๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hukuku İslamiye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 16 Mart 2010, 15:21:00



Konu Başlığı: Mevlel´müvalatın Tevarüsü
Gönderen: Ekvan üzerinde 16 Mart 2010, 15:21:00
Mevlel´müvalatın Tevarüsü



182 - : Mevlel´müvalât namını alan kimseler? velâ sebebiyle altıncı derecede birer vârisdirler.

Şöyle ki : (velâ) bahsinde mufassalan yazıldığı üzere iki kimse arasında şeraitine tevfikan velâi müvalât münâkid olursa mevlâyi âlâ namım alan şahıs, mevlâyi esfel namını alan şahısın vefatında dereceten mukaddem hiç bir vârisi bulunmazsa terikesinin tamamına irsen müstahik olur. Yalnız zevci veya zevcesi bulunursa bunların muayyen hislerinden baki kalan terikeyi ahz eder.misal [22]

Mukarrun Leh Binnesebolanların Tevarüsü



183 - : Bir kimse, bir şahsın nesebini veya zevç veya zevce olduğunu ikrar etmiş olsa bakılır: eğer bu ikrarı kendi hakkında ise -şeraitine mu-karin olduğu takdirde -sahih olur, mukarrün leh olan şahsın nesebi veya zevciyyeti kendisinden sabit olarak o vech ile aralarında tevarüs cereyan eder. Fakat bu ikrarı başkası hakkında ise mücerred bununla ne neseb, ne de zevciyyet sabit olmaz. Şu kadar var ki bu ikrar, mal hususuna münha­sır olmak üzere mukir hakkında muteber ve sahih olur.

Meselâ : bir kimse mechulünneseb bir şahıs hakkında, tasdikine muka-rin olarak : «Bu benim oğlumdur» diye ikrar edip zahiri hal de kendisini mükezzib bulunmasa vefatında o şahıs kendisine diğer vârisleri gibi tevarüs eder.

Kezalik bir kadın hakkında : «Bu benim zevcenidir» diye tasdikine mu-karin ikrarda bulunsa vefatında o kadın kendisine vâris olur.

Amma : «Fülân şahıs benim kardaşımdır, veya amcamdır» diye ikrar etse bu ikrarı babası ve ceddi hakkında sahih olmayacağından bununla o şahsın nesebi sabit olmaz. Şu kadar var ki bu mukirre babasından veya ceddinden intikal edecek bir mala, iştirak eder, ve mukirrin kendisi de ve­fat eder de yukarıda beyan olunan altı sınıf vârislerden hiç birini bırak­mazsa terikesinin tamamına bu mukarrün leh nail olur. Yalnız zevcesini veya zevcini terk etmiş olduğu takdirde de bunların muayyen hisselerinden mütebaki terikesi mukarrün lehe aid olur. İşte bu itibar ile mukarrün leh binneseb alel´gayr, vârislerin yedinci mertebesinde bulunmaktadır.

Mukarrün leh binneseb. nefsinden tabire gayri kadir, yani : gayri mü­meyyiz, nesebin mahiyetini gayri müdrik ise vaki olan ikrarı tasdik etme­si lâzım gelmez, ikrar ve neseb bahislerine de müracaat!

(Hanbelî fukahası diyorlar ki : mukarrün leh gayri mükellef ise mükel­lef oldukdan sonra ikrar edilmiş olan nesebi inkâr etse de mesmu olmaz, ikrar zamanına itibar olunur, hattâ mukarrün leh, mukirre yemin teklif edemez, mukir için istihlâf lâzım gelmez. Çünkü mukir, nükûl etse nükûliyle hükm olunamaz. Fakat mukarün leh mükellef ise mukirri tasdik etmesi lâzım gelir.)

184 - : Bir müteveffanın vârislerinden bir kısmı, bir şahsın neseb veya zevciyyet itibariyle vereseden olduğunu ikrar ettiği halde diğer bir kısmı bunu inkâr eylese terike, evvelâ bu iki kısım verese arasında taksim edilir, sonra mukir olan vârise isabet eden sehimler kendisiyle mukarrün leh ara­sında muayyen hisselerine göre taksim edilir.

