๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hukuku İslamiye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 20 Mart 2010, 16:15:55



Konu Başlığı: Haddi sirkat hakkinda (5.Mebhas)
Gönderen: Ekvan üzerinde 20 Mart 2010, 16:15:55
(BEŞİNCİ MEBHAS)

HADDİ SİRKAT HAKKINDADIR.



İÇİNDEKİLER : Sirkatin malıiyeti ve nevileri. Haddi sirkat icrası için sârika, mesrukun nıinhe, mesrukün fihe ve mesruk mâle aid şart­lar. Müttehid» muhtelif ve müşterek sirkatler. Sirkat hâdiselerinin su­reti sübutü. Sirkati isbat için husumet hakkına mâlik olub olmayan­lar. Sirkatin hükmü ve haddi sirkatin malüyyeti. Haddi sirkati badel-îcab iskat eden sebebler. [16]

Sirkatin Mahiyveti Ve Nevileri :



720 - : Sirkat, lûgatde başkasının malini gizlice almakdır, mik-darı az olsun olmasın, haddi icab etsin etmesin.

Ahkâmı şer´iyye itibariyle sirkatler, iki nev´e ayrılır. Biri sirkati sugra, diğeri de sirkati kübradır.

Sirkati »uğranın haddi icâb eden kısmı, ıstılah sırasında da yazılı olduğu üzere «mükellef bir şahsın en az nisabı sirkat mikdarı, tafih ve mütesariülfcsad olmayan mütekavvim bir mâli mahfuz bulunduğu yer­den gizlice ahb harice çıkarmasıdır ki, kendisinin bu malde bir hakkı olmadığı gibi bunda bir mülk şübhesi de bulunmaz.

Bu tarifdeki kayidler, birer kaydi ihtirazıdır ki hükümleri aşağıdaki meselelerden tavazzuh edecekdir.

Sirkati kübraya gelince bu da kat´ı tarikden = yol kesicilikden ibaretdif. Buna dair altıncı mebhase müracaat!.

721 - : Sirkati suğra, ya mübaşereten veya tesebbüben vaki olur. Şöyle ki : bir şahsın mahalli hırze gizlice girerek çaldığı mâli bizzat ahb dışarıya çıkarması, mübaşereten sirkatdir. Bir kaç şahsın birden mahal­li hırze gizlice girib aldıkları mali içlerinden birine yükliyerek harice çı­karmaları da tesebbüben sirkatdir ki, şeraiti mevcud olunca hepsi hak­kında haddi müstelzirn olur.

Bu hususda yalnız îmam Züfer muhalifdir. Müşarünileyhe göre had, yalnız o mali yüklenib dışarıya çıkaran şahıs, hakkında lâzım gelir. Çünkü mübaşir olan, odur. Fakat İmamı Âzam ile İmameyne göre o ma­lı yüklenen şahıs, onu arkadaşları namına da yüklenmiş olur. Zaten sir-katde cari olan âdet de ekseri böyledir, bir şahıs yapdığı sirkati arka­daşları yardımıyle yapar. Binaenaleyh hepsi de mübaşir hükmünde bu­lunur.

722 - : Nisabı sirkat, bir dinar veya halis gümüşden mazrub on dirhem veya kıymetçe bu mikdar maldir. Bundan az bir geyi çalmak, haddi sirkati rcab etmez.

«(Nisabı sirkat, imam Mâlike ve tmam Ahmede göre bir dinarın rub´u veya üç halis dirhemdir. İmam ŞafÜye göre halis ve mazrub bir dinarın dörtte biri veya kıymetidir. Şu k&dar var ki çalınan şey, altun olursa mutlaka rub´u dinara müsavi olmamdır. Binaenaleyh haiz olduğu sanat itibariyle bir dinarın dörtde birinden daha kıymetli olan bir al­tun yüzük, sikletce rubu dinara müsavi olmazsa sirkat edilmesi haddi müstelzim olmaz.

imam Şafiî hazretleri, dirhemi nazara almıyor. Ona göre meselâ : bir dinar çalındığı gün iki dirheme müsavi olsa yine bir dinarın kıy­metçe dörtde biri mikdarı bir mâlin sirkat edilmesi, haddi müstelzim olur. Bilâkis bir dinar, kıymetlenerek yüz dirheme muadil olsa yirmi beş dirheme müsavi olmayan bir mâli çalmak, haddi icab etmez. Çünkü bu, dinarın dörtde birine müsavi olmama olur. Dirhemler ise metu mesabesindedir. Bu dinardan maksat ise mazrub sikke halinde bk miskal altundan ibaretdir. Bazı fukahayö- göre de nisabı sirkat, dört veya kırk dirhemdir.)

723 - : Çalınan bir mâlin kıymetçe nisab mikdarına baliğ olub olmadığı, kıymetlere vâkıf olan iki âdil, erkek şahidin şahadetiyle teay-yün eder. Tafih, yani : hakir olan, örfen ehemmiyetsiz sayılan, başka­ları tarafından alınması hususunda müsamaha gösterilen şey ise çalın­masından dolayı haddi müstelzim olmaz. Vas otlar, ağaç üzerindeki-meyvalar gibi.

Bir şeydeki kıymetsizliği, adiliğe, ehemmiyetsizliğe «tefahet» denir.

724 - : Hırze gelince bu da bir malin âdet üzere saklanmasına mahsus mahal demekdir ki, iki kisma ayrılır.

Birisi «hırz binefsihi» dir ki, içinde eşya saklanmak üzere hazırla­nıp içerisine izinsiz girilmesi memnu ola.n herhangi bir yerdir. Evler, dükkânlar, çadırlar gibi. Çuvallar, sandıklar, kasalar da bu hükümdedn.

Diğeri «hırz bigayrihî» dir ki, esasen eşya saklamak üzere mühey­ya ve izinsiz girilmesi memnu olmayıb ancak içerisine konulacak mal­ların yanı başında muhafızı bulunan herhangi bir yerdir. Muhafızın uyanık veya uyumuş olması müsavidir ve muhafızın eşyayı görüp ko­ruyabileceği bir mesafede bulunması, hirzm tahakkuku için kâfidir. Mescidler, yollar, sahralar bu kısım hıralardan sayılır. Bedayî, Bahri Raik.Bu iki kısım hırze dair hükümler, ileride görülecektir.

725 - : Eşyanın envaına göre hırz tebeddül eder mi? Başka bir tabir ile bir nevi için hırz olan bir mahal, diğer bir nevi için de hırz sa­yılabilir mi? Meselâ : zahirenin hıfzına rnahsus bir yer, cevahir ve nü-kudun muhafazasına da mahal sayılabilir mi- Bu meselede beynelfuka-ha ihtilâf vardır, imam Kerhînin Hanefî imamlarından nakline nazaran bir nev´a hırz olan bir yer, bütün nevilere hırz olabilir. Çünkü bir şeyi ihraz ve muhafaza eden bir mahal, diğer şeyleri de muhriz olabilir. * Fa­kat İmam Tahavî, örf ve âdete itibar ederek bunun hilâfına kail olmuş, meselâ: «hayvanatın muhafazasına mahsus olan yerlerde nükud ve ce­vahir muhafaza edilemez.» demişdir.

c(Eimmei selâaenin ictihadlan da bu merkezdedir. Bu hususda Örf muteberdir. Hırz, malların ihtilâfına binaen muhtelif bulunur.)

(Zahirîlere ve ehli hadisden bir zümreye göre haddi sirkat için hırz şart değildir. Nisab mikdarı bir mah hırz olmayan bir yerden çalmak da kat´ı yedi icab eder. Bidayetül´müctehid.)

726 - : Sirkatin tarifindeki «hufyeden - gizlice» kaydine naza­ran gaab, ihtilas, intihab, ihtitaf, hiyanet birer cinayet olmakla beraber sirkat sayılmazlar. Bu tabirlerin mahiyetleri için ıstılahlar kısmına mü­racaat!.

«(Yalnız lyas Ibni Muaviyyeye göre ihtilâa = bir mali sahibinin elinden veya ondan gafletinden bil´istifade alenen süratle kapıp almak, haddi icab eder.

imam Ahmed ibni Hanbele göre de nisab mikdarına baliğ olan biı ariyeti, bir vediayı inkâr etmek1 hiyaneti, haddi müstelzimdir.)

727 - : Tarrariyet, yani : yan kesicilik uyanık bir kimsenin hıfzetmek istediği bir mâlini gafletinden bil´istifade bir hiyle ile çalmak, sirkatden maduddur. Bu babda eimmenin ittifakı vardır.

Bir. kimsenin ceybi, kesesine nazaran bir harz mahalidir. Fakat ceyb gibi bir yerde mahfuz olmayıb haricde bulunan bir meblâğı bu suretle çalmak, haddi müstelzim olmaz. Çünkü bu takdirde bir mali mahali hırz-den çıkarmak, vak´ası vücude gelmiş değildir. Bedayî, Hindiyye. [17]

Haddî Sirkat İcrası İçin Sarike Al Şartlar



728 - : Sirkat, büyük bir cinayetdir. Bu cinayet, yalnız masum mallara tecavüze münhasır kaimayıb çok kerre masum hayatlara da te­cavüzle neticelenir, hammanlarm sönmesine sebebiyet verir. Binaen­aleyh bunun hakkında - bütün halkça müessir bir ibret teşkil edecek suretde - ağır bir ceza tatbiki iktiza etmekdedir. Şu kadar var ki, böy­le ağır bir cezanın her sirkatden dolayı hemen tatbiki, şarii hakimce mültezem bulunmadığından bunun yapılabilmesi için bir takım kuyud ve şürut vardır, ezcümle sarika aid şartlar bervechi âtidir ;

720 - : Sarikin âkii, baliğ, nâtık ve basîr olması şartdır.

Binaenaleyh mecnunların, çocukların, dilsizlerin, körlerin yapacak­ları sirkatlerden dolayı haklarında had lâzım gelmez. Çünkü mecnun­ların, çocukların bu hareketleri cinayetle tavsif edilemez. Dilsizlerin, körlerin halleri ise şübhe İrasından hâli.bulunmaz. Şu kadar var ki, bun-ar, çaldıkları şeyleri zamin olurlar. Zira zamanın lüzumu, cinayetin her. veçhile tahakkukuna tevakkuf etmez. Maahaza bunlar, hallerine göre ta´zir cezasına da müstahik olurlar.

