๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hukuku İslamiye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 08 Mart 2010, 01:14:13



Konu Başlığı: Lukatalara müteallik meseleleri
Gönderen: Ekvan üzerinde 08 Mart 2010, 01:14:13
(ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)

LUKATALARA MÜTEALLİK MESELELERİ MUHTEVİDİR.



İÇİNDEKİLER : Lukataların mahiyyeti ve nevileri. Lukataların ahkâ­mı. L.uka talar hakkında i s had ve tarif. Lukataların muhafazalarına, nafa­kalarına aid masraflar. Sahihleri zuhur eden lukatalar. Sahiblerj zuhur etmeyen lukatalar. Çocukların, rakiklerin, gayri müslimlerin itikat edece­ği lukatalar. Lukatalara aid bazı iddialar, beyyineler. Lukata mesabesin­de olub olmayan şeyler. Lukataların beytül´mâle, hâkime tevdii. [10]


Lukataların Mahiyyeti Ve Nevileri :



94 - : Lukata, canlı olsun olmasın iytik mal demekdir. Böyle bir ma­lı alıb kaldırana «LâkiU, «Mültakit» denir. Bu kaldırmaya da cîltikat» denilir. Mahaza yolunu şaşırmış insana «.Dal» denildiği gibi gaib olmuş, yerinden uzak düşmüş iytik hayvana da «Dâlle» adı verilir.

Şunu da ilâve edelim ki bir malın lukata, dâlle addedilmesi için her­halde sahibinin meçhul olması lâzım değildir. Malûm bir insanın gaib et-diği bir mal da lukata hükmündedir. Şu kadar var ki bunun için ilâna lü­zum yokdur, bu sırf emanetdir, bunu mümkün ise hemen sahibine iade etmek lâzım gelir.

95 - : Lukataların nevilerine gelince bu da ehemmiyetli olub olma­mak itibariyle iki nev´e ayrıldığı gibi canlı olub olmamak itibariyle de iki nev´e ayrılır.

Meselâ: Bazı kırlarda, tarlalarda, bahçelerde müteferrik suretde bıra­kılmış, sahibleri tarafından aranılması mûtâd bulunmamış olan başaklar, meyvalar, kabuklar, çekirdekler ehemmiyetsiz olan lukatalardandır ki bun­lara (Tafih) denir.

Nisab-ı sirkat mikdanndan dûn olmayan altun, gümüş, mücevherat, uruz ve emtia gibi sahibsiz şeyler de ehemmiyetli, kıymetli, tâbiri aharla lafih sayılmayan cansız lukatalardan madûddur. Behâim denilib sahibsiz bulunan zihayat hayvanlar da canlı lukatalan teşkil eder.

Lügat itibarîyle behâim herhangi dört ayaklı bir hayvan demek olan behimenin cem´idir. Temyiz istidadından mahrum olan herhangi zihayata behime denir. Bu isim, develere, sığırlara, atlara, koyunlara, kuşlara, ta vuk gibi hayvanlara ve ehli bir hale getirilmiş güvercinlere şâmildir.

Binaenaleyh lukata ahkâmı bunların hepsinde carî olabilir. (Bedayî, Dürrü muhtar.)

(Malikî´lere göre at, himar, evde bırakılmasına müsaade edilen kelb ve saire gibi behâim iltikat edilebilir. Fakat sahrada ve sair yerlerde sahibsiz görülen develer îltikat edilemez. Bunlar halleri üzere bırakılır. Me- ğer ki, nâsın hiyanetinden korkulsun, o takdirde bunlar da iltikat edilir.

Şâyed bir kimse bir deveyi iltikat edecek olsa bir sene ilân eder, sa­hibi zuhur etmeyince yine mahalline terk eder. (Şerh-i Kebîr, Hâşiye-i Dü-sûkî).

(Şafii´lere göre kırlarda iytik bir halde bulunan ve kendilerini yırtı­cı hayvanların binnisbe küçüklerinden, meselâ kurddan, çakaldan, ayıdan tepmeleriyle, uçmalariyle, v«ya koşmalariyle koruyabilen memlûk hay­vanları iltikat etmek caizdir. Hattâ teleflerinden korkulursa bu iltikat lâ-zim olur. Fakat bu hayvanları teleflerinden korkulmadığı takdirde temeı-lük için iltikat caiz değildir. Bunlarda - âtiyen beyan edeceğimiz veçhi­le - temellük carî olmaz. Bunları bu halde kim iitikat ederse hâkime red edinceye kadar zamanlarından beri olamaz. Çünkü bunlar çobansız ot-layarak kendilerini banndırabüirler, şu kadar var ki, bir nehb ve garet zamanında bu gibi sahibsiz hayvanları temellük için kırdan veya sair yer­lerden iltikat etmek caizdir.

Fakat kendilerini müdafaa edebilen bu gibi hayvanları bir ümranda, bir karye civarında bulunacak olsa temellük niyyetiyle - yani bilâhare sa­hibi zuhur edince bedelini Ödemek üzere - iltikat caiz olur. Çünkü bu gibi yerlerde bunlara hain kimselerin vaz´ıyet etmeleri galibdir,- buna mey dan vermemek için bu niyyetle iltikat caizdir.

Kendilerini küçük yırtıcı hayvanlardan bile koruyamayacak koyun, keçi gibi sahibsiz hayvanlara gelince bunları kırlarda tia, karye civarın­da da herhangi bir vakit temellük için iltikat caizdir. (Kitabül´üm, Tuh-fetüTmuhtac.)

(Mezhebi Hanbelî´ye gelince şehirlerde veya sahrada bulunan koyun­lar lukatadan madûddur, haklarında lukata ahkâmı carî olur. îmam Ah-med´den bir rivayete göre koyun, kaz, tavuk gibi hayvanları veîiyyüTemr-derr başkası iltikat edemez.

Kezaelik deve, at, katır, geyik, kelb, doğan gibi kendilerini müdafaa edebilecek hayvanları iltikat caiz değildir. Evzaî´nin kavli de böyledir.

Binaenaleyh bir kimse, veîev ki veliyyüTerar olsun böyle bir hayva­nı iitikat edecek olursa zâmin olur. Hatta mevziine red etse de zamanın­dan kurtulamaz. Çünkü bu, bir gasb mesabesindedir.

Şu kadar var ki veliyyül´emr veya naibi dâîle denilen hayvanatdan ibaret lukatalan, sahibi narhına muayyen yerlerde hıfz için ahz edebilir. Bunları ilân lâzım gelmez. Çünkü bu gibi dâlleler için hükümetçe muay­yen bir mevzi bulunacağından sahibleri buraya müracaat eder, hayvanını bulunca beyyine ikame ederek alır, bunların yalnız vasıflarım beyan et­meleri kifayet etmez. Çünkü burası umum için açıkdır.

Veliyyül´emr, bu hayvanları koruya salabilir, veya maslahata daha muvafık görürse satarak semenim sahibleri için saklar. (Elmugnî Keşsa-fül´kma.)

(Zâhirî´lere göre de şehirde, sahrada medfun veya gayrı medfun ola­rak bulunan ve müslümanlann bulundukları bir müddet içinde darb edil­diği üzerindeki alâmetden anlaşılan her mal, lukatadır. Ve bulunan her düşürülmüş mal da nasıl bir mal olursa olsun lukatadir. Bunu bulan kim­se üzerine farzdır ki, ziyama meydan vermemek için bunu alsın ve bun.ı bulub aldığına en az bir âdil şahsı işhad etsin. Sonra da bunu tarifde - îlânda bulunsun. Nitekim tafsilâtı ileride görülecekdir.

Zâhirî´lere nazaran Dâlle denilen hayvanlar üç kısımdır: Birincisi, koyun, keçidir. Bunlar kurdun tasallutundan veya nâsın ahz etmelerin-i ti: korkulacak bir yerde bulunur da kendilerini hıfz edecek kimse bulunmaz­sa su kenarına da yakın olmazsa bu hayvan, kendisini bulub alana, helâl olur.. Velev ki bilâhare sahibi zuhur etsin. Artık bunu alamaz, tazmin er­diremez.

ikincisi: Otlamaya, su kenarına gitmeğe kuvvetli bulunan devedir, Bunu kimsenin ahz etmesi helâl değildir. Bunun hükmü serbest bırak-makcîır. Her kim bunu alır da yanında telef olursa zâmin olur.

Üçüncüsü: Otlamaya, su kenarına gitmeğe kuvveti bulunmayan deve­dir, ve sair sığır, at, katır, hımar, geyik gibi hayvanlardır. Ve kendisine kurdun ve nâsın tasallutundan korkulmayan koyundur. Bunları ahz etmek ve daima ilânda bulunmak farzdır. Sahihlerini bilmekden yeis hâsıl olun­ca bunlar ya hâkim veya mültakit tarafından mesalihi müslinıine tahsis edilir. Sahihlerinden kaçmış olan köleler, cariyeler de bu hükmdedir.^OKi-tâbüTmuhallâ). [11]

Lukataların Ahkamı :



96 - : Lukatalar hakkında iltikatdan evvel ve sonra cereyan eden bazı hükmler, haller vardır! Bir kısmı aşağıda yazılıdır.

97 - : Lukataları, görüldükleri yerlerden alıb saklamak bazen mu­bah, bazen mendub, bazen vâcib, bazen de haram olur. Şöyle ki:

Terk edildikleri takdirde zayi olmalarından korkulmayan, meselâ baş­ka emin bir kimse tarafından iltikat edileceği malûm bulunan bir lukata-yi alıb saklamak mübahdır.

Terk ediMikleri takdirde zayi olmak ihtimâli bulunan bir lukatayı sa hibi için alıb saklamak mendubdur. Çünkü bununla sahibinin malı ihys edilmiş, bir hain ele geçmesi ihtimâline meydan bırakılmamış olur. .

