๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hukuku İslamiye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 16 Mart 2010, 15:04:21



Konu Başlığı: İrse Mani Sebebler (5.Cilt 2.Bölüm)
Gönderen: Ekvan üzerinde 16 Mart 2010, 15:04:21
5.Cilt 2.Bölüm
İrse Mani Sebebler

Terikemin İntikal Edeceği Mahaller :

Eshabı Feraiz Ve Mukadder Farzlar = Sehimler

Eshabı Ferazin Tevarüsünde Cari Olan Kırk Hal

Ebin Ahvali :

Evlâdı Ümmün Ahvali :

Ümmün Ahvali :

Ceodei Sahihanın Ahvali

İbniyyenin Ahvali :

(Lahika) : Tesbibi Ben At Meselesi :

Liebeveyn Uhtun Ahvali

Zevcelerin Halleri

Asabai Nesebıyyenin Tevarüsü.

Binefıthi asabadan olanlar :

Asabai Sebebiyyenin Tevarüsü.

Ehli Fer A İzin Red Suretiyle Tevarüsü.

Zevil´ekhamın Tevarüsü.

Zevil´erhamın Birinci Sinifi

Zevil´erhamın İkinci Sınıfı :

Zevil´erhamın Üçüncü Sinifi

Zevil´erhamın Dördüncü Sınıfı

Mevlel´müvalatın Tevarüsü.

Mukarrun Leh Binnesebolanların Tevarüsü.

Terikeden Sülüs Mikdarını Mütecaviz Vasiyetlerin Tenfizi

Beytül´mâle Va2´ Olunacak Terikeler

İKİNCİ BÖLÜM...

TERİKELERİN SETİ TAKSİMİNE VE BAZI KİMSELERİN VÂRİS OLUP OLAMAYACAĞINA MÜTEALLİKDİR.

Miras Meselelernde Sehimlerin Mahreçlerini Tayin.

Adedler Arasında Nisbetleri Tayin.

Miras Meselelerinin Tashîhi

Adile ve avliyye meseleleri :

Reddiyye Meseleleri :

Teharüce Aid Mes´eleler

Terikelerden Mefkudlar Namına Hisse Tevkifi

Esirlerin Vâris Ve Mevrus Olup Olamamaları

Haml İçin Terikeden Hisse İfrazı

Hünsayı Müşkilin Tevarüsü.

Ceddi Sahihin Liebeveyn Veya Lieb Kardeşler İle Muka Sem Esi

Münaseha Meseleleri

Terîkelerîn Varisler Arasında Taksimi

Terikelenin Garimler Arasında Taksimi

( Z E Y L )

ARAZİ I EMİRİYYE VE MEVKUFENİN İNTİKALATI HAKKINDADIR.

Arazinin Aksam Ve Envai

Arazinin Sureti İntikali

İcareteynü Müsakkafat Ve Müstagallatın İntikali

1331 - Tarihli İntikal Kararnamesi Sureti

İntikale Mani Olan Sebebler

ON DÖRDÜNCÜ KİTABIN SONU..

HUKUKU İSLAMİYYE KAMUSUNUN İŞBU DÖRT VE BEŞİNCİ CİLDİNDEKİ MESAtLE AİD BAŞLICA ME´HAZLER

Bazı Tashihler :

İrse Mani Sebebler



96 - Bir kimsenin bir müteveffaya vâris olabilmesi için müteveffa­nın zamanı mevtinde şeraiti irsi cami, mevanii irsden hâli bulunması lâzımdır, Bu şeraiti muahharan ihraz eden kimsenin irse istihkakı yokdur. Bu şeraitin bilâhare zevali de mirasdan mahrumiyeti ihtaç etmez.

Binaenaleyh bir ölünün hîni vefatında meselâ : bir validesiyle liebeveyn bir kardeşi var iken bir sene sonra bir liüm kardeşi de tevellüd edecek ol­sa bu, vâris olamaz, Kezalik bir müslimin vefatında gayri müslim bulunan babası vâris ola­maz. Fakat bir müslimin vefatında müslim olan vârisi bilâhare irtidad et­se, veya bir zimmînin zimmî olan vârisi vefatından sonra darı harbe iltihak etse mirasına müstahik olur.

97 - : Mevaniî irs ise bir şahsın sebebi irs meycud olduğu halde vâris olmasına mani olan kati, ihtilâfı dîn, ihtilâfı dar halleridir. Kendisinde bu hallerden birisi bulunan şahsa ; (mahrum) denir.

Maahaza irtidad. lian, cehaleti vâris, tarihi mevtin cehaleti, hacb halle­ri de mevanii irsden maduddur. Bunları sırasiyle takip edelim :

98 - (Rik hâli) Rakik olan kimseler başkasına vâris olamazlar. Ge­rek rıkları vâfir ve gerek nakıs olsun.

Rıkkı vâfir eshabı, kendilerine asla ıtk ciheti teveccüh etmemiş olan kölelerin ve cariyelerin halidir. Bunlara «kın» da denir. Rıkkı nakıs erba­bı da kendilerine nev´ammâ ıtk ciheti teallûk etmiş olan kölelerin ve ca­riyelerin halidir, ki mükâteb, müdebber, ümmi veled, mu´takulba´z kısım­larına ayrılırlar.