Meselâ : bir müteveffanın iki oğlundan yalnız biri, bir şahıs hakkın­da : tbu da bizim lieb kardaşımızdır» diye ikrar etse bununla o şahsın ne­sebi müteveffadan sabit olmaz, fakat o şahıs, mukirrin sehimlerine müna-safaten iştirak eder. Bir misal :

Görülüyor ki : bu misalde evvelâ iki ibn için mesele ikiden tashih edil­miş, bundan her birine bir sehim verilmiştir. Sonra üç ibn farz edilmekle mesele üçten tashih edilerek her birine bir sehim düşmüştür. Bu üç ile bi­rinci meselenin tashihi arasında mübayneet bulunduğundan biribirine zarp edilerek hâsılı zarp, altı olmuştur. Fakat sabitünneseb iki ibinden yalnız bi­ri, üçüncü ibnin vücudunu ikrar e4ip diğeri inkâr etmekle mesele yine ikiden tashih edilerek bundan bir senimi münkire, diğer bir senimi de münkir ile mukarrün lehe verilmiş, fakat bu bir sehim. bu ikisine kabili kısmet olma­dığından adedi rüûsleri olan iki, mezkûr meseleye zarp edilerek hâsıl olan dörtten ikisi münkire, birerden ikisi de mukir ile mukarrün lehe verilmiş ve muvazeneyi temin için yukarıdaki meseledeki (6) ile bu son meseledeki (4) arasında muvafakati binnisıf bulunduğundan dördün nısfı mezkûr altı ile ve altının nısfı da bu dört ile zarp edilerek hâsıl olan (12) iki ibnin elle­rindeki hisselere göre mezkûr üç adedinin zarbı suretiyle taksim edilmiş, bunun (6) sehimi münkire, üçerden altı senimi de mukir ile mukarrün lehe isabet etmiştir. Eğer münkir de mukir bulunsa idi, her üçü, on iki sehimden yalnız dörder senime müstahik olacaktı. Nitekim ikinci mesele bunu göster­mektedir.

Buna (mukaseme) tariki denilmektedir, budur.

Hanefiyyece muhtar olan da

(îbni Ebî Leylâya, Malikiyyeye göre mukir, terikeden yalnız fazla al­mış olduğu mikdarı mukarrün lehe verir, bundan fazlasını vermeğe mecbur olmaz, tabiri diğerle mukarrün leh, mukirrin hissesine tamamen iştirak edemez. Bu halde mesele şöyle tasvir olunur :

Mecellenin ikrara dair (1642) inci maddesinde de bu hazıl tariki kabul edilmiştir. Bazı fükahaya göre de diğer vârisler mukirri tasdik etmeyince mukarrün lehe hiç bir hisse verilmesi lâzım gelmez. Fakat bu kavi, kabule şayan görülmemiştir.)

185 - : Bir müteveffa, hali hayatında müteaddit kimselerin nesebini ik­rar etmiş olduğu takdirde bakılır : Eğer bu ikrarı bunların cümlesi hakkın­da -sübuti neseb bakımından -sahih ve muteber ise veya hiç biri hak­kında sahih ve muteber değilse terikesi bunların arasında usulen taksim olunur.

Meselâ : «Fülân ve fülân benim oğullanmdır, veya şu ve şu kimseler benim ana baba bir kardeşlerimdir» diye ikrar etmiş olsa vefatında terike­si bunların arasında taksim olunur.

Fakat haklarında neseb´ itibarile ikrar, sahih olanlar ile olmayanlar cem edilmiş olsa bakılır : eğer hakkında ikrar sahih olan şahıs, terikenin tamamım ihraz eden vârislerden ise hakkında ikrar sahih olmayan şahıs sakıt olur, Böyle bir ikrara meÖhi vâris olamaz.