GÖrüldütü yerde birakıldıtı takdirde zayi olacatından korkulan bir lukatayı sahibinin namına iltikat etmek de vacibdir.

Herhangi - tafih olmayan - bir lukatayı sahibine vermeyib imsak ve intifa etmek için iltikat da haramdır. Çünkü bu takdirde iltikat, bir gasb mahiyetinde bulunmuş olur.

Velhâsıl bir çok defa lukataları iltikat, terkinden efdal bulunur. Fa­kat nefsinden kat´î suretde emin olmayan bir şahs için iltikatı terk etmen daha hayırlıdır.

Kezalik´: Köylerin, himegâhların civarında gaib olmuş behaimi halle­ri üzerine terk etmek de daha iyidir, çünkü bunların sahibleri tarafından bir an evvel bulunması kuvvetle melhuzdur. (MebsÛt, Bedayî, Dürrümuh-tar.)

(Malikî´lere göre de lukatalan iltikat, mekruh, vâcib, haram kısımla­rına ayrılır. Şöyle ki: Lukata hakkında nefsinin emanetini, hiyanetini bil­meyen, veya nefsinin emanetine kani olmakla beraber bir hainin hıyane­tinden korkmayan kimse için iltikat, mekruhdur.

Nefsinin emin olduğuna kani olub bir hainin hiyanetinden korkan kimse için iltikat, vacibdir. Nefsinin hiyanetine muttali olan kimse içıa de iltikat, haramdır. (Minehül´celîl, Şerh-i Kebîr).

îmam Şafiî´ye göre ziyamdan korkulmayan bir lukatayı iltikat, müs-tehebdir. Ziyamdan korkulan bir lukatayı iltikat ise vacibdir. Çünkü böy­le bir malı tazyi etmek haram olduğundan ahz ve siyaneti vâcib olmuş olur. Mahaza bazen ds iltikat, mekruh ve haram olur.)

(İmam Ahmed´e göre iltikatı terk etmek efdaldir, çünkü bunda nefsi haramı eki etmeğe maruz bırakmak tehlükesi vardır. (KeşşafüTkına, Eı mizan üTkübra.)

98 - : İltikat edilen lukatalar, bir hale nazaran emanet, diğer bir ha­le nazaran magsub mesabesinde olur mazmundur. Şöyle ki:

Sahibi için bil´işhad iltikat edilen bir lukata, mültakitin elinde ema-netdir. Binaenaleyh anın sun´u taksiri olmaksızın zayi olursa kendisine zaman lâzım gelmez.

Fakat mültakitin kendi nefsi için iltikat etdiği bir lukata, mazmun­dur, mültakitin elinde zayi olunca misliyyatdan ise misliyle, kıyemiyyat-dan ise kıymetiyle tazmin edilmesi icab eder.

Şafiî´lere göre bir kimse bir lukatayı evvelâ tarif, bâdehû - bedeli ni zâmin olmak üzere - temellük etmek için iltikat ederse bu lukata hem tarif müddetince, hem de ´arif d en sonra temellük edinceye kadar elinde emanet olur, temellüke niyyet etdiğinden itibaren mazmun olmaya başlar.

Fakat bir kimse bir lukatayı hıyanet, yani benimsemek maksadıyla iltikat ederse derhal mazmun olur, telefi takdirinde bedelini tazmin ede-. Şu kadar var ki telef olmadan hâkime def ederse zamanından kurtulur.

Mahaza bir kimse bir lukatayı hıyanet maksadiyle iltikat etdi mi ar­tık anı temellük edemez. Çünkü gâsıb hükmünde bulunmuş olur. (Tuhu tül´muhtaç.)

(Hanbelî mezhebine nazaran lukata, ilk sene mültakitin elinde ema-netdir. Binaenaleyh kendisinin tefriti olmaksızın telef olursa zâmin o´.-maz. Fakat lukata, bu müddet içinde mültakitin fiiliyle veya tefritiyle te­lef olursa mazmun olur.

Amma lukata ilk sene hitamından sonra telef olursa bedeli mültaki­tin zimmetine müteveccih bir borç olur. Çünkü onun mülküne dahil bu lunmuşdur, gerek kendisinin taaddisi, taksiri bulunsun ve gerek bulun­masın.

Şâyed bir ayıb husûliyle kıymetine noksan âriz olmuş olursa sahibi bu noksanı da tazmin etdirebilir.

Bu mesele, ilân müddeti olan bir seneden sonra lukata üzerinde mü´-takitin mülkiyyet hakkı sabit olacağı kavline göredir. Fakat bilâ temel­lük mülk hâsıl olamayacağına kail olan fukahaya göre temellük bulunma­dıkça mültakite zaman lâzım gelmez.

Hanbelî fukahasına göre mültakit. lukatayı aldıkdan sonra mevziine red eylese zâmin olur. Bu, Tavus´dan da mervidir. Çünkü lukata, mültaki­tin elinde emanetdir, bunu hıfz etmesi icab eder, veliyyüremre veya ni-ibine red etmedikçe zamanından kurtulamaz. (Koşşafül´kma, BidayetüT müctehid.)

(Nehaî´ye göre lukatalar temellük edilemez. Binaenaleyh bilâ taaddi telef olunca mültakiti zâmin olmaz.)

99 - : Bir lukatanm emanet mahiyetinde olub olmaması ya îukâ-te sahibinin tasdikiyle veya mültakitin işhad etmiş olmasiyle tahakkuk eder. Bu, îmamı Âzam´a göredir, imameyne göre ya tasdik ile veya mü!-takitin yeminiyle taayyün eder.

Binaenaleyh mültakitin yanında zayi olan bir lukatanm sahibi zuhtu edib de kendisinin namına iltikat edildiğini ve taaddi bulunmaksızın za. olduğunu tasdik ederse mültakite bilittifak zaman lâzım gelmez. Faksî tasdik etmezse imameyne göre mültakit yeminiyle tasdik olunur, yenin edince zamanından kurtulur, çünkü meşru bir veçhile iltikat etmiş olma­sı asidir. îmamı Azam´a göre ise bu takdirde terud etmiş bulunmalıdır. Işhad bulunmazsa zaman lâzım gelir. Çün^ü bir insanın bir malı kenai helsi için ahz etmesi asidir, ve başkasi.sjn bir malını rizası olmaksızın ahz etmek haddizatında zamanı mucirdir..

Mültakit, lukatayı kendisi için iltika etmiş olduğunu ikrar etdiği su-rstde de bilittifak zâmin olur.

100 - : Bir kimse bir lukatayı kendi nefsi için iltikat etdikden son­ra tekrar mevziine red ve iade etse ziyaı takdirinde zâmin olur. Bu luka­ta, gerek behaim kabilinden olsun ve gerek olmasın.

Fakat sahibine vermek üzere aldıkdan sonra tekrar aldığı mevzie red etse zahirürrivayeye nazaran zâmin olmaz, gerek o mevziden ayrılmış olsun ve gerek olmasın. Çünkü mültakit, bir müteberri demekdir, luka­tayı yerine iade edince teberruunu esasından fesh etmiş, onu asla iltikat etmemiş sayılır.

Faliat bazı fukahaya göre mültakit, lukatayı aldığı mevziden aynldık-dan sonra tekrar dönerek oraya bıraksa ziyaı takdirinde zâmin olur.

(İmam Şafiî´ye göre mültakit, iltikat etdiği mevziden gerek aynisin ve gerek ayrılmasın lukatayı oraya iade edince zâmin olur. Çünkü luka­tayı bir kerre almakla hıfzını iltizam etmişdir. Bilâhare iadesi âdeta mu-dein vediayı zayi olacak bir mahalle bırakması mesabesinde olmuş olur.)

101 - : Lukatalarda istimal sayılacak suretde tasarruf, zamanı mu-cibdir.

Binaenaleyh -bir kimse lukata olan bir hayvanı rakib oldukdan sonra mevziine red etse veya bir elbiseyi alıb giydikden sonra çıkarara yerine iade eylese ziyaı takdirinde zâmin olur.

102 - : Lukatalan, sahihlerine iade etmemek de zamanı mucibdir.. Binaenaleyh bir lukatayı, zuhur eden sahibi istediği halde mültakit, bilâmazere vermese de bâdehû zayi olsa mültakit bedelini zâmin olur, bu ziya, gerek kendisinin sun ve taksiriyle olsun ve gerek olmasın. (Hindİy-ye, Reddimuhtar, Mecmaül´enhür.) [12]

Lukatalar Hakkında İşhad Ve Tarif :



103 - : Lukatalar hakkında işhad ve tarif lâzımdır. Şöyle ki:

Bir kimse bir lukatayı bulsa bunu sahibine vermek üzere almış oldu­ğuna bazı kimseleri işhad etmek lâzım gelir ki, ileride zamanından kor-tulabilsin. Bu işhad, lukatayı ahz zamanında olur, mültakit bu zamanda, işhad edecek kimse bulamazsa veya işhad etdiği takdirde bir zâlimin gasb edeceğinden korkarsa işhadı terk etdiğinden dolayı kendisine zaman la­zım gelmez.

Fakat ahz zamanında böyle bir mani bulunmaksızın işhadî terk et­mek zamanı mucib olur.

Bir fetvaya nazaran ahz zamanında işhad edilecek kimse bulunmaz­sa ilk kudret husulü ânında işhad edilmelidir ki, ileride ziyamdan dolayı bir zaman lâzim gelmesin.

104 - : Lukata hakkındaki işhad, mültakit tarafından: «Ben bir lu kata buldum.» veya «Bende bulunmuş bir şey var, arayan, kimseye tesa­düf ederseni, haber veriniz, bana müracaat etsin.» denilmek gibi bir su-netle yapılır.

Böyle bir veçhile yapılan işhad, örf ve âdete nazaran müteaddid lu-katalar hakkında da kâfidir, çünkü lukata veya «Bulunmuş bir şey» tâ­biri gayri muayyen olub müteaddid İukatalara şâmil bir ism-i cins demek-dir.

