Konu Başlığı: Lukatalara müteallik meseleleri Gönderen: Ekvan üzerinde 08 Mart 2010, 01:14:13 (ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)
LUKATALARA MÜTEALLİK MESELELERİ MUHTEVİDİR. İÇİNDEKİLER : Lukataların mahiyyeti ve nevileri. Lukataların ahkâmı. L.uka talar hakkında i s had ve tarif. Lukataların muhafazalarına, nafakalarına aid masraflar. Sahihleri zuhur eden lukatalar. Sahiblerj zuhur etmeyen lukatalar. Çocukların, rakiklerin, gayri müslimlerin itikat edeceği lukatalar. Lukatalara aid bazı iddialar, beyyineler. Lukata mesabesinde olub olmayan şeyler. Lukataların beytül´mâle, hâkime tevdii. [10] Lukataların Mahiyyeti Ve Nevileri : 94 - : Lukata, canlı olsun olmasın iytik mal demekdir. Böyle bir malı alıb kaldırana «LâkiU, «Mültakit» denir. Bu kaldırmaya da cîltikat» denilir. Mahaza yolunu şaşırmış insana «.Dal» denildiği gibi gaib olmuş, yerinden uzak düşmüş iytik hayvana da «Dâlle» adı verilir. Şunu da ilâve edelim ki bir malın lukata, dâlle addedilmesi için herhalde sahibinin meçhul olması lâzım değildir. Malûm bir insanın gaib et-diği bir mal da lukata hükmündedir. Şu kadar var ki bunun için ilâna lüzum yokdur, bu sırf emanetdir, bunu mümkün ise hemen sahibine iade etmek lâzım gelir. 95 - : Lukataların nevilerine gelince bu da ehemmiyetli olub olmamak itibariyle iki nev´e ayrıldığı gibi canlı olub olmamak itibariyle de iki nev´e ayrılır. Meselâ: Bazı kırlarda, tarlalarda, bahçelerde müteferrik suretde bırakılmış, sahibleri tarafından aranılması mûtâd bulunmamış olan başaklar, meyvalar, kabuklar, çekirdekler ehemmiyetsiz olan lukatalardandır ki bunlara (Tafih) denir. Nisab-ı sirkat mikdanndan dûn olmayan altun, gümüş, mücevherat, uruz ve emtia gibi sahibsiz şeyler de ehemmiyetli, kıymetli, tâbiri aharla lafih sayılmayan cansız lukatalardan madûddur. Behâim denilib sahibsiz bulunan zihayat hayvanlar da canlı lukatalan teşkil eder. Lügat itibarîyle behâim herhangi dört ayaklı bir hayvan demek olan behimenin cem´idir. Temyiz istidadından mahrum olan herhangi zihayata behime denir. Bu isim, develere, sığırlara, atlara, koyunlara, kuşlara, ta vuk gibi hayvanlara ve ehli bir hale getirilmiş güvercinlere şâmildir. Binaenaleyh lukata ahkâmı bunların hepsinde carî olabilir. (Bedayî, Dürrü muhtar.) (Malikî´lere göre at, himar, evde bırakılmasına müsaade edilen kelb ve saire gibi behâim iltikat edilebilir. Fakat sahrada ve sair yerlerde sahibsiz görülen develer îltikat edilemez. Bunlar halleri üzere bırakılır. Me- ğer ki, nâsın hiyanetinden korkulsun, o takdirde bunlar da iltikat edilir. Şâyed bir kimse bir deveyi iltikat edecek olsa bir sene ilân eder, sahibi zuhur etmeyince yine mahalline terk eder. (Şerh-i Kebîr, Hâşiye-i Dü-sûkî). (Şafii´lere göre kırlarda iytik bir halde bulunan ve kendilerini yırtıcı hayvanların binnisbe küçüklerinden, meselâ kurddan, çakaldan, ayıdan tepmeleriyle, uçmalariyle, v«ya koşmalariyle koruyabilen memlûk hayvanları iltikat etmek caizdir. Hattâ teleflerinden korkulursa bu iltikat lâ-zim olur. Fakat bu hayvanları teleflerinden korkulmadığı takdirde temeı-lük için iltikat caiz değildir. Bunlarda - âtiyen beyan edeceğimiz veçhile - temellük carî olmaz. Bunları bu halde kim iitikat ederse hâkime red edinceye kadar zamanlarından beri olamaz. Çünkü bunlar çobansız ot-layarak kendilerini banndırabüirler, şu kadar var ki, bir nehb ve garet zamanında bu gibi sahibsiz hayvanları temellük için kırdan veya sair yerlerden iltikat etmek caizdir. Fakat kendilerini müdafaa edebilen bu gibi hayvanları bir ümranda, bir karye civarında bulunacak olsa temellük niyyetiyle - yani bilâhare sahibi zuhur edince bedelini Ödemek üzere - iltikat caiz olur. Çünkü bu gibi yerlerde bunlara hain kimselerin vaz´ıyet etmeleri galibdir,- buna mey dan vermemek için bu niyyetle iltikat caizdir. Kendilerini küçük yırtıcı hayvanlardan bile koruyamayacak koyun, keçi gibi sahibsiz hayvanlara gelince bunları kırlarda tia, karye civarında da herhangi bir vakit temellük için iltikat caizdir. (Kitabül´üm, Tuh-fetüTmuhtac.) (Mezhebi Hanbelî´ye gelince şehirlerde veya sahrada bulunan koyunlar lukatadan madûddur, haklarında lukata ahkâmı carî olur. îmam Ah-med´den bir rivayete göre koyun, kaz, tavuk gibi hayvanları veîiyyüTemr-derr başkası iltikat edemez. Kezaelik deve, at, katır, geyik, kelb, doğan gibi kendilerini müdafaa edebilecek hayvanları iltikat caiz değildir. Evzaî´nin kavli de böyledir. Binaenaleyh bir kimse, veîev ki veliyyüTerar olsun böyle bir hayvanı iitikat edecek olursa zâmin olur. Hatta mevziine red etse de zamanından kurtulamaz. Çünkü bu, bir gasb mesabesindedir. Şu kadar var ki veliyyül´emr veya naibi dâîle denilen hayvanatdan ibaret lukatalan, sahibi narhına muayyen yerlerde hıfz için ahz edebilir. Bunları ilân lâzım gelmez. Çünkü bu gibi dâlleler için hükümetçe muayyen bir mevzi bulunacağından sahibleri buraya müracaat eder, hayvanını bulunca beyyine ikame ederek alır, bunların yalnız vasıflarım beyan etmeleri kifayet etmez. Çünkü burası umum için açıkdır. Veliyyül´emr, bu hayvanları koruya salabilir, veya maslahata daha muvafık görürse satarak semenim sahibleri için saklar. (Elmugnî Keşsa-fül´kma.) (Zâhirî´lere göre de şehirde, sahrada medfun veya gayrı medfun olarak bulunan ve müslümanlann bulundukları bir müddet içinde darb edildiği üzerindeki alâmetden anlaşılan her mal, lukatadır. Ve bulunan her düşürülmüş mal da nasıl bir mal olursa olsun lukatadir. Bunu bulan kimse üzerine farzdır ki, ziyama meydan vermemek için bunu alsın ve bun.ı bulub aldığına en az bir âdil şahsı işhad etsin. Sonra da bunu tarifde - îlânda bulunsun. Nitekim tafsilâtı ileride görülecekdir. Zâhirî´lere nazaran Dâlle denilen hayvanlar üç kısımdır: Birincisi, koyun, keçidir. Bunlar kurdun tasallutundan veya nâsın ahz etmelerin-i ti: korkulacak bir yerde bulunur da kendilerini hıfz edecek kimse bulunmazsa su kenarına da yakın olmazsa bu hayvan, kendisini bulub alana, helâl olur.. Velev ki bilâhare sahibi zuhur etsin. Artık bunu alamaz, tazmin erdiremez. ikincisi: Otlamaya, su kenarına gitmeğe kuvvetli bulunan devedir, Bunu kimsenin ahz etmesi helâl değildir. Bunun hükmü serbest bırak-makcîır. Her kim bunu alır da yanında telef olursa zâmin olur. Üçüncüsü: Otlamaya, su kenarına gitmeğe kuvveti bulunmayan devedir, ve sair sığır, at, katır, hımar, geyik gibi hayvanlardır. Ve kendisine kurdun ve nâsın tasallutundan korkulmayan koyundur. Bunları ahz etmek ve daima ilânda bulunmak farzdır. Sahihlerini bilmekden yeis hâsıl olunca bunlar ya hâkim veya mültakit tarafından mesalihi müslinıine tahsis edilir. Sahihlerinden kaçmış olan köleler, cariyeler de bu hükmdedir.^OKi-tâbüTmuhallâ). [11] Lukataların Ahkamı : 96 - : Lukatalar hakkında iltikatdan evvel ve sonra cereyan eden bazı hükmler, haller vardır! Bir kısmı aşağıda yazılıdır. 