๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hukuku İslamiye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 09 Mart 2010, 15:21:27



Konu Başlığı: Mefkudlara dair
Gönderen: Ekvan üzerinde 09 Mart 2010, 15:21:27
YİRMİ ÜÇÜNCÜ KİTAB



Meflnıdlara, lakttlere, lukatalara müteallik mesaili muhtevi olnb bir mukaddime ile üç bölüme avrılmışdrr. [99]

MUKADDİME


Mefkuda, Lakite Ve Lukataya Müteallik Istılahlar



1 - (Mefkud) : Mekânı, hayat ve mematı bilinmeyen gaib kimsedir. Buna «Gavbet-i münkatıa ile gaib» namı da verilir. Böyle bir kimseye hem beldesinden aynlıb tagayyüb etmiş olması, hem de alâkadarlar tarafın­dan araştırılması münasebetiyle «Mefkud» denilmiştir. Çünkü mefkud, fa-kid tâbirleri lügat itibariyle gaib etmek, madûm olmak ve araştırmak mâ­nalarını ifade eder. «Fakd» lâfzından müştakdirler.

2 - (Fıkdan) : Fukûd kelimeleri de fakd gibi gaib etme, gaib olma, bâdelvücud madûm olmak mânalarını ifade eder, mukabilleri: Vücud, vic­dandır.

3 - (İfkad) : Bir şeyi gaib ettirmek manasınadır. Gaib olan bir şeyi araştırmaya da «îftikad, tefekkud» denilir.

4 - (Lakıt) : Lügatte melkut mânasına olarak mutlaka yerden kal­dırılmış şey demektir. Bilâhare menbuz veled, yani: Atılmış çocuk mâna­sında istimali şayi olmuştur. Çünkü yere atılan şeyler, adete nazaran yer­den kaldırılır. Himayeye lâyik bir şey ise himaye edilir. Bir yere atılan çocuk da oradan kaldırılacağı cihetle kendisine - meali hali itibariyle - lakit namı verilmiştir. Bir şeye âkibetine göre ad verilmesi lügatte şâyidir. Yaş üzüme hamr, ölecek bir halde bulunan bir zihayata meyyit ismi ve­rilmesi gibi. Lakit ıstılahta: Ehli tarafından bir yere atılmış diri veya ölü çocuk demektir.

5 - (tltikat) : Bir çocuğu atılmış olduğu yerden alıb kaldırmak dır Onu alıb kaldırana «Mültekit, lâkit» denilir.

6 - (Menbuz) : Bazı zevata göre hemen doğmasını müteakib bir ye­re atılmış bulunan çocukdur. Lakit ise böyle değildir. Lakit, kendi mesa-lihini, meselâ: Yiyip içmesini bizzat idareden âciz bir halde olarak bulu­nan herhangi erkek veya kız çocuğudur.

7 - (Lukata) : Lügatte alıb kaldırmak mânasına olan lakit lâfzın­dan mehuzdur. Gaib olmuy, düşürülmüş bir mala da - hasbel´âde ahniD saklanıldığı cihetle - lukata namı verilmişdir.

Lukata tâbiri, aza da çoğa da şâmil bir ismi cemidir. Lâfzan cem´i: «LukataUdır.

Lukata, «Canlı ve cansız iytifc mal», «Maliki bilinmeyen sâkit mal» veya «Yolunu şaşırmış hayvan», «Ziyaa maruz herhanvi masum bir mal» diye tarif olunmuşdur. Bunlar binnetice müttehiddirler.

Lukatayı kaldıran kimseye: Lâkit, mültekit denildiği gibi bu yoldaki harekete de iltikat denir. Bu cihetle lukatayı: «Zayi olan bir şeyi temel­lük için değil, sahibi namına hıfz için alıb kaldırmaktır» diye de tarif et­mişlerdir. Bu, ayni zamanda iltikatm da tarifidir.