105 - :Lukatalar hakkındaki tarife gelince bu ilâm ve ilân demek dir. Bu tarif, sokaklar, çarşılar, mescid kapıları gibi mecme-i nâs olan yerlerde yapılır. Çünkü bu gibi yerlerde yapılan ilânlar, hâdisenin daha çabuk teşhirine hizmet eder. Maamafih lukatanın bulunduğu yerde ilâm lâyikdır, çünkü sahibinin orada araması melhuzdur. ´

Lukatayı tarif » İlân edene: (Münşit), lukatayı arayıb soran kimse­ye de: (Naşit) namı verilir.

106 - : Lukata hakkında ilân müddeti bir senedir, gerek çok bir şey olsun ve gerek olmasın. Bu müddet içinde vakit vakit,, yani: Bidaye-ten bir kaç gün muttasıl, bâdefû her cuma günü veya her ay veya her altı ayda bir ilân yapılır.

Fakat zâhirürrivayeye nazaran bu ilân için muayyen bir müddet yok-dur, bu müddet, lukatanın mahiyyetine, örf ve âdete göre tebeddül eder, sahibinin artık aramayacağına kanaat gelinceye kadar devam eder. Mü´f-tabih olan da budur.

îmamı Azam´dan bir rivayete göre bir lukata, yüz dirhem veya em­sali bir şey ise bir sene, on dirhem veya emsali bir şey ise bir ay, üç dir­hem ve emsali bir şey ise bir hafta veya on gün, bir dirhem ve emsali bir şey ise üç gün, bir dânik ve emsali bir şey ise bir gün ilân edilir. Bun­dan dûn bir şey hakkında ilân lâzım gelmez.

Maahaza bu müddetlere riâyet edilmesi İukatanm çabuk bozulacak bir şey olmadığı takdirdedir. Bozulmasından korkulduğu takdirde ise bu müddetleri ikmâle lüzum görülmez. Lukata hakkında lâzım gelen muame­le daha evvel yapılır.

107 - : Mekke-i Mükerreme´nin haremi dahilindeki lukatalar üe anın haricindeki lukatalar ayni hükme tabidirler, her iki kısım hakkın­da da ayni veçhile işhad ve tarif muamelesi carî olur.

108 - : Lukataları ilân hususunda istinabe caizdir. Çünkü her kim­se bizzat ilâna kâtiir olamaz.

109 - : Mültakit, işhad ve ilândan sonra vefat edeceğinden korkar-sa lukata hakkında vasiyetde bulunmalıdır, tâ ki terekesine idhâl edilme­sin.

Vârisler dahi lukatayı ilânda bulunurlar, bulunmazlarsa ziyaı takdi­rinde z.âmin olmaları lâzım gelir.

Bazı zevata göre mültakitin ilânı kâfidir, vârislerin ayrıca ilânı icab etmez.

110 - : Mültakit, işhatida bulundukdan sonra lukatanın bilâ taaddı zayi olduğunu iddia etse bu iddiası bilittifak kabul olunur, üzerine zaman lâzım gelmez. Çünkü anın eli, bir yed-i emanet bulunmuşdur. Meğer ki, hilafı bilbeyyine sabit olsun. (Bedayî, Haniyye, Bahrirâik.) Bu meseleler, Hanifîyyeye göredir.

(Eimmei Selâseye göre lukatalar hakkında işhad, müstehabdır. Her­halde lâzım değildir, ademi işhad zamanı icab etmez. Lukatalarm tarif müddeti ise bir senedir. Şöyle ki:

Malikî´lere göre bir lukata, pek az, kıymetli bir şey olsa da bir sene ilân edilir. Tâfih, yani: Kıymeti bir dirhemden az olub nâsın ehemmiyet vermediği şeyler ise müstesnadır, bunlar için ilâna hacet yokdur, sahib-leri malûm değilse bunlardan mültakit hemen istifa edebilir.

Tarif, ya mültakit veya sair bir kimse vasıtasiyle yapılır. Bu tarif ilk günlerde sık sık yapılırsa da bilâhare iki üç günde, haftada, iki ayda bir yapılması kifayet eder. Muarrif, lukatanın cinsini beyan ve ismini tasrih etmez. Bu ilânda terâhi gösterilmesi zamanı mucibdir.

Eğer mültakit, bizzat ilân "edecek kimselerden değilse lukatadan ve­rilmek üzere ücretle bir muarrif tedarik edebilir. Yaş meyva ve et gibi çabuk bozulacak bir lukatanın yenilmesinden dolayı, zaman lâzım gelmez, bunu ilân da icab etmez.

İmam Malikden bir rivayete göre rübu dinardan dûn olan bir lukata için ilân icab etmez, çünkü böyle nisabı sirkatden dûn olan bir mal tafih sayılır.)

(Şafiî´lerce ilân, vâcib veya mendubdur. îltikatm akabinde olması lü­zumuna kail olanlar bulunduğu gibi bilâhare yapılabileceğine kâü olan­lar da vardır, elverir ki malikinin keyfiyyetden haberdar olabileceği bir müddet geçmiş olmasın.

Âdî bir lukata hakkında bir seneden az müddetle ilân kifayet eder. Esah olan da budur. îlân, lukatanın bazı evsafını beyan suretile yapık--tlân ücreti mültakite aiddir.)

(Hanbelî mezhebine göre de her mültakit için bir sene ilânda bulun mak vâcibdir. Bu îlân, bidayeten bir hafta kadar mütevâliyen, bilâhare fa sıla ile gündüzleri sokak, mescid ve cami kapıları gibi nâsın toplanacağ; yerlerde yapılır. Bu ilânı ya mültakit veya naibi yapar, ilân ücreti miL-takite aiddir.

Mültakit, lukatayı ilk bulduğu günden itibaren ilâna başlar, ilân müm­kün olduğu halde bunu ilk sene terk etse âsim olur. Fakat ilâna imkân bulamamış, meselâ: Hastalık, hapis, nisyan gibi bir sebebe mebni buna muvaffak olamamış ise bunda iki vech vardır. Bir veçhe göre artık ikin­ci sene ilân etse de etmese de hiç ilân etmemiş gibi sayılır, çünkü vakti fevt olmuşdur. İkinci veçhe göre ikinci sene tarif eder, bâdehû malik olur. Çünkü ilânı vakti imkânından tehir etmiş değildir.

îlân, lukatanın yalnız cinsini, meselâ: Altın, gümüş, veya siyab oldu­ğunu beyan suretiyle olur, fazla evsafını bildirmek caiz değildir. (Elmug m, Şerh-i Muhammed-i Hırşî, Tuhfetül´muhtaç, Keşşaf ül´kına.)

(Zahiriyyeye göre de lukatalar çok olsun olmasın ilân edilir. Ancak insanın aramayacağı pek az bir şey hakkında ilân icab etmez, bir hurma, bir elma danesi gibi, bunlardan bilâ ilân intifa etmekde bir beis yokdur. İlân mecme-i nâsda yapılır, «Kimin bir malı zayi olmuş ise alâmetini ha­ber versin.» denilir. Bir sene-i kameriyye bu veçhile ilân olunur. Bu müd det içinde bir kimse, bunun kendisine aidiyyetini beyyine ile isbat eder veya bunun evsafını, veya zarfını veya ne suretle bağlı bulunmuş oldu­ğunu beyan ederse tasdik olunur, bu mal kendisine verilir. Böyle bir kim­se zuhur etmediği takdirde bu lııkata sene nihayetinde mültakitin malı olur. Mültakit, gerek fakir ve gerek zengin olsun. Bunda dilediği gibi ta­sarruf edebilir. Vefatında da vârislerine kalır. Şu kadar var ki, bilâhare b:r kimse zuhur ederek bunu beyyine ile veya evsafını ve sairesini beyan ile isbat ederse tasdik olunur, bunu berhayat ise mültakit. değilse vâris­leri o kimseye zâmin olurlar.

Lukata, yalnız bir dinar, bir dirhem, bir inci danesi, bir sevb veya herhangi kabsız, bağsız bir şey olursa bu derhal mültakite aid olur. Şu kadar var ki, mültakit bunu yaşadıkça ilân eder. Bir kimse zuhur eder de kendisine aidiyyetini isbat eylerse ona zâmin olur. Mültakit vefat etmiş. ise vârisi tazmin eder.

Şâyed böyle bir lukata, Mekke-i Mükerreme´nin hareminde veya ume-reye veya hacca giden refikler arasında bulunursa daima ilân edilir, bu­na mültakitin temellük etmesi helâl olmaz. Belki mevkuf bulunur, sahibi­ni bilmekden kat´î suretde yeis hâsıl olunca bu, mesâlihi müslimine tah­sis edilir. Çünkü Resûli Ekrem, Sallallâhü Taâlâ Aleyhi Veselîem, Hac lukatasım temellük için almakdan nehî buyurmusdur. (Elmuhallâ).

(Malikî´lerce meşhur olan kavle ve îmam Ahmed´den bir rivayete gö­re Mekke-i Mükerreme ile sair aktarın lukatalan arasında fark yokdur İmam Şafiî´ye göre harem dahilindeki lukatalardan intifa helâl olamaz. Bunlar sahibleri için hıfz edilmek üzere alınır, ve mültakit, haremde bu­lundukça bunu tarifde bulunur, haremden çıkınca hâkime teslim eder. Bunu temellük için ahz edemez/ (Bidâyetül´müctehid, Elmizanül´kübrâ.) [13]

Lukatalarln Beytül´mâle. Hakime Tevdii :



111 - : Zimmîlere aid oMuğu anlaşılan lukatalar, beytüi´mâle vaz´-edilmek lâzım gelir. Sahibleri zuhur ederse beytül´mâlden aynen veya be-delen alırlar, zuhur etmezse nevaibi müslimine sarf edilir.