Meselâ : bir kimse : «Fülân benim kızımdır, fülân dî. oğlumun kızıdır» diye ikrar edip başka vâris terk etmeden vefat etse terikenin tamamı farz ve red tarikiyle «kızımdır» diye ikrar ettiği kadına ait olur. Çünkü bu ik­rarı sübuti neseb itibariyle sahihdir. Diğeri ise vâris olamaz, zira anın hak­kındaki bu ikrar sahih değildir, anın nasebi bu ikrar ile müteveffanın oğ lundan sabit olamaz.

Fakat hakkında ikrar sahih olan şahıs, terikenin yalnız muayyen bir kısmını ihraz eden takımdan bulunursa, yani yalnız zevç veya zevceden İha? ret olursa bu muayyen hissesini alır, terikenin mütebakimi başka vâris bu­lunmayınca haklarında ikrar sahih olmayan sair mukarrün lehlere ait olur.

Meselâ : Bir kimse : «Fülân benim zevcemdir, füîân ile fülân da benim ana baba bir kardeşlerimdir» diye ikrar etmiş, başka da vâris bırakmamış olunca terikesinni rub´u, «zevcenidir» diye ikrar etmiş olduğu kadına ve­rilir, mütebaki üç rub´u da «kardeşlerimdir» diye itiraf ettiği iki şahsa mü-nasafeten ait olur. Sureti :

mukarrün leha bi ikrarin Görülüyor ki, bu meselede zevce hakkındaki ikrar sahih olduğundan rubu, hisseye nail olmuş, diğerleri hakkındaki ikrar ise gayri sahih olmak­la beraber başka vâris bulunmadığından bunlara da alesseviye mütebaki üç rubu´ verilmiş ve kesre meydan verilmemesi için mesele sekize çıkarıl­mıştır.

186 - : Kaklarında ikrar sahih olanlar ile olmıyanlar içtima edip de sehimleri muhtelif bulunduğu takdirde mesele bir kere ikrarın sadık, bir kerre de kâzib olduğuna göre tasvir edilir, haklarında ikrar sahih olmayan eşhasın kâzib meselesinden ellerinde bulunan - baki ile sâdık meselesinden aldıkları hisselerinin mecmuu arasında muvafakat var ise işbu hisselerin vafkı- ve mübayenet var ise bu hisselerin mecmuu kâzib meselesinin tashi­hine zarp olunur, sonra ikinci meseledeki bu mazrup ile hakkında ikrar sa­hih olan varisin elindeki sehim zarp edilir, haklarında ikrar sahih olmayan şahısların birinci meseleden ellerinde bulunan sehimlerde ikinci meseleden baki kalan aded ile zarp edilerek bu veçhile hisseleri tayin edilir. Bir misal:

Görülüyor ki, birinci meseleden bintüTibnin elinde (4), uht liebeveynin elinde de (3) vardır ki mecmuu (7) dir. îkinci meseleden bunlara ait olan baki ise (3) dür. Bu üç ile yedi arasında mübayenet bulunduğundan yedi adedi ikinci meselenin tashihine zarp edilerek (28) hâsıl olmuştur. Bilâhare bu yedi ile zevcenin elindeki bir zarp edilmiş, sonra da birinci meseleden bintül´ibnin elindeki dört, ikinci meselenin bakisi olan üç ile zarp edilerek hâsılı (12) olmuş, ve uhti liebeveynin elindeki üç de mezkûr baki ile zarp edilerek (9) bulunmuştur.

Müteveffanın ikrarı, zevcesine ait sümün hisseden baki kalan kısmın bunlara ait olması hakkında olduğundan bunlar bu nisbet dahilinde baki terikeye müstahik bulunmuşlardır. Böyle olmasaydı ikinci meseledeki üç-den ibaret olan bakinin ikisi bintül´ibne, biri de uht liebeveyne verilirdi, ya­hut bu bakinin nısfı bintül´ibne. diğer nısfı da usubet tarikiyle uht liebe­veyne verilmek lâzım gelirdi.

