๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hukuku İslamiye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 08 Mart 2010, 01:53:26



Konu Başlığı: Itlafa dair
Gönderen: Ekvan üzerinde 08 Mart 2010, 01:53:26
(İKİNCİ BÖLÜM)

İTLAFA DAİRDİR



İÇİNDEKİLER ; Mübaşeretetı £tlâfa dair hükmler. Tesebbüben itlafa dair hükmîer. Umumî ve hususî iyollarda ihdas edilen şeyler. Hayvanatın yapdiğı cinayetler. Hayvanat hakkında yapılan cinayetler. [46]


Mübaşereten İtlafa Dair Hükmler :



138 - : Mübaşereten itlâfda taammüd, şart değildir. Binaenaleyh bir kimse başkasının bir malını elinde veya emininin

elinde olduğu halde gerek kasden ve gerek kasd bulunmaksızın ve sahibi- ııin emr ve iznine istinad etmeksizin tamamen veya kısmen itlaf etse za­rarını zâmin olur.

139 - : Bir çocuk, mümeyyiz olsun olmasın, başkasının bir malını emri olmaksızın tamamen veya kısmen itlaf etse kendi malından zaman lâ-zımgelir. Malı yoksa yüsri haline intizar olunur, yoksa velisine tazmin et-dirilmez. Çünkü hiç kimse başkasının borcunu ödemeğe mecbur değü($fc Meğer ki havale veya kefalet gibi geri bir sebeb bulunsun.

Mecnun, ile matuh da çocuk hükmündedir.

140 - : Bir kimsenin ayağı kayıb da başkasının malını İtlaf etse zâ­min olur.

Kezalik: Bir kimse kendi hanesinde birşey vurmakla bitişik olan kom­şusunun hanesinde bundan dolayı bir şey düşerek telef olsa tazmini lâ­zım gelir.

Kezalik: Bir kimse kendi bahçesinde nişan atmakda iken komşusu­nun hanesine tecavüzle bir malını veya bir-şahsı itlaf etse,bedelini ödeme­si icab eder.

Kezalik: Bir kimse demirci dükkânında demir döğerken kıvılcım sıçı-rayıb tarik-i âmdan geçen bir şahsın elbisesini yaksa zararını zâmin olur.

Kezalik: Bir kimse kendi arsasında odun yararken parçası sıçrayio komşusunun bir malını telef etse tazmini lâzım gelir. Çünkü İtlâfdan do­layı zamanda kasd şart değildir. (Haniyye, Hındiyye, Reddimuhtar.)

141 - : Bir kimse bir malı sahibinin izniyle itlaf etse üzerine za­man lâzım gelmez.

Meselâ: Bir şahs bir kimseye: «Şu malımı kır, denize at.» deyib o da kırıb atsa bundan dolayı zâmin olmaz. Çünkü buna mal sahibi tarafından sarahaten mezun bulunmuşdun Şu kadar var ki bir malın ziyama âlet ol­duğundan dolayı günahkâr olur.

Kezalik: Bir kimse bir dükkânda sahibinin izniyle bir malı, meselâ bir kâseyi alıb bakarken ezkaza elinden düşüb kırılsa zâmin olmaz. Çün­kü bunu almaya mezun bulunmuşdur. (Hindiyye, Reddül´muhtar.) ´

142 - : Bir kimse bir malı sahibinin delâîeten izniyle itjâf etse ba­kılır. Eğer bu itlaf ameliyyesi nâsın on£a miitefavit olmayacağı bir ame-liyye ise bunda her birinden istiâne sabit olacağından bunda mütlife za­man lâzım gelmez, ve illâ lâzım gelir.

Meselâ: Bir kimse kulübesini yıkdırmak üzere bir amele isticar etmiş­ken diğer bir şahs geüb kendi kendine o kulübeyi yıksa zâmin olmaz. Çünkü bu hususda nâs mütefavit değildir, buna delâîeten izin vardır.

Kezalik: Bir kimsenin artık yaşaması kabil olmayacak bir halde bulu­nan koyununu onun sarih izni olmaksızın bir şahs geüb kesse kendisine is-tihsânen zaman lâzırngelmez. Şu kadar var ki hayvanın bu halde bulundu­ğu sabit olmalıdır. Aksi takdirde hayvanın böyle bir halde bulunmuş oldu­ğunu inkâr eden sahibi yemin ederse bunu kesen şahs, kesdiği gündeki kıymetini zâmin olur.

Bu kıymetin mikdarmda söz, bu kesen şahsındır.

Kezalik: Bîr kimse kurban günlerinde bir zatın kesilecek kurbanım onun sarahaten izni olmaksızın kesse üzerine zaman lâzım gelmez. Kur­ban o zat namına kesilmiş olur. Çünkü bu hususda da nâs mütefavit de­ğildir. Buna delâîeten izin vardır.

Fakat kesilen hayvanın derisini yüzmek ise böyle değildir: "Bunda nâs mütefâvitdir. Fazla bir meharet lâzımdır. Bundan dolayı sarahaten izin bulunmayınca zaman lâzımgelir.

143 - : Bir kimse başkasının malını bir şahsın emriyle itlaf etse zaman, o emr eden şahsa değil, kendisine teveccüh eder. Meğer ki âmir, hükümdar gibi mücbir olsun.

Kezalik: Bir kimse başkasının hanesini, kendi üzerinde velayeti bu­lunmayan bir şahsın sevk ve tahrikiyle yakacak olsa onu o şahs değil, ken­disi tazmin eder. (Feyziyye.)

(Maîikî fukahasma göre bir kimse bir şeyi itlaf etmesi için bir şahsa ikrahda bulunsa o şeyi her ikisi birlikde zâmin olur. Çünkü birisi müteseb-bib, diğeri de mübaşir bulunmuşdur. Fakat bazen tertib üzere zâmin olur­lar. Nitekim remi - Bir şeyi atıvermek için ikrah vukuunda mübaşir, mü-tesebbib üzerine takdim edilir. Mükreh olan mübaşir müflis olmadıkça mücbir olan mütesebbibe müracaat edilmez.

Amma bir kimse başkasının malını cebre binaen gasb etse zaman, mücbir ile o kimseye birden teveccüh eder. {Şerh-i Muhammed-i Hırşî.)

144 - : Bir kimse başkasının malını velayeti altında bulunan bir şahsa emr ederek itlaf etdirse bu emri sahih olur, zaman o şahsa değil, kendisine lâzım gelir. Şövle ki bir kimse meselâ rüzgârlı ve komşusuna tecavüz edeceği melhuz bir günde oğluna emr edib tarlasında ateş yakdır. sa da komşusunun yerine geçerek bir malım itlaf etse bunun zamanı oğ­luna değil, kendisine teveccüh eder. Efendinin kölesine vuku bulan emri hakkında da hükm böyledir.

145 - : Başkasının malını velisi bulunmayan bir şahsın emriyle it­laf eden kimse, bunu zâmin olunca bununla o şahsa rücu edemez. Meğer ki çocuk olsun. O halde evvelâ bu çocuğun malından zaman lâzım gelir, o da küçük bulunmakla o emr eden şahsa müracaat eder. (Reddimuhtar.)

Kezalik: Bir mezun çocuk, diğer bir çocuğa başkasının meselâ elbise­sini yırtmak için emr etmekle o da yırtıverse zaman, bu yırtan çocuğun malından lâzım gelir, o da kendisine emr eden çocuğa müracaat eder. (Ca-miül-fusûleyn.)

146 - : Bir kimse başkasının malını, kendi malı zanniyle itlaf etse, meselâ: Satın aldığı koyunu kendi satın alınmış malı sanarak kesib yedik-den sonra ona bir müstahik çıksa zâmin olur. Çünkü hatası zahir olan zan-na itibar olunamaz. Şu kadar var ki hatanın hükmü merfu olduğundan bun­dan dolayı âsim ve tazire müstahik olmaz. Satıcısına da usulen müracaat edebilir, müstahik de bunu bu kimseye değil, satana tazmin etdirebiü>

147 - : Bir kimse başkasının emini elinde bulunan bir malını kas-den veya hataen itlaf etse sahibi malı o mütlif olan kimseye tazmin etdi-rir, eminine tazmin etdiremez. Meselâ: Bir şahs bir vediayı müstevdaın elinden cebren ahb istihlâk etse bunu yalnız o şahs zâmin olur. (Fetavâyı Ali Efendi.)