8 - (Dal) : Yolunu şaşırmış insan demektir. Gaib olmuş, yerinden uzak düşmüş itik hayvana da bilhassa «Dalle» namı verilir. [100]

(BİRİNCİ BÖLÜM)

MEFKUDLARA DAİR MESAİLİ MUHTEVİDİR



İÇİNDEKİLER : Mefkudun mahiyeti, vaziyeti hukukiyyesi, hâkimin mefkud üzerinde velayeti ve hakkında bazı tasarrüfleri. Mefkud için kay-yim nasb edilmesi, ve kayyimin yapıp yapamayacağı işler, Mefkudun ma­lından kimlere nafaka verilebileceği. Mefkudun vefatına hükm edilmesi ve bu hükmün netayici hukukiyyesi. Bir mülâhaza. [101]


Mefkudun Mahiyeti Ve Hukukî Vaziyeti :



9 - : Mefkud, ikametgâha ve hayatta olub olmadığı bilinmeyen ga-ib kimsedir. Berhayat olub olmadıtına dair haber alınan bir gaibe ise mef­kud namı verilmez. Maamafih gaib ile mefkud arasında ahkâm itibariyle de fark vardır. Meselâ: Hâkim, gaibin emvalinde tasarruf ve gaib namı­na kayy;m tâyin edemez. Mefkud ise bunun hilâfmadır.

Velhâsıl: Beldesinden tegayyüb edib de nerede olduğu, yaşayıb ya-şamâdığı bilinmeyen herhangi bîr şahs, mefkud olduğu gibi esir olarak danharbe götürülüb sağ olub olmadığına dair haber alınamayan kimse de mefkud hükmündedir.

10 - : Bir mefkud ´.endi nefsi hakkında -diri, başkaları hakkında ise Ölü sayılır. Ea?ka bir tâbir ile mefkud, kendisine muzir olan ahkâm husu-srnda berhayat sayılu . Bunlar, mevtinin sübutuna mütevakkıf bulunan hükümlerdir. Malının mirasa konulması gibi. Bilâkis kendisine faideli, başkasına muzir olan ahk^m hususunda ise ölü sayılır. Bunlar da hayatı­nın sübutuna tevakkuf eden hükmlerdir. Başkasına vâris olmak gibi. Çün­kü mefkudun hayatı bir hücceti dâfia olan istishab tarikile sabittir, yani: Mefkudun hayatı evvelce sabit olduğundan bunun zevaline bir delil bu­lunmadıkça bekasiyle hükm olunur.

Binaenaleyh mefkud,- bu veçhile berhayat sayıldığından başkaları onun aleyhine olarak bazı hukuka nail olamazlar.

Fakat istishab, bir hücceti müsbite olmadığı, yani: Evvelce sabit ol-nayan bir şeyin sübutu için bir delil teşkil etmediği cihetle de mefkud, bu asîe istinaden başkaları aleyhine olarak tevarüs gibi bir takım haklara kail olamaz.

Filhakika mefkudun berhayat addedilmesi, evvelce hayatı sabit bilâhare vefat edip etmediğinin meşkûk bir halde bulunmasından ileri gelmektedir. Bu cihetle mefkudun tahtı temellük ve tasarrufunda bulu­nan emvali ve sair bir kısım şahsî hakları kendisinin hakikaten veya hük­men vefatı tarihine kadar siyanet altında bulunur.

Fakat böyle zarureten sabit olan şeylerin kendi mikdarlarınca takdir olunması da hikmet ve maslahat icabatındandır. Binaenaleyh bu husus-da tatbik sahasını tevsi etmek, mefkudu kemafissabık kat´î surette berha­yat sayarak kendisinin sabık haklarından başka yeniden bir takım hakla­ra da nailiyetini kabul etmek doğru olamaz.

Mahaza «Beka ihtidadan esheldir», «Bekaerc tecviz edilen bir takım şeyler ibtidaen tecviz edilemez» tarzındaki kavaidi külliyyeye nazaran mef­kudun kendi emvali üzerindeki sabık haklarının bekasını kabul etmek icab ederse de kendisinin mefkudiyeti halinde tevarüs gibi bir tarik ile başkasının zararına olarak yeniden bir takım haklara nailiyeti kabul edi­lemez.

Şu da malûmdur ki, irse istihkak, kat´î bir sebebe istinad eder. O -da vâris olacak şahsın kat´î surette berhayat bulunmasiyle kabil olur. Mefku­dun ise hayatı kati surette malum olmadığı cihetle mefkudiyyetinden son­ra vefat eden kimselere vâris olması tecviz edilemez.