97 - : Lukataları, görüldükleri yerlerden alıb saklamak bazen mubah, bazen mendub, bazen vâcib, bazen de haram olur. Şöyle ki: Terk edildikleri takdirde zayi olmalarından korkulmayan, meselâ başka emin bir kimse tarafından iltikat edileceği malûm bulunan bir lukata-yi alıb saklamak mübahdır. Terk ediMikleri takdirde zayi olmak ihtimâli bulunan bir lukatayı sa hibi için alıb saklamak mendubdur. Çünkü bununla sahibinin malı ihys edilmiş, bir hain ele geçmesi ihtimâline meydan bırakılmamış olur. . GÖrüldütü yerde birakıldıtı takdirde zayi olacatından korkulan bir lukatayı sahibinin namına iltikat etmek de vacibdir. Herhangi - tafih olmayan - bir lukatayı sahibine vermeyib imsak ve intifa etmek için iltikat da haramdır. Çünkü bu takdirde iltikat, bir gasb mahiyetinde bulunmuş olur. Velhâsıl bir çok defa lukataları iltikat, terkinden efdal bulunur. Fakat nefsinden kat´î suretde emin olmayan bir şahs için iltikatı terk etmen daha hayırlıdır. Kezalik´: Köylerin, himegâhların civarında gaib olmuş behaimi halleri üzerine terk etmek de daha iyidir, çünkü bunların sahibleri tarafından bir an evvel bulunması kuvvetle melhuzdur. (MebsÛt, Bedayî, Dürrümuh-tar.) (Malikî´lere göre de lukatalan iltikat, mekruh, vâcib, haram kısımlarına ayrılır. Şöyle ki: Lukata hakkında nefsinin emanetini, hiyanetini bilmeyen, veya nefsinin emanetine kani olmakla beraber bir hainin hıyanetinden korkmayan kimse için iltikat, mekruhdur. Nefsinin emin olduğuna kani olub bir hainin hiyanetinden korkan kimse için iltikat, vacibdir. Nefsinin hiyanetine muttali olan kimse içıa de iltikat, haramdır. (Minehül´celîl, Şerh-i Kebîr). îmam Şafiî´ye göre ziyamdan korkulmayan bir lukatayı iltikat, müs-tehebdir. Ziyamdan korkulan bir lukatayı iltikat ise vacibdir. Çünkü böyle bir malı tazyi etmek haram olduğundan ahz ve siyaneti vâcib olmuş olur. Mahaza bazen ds iltikat, mekruh ve haram olur.) (İmam Ahmed´e göre iltikatı terk etmek efdaldir, çünkü bunda nefsi haramı eki etmeğe maruz bırakmak tehlükesi vardır. (KeşşafüTkına, Eı mizan üTkübra.) 98 - : İltikat edilen lukatalar, bir hale nazaran emanet, diğer bir hale nazaran magsub mesabesinde olur mazmundur. Şöyle ki: Sahibi için bil´işhad iltikat edilen bir lukata, mültakitin elinde ema-netdir. Binaenaleyh anın sun´u taksiri olmaksızın zayi olursa kendisine zaman lâzım gelmez. Fakat mültakitin kendi nefsi için iltikat etdiği bir lukata, mazmundur, mültakitin elinde zayi olunca misliyyatdan ise misliyle, kıyemiyyat-dan ise kıymetiyle tazmin edilmesi icab eder. Şafiî´lere göre bir kimse bir lukatayı evvelâ tarif, bâdehû - bedeli ni zâmin olmak üzere - temellük etmek için iltikat ederse bu lukata hem tarif müddetince, hem de ´arif d en sonra temellük edinceye kadar elinde emanet olur, temellüke niyyet etdiğinden itibaren mazmun olmaya başlar. Fakat bir kimse bir lukatayı hıyanet, yani benimsemek maksadıyla iltikat ederse derhal mazmun olur, telefi takdirinde bedelini tazmin ede-. Şu kadar var ki telef olmadan hâkime def ederse zamanından kurtulur. Mahaza bir kimse bir lukatayı hıyanet maksadiyle iltikat etdi mi artık anı temellük edemez. Çünkü gâsıb hükmünde bulunmuş olur. (Tuhu tül´muhtaç.) (Hanbelî mezhebine nazaran lukata, ilk sene mültakitin elinde ema-netdir. Binaenaleyh kendisinin tefriti olmaksızın telef olursa zâmin o´.-maz. Fakat lukata, bu müddet içinde mültakitin fiiliyle veya tefritiyle telef olursa mazmun olur. Amma lukata ilk sene hitamından sonra telef olursa bedeli mültakitin zimmetine müteveccih bir borç olur. Çünkü onun mülküne dahil bu lunmuşdur, gerek kendisinin taaddisi, taksiri bulunsun ve gerek bulunmasın. Şâyed bir ayıb husûliyle kıymetine noksan âriz olmuş olursa sahibi bu noksanı da tazmin etdirebilir. Bu mesele, ilân müddeti olan bir seneden sonra lukata üzerinde mü´-takitin mülkiyyet hakkı sabit olacağı kavline göredir. Fakat bilâ temellük mülk hâsıl olamayacağına kail olan fukahaya göre temellük bulunmadıkça mültakite zaman lâzım gelmez. Hanbelî fukahasına göre mültakit. lukatayı aldıkdan sonra mevziine red eylese zâmin olur. Bu, Tavus´dan da mervidir. Çünkü lukata, mültakitin elinde emanetdir, bunu hıfz etmesi icab eder, veliyyüremre veya ni-ibine red etmedikçe zamanından kurtulamaz. (Koşşafül´kma, BidayetüT müctehid.) (Nehaî´ye göre lukatalar temellük edilemez. Binaenaleyh bilâ taaddi telef olunca mültakiti zâmin olmaz.) 99 - : Bir lukatanm emanet mahiyetinde olub olmaması ya îukâ-te sahibinin tasdikiyle veya mültakitin işhad etmiş olmasiyle tahakkuk eder. Bu, îmamı Âzam´a göredir, imameyne göre ya tasdik ile veya mü!-takitin yeminiyle taayyün eder. Binaenaleyh mültakitin yanında zayi olan bir lukatanm sahibi zuhtu edib de kendisinin namına iltikat edildiğini ve taaddi bulunmaksızın za. olduğunu tasdik ederse mültakite bilittifak zaman lâzım gelmez. Faksî tasdik etmezse imameyne göre mültakit yeminiyle tasdik olunur, yenin edince zamanından kurtulur, çünkü meşru bir veçhile iltikat etmiş olması asidir. îmamı Azam´a göre ise bu takdirde terud etmiş bulunmalıdır. Işhad bulunmazsa zaman lâzım gelir. Çün^ü bir insanın bir malı kenai helsi için ahz etmesi asidir, ve başkasi.sjn bir malını rizası olmaksızın ahz etmek haddizatında zamanı mucirdir.. Mültakit, lukatayı kendisi için iltika etmiş olduğunu ikrar etdiği su-rstde de bilittifak zâmin olur. 100 - : Bir kimse bir lukatayı kendi nefsi için iltikat etdikden sonra tekrar mevziine red ve iade etse ziyaı takdirinde zâmin olur. Bu lukata, gerek behaim kabilinden olsun ve gerek olmasın. Fakat sahibine vermek üzere aldıkdan sonra tekrar aldığı mevzie red etse zahirürrivayeye nazaran zâmin olmaz, gerek o mevziden ayrılmış olsun ve gerek olmasın. Çünkü mültakit, bir müteberri demekdir, lukatayı yerine iade edince teberruunu esasından fesh etmiş, onu asla iltikat etmemiş sayılır. Faliat bazı fukahaya göre mültakit, lukatayı aldığı mevziden aynldık-dan sonra tekrar dönerek oraya bıraksa ziyaı takdirinde zâmin olur. (İmam Şafiî´ye göre mültakit, iltikat etdiği mevziden gerek aynisin ve gerek ayrılmasın lukatayı oraya iade edince zâmin olur. Çünkü lukatayı bir kerre almakla hıfzını iltizam etmişdir. Bilâhare iadesi âdeta mu-dein vediayı zayi olacak bir mahalle bırakması mesabesinde olmuş olur.) 101 - : Lukatalarda istimal sayılacak suretde tasarruf, zamanı mu-cibdir. Binaenaleyh -bir kimse lukata olan bir hayvanı rakib oldukdan sonra mevziine red etse veya bir elbiseyi alıb giydikden sonra çıkarara yerine iade eylese ziyaı takdirinde zâmin olur. 102 - : Lukatalan, sahihlerine iade etmemek de zamanı mucibdir.. Binaenaleyh bir lukatayı, zuhur eden sahibi istediği halde mültakit, bilâmazere vermese de bâdehû zayi olsa mültakit bedelini zâmin olur, bu ziya, gerek kendisinin sun ve taksiriyle olsun ve gerek olmasın. (Hindİy-ye, Reddimuhtar, Mecmaül´enhür.) [12] Lukatalar Hakkında İşhad Ve Tarif : 103 - : Lukatalar hakkında işhad ve tarif lâzımdır. Şöyle ki: Bir kimse bir lukatayı bulsa bunu sahibine vermek üzere almış olduğuna bazı kimseleri işhad etmek lâzım gelir ki, ileride zamanından kor-tulabilsin. Bu işhad, lukatayı ahz zamanında olur, mültakit bu zamanda, işhad edecek kimse bulamazsa veya işhad etdiği takdirde bir zâlimin gasb edeceğinden korkarsa işhadı terk etdiğinden dolayı kendisine zaman lazım gelmez. Fakat ahz zamanında böyle bir mani bulunmaksızın işhadî terk etmek zamanı mucib olur. Bir fetvaya nazaran ahz zamanında işhad edilecek kimse bulunmazsa ilk kudret husulü ânında işhad edilmelidir ki, ileride ziyamdan dolayı bir zaman lâzim gelmesin. 104 - : Lukata hakkındaki işhad, mültakit tarafından: «Ben bir lu kata buldum.» veya «Bende bulunmuş bir şey var, arayan, kimseye tesadüf ederseni, haber veriniz, bana müracaat etsin.» denilmek gibi bir su-netle yapılır. Böyle bir veçhile yapılan işhad, örf ve âdete nazaran müteaddid lu-katalar hakkında da kâfidir, çünkü lukata veya «Bulunmuş bir şey» tâbiri gayri muayyen olub müteaddid İukatalara şâmil bir ism-i cins demek-dir. 105 - :Lukatalar hakkındaki tarife gelince bu ilâm ve ilân demek dir. Bu tarif, sokaklar, çarşılar, mescid kapıları gibi mecme-i nâs olan yerlerde yapılır. Çünkü bu gibi yerlerde yapılan ilânlar, hâdisenin daha çabuk teşhirine hizmet eder. Maamafih lukatanın bulunduğu yerde ilâm lâyikdır, çünkü sahibinin orada araması melhuzdur. ´ Lukatayı tarif » İlân edene: (Münşit), lukatayı arayıb soran kimseye de: (Naşit) namı verilir. 