148 - : Bir kimse başkasının malına kıymetçe bir noksan getirse bakılır, bu noksan o malın kıymetinin dörtde birine baliğ değilse bu nok­sanın kıymetini zâmin olur. Amma dörtde birine müsavi veya daha ziya­de ise sahibi bu malı o kimseye bırakarak kıymetinin tamamını tazmin ettirmeğe müstahik olur. (106) inci meseleye bak!.

149 - : Bir kimse başkasının arsasından toprak aldıkda bakılır, ba toprağın kıymeti olmadığı halde bundan dolayı arsaya bir noksan gelmiş olursa bu noksanı zâmin olur, noksan gelmemiş ise bir şey lâzım gelmez. Fakat toprağın kıymeti bulunursa arsaya noksan âriz olsun,olmasın, bunun kıymetini zâmin olur. (Feyziyye.)

150 - : Taaddi edilen bir malın sabık haline iadesi mümkün İse iadesi lâzım gelir. Mümkün değilse kıymetinin tazmini icab eder.

Meselâ: Bir şahs bir kimsenin örülmüş hasırım bozub dağıtsa iadesi mümkün ise kendisine iade etdirilir, değil ise kendisine bu hasır teslim edilerek bunun dokunmuş olduğu haldeki kıymeti tazmin etdirilir. (Ha-niyye.)

151 - : Bir kimse başkasının koyunlarımn yününü kırksa da bun­dan meselâ keçe yapsa bu keçe kendisinin olur. Çünkü kendisinin suniy­le vücuda gelmişdir. Bu halde bakılır,,koyunların kırkılması bunların kıy­metlerine noksan vermemiş ise o kimse yalnız bu yünün mislini zâmin olur. Amma noksan vermiş ise sahibi muhayyer olub dilerse bu yünün mislini alır, ve dilerse bundan dolayı koyunlara âriz olan noksanı ödetir. (Hindiyye.)

152 - : Bir kimsenin mülkünde kazıttığı kuyuyu, başka bir şahs bundan çıkarılan toprakları doldurarak kapatsa bu kuyu, bir kerre kazıl­mış, bir kerre de kazılmamış olarak takvim edilir, aradaki tefavütü o kinv se zâmin olur. Fakat bu kuyuya bir mikdar toprak atsa bunu çıkarmaya cebr olunmaz.

Kezalik: Bir kimsenin kuşu, başkasının kuyusuna düşerek ölse bunu çıkarmak o kuşun sahibine aiddir. Fakat kuyunun suyunu çıkarmak onun üzerine lâzımgelmez. (Hindiyye).

153 - : Bir kimse başkasının mülk hane, dükkân, . duvar gibi bir akarını haksız yere yıksa bunu olduğu gibi inşa etmesine cebr olunmaz. : Çünkü bina misliyyatdan değildir ki misli kaza edilmek mümkün olsun. Bu halde sahibi muhayyerdir, dilerse enkazı o yıkan kimseye ve o ölmüş ise vârislerine terk ederek mebniyyen kıymetini tazmin etdirir, ve diler­se o akarın mebniyyen kıymetinden enkazının kıymetini tenzil ve baki kıy­metini tazmin ile beraber o enkazı da alıkoyar. Çünkü o bina, enkazı mev-cud olduğundan minvechin kaimdir. Şekli bozulduğu cihetle de minvec-hin hâlikdir. Binaenaleyh sahibi dilerse kıyamı cihetine meyi ederek nok­sanını Ödetir, ve dilerse helaki cihetini nazara alarak kıymetini ödetir. (Tenkih-i Hâmidî.)

Fakat o kimse enkazını da istihlâk etmiş olursa artık muhayyerlik kat maz. Yalnız mebniyyen kıymetinin tazmini teayyün eder.

BİT de gâsO, onun kendi rizasiyle evvelki hali üzere veya daha iyi olarak bina ederse zamanından kurtulur. Gerek evvelki enkaziyle bina et­sin ve gerek başka levazım ile inşa etsin müsavidir. Amma mütefâvit ve aşağı bir h ,Ute bina ederse zamandan beri olmaz (Bezzâziyye.)

Mescicl gibi vakf binalarda ise herhalde yeniden inşa lâzımdır. Evkaf mebhasine vüracaat!.

154 - : kimse bir şahsın malik olduğu ağaçlarını tagallüben dik­lerinden keserek istihlâk etse bu ağaçların kaimen kıymetlerini zâmin olur. Şöyle ki: Bahçe bir kerre bu ağaçlar kesilmemiş olduğu halde bir kerre de kesilmiş olduğu halde takvim olunur, iki kıymet arasındaki farkı zâmin olur. Bu kesilmiş ağaçlar mevcud bulunursa sahibi muhayyerdir, dilerse bunları alıverir, yalnız noksanını tazmin etdirir, şöyle ki : Kaimen kıy­metlerinden maklûsn kıymetleri tenzil ederek baki meblâğı alır, bununla beraber o kesilmiş ağaçları da alikor.

Meselâ : Ağaçlar kaim olarak bahçenin kıymeti on bin, ağaçsız kıyme­ti beş bin, ağaçların kesilmiş kıymeti de iki bin kuruş olsa sahibi dilerse bu ağaçlan kesene terk ederek beş bin kuruş alır, dilerse üç bin kuruşla beraber ağaçları da alıkor.

Şâyed bu ağaçların kaimen kıymeti ile böyle raaklûan kıymetleri mü­savi olur da sahibi bu ağaçları alıkorsa artık bunları kesenden, bir şey is­teyemez. Çünkü bu takdirde bir şey telef ve zayi olmuş sayılmaz (Bezzâziy-ye, Hâniyye.)

155 - : Bir ağacın tagallüben kesilen dallan hakkında da yukanda-kî mesele hükmü cereyan eder. Kesilen dallar yüzünden ağaca âriz olan noksan, fahiş olursa ağacın tamam kıymetini tazmin lâzım gelir. - velev ki yerine başkası bitsin. - (Vâkıat.)

156 - : Bir kimse başkasının hanesi kapısının iki kanadından birini veya bir çift ayakkabısından bir tekini itlaf etse sahibi o kimseye diğeTini de red ile her ikisini tazmin etdirebilir (Hâniyye.)

157 - : Bir kimse başkasının elbisesini çekib de yırtsa vücuöıa ge­len noksamn tamamını zâmin olur. Amma başkasının elbisesine yapışib da. sahibi çekmekle yırtılsa kıymetinin yansını tazmin eder. Çünkü bu hâdise o kimse ile elbise sahibinin birleşmiş fililerinden ileri gelmedir. Bu ci­hetle zamanı mütesavi bir inkısama uğrar.

Kezalk : Bir kimse başkasının eteği üzerine oturub da sahibi bilme­yerek kalkmakla elbisesi yırtılsa o kimse bu elbiseye âriz olan noksanın yansını zâmin olur.

158 - : Bir kimse bir şahsin kolunu ısınb da bu şans kolunu çek­mekle o kimsenin dişleri döküldüğü gibi bu şahsm da eti kopsa dişler, he­der olur, o kimse kolun diyetini zâmin olur {Hâniyye.)

159 - : Bir kimse komşusunun hanesinde yangın çıkmakla kendi hanesine sirayet etmesin -diye aralarında bulunub kendisine aid olan tah­ta perde ve saire gibi şeyleri yıksa bundan dolayı komşusundan tazminat isteyemez {Tenkih-i Hâmidî.)

160 - : Bir mahallede yangın çıkmakla bir kimse - tevessüüne mâ­ni olmak üzere - oradaki bir haneyi sahibinin izni olmaksızın yıksa ba­kılır, eğer bunu veliyyüremrin emriyle yıkmış ise zaman lâzımgelmez. Çünkü veliyyüremrin velâyet-i âmmesi vardır. Zarar-ı âmmı defi´ için zazarar-ı hassı iltizam hususundaki emri meşrudur. Ve eğer kendi kendine yjkmış ise bu hanenin yangın o civarda mevcud bulunduğu haldeki kıyme­tini zâmin olur. Yangın gerek orada kesilsin ve gerek kesilmesin müsavi­dir. Şu kadar var ki bunu yıkdiğından dolayı âsim ve tâzire müstahik ol­maz (Bezzâziyye, Hindiyye, Bence.)