112 - : Müslümanlara aid lukataların da bâdel´işhad - müstahık-kine verilmek veya beytüi´mâle vaz´edilmek üzere hâkime tevdi edil­mesi evlâdır. Meğer ki hâkim tarafından müstahikkine verilmesi şüphe­li olsun, o halde mültakitin bizzat ahz ve hıfzı ve usulen tesadduk etme­si daha muvafıkdır.

113 - : Müslümanlara aid olan bir lukatayı mültakit, işhad ve ilân­dan sonra nezdinde hıfz edebilir. Mahaza isterse götürüb veliyyül´emre de ref edebilir. Bu halde" veliyyüTemr muhayyerdir, lukatayı dilerse ka­bul eder, dilerse kabul etmez, kabul etdiği takdirde de dilerse hemen fukaraya tesadduk eder, veya zengin şahsa ödüne verir veya müzarebe suretiyle tevdi eder, yahud mültakitine iade eyler. Mültakit de muhay

yerdir, dilerse lukatayı aynen hıfz eder, dilerse satıb semenini saklar, ve dilerse fukaraya tesadduk eder.

114 - : VeliyyüPemr, bir maslahat görürse lukatayı mültakitin elin­den alarak beytüTmâl hâzinlerine tevdi edebilir. Çünkü veliyyül´emr, lu­kata sahibi, hakkında nazırdır, eslâh gördüğünü ihtiyar eder.

Ebû Reşid´in azadlısı Ebû Said demişdir ki: «Ben mükâteb idim, hir-rede beş yüz dirhem buldum, bunu Hazreti Ömer´e haber verdim, cBd-nunla iş gör, ve ilân et.» diye emr et diler beir de bununla i? yspdım, be­deli kitabeti ödedim, sonra da keyfiyeti Faruk-i Azam´a arz etdim, «Bu meblâğı beytül´mâi hâzinlerine ver.» diye emr etdiier.

Hâsılı bu gibi mallar, beytül´mâün varidatı cümlesindendir. îslâm Hukukında vergiler bahsine müracaat!.

115 - : Lukatalan iltikat ve muhafaza için «Zabiti lukata» namı ve­rilen memurlar var ise bunlar elde etdikleri lukatalan beytül´mâi namı­na hıfz ederler, böyle bir memur lukatayı hıfz etmek üzere iken azl edilib yerine başkası nasb edilse o lukatayı selâhiyetdar olan makamın em­ri olmadıkça o memurdan ahz ve tesellüm edemez.

116 - : Mültakit veya zabiti lukata, bulduğu hayvanı bâdel´îşhad kendi hizmetinde istihdam etmekle kıymetine noksan âriz olsa sahibi zu­hur edince bu hayvanın o noksan kıymetini de alabilir. (Mebsutu Serahsî, Eedayî, Reddimuhtar.)

(Malikî´lere göre veliyyüremr, bir lukataya vaz´i yed edince bunu biz­zat temellük veya tesadduk edemez, çünkü bunu bilâhare kendisine taz­min etdirmek müşkildir.

Binaenaleyh veliyyüremr bu lukatayı ya sahibi namına tevkif eder veya satarak semenim beytül´mâle tevdi eyler.

Bir kimse zimmîlere aid bir karyede bir lukata elde etse bunu onla­rın âlimlerinden birine, âlimleri yok ise rahibi erinden, yani: Abidİerin-den birine tevdi etmelidir, Kendisinin ilân etmesi icab etmez. Bu luka­tayı bunlara tevdi etmek, hükümete tevdi etmekden daha münasibdir. Çünkü onlann meşgaleleri daha az olduğundan lukatanm sahibini daha evvel bulmaları melhuzdur. (Muhtasar-ı Ebizziya, Şerh-i Kebîr, Hâşiye-i Düsûkî.) [14]

Lukataların Muhafazalarına, Nafakalarına Aid Masraflar:



117 - : Hayvanat kabilinden olan İukatalar nafakalarına hâkimin em­riyle sarf edilen meblâğ sahibinin zimmetine müteveccil bir borç olur. Fa­kat hâkimin emri olmaksızın sarf edilen şeyler teberru sayılır.

118 - : Hâkim tarafından lukataların infakına müsaade edilebilmesi için lukata oldukları beyyine ile sabit olmalıdır. îltikat iddiasında bulunan kimse, beyyine ikame edemezse hâkim, infak ile mukayyed suretde emr eder. Şöyle ki: Hâkim, bazı emin kimseler muvacehesinde: «Bu kimse, şu malın lukata olduğunu iddia diyor, bu iddiasında doğru olub olmadığı ben­ce meçhuldür, siz şahid olunuz, iddiasında doğru ise infakına emr edi­yorum.» der ve maliki mevcud ise çıkıb geleceğine kanaat edeceği iki, üç günlük bir müddet için bu infaka müsaade eder, maliki zuhur etmezse sa­tılmasına karar verir, semeninden mültakitin sarf etdiği nafaka bedeli tediye edilir.

119 - : Hâkimin emriyle infak edilen lukata helak olsa mültakit, sarf etmiş olduğu nafaka bedeli ile sahibine rücu edebilir.

120 - : Hayvanat kabilinden olan lukatalan hâkimin takdirine havale etmek gerekdir. Şöyle ki: Hâkim, maslahata göre hareket eder, eğer kiraya verilmek suretiyle intifa kabil ise kiraya verilmesine emr eder, nafakası bundan temin edilir, kiraya verilmesi kabil olmadığı ve nafaka sına sarf edilecek meblâğın kıymetinden zâid olacağı anlaşılırsa satılma­sına karar verir. Fakat satilmayıb infak edilmesi daha muvafık görülür se kıymetinden zâid sarf edilmek üzere infakına emir verir, ve bu infak masrafı sahibinin borcu olur.

Binaenaleyh sahibi bu masrafı ödeyinceye kadar lukata, haps edilebi­lir. Ödemekden imtina ederse hâkim, lukatayı satarak nafakasına sarf edi­len meblâğı mültakite verir.

Şu kadar var ki, hâkim, infakına müsaade edince sahibine rücu et­mek üzere infaka müsaaJe etdiğini tasrih etmelidir. Rücuu tasrih etmez­se - kavli esehha göre - lâzimüttediye bir borç olmaz.

121 - : Zabiti lukata, ahz ve işhad eylediği bir hayvana meselâ yev-mî şu kadar kuruş nafaka takdir etdirdikden sonra sahibi zuhur edib tak-1ir edilen meblâğdan şu kadar kuruş noksan sarf edilmiş olduğunu iddia ;tse ziyade sarf edilen mikdarı isbat lâzım gelir. İsbat edilemezse bu zi­yade mikdar, lukata sahibinden alınamaz.

122 - : Mültakit, iltikatmdan dolayı bir ücrete müstahik olmaz. Çünkü bu hareketi teberruan- vuku bulmuşdur.

Binaenaleyh bir kimse meselâ; Bir itik parayı veya yolunu şaşırmış bir cariyeyi veya köleyi ve yahud gaib olmuş bir hayvanı bulub sahibine red etse bundan dolayı bir ücret taleb edemez. Şu kadar var ki, lukata sahibinin o kimseye bir ivaz vermesi müstahsendir. Çünkü bu iltikat ve teslim muamelesi bir ihsandır, ihsanın mükâfatı da ihsandan başka bir şey değildir. (Bedayî, Hindiyye, Reddimuhtar.)

(Malikî´lere göre bir kimse iltikat etdiği sığır, at, deve hayvanlarım nafakalarını tedarik için kifayet edecek müddetle kiraya verebilir ve böy­le bir hayvana iltikat mevziinden kendi ikametgâhına kadar râkib olabi­lir. Fakat bundan fazla bir müddetle veya emin olmayan kimseye kiraya veremez, ve ikametgâhından başka bir mevzie kadar râkib olamaz, aksi takdirde uhdesine zaman teveccüh eder.

Mültakid, lukatanın nafakasını kendi malından tedarik edince sahibi muhayyer olur: Dilerse bu nafakanın bediini vererek lukatayı alır, diler­se bu nafaka mukabilinde lukatayı mültakite terk eder, bir kerre terk et-di mi artık bir daha alamaz.

Lukata sahibinin borcu zuhur etse mültakit, bu nafakadan dolayı sa­ir garimlere = Alacaklılara tekaddüm eder. {Müdevvene, Şerh-i Kebîr)

(Hanbelî fukahasına göre lukata sahibi, bunu bulub kendisine iade

edecek şahsa bir cuûl -» Ücret vereceğini deruhde etmekle bir kimse bu­na muttali oldukdan sonra lukatayı bulub sahibine iade etse o ücrete müs-tahik olur.

Bu ücret, muayyen bir kimse hakkında yapılabilir, bu halde başkası lukatayı bulub teslim etse bu ücrete müstahik olmaz. Ve bu ücret, müte-addid kimselere mütefavit mikdarda da denıhde edilebilir. Çünkü icarc-de amel müttehid olsa -da ücret muhtelif olabilir.

Fakat bir lukatayı, bir dal veya dâlleyi böyle bir cuûl olmaksızın bu­lub sahibine veren kimse ücrete müstahik olmaz, bundan abik meselesi müstesnadır. Abik bahsine müracaat!.