106 - : Lukata hakkında ilân müddeti bir senedir, gerek çok bir şey olsun ve gerek olmasın. Bu müddet içinde vakit vakit,, yani: Bidaye-ten bir kaç gün muttasıl, bâdefû her cuma günü veya her ay veya her altı ayda bir ilân yapılır. Fakat zâhirürrivayeye nazaran bu ilân için muayyen bir müddet yok-dur, bu müddet, lukatanın mahiyyetine, örf ve âdete göre tebeddül eder, sahibinin artık aramayacağına kanaat gelinceye kadar devam eder. Mü´f-tabih olan da budur. îmamı Azam´dan bir rivayete göre bir lukata, yüz dirhem veya emsali bir şey ise bir sene, on dirhem veya emsali bir şey ise bir ay, üç dirhem ve emsali bir şey ise bir hafta veya on gün, bir dirhem ve emsali bir şey ise üç gün, bir dânik ve emsali bir şey ise bir gün ilân edilir. Bundan dûn bir şey hakkında ilân lâzım gelmez. Maahaza bu müddetlere riâyet edilmesi İukatanm çabuk bozulacak bir şey olmadığı takdirdedir. Bozulmasından korkulduğu takdirde ise bu müddetleri ikmâle lüzum görülmez. Lukata hakkında lâzım gelen muamele daha evvel yapılır. 107 - : Mekke-i Mükerreme´nin haremi dahilindeki lukatalar üe anın haricindeki lukatalar ayni hükme tabidirler, her iki kısım hakkında da ayni veçhile işhad ve tarif muamelesi carî olur. 108 - : Lukataları ilân hususunda istinabe caizdir. Çünkü her kimse bizzat ilâna kâtiir olamaz. 109 - : Mültakit, işhad ve ilândan sonra vefat edeceğinden korkar-sa lukata hakkında vasiyetde bulunmalıdır, tâ ki terekesine idhâl edilmesin. Vârisler dahi lukatayı ilânda bulunurlar, bulunmazlarsa ziyaı takdirinde z.âmin olmaları lâzım gelir. Bazı zevata göre mültakitin ilânı kâfidir, vârislerin ayrıca ilânı icab etmez. 110 - : Mültakit, işhatida bulundukdan sonra lukatanın bilâ taaddı zayi olduğunu iddia etse bu iddiası bilittifak kabul olunur, üzerine zaman lâzım gelmez. Çünkü anın eli, bir yed-i emanet bulunmuşdur. Meğer ki, hilafı bilbeyyine sabit olsun. (Bedayî, Haniyye, Bahrirâik.) Bu meseleler, Hanifîyyeye göredir. (Eimmei Selâseye göre lukatalar hakkında işhad, müstehabdır. Herhalde lâzım değildir, ademi işhad zamanı icab etmez. Lukatalarm tarif müddeti ise bir senedir. Şöyle ki: Malikî´lere göre bir lukata, pek az, kıymetli bir şey olsa da bir sene ilân edilir. Tâfih, yani: Kıymeti bir dirhemden az olub nâsın ehemmiyet vermediği şeyler ise müstesnadır, bunlar için ilâna hacet yokdur, sahib-leri malûm değilse bunlardan mültakit hemen istifa edebilir. Tarif, ya mültakit veya sair bir kimse vasıtasiyle yapılır. Bu tarif ilk günlerde sık sık yapılırsa da bilâhare iki üç günde, haftada, iki ayda bir yapılması kifayet eder. Muarrif, lukatanın cinsini beyan ve ismini tasrih etmez. Bu ilânda terâhi gösterilmesi zamanı mucibdir. Eğer mültakit, bizzat ilân "edecek kimselerden değilse lukatadan verilmek üzere ücretle bir muarrif tedarik edebilir. Yaş meyva ve et gibi çabuk bozulacak bir lukatanın yenilmesinden dolayı, zaman lâzım gelmez, bunu ilân da icab etmez. İmam Malikden bir rivayete göre rübu dinardan dûn olan bir lukata için ilân icab etmez, çünkü böyle nisabı sirkatden dûn olan bir mal tafih sayılır.) (Şafiî´lerce ilân, vâcib veya mendubdur. îltikatm akabinde olması lüzumuna kail olanlar bulunduğu gibi bilâhare yapılabileceğine kâü olanlar da vardır, elverir ki malikinin keyfiyyetden haberdar olabileceği bir müddet geçmiş olmasın. Âdî bir lukata hakkında bir seneden az müddetle ilân kifayet eder. Esah olan da budur. îlân, lukatanın bazı evsafını beyan suretile yapık--tlân ücreti mültakite aiddir.) (Hanbelî mezhebine göre de her mültakit için bir sene ilânda bulun mak vâcibdir. Bu îlân, bidayeten bir hafta kadar mütevâliyen, bilâhare fa sıla ile gündüzleri sokak, mescid ve cami kapıları gibi nâsın toplanacağ; yerlerde yapılır. Bu ilânı ya mültakit veya naibi yapar, ilân ücreti miL-takite aiddir. Mültakit, lukatayı ilk bulduğu günden itibaren ilâna başlar, ilân mümkün olduğu halde bunu ilk sene terk etse âsim olur. Fakat ilâna imkân bulamamış, meselâ: Hastalık, hapis, nisyan gibi bir sebebe mebni buna muvaffak olamamış ise bunda iki vech vardır. Bir veçhe göre artık ikinci sene ilân etse de etmese de hiç ilân etmemiş gibi sayılır, çünkü vakti fevt olmuşdur. İkinci veçhe göre ikinci sene tarif eder, bâdehû malik olur. Çünkü ilânı vakti imkânından tehir etmiş değildir. îlân, lukatanın yalnız cinsini, meselâ: Altın, gümüş, veya siyab olduğunu beyan suretiyle olur, fazla evsafını bildirmek caiz değildir. (Elmug m, Şerh-i Muhammed-i Hırşî, Tuhfetül´muhtaç, Keşşaf ül´kına.) (Zahiriyyeye göre de lukatalar çok olsun olmasın ilân edilir. Ancak insanın aramayacağı pek az bir şey hakkında ilân icab etmez, bir hurma, bir elma danesi gibi, bunlardan bilâ ilân intifa etmekde bir beis yokdur. İlân mecme-i nâsda yapılır, «Kimin bir malı zayi olmuş ise alâmetini haber versin.» denilir. Bir sene-i kameriyye bu veçhile ilân olunur. Bu müd det içinde bir kimse, bunun kendisine aidiyyetini beyyine ile isbat eder veya bunun evsafını, veya zarfını veya ne suretle bağlı bulunmuş olduğunu beyan ederse tasdik olunur, bu mal kendisine verilir. Böyle bir kimse zuhur etmediği takdirde bu lııkata sene nihayetinde mültakitin malı olur. Mültakit, gerek fakir ve gerek zengin olsun. Bunda dilediği gibi tasarruf edebilir. Vefatında da vârislerine kalır. Şu kadar var ki, bilâhare b:r kimse zuhur ederek bunu beyyine ile veya evsafını ve sairesini beyan ile isbat ederse tasdik olunur, bunu berhayat ise mültakit. değilse vârisleri o kimseye zâmin olurlar. Lukata, yalnız bir dinar, bir dirhem, bir inci danesi, bir sevb veya herhangi kabsız, bağsız bir şey olursa bu derhal mültakite aid olur. Şu kadar var ki, mültakit bunu yaşadıkça ilân eder. Bir kimse zuhur eder de kendisine aidiyyetini isbat eylerse ona zâmin olur. Mültakit vefat etmiş. ise vârisi tazmin eder. Şâyed böyle bir lukata, Mekke-i Mükerreme´nin hareminde veya ume-reye veya hacca giden refikler arasında bulunursa daima ilân edilir, buna mültakitin temellük etmesi helâl olmaz. Belki mevkuf bulunur, sahibini bilmekden kat´î suretde yeis hâsıl olunca bu, mesâlihi müslimine tahsis edilir. Çünkü Resûli Ekrem, Sallallâhü Taâlâ Aleyhi Veselîem, Hac lukatasım temellük için almakdan nehî buyurmusdur. (Elmuhallâ). (Malikî´lerce meşhur olan kavle ve îmam Ahmed´den bir rivayete göre Mekke-i Mükerreme ile sair aktarın lukatalan arasında fark yokdur İmam Şafiî´ye göre harem dahilindeki lukatalardan intifa helâl olamaz. Bunlar sahibleri için hıfz edilmek üzere alınır, ve mültakit, haremde bulundukça bunu tarifde bulunur, haremden çıkınca hâkime teslim eder. Bunu temellük için ahz edemez/ (Bidâyetül´müctehid, Elmizanül´kübrâ.) [13] Lukatalarln Beytül´mâle. Hakime Tevdii : 111 - : Zimmîlere aid oMuğu anlaşılan lukatalar, beytüi´mâle vaz´-edilmek lâzım gelir. Sahibleri zuhur ederse beytül´mâlden aynen veya be-delen alırlar, zuhur etmezse nevaibi müslimine sarf edilir. 112 - : Müslümanlara aid lukataların da bâdel´işhad - müstahık-kine verilmek veya beytüi´mâle vaz´edilmek üzere hâkime tevdi edilmesi evlâdır. Meğer ki hâkim tarafından müstahikkine verilmesi şüpheli olsun, o halde mültakitin bizzat ahz ve hıfzı ve usulen tesadduk etmesi daha muvafıkdır. 