Maamafih mefkudun tevarüsü tecviz edildiği takdirde bir çok kerre irs muameleleri, teşevvüşleri mucib olur, daha yakın vârislerin hakları­nın ziyama sebebiyyet verir, hakikati ketm suretiyle bazı tezvirat ikaına müeddi olabilir. Şöyle ki:

Evvelâ: Hükm zamanına kadar mefkudun ne tarihden itibaren vefat etmiş addolunacağı kat´î surette kesdirilemeyeceğinden o zamana kadar mefkud hakkında birhayat nazariyyesi bizzarure kabuî edileceği cihetle bu müddet zarfında vefat edecek bazı kimselerin terekesinden mefkuda bir hisse ifraz edilebilecektir. Halbuki müehharen zuhur eden bir beyyineye binaen mayize ircaı hükm ile mefkudun daha evvel vefat etmiş olması tah­tı hükme alınabileceği ihtimâl dairesindedir. Bu halde mefkudun hisse-i irsiyyeye müstahik olmadığı tezahür ederek bu suretle hakikaten vâris olacak kimseierin izrarı cihetine gidilmiş olduğu tahakkuk eder, buna meydan vermek ise elbetöe tasvibe şayan olamaz.

Saniyen: Mefkudun vefatına hükm tarihine kadar başkalarına teva­rüs etmesi tecviz edildiği takdirde devamı hayatı meşkûk olan bir kimse, hayatı kat´iyyen malûm olan sair´vereseye, müzahim olacakttr. Böyle bir muamelenin muvafık görülemeyeceği ise bedihîdir.

Salisen : Mefkudun tevarüsü kabul edildiği takdirde çok kerre bir mü­teveffanın terekesine kendi akrabasından olmayan veya karabetleri kendi­sine binnisbe yakin bulunmayan eşhasın mefkud vasıtasiyle tevarüs etme-

leri ıcao eaer ki, bu aa naKKaniyyete muvafık görülemez.

Rabian : Mefkudun daha evvel vefat etmiş olduğuna efradı ailesi ve­ya sair akribası herhangi bir suretle muttali oldukları halde mücerret baş­kasından mirasa nail olmasını temin maksadiyle bunu ketm edebilirler. Bu, her zaman ihtimâl dahilindedir. Bu yüzden vârislerin mütezarrır ola­cakları ise aşikârdır.

Velhâsıl: Mefkudun başkalarına tevarüs etmesi adalete mukarin ola­maz. Bu bususda asıl yapılacak muamele, mefkudun vâris olabileceği kim­selerden birinin vefatı halinde mefkut namına - hayatta bulunduğu tak­dirde - isabet edecek hissenin ihtiyaten tevkif edilmesidir. Bu hususda mezâhibi selâse fukahası müttefikdirler. Hanbelî mezhebinde de asıl olan budur.

(Mahaza Hanbeîî mezhebine mensub bazı fukahaca mefkudun tevarüs hakkına malikiyyeti kabul edilmiş-dir. Bu hususa dair aşağıda bazı tafsilât görülecektir.)

11 - : Mefkudun kendi nefsi hakkında berhayat sayılması esasına aşağıdaki gibi meseleler teferru eder:

12 - : Mefkudun vefatına hükm edilmedikçe malları vârisleri ara­sında taksim edilemez. Çünkü verese, müverrislerinin emvaline vefatın­dan sonra müstahak olurlar. Mefkudun ise vefatı malûm değildir. Şu ka­dar var ki vârisler, ellerinde bir miktar menkûl emval bulunduğu halde mefkudun vefatını iddia etseler hâkim, yalnız bu emvali aralarında tak­sim edebilir. Çünkü veresenin sözü, ellerinde bulunan bu mallar hakkın­da muteberdir.

Kezalik vârisler, mefkudun vefatını bilikrar ona aid bir deyinden ve­ya bir vediadan hisselerini almak isteyib de borçlu ile müstevda da mef­kudun vefatını itiraf etseler hâkim, bunları da verese beyninde taksim ede­bilir.

Mahaza bundan akaret müstesnadir. Akar böyle ikrar ile taksim olu­namaz.

13 - : Mefkudun evvelce yapmış olduğu akdi kare, mefkudiyetile münfesih olmaz. Çünkü icare mucir ile müstecirden birinin vefatiyle mün­fesih olur, mefkud ise berhayat s ayılmak da dır.