Bu şarta nazaran iğlerinde mecnun veya çocuk bulunan bir taife, bir sırkatde bulunacak olsalar hiçbiri hakKınaa had cezası verilmez. Çünkü bir hâdiseden ibaret olan sirkat, had cezasına tabi olanlar ile olmayanlar tarafından yapılmadır.

Bu İmamı Âzam ile imam Züfere göredir. İmam Ebu Yusiife göre iae bakılır: eğer elde edilen mali bizzat mecnun veya çocuk, mahalli hırzdan çıkarmış ise hiçbiri hakkında had icra edilemez. Fakat diğer­leri çıkarmışlar ise yalnız onların hakkında had lâzım gelir. Zira sirkat-de âsi olan, çalınan malı mahalli hırzdan harice çıkarmakdır. Başkaları­nın yardımları ise tabi mesabesindedir.

730 - : Sârik, mesrukün minhin şeriki olmamak şartdir. Binaenaleyh aralarında mesrukünminhin ortağı bulunan bir taife,

bir mali sirkat edecek olsalar hiçbiri hakkında had lâzım gelmez.

Bu meselede Hanefî fukahası müttefik dider. Çünkü şirket, sirkat cinayetinin tekemmülüne mani, şüpheyi daî olduğundan haddin sukutu­nu müstelzim olur.

Âmmeye aid bir mal hakkındaki sirkatin haddi icab etmemesi de bu esasa müsteniddir. Zira sârik de âmmeye dahil, onlar ile beraber mesruk malda müşterek bulunmakdadır. Bu cihetledir ki, muhtaç oldu­ğu takdirde bu maldan kendisine haceti mikdarınca bir şey verilmesine müstahak bulunur.

Binaenaleyh böyle bir sirkat, ta´zir suretiyle cezayı müstelzim olui-sa da had cezasını müstelzim olmaz.

«(Mali ganaimden ve beytülmalden yapılan sirkat, İmam Mâlike göre kat´ı yedi.müstelzim olur, ashabından Abdül´melike göre olmaz, Bi-dayetül´müctehid.)

731 - : Sârik ile mesrukün minh arasında vilâd, cüz´iyet veya zî rahmi mahrem olmak suretiyle karabet veya zevciyet bulunmaması şartdır.

Binaenaleyh bir kimse, kendi babasının veya anasının veya evlâ­dının yahut kendi kardeşinin veya amcasının veya sair bu kabil bir kari-binin veya zevcinin hanesinden ona veya başkasına aid bir malı çalsa hakkında had lâzım gelmez. Çünkü bunlar birbirinin hanelerine girmeğe âdeten me´zundurlar, bu cihetle hırz muhter olmuş olur. Bununla bera­ber böyle bir sirkat sebebiyle had icra edilecek olsa aralarında kat´ı rah­me müeddî olur. Kat´ı rahn ise haramdır.

Hattâ içlerinde mesrukün minhin zî rahmi mahremi bulunan bit taife böyle bir sirkatde bulunsalar İmamı Azama göre hiçbiri hakkında had icra edilemez. İmam Ebu Yusüfe göre ise yalnız zî rahmi mahrem hakkında had icra edilemeyib diğerleri hakkında icra edilebilir.

Fakat vilâd tarikiyle olmayan zî rahmi mahremin başkası hane­sinde bulunan bir malini sirkat, haddi müstelzimdir. Zira bu takdirde hırz. tahakkuk etmiş olur. Bedayî, Hidaye, Hindiyye.

732 - : Bir kimse, üvey babasının veya üvey anasının veya oğlu­nun refikasının veya üvey evlâdının yahut kain validesinin hanesinden bîr mali çalsa bakılır. Eğer o mal, kendi babasının veya anasının veya oğlunun veya zevcesinin ise hakkında bil´itüfak had lâzım gelmez. Çün­kü bu takdirde mal sahibiyle, sârik arasında vilâd veya zevci yy e t bulun muş ve o hanelere girmeğe sârik, esasen mezun olmakla hırze duhul de tahakkuk etmemiş olur.

Kezalik : babasiyle üvey annesinin, zevcesiyle üvey evlâdının, oğ-liyle refikasının birükde Oturdukları başka bir haneden çaldığı takdirde de hüküm böyledir.

Fakat üvey peder ve valide vesaireden her birinin ayrı ayrı kendi­lerine mahsus haneleri olduğu takdirde bunların hanelerinden kendile­rine aid olan bir mali sirkat hakkında ihtilâf vardır. İmamı Azama gö­re bu sirkat de haddi icab´etmez. Çünkü bunların birbirini ziyaret etme­ğe hakkı vardır. Bu hak ise hırz hususunda şübhe iras eder. Nitekim âtiyen beyan olunacakdır. Fakat İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhamme-de göre bu sirkat, haddi icab eder. Çünkü bunlar ile sârik arasında mah-remiyyet var ise de zî rahm olmak suretiyle karabet mevcut değildir. Hadde mani olan ise bu karabetdir. Mezkûr ziyaret hakkı ise hırzi ihlâl et­mez. Bedayî.

733 - : Zevceynden bîri diğerinin bir malini çalsa hakkında had lâzım gelmez. İster bir hanede, ister başka hanelerde oturur olsunlar. Çünkü bunlar biribirinin hanesine girmeğe, yekdiğerinin mâlinden isti­fade etmeğe âdeten me´zundurlar.

Sirkat, iddet içinde vaki olduğu veya badessirka aralarında firkat vukubulduğu takdirde de hüküm böyledir. Bedayî.

734 - : Aralarında mahremiyet bulunmayan zî rahm kimselerin, biribirinden yapacakları sirkat, bil´ittifak haddi müstelzimdir. Çünkü aralarında bu derecede bir karabet bulunmayan kimselerin biribirinin hanesine bilâ istizan girmeleri âdeta muhalifdir. Amca ve dayı kızları gibi. Bedayî.

735 - : Aralarında yalnız mahremiyet bulunub da zî rahim olmak itibariyle karabet bulunmayan kimselere gelince bu hususda bazı İhti­lâflar mevcuddur. Şöyle ki. Aralarında reza sebebiyle mahremiyet bu Sunan kimselerin biribirinden yapacağı sirkat, İmamı Âzam ile İmam Muhammede göre haddi icab eder. Binaenaleyh bir kimse, süt babası­nın veya süt anasının yahut süt kardaşınm bir mâlini hanesinden veya bulunduğu başka bir yerden çalsa hakkında had icra edilir. Çünkü rezane aaoıt oıan, yaiıuz hurnıeu müeoDedeOir. üu hürmet ik üiw ıcrasiilrt mam değildir.

jaKat imam üıbu lusüfe göre süt ananın malını fiaıan jaıaa kınaa. nad icra edilemez, zara Dunların arasında aüeten muDaaeLat var­dır, Dunıar Dirüirının nanesine ısuzansız girebilirler, biıi üaraesıer 13e boyıe uegıidır. Umarın bıribırı hanesine istizan etmeksizin girmeıerı orı ve adete ınuhalııdır. Bedayi.

736 - : Sârikin erkek, hür, müslim ve muhtar olması şart değil­dir.

Binaenaleyh aırkatde bulunan kadınlar, köleler, zimmıler, muıtreA-ler haKKinda da sair şartlar mevcut olunca had icra edilir.

Cünûni gayri mutbik ile mecnun olan bir şahsın hali ifakatinde yap nıış olduğu sirkat de hakkında haddi müstelzim olur. Beclayi.

«(İmam Mâlike göre ana ile babamn mâlini sirkat, haddi tnüstel-zimdir. Çünkü bunların mallarına çocuklarının müstahik olmaları şüp­hesi yokdur.

Kezalik ,: zî rahim olmak-suretiyle olan karabet, had icrasına mam olmaz.)

(İmam Şafiîye göre ana, baba ile evlâddan başka akribamn - baa-ka başka yerlerde sakin oldukları halde - birbirinden sirkatde bulun­maları, haddi mucib olduğu gibi başka başka hanelerde sakin olan zevç ile zevceden birinin diğerinden bir mali sirkat etmesi de haddi icab eder. Çünkü bunların arasında ne vüâd, ne de cüz´iyyet bulunmadığı cihetle biribirinin mâlinden istifade edebilmeleri hususunda bir şülshe tahak­kuk etmiş olamaz. Bedayi

Zevç ile zevce hakkında imam Mâlikin ve bir rivayete nazaran İmam Ahmed ibni Hanbelin mezhebleri de bu merkezdedir. imam Şafiîye göre sârikin mükreh olmaması da sardır. [18]

Mesrura Aıd Şartlar



737 - : Mesrukun = çalman şeyin mutlak mâl olması, yani : ma­liyetinde şübhe olmayıb nâsın mal saydığı ve temevvül için sakladığı bir şey bulunması şartdir.

Binaenaleyh altın, gümüş, inci, cevahir, demir, bakır, tuoç, kala> gibi şeyleri sirkat, haddi müstelzim olur. Çünkü bunlar, her veçhile em­valden maduddur.

Fakat mushafı şerifi, hadis kitablarını veya şiir ve edebe müteallik eserleri sirkat, haddi raüstelzim olmaz. Çünkü bunlar ile temevvül edil­mez. Belki mushafı şerif ile hadis ki tablan okunmak ve´hakikatlerine vukuf peyda etmek için muhafaza edilir, başkalarına da tilâvet ve mü­talâaları için verilir. Sair eserler ile de hikem ve emsale vukuf gayesi ta´kib olunur. dkat kıymeti nisab mikdarma baliğ oian yazılmış ve yasılmamış hısab defterlerim ve emsamıı sırKat, hadüı icab eder. Zira bunları çal-maitdan maksad, bunların mündencatı degıl, mücerred maldan madud olan Kağıdiarıdır. Bedayi.

«(imam Mâlik ile imam Şafiîye göre mushafı şerifi vesair ki tab­lan sirkatden dolayı had lazım gelir. ÇünKü ou sirkat, bir mali muiuez hakkında vaki olmuş olur. Şübne yok ki Kur´amKerim, yalıtmadan ev­vel beyaz bir halde bulunan sahifeieri ve cildi bir mali mütekavvım ıdı. binaenaleyh yazıldıkdan sonra da bu mâhyet baki kalmış olur. Bu iti­bar iledir Ki, Dunun alım satımı caiz görüimüşdür.)

738 - : Çalınan şeyin mutlaka mâli mütekavvim olması şartdır.