161 - : Bir kimse bir mahallede vuku bulan yangım söndürmek için orada birisinin hanesi üzerine çıkmakla hane kendi kendine tamamen ve­ya kısmen yıkılsa bunu zâmin olmaz. Çünkü bunda bir zaruret var demak-dir. Ammeye müteveccih bir yangın zararını defi* için herkes çalışmaya selâhiyatdardır. (Reddimuhtar.)

Nitekim bir zat, îslâm hududuna hücum eden bir düşmanı defi´ için başkasının silâhını muvafakati olmadan alıb da bu silâh müdafaa sırasın­da telef olsa üzerine tazmini lâzım gelmez. (Tahtâvî.)

162 - : Bir kimsenin bahçesine veya hanesinin duvarı üzerine kom­şusunun ağacının dallan sarkmış, havasına mâni olmuş olunca «Bunları kaldır ve İllâ ben kaldırınm.» diye komşusuna müracaat etmelidir. Kom­şusu kaîdirmazsa kendisi bunları zaruret mikdarı kesebilir, buna hakkı var­dır. Fakat bu hususda hâkime müracaat etmesi evlâdır.

Bu dalların bağlanmalariyîe zararlan defi´ edilebilirse kesilmeleri ci­hetine gidilemez. Aksi takdirde tazmini Iâzımgelir.

Bu dalların bir takımını bağlamakla zararlannı defi´ mümkün, bir ta--kımının ki gayn mümkün olduğu halde bunların hepsi kesilse mümkün olanlann tazmini Iâzımgelir, mümkün olmayanların tazmini lâzımgelmez.

Bağlanmalariyîe zararlannı defi´ kabil olmazsa hâkimin tâyin edeceği mikdan bahçe veya hane sahibi bizzat kesebilir, fakat komşusunun bahçesi­ne kendi kendine girmeğe hakkı yokdur. (Hindiyye.)

163 - : Zulüm gören kimsenin ne zâlime ve ne de başkasına zulm etmeğe selâhiyyeti yokdur, çünkü zulm, kat´iyyen haramdır, usuliyle izâle edilir, yoksa zulme zulm ile mukabele edilemez. Meselâ magsubünminh, gasb edemez, mesrükünminh sirkatde bulunamaz. Ve bir kimse kendisinin malım itîâf eden şahsın malını bü´mukabeîe itlaf edemez. Ederse kendisi de zâmin olur.

Kezalik : Bir kabileden biri diğer kabileden birinin malını itlaf etmek­le o da evvelki kabileden birinin malını itlafa kalkışamaz, ve illâ her biri telef etdiği malı zâmin olur.

Kezaîik : Bir kimse aldanıb da birinden aldığı bir kalb akçayı başka­sına süremez. Fakat bunu aldığı şahsa iade ile sağlamım isteyebilir. (Fey-ziyye, Fetavâyı Cedide.)

164 - : îtlâfa icazet lâhık olmaz, böyle bir icazet sahih ve muteber değildir.

Binaenaleyh bir kimse bir zatın malını haksız yere itlaf etdikden son­ra o zat : «Mücîz oldum.» veya «Razi oldum. dese bununla o kimse zaman dan beri olmaz. O zat, isterse bu malını yine tazmin etdirebilir.

Kezalik: Vârislerden biri diğerlerinin gıyabında terekeden bazı mai-ları sarf ile ziyafet verdikden sonra diğerleri gelib buna icazet verseler, bâ-dehû hisselerini tazmin etdirmeğe kıyam edebilirler. Çünkü itlaf, bir mev­kuf akd değildir ki buna icazet îâhik olsun. Bu esasdan yalnız lukata müs­tesnadır. Şöyle ki : Bir kimse elde etdiği bir lukatayı tesadduk etdikden sonra sahibi zuhur edib bu tesadduka icazet verse sahih olur, artık bundan rücu edemez. Çünkü bu tesadduka esasen şari-i hakîm tarafından izin var­dır. (Redtümuhtar.)

165 - : Bir kimse bir şahsın bir kab içindeki şu kadar yağını akidıb itlaf etdikden sonra bu yağın temiz olmadığını iddia, sahibi de temiz bu­lunmuş olduğunu dâva etse o kimse bu yağın temiz olmadığına dair yemin edince tasdik olunarak ona göre bedelini zâmin olur. (Feyziyye.) [47]

Tesebbüden İtlafa Daîr Hükmler :



166 - : Tesebbüben itiâfda teammüd şartdır. Binaenaleyh müteseb-bib, müteammid olmayınca zâmin olmaz. Fakat müteammid olunca zâmin olur, yani : Bir kimse birinin malını müteammid olarak tesebbüben itlaf eder, veya kıymetini tenkis eyler ise, başka bir tabirle kendisinin fi´ili bir malın telefine yahud kıymetinin noksanına sebeb-i müfzî olursa itlafı ha­linde bedelinin tamamını, kıymetinin noksanı halinde de bu kıymeti zâ­min olur.

Meselâ ; Bir kimsenin hayvanı bir şahsdah ürküb de firar eylese zi­yamdan dolayı o şahsa - ürkütmek kasdı bulunmadığı için - zaman lâ-zımgelmez. Velev ki hayvana yaklaşmış olsun. Amma hayvanı kasden ür­kütmüş ve ondan dolayı hayvan firar ederek zayi olmuş olursa zaman lâ­zım gelir.

Kezalik : Bir avcı ava tüfek atıb da sesinden başkasının hayvanı ürke­rek firar ederken düsüb ayağı kınlsa zâmin olmaz. Fakat başkasının hay­vanını ürkütmek kasdiyle tüfek atmış ise telefi takdirinde zâmin olur.

167 - : Tesebbüben itlafın zamanı mucib olması için teaddi de şart­dır.

Yani mütesehbibin tesebbübünden dolayı meydana gelen bir zararı zâmin olması için o zarara müeddi olan fi´ili amden, hem de haksız yere yapmış bulunması lâzımdır, ve illâ zaman lâzım gelmez.

Meselâ ; Bir kimse veliyyüTemrin izni olmaksızın tarik-i âmde bir ku­yu kazıyıb da oraya başkasının hayvanı düşerek telef olsa zâmin olur. ÇÛnkü o kimsenin tarik-i âmde böyle bir kuyu kazımaya hakkı yokdur, bu bir teaddidîr.

(Hanbelî fukahasına göre bir kimse hanesinin rinasında, yani hanesi­nin merafikından sayılıb haricen yakininde bulunan bir yerde kuyu kazısa veya bina yapsa veya kereste bıraksa bunlara düşüb telef olan şeyi zâmin olur. Velev ki bu hareketi veliyyüTemrin İzniyle olsun. Çünkü veliyyül´em-rin izni vermeğe selâhiyyeti yokdur. Kuyunun yarısı da arsamn finasına müsadif olduğu takdirde de hükm böyledir. Böyle bir yerde kuyu kazılma­sını veya bina yapılmasını veliyyül´emr emr etmiş olursa telef vukuunda bunu yalnız veliyyül´emr zâmin olur (KeşşafüTkına.)

168 - : Bir kimse tarlasına giren hayvanı tarlasından çıkardıkdan sonra o hayvan zayi olsa veya o hayvanı kurt yese kıymetini zâmin olmaz. Çünkü bunda teaddi yokdur. Meğer ki tarladan çıkarmakla beraber daha öteye sürmüş bulunsun, o zaman zâmin olur. (Hindiyye, Ali Efendi.)

Kezalik : Bir kimse yol üzerindeki bir duvardan atlamakla yoldan ge­çen bir hayvan ürküb arkasındaki yükü atarak telef olsa tazmini lâzım gel­mez. Çünkü bunların hiç birinde teammüd yokdur.