14 - : Mefkudun medyunu zimmetinde, mûdei veya müzaribi elinde bulunan mallarını beytül´mâl emini hıfz için alamaz, velevki mefkuda vâ­ris olacak bir kimse bulunmasın. Nitekim bu mallan mefkuda vâris ola­cak kimselerde bunlardan isteyib alamazlar. Meğer ki bunların hıyanet­leri zahir olsun, o zaman hâkim bu malları alarak emin bir kimseye tevdi edebilir.

15 - : Mefkudun vefatı hakikaten veya hükmen sabit olmadıkça re­fikası başkasiyle evlenemez. Çünkü mefkudun hayatiyle zevciyyet hakkı na raalikiyyeti evvelce yakinen sabit, müahheren vefatiyle zevciyyetin ze­vali ise meşkûkdür. Yakinen sabit olan bir şey ise şek ile zâü olmaz.

16 - : Mefkudun başkaları hakkında meyyit sayılması esasına da şu gibi meseleler, müteferri olmaktadır:

17 - : Mefkud, başkasına vâris olamaz. Şu kadar var ki berhayat ol­duğu takdirde nail olacağı hissei irsiyye ihtiyaten tevkif edilir. Bilâhare berhayat olduğu anlaşılırsa bu hisseyi alır, anlaşılmazsa bu hisse şâir vâ­rislere verilir.

Meselâ: Mefkudun babası vefat ederek mefkud ile beraber iki oğlu­nu daha terk edecek olsa terekesi üç müsavi sehime aynlıb iki sehimi mev-cud bulunan iki oğla verilir, diğer bir sehmi de mefkud namına hıfz edi­lir. Bilâhare mefkud zuhur ederse bu sehme müstahik olur, zuhur etme-yib de vefatına hükm edilirse o bir seÜIifl dahi diğer iki oğla verilir.

Bu suretde mefkudun vefatına her ne kadar babasının vefatından sonra hükm ediliyorsa da mefkud, miras hususunda mefkudiyyeti zama­nından itibaren vefat etmiş sayıldığından babası o zamanda berhayat bu-lunmuşdur.

18 - : Mefkudun vârislerinden olacak bir kimse, mefkudun berha­yat olduğunu biliddia bir terekeden hisse-i irsiyyesini taleb edecek olsa bu iddiası dinlenemez. Çünkü mefkudun berhayat olduğunu iddia etmek­le kendisinin mefkuda aid terekede hakkı olmadığını itiraf etmiş olur. Bir terekede hakkı olmayan kimsenin ise o terekeye müteallik bir husumete salâhiyyeti olamaz.

19 - : Mefkud, - berhayat olduğuna nazaran - bir kimsenin vere­sesinden bulunub da diğer vârislerinden bazılarını hecb ettiği, yani: Mi-rasdan kısmen veya tamamen mahrum bırakacak bir derecede bulundu­ğu takdirde bakılır: Eğer hecbi hirman ile hacr ediyor, yani irsden ta­mamen mahrum bırakıyor ise hecb edilen vârise terekeden hiç bir şey verilmez. Fakat hecb-i noksan ile hecb ediyor ise hecb edilen vârise, iki nasibin ekalli verilir.

Şöyle ki: Bir kimse vefat edib de bir mefkud oğliyle iki kızını, bir de oğlunun oğlunu terk edecek olsa iki kızma terekesinin sülüsanı değil, nıs­fı verilir. Çünkü mefkud, bunları hecbi noksan ile hecb etmiş olur, diğer f da mefkud namına tevkif edilib müteveffanın hafidine bir şey verilmez. Zira mefkud berhayat olunca bu hafidi hecbi hireman ile hecb eder.

Fakat bilâhare jjftsfkûdun vefatı hükmen sabit olunca tevkif ©dilen nısıf hisseden iki kıza - terekenin mecmuuna nazaran - bir südüs da­ha verilerek hisseleri sülüsana çıkarılır, mütebaki bir sülüs de mezkûr hafide verilir.