Binaenaleyh çalınacak bir şarabdan dolayı had lâzım gelmez. Ça­lan, gerek muslim olsun ve gereK oımasın. Çünkü şaraD, gayri müshm-, lerce oir mütekavvim mal ise de müslümanlarca değildir. Bu halde alel1-itlâk bir mali mütekavvim olmamış olur.

Kezalik : hür bir çocuğu çalmak, haddi müstelzim olmaz. Velev ki, üzerinde kıymetli ziynet eşyası bulunsun. Zira bu çocuk mâl değildir, o eş/a ise çocuğa tabidir.

Fakat İmam Ebu Yusüfe göre bu sirkat, haddi müstelzim olur. Zi­ra o eşya haddi zatinde nisab mikdarma baliğ,ve maksudun bissirkadir.

739 - : Çalman şeyin haddi zatında memlûk olması şartdır. Binaenaleyh madeninde bulunan altın, gümüş vesair cevahir gibi

henüz kimsenin mâlik olmadığı mubah şeyleri ahz etmek, haddi müş-teizim değildir. Bunlar her ne kadar mâllerin nefaisinden iseler de mem­lûk değildirler.

Nebbagin, yani : ölülerin kefenlerini definlerinden sonra gizlice ça­lan şahsın hakkında bu fi´İinden dolayı ta´ziren ceza verilip had icra edil­memesi de bu esasa vesair bazı şartların bulunmamasına müsteniddir. Zira kefene ölü mâlik olamıyacağı gibi varisleri de mâlik değildir. Ka­bir de haddi zatinde bir mahalli hırz sayılmaz.

Bu, imamı Âzam ile İmam Muhammede göredir. İmam Ebu Yusü­fe göre nebbaş hakkında had lâzım gelir. Çünkü kabir, ölüye göre bir mahalli hırzdır, insanlar İse hayyen muhterem oldukları gibi meyyiten de muhteremdirler. Bir zıhayatm libasını çalmak ne ise bir meyyitin kefenini çalmak da odur. Binaenaleyh bir ölünün kefenini gizlize al­mak, bir sirkatden başka değildir.

«(imam Şafiînin mezhebi de böyledir.)

740 - : Çalman şeyde sârikin hakkı mâlikiyeti veya mâlikiyet te´vil veya şübhesi bulunmamak şartdır. Çünkü bu takdirde sirkat cina­yeti tamamen husule gelmiş, sirkatin rüknü olan mâli gayri istihfa ta­rikiyle ahz etmek keyfiyeti tamamen tahakkuk etmiş olmaz.

Binaenaleyh bir kimse, başkasına iare veya terhin etmiş veya ica-reye vermiş olduğu bir mâli o şahsın mahalli hırzmdan gizlice alacak olsa hakkında sirkat hükmü cereyan etmez. Çünkü o mâl, haddi zatın­da kendisinindir.

Kezalik: bir kimse, kendi evlâdının veya mükâtebinin veya ticare­te mezun kölesinin bir malini gizlice alsa hakkında haddi sirkat, lâzım gelmez. Zira evlâdının mâlinde babası için te´vili mülk mevcuddur. Mü-kâtebin mâlinde de mevlâsı için mülk gübhesi vardır. Kölenin mâli ise zaten mevlâsına aiddir.

Kezalik bir kimse, borçlusundan alacağı meblâğa muadil veya on­dan zaid ve ayni cinsden bir meblâğ sirkat edecek olsa - alacağına iakas vaki olacağından - hakkında haddi sirkat lâzım gelmez, velev ki, alacağı müeccel bulunsun. Fakat borçlusunun başka cinsden bir ma­lini sirkat ederse had lâzım gelir, meğe*r ki, «hakkımı istifa veya hakkı­ma rehn olmak için o mâli aldım» diye iddia etsin. Bu takdirde had sa­kıt olur. Çünkü borcun istifası hususunda beynelfukaha ihtilâf vardır. İşte bu babdaki ihtilâf, bir şübhe vücude getirmek dedir. Bu şübhe ise haddin sukutu için kâfidir. Bedayî.

«(îbni Ebî Leylâya göre bir kimse alacağına mukabil medyunun herhangi cinsden olursa olsun bir mâlini ahz edebilir. Zira bunların ara-;ında maliyet itibariyle bir mücaneset vardır.

741 - : Çalınan mâlin tâfih, hakkında müsamaha carî bir gey ol­maması şartdîr.

Binaenaleyh ot, saman, kamış, alelade odun, kömür gibi şeyleri çalmak, haddi müstelzim olmaz. Çünkü halk, bunları tafih sayar, bun­ların alınmasına mümaneati hasasetden addeder.

Kireç, kerpiç, kiremid, cam bardak, balçıkdan yapılmış desti gibi şeyleri sirkat de haddi müstelzim değildir. Zira bunlar da tafih sayüır. Fakat odundan yapılan şeyler, bunun hilâfınadır. Çünkü sanat, odunu tefahetden çıkarır.

Kezalik : saç, abanos, sandal gibi odundan sayılan şeyler - ken­dilerinde sanat eseri bulunmasa bile haddi zatında kıymetli bulun­duklarından bunları sirkat, haddi müstelzim olur. Maahaza bir şeyin tafjh sayılıb sayılmaması hususunda nâsın örfüne müracaat lâzımdır.

«(Eimmei selâseye göre kıymeti nisab mikdarına baliğ olan her­hangi bir ağaç Parçasını çalmak, haddi icab eder.

742 - : Çalınan mâl, her veçhile tecavüzden masun olub sarik için ahz salâhiyeti, te´vil ve tenavül ibahe şübhesi bulunmamak şartdır. Çünkü had, bir ukubeti mahzadır. Cinayeti mahzadan dolayı tatbi´i edilir. Gayri masum veya te´vil ve tenavtiî şübhesine mukarin bir mâli ahz ise bir cinayeti mahza değildir ki, bundan dolayı bir ukubeti man-zanın tatbik edilmesi tecviz olunsun.

Binaenaleyh dari harbde bir harbînin mâlini sirkat, haddi icab cL-mediği gibi dari islâmda bulunan bir müste´minin mâlinin sirkat de - zamanı ve müstelzim olursa da - haddi müstelzim olmaz. Çür.-kü harbînin mâli, masum değildir. Müste´minin mâli, muvakkaten masum :s3vde kendisi esasen harbî olduğundan mâlinde şübhei ibahe mevcuddur. Fakat îmanı Züfere göre müste´menin mâlini sirkat, haddi müstel-zimdir. Zira onun mâli, dari islâmda muhrez bulunur. Zimmînin masum olduğu gibi müste´menin mâli de masumdur. Bedayî. «(Eimmei selâsenin iotihadları da böyledir. )

Kezalik bir müste´men, dari islâmda bir müslimin veya bir zim­mînin bir mâlini çalsa hakkında had lâzım gelmez. Çünkü o, islâm ah­kamını tamamen iltizam etmiş değildir ve bu mâli ahz etmenin mubah olduğuna kaildir.

Bu mesele, îmamı Âzam ile tmam Muhammede göredir. İmam Ebu Yusüfe göre müste´men hakkında had lâzım gelir. Zira dari İslama eman ile girmiş olmakla islâm ahkâmına riayeti iltizam etmiş bulunur.

«(imam Mâlik ile İmam Ahmedin ictihadları da böyledir. Muahid-ler de müste´men hükmündedirler.)

Kezalik : hakkında haddi sirkat icra, edilmiş olan bir sârikin çal­mış olduğu mâli diğer birisi sirkat etse bu ikinci sârik hakkında had lâ­zım gelmez. Çünkü birinci sârik hakkında had icra edilmekle bu mâlin mesrukun minh hakkıdna masumiyeti, mütekavvimiyeti sakıt olmuşdur. Bununla beraber birinci sârikin bu mâle vaz´ı yedi, sahih bir suretde vaki olmamışdır. Halbuki had icrası için mesrukun minhin bir yedi sa­hihe mâlik* olması lâzımdır.

Kezalik : bir kimse, bir şahsın bir mâlini çahb da hakkında had icra ve o mal sahibine iade edildikden sonra tekrar o mali o şahısdan çalacak olsa bakılır: eğer o mal,, tağyire uğramamış ise tekrar had lâ­zım gelmez. Fakat tağayyüre uğramış, meselâ : iplik iken dokunub ku­maş haliçte getirilmiş ise had lâzım gelir. Çünkü birinci takdirde o mâlin ilk çahnitıası ve bu yüzden had icra edilmiş olması ile ismeti sakıt ol­muşdur. îkinci takdirde ise o mal, bask al aşmış, yeni bir ismet = masu­niyet kazanmış dır.

Bu mesele, İmamı Âzam ile îmam Muhammede göredir. îmam Ebu Yusüfden bir rivayete göre her iki takdirde de tekrar had lâzım peîir. Cttnlril o mal, sahibine iade edilmekle yeniden bir masumiyyet kesbetmişdir.

«(îmam Safiînin mezhebi de bu veçhiledir.)

743 - : Çalınan şeyin maksudun bissirka olub haddi icab eden şeylerden bulunması şartdir.

haddi icab eden eşyadan bir sev maksudun bissirka olarak çalındığı zaman bakılır: eğer kendisi yalnız başına nisab mikdarı-na baliğ ise veya kendisi bu mikdara baliğ değilse de kendisine tâbi olan şey ile beraber bu mikdara baliğ ise veya bunlardan lâalettayin birisi maksud bissirka olub mecmuu bir nisab mikdarına baliğ bulunuyor ise bu sirkatden dolayı bil´ittifak had lâzım gelir.

Meselâ : içerisi bal dolu bir kab çahmb da mecmuunun kıymeti ni­saba baliğ olsa had lâzım gelir. Çünkü bu sirkatden maksud olan, bal­dır, ona tabi olan kabın kıymetiyle nisab mikdan ikmâl edilmiş olur.

Fakat sirkat ile kasd edilen şey, infirad halinde haddi icab etme-ven bir şey ise kendisine tâbi olarak sirkat edilen şey, nisab mikdarına baliğ olsa da - maksud bissirka olmadığından - haddi icab etmez.

Meselâ : gümüş cildîi veya mücevherle murassa bir mushafı şerif, mücerred mushafiyetinden dolayı sirkat edilse sâriki hakkında had lâzım gelmez. Çünkü mesahifi şerifeyi sirkat, esasen haddi mucib değildir.

Kezalik : içerisi şarab dolu bir kab, mücerred şarabdan dolayı sir­kat edilse haddi müstelzim olmaz, velev ki, o kabın kıymeti nisab mik­darına baliğ olsun. Zira sirkat ile maksud olan şarabı sirkat, haddi müs­telzim değildir.