113 - : Müslümanlara aid olan bir lukatayı mültakit, işhad ve ilândan sonra nezdinde hıfz edebilir. Mahaza isterse götürüb veliyyül´emre de ref edebilir. Bu halde" veliyyüTemr muhayyerdir, lukatayı dilerse kabul eder, dilerse kabul etmez, kabul etdiği takdirde de dilerse hemen fukaraya tesadduk eder, veya zengin şahsa ödüne verir veya müzarebe suretiyle tevdi eder, yahud mültakitine iade eyler. Mültakit de muhay yerdir, dilerse lukatayı aynen hıfz eder, dilerse satıb semenini saklar, ve dilerse fukaraya tesadduk eder. 114 - : VeliyyüPemr, bir maslahat görürse lukatayı mültakitin elinden alarak beytüTmâl hâzinlerine tevdi edebilir. Çünkü veliyyül´emr, lukata sahibi, hakkında nazırdır, eslâh gördüğünü ihtiyar eder. Ebû Reşid´in azadlısı Ebû Said demişdir ki: «Ben mükâteb idim, hir-rede beş yüz dirhem buldum, bunu Hazreti Ömer´e haber verdim, cBd-nunla iş gör, ve ilân et.» diye emr et diler beir de bununla i? yspdım, bedeli kitabeti ödedim, sonra da keyfiyeti Faruk-i Azam´a arz etdim, «Bu meblâğı beytül´mâi hâzinlerine ver.» diye emr etdiier. Hâsılı bu gibi mallar, beytül´mâün varidatı cümlesindendir. îslâm Hukukında vergiler bahsine müracaat!. 115 - : Lukatalan iltikat ve muhafaza için «Zabiti lukata» namı verilen memurlar var ise bunlar elde etdikleri lukatalan beytül´mâi namına hıfz ederler, böyle bir memur lukatayı hıfz etmek üzere iken azl edilib yerine başkası nasb edilse o lukatayı selâhiyetdar olan makamın emri olmadıkça o memurdan ahz ve tesellüm edemez. 116 - : Mültakit veya zabiti lukata, bulduğu hayvanı bâdel´îşhad kendi hizmetinde istihdam etmekle kıymetine noksan âriz olsa sahibi zuhur edince bu hayvanın o noksan kıymetini de alabilir. (Mebsutu Serahsî, Eedayî, Reddimuhtar.) (Malikî´lere göre veliyyüremr, bir lukataya vaz´i yed edince bunu bizzat temellük veya tesadduk edemez, çünkü bunu bilâhare kendisine tazmin etdirmek müşkildir. Binaenaleyh veliyyüremr bu lukatayı ya sahibi namına tevkif eder veya satarak semenim beytül´mâle tevdi eyler. Bir kimse zimmîlere aid bir karyede bir lukata elde etse bunu onların âlimlerinden birine, âlimleri yok ise rahibi erinden, yani: Abidİerin-den birine tevdi etmelidir, Kendisinin ilân etmesi icab etmez. Bu lukatayı bunlara tevdi etmek, hükümete tevdi etmekden daha münasibdir. Çünkü onlann meşgaleleri daha az olduğundan lukatanm sahibini daha evvel bulmaları melhuzdur. (Muhtasar-ı Ebizziya, Şerh-i Kebîr, Hâşiye-i Düsûkî.) [14] Lukataların Muhafazalarına, Nafakalarına Aid Masraflar: 117 - : Hayvanat kabilinden olan İukatalar nafakalarına hâkimin emriyle sarf edilen meblâğ sahibinin zimmetine müteveccil bir borç olur. Fakat hâkimin emri olmaksızın sarf edilen şeyler teberru sayılır. 118 - : Hâkim tarafından lukataların infakına müsaade edilebilmesi için lukata oldukları beyyine ile sabit olmalıdır. îltikat iddiasında bulunan kimse, beyyine ikame edemezse hâkim, infak ile mukayyed suretde emr eder. Şöyle ki: Hâkim, bazı emin kimseler muvacehesinde: «Bu kimse, şu malın lukata olduğunu iddia diyor, bu iddiasında doğru olub olmadığı bence meçhuldür, siz şahid olunuz, iddiasında doğru ise infakına emr ediyorum.» der ve maliki mevcud ise çıkıb geleceğine kanaat edeceği iki, üç günlük bir müddet için bu infaka müsaade eder, maliki zuhur etmezse satılmasına karar verir, semeninden mültakitin sarf etdiği nafaka bedeli tediye edilir. 119 - : Hâkimin emriyle infak edilen lukata helak olsa mültakit, sarf etmiş olduğu nafaka bedeli ile sahibine rücu edebilir. 120 - : Hayvanat kabilinden olan lukatalan hâkimin takdirine havale etmek gerekdir. Şöyle ki: Hâkim, maslahata göre hareket eder, eğer kiraya verilmek suretiyle intifa kabil ise kiraya verilmesine emr eder, nafakası bundan temin edilir, kiraya verilmesi kabil olmadığı ve nafaka sına sarf edilecek meblâğın kıymetinden zâid olacağı anlaşılırsa satılmasına karar verir. Fakat satilmayıb infak edilmesi daha muvafık görülür se kıymetinden zâid sarf edilmek üzere infakına emir verir, ve bu infak masrafı sahibinin borcu olur. Binaenaleyh sahibi bu masrafı ödeyinceye kadar lukata, haps edilebilir. Ödemekden imtina ederse hâkim, lukatayı satarak nafakasına sarf edilen meblâğı mültakite verir. Şu kadar var ki, hâkim, infakına müsaade edince sahibine rücu etmek üzere infaka müsaaJe etdiğini tasrih etmelidir. Rücuu tasrih etmezse - kavli esehha göre - lâzimüttediye bir borç olmaz. 121 - : Zabiti lukata, ahz ve işhad eylediği bir hayvana meselâ yev-mî şu kadar kuruş nafaka takdir etdirdikden sonra sahibi zuhur edib tak-1ir edilen meblâğdan şu kadar kuruş noksan sarf edilmiş olduğunu iddia ;tse ziyade sarf edilen mikdarı isbat lâzım gelir. İsbat edilemezse bu ziyade mikdar, lukata sahibinden alınamaz. 122 - : Mültakit, iltikatmdan dolayı bir ücrete müstahik olmaz. Çünkü bu hareketi teberruan- vuku bulmuşdur. Binaenaleyh bir kimse meselâ; Bir itik parayı veya yolunu şaşırmış bir cariyeyi veya köleyi ve yahud gaib olmuş bir hayvanı bulub sahibine red etse bundan dolayı bir ücret taleb edemez. Şu kadar var ki, lukata sahibinin o kimseye bir ivaz vermesi müstahsendir. Çünkü bu iltikat ve teslim muamelesi bir ihsandır, ihsanın mükâfatı da ihsandan başka bir şey değildir. (Bedayî, Hindiyye, Reddimuhtar.) (Malikî´lere göre bir kimse iltikat etdiği sığır, at, deve hayvanlarım nafakalarını tedarik için kifayet edecek müddetle kiraya verebilir ve böyle bir hayvana iltikat mevziinden kendi ikametgâhına kadar râkib olabilir. Fakat bundan fazla bir müddetle veya emin olmayan kimseye kiraya veremez, ve ikametgâhından başka bir mevzie kadar râkib olamaz, aksi takdirde uhdesine zaman teveccüh eder. Mültakid, lukatanın nafakasını kendi malından tedarik edince sahibi muhayyer olur: Dilerse bu nafakanın bediini vererek lukatayı alır, dilerse bu nafaka mukabilinde lukatayı mültakite terk eder, bir kerre terk et-di mi artık bir daha alamaz. Lukata sahibinin borcu zuhur etse mültakit, bu nafakadan dolayı sair garimlere = Alacaklılara tekaddüm eder. {Müdevvene, Şerh-i Kebîr) (Hanbelî fukahasına göre lukata sahibi, bunu bulub kendisine iade edecek şahsa bir cuûl -» Ücret vereceğini deruhde etmekle bir kimse buna muttali oldukdan sonra lukatayı bulub sahibine iade etse o ücrete müs-tahik olur. Bu ücret, muayyen bir kimse hakkında yapılabilir, bu halde başkası lukatayı bulub teslim etse bu ücrete müstahik olmaz. Ve bu ücret, müte-addid kimselere mütefavit mikdarda da denıhde edilebilir. Çünkü icarc-de amel müttehid olsa -da ücret muhtelif olabilir. Fakat bir lukatayı, bir dal veya dâlleyi böyle bir cuûl olmaksızın bulub sahibine veren kimse ücrete müstahik olmaz, bundan abik meselesi müstesnadır. Abik bahsine müracaat!. Denizde kırılıb batan bir geminin hamulesinin bir takım kimseler ko-şub kurtarsalar, îmam Ahmed´in tasrihine kıyasen ücrete müstahik olur lar. Çünkü bu ücrete istihkak, o hamulenin tahlis ve hıfz edilmesine ve sile olur, denize´ dalacak kimseler böyle bir ücrete müstabik olduklarını bilince bu işe mübâderet ederler, aksi takdirde nefslerini böyle bir muhataraya atmazlar. İmam Malik ile îmam Şafiî´ye ve İbni Münzire göre bu hamule sahihlerine verilir, bunları tahlis edenler, müteberri olacakann-dan ücrete müstahik olmazlar. (Elmugnî., KeşşafüTkına.) [15] Sahibleri Zuhur Eden Lukatalar : 123 - : Bir lukata, ilân edildikden sonra bir kimse zuhur edib sa hibiyyet iddiasında bulunsa bakılır: Eğer beyyine ikame ederse lukata kendisine verilir, beyyine ikame etmeyib de lukatanm bazı evsafım, meselâ: Veznini, adedini, mehfezesini bildirirse mültakit muhayyer olur, dilerse - zahiri hâle itimaden - lukatayı o kimseye verir, bu takdirde kendisinden bir kefil alabilir, çünkü başka bir şahsın zuhur ederek îukatanın kendisine aidiyyetinî bil´beyyine isbat etmesi melhuzdur. Ve dilerse vermez, çünkü bu evsafı bildirmek malikiyyeti icab etmez, bir kimse başkasına aid bir maîm da evsafını görmek, işitmek suretiyle bilebilir. Bu. ihtimâl rîaire-sindedir, muhtemel olan bir şey ise ilzam için bir hüccet olamaz. İstihkak ancak bir hücceti hükmiyye ile zahir olur. 124 - : Mültakit, lukatayı bazı evsafını beyan ederek sahibiyyet id diasında bulunan şahsa teslim etdikden sonra başka bir kimse zuhur ederek malikiyyetini bil´beyyine isbât eylese, îukatayı mevcud ise aynerr, değil ise bedelen o şahsdan alır, lukata mevcu-d değilse veya o şahsdan alması kabil bulunmuyorsa bunu mültakite tazmin etdirebilir. 