Denizde kırılıb batan bir geminin hamulesinin bir takım kimseler ko-şub kurtarsalar, îmam Ahmed´in tasrihine kıyasen ücrete müstahik olur lar. Çünkü bu ücrete istihkak, o hamulenin tahlis ve hıfz edilmesine ve sile olur, denize´ dalacak kimseler böyle bir ücrete müstabik olduklarını bilince bu işe mübâderet ederler, aksi takdirde nefslerini böyle bir mu­hataraya atmazlar. İmam Malik ile îmam Şafiî´ye ve İbni Münzire göre bu hamule sahihlerine verilir, bunları tahlis edenler, müteberri olacakann-dan ücrete müstahik olmazlar. (Elmugnî., KeşşafüTkına.) [15]

Sahibleri Zuhur Eden Lukatalar :



123 - : Bir lukata, ilân edildikden sonra bir kimse zuhur edib sa hibiyyet iddiasında bulunsa bakılır: Eğer beyyine ikame ederse lukata ken­disine verilir, beyyine ikame etmeyib de lukatanm bazı evsafım, meselâ: Veznini, adedini, mehfezesini bildirirse mültakit muhayyer olur, dilerse - zahiri hâle itimaden - lukatayı o kimseye verir, bu takdirde kendisin­den bir kefil alabilir, çünkü başka bir şahsın zuhur ederek îukatanın ken­disine aidiyyetinî bil´beyyine isbat etmesi melhuzdur. Ve dilerse vermez, çünkü bu evsafı bildirmek malikiyyeti icab etmez, bir kimse başkasına aid bir maîm da evsafını görmek, işitmek suretiyle bilebilir. Bu. ihtimâl rîaire-sindedir, muhtemel olan bir şey ise ilzam için bir hüccet olamaz. İstihkak ancak bir hücceti hükmiyye ile zahir olur.

124 - : Mültakit, lukatayı bazı evsafını beyan ederek sahibiyyet id diasında bulunan şahsa teslim etdikden sonra başka bir kimse zuhur ede­rek malikiyyetini bil´beyyine isbât eylese, îukatayı mevcud ise aynerr, de­ğil ise bedelen o şahsdan alır, lukata mevcu-d değilse veya o şahsdan alma­sı kabil bulunmuyorsa bunu mültakite tazmin etdirebilir.

125 - : Mültakit, Îukatanın bir şahsa aidiyyetini ikrar etdiği halde başka biri zuhur ederek kendisinin malikiyyetini birbeyyine isbat eylese lukata, bu beyyine sahibine aid olmuş olur. Mahaza mültakit, bu lukatayı hâkimin emriyle sahibiyyet iddiasında bulunan şahsa teslim etmiş ise ken­disi zâmin olmaz. Bu, imam Ebû Yûsüf´e göredir. Çünkü mültakitin bu tes­limi, hâkimin emrine müsteniddir, fetva da bu veçhiledir.

Fakat tmam Muhammed´e göre zâmin olur, çünkü hâkim, bu emri miü-takitin ikrarına mebni vermişdir.

126 - : Mültakit, bil´beyyine sabit olan lukatayı sahibine bizzat ver-meyib hâkimin huzurunda vermeyi ihtiyar edebilir. Nezdinde bulunan lu­kata, bu esnada zayi olsa üzerine zaman lâzım gelmez.

127 - : Hâkim veya hâkimin izniyle mültakid, lukatayı satdıkdan sonra sahibi zuhur etse semeninden başka bir şey taleb edemez, çünkü bu satış muamelesi bir velayeti şer´iyye ile nafiz olmuş bulunur. Fakat mülta­kit hakimin emri olmaksızın satmış ise bakılır: Eğer lukata müşterinin elin­de mevcud ise sahibi muhayyerdir: Dilerse satışa icazet verir, semenini alır,. dilerse satışı ibtâl edib lukatayı istirdad eder, fakat lukata. zayi olmuş ise sahibi dilerse kıymetini müşteriye tazmin etdirir, müşteri de semeniyle mültakite rücu eder. Ve dilerse kıymetini mültakite tazmin etdirir, bu takdirde satış muamelesi, bayi, yani: Mültakit cihetinden nafiz olmuş olur. Şu kadar var ki mültakitin almış olduğu semen:., ödeyeceği kıymetden zi­yade ise bu zâid mikdarını tesadduk etmelidir, çünkü bu mikdar, kendisi­ne habis bir kesb ile hâsil olmuş demekdir.

128 - : İlân müddetini müteakib fukaraya tesaddu edilen bir Îuka­tanın sahibi zuhur etse muhayyer olur: Dilerse vâki olan tesadduku kabul eder, sevabı kendisine aid olur, dilerse kabul etmeyib mültakite veya bu-labilirse fukaraya tazmin etdirir, bunlardan herhangisi tazmin ederse di­ğerine rücu edemez. (Hindiyye, Bahrirâik, Mecmaül´enhür.)

Bu meseleler. Hanefiyyeye göredir.

(Malikî´lere göre de bu husus-da şu hükmîer carîdir:

(1) - : Mültakit, lukatayı evsaf ve alâmetini tamamen beyan ederek malikiyyet iddiasında bulunan kimseye vermeğe mecburdur. Çünkü Îuka­tanın böyle evsaf ve alâmetini beyan edince amn sahibi olduğuna dair bir tevehhüm vücuda gelir, istihkak ise zahiri hâle nazaran sabit olur,, bahu­sus başka bir münazi bulunmayınca.

(2) - : Lukata, evsafını beyan ederek malikiyyet iddiasında bulunan kimseye yemin eidirilmeksizin verilir, bilâhare başka bir şahs zuhur ede­rek kendisine aid olduğuna dair beyyine ikame eylese mültakit zâmia olveçhile evsafını beyan etse tahlif olunurlar, ikisi de yemin eder veya ye» nünden imtina eylerse lukata, aralarında taksim olunur, fakat yalnız biri­si yemin ederse lukata tamamen kendisine verilir.

(4) - : Bir kimse, lukatanın evsafını beyan ile malikiyyet iddiasında bulunub da hâdisenin işaasına müsaid bir vakit geçdikden sonra başka bi­risi de zuhur ederek ayni veçhile lukatanın evsafını beyan ile malikiyyet iddiasında bulunsa artık bu ikinci iddiaya itibar olunmaz.

(5) - : îki kimseden her biri bir lukatanın ziya tarihini beyan etmek­sizin kendisine aid olduğunu iddia ve beyyiire ikame eylese lukata, arala­rında bâdel´yemin taksim olunur. Fakat tarih beyan ederlerse mukaddem tarihli beyyine râcih olur.

(6) - : Müîtakit, lukatayı bir sene tarifden sonra hâkimin emriyle ve­ya emri olmaksızın satsa da bâdehû sahibi zuhur etse bu satış muamelesi­ni bozamaz, belki semenini mültakitden alır. Fakat bir sene geçmeden sa­tılmış olursa muhayyerdir. Dilerse satış muamelesini kabul eder, dilerse kabul etmeyib bozar.

(7) - : Müîtakit, lukatayı bir sene tarifden sonra kendisi temellük ve­ya birisine tesadduk etse de bilâhare sahibi zuhur eylese bakılır: Eğer lu­kata, olduğu gibi duruyorsa bunu aynen alır, kıymetini taleb edemez, fakat lukatayı bir istimal ve taaddi sebebiyle eksilmiş, ayıblanmış bir halde bu­lursa muhayyerdir: Dilerse onu böyle noksan olarak alır, dilerse temellük veya tesadduk günündeki kıymetini mültakitden almakla iktifa eder, bu takdirde müîtakit dahi lukatayı tesadduk etmiş olduğu fakirin elinde ta­mamen veya kısmen mevcud bulursa istirdad edebilir. Meğer ki kendi na­mına tesadduk etmiş olsun, o zaman istirdad edemez, nitekim lukata. faki­rin elinde tamamen telef olmuş olduğu takdirde de hükm böyledir.

Lukatanın noksanı, bir taaddi sebebiyle değil de bir âfet-i semâ-viyye sebebiyle olduğu takdirde ise sahibi bundan başka bir şey almağa müstahik olmaz. (Minehül´celü, Şerh-i Kebîr, Düsûkî.) (Hanbelî mezhebine göre de şu hükmler carîdir:

(1) - : Müîtakit, lukatayı evsafını beyan ile malikiyyet iddiasında bu­lunan kimseye bilâ yemin verir, sıtk´ı hakkında gerek zannı galibi bulun­sun ve gerek bulunmasın. Çünkü lukataya beyyine ikamesi çok kerre mü-teazzir olur.

Ebû Übeyde´ye, Davud-ı Zahrî´ye göre de böyledir.

(2) - : Lukatayı iki kimse vasfım beyan ederek iddiada bulunursa aralarında kura keşide edilir, namına isabet edene bâdel´yemin teslim olunur, tkisi de beyyine ikame edince de böyle yapılır.

(3) - : Lukata, vasfını beyan ederr şahsa verîldikden sonra başka bi­ri zuhur edib beyyine ikame eylese lukatayı mevcut ise alır, değilse muhayyerdir, dilerse mültakite ve dilerse o şahsa tazmin etdirir, İmam Şafiî´ ye göre de böyledir. Çünkü lukata, müstahikki olmayan kimseye def edii-mişdir. Şu kadar var ki hâkimin hükmiyle o şahsa verilmiş ise artık mül­takite tazmin etdirilemez.

(4) - : Lukatalar, beyyine ikame veya evsafını beyan etmeyen kim-pelere mücerred iddialarına mebni verilemez, verilirse zamanı mucib olur. Çünkü bunlar birer vediadır, sahihlerinden başkalanna verilemez, verilir­se istirdadı lâzım gelir.

Lukatayı sahibi ziyade-i muttasıla ve münfasilesile beraber alır, çün-!;ü bunlar kendi mülkünün nemasıdır. (Elmuğnî, Keşşafül´kınâ.)

(5) - : Lukata, mültakitin mülkünden beyi ve hibe gibi bir sebeb-le çikdıkdan sonra sahibi zuhur etse lukatanın bedelini alabilir, kendisi­ni istirdad edemez, çünkü mültakitin bu tasarrufu kendi mülkünde vâki olmakla sahih olarak mün´akid olmuşdur. Fakat her hangi bir suretle tek­rar mültakitin mülküne avd**t ederse bunu sahibi aynen istirdad edebilir.