Bu şart, İmamı Âzam ile îmam Muhammede göredir. İmam Ebu Yusüfe göre bu şart, muteber değildir. Binaenaleyh bu suretlerin hep­sinde de had lâzım gelir. Çünkü bu suretler de yalnız cild, yalnız mücev­her veya yalnız kab sirkat edilmiş sayılır. Bedayi.

744 - : Çalınan malın mütesariüTfesad - süratle bozulur bir şey olmaması şartdır.

Binaenaleyh ağaç üzerinde bulunan veya başka bir- ağaç üzerine asılmış olan hurma, üzüm, nar gibi taze meyvalan sirkat, haddi icab et­mez, velev ki, bunlar, duvarlarla çevrilmiş bir bahçe içinde, muhafaza altında bulunmuş olsun. Çünkü bu meyvalar, bu halde mütesariülfesad olub kurumadıkça kemale ermez, bihakkın maldan madud bulunmaz.

Henüz başaklarında bulunan buğday ile arpa da ağaç üzerindeki meyva mesabesindedir.

Kezalik : Taze etleri, taze veya tuzlu balıkları, sütleri, av havvan-larını, kuşları, yiyilmek üzere hazırlanmış yemekleri sirkat de haddi icab etmez. Zira bunların bir kısmı süratle bozulur, bir kısmı da dari islâmda mübahülcins olub nâs arasında mâlden sayılmıyacak tâfih addolunur.

Bir haneden çalının da daha harice çıkarılmadan kesilen bir hav-van, meselâ : bir koyun hakkında da hüküm böyledir. Bu halde sârik. o havvanın kıvmetini sahibine zamin ve tazîre müstahik olur.

Bir seneden diğer bir seneye kadar kalan kuru mevvalar, bütün hububat, yadlar, ıtrivvat, sirke, bekmez gibi şeyler, seccade veva sergi haline getirilmiş olan nöstekiler süratle bozul madik lan ve tafih savıt «(imam Mâlik ile imam Ahmed, mütCsariürfesad olmamak şartı:;» kabul etmemekdedirler.´îmam Şafiîye göre de mekânı hırzda buluna/i gerek taze meyvalan ve gerek et, ekmek, sebze gibi şeyleri sirkat, kıy­metleri nisab mikdarına baliğ olunca haddi müstelaim olur. Çünkü sir­kat, mahalli hırzdan mütekavvim olan bir mali gizlice almakdan iba-retdir, bunların maliyetinde ve tekavvümünde ise şübhe yokdur. Binaen­aleyh bunları mahallî hırzdan gizlice almak, haddi müstelzim bir sirkat­den başka değildir. îmam. Ebu Yusuf den de bu veçhile bir rivayet mev-cuddur.)

745 - : Çalman şeyin en az nisab mikdarmda bulunması şartd Binaenaleyh bir nisba mikdarıdnan dûn olan bir mali çalmak, haddi icab etmez. O şeyin nisab mikdarına baliğ olub olmadığına sârik, gerşk evvelce vâkıf olsun ve gerek olmasın. Hattâ bir hırzdan her defasında harice çıkarılan eşyanın lâakal nisab mikdarına müsavi olması da şart dır.

Meselâ : bir kimse, bir haneye girib de dokuz dirheme müsabi bir mali harice çıkardıkdan sonra tekrar o kıymette diğer bir mali de dışa riya çıkarsa hakkında had icra edilemez. Çünkü bu malların mecmuu nisab mikdarına baliğ ise de her biri nisab mikdarına baliğ bulunmamışdır.

Kezalik bir kimse, başka başka iki haneden mesela : cem´an on dirhemlik bir mal çalsa hakkında had lâzım gelmez. Zira bunlar ayrı ayrı sirkatlerdir ki, hiç birinde nisab bulunmamıştır.

Fakat bir hane içinde bulunüb müteaddid kimselere aid bulunan nisab mikdarına müsavi bir mali sirkat edecek olsa had lâzım gelir. Çüri kü bu halde mesrukun minhe değil, sârik ile kırze bakılır, sârik ise bit. hırz ise müttehiddir.

Kezalik : bir şahsı, bir haneden çaldığı bir mali daha hanede iken iki parçaya ayırdıktan sonra harice çıkarsa bakılır : eğer bu mal, par-çalandıkdan sonra nisab mikdarına baliğ ise haddi icab eder, değilse et­mez. Çünkü sirkatin tamamiyeti ânında tam nisabın mevcudiyeti aranır. Sirkatin tamamiyeti ise hırzdan çıkarmakla tahakkuk eder. Binaenaleyh hırzdan çıkardıktan aonra parçalayıp da kıymeti nisabdan dûn bir mik dara düşse yine had lâzım gelir. Zira bu takdirde sirkat, tamam olmuş olur. Nitekim bundan sonra bilkülliyye zayi ve müstehlek olması da had­di icaba mani olmaz.

Bir de çalınan eşyanın nisab mikdarına baliğ olub olmadığı, heir sirkatin vukubulduğu zaman ve mekâna, hem de had icra edileceği vak te nazaran tayin edilir. Binaenaleyh sirkat zamanında, yani: eşyamı hırzdan harice çıkarıldığı anda kıymeti nisab mikdarında olduğu haldf had icrası zamanında bu mikdardan noksan olsa bakılır: eğer bu nok san, es´arın tebeddülünden münbais ise - zahirürrivayete göre hat lâzım gelmez. Fakat çalınan malın aynine arız olan bir kusurdan miite eli id ise hadde mani olmaz. Bedayi, Hidaye.

v- {Hanbelîlere göre çaldığı şeyin nisab mikdarma baliğ olduğunu sâ-rikin evvelce bilmesi şartdır. Binaenaleyh alelade bir mendili çaldığı hal­de bunun bir ucunda nisaba müsavi bir meblağ bağlı bulunsa veya* çal­dığı bir cevherin kıymetçe nisato mikdanndan dûn olduğunu zan etmiş olsa hakkında had lâzım gelmez. Hattâ bu mezhebe göre sirkatin haram olduğuna sarikîn vakıf olması da şartdır. Binaenaleyh henüz müslüman olmuş, veya ehli ilimden mahrum bir muhitde yetişmiş olduğu cihetle sirkatin haram olduğunu bilmeyen bir sârik hakkında had lâzım gelmez.

Hasanı Basrî ile Zahirilere ve Haricîlere göre sirkate nisab, esasen şart değildir. Bedayi, Keşşafülkına, Elmuhallâ.)

746 - : Çalınan şeyin mutlaka muhrez ve maksudun bilhırz olma­sı şartdır.

Binaenaleyh muhrez olmayan bir mali sirkat, haddi müstelzim ol­maz.

Meselâ: bir hizmetçi, hizmet etdiği haneden veya bir şahıs, müsafir bulunduğu yerden veya bir amele içerisine girmeğe me´zun olduğu ma­halden bir şey çalsa hakkında had icab etmez. Velev ki çalınan şey, ka­pısı kilitli bir oda veya sandık içinde bulunmuş olsun. Velev ki orada mal sahibi veya muhafızı naim bulunsun. Çünkü o yerlerin içerisine girilme­ğe mezuniyet verilmekle onlar, bu sâriklere nazaran hirz olmakdan çık­mış, çalınan mal da sureti mutlakada muhrez bulunmamış olur.

Bu esas üzerine aşağıdaki meseleler de teferru eder:

747 - : Bir ecir, almaya mezun olduğu bir mali içerisine girmeğe mezun bulunmadığı bir yerden gizlice çalsa hakkında had lâzım gelmez. Çünkü o mali almaya mezun olması, hırze girebilmesi hususunda bir şübhe iras etmiş olur.

748 - : Bîr kimse, içerisine girmeğe mezun olduğu bir dükkândan, bir haneden, bir hamamdan veya sair böyle bir mahalden herhangi bir şahsa aid bir mali çalsa hakkında had icab etmez. Velev ki o mal, sahi­binin başı altında bulunmuş olsun. Zira bu yerlerden her biri binefsihı hırzdir, içerisine girilmeğe izin verilmekle bunlar hırz olmakdan çıkmış bulunurlar. Fakat mezuniyet verilmediği bir vakitdc, meselâ: geceleyin bunlardan birine girilerek sirkat fi´li vücude getirilecek olsa o takdirde had lâzım gelir.

«(îmam Mâlike göre hammamdan bir malın çalınması, eğer muha­fızı mevcut ise haddi icab eder, mevcud değilse icab etmez.

İmam Şafiîye ve îmam Ahmedden bir rivayete göre de hammam­dan ve emsalinden bir malin sirkat edilmesi, mutlaka haddi icab eder.

749 - : Mer´adan hayvanları çalmak, haddi müstelzim değildir, ve­lev ki yanlarında çobanlan bulunmuş olsun. Çünkü bu hayvanlar, muh­rez sayılmaz, bunların mer´aya bırakılması ihraz için değil, ot otlamaları içindir. Fakat hayvanatı muhafazalarına mahsus olan ahırlardan, ağıllar­dan çalmak, haddi müstelzimdir. Zira bunlar birer mahalli hırzdir.

750 - : Sahralarda muhafızsız bir halde bırakılmış olan mallan sir­kat, haddi icab etmez. Fakat yanlarında sahipleri veya muhafızları bu­lunduğu takdirde haddi müstelzim olur. Çünkü sahralar, bigayrihi hırz­dir, buralardaki mallar, yanlarında muhafızlan bulunduğu takdirde muh­rez sayılır.

751 - : Hırzı sirkat, haddi icab etmez. Çünkü hırz, muhrez bu­lunmamış olur. thraz ise had icrası için bir şartdır.

Maahaza hırz, muhrez bulunmadığından bunu çalmak, ihtifaya muh­taç olmayabilir. Ihtifa ise sirkatin rüknüdür. Bu rükün bulunmadıkça had icra edilemez.

Binaenaleyh bir kimse, bir hanenin dış kapısını çalsa veya haric-deki Ht çuvalı varmaksızın içindeki eşya ile birlikte sirkat etse - bun­lar, emvali zahireden olmakla - hakkında had cezası tatbik edilemez. Fakat kapıyı açarak hane içerisindeki bir mali veya çuvalı yararak için­deki eşyayı çalsa hakkında had icra edilir. Zira bu takdirde mali muh-rezi sirkat etmiş olur.