125 - : Mültakit, Îukatanın bir şahsa aidiyyetini ikrar etdiği halde başka biri zuhur ederek kendisinin malikiyyetini birbeyyine isbat eylese lukata, bu beyyine sahibine aid olmuş olur. Mahaza mültakit, bu lukatayı hâkimin emriyle sahibiyyet iddiasında bulunan şahsa teslim etmiş ise kendisi zâmin olmaz. Bu, imam Ebû Yûsüf´e göredir. Çünkü mültakitin bu teslimi, hâkimin emrine müsteniddir, fetva da bu veçhiledir. Fakat tmam Muhammed´e göre zâmin olur, çünkü hâkim, bu emri miü-takitin ikrarına mebni vermişdir. 126 - : Mültakit, bil´beyyine sabit olan lukatayı sahibine bizzat ver-meyib hâkimin huzurunda vermeyi ihtiyar edebilir. Nezdinde bulunan lukata, bu esnada zayi olsa üzerine zaman lâzım gelmez. 127 - : Hâkim veya hâkimin izniyle mültakid, lukatayı satdıkdan sonra sahibi zuhur etse semeninden başka bir şey taleb edemez, çünkü bu satış muamelesi bir velayeti şer´iyye ile nafiz olmuş bulunur. Fakat mültakit hakimin emri olmaksızın satmış ise bakılır: Eğer lukata müşterinin elinde mevcud ise sahibi muhayyerdir: Dilerse satışa icazet verir, semenini alır,. dilerse satışı ibtâl edib lukatayı istirdad eder, fakat lukata. zayi olmuş ise sahibi dilerse kıymetini müşteriye tazmin etdirir, müşteri de semeniyle mültakite rücu eder. Ve dilerse kıymetini mültakite tazmin etdirir, bu takdirde satış muamelesi, bayi, yani: Mültakit cihetinden nafiz olmuş olur. Şu kadar var ki mültakitin almış olduğu semen:., ödeyeceği kıymetden ziyade ise bu zâid mikdarını tesadduk etmelidir, çünkü bu mikdar, kendisine habis bir kesb ile hâsil olmuş demekdir. 128 - : İlân müddetini müteakib fukaraya tesaddu edilen bir Îukatanın sahibi zuhur etse muhayyer olur: Dilerse vâki olan tesadduku kabul eder, sevabı kendisine aid olur, dilerse kabul etmeyib mültakite veya bu-labilirse fukaraya tazmin etdirir, bunlardan herhangisi tazmin ederse diğerine rücu edemez. (Hindiyye, Bahrirâik, Mecmaül´enhür.) Bu meseleler. Hanefiyyeye göredir. (Malikî´lere göre de bu husus-da şu hükmîer carîdir: (1) - : Mültakit, lukatayı evsaf ve alâmetini tamamen beyan ederek malikiyyet iddiasında bulunan kimseye vermeğe mecburdur. Çünkü Îukatanın böyle evsaf ve alâmetini beyan edince amn sahibi olduğuna dair bir tevehhüm vücuda gelir, istihkak ise zahiri hâle nazaran sabit olur,, bahusus başka bir münazi bulunmayınca. (2) - : Lukata, evsafını beyan ederek malikiyyet iddiasında bulunan kimseye yemin eidirilmeksizin verilir, bilâhare başka bir şahs zuhur ederek kendisine aid olduğuna dair beyyine ikame eylese mültakit zâmia olveçhile evsafını beyan etse tahlif olunurlar, ikisi de yemin eder veya ye» nünden imtina eylerse lukata, aralarında taksim olunur, fakat yalnız birisi yemin ederse lukata tamamen kendisine verilir. (4) - : Bir kimse, lukatanın evsafını beyan ile malikiyyet iddiasında bulunub da hâdisenin işaasına müsaid bir vakit geçdikden sonra başka birisi de zuhur ederek ayni veçhile lukatanın evsafını beyan ile malikiyyet iddiasında bulunsa artık bu ikinci iddiaya itibar olunmaz. (5) - : îki kimseden her biri bir lukatanın ziya tarihini beyan etmeksizin kendisine aid olduğunu iddia ve beyyiire ikame eylese lukata, aralarında bâdel´yemin taksim olunur. Fakat tarih beyan ederlerse mukaddem tarihli beyyine râcih olur. (6) - : Müîtakit, lukatayı bir sene tarifden sonra hâkimin emriyle veya emri olmaksızın satsa da bâdehû sahibi zuhur etse bu satış muamelesini bozamaz, belki semenini mültakitden alır. Fakat bir sene geçmeden satılmış olursa muhayyerdir. Dilerse satış muamelesini kabul eder, dilerse kabul etmeyib bozar. (7) - : Müîtakit, lukatayı bir sene tarifden sonra kendisi temellük veya birisine tesadduk etse de bilâhare sahibi zuhur eylese bakılır: Eğer lukata, olduğu gibi duruyorsa bunu aynen alır, kıymetini taleb edemez, fakat lukatayı bir istimal ve taaddi sebebiyle eksilmiş, ayıblanmış bir halde bulursa muhayyerdir: Dilerse onu böyle noksan olarak alır, dilerse temellük veya tesadduk günündeki kıymetini mültakitden almakla iktifa eder, bu takdirde müîtakit dahi lukatayı tesadduk etmiş olduğu fakirin elinde tamamen veya kısmen mevcud bulursa istirdad edebilir. Meğer ki kendi namına tesadduk etmiş olsun, o zaman istirdad edemez, nitekim lukata. fakirin elinde tamamen telef olmuş olduğu takdirde de hükm böyledir. Lukatanın noksanı, bir taaddi sebebiyle değil de bir âfet-i semâ-viyye sebebiyle olduğu takdirde ise sahibi bundan başka bir şey almağa müstahik olmaz. (Minehül´celü, Şerh-i Kebîr, Düsûkî.) (Hanbelî mezhebine göre de şu hükmler carîdir: (1) - : Müîtakit, lukatayı evsafını beyan ile malikiyyet iddiasında bulunan kimseye bilâ yemin verir, sıtk´ı hakkında gerek zannı galibi bulunsun ve gerek bulunmasın. Çünkü lukataya beyyine ikamesi çok kerre mü-teazzir olur. Ebû Übeyde´ye, Davud-ı Zahrî´ye göre de böyledir. (2) - : Lukatayı iki kimse vasfım beyan ederek iddiada bulunursa aralarında kura keşide edilir, namına isabet edene bâdel´yemin teslim olunur, tkisi de beyyine ikame edince de böyle yapılır. (3) - : Lukata, vasfını beyan ederr şahsa verîldikden sonra başka biri zuhur edib beyyine ikame eylese lukatayı mevcut ise alır, değilse muhayyerdir, dilerse mültakite ve dilerse o şahsa tazmin etdirir, İmam Şafiî´ ye göre de böyledir. Çünkü lukata, müstahikki olmayan kimseye def edii-mişdir. Şu kadar var ki hâkimin hükmiyle o şahsa verilmiş ise artık mültakite tazmin etdirilemez. (4) - : Lukatalar, beyyine ikame veya evsafını beyan etmeyen kim-pelere mücerred iddialarına mebni verilemez, verilirse zamanı mucib olur. Çünkü bunlar birer vediadır, sahihlerinden başkalanna verilemez, verilirse istirdadı lâzım gelir. Lukatayı sahibi ziyade-i muttasıla ve münfasilesile beraber alır, çün-!;ü bunlar kendi mülkünün nemasıdır. (Elmuğnî, Keşşafül´kınâ.) (5) - : Lukata, mültakitin mülkünden beyi ve hibe gibi bir sebeb-le çikdıkdan sonra sahibi zuhur etse lukatanın bedelini alabilir, kendisini istirdad edemez, çünkü mültakitin bu tasarrufu kendi mülkünde vâki olmakla sahih olarak mün´akid olmuşdur. Fakat her hangi bir suretle tekrar mültakitin mülküne avd**t ederse bunu sahibi aynen istirdad edebilir. (6) - : Lukata, mevcuu iğû halde müîtakit vefat etse vârisi makamına kaim olur. Bu halde baKilır: Eğer iltikat tarihinden itibaren henüz bir sene geçmeden vefat ederse vârisi ilân müddetini ikmâl eder, sonra lukataya malik olur. Fakat bir sene geçdikden sonra