187 - : Vereseden bazısı bir vâris, diğer bazısı da başka bir vâris ik­rar edip her biri diğerinin ikrar ettiğini inkâr eylese, meselâ : bir ölünün iki oğlundan biri Ölünün bir oğlu daha olduğunu, diğeri de ölünün bir zev­cesi bulunduğunu ikrar etse yine evvelce beyan ettiğimiz veçhile muamele yapılır, her mukarrün lehe, mukirrinin hissesinden senim ifraz edilir, teri-ke hisselerine göre usulen taksim olunur.

Mukaseme tarikiyle bir misal :

Görülüyor ki, zevceyi ikrar eden oğul, kendi hissesi olan 24 sehimin se­kizde birini zevceye vermiş, bir cgulu ikrar eden diğer oğul da, kendi his­sesi olan 24 sehimin nısfını, ikrar eylediği oğula vermiştir.

Bu meselenin fazl tarikiyle tasviri :

Görülüyor ki, bu tarika nazaran iki oğuldan birinin (24) hissesinden, ik­rar ettiği zevceye sekizde bir olarak yine üç sehim veriliyor, diğer oğuîun (24) hissesinden de ikrar ettiği oğula sekiz sehim veriliyor ki bu, üçüncü bir oğul bulunmadığı takdirde alacağı ziyade sehimden ibarettir. Nitekim birinci meseledeki sehimleriyle üçüncü meseledeki sehimleri bunu göster­mektedir.

188 - : Bir müteveffanın meselâ : bir zevcesiyle ana baba bir erkek iki kardeşi bulunduğu halde zevcesi müteveffanın bir oğulu olduğunu ikrar eylese terikfcden hissesi rubu´ iken sümiin olur, aradaki farkı ikrar eylediği oğuîa vermesi lâzım gelir, fakat müteveffanın diğer bir kardeşi daha bu­lunduğunu ikrar eylese bu ikrarın, hiç bir kıymeti olamaz. Çünkü bu halde zevcenin hissesi rubu´ olacağından ikrariyle bu hisse artıp eksilmiyeceği gi­bi bu ikrarı başkalarının hisselerine de tesir edemez.

Bu meseîe, şu suretle tasvir olunur :

Görülüyor ki, neticede münkirlere inkâr meselesindeki hisseleri tama­men verilmiş, mukarrün lehe de mukirre olan zevcenin iki meselede olan hisseleri arasındaki fazla mikdar ita olunmuştur ki sekizden ibarettir. [23]

Terikeden Sülüs Mikdarını Mütecaviz Vasiyetlerin Tenfizi



189 - : Terike taksim edilmeden evvel sülüs mikdanna kadar olan va­siyetlerin tenfiz edileceği evvelce zikr edilmiştir. Sülüs mikdarından zaid olan vasiyetlere gelince vârisler icazet verirlerse bunlar da terikenin taksi­minden evvel ifraz edilir, fakat jcazet vermezlerse bu zaid mikdarın hükmi! olamaz.

Fakat bir ölünün vârisi bulunmadığı takdirde terikesinden vasiyetleri tamamen tenfiz edilir, velev ki terikeyi muhit olsun.

Kezalik : ölünün yalnız zevci veya yalnız zevcesi bulunup da zaid olan mikdara icazet vermediği takdirde de terikeden evvelâ: sülüs mikdan va­siyet tenfiz edilir, saniyen : zevç veya zevcenin sehimleri ifraz olunur, soo-ra da mikdarından zaid olan vasiyetler -imkân dairesinde -tenfiz edilir.

190 - : Gerek sülüs mikdanna kadar olsun ve gerek sülüs mikdam-dan zaid bulunsun vasiyetlerin tesviyesi, meselâ : muayyen bir hanenin bir kısmına ait bir vasiyette mûsâ leh ile vârislerin hisselerinin kesirsiz tayin edilmesi hususunda ilmi feraiz bakımından bir takım kavaid ve ameliyata hesabiyye mevcut olduğundan aşağıdaki fıkralarda bu kavaid ve ameliyat nümuneleriyle gösterilecektir.