752 - : Bir kimse, bir hırze girib bir mali elde etdiği halde veya o malı harice atıb da daha kendisi harice çıkmadan yakalansa hakkında had icra edilemez. Çünkü o mala tamamen vaz´ıyed etmiş, maksad husu­le gelmiş sayılamaz. Fakat hirzdan çıkıb da harice atmış olduğu mali aldıkdan sonra derdest edilse hakkında bil´ittifak had lâzım gelir. Çün­kü o mala vaz´ıyedi tahakkuk etmiş olur. Şu kadar var ki, îmam Züfer-den rivayet edilen bir kavle nazaran bu suretde de ha"d lâzım gelmez. Zi­ra o kimse bu mali hırzden bizzat alıb harice çıkarmış değildir.

«(imam Şafiîye göre sârik, daha mahalli hırzdan çıkmadan yaka­lansa bu halde de had lâzım gelir. Çünkü mali muhrezi ahz etmekle sir­kat fi´lî tamam olmuş oîur. Bundan sonra mahalli hırzdan çıkması ise sir­kat filini ikmal için değil, belki nefsini kurtarmak içindir.

753 - : Bir kimse, bir hanenin duvarını delip içeri girmeden elini uzatarak bazı şeyleri çalsa hakkında had lâzım gelmez. Çünkü mahalli hırza girmiş, hürmeti hırzı hetk etmiş değildir.

Bu, zahirürrivayeye göredir. Fakat îmam Ebu Yûsüf´den rivayete göre had lâzım gelir. Zira o kimse, bir muhrez mali gizlice almış bulunur. Maksad, hırzdan mali almakdır, yoksa mutlaka hırza girmek değildir. Nitekim sandıklardan, çuvallardan yapılan sirkat de böyledir.

754 - : Bir şahıs, mahalli hırz olan bir haneye girip de müteaddid odalarından birindeki bir mali alarak hanenin sofasına çıkarsa bununla hakkında had lâzım gelmez. Çünkü hane, müteaddid odalariyle beraber yalnız bir hırz sayılır. Bianenaleyh mal, tamamen harice çıkarılmadıkça sirkat tahakkuk etmiş olmaz. Fakat bir sofa dahilindeki odalardan her biri, başka bir kimseye aid bulunsa bu odaların herhangi birinden sofaya bir malın çıkarılmasiyle sirkat tahakkuk ederek had lâzım gelir. Zira bu takdirde her oda hırz sayılır.

755 - : Bir kimse, kapısı gündüzün dayalı veya açık bulunan bir hane içerisine girerek sirkatde bulunsa hakkında had lâzım gelmez. Fakat geceleyin mürur ve übur kesildikden sonra kapısı kapalı, fakat kilitlenmemiş bulunan bir haneden yapılacak bir sirkat, haddi müs-

.telzim olur.

756 - : Bir kimse, gündüzün bir hanenin veya dükkânın kapısını anahtar ile açarak içerisinden sirkatde bulunsa bakılır: eğer içerisinde kimse bulunmamış ise had lâzım gelmez. Fakat içerisinde bir şahıs bu­lunduğu halde sârik, bunu bilmeksizin sirkatde bulunmuş ise had lâ­zım gelir. Zira bu takdirde sirkat, mücahereten değil, hufyeten vaki ol­muş, binaenaleyh sirkatin rüknü bulunmuş olur.

757 - : Geceleyin yapılacak bir sirkatde ibtidaen gizlilik şart ise de intihaen ıjart değildir. Fakat gündüzün veya akşam ile yatsı arasın­da halkın henüz gidib gelmekde bulunduğu bir zamanda yapılacak bir sirkatde gizlilik, hem ibtidaen ve hem de intihaen lâzımdır.

Binaenaleyh bir kimse, bir haneye geceleyin gizlice girerek sahi­binin gözü önünde bir malını cebren alacak olsa hakkında had lâzım gelir, Çünkü bu halde bir mahalli hırze bilâ mezuniyet girilmiş ve ma! her ne kadar sahibinden gizli olarak alınmamış ise de halkden gizli ola rak alınmış ve hâdise haricden yardıma koşacak kimselerin bulunamı yacağı bir vakitde vukua gelmişdir.

Fakat bir kimse, bir haneye gündüzün gizlice girib de bir mali sa hibinin gözü önünde mugalebeten alacak olsa hakkında had lâzım gel­mez. Zira bu takdirde bidayeten gizlilik bulunmuş ise de intihaen bu­lunmamış ve hâdise haricden istimdad mümkün olan bir zamana mü­sadif olmuşdur.

758 - : Bir kimse, kiraya verdiği bir haneden müste´cirinin bir malini çalacak olsa hakkında had icra edilebilir. Çünkü o hane, miiste´-cirin eli altında bulundukça bir hırz olub mucirin oraya girmeğe hakkı olamaz.

Bu, İmamı Azama göredir. Fakat îmam Ebu Yusuf ile İmam Mu-hammede göre had icra edilemez. Zira o hane, sârikin mülkü olduğun

759 - : Müste´cir, mucirin hususî ikametgâhına gizlice girib bir mâlini çaldığı takdirde bil´ittifak had lâzım gelir. Çünkü müste´cirin o ikametgâha büâ müsaade girmeğe asla hakkı yokdur.

760 - : Bir haneye gizlice giren şahıs, elde etdiği eşyayı bir hay­vana yükliyerek beraber harice çıkarsa hakkında had lâzım gelir. Çün­kü hayvanın harekâtı, saikine müzaf olur.

Fakat katar halindeki bir hayvan veya üzerindeki bir yük çalına­cak olsa sârik hakkında had lâzım gelmez. Bu hayvanların saikleri, kaideleri, râkibleri veya raileri bunların muhafızı sayılmaz. Bunların asıl maksadlan muhafaza değil, sevk etmekden, otarıb gütmekden ve kât´ı mesafeden ibaretdir.

«(Eimmei selâseye göre bu halde had lâzım gelir. Çünkü bu hay­vanların saikîeri, kaidleri, raileri, râkibleri bunların muhafızı saymr. Bu takdirde hırz bigayrihi bulunmuş olur.)

761 - : Hanelerin sathı da mahalli hırz sayılır.

Binaenaleyh damlardan rıisab mikdarı bir malı gizlice sirkat et­mek, haddi icab eder. Mebsut, Fethül´kadîr, Bedayî, Dürri Muhtar, Hindiyye.

«(Zahirîlere göre haddi sirkat için hırz şart değildir, her nereden olursa olsun çalınan az çok bir mal haddi sirkati müstelzim olur. El-muhallâ´). [19]

Meşkukün Mînhe Müteallik Şartlar :



762 - : Mearukun minhin sirkat edilen mallar üzerinde bir yedi sahihe sahibi olması şartdar.

Binaenaleyh bir kimse, bir mali sahibinin veya kendisine vedia ve­ya ariyet bırakılmış olan kimsenin veya ıiidzaribin veya mürtehinin ve­yahut satın almak üzere bulunan şahsın nezdinden sirkat edecek olsa hakkında had lâzım gelir. Çünkü bunlardan her birinin eli, bir yedi sahihadır.

Kezalik : mağsub veya mesruk olan bir mali gâsıbın veya herhangi bir sebeble hakkında had sakıt olmuş olan bir sârikin nezdinden sir­kat etmek haddi müstelzim olur. Çünkü bu mallar, gâsıb ile sârıkm za­manında bulunurlar, bunları sahihlerine vermekle mükellef di rîer. Bu cihetle bunların elleri bu mallar hakkında birer yedi zaman, birer yedi sahihadır.

Fakat hakkında had icra edilmiş olan bir sârikin yed´i, bir yed-i sahiha değildir. Binaenaleyh mesruk malı ondan sirkat, haddi icab et­mez. Nitekim bu mesele evvelce mufassalan yazilmışdır.

«(îmam Mâlike göre mali mesruku sârikden sirkat, her iki halde de haddi müstelzimdir.

(îmam Şafiîye göre mağsub malı sirkat, haddi icab etmez.)

763 - : Mearukun minh ile sârik arasında vilâd, cüziyyet veya zî rahmi mahrem olmak üzere –karabet zevciyyet bulunmaması gartdır. Nitekim bu hususdaki meselelerde sârika >id şartlar sırasında mufassalan yazılmışdır. Bedayi, Hindiyye. [20]

Meşkukün Flhe Aîd Şartlak



764 - : Sirkatin dari adilde vuku bulmuş olması şartdır.

Binaenaleyh dari harbde veya dari bağîde bulunan islâm tacirleri veya esirleri arasında vukubulacak bir sirkat, haddi icab etmez. Çünkü sirkat, veliyyüremrin velayet ve kazası bulunmayan bir yerde yapılmış olur.

Kezalik : harb sahasında ehli adi ordusundan bazı erler, ehli bağî ordusuna şebhun ederek bağîlerden bazılarının mallarım çalsalar ve bi­lâkis bağîlerden bazıları, ehli adil ordusuna gizlice baskın vererek bazı kimselerin mallarını çalacak olsalar haklarında bilâhare had icra edile­mez. Çünkü hâdise veliyyül´emrin velayeti tamamen carî olmayan bir yerde vuku bulmuştur. Bununla ehli bağyin emvali hakkında ademi is­met şübhesi vardır. Ehli bağyin sirkati de kendilerince bir te´vile, bir ibahe itikadına müsteniddir. Had ise şübhe ile, te´vil ile sakıt olur.

Fakat ehli adilden bir kimse, dari adildeki herhangi bir insanın küfrüne kail ve kanını, mâlini müstehil olarak bir mâlini sirkat edecek olsa hakkında had´ lâzım gelir. Çünkü böyle mücered bir ibahe itika­dına itibar olunmaz. Böyle bir şeye itibar olunması, hadleri İskata, me­zalimi irtikâba sebebiyet verir. Bedayi.

765 - : Sirkatin kıtlık seneleri haricinde vuku bulmuş olması şartdır.

Binaenaleyh kaht bulunan bir zamanda, bir yerde yapılacak bir sirkat, zamanı, ta´zîr cezasını müstelzim olursa da haddi müstelzim olmaz. Çünkü zaruret halinde başkasının malinden - bilâhare tazmin etmek üzere - zaruret mikdarı tenavül edilmesi mubah hükmünda bu­lunur. Sârikin bu cüreti de ilcai. zaruretle olmuş olabilir. BÖyle bir ih­timal ve şüphe ile de had icra edilemez. Bu hal,. cezayı tahfif edecek sebeblerden sayılır.