Bunların hiç birisi karible vâris olamaz, çünkü rakikler, esasen es­babı temellükden bir şeye mâiik aeğildirler, eğer vâris olsalar, kendilerine intikal edecek mallar mevlâlarına aid olmuş olacakdır. Bu halde mevlâlan bir sebeb yok iken yabancı meyyitlere vâris olmuş olurlar ki bu caiz değildir.

Bu, imamı Azama göredir. îmameyne göre mu´takülba´z kamilen hür olduğundan vâris olur ve ledelhâce başkasını da hacb. edebilir.

(îmam Mâlike göre rik, nakıs, olsa da tevarüse manidir. İmanı Şafiîye göre de mutakulba´z vâris olmaz, amma müverris olur. İmam Ah: mede göre mutakulba´z, ıtk edilmiş olduğu kısmı nisbetinde vâris, müverris ve hâcib olur. Çünkü hür olan cüz´î ile kesb etdiği mal kendisine mahsus-dur, bunda mevlâsının hakkı yokdur. Müdebber, mükâteb, ümmi veled ne vâris ne de müverris olabilir.)

99 - (Kat! hâli) : Kati de irse manidir. Şöyle ki : bir kimse kendi ka-ribini kati- etse anın irsinden mahrum kalır, kati, gerek amd veya şibih amd tarikiyle olsun ve gerek hata veya hata mecrasına cari bir kati sure­tiyle olsun. Fakat tesebbüben vaki olan kati irse mani değildir.

Meselâ : bir kimsenin tariki âmda veîiyyüremrin izni olmaksızın birik-dirrniş olduğu taşlar, keresteler üzerine akribasmdan biri düşerek telef olsa irsinden mahrumiyeti intaç etmez. Çünkü mütesebbiben, katil, hakikaten ka­til değildir. Muini katil de katil hükmündedir.

Maamafih bir katlin mirası mani olması için gayri meşru surette vukuu ve ikrahı muteberden hâli bulunması, katilin de âkil ve baliğ olması şartdır.

Binaenaleyh müdafaai meşrua ve ikrahı mülcî halindeki kati, irse mani olmadığı gibi çocukların, mecnunların, matuhların yaptıkları katiller de vâ­ris olmasına mani olmaz. Kezalik katil makdulden evvel vefat ederse kati hâdisesi maktulün katile, vâris olmasına mân! Olmaz Cinayet bahsine de müracaat!..

100 - (İhtilâfı din hali) : ihtilâfı din, her iki taraf için irse manidir.

Binaenaleyh bir müslim, bir gayri müslime ve bir gayri müslim de bir müslime vâris olamaz.

Meselâ : bir müslim ile zevcesi bulunan bir kitabiyye arasında veraset cari olmayacağı gibi bunlardan doğan çocuklar da babalarına dînen tabi olarak müslim bulunacaklarından onlar ile valideleri olan kitabiyye arasın­da da tevarüs carî olmaz.

Kezalik bir müslim, azad etmiş olduğu gayri müslim köle veya cariye­sine vefatında velâ itibariyle vâris olamaz.

Kezalik : bir müslim, ehli zimmetden mechulünneseb bir şahıs ile yap­mış olduğu akdi müvalâtdan dolayı o şahsa vefatında vâris olamaz.

Müslümanlar arasında ihtilâfı mezahib, tevarüse mani değildir. Çünkü hepsinin esası itikadı birdir, hepsi de enbiyayı ve kütübi ilâhiyyeyi mu-saddikdirler. Aralarındaki kitab ile sünnetin te´vilinden münbais ihtilâf, milliyetlerinin ihtilâfım mucib değldir.

Kezalik : kitabî olan mileli muhtelife erbabı arasında tevarüs carî olduğu gibi kitabîler ile gayri kitabîler arasında da tevarüs cereyan eder. Çünkü hepsi de bir millet mesabesindedir.

Binaenaleyh bir isevi bir Yahudiye vâris olabileceği gibi bir îsevi veya bir Yahudi bir Mecusîye de vâris olabilir.

Bir müteveffanın biri müslim, diğeri gayri müslim iki evlâdından her biri o müteveffanın kendi dinnide olarak vefat ettiğini bil´iddia veraset ta­lebinde bulunsa söz müslim olanındır. Her ikisi de iddiasına beyyine ikame edecek olsa müslim olanın beyyinesi tercih edilir.

Bu meseleler, Hanefîlere göredir.

(Eshabı kiramdan Muaz İbni Cebel ve Muaviye ibni Ebî Süfyan ile Mu-hammed ibnül´hanefiyyeye, Mesruka göre müslürnanlar, gayri müslimlere vâris olabilirler.)

(îbni Ebî Leylâya göre IsevUer ile Museviler arasında tevarüs carî olur­sa da bunlar ile Mecusîler arasında carî olmaz. Zira Mecus´Ier vahdaniyeti ilâhiyyeye kail değildirler.)