vefat ederse vârisi lukataya1 sair terekesi gibi heman malik olur. Binaenaleyh sahibi zuhur edince lukatayı vârisden alır. Lukata, tültakitin vefatından evvel madumetül´ayn olduğu takdirde ise nazar olunur, eğer bir sene geçtikden sonra madum olmuş ise sahibi mültakitin bir garimi olmuş olur, lukatayı misliyyatdan ise misliyle, kıye-miyatdan ise kıymetiie terekesinden tazmin etdirir, gerek mültakitin filile telef olmuş olsun ve gerek olmasın. Çünkü bu halde lukata, mültakitin müküne dahil bulunmuşdur. Fakat bir sene geçmeden ve mültakitin taksiri olmaksızın madûm olmuş ise zaman lâzım gelmez. Çünkü bu takdirde lukata, emanet m ahiy ye tindedir. (Elmuğnî, Keşşafül´kınâ, Neyltil´-meârib.) (Şafiî´lere gelince bunlara göre müîtakit, lukatayı ilân çder. tlân müddeti nihayet bulur da sahibi zuhur etmezse muhayyer olur. Dilerse luka-tayı başka bir kimseye terk eder, dilerse kendisi temellük eder. Fakat bilâhare sahibi zuhur ederse bedelini zâmin olur. Yani: Lukata bâdettemel-lük hissan veya şer´an telef olmuş ise misliyyatdan ise mislini, kıyemiyyat-dan ise kıymetini tasmin eder. Lukata kabilintien bir rakikin azad edilmesi şer´an telef demekdir. Çünkü artık bunun nkka iadesi caiz olamaz. Bâ-dettemellük husule gelen ziyade-i müttasıîanın sahibine reddi lâzım gelirse de hami gibi ziyade-i münfasile sayılan şeylerin reddi lâzım gelmez. (Tuhfetürmuhtac, El-müntehâ.) [16] Sahihleri Zuhur Etmeyen Lukatalar : 129 - : Bir lukata hakkında ilân yapıldığı halde muayyen müddet hitamına kadar sahibi zuhur etmezse mültakit muhayyer olur: Lukatayı dilerse hıfza devam eder, dilerse fukaraya tesadduk eder, dilerse hâkime tevdi eyler, kendisi zengin ise bundan intifa edemez. Fakat fakir ise bundan bizzat - bir rivayete göre hâkimin müsaadesiyle - intifa edebilir. Kendisinin fakir olan babasına veya fakir olan büyük oğluna, ve kendisi de fakir ise fakir olan küçük oğluna, ve fakir bulunan, zevcesine tesadduk edebilir. 130 - : Lukata ile ilân müddetinden sonra zengin bir kimsenin - zimmetinde bir borç olmak üzere - intifa edebilmesi veliyyül´emrin iznine mütevakkıfdır. Çünkü lukatanın sahibi zuhur etmeyince tesadduk edilmesi icab eder, sadakanın masrafı ise zengin değil, fakirdir. Maama-fih bir kimsenin maliyle rizası olmaksızın bilâzaruretin başkasının intifa etmesi caiz değildir, zengin hakkında ise böyle bir zaruret tasavvur olunamaz. Fakat veliyyül´emr muvafık görürse lukatayı zengin bîr şahsa ikraz suretiyle idame edebilir. 131 - : Mültakit, bâdel´ilân sahibi zuhur etmeyen bir lukatayı sa-tıb semenini ihtiyacına mebni kendi umuruna sarf etdikden sonra zengin olsa bunun bir mislini fukaraya tesadduk etmesi - kavli muhtara göre - icab etmez. Çünkü sarf zamanında fakir olmakla buna müstahİK bulunmuşdur. (Hindiyye, Dürrümuhtar, Bahrirâik.) Bu meseleler, Hanefîyyeye göredir. (Malikî´lere göre mültakit, bâdel´ilân safhibi zuhur etmeyen bir lukatayı dilerse sahibi belki zuhur eder ümidiyle elinde, hıfz edebilir, dilerse fukaraya tesadduk eder, ve dilerse - sahibi zuhurunda zâmin olmak üzere - temellük edebilir.) (tmam Şafiî´ye göre: Mültakit, lukatayı bir sene ilân eder de sahibi zuhur etmezse - uhdesinde bir borç olmak üzere - bundan intifa edebf-lir, gerek zengin olsun ve gerek olmasın. Şafiî´lere göre bir kimse, kır bir yerde sahibsiz bir hayvanı iltikat edince muhayyer olur. Dilerse ilân eder, sonra temellâk eyler, dilerse hâkimin izniyle satar semenini saklar, bâdehû lukatayı ilân eder, sonra da semenini temellük e-der ve dilerse fü´hâl temellâk eder, eti yenilecek hayvanlardan ise - ümrana nakli müşkil olacağından - kesib etini yer, ilânda bulunur, bilâhare sahibi zuhur edince de temellük etdiği gündeki kıymetini zamin olur. Ümrandan iltikat edilen hayvanlar ise yenilmek suretiyle temellük edilmez, çünkü bunların orada satılmasında suhulet vardır. Sair lukatalar hususunda da sahiblerine daha nafi olacak veçhile hareket edilir. Şöyle ki: Ya fil´hâl temellük edilir, veya sahibinin mülkünde ibka suretiyle saklanılır, veya hâkime tevdi olunur, mültakit, lukata-yi hâkime tevdi etmek isteyince hâkimin kabuli lâzım gelir, çünkü bu halde lukata, daha kuvvetli bir emanete nakl edilmiş olur. Şu kadar var. ki lukataları emin olmayan bir hâkime tevdi etmemek icab eder. (Tuh-fetül´muhtac, Hâşiye-i Şirvânî). (Hanbelî mezhebine gelince, buna göre sahibi zuhur etmeyen bir lukata, mültakitin - sair emvali gibi - malı olur, ister fakir olsun, ister olmasın. Atâ´nın kavli de böyledir. Fakat Ebülhattab´a göre mültakit, ihtiyar etmedikçe, meselâ: Bunun temellükünü ihtiyar etdinr* demedikçe lukataya malik olmuş olamaz. Hanbelî fukahasına göre mültakit, lukataya bîgayri ivazın malik olur, çünkü bu mübahat kabilindendir. Bu cihetle lukata hakkında vasiyyet yapmak, ve mültakit vefat edince lukatayı terekesinden ayırmak lâzım gelmez. Şu kadar var ki sahibi zuhur edince lukatayı alabilir, aynen alması müteazzir olunca bedelini isteyebilir. Bir lukatayı iki kimse birlikde bulsalar, bâdel´ilân buna müştereken malik olurlar. Fakat bir lukatayı iki kimse birlikde görüb de yalnız birisi alsa lukata bu alana aid olur, iki kimseden biri diğerine: «İşte lukata, al.» diye işaret edib de diğeri alacak olsa bakılır: Eğer gösterenin namına niy-yet ederek almış ise lukata onun, olur, fakat kendi namına almış ise kendisine aid olur, âmirin olmaz, nitekim istıya-da vekâlet de böyledir. Bu beyan olunan hükümler, her lukatada carîdir, bunda esman ile uruz beyninde fark yokdur. Fakat Hanbelî fukahasının ekserine göre mültakit, uruz kabilinden olan bir lukataya ilân ile malik olamaz, bir kavle göre bunu daima ilân eder, bir kavle göre de muhayyerdir: Dilerse sahibi zuhur edinceye kadar ilân eder, dilerse hâkinim re´yine havale eyler, bir sene sonra bunu satması veya tesadduk etmesi hususunda ise iki rivayet vardır. (Keşşafül´kına, Elmuğnî). [17] Çocukların, Rakiklerin, Gayrı Müslimlerin Îltikat Edeceği Lukatalar : 132 - : Mültakitin baliğ, hür ve müslim olması şart değildir. Binaenaleyh böyle olmayanların da iltikat etdikleri mallar hakkında lukata ahkâmı cereyan eder. 133 - : Gayri baliğ olan bir mültakit namına ilânı velisi veya vasisi yapar, ticarete mezun olmayan bir rakik namına da maliki yapar. 134 - : Lukatalara aid işhad hususunda çocuklar da baliğ hükmün-dedirler. Binaenaleyh işhadda bulunmadıkları takdirde uhdelerine zaman teveccüh eder. Bu meseleler, Hanefîyeye göredir. (Hindiyye, Reddimuhtaf ; (Şafiî´lere göre bir dereceye kadar mümeyyiz bulunan çocukların, mecnunların, mehcurünaleyh olan kimselerin, zimmilerin, muahidler ile müste´minlerin, mürtedlerin dari islâmda lukata iltikatîan sahihdir, yani bunların bu iltikatîan hakkında da lukata hükümleri carî olur. Çünkü bu iltikatda iktisab mânası, emanet ve velayet mânâsına «mahiyyetine» ga libdir. Maamafih bunlar, bidayeten iltikatdan m en´ediliri er. Hâkim, fâsik olan bir mültakitin elinden lukatayı alarak bir yed-i adle vaz´eder. Fâsıkın, gayri müslimin ilânları muteber değildir, bu ilânları murakabe için kendierine âdil bir kimse terfik edilir. Çocukların, mecnunların, sefihlerin elde etdikleri lukatalar, velileri marifetiyle hıfz edilir, bunların velileri, kendilerinin nâibleridir. Binaenaleyh velileri ilânda bulunur, ve bu ilân masrafı bunların malından değil, beytül´mâlden verilir. Çünkü bu gibi kasırlar teberrua ehl değildirler. Halbuki mültakit âkil ve baliğ olunca ilân-meûneti kendisine aid olur. Bunu