(6) - : Lukata, mevcuu iğû halde müîtakit vefat etse vârisi ma­kamına kaim olur. Bu halde baKilır: Eğer iltikat tarihinden itibaren henüz bir sene geçmeden vefat ederse vârisi ilân müddetini ikmâl eder, sonra lukataya malik olur. Fakat bir sene geçdikden sonra vefat ederse vârisi lukataya1 sair terekesi gibi heman malik olur. Binaenaleyh sahibi zuhur edince lukatayı vârisden alır.

Lukata, tültakitin vefatından evvel madumetül´ayn olduğu takdirde ise nazar olunur, eğer bir sene geçtikden sonra madum olmuş ise sahibi mültakitin bir garimi olmuş olur, lukatayı misliyyatdan ise misliyle, kıye-miyatdan ise kıymetiie terekesinden tazmin etdirir, gerek mültakitin filile telef olmuş olsun ve gerek olmasın. Çünkü bu halde lukata, mültaki­tin müküne dahil bulunmuşdur. Fakat bir sene geçmeden ve mültakitin taksiri olmaksızın madûm olmuş ise zaman lâzım gelmez. Çünkü bu tak­dirde lukata, emanet m ahiy ye tindedir. (Elmuğnî, Keşşafül´kınâ, Neyltil´-meârib.)

(Şafiî´lere gelince bunlara göre müîtakit, lukatayı ilân çder. tlân müd­deti nihayet bulur da sahibi zuhur etmezse muhayyer olur. Dilerse luka-tayı başka bir kimseye terk eder, dilerse kendisi temellük eder. Fakat bi­lâhare sahibi zuhur ederse bedelini zâmin olur. Yani: Lukata bâdettemel-lük hissan veya şer´an telef olmuş ise misliyyatdan ise mislini, kıyemiyyat-dan ise kıymetini tasmin eder. Lukata kabilintien bir rakikin azad edilme­si şer´an telef demekdir. Çünkü artık bunun nkka iadesi caiz olamaz. Bâ-dettemellük husule gelen ziyade-i müttasıîanın sahibine reddi lâzım gelir­se de hami gibi ziyade-i münfasile sayılan şeylerin reddi lâzım gelmez.

(Tuhfetürmuhtac, El-müntehâ.) [16]

Sahihleri Zuhur Etmeyen Lukatalar :



129 - : Bir lukata hakkında ilân yapıldığı halde muayyen müddet hitamına kadar sahibi zuhur etmezse mültakit muhayyer olur: Lukatayı dilerse hıfza devam eder, dilerse fukaraya tesadduk eder, dilerse hâkime tevdi eyler, kendisi zengin ise bundan intifa edemez. Fakat fakir ise bun­dan bizzat - bir rivayete göre hâkimin müsaadesiyle - intifa edebilir. Kendisinin fakir olan babasına veya fakir olan büyük oğluna, ve kendisi de fakir ise fakir olan küçük oğluna, ve fakir bulunan, zevcesine tesad­duk edebilir.

130 - : Lukata ile ilân müddetinden sonra zengin bir kimsenin - zimmetinde bir borç olmak üzere - intifa edebilmesi veliyyül´emrin iznine mütevakkıfdır. Çünkü lukatanın sahibi zuhur etmeyince tesadduk edilmesi icab eder, sadakanın masrafı ise zengin değil, fakirdir. Maama-fih bir kimsenin maliyle rizası olmaksızın bilâzaruretin başkasının intifa etmesi caiz değildir, zengin hakkında ise böyle bir zaruret tasavvur olu­namaz.

Fakat veliyyül´emr muvafık görürse lukatayı zengin bîr şahsa ikraz suretiyle idame edebilir.

131 - : Mültakit, bâdel´ilân sahibi zuhur etmeyen bir lukatayı sa-tıb semenini ihtiyacına mebni kendi umuruna sarf etdikden sonra zen­gin olsa bunun bir mislini fukaraya tesadduk etmesi - kavli muhtara göre - icab etmez. Çünkü sarf zamanında fakir olmakla buna müstahİK bulunmuşdur. (Hindiyye, Dürrümuhtar, Bahrirâik.)

Bu meseleler, Hanefîyyeye göredir.

(Malikî´lere göre mültakit, bâdel´ilân safhibi zuhur etmeyen bir luka­tayı dilerse sahibi belki zuhur eder ümidiyle elinde, hıfz edebilir, dilerse fukaraya tesadduk eder, ve dilerse - sahibi zuhurunda zâmin olmak üze­re - temellük edebilir.)

(tmam Şafiî´ye göre: Mültakit, lukatayı bir sene ilân eder de sahibi zuhur etmezse - uhdesinde bir borç olmak üzere - bundan intifa edebf-lir, gerek zengin olsun ve gerek olmasın.

Şafiî´lere göre bir kimse, kır bir yerde sahibsiz bir hayvanı iltikat edince muhayyer olur. Dilerse ilân eder, sonra temellâk eyler, dilerse hâ­kimin izniyle satar semenini saklar, bâdehû lukatayı ilân eder, sonra da semenini temellük e-der ve dilerse fü´hâl temellâk eder, eti yenilecek hay­vanlardan ise - ümrana nakli müşkil olacağından - kesib etini yer, ilân­da bulunur, bilâhare sahibi zuhur edince de temellük etdiği gündeki kıy­metini zamin olur.

Ümrandan iltikat edilen hayvanlar ise yenilmek suretiyle temellük edilmez, çünkü bunların orada satılmasında suhulet vardır.

Sair lukatalar hususunda da sahiblerine daha nafi olacak veçhile ha­reket edilir. Şöyle ki: Ya fil´hâl temellük edilir, veya sahibinin mülkün­de ibka suretiyle saklanılır, veya hâkime tevdi olunur, mültakit, lukata-yi hâkime tevdi etmek isteyince hâkimin kabuli lâzım gelir, çünkü bu halde lukata, daha kuvvetli bir emanete nakl edilmiş olur. Şu kadar var. ki lukataları emin olmayan bir hâkime tevdi etmemek icab eder. (Tuh-fetül´muhtac, Hâşiye-i Şirvânî).

(Hanbelî mezhebine gelince, buna göre sahibi zuhur etmeyen bir lu­kata, mültakitin - sair emvali gibi - malı olur, ister fakir olsun, ister olmasın. Atâ´nın kavli de böyledir.

Fakat Ebülhattab´a göre mültakit, ihtiyar etmedikçe, meselâ: Bunun temellükünü ihtiyar etdinr* demedikçe lukataya malik olmuş olamaz.

Hanbelî fukahasına göre mültakit, lukataya bîgayri ivazın malik olur, çünkü bu mübahat kabilindendir. Bu cihetle lukata hakkında vasiyyet yapmak, ve mültakit vefat edince lukatayı terekesinden ayırmak lâzım gelmez. Şu kadar var ki sahibi zuhur edince lukatayı alabilir, aynen alma­sı müteazzir olunca bedelini isteyebilir.

Bir lukatayı iki kimse birlikde bulsalar, bâdel´ilân buna müştereken malik olurlar. Fakat bir lukatayı iki kimse birlikde görüb de yalnız birisi alsa lukata bu alana aid olur, iki kimseden biri diğerine: «İşte lukata, al.» diye işaret edib de diğeri alacak olsa bakılır: Eğer gösterenin namına niy-yet ederek almış ise lukata onun, olur, fakat kendi namına almış ise ken­disine aid olur, âmirin olmaz, nitekim istıya-da vekâlet de böyledir.

Bu beyan olunan hükümler, her lukatada carîdir, bunda esman ile uruz beyninde fark yokdur. Fakat Hanbelî fukahasının ekserine göre mül­takit, uruz kabilinden olan bir lukataya ilân ile malik olamaz, bir kavle gö­re bunu daima ilân eder, bir kavle göre de muhayyerdir: Dilerse sahibi zuhur edinceye kadar ilân eder, dilerse hâkinim re´yine havale eyler, bir sene sonra bunu satması veya tesadduk etmesi hususunda ise iki rivayet vardır. (Keşşafül´kına, Elmuğnî). [17]

Çocukların, Rakiklerin, Gayrı Müslimlerin Îltikat Edeceği Lukatalar :



132 - : Mültakitin baliğ, hür ve müslim olması şart değildir. Binaenaleyh böyle olmayanların da iltikat etdikleri mallar hakkında

lukata ahkâmı cereyan eder.

133 - : Gayri baliğ olan bir mültakit namına ilânı velisi veya vasi­si yapar, ticarete mezun olmayan bir rakik namına da maliki yapar.

134 - : Lukatalara aid işhad hususunda çocuklar da baliğ hükmün-dedirler.

Binaenaleyh işhadda bulunmadıkları takdirde uhdelerine zaman te­veccüh eder. Bu meseleler, Hanefîyeye göredir. (Hindiyye, Reddimuhtaf ;

(Şafiî´lere göre bir dereceye kadar mümeyyiz bulunan çocukların, mecnunların, mehcurünaleyh olan kimselerin, zimmilerin, muahidler ile müste´minlerin, mürtedlerin dari islâmda lukata iltikatîan sahihdir, ya­ni bunların bu iltikatîan hakkında da lukata hükümleri carî olur. Çünkü bu iltikatda iktisab mânası, emanet ve velayet mânâsına «mahiyyetine» ga libdir. Maamafih bunlar, bidayeten iltikatdan m en´ediliri er. Hâkim, fâsik olan bir mültakitin elinden lukatayı alarak bir yed-i adle vaz´eder.

Fâsıkın, gayri müslimin ilânları muteber değildir, bu ilânları mura­kabe için kendierine âdil bir kimse terfik edilir.

Çocukların, mecnunların, sefihlerin elde etdikleri lukatalar, velileri marifetiyle hıfz edilir, bunların velileri, kendilerinin nâibleridir.

Binaenaleyh velileri ilânda bulunur, ve bu ilân masrafı bunların ma­lından değil, beytül´mâlden verilir. Çünkü bu gibi kasırlar teberrua ehl değildirler.