«(Hanbelî fukahasının beyanlarına göre kıtlık senesinde sârik, sa­tın alinacak şey veya satın alacak para bulamadığı takdirde yapacağı bir sirkat, hakkında haddi icab etmez. Yine Hanbelî ulemasından bazı­larının beyanına nazaran da eğer mal sahibi böyle bir senede sârika lâ­zım olan malı - velev yüksek bir fiyatla olsun - satmayacak olursa bu malı sirkat etmesi, haddi icab etmez. Diğer bir rivayete göre de böyle bir zamanda bir kimsenin nefsini helâkden kurtaracak mikdarda bir malı çalmayı, haddi mucib olmaz, bundan ziyadesini çalmak, haddi mucib olur. Kegşafül´kına.) [21]

Müttehid, Muhtelif Ve Müştekek Sikkatler :



766 - : Başka başka kimselere aid olduğu halde bir mahalli hırz-de bulunan mallar hakkındaki sirkatlere- «müttchid sirkatler» denir. Bu malların mecmuu, rüsab mikdanna baliğ olunca sarık hakkında haddi müstelzim olur. Velev ki, hiçbiri müstakillun nisab mikdarında bulunmasın.

Meselâ- : bir şahıs, hırz teşkil eden bir hailedeki Dİr iki odaya de-faatla girib başka kimselere aid ve mecmuu nısab mikdarına baliğ bazı eşyayı sofaya çıkarıb da badehu mecmuunu birden harice çıkarsa bu, bir müttehid sirkat olacağı cihetle bundan dulayı hakkında had lâzım gelir.

767 - : Gerek bir kimseye ve gerek başka başka kimselere aid olub muhtelif hırzlarda bulunan mallar hakkındaki sirkatlere de «muh­telif sirkatler» denilir. Bunlardan hiçbiri, sirkat nisabına baliğ olmadı­ğı takdirde haddi´icab etmez, velev ki, mecmuu, nisab mikdarına ma´zi-yadetin baliğ olsun. Nitekim misali, nisabı sirkat hakkında verilen ma­lumat arasında geçmişdir.

768 - : Birkaç şahsın birlikde yapmış oldukları sirkatlere dü «müşterek sirkatler» denir. Şöyle ki : bir taif? bir haneye gizlice girib de odalardaki eşyayı müteferrikan hanenin saaanına çıkardıkdan sonra mecmuunu birden alıb dışarıya çıkarmalar her birinin hissesine nisab mikdarı isabet ekliği takdirde haklarında had icra edilir.

Bu gibi eşhas arasındaki teavün ve iştirak, sirkat cinayetine cüret­lerini artıracağı cihetle haklarında bir zecr olmak üzere had icrası, hikmeti cezaiye icablarmdandır.

Fakat her bir kısım eşyayı, diğerlerinin yardımı bulunmaksızın müstakillen harice çıkarsa kendisinin çıkardığı bu mal, nisab mikdarı­na baliğ olmadıkça hakkında had lâzım gelmez.

«(imam Mâlike göre eğer yapılan bir sirkat, teavüne ihtiyaç gös­terir bir suretde ise bu sârikler hakkında had lâzım gelir, velev ki her birine isabet eden mikdar, nisab mikdarına baliğ olmasın.)

(imam Ahmede göre de bu sirkatlerden dolayı mutlaka had lâzım gelir. Teavüne ihtiyaç görülsün görülmesin. Kereste gibi ağır bir şeyi sirkatle elbise gibi hafif, bir şahsın yalnızca dışarıya çıkarılabileceği bir şeyi sirkat arasında fark yokdur.

769 - : Bir hanenin duvarım iki şahıs delib de bunlardan biri haneye girerek elde etdiği bir mali harice çıkardıkdan sonra bunu her ikiai birlikde yüklenib götürmüş olsa bakılır: eğer hangisinin haneye

girdiği malûm ise asıl sârik o olmuş olur. Binaenaleyh had onun hak­kında yapılır. Diğeri ise bu cinayete yardım etmiş olacağından hakkın­da yalnız ta´zir lâzım gelir.

Fakat haneye hangisinin girdiği teayyün etmezse hiçbiri hakkında had yapılamaz. Çürük sârik, meçhul kalmış olur. Bu halde haklarında yalnız ta´zir cezasiyle iktifa olunur.

770 - : Yalnız bir şahıs sirkat için bir haneye girib de elde et-diği malı haricdeki arkadaşına atmakla o da bu malı asla hiç biri hak­kında had lâzım gelmez. Çünkü hane dahilindeki şahıs, bu mala tama­men vaz´ı yed etmiş sayılamayacağı gibi haricdeki şahıs da bu man hırzdan bizzat çıkarmış değildir.

771 - : Bir haneye gizlice giren bir şahıs, elde etdiği eşyayı ha­ricdeki arkadaşının eline teslim etse İmamı Azama göre hiç biri hak­kında had lâzım gelmez, aricdeki şahıs, elini hane içerisine sokmuş ol­sun olmasın. Fakat îmameyne göre haneye girmiş olan şahıs hakkında had lâzım gelir; Haricdeki şahıs hakkında ise elini haneye sokmamış ise had lâzım gelmez. Çünkü haricdeki şahsın eli, dahildeki şahsın eli ma­kamına kaim bulunmuş sayılır.

Şayed haricdeki elini hırz olan haneye sokarak eşyayı arkadaşının elinden almış bulunursa aralarında bir sirkati müştereke vücude gelmiş olacağı cihetle her ikisi hakkında da imam Ebu Yusüfe göre had lâzım gelir. Bedayî, Zeyleî.

«(Eimmeİ selâseye göre iki kişi bir hanenin duvarını delib de bi­risi içeriye girerek elde etdiği eşyayı dışarıdakine teslim etse veya ona atsa had, yalnız içeriye girmiş olan şahıs hakkında lâzım gelir, .dışarı­daki hakkında lâzım gelmez.) [22]

Sirkat Hadiselerinin Sureti Sübutü :



772 - : Haddi icab eden herhangi bir sirkat hâdisesi, ya ikrar ile veya beyyine ile sabit olur.

Sirkati ikrar, sirkat yapan mükellef bir şahsın bu cürmünü bizzat itiraf etmesi demekdir. Bİr şahsın kendi aleyhine yalan yere ikrarda bu­lunması müsteb´addir. Bir şahıs, başkalarına karşı müttehem olsa da kendi nefsi hakkında müttehem olmaz. Binaenaleyh - îmamı Âzam ile imam Muhammede göre - sârikin bu cürmünü bir defa ikrar et­mesi kâfidir. Fakat imam Ebu Yusüfe göre iki defa, muhtelif iki mec-lisde ikrar etmedikçe hakkında had icra edilemez.

«(imam Mâlik ile imam Şafiîye göre de bir ikrar kâfidir. Fakat İbni Ebi Leylâ ile imam Ahmede göre iki defa ikrar lâzımdır. Elmiza-nül´kübra, Elbedayi.)

733 - : Bir şahıs, bir kimsenin meselâ : yüz lira çaldığını ikrar etdikden sonra bu ikrarından dönerek: «Hayır, vehm etmişim, diğer kimseden yüz lira çaldım» dese hakkında had icra edilemez. Çünkü bi­rinci ikrarından rücu etmekle tenakuzde bulunmuşdur Tenakuz ise şüb-he iras etmek hususunda rücu mesabesindedir.

Fakat o iki kimseden her Diri, kendisinden sirkat edildiğine dair olan ikrarı tasdik etdiği takdirde o şahsa yüz lira tazmin ettirebilir. Zi­ra tenakuz ve rücu ile mal hakkındaki İkrar, zail olmaz.

774 - : Sirkat hakkında cebren vuku bulan ikrar, muteber de­ğildir.

Binaenaleyh bir şahıs, vukubulan darbe, tehdide, habse, aç bırakıl­mak gibi bir suretle ta´zibe binaen sirkatde bulunduğunu ikrar etse bu­na itibar olunmaz.. Çünkü bu gibi hajler, ikrarın ciddiyetine münafidir.

Maahaza müteehhir fukahadan bazı zatlara göre ikrah ile vukubu­lan sirkat ikrarı, muteberdir. Zira zamane hırsızlarının tav´an ikrarda bulunmaları müsteb´addir.

775 - : Sirkat hususundaki beyyine, züküret, adalet, asalet ile muttasıf, en az iki mükellef kimsenin sirkat vukuu hakkında yapacak­ları şahadetten ibarettir.

Binaenaleyh bu hususda kadınların, suihal eshabmm ve başkaları­nın şahadetlerine mebni şahadette bulunanların şahadetleriyle haddi sir­kat icra edilemez. Çünkü bunların şahadetlerinde şübhe vardır. Hadler ise şübhe ile sakıt olurlar.

Maahaza kadınların had hususunda şahadetleri muteber değilse de mal hakkında muteberdir. Binaenaleyh çalınan mal hakkında kadınla­rın erkekler ile beraber şahadetleri kabul olunur. Hattâ bu mal hususun­da şahadet üzerine şahadet de makbuldür. Bedayî, Hindiyye.

776 - : Hâkim, şahidlerden iddia edilen sirkatin mahiyyetini, keyfiyyetini istizanda bulunur, şahidlerin adaletini tetkik eder, şahidler tezkiye edilmedikçe had icra edilemez. Çünkü had, telâfisi kabil olma­yacak bir cezadır. Şu kadar var ki, tezkiye esnasında sârik, habs edilir. Zira sirkatle müttehem olduğundan firar etmesi melhuzdur.

Şahidler tezkiye edildiği halde mesruhun minh gaib bulunsa had yine icra edilemez.

777 - : Haddi sirkatin şahadetle sübutü için şahadet âmnda hu­sumete salâhiyeti bulunan bir kimsenin hazır bulunması lâzımdır.

Binaenaleyh mal sahibinin veya muda1, mürtehin gibi yedi zaman ashabından birinin huzurunda olmaksızın yapılan şahadet, kabul edi­lemez. Çünkü çalındığı söylenilen mâlin, sârikden başkasına aid olduğu taayyün etmek lâzımdır.. Bu taayyün ise husumetle vücude gelir. Şukadar var ki, bunların gıyabında şahadet vaki olsa sirkatle müttehem şahis, habssediür. Zira yapılan şahadet, sârik hakkında bir töhmet iras

eder. Töhmete binaen habs ise bir emri İhtiyatî olarak caizdir. Mebsut.

«(İbni Ebi Ley laya göre had-icra edilebilmesi için me´srukun minhin hazır bulunması lâzım değildir, onun gıyabında da icra edilebilir.)