169 - : Bir kimse, birisinin tarla veya bahçesinin suyunu seddedib de ekinleri ve sair dikdiği şeyler kuruyarak telef olsa, yahud suyu mûtâd hilâfına olarak kendi tarlasından taşınb da başkasının tarlasını su içinde bırakmakla ekinleri telef olsa bunların telef olduğu zamandaki kıymetini zâmin olur.

170 - :Bir kimse bir şahsın elbisesine amden sanlıb mücadele eder­ken bu şahsın üzerinden bir şey düşüb telef olsa veya sakatlansa bunu o kimse zâmin olur.

Düşen şey zayi = Gaib olduğu takdirde de bakılır. Eğer sahibinin ya­kınına düşmüş ve sahibi onu görüb almaya kadir bulunmuş ise zaman lâ-zımgelmez. (Hâniyye.)

171 - : Bir kimse bir şahsın üzerine bir köpeği kışkılamakla köpek gidib o şahsın elbisesini parçalasa o kimse zâmin olur, velev ki kendisi kö­peğin arkası sıra gitmiş olmasın. (Ankaravî.)

172 - : Bir kimse tarlasına giren yabancı bir beygir üzerine hücum ve tazyik etmekle beygir havalinin üzerinden sıçrarken kazığa saplanarak helak olsa tazmini lâzımgelir. (Behce.)

173 - : Bir kimse başkasının ahırının kapısını açıb da içindeki hay­van firar ederek zayi olsa veya kafesin kapısını açıp da içindeki kuş uçsa zâmin.olur. Velev ki ahınn kapısını açdığı halde bunları tenfîr edib kaçı­racak bir şey söylemiş olmasın. Bu, îmam Muhammed´e göredir. Mecelle´ce muhtar olan da budur. Fakat îmamı Âzam ile îmam Ebû Yusuf´a göre kapısını açmakla beraber hış hış, kış kışgibi bir şey söylemiş olmayınca za­man lâzım gelmez. Çünkü bu halde hayvan kendi ihtiyariyle firar etmiş sayılır, (Ankaravî, Macmaül´enhür.)

174 - : Bir kimsenin duvarı üzerine koyduğu ağaç düşerek birisine zarar verse bakılır, o ağacı o duvara koymaya hakkı var ise zâmin olmaz, hakkı yok ise zâmin olur. Çünkü bu haldemüteaddi sayılır.

175 - : Bir kimse hanesinde bermûtâd ateş yakmakla kazaen yangın çıkıb komşusunun hanesi yanacak olsa zâmin olmaz. Fakat´ hüâf-ı mütâd yakmış olursa komşusunun hanesinin mebniyyen kıymetini ve çıkarama­dığı eşyasının da bedellerini zâmin olur. (Hâniyye, Behce.) Meselâ : Bir kimse hanesindeki fırınına o fırının tehammül edemiyeeeği derecede odun atıb yakmakla hanesi yandığı gibi sirayet ederek komşusunun hanesi de yansa bunu zâmin olur. (Hâniyye.)

176 - : Bir kimse tarlasındaki çalıları yakarken kıvılcımlarından komşusunun tarlası yansa bakılır, eğer komşunun tarlası âdeta nazaran kı­vılcımın kendisine yetişemiyeceği kadar uzak bulunmuş ise üzerine zaman lâzımgelmez. Fakat bu derece uzak olmayıb yakacağı ateşin şerareleri bu tarlaya yetişeceğini bilecek veçhile .yakın bulunmuş ise zâmin olur. (Behce.-

177 - : Bir sevin telefi hususumla mübaşir ile mütesebbib içtima etse zaman mübaşire lâzımeelir. SÖvle ki: Bir şahs. bir şeyin telefine se-beb olan bir işi islemiş´olduğu halde arava ihtiyarî bir fi´il hilûlet eyîese, yani başka bir şahs o sevi mübâşereten itlaf etse bunu, bu ihtiyarî fi´il sa­hibi olan fâ´iî-i mübaşir zâmin olur, mütesebbib zamin olmaz. Bu esas üze­rine aşağıdaki meseleler tefemi eder.

178 - : Bir kimsenin kapısını bir sahs açık bırakdığı veya duvarını deldi&i haîde diğer bir sahs buraya girib bir mal çalsa zamanı bu çalan şahsa lâzımgelir.

179 - : Yol kesici gibi bir zâlimden firar eden kimseyi bir şahs tev­kif etmekle o zâlim yetişib bu kimsenin malını alsa bunu bu şahs değil, o zâlim zâmin olur.

180 - : Harbîlerden korkan bir mahal ahalisini münavebe ile bekle­yen nöbetçilerden birinin sırasında harbîler o mahalde bir kimsenin hane­sini basıb malını garet etseler bu nevbetciye zaman lâzımgelmez.

181 - : Haksız yere yapılan se´ayet « jurnalcilik zamanı mucîbdir.

Sövle ki: Bir kimse bir şahsın zuîrn ve gadr ile maruf olan ehl-i örfden birine haksız" yere gamz edib cerime namiyle şu kadar parasını aldırmaya sebeb olsa o şahs, bu parayı o kimseye tazmine kadir olur. (Bence.)

182 - : Onun burrun emvalini tagallüben almakla maruf bir gadda­ra : -Şu kimsenin filân mahalde şöyle zahiresi vardır, veya şöyle güzide atı vardır. > diye haber verib bunların haksız yere alınmasına sebebiyyet ve­ren -îhs. jurnalcilik etmiş olacağından bunu zâmin olur, vefat edecek olsa terekesinden tazmin etdirilir. (Tahtâvî.l

Du gibi fesâde say eden şahs hakkında, evvelâ fazla bir tazîr lâzımge-lir, s"nra seâyeti yüzünden alınan mal, telef olunca tazmini icab eder, çün­kü bu jurnalci ma´siyeti irtikâb etmiş, mal sahibine eziyetde bulunmuş, vs elinden alımb kullanılan şey, hayvan ise ona da zulm eylemiş olur. Hayva­na zulm ise daha şediddir. Binaenaleyh fesadı izâle için mütebahhir âlim­lerin ekserisi bu veçhile fetva vermişlerdir. Bunun seâveti yüzünden malın alındığı tahakkuk etdiği veya zann-ı. galib ile zannedildiği takdirde kendisi müfcaşereten mütlif gibi olmuş olur. (Fetavâyı Hayriyye.) evvelâ : Kötü bir işi irtikâb etmekle kendi nefsi hakkında fenaJk etmiş olur. Saniyen : Aleyhine jurnai verdiği kimse hakkında fe-nahkia bulunmuş olur. Sâlisen : Kendisine jurnal verdiği şahsı zulme sevk etmekle onun hakkında fenalık yapmış olur. Bu cihetle jurnalciye, ıMüselles) denilmiştir ki insanların en kötüsü sayılır.

183 - : Bir şahs bazen hem mübaşir, hem de mütesebbib olabilir. Meselâ : Bir kimse başkasına aid asılmış bir avizenin ipini keserek

onun yere düsüb kırılmasına sebeb oîsa ipi kesmesine nazaran fâ´ili müba­şir, o avizenin düşüb kırılmasına sebebiyyet vermesine nazaran da müte­sebbib olur. Binaenaleyh hem ipi, hem de avizeyi zâmin olur.

Kezalik : Başkasına aid bir tulumu yanb içindeki yağın akarak telef olmasına sebeb olsa mübâşereten tulumu, tesebbüben de yağı itlaf etmiş, binaenaleyh her ikisini de zâmin olmuş olur. (Hâniyye.)

184 - : Bazen iki mütesebbib içtima eder. Bir hâdise için vermiş ol­dukları sebebiyyet mütefâvit olun«a zaman kuvvetli sebebe teveccüh eder.

Meselâ : Bir şahs bir kimsenin ahırının kapısını açsa, diğer bir şahs da o ahırdaki hayvanın bağım çözse de hayvan kaçarak zayi olsa zaman ka­pıyı açan şahsa lâzımgelir. Görülüyor ki bu hâdisede iki mütesebbib içtim etmiş, fakat kapının açılması, hayvanın firarı için daha, kuv/etli bir sebeb olduğundan zaman kapıyı açan mütesebbibe teveccüh eylemişdir.