(Bazı fukahaya göre Isevîler ile Museviler arasında da tevarüs carî ola­maz. Zira milletleri muhtelifdir.)

(Malikîlerce mutemed olan kavle nazaran da Yahudi, İsevî, Mecusî gibi gayri müslimler birer başka başka milletlerdir, binaenaleyh birbirine vâris olamazlar. Yalnız Abdüsselâma göre Yahudiler ile Nesrânîler arasındaki ihtilâfi din, tevarüse manidir, Mecûsîler ve sair gayri müslimîer ise bir millet sayılarak aralarında tevarüs carî olur.)

(Şafiîlere göre de gayri müsîimler, milletleri muhtelif olsa da biribi rine vâris olurlar. Çünkü bunların milletleri butlan itibariyle milleti vahide* hükmündedirler. Şu kadar var ki meşhur olan kavle göre zimmî ile harbî arasında tevarüs cari olmaz. Çünkü aralarında müvalât müntefîdir.)

(Hanbelî fukahasına gelince bunlara göre bir müslim bir gayri müslime ve bir gayri müsîim de bir müslime yalnız velâ tarikiyle vâris olabilirse de ba.>ka sebeble vâris olamaz.

Bir de vefat eden bir müslimin henüz terikesi taksim edilmeden gayri müs´.im olan karibi, meselâ : babası Ölse kendisine vâris olur, velev ki bu müslüman olan bir mürted veya henüz mu´tedde bulunan bir zevce olsun. Bu tevrisdeki hikmet, islâmiyeti kabule bir tergîb ve teşvikdir.

Gayri müslimler ise bunların milletleri müttehid olunca biri birine vâris olurlar. Velev ki biri zimmî, diğeri harbî olsun. Milletleri müttehid olunca ihlilâfı dar irse mani olmaz. Fakat milletleri muhtelif olursa arakırınd.ı irs carî olmaz, Yahudiler ile Nesrânîler gibi.)

(Zahirilere göre de müslümanlar ile gayri müslimler arasında tevarüs carî değildir. Fakat gayri müslimin bilâhare müslüman olması, gayri müsl lim karibine vâris olmasına mani değildir. Vefat zamanına itibar olunur.)

101 - (İhtilâfı dâr hali) : İhtilâfı dâr, müverris ile vârisden her birinin başka başka memleket ahalisinden olmasıdır ki, gayri müslimler arasında tevarüse manidir.

Binaenaleyh islâm tabiiyetinde bulunan gayri müsîimler ile ecnebi tabii­yetinde bulunan gayri müslimler arasında tevarüs carî olmadığı gibi iki gayri müslim devlet tebeasından bulunan gayri müslimler arasında da carî olmaz. Meselâ : bir Rusyalı bir Prusyalı gayri müslime vâris damaz.

İhtilâfı dâr, hükümdarların, menea denilen orduların ihtilâfiyle vücude gelir. Aralarında teavün ve tenasur carî, tedafüi muahede mevcud olmayan iki gayri müslim milletin darları muhtelif bulunmuş olur. Meselâ ; bugün Çin ile Japon memleketleri başka başka birer dardır. Bu gibi muhtelif memleketler ahalisi biribirinin katlini istihlâl eder, biribirini düşman tanır. Halbuki bir vâris, mücerrisinin terikesine mülk, yedi tasarruf cihetleriyle halef olur, bu ise masuniyet ve velayete mütevakkıfdır, bu gibi yerlerde ise bu velayet ve masuniyyet münkatidir.

Fakat iki memleket arasında tecavüzî ve tedafüi muahede mevcut tenasur ve teavün carî olub bilcümle düşmanlarına karşı aralarında bir ittihad mevcud bulunursa o zaman o iki memleket bir dâr sayılır. Gayri müslim ahalisi arasında tevarüs -cari olur.

102 - : İki gayri müsli mmillet arasında ihtilâfı dâr şu üç suretle mu­tasavverdir :

(1) inci suret : Hakikaten ve hükmen ihtilâf dır. Bu, dari islâmda islârri tabiiyetini haiz bulunan bir gayri müslim ile ecnebi bir memlekette ecnebi tabiiyetini haiz bir gayri müslim arasındaki ihtilâfdır. Ki bunlardan hiç biri diğerine vâris olamaz.

(2) inci suret : Yalnız hükmen ihtilâfdır. Bu, dari islâmda tebai Isîâmiy-yeden bulunan bir gayri müslim ile yine dari İslâmda müste´min olarak bulunan bir gayri müslim arasındaki ihtilâfdır. Ki, bunların arasında da irs caıi olamaz.

Bir ecnebi memleketinde o memleket tebeasından olarak bulunan bir gayri müslim ile yine o memlekette müste´min olarak bulunan bir gayri müs-lim hakkında da hüküm böyledir. Nitekim üçüncü bir devlet memleketinde .müste´min olarak bulunub başka başka devletler tabiiyetini haiz olan İki gayri müslim de bu hükümdedir.

(3) üncü suret : Yalnız hakikaten ihtilâfdır. Bu, başka başka memleket­lerde müste´min olarak bulunan ve ayni devlet tabiiyetini haiz olan gayri müslimler arasındaki ihtilâfdır, ki vâris olmalarına mani değildiri.