191 - : Vasiyyet, terikenin sülüs mikdarı veya sülüs mikdarından nok­san olunca evvelâ : vasiyete göre bir mesele tashih edilip andan mûsâ bih ifraz edilip bakisi de vârislere ait olur. Bu halde vârisler için de bir mesele vaz olunur, eğer işbu baki mikdar ile saniyen vaz edilen vârisler meselesi­nin tashihi arasında istikamet bulunur da baki vârislerin sehimlerine müs­takim olursa zarba hacet kalmaz. Ve eğer bu baki mikdar ile vârislerin se­himleri arasında muvafakat´bulunursa vârisleri meselesi tashihinin vafb, vasiyyet meselesine zarp edilir, hâsılı iki meselenin mahreci olur. Bakinin vafkı da vârisler meselesine zarp edilir.

Fakat baki ile vârislerin sehimleri arasında mübayenet bulunursa vere-, se meselesinin mecmuu vasiyet meselesine baki de vârisler meselesine zarp edilir, bundan hem mûsâ bih, hem de vârislere ait sehimler tayin edilmiş olur. Üç misal :

Görülüyor ki, bu misalde ilk mesele üçdendir. Bundan biri mûsâ lebe verilmiş, baki ile iki nısfa müstahik olan vârisler meselesi arasında istika­met bulunduğundan bu da vârislere tevzi edilmiştir.

Bu meselede de mûsâ leh meselesi dörttendir. Bunun bakisi olan üç ile vârisler meselesi olan altı arasında muvafakat bissülüs bulunmuştur. Bina­enaleyh bu altının vafkı olan (2) mezkûr (4) ile zarp edilmiş, hâsıl olari (8) iki meselenin tashihi olmuştur. Bakinin vafkı ise bir olduğundan bunun zar­bında bir faide bulunmamıştır.

Görülüyor ki, bu misalde mûsâ leh meselesinin bakisi olan (3) ile ve rese meselesinin mahreci olan (4) arasında mübayenet bulunduğundan bı dört. mûsâ leh meselesinin tashihi olan dört ile zarp edilerek hâsıl olan (16 iki meselenin tashihi olmuştur. Binaenaleyh mûsâ lehin elindeki (1) kûr dört ile zarp edilerek (4) e çıkmış, vârislerin elindeki baki de bu dört ile zarp edilerek veya vârislerin meselesi, mezkûr üç. ile zarp olunarak hâ­sıl olan (12) den üçer sehim zevce ile anaya, altı sehim^de babaya veril­miştir ki mecmuu (16) eder.

Bu meseleler ihtisar edilerek şu veçhile de tasvir edilir : beynehüma tebayün

192 - : Mûsâ bih, sülüs veya süîüsden ekal olup da vâris men yüred­dü aleyh takımından bir şahıs olduğu takdirde terikeden evvelâ mûsâ bih ifraz olunur, mütebakisi münhasıran o şahsa ait olur. Fakat vâris, men îâ yüreddü aleyh takımından, yani : zevç veya zevceden ibaret olduğu takdir­de terikeden evvelâ mûsâ bih ifraz olunur, sonra bu vârisin hissesi verilir, mütebakisi de beytüînıâle tevdi edilir. Dört misal :

193 -: Mûsii bih, terikenin sülüsünden ziyade, meselâ : nısfı derece­sinde veya terikenin tamamından ibaret olduğu takdirde şu dört suretten

hâli olamaz :

(1) - Mûsâ lehden başka terikeye müstahik hiç bir vâris bulunmaz.

(2) - Vârisler mevcut olup süîüsden ziyade vasiyeti tecviz ederler.

(3) - Vârisler süîüsden ziyade mikdan tecviz etmezler.

(4) - Vârislerin bazısı süîüsden ziyade mikdarı tecviz eder, bazısı et­mez.

Bu dört suret hakkında aşağıdaki veçhile muamele yapılır.