beytül´mâiden isteyib alamaz. Bir veli, haberdar olduğu halde lukatayı çocuğun elinden almaz da - telefine veya itlafına meydan verirse bunu - taksirinden dolayı - zârmn olur. Fakat haberdar bulunmamış olursa zaman, çocuğun maline teveccüh eder. Kesbe.mezun olmayan rakiklerin iltikatlan sahih değildir, meğer ki bunların iltikat etdikleri lukatalan malikleri deruhde etsinler, o takdirde mültakit, malikleri sayılır. (Tuhfetül´muhtac ve hafiyeleri.) (Hanbelî mezhebine göre de çocuğun veya sefihin bulduğa lukatayı velisi hıfz eder, bunların yerine kaim olur, bir sene tamam oldukdan sonra bu lukatayı bulanın mülküne zam eyler. Kölelerin iltikatîan caizdir, çünkü bu iltîkat, bir malı ziyamdan tah-lıs demekdir, magsub veya nıağmk bir malı tahlis gibi. Köleler ise buna ehildirler. Kölelerin iltikat etdikleri lukatalara bir sene ilân müddeti tamam olunca malikleri malik olur. Çünkü bu iltikat, kölenin bir kesbi demekdir, kölenin kesbi ise malikine aiddir. Zimmîlerin iltikatîan da caizdir. Binaenaleyh bunlar da bir sene ilândan sonra iltikat etmiş oldukları lukatalara malik olurlar. (Keşşafül´kına, Elmuğnî.) [18] Lukatalara Aid Bazı İddialar, Beyyineler : 135 - : Bir kimse: «Ben filân yerde bulduğum bir lukatayı sahibine vermek üzere işhadda bulunmuş idim, elimde zayi oldu.» diye iddia, sahibi de: «Hayır, o lukata değildi, onu ben sonra alayım diye kendi elimle oraya bırakmışdım.» diye iddia eylese bakılır, eğer o şeyin bulunduğu yer bir yol ise, veya kurbinde kimse bulunmayan bir mahal ise söz, o kimsenindir. Binaenaleyh ziya iddiası yeminiyle tasdik olunur. 136 - : Bir kimse: «Ben filân şeyi lukata olarak buldum, aldım, sahibine reddetmek üzere saklamakda iken zayi oldu.» diye iddia, sahibi ise: «Sen, benim o malımı gasben aldın.» veya «Hanemden aldın.» diye dâva etse o kimse zâmin olur. 137 - : Bir kimse satın aldığı bir hane içinde bir mikdar para bulsa bu lukata mesabesinde olur, fakat bayi, bunun kendisine aidiyyetini iddia ederse kendisine reddi lâzım gelir. 138 - : Bir müslimin elinde bulunan bir lukataya bir kimse sahib çıkıb da buna iki gayri müslim şâhid ikame edecek olsa şahadetleri kabul. edilmez. Fakat bir gayri müslimin elindeki bir lukataya dair iki gayrı müslim şahid ikame edilse şahadetleri istihsanen kabul edilir. Bir müslim ile bir gayri müslim elindeki bir lukata hakkında böyle iki gayri müslim şahid ikame edilse şahadetleri yalnız gayri müslim ha~K-kında istihsanen kabul edilir, anın elindeki lukata ile hükm olunur. 139 - : Bir mültakit, zayi etmiş olduğu lukatayı başka birisinin elinde bulsa andan bil´muhakeme almaya müstahik olmaz, çünkü bu lukatayı almak hususunda ikisi müsavidir. Fakat bir kimse, lukatayı mültakitin elinden çeker alırsa mültakit, bunu istirdada müstahik olur. Çünkü bunun bîhasebizzâhir başka müsta-hikki yokdur. Bu meseleler, Hanefîyeye göredir. (Hanbelî mezhebine nazaran bir kimse, bir mültakitin zayi etdiği bir lukatayı bulacak olsa bunu mültakite iade etmesi lâzım gelir. Çünkü bu birinci mültakitin temevvül hakkı, ilân ve muhafaza velayeti sabit olmuş-dur. Fakat ikinci mültakit, birinci mültakiti bilmeyib de hıkatayı^bir sene müddetle ilân ederse buna malik olur. Çünkü kendisine sebebi mülk, bigayri udvânin sabit olmuş bulunur. Artık birinci mültakit, bunu amn elinden-nez´edemez. Kendisinin yalnız bir temellük hakkı var idi, mülk ise hakk-ı temellükden mukaddemdir. Bu halde lukata sahibi zuhur ederse bunu ikinci mültakitden alır, ikinci mültakittlen isteyemez, çünkü anın bir tefriti yokdur. (Elmuğnî, KeşşafülJkına.) [19] Lukata Mesabesinde Olub Olmayan Bazı Şeyler : 140 - : Ehlî olduğu anlaşılan her türlü hayvanlar hakkında lukata hükmü cereyan eder. Meselâ: Bir kimse ayaklarında çan bulunan bir doğan kuşunu, veya boynunda kılâdesi - Gerdanlığı bulunan bir ceylânı bir köy veya şehir civarında yakalayacak olsa sahibine vermek üzere işhad ve ilân etmesi lâzım gelir, çünkü çan ve kılâde bu hayvanların ehlî olduğuna delildir. 141- : Biri kimsenin yapmış olduğu güvercinliklere başkalarının ehlî güvercinleri gelib kendisinin güvercinlerine karışacak olsa bunları tutub alması muvafık olmaz, belki arayıb sahiblerine vermesi lâzım gelir. Bu güvercinler, burada yavrulayacak olunca bakılır: Eğer anaları ga-rib güvercinler ise bu yavrulara taarruz olunmaz, haklarında lukata hükmü cereyan eder, fakat anaları güvercinlik sahibine aid olub babaları ga-rib güvercinler ise bunlar güvercinlik sahibine aid bulunur, çünkü kuşlaî analarına tabidirler. 142 - : Bir kimsenin ağına sahibsiz bir kuş düşse, veya kabının içinde yağmur suları birikse veya kucağına bir velime münasebetiyle serpilen paralar, şekerlemeler düşse veya arsasına gübre gibi şeyler atılsa bakılır: Eğer o kimse bunları ihraz etmek üzere ağını ve saireyi vaz´ ve ihzar etmiş ise bunlara temellük etmiş olur, başkalarının bunları almaları caiz olmaz, fakat böyle bir maksadla vaz´ ve ihzar etmemiş ise bunları başkaları da birer lukata veya ihrazı mubah eşya mesabesinde olarak alabilirler. Bunlar «Bir işden maksad ne ise hükm ana göredir.» kaidesine tefemi eden meselelerdendir. 143 - : Bir kimse bir malı bir yere atıb, «Bunu kim isterse alsın.» demiş olsa bundan haberdar olanlar o malı alabilirler. Çünkü bu bir hibe demekdir, kabz ile tamam olur, vakıa mevhubünleh bidayeteir meçhul ise de bu cehalet, münazaaya müfzi olmaz. 144 - : Tesbib edilen, yani: Başıboş bırakılan bir hayvanı, meselâ Ölüme mahkûm, zaif bir beygiri bir kimse aiıb islâh etdikden sonra sahibi zuhur edib almak istese bakılır: Eğer tesbib zamanında: «Kim alırsa alsın, kendisinin olsun.» dememiş ise alabilir, ve illâ alamaz. 145 - : Garibüddiyar bir kimse, fakir bir şahsın hanesinde vefat edib de vârisi marufu bulunmadığı halde dört beş dirhem gibi cüz´i bir mal terk etse bu malı o şahs, kendi nefsine tesadduk edebilir. Çünkü bu, lukata mesabesindedir, esbet olan da budur. Fakat diğer bir kavle göre tesadduk edemez, çünkü bu, lukata mesabesinde değildir, vâris bulunmayınca beytül* mâle aîd olur. 146 - : Bir kimsenin bir mikdar bir borcu veya nezdinde emanet olarak bir mikdar eşya veya elinde haksız yere bir mikdar mal bulunsa da bunların müstahiklerini arayıb bulmakdan kendisine yeis hâsıl olsa bunları tesadduk etmesi lâzım gelir. Bunları böyle tesadduk edib haksızlığından dolayı da bir nedamet duy-gusiyle tâib olunca kendisinden uhrevî mes´uliyyet sâkit olacağı ümid olunur. Fakat bunun dünyevi mutalebe hakkı sâkit olmaz. Binaenaleyh sahihleri zuhur edince bunları isteyib alabilirler. 147 - : Yolda düşmüş uyumuş, zâhibül´akl bir sarhoşun yola düşmüş elbisesini bilâhare kendisine vermek üzere bir kimse alacak olsa da taad-dişi olmaksızın elinde zayi olsa bunu zâmin olmaz, çünkü bu elbise, bir lukata mesabesindedir. Fakat zayi olmasından korkarak elbisesini başının altından, veya yüzüğünü parmağından veya kesesini koynundan alacak olsa zâmin olur, çünkü bunlar, lukata değil, sahibinin yanında mahfuzdur. 148 - : Yola atılmış ölü bir koyunun yünlerini almak, veya derisini soyub dibağat etmek caizdir. Fakat bilâhare sahibi gelib deriyi almak isterse - dibağat sebebiyle kıymetçe husule gelen farkı vermek şartiyle - bunu alabilir. 