Halbuki mültakit âkil ve baliğ olunca ilân-meûneti kendisine aid olur. Bunu beytül´mâiden isteyib alamaz.

Bir veli, haberdar olduğu halde lukatayı çocuğun elinden almaz da - telefine veya itlafına meydan verirse bunu - taksirinden dolayı - zârmn olur. Fakat haberdar bulunmamış olursa zaman, çocuğun maline tevec­cüh eder.

Kesbe.mezun olmayan rakiklerin iltikatlan sahih değildir, meğer ki bunların iltikat etdikleri lukatalan malikleri deruhde etsinler, o takdir­de mültakit, malikleri sayılır. (Tuhfetül´muhtac ve hafiyeleri.)

(Hanbelî mezhebine göre de çocuğun veya sefihin bulduğa lukatayı velisi hıfz eder, bunların yerine kaim olur, bir sene tamam oldukdan son­ra bu lukatayı bulanın mülküne zam eyler.

Kölelerin iltikatîan caizdir, çünkü bu iltîkat, bir malı ziyamdan tah-lıs demekdir, magsub veya nıağmk bir malı tahlis gibi. Köleler ise buna ehildirler.

Kölelerin iltikat etdikleri lukatalara bir sene ilân müddeti tamam olunca malikleri malik olur. Çünkü bu iltikat, kölenin bir kesbi demek­dir, kölenin kesbi ise malikine aiddir.

Zimmîlerin iltikatîan da caizdir. Binaenaleyh bunlar da bir sene ilân­dan sonra iltikat etmiş oldukları lukatalara malik olurlar. (Keşşafül´kına, Elmuğnî.) [18]

Lukatalara Aid Bazı İddialar, Beyyineler :



135 - : Bir kimse: «Ben filân yerde bulduğum bir lukatayı sahibi­ne vermek üzere işhadda bulunmuş idim, elimde zayi oldu.» diye iddia, sahibi de: «Hayır, o lukata değildi, onu ben sonra alayım diye kendi elim­le oraya bırakmışdım.» diye iddia eylese bakılır, eğer o şeyin bulunduğu yer bir yol ise, veya kurbinde kimse bulunmayan bir mahal ise söz, o kim­senindir. Binaenaleyh ziya iddiası yeminiyle tasdik olunur.

136 - : Bir kimse: «Ben filân şeyi lukata olarak buldum, aldım, sahibine reddetmek üzere saklamakda iken zayi oldu.» diye iddia, sahibi ise: «Sen, benim o malımı gasben aldın.» veya «Hanemden aldın.» diye dâva etse o kimse zâmin olur.

137 - : Bir kimse satın aldığı bir hane içinde bir mikdar para bul­sa bu lukata mesabesinde olur, fakat bayi, bunun kendisine aidiyyetini id­dia ederse kendisine reddi lâzım gelir.

138 - : Bir müslimin elinde bulunan bir lukataya bir kimse sahib çıkıb da buna iki gayri müslim şâhid ikame edecek olsa şahadetleri kabul. edilmez. Fakat bir gayri müslimin elindeki bir lukataya dair iki gayrı müs­lim şahid ikame edilse şahadetleri istihsanen kabul edilir.

Bir müslim ile bir gayri müslim elindeki bir lukata hakkında böyle iki gayri müslim şahid ikame edilse şahadetleri yalnız gayri müslim ha~K-kında istihsanen kabul edilir, anın elindeki lukata ile hükm olunur.

139 - : Bir mültakit, zayi etmiş olduğu lukatayı başka birisinin elinde bulsa andan bil´muhakeme almaya müstahik olmaz, çünkü bu luka­tayı almak hususunda ikisi müsavidir.

Fakat bir kimse, lukatayı mültakitin elinden çeker alırsa mültakit, bunu istirdada müstahik olur. Çünkü bunun bîhasebizzâhir başka müsta-hikki yokdur.

Bu meseleler, Hanefîyeye göredir.

(Hanbelî mezhebine nazaran bir kimse, bir mültakitin zayi etdiği bir lukatayı bulacak olsa bunu mültakite iade etmesi lâzım gelir. Çünkü bu birinci mültakitin temevvül hakkı, ilân ve muhafaza velayeti sabit olmuş-dur.

Fakat ikinci mültakit, birinci mültakiti bilmeyib de hıkatayı^bir se­ne müddetle ilân ederse buna malik olur. Çünkü kendisine sebebi mülk, bigayri udvânin sabit olmuş bulunur. Artık birinci mültakit, bunu amn elinden-nez´edemez. Kendisinin yalnız bir temellük hakkı var idi, mülk ise hakk-ı temellükden mukaddemdir. Bu halde lukata sahibi zuhur eder­se bunu ikinci mültakitden alır, ikinci mültakittlen isteyemez, çünkü anın bir tefriti yokdur. (Elmuğnî, KeşşafülJkına.) [19]

Lukata Mesabesinde Olub Olmayan Bazı Şeyler :



140 - : Ehlî olduğu anlaşılan her türlü hayvanlar hakkında lukata hükmü cereyan eder.

Meselâ: Bir kimse ayaklarında çan bulunan bir doğan kuşunu, veya boynunda kılâdesi - Gerdanlığı bulunan bir ceylânı bir köy veya şehir civarında yakalayacak olsa sahibine vermek üzere işhad ve ilân etmesi lâ­zım gelir, çünkü çan ve kılâde bu hayvanların ehlî olduğuna delildir.

141- : Biri kimsenin yapmış olduğu güvercinliklere başkalarının eh­lî güvercinleri gelib kendisinin güvercinlerine karışacak olsa bunları tutub alması muvafık olmaz, belki arayıb sahiblerine vermesi lâzım gelir.

Bu güvercinler, burada yavrulayacak olunca bakılır: Eğer anaları ga-rib güvercinler ise bu yavrulara taarruz olunmaz, haklarında lukata hük­mü cereyan eder, fakat anaları güvercinlik sahibine aid olub babaları ga-rib güvercinler ise bunlar güvercinlik sahibine aid bulunur, çünkü kuşlaî analarına tabidirler.

142 - : Bir kimsenin ağına sahibsiz bir kuş düşse, veya kabının için­de yağmur suları birikse veya kucağına bir velime münasebetiyle serpilen paralar, şekerlemeler düşse veya arsasına gübre gibi şeyler atılsa bakılır: Eğer o kimse bunları ihraz etmek üzere ağını ve saireyi vaz´ ve ihzar etmiş ise bunlara temellük etmiş olur, başkalarının bunları almaları caiz olmaz, fakat böyle bir maksadla vaz´ ve ihzar etmemiş ise bunları başkaları da bi­rer lukata veya ihrazı mubah eşya mesabesinde olarak alabilirler. Bunlar «Bir işden maksad ne ise hükm ana göredir.» kaidesine tefemi eden me­selelerdendir.

143 - : Bir kimse bir malı bir yere atıb, «Bunu kim isterse alsın.» demiş olsa bundan haberdar olanlar o malı alabilirler. Çünkü bu bir hibe demekdir, kabz ile tamam olur, vakıa mevhubünleh bidayeteir meçhul ise de bu cehalet, münazaaya müfzi olmaz.

144 - : Tesbib edilen, yani: Başıboş bırakılan bir hayvanı, meselâ Ölü­me mahkûm, zaif bir beygiri bir kimse aiıb islâh etdikden sonra sahibi zu­hur edib almak istese bakılır: Eğer tesbib zamanında: «Kim alırsa alsın, kendisinin olsun.» dememiş ise alabilir, ve illâ alamaz.

145 - : Garibüddiyar bir kimse, fakir bir şahsın hanesinde vefat edib de vârisi marufu bulunmadığı halde dört beş dirhem gibi cüz´i bir mal terk etse bu malı o şahs, kendi nefsine tesadduk edebilir. Çünkü bu, lukata me­sabesindedir, esbet olan da budur. Fakat diğer bir kavle göre tesadduk ede­mez, çünkü bu, lukata mesabesinde değildir, vâris bulunmayınca beytül* mâle aîd olur.

146 - : Bir kimsenin bir mikdar bir borcu veya nezdinde emanet ola­rak bir mikdar eşya veya elinde haksız yere bir mikdar mal bulunsa da bunların müstahiklerini arayıb bulmakdan kendisine yeis hâsıl olsa bunla­rı tesadduk etmesi lâzım gelir.

Bunları böyle tesadduk edib haksızlığından dolayı da bir nedamet duy-gusiyle tâib olunca kendisinden uhrevî mes´uliyyet sâkit olacağı ümid olu­nur. Fakat bunun dünyevi mutalebe hakkı sâkit olmaz. Binaenaleyh sahih­leri zuhur edince bunları isteyib alabilirler.

147 - : Yolda düşmüş uyumuş, zâhibül´akl bir sarhoşun yola düşmüş elbisesini bilâhare kendisine vermek üzere bir kimse alacak olsa da taad-dişi olmaksızın elinde zayi olsa bunu zâmin olmaz, çünkü bu elbise, bir lu­kata mesabesindedir.

Fakat zayi olmasından korkarak elbisesini başının altından, veya yü­züğünü parmağından veya kesesini koynundan alacak olsa zâmin olur, çün­kü bunlar, lukata değil, sahibinin yanında mahfuzdur.

148 - : Yola atılmış ölü bir koyunun yünlerini almak, veya derisini soyub dibağat etmek caizdir. Fakat bilâhare sahibi gelib deriyi almak ister­se - dibağat sebebiyle kıymetçe husule gelen farkı vermek şartiyle - bu­nu alabilir.

149 - : Bir bostandan sebzeler almdıkdan, meselâ: Bir karpuz tarla­sından karpuzlar devşirildikden sonra bir mikdar karpuz kalmış olsa bakı­lır: Eğer sahibi, dileyenlerin almaları için bırakmış ise bunları nâsm in-tihab etmeleri caiz olur.