Meselâ : Franse tebeasından gayri müslim iki kardeşin biri İngiltere´de, diğeri de Almanyada bulunsa bunların arasında tevarüs carî olur. Çünkü •bunların arasında hükmen ihtilâfı dâr yokdur.

Netekim ayni devlet tabiiyetini haiz olub müste´min sıfatiyle başka bir devlet memleketinde beraber bulunan gayri müslimler arasında da ne ha­kikaten ve ne de hükmen ihtilâfı dâr mevcut olmadığından bunlar da birbi­rine v.üris Olurlar.

103 - : İslâm tabiiyetinde bulunan bir gayri müslim, bu tabiiyeti terk, yani nakzı ahd ederse veya mumaîiki eenebiyeden birine iltihak ederse lebeai islâmiyeden olan karibleriyle aralarında tevarüs münkati olur. Fakat ticaret gibi bir maksadla muvakkaten ecnebi bir memlekete.gidib orada ve­fat ederse terikesine islâm tabiiyetindeki vârisleri müstahi korurlar.

104 - : Çocuklar, ittihadı dâr şartiyîe dinen hayrülebeveyne tâbirdirler.

Meselâ : gayri müslim bulunan zevç ile zevceden biri, aralarında ço­cukları olduğu halde islâmiyeti kabul etse nazar olunur ? Eğer Müslüman olan, çocuğiyle beraber dari islâmda veya darî harbde bulunursa arala­rında hakikaten ve hükmen ittihadı dar bulunmakla çocuk dahi müslim sa­yılır. Kezalik kendisi dari harbde kahb da çocuğu dari islâmla bulunursa aralarında hükmen ittihadı dâr bulunacağından yine çocuk müslim sayılır, binaenaleyh aralarında tevarüs cereyan eder. Amam kendisi dari islâmda bulunduğu halde çocuğu dari harbde bulunursa aralarında ne hakikaten ne de hükmen ittihadı dâr bulunmamış olacağından çccuk müslim sayılmaz. Bu takdirde aralarında tevarüs de cari oîmaz.

105 - : ihtilâfı dâr, müslümanlar arasında verasete mani değildir. Çünkü müslümanlann beynindeki islâm hükmü, bir ciheti camiadır, bu hal, vah­deti isîâmiyyeyi kâfil, ihtilâfı dâr hükmüne manidir, hükümdarların, asker­lerin İhtilâfı bu vahdeti ihlâl edemez.

Binaenaleyh bir islâm nükûmef´. tabiiyetindeki bir müslim ile diğer bir islâm hükümetinin tabiiyetindeki diğer bir müslim arasında tevarüs carî olacağı gibi bir islâm hükümetinin tâbiiyetinde bulunan bir müslim ile bir ecnebi hükümet tabiiyetindeki bir müslim arr.smda da tevarüs carî olur.

Kezaîik : jşka başka iki gayri müslim hükümet tabiiyetinde bulunan müslümanlar arasında da tevarüs cari olur. Nitekim bir gayri müslim hü­kümet baiiyetindeki müslümanlar arasında da hüküm böyledir.

(îmanı Şafiîye göre ihtilâfı dar, gayri müslimler arasında da irse rnans değildir.)

106 - (Irfidsd hali) : Mürted ve mürtedde hiç bir kimseye vâris ola­mazlar, îrtidad edenler, milliyetden mahrum olduklarından bunların irtidadı, ihtilâfı dinden madud olmayıb verasetden mahrumiyet için başkaca bir sebeb sayılmışdır.

Mürted ve mürteddeye başkalarının vâris olub clamıyacağı ise tafsilâta tâbidir. Binaenaleyk irtidad bahsine müracaat edilmelidir.

107 - (Lian hali) : Lian verasete manidir.

Binaenaleyh lian sebebiyle nesebi kat´edilmiş olan çocuklar İle valide-leriyle Ünn yapan şahıs arasında tevarüs cari olmaz. Çünkü irse sebeb olan neseb, mefkud bulunmuş olur.

Hanefiyyeye, İmam Şafiî ile îmam Ahmede ve .cumhurı fukahaya göre tev´em olan evlâdı mülâane, biribirinin mirasına yalnız evlâdı üm sıfatiyle müstahik olurlar.

Meselâ : Tev´em olan iki çocuğun nesebi nefy olundukdan sonra anlar­dan biri vefat ederek validesini ve diğer erkek tev´emini ve ana bir oğlan kardşini terk etse tev´emi dahi ana bir kardeş sayılır, babalarından nesebin nefy edilmesi anı asabelikden çıkarır, bu halde´ terikesi, farz ve red tarikiyle validesine ve İki liüm oğlan kardeşine eslâsen taksim olunur. Sureti mesele :Filvaki veledi zina ile veledi mülâanenin babaları meçhul olduğundan bunların asabaları yalnız vilâd ve velâ tarikiye mütesavverdir. Yani : bun­ların iki türlü asabaları vardır, biri oğulları ve oğullarının ilânihaye oğulla­rıdır, diğeri de kendilerini veya vaîâdilerini azad etmiş olan kimselerdir.