778 - : Mesrukun mmh hazır olduğu halde şahidler tegayyüb veya vefat etseler İmamı Azama göre had icra edilemez. Fakat diğer bir kavle göre icra edilebilir. İmam Ebu Yusuf de buna kaildir.

779 - : Haddi sirkat hususunda bir şahadetin kabul edilebilmesi iğin tekadünıi and bulunmaması da icab eder.

Tekaddümi ahd, bir hâdisenin vukuundan itibaren bir müddetin mü rür etmeyidir ki, bu, bazı. husumetlerde dâvanın niyetine, şahadetin ia-timaına bir mania teşkil eder. Buna «tekadümi zaman» da denir.

Bu müddetin mikdarı hakkında nluhtelif kaviler vardır. Bunun, as­garî haddi, altı ay veya bir ay veya üç gündür, imamı Azamdan bir ri­vayete nazaran bunun takdir ve tayini veliyyüTemrin rey´ine muhav-veldir.

Binaenaleyh sirkat hâdisesinden bir müddet geçtikden sonra bazı kimseler gehb de sirkate şaiıadetde bulunsalar şahadetleri, had husu­sunda kabul edilmez. Çünkü tekadümi ahd, gübhe tevlıd etdiğinden bu gibi hadlere mütealük şahadetleri ibtal eder. Şu kadar var ki bu şaha­det ile asıl sirkat, sabit olacağından çalman şeyin tazmini lâzım gelir. Bu hususd veliyyül´emr veya naibi, kendi kanaati t ammesi ne göre mua­mele yapar. Eğer zanm galibi, nıuttehemin sirkat etdiği ve çalman ma­lın da yanında bulunduğu hususunda lekanür ederse müttehem hak­kında bir ta´zir mahiyetinde olarak bazı cezalar tertib edebilir. Mebsut, Bedayî, Reddi Muhtar.

780 - : Mesrukun minhin mechuliyeti de ikrar ve şahadetin had hususunda kabulüne manidir. Meselâ : Bir şahıs, mesrukun minhin gı­yabında: «Ben bu malı çaldım, amma bunun kime aid olduğunu bilmi­yordum» veya «kime aid olduğunu haber vermem» dese hakkında had icra edilemez.

Kezalik : şahidler : «Bu şahıs şu malı çalmışdır, fakat bu malın kime aid olduğunu bilmiyoruz» deseler şahadetleri makbul olmaz. Çün­kü mesrukun minhin gaybubeti kabuli şahadete mani olduğundan nıec-huliyeti bitarikil´evla mani olur.

«(îmam Şafiıye göre de böyle bir ikrar vukubulunca hemen had icra edilemez, belki gaib olan mesrukun minhin huzuruna intizaren sâri-kin hapsi cihetine gidilir. Mebsut.)

781 - : Şahidler, bir şahıs hakkında: «Bu, fülân kimseden mese­lâ: yüz üra çaldı» diye şahadet etdikleri halde hablel´kaza bu şahadetlerinden rücu ederek «Hayır, şu diğer kimseden yüz lira çaldı» diye şahadetde bulunsalar bununla haddi sirkate de, zamane de hükm olu­namaz. Çünkü hükümden evvel şahadetden rücu ve şahadetde tenakuz, had ile ve mal ile hükme manidir.

782 - : Şahidlerin doğrudan doğruya sirkate şahadet etmeyib yalnız sirkat edilen mali sârikin ahz etmiş olmasına şahadet etmeleri mendubdur. Çünkü had icrasına sebebiyet vermeksizin çalınan mâlin zuhuruna hizmet edilmesi, evlâdır. Hattâ mal sahibinin de bu veçhile dâva ikamesi, nıüstahsen görülmektedir. Mebsut. [23]

Sirkati İsbat İçin Husumete - İkamei Dava Hakkında Malik Olanlar :



783 - : Çalman malın sahibi, sirkati isbat için husumet hakkına malık olduğu gibi mudeî, müsteirî, mürtehini, mezaribi, gasıbı, sevmi-şira tarikiyle kabızı da bu hakka mâlikdirler. Bu hususda Hanefî imam­ları arasında hilaf yokdur. Yalnız bunların husumetıyle had icra edi-lib ed.lemiyeceği hususunda ihtilâf vardır. İmamı Azam ile İmameyne göre bunların husumeüyle sirkat sabit olacağı gibi had de icra edilebilir, imam Züfere göre ise bunların husumetleri, had hususunda muteber değildir. Çünkü bunların yedlerı, asıl mal sahibinin eli gibi birer yedi sahihe değildir, bunlar yalnız çalman mali sahibine red için zamandan kurtulabilmeleri için husumet hakkında mâlik bulunmuşlardır. Maahaza bunların bu husumet haklan kabul edilmediği takdirde bunların ellerin­deki o malları sirkat etmeğe bir takım eşhasın cüretleri artmış olur. Bedayî.

«(İmam Şafiîye göre asıl mal sahibi hazır bulunmadıkça bunların husumetleri, ne çalınan malin istirdadı, ne de had icrası hususunda mu­teber değildir. Bedayi,)

784 - : Mesrukun minh vefat edince varisleri husumet hakkına mâlik olurlar, velev ki, çalınan maldan hisselerine düşen mikdar, nisab mikdanndan dûn olsun. Fakat içlerinden "biri gaib bulunursa hazır bu­lunanlar, haddi icra ettiremezler. Bedayî, Bahr.

785 - : Sârik, husumet hakkına mâlik değildir. Şöyle ki bir sahîiin çaldığı mal, kendisinden sirkat edilse had icrası veya o malın istirdadı için husumet hakkım haiz olmaz. Çünkü onun eli bir yed-i sa­hihe, yani : bir yed-i mülk, bir yed-i zaman değildir. Mesruku ondan almak, bir lûkatayı yoldan kaldırmak mesabesinde bulunur. Bu takdir­de o malın sahibi de - bu ikinci sârika karşı - had icrası için husu­met hakkına mâlik olamaz. Zira o mal, kendisinin elinden sirkat edilmiş değildir. Şu kadar var ki, diğer bir rivayete nazaran birinci sârik, henüz hakkında had icra edilmemiş ise mesruku istirdad için ikinci sârik aleyhine dâva ikame edebilir. Çünkü bu mali bil´istirdad sahibine red nadden halâs olabilmesi ihtimal dahilindedir.

Fakat hakkında had icra edilmiş ise artık husumete salâhiyeti kal­mamış olur. Zira had ile zaman içtima edemiyeceği cihetle bu halde .nesruku sahibine reddetmek mecburiyeti kazaiyesi kalmamıştır ki, bu-:iun için dâvaya salâhiyeti bulunsun.

Maahaza bir sârikin çaldığı mâli hakkında had icra edilse de sa­libine reddetmesi, diyaneten vacib olduğundan bu maksadla husumete mâlik olabilmesi de caiz görülebilir. Bedayî, Mebsut,

«(İmam Mâlike ve İmam Ahmedden bir rivayete göre haddi sirka­tin icra edilebilmesi, herhalde mesrukun minhin husumetine mütevak­kıf değildir. ElmizanüTkübra.) [24]

Sirkatin Hükmü Ve Haddi Sirkatin Mahiyyeti :



786 - : Sirkatin iki hükmü vardır, biri nefse, diğeri de mâle te-ıllûk eder. Nefse taallûk eden hadoUr. Mala taallûk eden de mesrukun istirdadı ve telefi takdirinde tazmin etdirilmesidir.

Haddi sirkat ise şeraiti mevcut ve usulü dairesinde sabit bir hır­sızlık hâdisesinden dolayı hırsız hakkında kat´ı uzuv suretiyle yapıla­cak bir ukubetdir. Şöyle ki : sirkat hâdisesi sabit olunca badelhüküm sarikin sağ eli bileğinden kesilir, bu hadden sonra tekrar sirkatte bulu­nacak olursa sol ayağı da mafsalından kesilir. Şayed bundan sonra yi­ne sirkatde bulunsa artık âzasından hiç biri kesilmez.. Belki salahı hali zahir oluncaya kadar hapis suretiyle ta´zir olunur. Çünkü aksi takdir­de sarikin her veçhile nefsini ihlâk cihetine gidilmiş olur. Bu hadden tnurad ise ihlâki nefs değildir. Hattâ kesilen uzuvlar, yaranın tevessü ve sirayetine mani olmak için zeyt ile veya sair bir yağ ile usulen dağ­lanır, sârikin helakine meydan verilmemeğe çalışılır.

Bu mesele, Hanefiyye ve İmamı Ahmedden bir rivayete göredir. Mebsut, Bedayî.

«(İmam Mâlike ve İmam Şafiî ile İmam Ahmedden diğer bir riva­yete göre sârikin evvelâ sağ eli, ikinci sirkatinde sol ayağı, üçüncü sir­katinde sol eli, dördüncü sirkatinde de sağ ayağı kesilir. Şayed yine sir­katde bulunacak olsa artık hapsiyle iktifa olunur. Şu kadar var ki, ve-liyyül´emr, defi fesad için lüzum görürse bu sâriki siyaseten öldürebilir.

Şafiî fukahası diyorlar ki : sirkat hâdisesinden sonra sârikin sağ eli bir âfet ile veya bir cinayet dolayısiyle veya zulmen kesilib düşecek olsa veya çolak olub da kesildiği takdirde nezfi dem ile helakinden kor-kulsa artık had sakıt olur, diğer eli veya ayağı kesilmez. Çünkü muay­yen bir uzva, yani : sağ ele tallûk eden hakkı kat´, bu uzvun fevtiyle sakıt olur.

Zahirîlere göre beşinci defaki sirkatden dolayı sârik mutlaka kati olunur.

Bazı fukahaya göre de haddi sirkatden dolayı târiklerin yalnız parmaklarının kesilmesiyle iktifa olunur. Haricîlere göre ise sârikin eli omuz başından, «menkibinden» itibaren kesilir.

Kesilen uzvun dağlanması, Şafiî mezhebine nazaran uzvu kesilen şahsa aid bir hakdır. Binaenaleyh dilerse buna mani olabilir. Buna «hasm» denir. Bidayetül´müctehid, Elmuhallâ, El´muğnî.)

787 - : Sârikin sol eli çolak bulunsa veya sol eli veya bu elinin baş parmağı veya sair iki parmağı kesilmiş olsa artık ne sağ eli, ne de sol ayağı hadden kesilemez. Çünkü kesildiği takdirde cinsi menfaat, fevt olur, yani : sârik, min vechin ihlâk edilmiş bulunur.