20 - : Mefkud, berhayat olarak zuhur etmedikçe namına yapılan va­siyete- müstahik olamaz. Şöyle ki: Bir mefkud için bir şey vasiyet etmiş olan kimse vefat etse o şey, mefkudun hali tebeyyün edinceye kadar mev­kuf tutulur. Musînih vefatı zamanında berhayat olduğu sabit olursa mef­kud o vasiyet edilen şeye müstahik olur, sabit olmayıb bilâhare vefatına hükm edilirse mevkuf bulunan şey, (müşabih) mûsinin veresesine iade edi­lir. Çünkü bu halde mefkud, musîden evvel vefat etmiş sayılır. (Mebsût, Bedayî, Hindiyye, Reddimuhtar). [102]

Hâkimin Mefkut Üzerinde Velayeti Ve Hakkında Bazı Tasarrufları :



21 - : Hâkimin mefkud hakkında velayeti carîdir. Mahaza hâkim, mefkudun menkûl ve gayrimenkul mallarım satamaz. Çünkü hâkimin ga-ib üzerindeki velayeti, onun yalmz hukukunu hıfza münhasırdır, onun mallarını satmak ise bu hıfza münafidir. Meğer ki o malların bozulmasın­dan, ziyamdan korkulması gibi bir mülci bulunsun, bu takdirde hâkim, bu malları satarak bedelini mefkud namına hıfz eder. Fakat böyle bir saik bulunmadığı hal-de satacak olsa mefkud zuhur edince bu. mallan müşteri­den istirdada müstahik olur.

Mefkud namına hissel irsiyye olarak tevkif edilen akar ve saire hak kında da hükm böyledir. Bunlar, ziyamdan korkulmadıkça satılmaz, şâ-yed bunlar beytül´mâl emini tarafından satılıb da bâdehÛ mefkud zuhur edecek olsa bunları müşteriden istirdad edebilir. Bu halde müşteri de ver­diği semeni, beytül´mâl emininden talebe müstahik olur.

(Bu mesele, fukahayı Hanefiyyece böyle olmakla beraber vaktiyle mefkudlarm alelıtlak emvalini satabilmek için tarafı sultaniden kadılara, beytül´mâl eminlerine salâhiyyet verilmiş olduğu, EbüssuÛd Efendinin ma­ruzatında mezkûrdur. Bu salâhiyyet, diğer bir mezhebi fıkhiye göre veril­miştir. Son zamanlarda beytül´mâl kassamlığı tarafından da mefkudlana alel´umum mallart satılmakda idi. Binaenaleyh, mefkud bilâhare zuhur edince bu satış muamelesini fesh ettiremezdi. Çünkü bu muameleyi fesh için kadılar salâhiyetdar değildiler, meğer ki satış muamelesinde bir ni fahiş bulunsun, o takdirde mefkud gelince bey-i vâki-i fesh etdirebilirdi.)

22 - : Hâkim, mefkudun akarını borcunu tesviye için satabilir.

Kezalik mefkud, evvelce birinden satın almış olduğu menkûl bir ma­lı henüz kabz ve semenini itâ etmeden tegayyüb etmiş olsa hâkim, o malı satarak bedelinden mezkûr semeni bayiine itâ edebilir. Fakat o mal, akar olsa veya mefkud tarafından kabz edilmiş bulunsa satılamaz.

23 - : Hâkim, mefkudun evvelce borcu mukabilinde rehn olarak bı­rakmış olduğu bir malı mürteMnin talebi üzerine satarak semeninden bor­cunu tesviye edebilir.

24 - : Mefkudun evvelce satmış ve semenini almış olduğu bir mal, bilistihkak zabt edilmekle semenin müşteriye iadesi lâzım geldiği tahak­kuk etse hâkim, mefkudun o semen cinsinden olan maliyle o semeni müş­teriye tediye edebilir.

25 - : Hâkim, mefkudun akarını tamir ettirebilir. Fakat hakimin izni olmadıkça mefkudun akarını, meselâ hanesini mefkudun vekili tamir edemez, velevki mefkud, bu tamir için evvelce vekiline salâhiyyet vermiş olsun. Çünkü mefkudun vefatiyle vekâletin zail bulunmuş olması ihtimâl dahilindedir.

26 - : Vârisleri mefkud olan bir müteveffanın terekesinden bir kim­se bir hak dâva edecek olsa hâkim, o dâva muvacehesinde dinlenebilmek için müteveffa namına bir vasi nasb edebilir.