150 - : Tarlalarda, bağlarda müteferrik suretde bırakılıb sahihleri tarafından aranılması mûtad bulunmayan başaklar ve saire tafih kabilinden ehemmiyetsiz lukatalar demekdir. Bunların hakkında işhad ve ilân lâzım gelmez, bunları bulanlar, bunlardan derhal istifade edebilirler. Şu kadar var ki, bunları toplanıldıkdan sonra sahibi gelib mültakitinin elinden alabi­lir. Çünkü bunlar iltikat ile mültakitin mülkü olmuş olmaz.

Kezalik: Irmaklarda bulunan elma, ayva gibi meyvalardan, ve sular ile akıb gelen ve kereste kabilinden olmayan odun parçalarından derhal intifa caizdir, velevki mikdarlan ziyade olsun.

151 - : Makberlerde bulunan sahibsiz kuru ağaçlardan ihtitab caiz­dir, fakat yaş ağaçlardan ihtitab mekruhdur.

152 - : Bir kimsenin bir malı, meselâ: Baş Örtüsü, veya ayakkablan değiştirilecek olsa bakılır: Eğer bunun bir yanlışlık neticesi olduğu karai-nihâle nazaran anlaşılırsa bırakılan baş Örtüsü veya ayakkabı lukata hük münde olur. Sahibini araşdırmak lâzım gelir. Alınan baş örtüsü veya ayak­kabı, bırakılandan daha kıymetli olsun olmasın müsavidir. Kasden aünıb alınmadığında iştibah vâki olduğu takdirde de hükm böyledir.

Fakat bir kimsenin, böyle bir malı, meselâ ayakkabları kasden çalınıb yerine andan kıymetçe noksan bir ayakkabı bırakılsa bu bırakılan ayakka­bıdan istifade etmesi caiz olur. (Mebsût, Bedâyî, Fethül´kadir, Bahrirâik.)

(Malikî´lere göre bir kimse, fîfada - Yani büyük bir sahrada buldu­ğu sahibsiz bir koyunu kesib etini yiyebilir, kavli meşhure göre bedelini de zâmin olmaz. Fakat bu koyunu veya kesib etini umrane getirecek olur­sa buna - nakl ücretini vermek suretiyle - sahibi ehak olur.

Ümranda veya ümran civannda bulunan veya sahrada elde edilib de diri olarak ümrana getirilen koyun ve emsali hakkında tam lukata ahkâ­mı cereyan eder.

Kezalik sahrada bulunub da aclıkdan veya yırtıcı hayvanların tasallu­tundan veya oradan mürur edecek kimselerin hıyanetinden dolayı telefin­den korkulan sığır hayvanları hakkında da lukata ahkâmı cereyan eder. Şu kadar var ki böyle bir hayvanın etini ümrana suhuletle sevk etmek mümkün olunca bunu mültakit yiyemez. Korkulanı ayacak bir mahalde bu­lunan sığır hayvanları ise esasen iltikat edilmez, hali üzere bırakılırlar. (Minehül´celîl, Şerh-i Kebîr, Hâşiye-i Düsûkİ).

(Şafiî´lere göre bir müslimin dan harbde bulduğu bir mal hakkında bakılır, eğer o müslim oraya eman ile = Bir müsaade ile girmiş ise veya orada sair müslümanlar da bulunmakda ise o mal lukatadır. Fakat oraya aman ile girmemiş ve orada sair müslümanlar da bulunmamış olursa ga-naimden, sayılır. (Tuhfetürmuhtac).

(Aşağıdaki meseleler de Hanbelî mezhebine aiddir):

(1) - : Bir kimse bir iukatayı darı harbde İslâm ordusu arasında bu­lacak olursa bulduğu tarihden itibaren bir sene ilân eder, bâdehû taksim edilecek ganâim emvalime reddedilir.

Fakat bir kimse aman ile girmiş olduğu bir dari harbde bir lukata bulursa onu orada ilân etmesi muvafık olur. Çünkü onlann malları ken­disine haramdır. Şâyed ilân etmezse o mala dari islâmda malik olduğa veçhile malik olur.

Şâyed darı harbe mütelessis olarak girer de bir lukata elde ederse bu­nu dan islâmda ilân eder, sonra mali ganaim hükmünde olur. Bir ihtimâle göre de bu mal, lâkitine aid olur, ilâna muhtaç olmaz. Çünkü ehli harbin malı bu halde kendisine mubah bulunmuşdur, zahir olan ise bu malın eh­li harbe aid olmasıdır.

(2) - : Bir kimsenin bir mehlekeye terk etdiği bir hayvanı başka bi­ri alarak yedirse, içirse, mehleketen kurtarsa ana malik olur. Ebülleysin kavli tie böyledir.

Fakat bilâhare gelibre almak üzere terk edilmiş ise buna, bulan ma­lik olamaz.

(3) - : Bir kimse, bir mehlekeve bırakılmış, meselâ hayvan üzerin-

de terk edilmiş emtia kabilinden bir malı kurtarmakla ana malik olamaz. Çünkü bu malın telefinden korkulmaz. Hayvan yemez, içmezse ölür, emtia ise böyle değildir, sahibinin avdetine kadar kalabilir.

(4) - : Bir kimse bir sene kadar mevcudiyetini muhafaza edemeye­cek bir şeyi iltikat edince bakılır: Eğer bu bir ilâç suretiyle de baki kalma­yacak şeylerden ise mültakit, muhayyerdir: Dilerse bunları yer, dilerse satar semenini saklar. Bunları aynen saklayamaz, çünkü sonra telef olur. Karpuz, kavun, hiyar ve yaş sebzeler gibi.

Mültakit, bunları yerse kıymetleri zimmetinde borç olur. Satmak is­terse bizzat satabilir. İmam Ahmed Hazretlerinden bir kavle göre bunlar az bir şey ise bizzat satabilir, çok ise veliyyüremre tevdi eder.

Fakat bu iltikat edilen şeyler, bir ilâç ile, meselâ usulen kurudul-mak suretiyle muhafaza edilebilecek şeylerden ise sahibi hakkında en fa-ideli olan cihet iltizam edilir, şöyle ki: Sahibi hakkında ibkası nafi´ ise ibka edilir, satılması nafi´ ise satılır, satılması müteazzir, kurudulması da gayri mümkün olduğu takdirde de yenilir, yaş üzüm, incir ve saire gibi. Diğer bir kavle göre de bunları mültakit, yiyemez, ya satar, ya tesadduk eder, sonra sahibi gelince zâmin olur.

(5) - : Bir kimse avladığı ceylânın boynunda küâde veya kulağın­da küpe veya bu gibi başkasının sübût-i yedine delâlet eder bir şey bulun­sa hakkında lukata hükmü cereyan eder.

(6) - : Bir kimse bir balık avlasa da içerisinden - işlenmemiş - bir inci danesi veya anbere çıksa kendisim* aid olur, Çünkü- bunlar de­nizde bulunur.

Sayyad, avladığı balığı satsa da içerisindeki inciyi müşteri bulacak olsa bu inci sayyada aid olur: Nitekim bir hanede medfun olan mal da hanenin bayiine aid olur, müşterisine aid olmaz.

Fakat balığın içerisinden dirhem, dinar veya işlenmiş, yani üzerinde eseri âdemi bulunan bir inci çıkacak olsa bu îukata olmuş olur. Çünkü bunlar bu veçhile denizde hılkî olarak bulunmaz. Binaenaleyh bunları müş­teri bulunca ilân vazifesi kendisine teveccüh eder, çünkü bunları bulan odur.

Nehirlerde tutulan balıkların karnından çıkan inci ve saire hakkın­da da lukata hükmü cereyan eder, çünkü âdete nazaran bu gibi şeyler hıl­kî olarak nehirlerde bulunmaz.

Deniz sahilinde bulunan anbere de bulana aiddir. Çünkü bunu deni­zin sahile atmış olması mümkündür. BinaenaJeyh mubahatül´ahz bulun-´

muş olur.

(7) - : Bir hanenin sahibile sakini o hanede medfun olan bir mal hakkında münazaa ederek, «Onu ben defnetdim.» diye her biri nıalikiy-yet iddiasında bulunsa, medfun olan malin neden ibaret olduğu kendile­rine sorulur, herhangisi vasfını beyan ederce ana aid olur.

(8) - : Bir kimse hammam ve saire gibi bir yerde elbisesinin ve ayakkablarmın yerinde başka elbise veya ayakkabı bulsa veya elbisesi ça-lınıb da yerinde başkasını bulsa bunları alamaz. Alacak olursa bir sene ilân eder, sonra tesadduk eder. Çünkü bunları sahibile bunları bulan kim­se arasında bir muaveze muameseli cereyan etmemişdir.

Maamafih bu meselede bir ihtimâl olarak üç vech, dermeyan edil-mekdedir. Şöyle ki: Eğer sirkate bir karine bulunur ve alınan elbise ve saire bırakılan elbise ve saireden kıymetli olursa bu bırakılanlar bir veç­he göre tesadduk edilir, diğer bir veçhe göre bunları almak mubah olur, çünkü zâhirihâle nazaran sahibi bunun için bırakmışdır, üçüncü bir veç­he göre de bunlar hâkime ref´edilir, tâ ki satılarak semeninden alınan şe­yin bedeli verilsin. İkinci vech, nâsın ahvaline evfak görülmüşdür.

(9) - : Uyumuş veya bayılmış bir kimse, ayıldığı zaman elbisesi ara­sında veya kesesi içinde - kimin tarafından konulduğunu bilmediği - bir mal bulsa buna malik olur. İlâna lüzum görülmez. Çünkü hal karinesi. o malın kendisine temlik edildiğini iktiza eder. (Elmuğnî, KegşafüTkına, Neylül´meârih.) [20]

Yirmi Üçüncü Kitabın Sonu