Sârikin sağ ayağının parmakları kesilmiş olduğu halde ayakda dur­maya ve yürümeğe muktedir bulunsa sağ eli hadden kesilebilir. Aksi takdirde kesilemez.

788 - : Haddi sirkatde tedahül carîdir. Şöyle ki : bir şahıs, mü­teaddit defalar sirkatde bulundukdan sonra bunların mecmuundan ve­ya bazısından dolayı aleyhine vukubulan husumete mebni mahkemece usulen bir eli kesilse bu ceza, bütün o sirkatlere mukabil bir ceza olmu olur. Artık o şahsın bu sirkatlerden dolayı başka bir uzvu kesilemez. Çünkü bir cinsden - mahza hukuki ilâhiyeden - olan hadlerin sebeb-leri içtima edince bunlardan birinin icrasiyle iktifa olunur.

Esasen bu gibi hadlerin icrasiyle takib edilen gaye, hikmeti teşri-iyye,, zecr ve men´den ve ibreti müessire vücude getirmekden ibaretdir. Bu gaye ise bu bir haddin icrasiyle husule gelmiş olacağından ikinci, üçüncü hadlerin icrasına -- ademi faide mülâhazasına binaen - lüzum görülmez. Mebsut, Bedayi.

789 - : Haddi sirkat, badessübut afüv edilemez. Şöyle ki : veliy-yül´emr tarafından had icrası hususunda emir sâdır ve hüküm ita edil-dikden sonra mesrukun minh, sâriki afüv edecek olsa buna itibar olun­maz. Çünkü bu ceza, sırf hakkullah - hakkı âmme olarak tatbik edi­lecektir. Bu, mesrukun minhin hakkı değildir ki, bunu afve salâhiyeti olsun. Bedayî.

790 - : Haddi sirkati ikame edecek zat, veliyyül´emr ile onun ta­rafından hadleri ikameye me´zun bulunan hâkimlerdir. . Binaenaleyh bunlardan başkası bu haddi ikame edemez.

Şayed bir kimse, hakkında had icra edilmesine henüz hüküm veril­memiş olan mahbus bir sârikin sağ elini amden" kesecek olsa hakkında kısas lâzım gelir. Fakat had icrasına hüküm verildikden sonra kesse, hakkında kısas lâzım gelmezse de - veliyyül´emrin salâhiyetine tecavüz etmiş olacağı cihetle - te´dibe müstahik olur.

«(imam Şatnye göre bir mevlâ, kendi memlükü hakkında icab eden lıadlerı ıname edeoıhr.

Hakimler, geoe kadınlar ile hasta insanlar ve kendilerinde telefleri-rinı nıucıo olacak arızalar Dulunan gaiıısiar hakkında had icrasını te´hir edeniL-i´ ve haddi son derece soguK veya sıcak günlerde de icra etmez­ler, ı^unkü had icrasından matuad, itlafı nefa değildir. Bedayi.)

791 - : gahnan malın istirdadı ve tazmini meselesine gelince Dır üirkaı naoısesi usuıen saoıt oıüugu naiue uam şeraitin aaemı mevcuaı-yt´iıne Dinaen lıaa icrasına imnan bulunmasa mearult malın her naide istirdadı lazım geür. ´rulet olmuş veya ıtıaf ednnııs. olduğu takdırüe de .Lüzmım icaD eder. Sarık haküınüa aa ayrıca haps suretiyle veya sair uır veçhile tazıren ceza verilir.

ban«. hakkında had icra edildiği suretde ise salman mal, mevcut ise yine sahibine red edilir. Çünkü herkes, kendi malına . başkasından daha haklıdır. Fakat bu mal, sarikuı- elinde had icrasından evvel veya sonra zayi olmuş, ise artık bunu tazmin lâzım gelmez. Zira bir sirkat hakkında kat´ı uzuv ile zaman içtima etmez. Kat´ı uzuv, esasen sirkat cinayetine tekabül eden kâfi bir cezadır. Nitekim âyeti celilesı de bunu göstermektedir. Yani : Hırsız erkek ile hırsız kadının, kazandıklarına bir ceza ve Allah Teâlâ tarafından - ibret ve intibaha medar - bir ukubet olmak üzere ellerini kesiniz. Allah Tealâ azizdir, hakimdir bu gibi hükümlerinde bir nice hikmetler ve mas­lahatlar vardır.

Görülüyor ki, bu âyeti celilede kat´ı yede ceza namı veriliyor, ceza ise kifayet üzere mübteni olur. Eğer buna zamanda zam edilecek olsa kat´ı uvuz, kâfi bir ceza olmamak lâzun gelir.

Maamafih sârik, zaman ile mükellef olsa mali mesruka, sirkat ânından itibaren malik olmuş olur. Çünkü zaman, temellüke tekabül et-mekdedir. O halde sirkat, sârikin kendi mülkünde vaki olmuş, olacağın­dan hakkında had icrasına mahal kalmamak lâzım gelir.

Çalınan mali sârikin istihlâk etmiş olması takdirinde de -- zahi-rürrivayeye nazaran - hüküm böyledir. Mebsut, Bedayi.

792 - : Çalınan bir malı sârikden başkası istihlâk etmiş olsa bil-ittifak zamin olur.

Sârik, çaldığı malı başka bir şahsa satmış veya başka bir yechilû temlik etmiş olsa bu malı mevcut ise sahibi istifdad edebilir. Bu halde o şahıs da vermiş olduğu semen ile sârika rücu edebilir. Şayed o mal, telef olmuş ise artık ne sârika ne de o şahsa zaman´ lâzım gelir. Çünkü sârik hakkında had icra edilmekle zaman sakıt olmuşdur. Fakat o şahis, bu çalınan malı istihlâk etmiş bulunursa bedelini mesrukun mirine zamin olur, kendisi de vermiş olduğu semen ile sârika rücu edebilir.

793 - : Müctemi sirkatlerden dolayı sârik hakkında bir had icra edilmiş olduğuna nazaran çalınan malların tazminine gelince eğer mal­ları çalınan kimselerin hepsi tarafından vuku bulan bir dâva neticesin­de bu had icra edilmiş ise hepsine karşı tazmin hakkı sakıt olur. Fakat bunlardan yalnız bir ikisinin husumetiyle bu ceza tatbik edilmiş ise bun­lara karşı zaman hakkı sukut eder, bunda ittifak vardır.

Husumetde bulunmayanlara gelince, imamı Azama göre bunların da tazmin hakları sakıt olmuş olur. Çünkü bunlardan birinin huzur ve husumeti, hepsinin huzur ver husumeti mesabesindedir, hepsi de husu-.metde bulunsa yine kesilecek, bir elden başka değildir. Binaenaleyh hep­si birlikde husumetde bulunduğu takdirde sârika zaman lâzım, gelmiye-ceği gibi içlerinden birinin husumeti takdirinde de zaman lâzam gelmez.

îmam Ebu Yusuf ile îmam Muhammede göre ise bunların malla­rını sârikin tazmin etmesi lâzım gelir. Zira bunlar, had icrasını taleb etmedikleri cihetle mallarının sukutuna razı olmuş sayılamazlar.

Bu mesele, çalınan malın helaki takdirindedir. Mevcudiyeti takdi­rinde ise her halde sahiblerine reddedilmesi icab eder. Çünkü had ceza­sı, zamana münafi ise de redde münafi değildir. Bedayî, Haniyye.

794 - : Çalınan mal, tegayyür etmişse bakılır eğer kıymetine noksan arız olmuş gibi bir suretle tegayyür etmiş ise sârik hakkında had icra edilmesi, bu malın sahibine reddine mani olmaz. Şu kadar var ki, noksan tazmin edilmez. Fakat bu tegayyür ile çalınan malaziyadelik arız olmuş, meselâ kumaş, iken elbise yapılmış, buğday iken un haline getirilmiş ise artık had icra edildiği takdirde bu malın sahibine reddi lâzım gelmez. Çünkü bu tegayyür ile o mal, tebeddül etmiş sayılır. Mes-ruk malın böyle sınaî bir suretde tebeddülü ise badelehâd zamana mü-nafidir. .

Maahaza o mal, esasen başkasına aid olduğundan bununla sârikin intifa etmesi, diyaneten halâl olmaz. Mebsut, Bedayi.

795 - : Çalman mal, sârikin yanında iken doğrusu yavrusiyle be­raber mesrukun minhe reddedilir. Çünkü yavru, o maldan mütevellit bir ziyadedir. Daha doğmadan reddi lâzım geldiği gibi doğdukdan sonra da reddi lâzım gelir.

Çalınan mal, en az nisab mikdarı altın veya gümüş olub da bun­lardan huliyyat veya evani = kab, zarf yapılmış olduğu takdirde ise îmamı Azama göre hem had, hem de sahibine red lâzım gelir. Fakat İmameyne göre tekavvümi sanatden dolayı red lâzı mgelmez.

Amma çalınan şey, bakır olub da bundan kab yapılmış olsa bakılır: Eğer veznen satılır ise hüküm yine böyledir ve eğer adeden satılır ise bü´ittifak reddi lâzım gelir. Mebsutı serahî, Tatar Haniyye.

mütevemmü ise sirkat etmiş olduğu malı, helak olsa da filhal tazmin etmekle mükellef olur. Had ile bu hak sakıt olmaz. Fakat fakir ise he­lak ve müstehlek olan mesruk malı ne hâlen ve ne de âtiyen tazmin ile mükeüef olmaz. Elmizanülkübra.)

(imam Şafiîye göre sârik, istihlâk etdiği mesruk malı tazmin ile mükellefdir. Böyle bir sârik hakkında hem had icra edilir, hem de ken­disine istihlâk etmiş olduğu mesruk mal tazmin ettirilir. Çünkü sârik, hem Cenabı Hakkı, hem de mesrukun minhe karşı cinayetde bulunmuş-dur. Bu cihetle hem haddin vücübune, hem de zamanın lüzumuna sebe­biyet vermiş bulunmaktadır.)

(Hanbelî mezhebine nazaran da sârik, çalınan malı mevcud ise iade eder, değilse kıyemiyyatdan ise kıymetini, misîiyyatdan ise mislim za-min olur. Hattâ sirkat dolayısiyle tahrib etdiği hırz mahallini de tami­re mecburdur. Kat´ı uzuv ve hasm ameliyesi ücreti de k