27 - : Hâkim, mefkudun mallarım hıfz için emin bir kimseyi kay­yım tâyin ve mefkudun nafaka cinsinden olan emvalinden müstahik olan­lara nafaka itâ edebilir. Nitekim bunlar, aşağıda izah edilecekdir. (Haniy-ye, Hindiyye, Dürrümuhtar). [103]

Mefkud İçîn Kayyim Nasb Edilmesi Ve Kayyimin Yapıp Yapamayacağı İşler :



28 - (Kayyım) : Mefkudun mallarını muhafaza, nâsın zimmetlerin­de bulunan alacaklarını kabz, mefkudun emvalinde usulü dairesinde ta­sarruf için hâkim tarafından nasb edilen emin, mutemet kimse demekdir.

Hâkim, kayyimi mefkudun akrabasından veya haricden olarak tâyin edebilir, bunun tâyin edilmesini mefkudun vârisleri gerek taleb etsinlei ve gerek etmesinler. Çünkü hâkim, kendi şahsî işlerini gormekden âciz olan her kimse için bir nazır, bir hami mevkiindedir. Binaenaleyh mef-

kut hakkında bu nazırlık salâhiyyetini kayyim nasb etmek suretiyle ifa eder.

29 - : Kayyim, mefkudun mallannt hıfz eder, ekinlerini, harman­larını korur, borçlularından ikrar etdikleri matlublannı alır, ziyamdan korkulan mallarını hâkimin emriyle satar.

30 - : Kayyim, mefkud hakkında yapdığı bir akidden dolayı tahsili lâzım gelen bir hakkı dâva edebilir.

Meselâ: Mefkudun bir akarını kareye verse veya bozulmasından kor­kulan bîr malını satsa müstecirden kira bedelini, müşteriden semeni me-bii dâva edib alabilir.

31 - : Kayyim, mefkudun lehine olan dâvalarda hasm olamaz. Binaenaleyh kayyim, mefkudun mûdei veya müzaribi elinde bulunan mallarım bunlardan dâva edib alamaz. Çünkü bunların elleri mefkudua eli mesabesindedir, bunların hıfzında olan bir mal, bizzat mefkudun hıf­zında imiş gibi sayılır. Artık başkasının hıfzına hacet kalmaz. Bu cihetle­dir ki, mefkudun evvelce zevcesine veya sair akrabasından birine emanet bırakmış olduğu bir malı bunlartn ellerinden alınamaz. Nitekim bu malla­rı mefkudun vefatına hükm edilmedikçe vârisi de, beytül´mâl emini de bunların ellerinden alamazlar. Şu kadar var ki, hâkim, bir maslahat gö­rürse bu malları alarak emin bir kimseye,tevdi edebilir.

32 - : Kayyim, mefkudun başkası elinde bulunan bir akardaki ve­ya uruzdaki hissesini veya bir kimsenin zimmetinde olan bir alacağını in­kâra mukarin dâva edemez. Çünkü kayyim, ne malikdir, ne de mefkudun naibidir. Belki mefkudun mallarım hıfz için hâkim tarafından tayin edil­miş bir vekildir. Binaenaleyh bu gibi dâvaları ikameye salâhiyyeti yokdur.

33 - : Kayyim, mefkudun aleyhine olan dâvalarda hasım olamaz. Nitekim mefkudun veresesi veya mallarını hıfz için evvelce tâyin etmiş olduğu vekili de bu hususda hasım olamaz.

Binaenaleyh bir kimse, bunlardan biri muvacehesinde mefkuddan bir deyne veya bir şirkete veya bir nikâh ve talâka, yahud bir vedia ve em­saline müteallik .bir hak taleb edecek olsa bu dâvası dinlenemez. Çünkü dâvayı bir hasım muvacehesinde ikame edebilir. Kayyim ise hasım olama2, vereseye gelince bunlar da müverrislerinin vefatından sonra hasım olabi­lirler, halbuki müverrisleri olacak mefkud, vefatına hükm edilinceye ka­dar berhayat sayılmaktadır. Bu cihetledir ki, mefkudun vefatı sabit olur veya veresesi tarafından ikrar olunursa o takdirde alacaklılar, haklarını terekesinden taleb edebilirler.