Binaenaleyh iki tev´em veledi mülâane arasında usubet bulunmamış olur.

(Yalnız İmam Mâlike göre bunlar biribirine liebeveyn ah veya uht olarak vâris olurlar. Bu halde bunların arasında bu cihetle bi usubet bulunmuş olur.

Fakat zaviyenin veya mağsubenin gayri rneşru mukarenetden dolayı doğuracağı tev´emler, Mâlikiyyenİn kavli meşhuruna göre de yalnız tüm kardeş sayılırlar. Ibnül´kasımın mezhebi böyledir.) Lian mebhasine de müra­caat!

108 - (Cehaleti vâris hâli) manidir. Şöyle ki : Vârisin mechu´.iyeti şu beş meselede irse

(1) - : Bir kadın, kendi çocugiyle başkasının çocuğuna süt verirken vefat edib de hangisinin kendisine aid olduğu bilinmese hiç biri kendisine vâris olamaz.

(2) - : Bir kadın, bir müsiimin çocuğiyle bir gayri müslimin çocuğuna süt verirken ikisi birlikde büyüyüb biribirinden tefrik edilemez olsa bu ço­cuklar müslim sayılır, fakat hiç biri babasına vâris olamaz, çünkü babası yakinen muayyen bulunmamış olur.

(3) - : Bir kimse çocuğunu lâkit olarak bir yere bırakıb da badehu o yerde İki çocuk bulsa da hangisinin kendisine aid olduğunu kesdiremese bu haide bu çocuklardan hiç biri kendisine ve biribirine vâris olamazlar.

(4) -: Hür bir kadın ile bir cariye, meselâ : karanlık bir odada birer çocuk doğurub da hangi çocuğun kendilerine aidiyetini bilemezlerse vefatla­rında bu çocuklar kendilerine vâris olamazlar. Bu halde her iki çocuk hür sayılır, cariyenin mevlâsı için kıymetlerinin nısfı nisbetinde sa´y ederler.

(5) - : Bir kadın, bir cariyenin çocuğiyle bir kimsenin hür olan bir zevcesinden mütevellid çocuğuna beraber süt verir de büyüdüklerinde hür olan kadının çocuğu tefrik edilemezse ikisi de hür sayılır, her biri kıymetinin nısTı nisbetinde cariyenin mevlâsı için sa´y eder, fakat bunlar ile o valideler ve o kimse arasında carî olmaz. Çünkü hangisinin valide ve peder olduğu meç­huldür.

109 - (Tarihi mevtin cehaleti halt) : Tarihi mevtin meçhuîiyeti de irse manidir. Şöyle ki ; bir anda vefat eden, meselâ : birlikde boğulan, birlikde yanan ve yıkılan bir bina altında birlikde kahb ölen, bir vak´ada birlikde öldürülen veya. bir hanede birlikde ölü bulunan ve hangisinin evvelce veftft etdiği anlaşılamıyan iki veya daha ziyade karib, biribirine vâris olamaz. Belki her birinin terikesi hayatta bulunan sair karblerine intikal eder. Çünkü bun­ların müteakiben vefatları muhtemel olduğu gibi bir anda vefatları da ihti­mal dairesmdedir. Bu halde biribirinin mâlinden mirasa müstahik olmasında şek vardır, şair kariblerin bu mirasa istihkakları ise yakinen malûmdur. Bi­naenaleyh şek, yakine tekabül edemez, bu suretle vefat edenlere sırasiyle : garka, harka, hedma, katla denilir.

Meselâ : bir sefinede bulunub birlikde gark olan zevç ile zevceden hiç biri diğerine vâris olmaz. Her birinin mâline kendi karibi tevarüs eder. îki suret :Maahâzâ vârislerden hangi biri kendi müverrisinin muahharan vefat ettiğim beyyine ile isbat edebilirse kabul olunur. Fakat iki tarafın vârisleri de birer beyyine ikame edecek olurlarsa beyyineleri sakıt olur. Her iki taraf iddiasını isbatdan âciz olunca ikisi de tahlif olunur. Her hangisi yeminden nükûl ederse nükûliyle ilzam olunur, ikisi de yemin ederse hiç biri tasdik olunmaz.

"Bu hususda müstesna bir mesele vardır, ki iki şahıs bir vakîtde vefat etdikleri halde bunlardan biri diğerine vâris olur. Şöyle ki : Biri birine vâris olabilecek iki karibden, meselâ.: iki kardeşden biri şarkda diğeri de garbda bir günde ve ayni vakitde, meselâ : zeval, tulü veya gurub ânında vefat edecek mağribdeki meşrikdekine vâris olur. Fakat meşrikdeki mağribdekine vâris olamaz. Çünkü güneş ile yıldızlar, memaliki şarkiyyede daha evvel tulü ve gurup etdiği için mağribdeki karib daha sonra vefat etmiş olur.

Yukarıdaki mesele, Eimmei Hanefiyye ile Mâlikiyyeye ve Şafi´ler ile-cumhurı fukahaya göredir. Muhtar olan da budur.