Hanbelî fukahasınm beyanına göre iki gemi yürürken veya dururken kapdanlannın tefriti yüzünden birbirine çarparak gark olsalar her birisi diğerinin gemisini ve bu gemide gark olan şeyleri zâmin olur. Çünkü bu telef her ikisinin fi´ili sebebiyle husule gelmişdir. Tefritleri bulunmadığı takdirde isehiç birine zaman lâzımgelmez. Zira bu halde ne mübaşir, ne de mütesebbibdirler. ikî kapdandan yalnız biri tefritde bulunmuş olsa bunları yalnız o zâ min olur. Tefritin vukuu ve adem-i vukuunda ihtilâf olunsa rüzgârın ken­disine galebesi ve tefritin adem-i vücudu hususunda söz yeminiyle kapda mndır. Çünkü o münkirdir. Asi olan da beraetdir.

Bir kapdamn tefriti, gemisini zapta, diğerinden redde, başka tarafa sevka kadir olduğu halde böyle yapmamasıdır. Veya gemisi için lâzımgelen âletleri, halatları ikmâl etmemiş bulunmasıdır. Kaptanlar bu müsademeyi âmden yapmış olunca her iki gemiye aid bütün zayiatı müştereken zamin olurlar. Ve insanların gark olmalarından dolayı da şeraiti dairesinde hak­larında kısas veya diyet lâzımgelir. (Keşşafül´kına.) [48]

Umumî Ve Hususî Yollarda İhdas Edilen Şeyler :



185 - : Herkesin tarik-ı âmden hakk-i müruru vardır. Fakat bu mü­rur, selâmetle meşruttur. Yani taharrüzü mümkün olan hallerde başkasına zarar vermemekle mukayyeddir. Çünkü bu yolda başkalarının da mürur hakkı vardır, onların haklarına da riâyet lâzımdır.

Binaenaleyh tarik-ı amde bîr hammalın arkasındaki veya başındaki yü­kü -düşüp de birinin malını telef etse hammal o malı zâmin olur.

Kezalik : Hammalın arkasından tarik-ı am âzerine düşüp henüz yol üzerinde bulunan bir yük üstüne oradan geçen bir insan kazaen düşerek elbisesi yırtılsa hammal bunun zararını zâmin olur.

186 - : Tarik-ı âm. namazgah, mer´a gibi arazi-i metrûkede onun bu­nun tarafından vücude getirilecek şeyler herhalde sökülür, kaldırılır.

Meselâ: Bir kimse bir koy ahalisinin araba çekmelerine mahsus bir verde bina vapsa ahalisi hâkime müracaat ederek bu binayı sökdürebilirîeı. (Behcetül Fetavâ.)

Velev ki bu binanın kıymeti o yerin kıymetinden fazla olsun. Velev ki bu binanın sökülmesi o yere muzır bulunsun.

I87 - : Bir kimse veliyyül´emrin izni olmadıkça tarik-i amde alım satım için oturamaz. Oturur da bu yüzden birinin malı telef olursa zâmin olur.

Kezalik : VelîvvüV emrin izni bulunmadıkça tarik-i fimde´oluk, çıkma, hela eibi bir sev ihdas edemez. Edecek olursa ondan tevellüd eden zarar ve ziyanı zâmin pîur.

Meselâ : Bir kimse tarik-ı âm üzerine bilâ izin kereste yahud taş yığıh da üzerine b´r şahsın havvanı o şahsın sun´u olmaksızın basıb sürçerek te­lef olsa o kimse bunu zâmin olur.

Kezalik : Bir kimse tarik-i .amme yağ veya karpuz kabuğu gibi kaypak bir şey döküb de başkasının hayvanı bundan kayarak telef veya sakat olsu o kimse bunu zâmin olur. .

188 - : Bir kimse tank-i âmde rüzgârlı bir günde kor koymakla bun­dan birisinin bir malı yansa, Şemsül Eimmeye göre zâmin olur. (Hâniyye.)

189 - : Bir kimse tarik-ı âm gibi gidib gelmeğe hakkı olan bir mev­ziden ateş ile geçmekde iken ateş düşmekle veya rüzgâr esmekle birinic malmı yaksa zâmin olmaz. Amma geçmeğe hakkı olmayan bîr yerden ateş ile geçerken birinin malım yaksa bakılır, eğer rüzgâr esmesinden dolayı yakmış ise zamanı lâzım §elmez, amma ateş parçasının düşmesinden dola­yı yakmış ise zaman lâzımgelir. (Bence, Feyziyye.)

190 - : Bir kimsenin tarik-ı âmde haksız yere kazdığı kuyuya bir şahs birisinin hayvanını atib itlaf etse bunu bu şans zâmin olur. Çünkü bu, mübaşirdir. Yoksa o kuyuyu kazıyan zâmin olmaz. Zira o mütesebbi.bdir.

191 - : Bir kimse ;:arik-ı âmde bili izin bir şey ihdas etmek, isteyin­ce oraden geçecek herkesin bunu men´e salâhiyyeti vardır. Men´edilmeyib de vücude getirilmiş olsa ammeye muzir olsun olmasın îmamı Azama göre yine hadm ve refiî et dirilir. İmam Muhammed´e göre hadm ve ref etdirüe-mez. Mecellenin (1213) ncü maddesi bu kavle göredir. îmam Ebû Yusuf´a göre de muzir olmayınca kimsenin ne men´e, ne de hadmini talebe hakkı olamaz.

192 - : Bir kimsenin tarik-ı âmme bilâ izin koyduğu ağaç veya taş üzerinden bir şahs geçmekle kendisine bir zarar lâhik olsa bakılır. Eğer bu şahs, oradan müteammiden geçmiş ise o kimseye zaman lâzım gelmez. Fa­kat müteammid olmayıb da âmâ bulunsa veya geceleyin geçmiş olsa za­man lâzımgelir. fAnkaravî, Mecmaül´enhür.)

193 - : Bir kimse tarik-i âmdeki bir dükkânın önünü bir şahsa emr edib sulatsa da bundan birinin hayvanı kayıb telef olsa istihsânen bu âmir zâmin olur. (Ankaravt)

194 - : Birinin sağlam veya inhidama mail olan duvarı tarikri âmme veya tarik-i hassa veya birinin mülküne yıkılıb da başkasına bir zarar ver­se zaman lâzım gelmez. Çünkü duvar sahibinin bunda bir güna hıyaneti yokdur. Mübaşir olmadığı gibi mütesebbib, müteaddi de değildir.

Fakat duvar evvelce inhidama mail olub da sahibine diğer bir kimse: «Duvarını yık.» diye takaddüm ve tenbih etmiş ve duvan yıkacak kadar da bir vakit geçmiş olursa istihsânen zaman lâzım gelir. Velev ki bu hane sa­hibi onun içinde oturmayıb onu başkasına icar veya terhin etmiş olsun.

Şu ka-dar var ki o kimsenin takaddüme ve tenbihe salâhiyyetdar olma­sı şartdır. Şöyle ki: Duvar, eğer komşunun hanesi üzerine yıkılmış ise ta­kaddüm eden o hanenin sakinlerinden olmalıdır. Harîcden birinin takad­dümü, tenbihi muteber değildir. Ve eğer tarik-i has üzerine yıkılmış ise

takaddüm eden, o tarikde hakk-ı müruru olan kimselerden olmak lâzımdır. Ve eğer tarifc-i âm üzerine yıkılmış ise her kim olursa olsun takaddümü muteberdir. Takaddüm için cinayet bahsine müracaat (Hâniyye, Camiül´fü-süleyn.)

195 -. Bir kimse bir duvan yapdınrken sağlam yapdırmayıb da in­hidama mail ve mimarî fennine muhalif olarak yapdırmış olsa bunun yıkıl­masından ileri gelen zararı taakddüme tevakkuf etmeksizin zâmin olur.

196 - : İnhidama yüz´tutmuş olan duvar, taakddümden- sonra kom­şunun sağlam duvarı üzerine yıkıhb onu da yıkmakla bu sağlam duvar bi­risinin bir malını itlaf etse bu malı da, o duvarı da tazmin etmek, inhidama mail olan duvar sahibi üzerine lâzımgeîir. (Bence.)