Şunu da ilâve edelim ki her ne kadar gait) ile mefkud hakkında gıya­ben hükm verilmesi, esasen kabul edilmemekde ise de bir hâkim, bunlar­dan birinin lehine veya aleyhine hükm verilmesini maslahata muvafık görürse bu hususdaki içtihadına binaen bir kayyim veya bir vekili müseh-har muvacehesinde ikame edilecek dâvayı dinleyerek hükmünü verebilir. Böyle gıyabî bir hükm nafiz olur. Çünkü bu cihet, içtihada mevzu, teşkil etmiş bir meseledir.

34 - : Kayyim, mefkudun vekiline müzahim olamaz.

Binaenaleyh mefkudun muayyen bir husus hakkında evvelce tâyin et­miş olduğu vekili mevcud olunca o hususa kayyim müdahale edemez. Hat­tâ mefkudun bilcümle umurunu rüyet için evvelce tarafından nasb edil­miş vekili mevcut olunca ayrıca bir kayyim nasb edilemez. Çünkü müvek kilin gaybubetinden dolayı vekil mün´azil olmaz. Vekil mevcud olunca da kayyime hacet kalmaz.

35 - : Mefkudun. vârisleri, hâkim tarafından tâyin edilen kayyime muhalefet ederek malında tasarrufa kıyam edemezler.

36 - : Beytül´mâl emini, kayyim tâyin edilmedikçe mefkudun ma­lında tasarruf edemez. Binaenaleyh mefkudun bir malını hâkimin izni ol­maksızın satıb da badehu mefkud zuhur edecek olsa o malı müşteriden is-tirdad edebilir. Mefkudun vefatı sabit olduğu takdirde de bu istirdada ve­resesi müstahik olur.

37 - : Hiyaneti sabit olan bir kayyim, hâkim tarafından azl edile­rek yerine mütemed bir kimse tâyin edilir. (Tatarhaniyye, Hindiyye, Bah-rirâik, Reddimuhtar). [104]




[1] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/3.

[2] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/5-6.

[3] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/7.

[4] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/7-10.

[5] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/10-21.

[6] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/10-21.21-22.

[7] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/22-25.

[8] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/25-27.

[9] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/27-29.

[10] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/29-31.

[11] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/31-33.

[12] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/34.

[13] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/34-46.

[14] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/46-48.

[15] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/48-51.

[16] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/51-56.

[17] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/57-62.

[18] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/63.

[19] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/63-65.

[20] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/65-71.

[21] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/71-73.

[22] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/73-76.

[23] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/76-79.

[24] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/79-80.

[25] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/80-81.

[26] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/81-84.

[27] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/84-87.

[28] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/87-93.

[29] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/93-96.

[30] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/96-98.

[31] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/98-101.

[32] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/101-102.

[33] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/103-104.

[34] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/104-109.

[35] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/109-112.

[36] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/112-113.

[37] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/113-114.

[38] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/115.

[39] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/116.

[40] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/117-118.

[41] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/118-119.

[42] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/119-120.

[43] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/121-122.

[44] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/123.

[45] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/123-124.

[46] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/125-126.

[47] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/126.

[48] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/127.

[49] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/127-129.

[50] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/129-130.

[51] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/130-131.

[52] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/131.

[53] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/131-132.

[54] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/132-133.

[55] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/133-134.

[56] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/134-136.

[57] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/136.

[58] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/137.

[59] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/137-138.

[60] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/138-139.

[61] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/139-142.

[62] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/142-145.

[63] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/145-146.

[64] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/146-148.

[65] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/148-152.

[66] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/152-154.

[67] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/154-155.

[68] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/155-156.

[69] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/156-158.

[70] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/159-160.

[71] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/160-163.

[72] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/163-166.

[73] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/166-168.

[74] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/168-169.

[75] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/169-171.

[76] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/171-172.

[77] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/172-173.

[78] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/174.

[79] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/174-176.

[80] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/176-180.

[81] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/180-182.

[82] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/182-184.

[83] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/184-186.

[84] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/186-187.

[85] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/187-188.

[86] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/188-190.

[87] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/190-192.

[88] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/192-194.

[89] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/194-195.

[90] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/195.

[91] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/196.

[92] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/196-197.

[93] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/197-200.

[94] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/200.202.

[95] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/202-204.

[96] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/204-205.

[97] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/205-206.

[98] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/206-207.

[99] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/208.

[100] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/208-209.

[101] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/210.

[102] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/210-214.

[103] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/214-215.

[104] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/215-217.