194 - : .Bir ölünün vârisleri bulunmadığı takdirde yapmış olduğu vasi­yet, sülüs mikdarından zaid. hattâ bütün terikeyi muhit olsa da tenfiz edi­lir, bu vasiyet tenfiz edilmedikçe beytülmâle bir şey tevdi olunmaz. Bu, hakkı mülkiyet ve tasarrufun bir neticesidir, bütün Hanefîler buna kaildir­ler.

(İmam Mâlik ile îmam Şafiiye göre başka vâris bulunmayınca sülüs mikdarından zaid olan vasiyet, muteber olmaz, terikenin, sülüsünden zaid olan kısmı beytülmâle vaz olunur.)

195 - : Bir ölünürf vârisleri* anın sülüs mikdarından zaid bulunan va^ siyetini tecviz ederse —üçüncü fıkrada da beyan olunduğu veçhile-evvelâ mûsâ bih olan mikdar ifraz edilir, badehu vârislerin meselesine nisbet edi­lerek ana göre taksim muamelesi yapılır. Bir misal

196 - : Bir ölünün vârisleri, sülüs mikdarından zaid vasiyeti tecviz et­medikleri surette bakılır. : Eğer bu vârisler, men yüreddü aleyh takımından ise -birinci nkrada da beyan olunduğu üzere -mûsâ lehe terikenin sülüsü verilip bakisi -üçüncü fıkra veçhile -vârislere taksim edilir. Fa­kat vâris, men lâ yüreddü aleyh takımından ise terikeden evvelâ mûsâ le­he sülüs mikdarı ifraz edilir, sonra o vârisin hissesi çıkarılır, daha scnra da mezkûr vasiyet ikmal edilip fazla bir şey kalırsa o da beytülmâle edilir. Üç misal :

Görülüyor ki, ikinci meselede zevcenin hissesi, terikenin sülüsü ifraz edildikten, sonra bakisinden rubu´ nisbetinde verilmiş, beytülmâle aid üç hisseden biri de vasiyeti nisfa iblâğ için mûsâ lehe ifraz edilip beytülmâle altıda iki hisse kalmıştır.

Üçüncü meselede ise vasiyet bulunmadığı takdirde beytülmâle vaz´ı lâ­zım gelen dörtte üç hisse, vasiyete mebni tamamen mûsâ lehe verilmiştir.

197 - : Bir ölünün sülüs mikdarından zaid olan vasiyetini vârislerden bir kısmı tecviz ettiği halde diğer bir kısmı tecviz etmese birisi- icazete, di-ğeFİ de ademi icazete göre iki mesele tanzim edilir, badettashih mücîz olan vârislerin iki meseleden aldıkları sehimler beynindeki fazla mikdar, mûsâ lehin ademi icazet meselesinden olan sülüs hissesine zam ile kendisine ve­rilir, bu da netice namiyîe üçüncü bir mesele olarak gösterilir. Bir misal :

Görülüyor ki, vârisler, vasiyet binnisfı kabul edince (30) dan (9) se­nim ana baba bir kız kardeşe, üçerden (6) sehim baba bir ve ana bir kız kardeşlere, (15) sehim de mûsâ lehe isabet ediyor. Hiç biri mûcîz olmadığı takdirde (30) dan (12) senim ana baba bir kız kardeşe, dörderden (8) se­him baba bir ve ana bir kız kardeşlere, (10) sehim de mûsâ lehe ait oluyor. Fakat bu vasiyete ana baba bir kız kardeş icazet vermeyip diğerleri ica­zet verince (30) dan (12) sehim liebeveyn uhte, üçerden (6) sehim lieb ve liüm uhtlere (12) sehim de mûsâ lehe isabet ediyor ki bu on iki sehimden ikisi müciz olan iki kız fcardeşin hisselerindeki birer fazla farkdan neş´et etmiştir ki, bu iki de mûsâ lehe verilmekle mecram siham (12) olmuştur.