(İbni Ebî Leyiâya göre ise hangisinin mukaddem vefat etdigi malûm ol­mayan bu gibi karibler biri birinin asıl terikesine vâris olurlar, şu kadar var ki hiç biri kendi terkesinden karibine intikal eden hisseye tevarüs ede mez ; bu hisse, o karibin ´diğer vârislerine aid bulunur. Çünkü aksi tek­dirde bir kimse kendi terikesine tevarüs etmiş olur ki, bu mutasavver de­ğildir. Böyle bir kavi, imamı Ali Hazretleriyle ibni Mesud Hazretlerinden -e mervîdir. Bu kavle göre iki misal :

(1) : Farz edelim ki yıkılan bir hanenin ankazı altında kalıp bî´âhare öiü bir halde bulunan bir zevç ile bir zevceden hangisinin daha evvel vefat ettiği tebeyyün etmesin. Ve zevcin bir babasiyle bir oğlu, bir de kızı bu­lunub asıl terikesi (1440) liradan ibaret olsun. Zevcenin de bir vaüdesiyle bir Hebeveyn erkek kardeşi, bir de liebeveyn bir kız kardeşi mevcud olub asıl terikesi (1880) liradan ibaret bulunsun.

Görülüyor ki, zevç meselesinde zevcin asıl terikesi olan (1440) lira hem zevcesine, hwn de diğer vârislerine -âtiyen beyan olunacak taksim terike usulü dairesinde taksim edilmiş, bundan (180) lira zevceye, (240) lira eb´e. (680) lira ibn´e, (340) lira da binfe düşmüştür. Fakat zevcesinden kendisine intikal eden (900) liradan zevcesine hisse verilmemiş, belki bu meblâğ, zevceden maada vârislerine zevce bulunmadığı haldeki meselei mirasiyelerine göre tevzi edilmekle bundan (150) lira eb´e, (500) lira ibn´e (250) lira da bint´e isabet etmiştir.

Zevce meselesinde de ayni veçhile muamele yapılmış, zevcenin (1800) liradan ibaret olan asıl terikesinden hem zevcine, hem de sair vârislerine hisse verilmiş, fakat zevcinden kendisine intikal eden (180) liradan zevcine bir şey verilmemiş, bu mikdar, diğer vârislerine meselei irsiyeleri veçhile taksim edilmiştir.

(2) - : Gayri muhtar ilan ibni Ebî Leylâ´nın kavline nazaran ikinci bir misal olarak da farz edelim ki : iki Hebeveyn kardeş, bir anda vefat et­miş, bunlardan büyük kardeşin asıl terikesi (90) lira, küçük kardeşin asıl terikesi de (180) lira bulunmuştur. Sair vârisleri de valideleriyle birer kız­larından ve bir de nıevlel´atakaden ibarettir. Şimdi bunların meseleleri de şu veçhile yapılmak icab eder. Büyük kardeş meselesiGörülüyor ki, bu misalde de büyük kardasın asıl terikesî olan (90) lira­dan (10) lira validesine, (45) lira kızına, (30) lira da kendisiyle beraber ve­fat eden küçük kardaşına verilmiş, ve asabai nesebiyyeden olan bu kardaş mevcud sayılmakla mevlel´atake sakıt olmuştur. Sonra bu küçük kardasın-dan kendisine isabet eden (60) liradan (10) lira validesine, (30) lira kızın* (20) lira da mevîel´atakasına verilip küçük kardeş gayri mevcud sayılmıştır,

Kezalik küçük kardasın asıl terikesi olan (180) liradan validesine (30), kızma (90), büyük kardaşına (60) lira verilmiş, fakat büyük kardaşmdan kendisine isabet eden (30) liradan validesine (5). kızma (15). mevleralakası­na da (10) lira verilip büyük kardaşına bir şey verilmemiştir.

Ibni Ebi Leylâ´ya göre bu gibi müteveffalardan her birinin mirasa müs-tahik olmasının sebibi, diğerinin mevtinden sonra ber hayat bulunmuş ol­ması ihtimalidir. Çünkü her birinin hayatı evvelce istishaben mütehakkak-dır, birinin diğerinden evvel vefat etmiş olması ise meşkûkdür, artık böyle bir şey ile mirasdan mahrumiyet sabit olmaz. Şu kadar var ki bunlar, biribi-rinden tevarüs ettikleri mikdar hakkında biribirine vâris olamazlar. Çünkü bu halde bir şahsın ayni zamanda hem ber hayat hem de ölü sayılması, ka-ribinden hem evvel, hem de sonra ölmüş farz edilmesi ve bu veçhile kendi mâline kendisinin vâris olması lâzım gelir ki bu bizzarure bâtıldır.

Binaenaleyh bunun maadasında böyle zarurî bir butlan bulunmadığın­dan tevarüse mani yoktur.

Bu tarzı istidlal, zaif olduğundan cumhurun kabulüne mazhar olmamış­tır. Hattâ Hazreti Ebu Bekir, Yemâme muharebesinde birlikte şehid olanla­rı biribirine vâris kılmamış, belki bunlara ber hayat olan kariblerini vâris kılmışdır. Hazreti Ömer de Imvas mevziinde zuhur eden tâûn yüzünden bir-likde vefat eden kabile efradını biribirine vâris kılmayıb ber hayat kalan karibleri biribirine vâris kılmışdır.