197 - . Bir hanenin üst katı birinin, alt.katı da başkasının olub hep­si birden inhidama yüz tutduğu ve tekadüm vuku bulduğu haîde üst kat yı-kılıb bir şahsın bir malını, meselâ hayvanını itlaf etse bunu üst kal sahibi zâmin olur.

Kezalîk : Bir kimsenin duvarı tekaddümden evvel yıkılıb enkazının kaldırılması için ´kendisine tekaddüm vuku bulmuş iken kaldirmayıb da bu enkaza bîr hayvan sürçerek telef olsa zamanı lâzımgelir. {Hâniyye.)

198 - : Bir haneden tarik-i âmme bilâ izin çıkarılan şahnişin veya koyulan şeyler, o hanenin başkasına satıldıkdan sonra da bir zarara sebe-biyyet verse bunun zamanı, onları yapan ilk sahibine aid olur. haneyi sat­mış olmakla bu zamandan kurtulamaz. Elverir ki evvelce tekaddüm vuku bülnusş olsun. Çünkü bunların tarik-i âmde mücerred ihdası bir cinayetdir, bu satış ile bâtıl ve eseri zail olmaz. {Hâniyye .1

199 - : İnhidama mail duvar ve saire için vuku bulan tekaddümden dolayı sahibinin mes´ul olması için onun yıkıldığı güne kadar sahibinin on­da tasarrufa muktedir olması lâzımdır.

Binaenaleyh yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar, tekaddümden sonra baş­kasına kat´iyyen satılsa veya bağişîanıb teslim edilse de badehu yıkılarak birisine zarar verse bunun sabık sahibine zaman lâzımgelmez. Çünkü ar-trfc bunu yıkmaya kendisinin salahîyyeti kaîmamışdır. Lâhik sahibine de lâ-zımgeîmez. zira kendisine tekaddüm vuku bulmamısdır. Tekaddümden sonra sahibinin çünûn-ı mutbik ile mecnûn olub bâ-dehû yıkılması takdirinde de hükm böyledir. Çünkü mecnûnun hakk-ı tasarrufu ve hadme iktidarı yoldur. (Hâniyye.)

200 - : İnhidama mail olan bir duvarın veya hanenin sahibi çocrö veva mecnun bulunsa tekaddüm onun velisine veya vasisine yapılır. Bu tekaddümden sonra yıklır da bir zarara sebeb olursa zamanı bu çocuğun veya mecnunun malından lâzımgelir. Velisine veya vasisine lâzımgelmez, velev ki bunlar bu duvarı veya haneyi yıkmak veya islâh etmek hususunda taksir etmiş olsunlar. (Ankaravî.)

201 - : Bir kimsenin duvarı bir şahsın mülküne doğru yıkılmaya yüz tutmuş ise de tarik-İ amme doğru inhidama mail ve korkunç bulunma­mış olsa o şahsın tekaddümünden sonra duvar tarik-i amme yıkılsa bundan dolayı o kimseye zaman lâzımgelmez. (Câmiül´fusûleyn.)

202 - : Bir duvar kısmen tarik-i âmme, kısmen de bir şahsın hane­sine karşı inhidama mail olmakla o gahs tarafından tekaddüm vuku bulduk, dan sonra duvar, o hanenin üzerine veya tarik-i amme yıkılsa zararını du­var sahibi zâmin olur. Çünkü duvar esasen -birdir. Hane sahibi -de âmme­den biridir. Tekaddüme her veçhile salâhiyyeti vardır. Binaenaleyh tekad-dümü her iki kısım hakkında da sahih olmuş olur.

Kezalik : Tekaddüm o şans tarafından değil de âmmeden biri tarafın­dan vuku.buldukdan sonra duvar yıkılsa bu tekaddüm, tarike mail olan kı­sımda sahih olacağından diğer kısımda da sahih olmuş olur. {Hâniyye.)

203 - : Umuma aid bir zarar için tekaddüm vuku buldukda artık bu, bir kimse tarafından tecil, imhâl ve ibra edilemez. Çünkü bunda hu-kuk-ı umûnıîyye vardır. Amma şahsa mahsus bir zararın defi hususunda o şahsın imhâli, tecili ve ibrası sahihdir. Binaenaleyh bir kimse hanesi üzerine inhidama meyi etmiş olan bir duvardan dolayı sahibine tekaddümde bulundukdan sonra ona bir müddet mühlet verib de bu müddet henüz bitmeden duvar yıkılarak kendisinin ha­nesini rahnedar etse zaman talebinde bulunamaz. Nitekim o duvar sahibi bu tekaddümden ibra etdikden sonra duvar yıkıldığı takdirde de hükm böyledir. [49]

Hayvanatın Yaptığı Cinayetler :



204 - : Bir hayvanın, kendiliğinden olarak, yani sahibine nisbet olu-namıyacak veçhile vücude getirdiği zararı sahibi zârnin olmaz. Bu hâdise

gerek geceleyin olsun müsavidir. Bir hadis-i şerifde: buyurulmuşdur. Yani herhangi hayvanın cerh ve itlafı hederdir. Çünkü hay­vanlar mükelef, müteaddi olmadıkları cihetle yapdıklanndan mes´ul de­ğildirler.

Bu esasa şu meseleler tefemi eder :

(1) : Bir kimsenin hayvanı, onun sun´u olmaksızın başkasının ekinim istihlâk etse o kimseye zaman lâzım gelmez.

(2) : Bir kimse birinin hanesine müsaadesiyle girdiğinde hanede bulu­nan köpeği tarafından ısırılsa veya bir mal itlaf edilse o hane sahibine za­man lâzımgelmez. (Hâniyye.)

(3): Bir kimseyi gitdiği bir mahallenin köpekleri ısırıb mutazarrır en­seler, başkası tarafından igra - Kışkırtma bulunmayınca kimseye zaman lâzımgelmez. (CâmiüTfusûleyn.)

(4) : Bir kimse satın alacağı bir beygirin sağrısına vurmakla beygir tepip bir zarar vücude getirse sahibine zaman lâzımgelmez. (Behce.)

(5) : Bir deve mer´ada gezerken sahibinin sun´u olmaksızın başkasının devesini basıb öldürse sahibine zaman teveccüh etmez.

(6) : Bir kimse kendisinin an kovalarım bir şahsın bağı kenarına koy-dukdan sonra o şahsın beygiri kovanların yamna gelmekle arılar tarafın­dan ihlâk edilse o kimseye zaman lâzımgelmez, (Ali Efendi Fetavâsı.)

(7) : İki yolcunun bir hanede bağlı bulunan atlarından biri boşamc diğerini sakatlasa sahibine zaman terettüb etmez. (Ali Efendi.)

(8) : Bir kimse kedisini başkasının tavuğu üzerine atdığı halde kedi kapmayıb biraz durdukdan sonra kendiliğinden atılarak tavuğu kapsa o kimse zâmin olmaz. (Câmiürfusûleyn.)

205 - : Bir hayvan bir kimsenin malım istihlâk ederken o hayvanın sahibi bunu gördüğü halde menetmez ise zâmin olur. Çünkü bu takdirde hayvanın fi´ili sahibine nisbet olunur.

{Eimme-i Selâseye göre hayvan ile birlikde sahibi veya müsteciri veya müsteiri veya müstevdei veya gâsıbı gibi bir kimse beraber bulunursa ya­pacağı itlâfdan dolayı bu kimseye zaman lâzım gelir. (Aynî).

206 - : Bir çoban, hayvanları bir ekin tarlasına ondan yiyebilecekle­ri derecede yaklaşdırdıkdan < onra hayvanlar o ekini yeseler, çoban zâmin olur.

Şöyle ki: O tarla bir kerre bitmiş ekinleriyle, bir kerre de bu ekinleri bitmemiş olarak takvim o anur. İki kıymet arasındaki fark ne ise çoban onu zâmiü olur ki, bu fark tjef olan ekinlerin hıssasını teşkil eder. (Fetavâ-i Ali Efendi.)