198 - : Bir ölünün, meselâ -: iki kimseye yapmış olduğu vasiyetin mec­muu sülüs mikdannı tecavüz edip de buna vârislerden bazısı icazet verdiği halde diğer bazısı icazet vermese yine yukarıdaki veçhile iki mesele yapı­lır, mucîz olan vârislerin iki meseleden aldıkları Behimler arasındaki fazla mikdar, mûsâ lehlerin ademi icazet meselesinde olan sülüs, hisselerine mu­ayyen nöbetler dahilinde zam ile kendilerine yerilir. Bir misal :

Görülüyor ki : bu misalde birinci mesele, icazete göre (12) den, ikinci mesele de ademi icazete göre (9) dan tashih edilmiştir. Bu iki tashih ara­sında muvafakat bissülüs bulunduğundan birinci meselenin vafkı olan (4) ikinci meseleye ve ikinci meselenin vafkı olan (3) de birinci meseleye zarp edilmekle (36) hâsıl olmuş, bu mazruplar, istihkak sahiplerinin ellerindeki sehimlere de zarp olunarak hisseleri tayin edilmiştir. Sonra bir de netice meselesi yazılıp mûciz olan vârislere icazet meselesindeki sehimleri, mûciz olmayan vârisler ile mûsâ lehlere de ademi icazet meselesindeki sehimleri verilip badehu mûciz olan vârislerin iki meseleden aldıkları sehimler ara­sındaki fazla bulunan üç sehim, mûsâ lehlerin hisselerine göre tevzi ve se-himlerine zam edilmiş, bu suretle mûciz olan oğula (6) kıza (3) ve mûciz olmayan oğula (8) kıza da (4) isabet etmiş, mûsâ leh bissülüsün istihkakı iki sehim zammiyle (10) mûsâ leh bissülüsün istihkakı iki sehim zammiyle (5) olarak tesbit edilmiştir ki mecmuu (36) sehim eder.

(Malikîlere e´nre de terikeden rubu´, sülüs gibi bir cüz´i şayi vasiyet edilmiş olunca evvelâ vasiyyet meselesi bu cüz´e göre tashih edilir, bakisi de ikinci bir mesele dairesinde vârislere taksim edilir, yoksa mûsâ leh, vâ­risler gibi ber tashihi meseleye dahil olmaz.) [24]

Beytül´mâle Va2´ Olunacak Terikeler



199 - : Yukarıdan beri beyan olunan sekiz sınıf istihkak erbabı bulun­madığı takdirde ölünün terikesi beytül´mâle tevdi olunur. Ölünün yalnız zev­ci veya yalnız zevcesi veya terike mikdarından noksan vasiyyeti mevcut olunca da terikeden bunların muayyen hisseleri ifraz olunduktan sonra baki kalan mikdar beytülmâle vaz´ edilir. c

200 - : Beytülmalin bu" gibi terikelere vaz´ıyed etmesi -evvelce de yazıldığı üzere -veraset cihetiyle değildir. Belki bunların sahipsiz, zayi mal hükmünde bulunmasına müstenittir. Bunun içindir ki vârisleri, vasiy-yetleri bulunmayan zimmîlerin terikesi de beytül´mâle tevdi olunur. Halbuki müslümanlar ile gayri müslimler arasında tevarüs carî değildir.

201 -: Zahirde müstehihhi bulunmayan bir terikeyi beytül´mâl emini semeni mislinden noksanı fahiş ile başkalarına satıp teslim ile istihlâk et­tikten sonra bir vâris zuhur etse bu terikeyi beytül´mâl eminine tazmin et­tirebilir.

202 - : BeytüFmâl emini, zahirde maruf vârisi bulunmayan bir gayri menkul terikeyi bir kimseye satıp teslim ettikten sonra bir vâris zuhur etse bakılır : eğer o gayri menkul, hâkimin emriyle ve semeni misliyle satılmış ise zuhur eden vâris bunu istirdad edemez, belki yalnız semenini beytül´-mâl emininden talep eder, fakat semeni mislinden noksanı fahiş ile satılmış ise vârisin bu gayri menkulü istirdada salâhiyeti vardır. Vergiler mebhasine de müracaat´[25]