Hazreti Ali de -rivayete nazaran -Cemel ve Sıffeyn vakıalarında kati edilmiş olanlar hakkında böylece bir muamelede bulunmuştur.

Bu hususda Fukahayı Hanbeliyyenin kavileri de Ibni Ebi Leylânm kav­line tevafuk etmekdedir.

Şöyle ki : bu zevata göre vefatları hafi kalan kimseler biribirinin asıl mâline vâris olurlar, fakat biribirinden irsen alacağı mâle vâris olamaz. Şayet bunların tarihi vefatları meçhul olmakla beraber vârisleri ihtilâf ede­rek her biri diğerinin mukaddem vefat etmiş olduğunu iddia ederse bakı­lır. Eğer beyyineleri bulunmaz, veya bulunur da tearuz eder, kendileri de tehalüfde bulunurlarsa bu müteveffalardan hiç biri diğerine asla vâris ola­maz. Çünkü verasetin şartı bulunmamış olur, bu şart îse müverrisin vefa­tında vârisin ber hayat bulunmuş olmasının tahakkukudur.)

110 - (Hacb hâli) : Hacb de bir nevi mevanii irsden madudur. Şöyle ki: bir ölünün kariblerinden birinin vücudu bazan diğerlerinin hisseı yelerini azaltır veya hissei irsiyye almalarına tamamen mani olur. Bu ıkı

halden birincisine (hacbi noksan) diğerine de (hacbi hırman) namı verilir.

1 - : Hacbi noksan; zevç, zevce, üm, ibniyye ve uht liebden ibaret olmak üzere beş vâris hakkında varîdir. Şöyle ki : zevç, vefat eden zevce­sinden nısıf hisse alır. Fakat zevcenin evlâdı veya oğlunun evlâdı mevcud olursa bu hissesi rub´a tenezzül eder.

Zevce de zevcinden rub´ hisse alırken zevcinin evlâdı veya oğlunun ev-!âdı mevcud olunca sümün hisseye müstahik olur.

Ana dahi terikenin sülüsünü alırken ölünün evlâdı veya oğlunun evlâdı veya lâakal iki kardeşi mevcut olduğu takdirde bu hissesi südüşe tenezzül eder.

Bintül´ibn bir ise nısıf, ziyade ise sülüsan alır, fakat bir sulbiyye ile be­raber bulunduğu takdirde bir südüs alarak hissesi azalır.

Uht Üeb dahi bir ise nısıf» ziyade ise sülüsan alır, fakat bir uht liebeveyn ile beraber bulunursa hissesi sülüsanı tekmil için südüse tenezzül eder. Ni­tekim bunlar âtiyen izah edilecektir.

2 - : Hacbi hııuane gelince bu hususda vârisler iki fırkaya ayrjhr, bi­rinci fırka, bazan hacbi noksan ile machur olsa da hiç bir halde hacbi hır-man ile mahcub olmayan vârislerdir. Bunların üçü erkek, üçü de kadın ol­mak üzere altı kimsedir. Erkekler: Eb, ibn, zevcdir, kadınlar da bint, üm, zevcedir.

ikinci fırka, bir hâle nazaran vâris olup diğer bir hâle nazaran hacbi hırman ile mahcup olan kimselerdir. Bunlar da mezkûr altı vârisden maada asabâtdan, veya zevil´erhamdan olan sair kariblerdir.

Meselâ : Bir ölünün yalnız amcası bulunsa terikesine tamamen müsta­hik olur. Fakat ölünün oğlu veya liebeveyn veya lieb erkek kardeşi bulunsa amcası hiç bir hisse alamaz. Binaenaleyh Ölünün oğlu veya kardeşi amcasını hacbi hırman ile hacb etmiş olur.

111 - : Bir ölünün kariblerinden bir kısmının diğer bir kısmını hacbi hırman ile hacb etmesi, iki esasa müsteniddir: Birinci esas, bir vâris mey­yite bir şahsın vasıtasiyle intisab ettikde bakılır : eğer o şahıs yalnız olun­ca terikenin tamamına asabahk, zevil´erhamhk gibi bir cihetden müstahik ise kendisi mevcud iken o vâris bir şey alamaz, hacbi hırman ile mahcub olur, veraset sebebinde gerek müttehid olsunlar, gerek olmasınlar.

Meselâ : eb var,iken ced vâris olamaz. Halbuki sebebi verasette mütte­hittirler, her ikisi de usulden olmak üzere vâris olurlar.

Kezalik eb mevcut iken erkek ve kız kardeşler vâris olamazlar, bunla­rın sebebi veraseti ise muhtelîfdir, çünkü eb usulden olmak, kardeşler ise cüz´i eb olmak sebebiyle vâris olurlar.