(Hanbelî fukahası diyorla/ ki : Bir kimsenin malik olduğu veya ariyet, vedia veya icare yoluyle elinde bulundurduğu hayvanlar birisinin tarlasına veya bahçesine geceleyin girib ekinleri veya ağaçları bozsalar bakılır, eğer bunların muhafazasında tefrit göstermiş ise üzerine zaman lâzımgelir ve illâ lâzımgelmez. Meselâ: Hayvanı geceleyin ahıra kapatmamak veya çıka­bileceği bir veçhile kapatmak bir tefritdir. Fakat gündüzün sahihlerinin elleri altında bulunmadıkları halde hayvanların böyle bozacakları şeyleri sahihleri zâmin olmazlar. Bozacakları şeylerin civarına gerek salıverilmiş olsunlar ve gerek olmasınlar müsavidir.

Bazı zatlara göre bu hükm, hem mezraaları hem de mer´alan bulunan mahallere göredir. Mer´alan yakın bulunmayan mamur karyelerde ise hay­vanları böyle başıboş bırakmak, muhafazlannda tefrit sayılacağındn isfâd edecekleri şeyleri tazmin lâzımgelir. (Keşşafül´kına.)

207 - : Süsken öküz ve dalayıcı köpek gibi insanlara zararı müteyak-kan bir hayvanın sahibine, mahallesi veya karyesi ahalisinden biri : «Hay vananı zabt et.» diye tekaddümde bulunmuş olduğu halde sahibi onu salıve-rib de bir kimsenin hayvanını veya diğer bir malını telef etse üzerine za­man lâzımgelir. Amma tekaddümden evvelki zaran zâmin olmaz. (Behce.)

208 - : Zararı insanlara karşı melhuz olmayıb yalnız mala münhasır bulunan bir hayvan hakkındaki tekaddüm, muteber -değildir. Binaenaleyh böyle bir hayvan tekaddümden sonra da bir mala zarar verse sahibine za­man teveccüh etmez.

Meselâ : Bir kimsenin köpeği insanlara dokunmayıb yalnız üzüm ye­meyi itiyad etmiş olmakla komşulan : «Köpeği zabt et, gelib bağda üzüm­lerimizi yemesin.» demiş oldukları halde o kimse köpeğini zabt etmeyib de gidib komşularının üzümlerini yese kendisine zaman lâzımgelmez. (Reddi-muhtar.)

209 - : Bir kimsenin hayvanı kendisinin has veya müşterek mülkün­de veya sahibininizniyle başkasının mülkünde iken Ön veya arka ayağı ile veya başı veya kuyruğu ile veya diğer bir tarafı ile çarparak veya arka ays-ğı ile teperek veya ağzı ile ısırarak bir şahsa zarar verse bunu o kimse zâ­min olmaz. Gerek râkib ve gerek kâid veya sşik olsun ve gerek olmasın müsavidir. Çünkü ken-disi bunda mübaşir değildir, mütesebbib ise de bun­da taaddisi yokdur. (Reddimuhtar.)

210 - : Bir hayvan boşanıb da kendiliğinden olarak birinin mülküne veya tarik-i âmme girib bir zarar yapsa, meselâ : Birinin ekinlerini bozsa sahibi zâmin olmaz.

Fakat bir kimse bir hayvanı sahibinin izni olmaksızın başkasının mül­küne girdirerek bir zarar ve ziyana sebebiyyet verse bunu zâmin olur. Bu halde o kimse râkib olsun olmasın, kâid - Yedici veya saik = Sürücü bu­lunsun bulunmasın, ve hayvanın yanında bulunmuş olsun olmasın müsavi­dir. Çünkü bu hareketile bir mütesebbuib-i müteaddi mevkiindedir.

211 - : Bir kimse tarik-i âmde hayvanına binmiş olarak giderken hayvanın kendiliğinden yapdığı taharrüzü gayrı mümkün zarar ve ziyam zâmin olmaz.

Meselâ : Hayvanın ayağından toz ve çamur, sıçrayıb da başkasının elbi­sesini lekelese ve yahud arka ayağiyle tepip veya kuyruğiyle çarpıp da bir zarara meydan verse zaman lâzımgelmez. Çünkü herkesin tarik-i âmde pi­yade olduğu gibi süvari olarak da mürura hakkı vardır. Bu mürur esnasın­da bu gibi hâdiselerden ihtiraz mümkün değildir.

Amma hayvanın müsademesinden veya ön ayağiyle veya başiyle çarp­masından veya ayağiyle bir şey üzerine.basmasından veya ağziyle ısırma­sından veya ayağından büyük bir taşın sıçramasından vukua gelen zarar ve ziyanı rakibi zâmin olur. Çünkü bunlar taharrüzü mümkün zarar ve ziyan­dır. Bu halde o kimse bunu mübâşereten itlaf etmiş sayılır. Bu hâdise ge­rek kendi mülkünde ve gerek başka bir mahalde olsun müsavidir. (Behce, Mecelle.)

212 - : Tarik-i âmde kâi-d ile saik de râkib g:bidir. Yani bunlar da dâkibin zâmin olacağı zararları zâmin olurlar, zâmin olmayacağı zararları zâmirr olmazlar.

Meselâ : Bir kimse odun yüklü hayvanını yederken bir dükkânın önü­ne konulmuş bir kaba ansızın çarparak kırsa kıymetini o kimse zâmin olur. Fakat başka bir kimse arkadan geüb bu hayvana çarpmakla hayvan ard ayağiyle tepip bir zarar verse bunu yedicisi zâmin olmaz. (Câmiül´füsûleyn, Ali Efendi.)

213 - : Râkib ile saik içtima etdikde, yani bir hayvanın binicisi bu­lunduğu %ibi aynı zamanda sürücüsü de bulunsa o hayvanın çiğneyeceği şe­yi, bazı tukahaya göre yalnız mübaşir sıfatiyle binicisi zâmin olur. Yoksa mütesebbib olan sürücüsü zâmin olmaz. Diğer bazı fukaiıaya göre ise bun­lar biliştirâk zâmin olurlar. (Reddimuhtar.)

ıHancelî fııkahasına göre bir hayvanın müteaddid râkibleri olunca ba-kılır. Bunlar hayvanı müştereken idare ediyorlarsa yapacağı mümkinütta-harrüz zarar ve ziyanı hepsi müştereken zâmin olurlar. Fakat bunlardan yal­nız birisi idare ediyorsa zaman yalnız ona lâzım gelir. Hayvanın yanında yalnız kâid ile saik bulunsa zamanda müşterek olurlar. Bunlardan biriyle veya her ikisiyle beraber râkib de bulunsa o da zamana iştirak eder. (Mey-lül´meârib.)

214 - : Bir kimse hayvanını tarik-i âmme başı boş salıverse veya hay­vanını tarik-i âmde durdursa veya bağlasa o hayvanın gerek ön ve gerek ar­ka ayağiyle ve gerek sair suretle vukua getireceği zararı zâmin olur. Çün­kü kimsenin tarik-i. amde bunu yapmaya hakkı yokdur. Şu kadar var ki iz­diham veya hayvanın yolu gibi bir zaruretden dolayı tarik-i âmde hayvan durdurulabilir. Şöyle ki: Hayvan durmaksızın bevl etmiyorsa durmasından veya durdurulmasında dolayı bir zarar, yapsa zamanı lâzım gelmez.

îzdiham veya başka bir zaruret halinde de eğer geriye dönmek ve bu zaruretden kurtulmak mümkün iken durdurulsa yapacağı zararı tazmin lâ­zım gelir. Fakat geriye dönmek, ve bu zaruretden kurtulmak mümkün de­ğilse bu durdurulmasından dolayı zaman lâzım gelmez. (Reddimuhtar.)

Bazı fukahaya göre hayvanın tarik-i âmde başıboş bırakılması tahsile tâbidir. Şöyle ki : Hayvanın sahibi arkasından gitmekde bulunmuş ise ya­pacağı zararı bilittifak zâmin olur. Fakat arkasından gitmiş bulunmayınca bakılır. Eğer orada başka yol bulunmayıb hayvan sağa sola bakmadan bir zarar yapmış ise zamanı lâzımgelir. Amma başka yol da bulunmuş ise zaman lâzımgelmez. Nitekim tarik-i âmme başıboş bırakılan bir hayvan, bir müd­det tevakkuf edib de bâdehû kendiliğinden girerek bir zarar yapsa zaman lâzımgelmez. Çünkü bu tevakkuf ile salıverme fi´ili nihayet bulmuş olur, (Hâniyye, Tenvirürebsar.)