149 - : Bir bostandan sebzeler almdıkdan, meselâ: Bir karpuz tarlasından karpuzlar devşirildikden sonra bir mikdar karpuz kalmış olsa bakılır: Eğer sahibi, dileyenlerin almaları için bırakmış ise bunları nâsm in-tihab etmeleri caiz olur. 150 - : Tarlalarda, bağlarda müteferrik suretde bırakılıb sahihleri tarafından aranılması mûtad bulunmayan başaklar ve saire tafih kabilinden ehemmiyetsiz lukatalar demekdir. Bunların hakkında işhad ve ilân lâzım gelmez, bunları bulanlar, bunlardan derhal istifade edebilirler. Şu kadar var ki, bunları toplanıldıkdan sonra sahibi gelib mültakitinin elinden alabilir. Çünkü bunlar iltikat ile mültakitin mülkü olmuş olmaz. Kezalik: Irmaklarda bulunan elma, ayva gibi meyvalardan, ve sular ile akıb gelen ve kereste kabilinden olmayan odun parçalarından derhal intifa caizdir, velevki mikdarlan ziyade olsun. 151 - : Makberlerde bulunan sahibsiz kuru ağaçlardan ihtitab caizdir, fakat yaş ağaçlardan ihtitab mekruhdur. 152 - : Bir kimsenin bir malı, meselâ: Baş Örtüsü, veya ayakkablan değiştirilecek olsa bakılır: Eğer bunun bir yanlışlık neticesi olduğu karai-nihâle nazaran anlaşılırsa bırakılan baş Örtüsü veya ayakkabı lukata hük münde olur. Sahibini araşdırmak lâzım gelir. Alınan baş örtüsü veya ayakkabı, bırakılandan daha kıymetli olsun olmasın müsavidir. Kasden aünıb alınmadığında iştibah vâki olduğu takdirde de hükm böyledir. Fakat bir kimsenin, böyle bir malı, meselâ ayakkabları kasden çalınıb yerine andan kıymetçe noksan bir ayakkabı bırakılsa bu bırakılan ayakkabıdan istifade etmesi caiz olur. (Mebsût, Bedâyî, Fethül´kadir, Bahrirâik.) (Malikî´lere göre bir kimse, fîfada - Yani büyük bir sahrada bulduğu sahibsiz bir koyunu kesib etini yiyebilir, kavli meşhure göre bedelini de zâmin olmaz. Fakat bu koyunu veya kesib etini umrane getirecek olursa buna - nakl ücretini vermek suretiyle - sahibi ehak olur. Ümranda veya ümran civannda bulunan veya sahrada elde edilib de diri olarak ümrana getirilen koyun ve emsali hakkında tam lukata ahkâmı cereyan eder. Kezalik sahrada bulunub da aclıkdan veya yırtıcı hayvanların tasallutundan veya oradan mürur edecek kimselerin hıyanetinden dolayı telefinden korkulan sığır hayvanları hakkında da lukata ahkâmı cereyan eder. Şu kadar var ki böyle bir hayvanın etini ümrana suhuletle sevk etmek mümkün olunca bunu mültakit yiyemez. Korkulanı ayacak bir mahalde bulunan sığır hayvanları ise esasen iltikat edilmez, hali üzere bırakılırlar. (Minehül´celîl, Şerh-i Kebîr, Hâşiye-i Düsûkİ). (Şafiî´lere göre bir müslimin dan harbde bulduğu bir mal hakkında bakılır, eğer o müslim oraya eman ile = Bir müsaade ile girmiş ise veya orada sair müslümanlar da bulunmakda ise o mal lukatadır. Fakat oraya aman ile girmemiş ve orada sair müslümanlar da bulunmamış olursa ga-naimden, sayılır. (Tuhfetürmuhtac). (Aşağıdaki meseleler de Hanbelî mezhebine aiddir): (1) - : Bir kimse bir iukatayı darı harbde İslâm ordusu arasında bulacak olursa bulduğu tarihden itibaren bir sene ilân eder, bâdehû taksim edilecek ganâim emvalime reddedilir. Fakat bir kimse aman ile girmiş olduğu bir dari harbde bir lukata bulursa onu orada ilân etmesi muvafık olur. Çünkü onlann malları kendisine haramdır. Şâyed ilân etmezse o mala dari islâmda malik olduğa veçhile malik olur. Şâyed darı harbe mütelessis olarak girer de bir lukata elde ederse bunu dan islâmda ilân eder, sonra mali ganaim hükmünde olur. Bir ihtimâle göre de bu mal, lâkitine aid olur, ilâna muhtaç olmaz. Çünkü ehli harbin malı bu halde kendisine mubah bulunmuşdur, zahir olan ise bu malın ehli harbe aid olmasıdır. (2) - : Bir kimsenin bir mehlekeye terk etdiği bir hayvanı başka biri alarak yedirse, içirse, mehleketen kurtarsa ana malik olur. Ebülleysin kavli tie böyledir. Fakat bilâhare gelibre almak üzere terk edilmiş ise buna, bulan malik olamaz. (3) - : Bir kimse, bir mehlekeve bırakılmış, meselâ hayvan üzerin- de terk edilmiş emtia kabilinden bir malı kurtarmakla ana malik olamaz. Çünkü bu malın telefinden korkulmaz. Hayvan yemez, içmezse ölür, emtia ise böyle değildir, sahibinin avdetine kadar kalabilir. (4) - : Bir kimse bir sene kadar mevcudiyetini muhafaza edemeyecek bir şeyi iltikat edince bakılır: Eğer bu bir ilâç suretiyle de baki kalmayacak şeylerden ise mültakit, muhayyerdir: Dilerse bunları yer, dilerse satar semenini saklar. Bunları aynen saklayamaz, çünkü sonra telef olur. Karpuz, kavun, hiyar ve yaş sebzeler gibi. Mültakit, bunları yerse kıymetleri zimmetinde borç olur. Satmak isterse bizzat satabilir. İmam Ahmed Hazretlerinden bir kavle göre bunlar az bir şey ise bizzat satabilir, çok ise veliyyüremre tevdi eder. Fakat bu iltikat edilen şeyler, bir ilâç ile, meselâ usulen kurudul-mak suretiyle muhafaza edilebilecek şeylerden ise sahibi hakkında en fa-ideli olan cihet iltizam edilir, şöyle ki: Sahibi hakkında ibkası nafi´ ise ibka edilir, satılması nafi´ ise satılır, satılması müteazzir, kurudulması da gayri mümkün olduğu takdirde de yenilir, yaş üzüm, incir ve saire gibi. Diğer bir kavle göre de bunları mültakit, yiyemez, ya satar, ya tesadduk eder, sonra sahibi gelince zâmin olur. (5) - : Bir kimse avladığı ceylânın boynunda küâde veya kulağında küpe veya bu gibi başkasının sübût-i yedine delâlet eder bir şey bulunsa hakkında lukata hükmü cereyan eder. (6) - : Bir kimse bir balık avlasa da içerisinden - işlenmemiş - bir inci danesi veya anbere çıksa kendisim* aid olur, Çünkü- bunlar denizde bulunur. Sayyad, avladığı balığı satsa da içerisindeki inciyi müşteri bulacak olsa bu inci sayyada aid olur: Nitekim bir hanede medfun olan mal da hanenin bayiine aid olur, müşterisine aid olmaz. Fakat balığın içerisinden dirhem, dinar veya işlenmiş, yani üzerinde eseri âdemi bulunan bir inci çıkacak olsa bu îukata olmuş olur. Çünkü bunlar bu veçhile denizde hılkî olarak bulunmaz. Binaenaleyh bunları müşteri bulunca ilân vazifesi kendisine teveccüh eder, çünkü bunları bulan odur. Nehirlerde tutulan balıkların karnından çıkan inci ve saire hakkında da lukata hükmü cereyan eder, çünkü âdete nazaran bu gibi şeyler hılkî olarak nehirlerde bulunmaz. Deniz sahilinde bulunan anbere de bulana aiddir. Çünkü bunu denizin sahile atmış olması mümkündür. BinaenaJeyh mubahatül´ahz bulun-´ muş olur. (7) - : Bir hanenin sahibile sakini o hanede medfun olan bir mal hakkında münazaa ederek, «Onu ben defnetdim.» diye her biri nıalikiy-yet iddiasında bulunsa, medfun olan malin neden ibaret olduğu kendilerine sorulur, herhangisi vasfını beyan ederce ana aid olur. (8) - : Bir kimse hammam ve saire gibi bir yerde elbisesinin ve ayakkablarmın yerinde başka elbise veya ayakkabı bulsa veya elbisesi ça-lınıb da yerinde başkasını bulsa bunları alamaz. Alacak olursa bir sene ilân eder, sonra tesadduk eder. Çünkü bunları sahibile bunları bulan kimse arasında bir muaveze muameseli cereyan etmemişdir. Maamafih bu meselede bir ihtimâl olarak üç vech, dermeyan edil-mekdedir. Şöyle ki: Eğer sirkate bir karine bulunur ve alınan elbise ve saire bırakılan elbise ve saireden kıymetli olursa bu bırakılanlar bir veçhe göre tesadduk edilir, diğer bir veçhe göre bunları almak mubah olur, çünkü zâhirihâle nazaran sahibi bunun için bırakmışdır, üçüncü bir veçhe göre de bunlar hâkime ref´edilir, tâ ki satılarak semeninden alınan şeyin bedeli verilsin. İkinci vech, nâsın ahvaline evfak görülmüşdür. (9) - : Uyumuş veya bayılmış bir kimse, ayıldığı zaman elbisesi arasında veya kesesi içinde - kimin tarafından konulduğunu bilmediği - bir mal bulsa buna malik olur. İlâna lüzum görülmez. Çünkü hal karinesi. o malın kendisine temlik edildiğini iktiza eder. (Elmuğnî, KegşafüTkına, Neylül´meârih.) [20] Yirmi Üçüncü Kitabın Sonu |