasib bulunmamış olur.

Buna cevaben Hanefî fukahası da diyorlar ki :

Nikâh, lügatte mutlaka vatıy = mücameat manasınadır. Yani : halâl-tarikile olan mukarenete nikâh denildiği gibi haramen vukubula-cak bir mukarenete de nikâh denilir.

Binaenaleyh nikâh ile hürmeti müsaherenin sabit olacağını gös­teren naslar, hem meşru, hem de gayri meşru mukarenetlere şâmildir.

Bir hadisi şerifde herhangi bir kadının tenasül cihazına şehvetle vuku bulacak bir nazarın hürmeti müstelzem olacağını nâtıktır. Bu na­zar, menkulle hakkında olmakla mukayyet -değildir.

Maahaza validelerin, kızların müsahereten haram olmaları manevî bir haletten, ruhî bir hâdiseden de münbaisdir. Şöyle ki : bir kimse, evvelce validesi veya kizile mukarenette bulunmuş olduğu bir kadın ile muaharan evlenirse bununla olan cinsî mukarenet esnasında evvelce yapmış olduğu mukarenetleri. tezekkür eder, bu -suretle şehevatı nefsa-niyyesini her birinden istifa ediyormuş gibi ruhî bir hâlete tutulabilir. Bu halet ise gayri meşru bir veçhile vukubulmuş olan mukarenetlerde de mevcuttur. Artık böyle müstekreh ruhî bir haletin inbiasma sebebi­yet verecek bir nikâhın memnuiyeti, nezaheti şer´iyye icaplarındandır.

Bir de alelitlâk tekarrüp ile hürmeti müsaherenin sübutü, cüz´iyyet mânâsından dolayıdır. Çünkü cüz´iyyet, hürmeti mucip olmaya salih bir illettir. Bir insan, kendi nefsile istim´ta edemiyeceği gibi kendi cüz´ ile de istimta edemez. Çocuk, vatî ile mevtuenin nutfelerinden hâsıl ol­duğu cihetle bunlardan birer cüzü sayılır ve cüziyyet şüphesi; valide­lere, kızlara, babalara, oğullara kadar sirayet eder. Ve cüz´iyyetin se­bebi, hissî bir emir olduğundan btı cüz´iyyet, akdi nikâhın vücudu ve ademi vücudile ihtilaf etmez. Maamafİh bu, bir cüz´iyyeti hükmiyyeden ibaret olsa da hürmeti icab hususunda cüz´iyyeti hakikiyye gibi müessir olur. Hürmeti mucip olmak babında şüphe derecesinde bulunan bir şey, hakikaten mevcut imiş gibi tesir eder ki, ihtiyata muvafık olan da bu­dur.

Sonra zina ile hürmeti müsaherenin sübutu, bir nimet olmak için değildir. Bununla bir mahremiyyet vücude gelmiyor. Belki bu hürme­tin sübutu, bir ukubeti şer´iyye esasma müstenittir, Zânî bu yüzden bir mahrumiyete uğruyor, mezniyyesinin usul ve fünfundan hiçbirile izdi­vaç akdine salâhiyeti kalmıyor. Nitekim katilin mirastan mahrumiyeti de böyle bir ukubete müstenittir.

Mahremiyet sabit olmadığı halde yalnız hürmeti müsaherenin ba­zı hususlarda sübutuna ise Şafiîler de kaildirler. Nitekim şüphe ile ojan mukarenetler ile bu hürmetin sabit olacağına kail bulunmuşlardır.

Zina İle nesebin, iddetin ademi sübutü ise hürmeti müsaherenin ademi husulünü etmez. Çünkü nesebin sabit olmaması, cüz´iyyetin ademine müstenit değildir. Belti iştibahın vücudüne müsnettir. Zira mezniyyetin daha başkalarile de mukarenette bulunmuş olabileceği mel­huz olmakla kendisinden doğacak çocuğun o zâniye aidiyeti tahakkuk etmez.

Bir de nesebi ispattan maksat, çocuğa´ bir şeref ve haysiyet temüı etmektir. Halbuki zâniye intisap ile şeref ve haysiyet hâsıl olmaz.

Maamafih zina ile nesebin ademi sübutü, insanları bu gibi gayri meşru münasebetlerden men etmek hikmetine de müsenit bulunmuştur, îddete gelince, bunun vücubü, meşru bir nikâh veya şüphei nikâh hak­kı olmak itibariledir. Sifah ise böyle bir nikâh değildir.

Binaenaleyh böyle bir nikâh, mevcut olmayınca iddeti mucib olan sebebe mün´adim bulunur. Artık iddetin ademi sübutü de hürmeti mü-saherenin sübutüne münafi olamaz. İhtiyata elyak olan da budur. Tef­siri kebîr, Mebsut, Bedayî. [36]