Ve eğer o vasıta olan şahıs, terikenin tamamına bir cihetten müstahik değilse iki ihtimalden hali olamaz. Şöyle ki eğer o şahıs ile o vâris irs se-. bebinde müttehid iseler vasıta olan o şahıs, o vârisi hacbi hırman ile hac eder. Um ile ümmül´üm gibi. Çünkü ikisinin de vâris olmasına sebeb vâlide-likdir, binaenaleyh üm vâlidelik sebebiyle ve meyyite ekrebiyyeti itibariyle nasibini alınca ümmül´üm için bu sebeple müstahik olacağı bir nasib kalmaz. Ve eğer irs sebebinde mütehid olmazlarsa vasıta olan şahıs, .o vârisi hacb edemez, üm ile. evlâdı üm gibi. Çünkü üm terikenin tamamına müsta­hik değildir, vâkıâ üm yalnız bulunduğu takdirde terikenin mecmuuna müs­tahik clur, fakat bu istihkak bir cihetten değil, belki evvelâ sahibei farz ol-mâk, sonra da men yerüddü aleyha olmak cihctleriyledir. Bununla beraber üm, evlâdı üm ile sebebi irsde de, müttehid değildir, binaenaleyh üm vâli­delik sebebiyle hissesini alır, evlâdı üm de diğer bir sebeb ile hisse alırlar, mahcup olmazlar. Bir misal :

İkinci esas, kurbi derece ve kuvveti karabet kaideleridir. Şöyle ki : asa-batta evvelâ: kurbi dereceye itibar olunur, hangi şahıs meyyite daha karib ise o tercih olunur. Saniyet: dereceleri müsavi olanlar için kuvveti karabe­te itibar olunur, meyyite iki cihetden karib olan, kuvvei karabeti haiz ola­cağından bir cihetden karib olana tercih edilir, her iki takdirde de diğer asaba mahcup olur. Gerek sebebi verasetleri müttehid olsun eb ile ced, ibn ile ibnül´ibn gibi, ve gerek müttehid olmasın ibn ile ah lehüma, ibnül´ibn- ile am lehüma gibi.

112 - : Asabâtdan başka vârislerde de bakılır: eğer sebebi verasetleri müttehid ise evvelâ : kurbi derece ile tercih olunur. Üm ile beraber bulu­nan ceddeler, iki bint ile beraber bulunan bintüî´ibn gibi. Saniyen: derece­leri müsavi olunca kuvveti karabet itibariyle tercih olunur. îki uht liebeveyn ile beraber bulunan uht lieb gibi ki, bu halde asla vâris olamaz. Fakat sebebi verasetleri müttehid değilse hiç biri diğerini hacb edemez. eb ile ümmül´üm gibi. Bir misal : Görülüyor ki bu misalde ah liüm, dereceden karib olduğu halde irs se-bebleri müttehit olmadığından liebeveyn ibnül´ahi hacb edememiştir.

113 - : Hâcibİn bilfi´l vâris olması şart değildir.

Binaenaleyh bir kimse hacbi noksan ile ve hacbi hırman i!e mahcub ol­sa da başkasını her iki suretle hacb edebilir.

Meselâ : bir ölünün babasiyle lâakai iki kardeşi, bir de validesi cem ol­sa kardeşleri babasiyle tamamen mahcub olurlar. Fakat kendileri de mey­yitin validesini hacbi noksan ile hacb ederler, çünkü bu halde validenin sü­lüs hissesi südüse tenezzül etmiş olur.

Kezalİk: bir meyyitin babasiyle babasının anası ve anasının anası cem olsa ümmül´eb, eb ile bilkülliye sakıt olur, fakat bu ümmül´eb de kurbi de­recesi sebebiyle ümmü ümmil´ümmü hacbi hırman ile hacb eder. Çünkü mah­cub olan şahıs, meyyit hükmünde olmayıb verasete min cihetin ehildir, min cihetin ehil değildir, eğer kendisini hacb edecek kimse olmasa hem vâris olur, hem de hacb edeceği şahsı yine hacb eder. Binaenaleyh kendi vera­seti hakkında gayri mevcud, başkasının veraseti hakkında mevcud sayılır. Bir misa! :

114 - : Hâcibin verasete salih ve bilkuvve vâris olmaması lâzımdır.

Binaenaleyh rık. kati, küfür gibi mevanii irsiyeden birinin vücudiyle ve­rasetten mahrum olanlar tamamen meyyit hükmünde olduklarından başka­larını asla hacb edemezler.

Meselâ : bir ölünün rakik veya katili olan bir oğlu ile bir zevcesi, bir de liebeveyn kardeşi bulunsa terikesinin rub´u zevcesine, bakisi de kardeşine aid olur. bu oğlu bunları ne hacbi noksan ile ne de hacbi hırman ile hacb etmiş olamaz.

Bu, cumhurı fukahaya göredir.

(tbni Mesud Hazretlerine göre mahrum olan şahıs, başkalarını hacbi hırman ile hacb edemezse de hacbi noksan ile hacb eder. Meselâ: bir Ölü­nün bir zevcesiyle liebeveyn bir kardeşi, bir de rakik bir oğlu bulunsa teri-kesinden zevcesi sümün alıp bakisi kardeşine verilir. Bu halde mahrum olan oğul, zevcenin hissesini rubudan sümüne tenzil etmiş olur.)[1]