215 - : Hayvanların durdurulmasına mahsus yerlerde veya kırlar-da geniş yolları» dışarısında durdurulan hayvanların kendiliklerinden ya­pacakları zararlar zamana tâbi değildir, çünkü buralarda bu durdurulsıair caiz gorülmüşdür. (Hindiyye.) [50]

Hayvanat Hakkında Yapılan Cinayetler ;



216 - : Bir mahalde, meselâ müşterek bir hanede hayvanlarını bağ­lamaya hakları olan iki kimse, hayvanlarını bu mahalde birden veya müte­akiben bağladıklarında hayvanlardan biri diğerini telef etse sahibine zaman lâzımgelmez. Çünkü bunlar mütesebbib iseler de müteaddi değildirler.

217 - : Bir kimse kendi mülkünde hayvanını bağlamış olduğu halde diğer biri geüb de o kimsenin izni olmaksızın oraya kendi hayvanını bağla­dığı suretde mülk sahibinin hayvanı onu tepip telef etse üzerine zaman lâ-zımgelmez. Çünkü bu kimse ne mübaşirdir, ne de mütesebbibdir. Fakat izinsiz bağlanan hayvan, mülk sahibinin hayvanını telef etse sahibi zâmin olur. Zira bu, mütesebbibdir ve müteaddidir.

218 - : İki kimse kendilerinin hayvan bağlamaya hakları olmayan bir yerde, meselâ tarik-i âmde veya başkasının izni olmaksızın mülkünde hayvanlarım bağlayıb da evvelce bağlayanın hayvanı diğerinin hayvanını telef etse zaman lâzımgeîmez. Çünkü ilk bağlayan ne mübaşirdir, ne de mü­tesebbib.

Amma sonra bağlayanın hayvanı evvelkinin hayvanını telef etse üze­rine zaman lâzımgelir. Zira sonra bağlayan mütesebbibdir, müteaddidir. (Dürrimuhtar, Ah´ Efendi.)

219 - : Bir kimse başkasının eti yiyilir, bir hayvanını, meselâ .koyu­nunu boğazlasa veya elini kesse maliki muhayyer olur, dilerse bu hayvanı o kimseye bırakarak ondan tamam kıymetini alır, çünkü hayvan minvechb itlaf edilmiş dernekdir. Ve dilerse bu hayvanı alıkoyub bununla berabe. noksan-ı kıymetini de Öder. Zira bu hayvan minvechin bakidir. (Reddimnh-tar.)

220 - : Bir kimse başkasının merkeb gibi en yiyttmez bir hayvanmı boğazlasa veya elini kesse mâliki îmamı Azama göre muhayyerdir, diterse bu hayvanı o kimseye bırakarak kıymetinin tamamını tazmin etdirir. Çün­kü bu hayvan istihlâk edilmiş demekdir. Ve dilerse bu hayvanı böyle bo­ğazlanmış veya eli kesilmiş olduğu halde ahkoyar. O kimseden bir şey iste­yemez. Fetva bu veçhiledir. Fakat İmam Muhammed´e göre mâliki ya bu hayvanı terk ederek kıymetinin tamamını tazmin etdirir, veya bunu alıkoy­makla beraber noksanını da alıverir. (Hâniyye, Tenvirül´ebsâr.)

221 - : Bir kimse başkasının tavuk, güvercin, koyun gibi hayranı­nın bir gözünü çıkarsa bu sebeble zaiflemesinden dolayı âriz olan noksan-ı kıymetini zâmin olur. Velev ki bu hayvan, kesilib eti alınmak için ihzar edilmiş olsun. Şöyle ki : Bu hayvan bir kerre iki gözü sağlam bulunduğu halde, bir kerre de bir gözü çıkarılmış olduğu halde takvim edilir, tki kıy­met arasındaki ne ise onu ödemek lâzım gelir. ´.

Amma bu hayvanın iki gözünü çıkarsa sahibi muhayyerdir. Dilerse hay­vanı ahkoyub kıymetinin noksanım ödetir, ve dilerse o kimseye bırakarak ondan kıymetinin tamamını ahvertr.

222 - : Deve, öküz, merkeb, katır gibi yük taşımak ve çift sürmek misiliû işlerde kullanılan hayvanların bir gözünü vurub çıkarmak kıymeti­nin -dörtde birinin ödenmesini icab eder, velev ki bu hayvan celeb malı gi­bi et için hazırlanmış bulunsun.

Fakat böyle bir hayvanın iki gözü çıkarılsa mâliki o hayvanın cüssesi­ni caniye bırakarak kıymetinin tamamını ödetir. Yoksa hayvanı ahkoyub da kıymetinin noksamnı ödetdiremez. Çünkü bu hayvan, en büyük menfa­atleri fevt olmakla tamamen telef olmuş sayılır (Hindiyye, Reddimuhtar.)

223 - : Bir kimse başkasına aid bir hayvanın kuyruğunu veya kula­ğını tamamen veya kısmen kesse kıymetinin noksanını zâmin olur. Şâyed kuyruğu kesilen ve rükûbe mahsus bulunan hayvan artık mevkii itibariyi? buna râkib olamiyacak bir zata aid bulunursa kıymetinin tamamını tazmin lâzımgelir. (Vâkıât.)

224 - : Bir kimse başkasının öküzüne vurarak kaburgasını kırsa, İmamı Azama göre yalnız kıymetinin noksanını zâmin olur.

Kezalik : Bir kimse böyle bir öküzün veya merkebin dilini kesse bazı fukahaya göre kıymetinin noksanını, bazı fukahaya göre de kıymetinin ta­mamını zâmin olur. (Kuhüstânî.)

225 - : Bir kimse kendi ekininden içerisine girmiş olan başkasının hayvanını çıkardığı sırada kovalasa ve taşlasa da hayvan bundan dolayı te­lef olsa zâmin olur. Fakat ekininden mütâd veçhile çıkarıb da ondan sonra kovalamış bulunmasa zâmin olmaz.

Başkasının ekininden ayrı bir kimsenin hayvanını çıkarmakda da hükm böyledir. (Tenkih-i Hâmidî.)

(Zâhirî´lere göre bir kimse, üzerine hücum eden bir hayvanı nefsinden defa kadir olamadığı cihetle vurub öldürse üzerine zaman lâzım gelmez. İmam Malik ile İmam Şafiî´nin, Ebû Süleyman´ın kavilleri de böyledir. Ha nefîyyeye göre ise bu hayvanın kıymetini sahibine vermek icab eder. Ebû Bekir Hazretleri böyle bir hayvanı kinciyle vurub ©ldüren bir kimseye bu nun kıymetini tazmin etdirmiş buyurmuşdur. Ebû Hüreyre Hazretleri de Hayvanlara taa-ddide bulunan kıy­metlerini zâmin olur demişdir. (Elmuhallâ.) [51]

Yirmi Beşinci Kitabı Sonu





[1] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/217-219.

[2] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/219-225.

[3] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/225-227.

[4] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/228.

[5] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/228-230.

[6] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/230-233.

[7] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/234-236.

[8] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/236-237.

[9] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/237-241.

[10] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/242.

[11] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/242-244.

[12] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/244-247.

[13] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/247-251.

[14] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/251-252.

[15] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/252-254.

[16] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/254-257.

[17] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/258-259.

[18] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/259-260.

[19] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/261.

[20] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/262-266.

[21] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/267-270.

[22] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/271.

[23] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/271-280.

[24] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/280-291.

[25] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/291-294.

[26] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/294-302.

[27] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/302-310.

[28] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/310-313.

[29] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/313-317.

[30] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/317-318.

[31] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/319.

[32] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/319-320.

[33] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/320-326.

[34] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/327-329.

[35] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/330-331.

[36] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/331-336.

[37] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/ 336-343.

[38] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/ 343-346.

[39] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/346-351.

[40] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/351-353.

[41] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/353-358.

[42] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/358-362.

[43] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/362-369.

[44] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/369-371.

[45] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/371-375.

[46] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/376.

[47] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/376-382.

[48] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/382-386.

[49] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/386-389.

[50] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/389-393.

[51] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Basım ve Yayınevi: 7/393-395.