๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hukuku İslamiye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 20 Mart 2010, 16:08:12



Konu Başlığı: Haddi Kazfi Davaya Salahivetdar Olub Olmayan (3.Cilt 3.Bölüm)
Gönderen: Ekvan üzerinde 20 Mart 2010, 16:08:12
3.Cilt 3.Bölüm
Haddi Kazfi Davaya Salahivetdar Olub Olmayanlak :

Kazfîn Ne Suretle Sabît Olacağı :

Haddi Kazfin Sureti İcrası :

Kazflerin İçtimaiyle Iıaddi Kazfde Tedahül Cereyanı :

Haddi Kazfi İskat Eden Bazı Sebebler

DÖRDÜNCÜ MEBHAS.

HADDİ HAMK VE HADDİ SKKK HAKKINDADIK..

Müskiratın Mahiyyeti Ve Enval :

Müskiratın Hükümleki Cezaları

Haddi Hamr İle Haddi Sekrin Mahiyyeti Ve Sekranın Tarifi

Haddi Hamr İle Haddi Sekrin İcrası İçîn İktiza Eden Şartlar :

Şürbi Hamrîn Ve Sarhoşluğun Sübutü :

Haddi Hamr İle Haddi Sekrin Sureti İstifası :

Hadlerde Velayeti İstifayı Haiz Olanlar :

Haddi Hamr İle Haddi Sekri Iskat Eden Bazı Sebebler :

Müskirat Hakkındaki Had Cezalarının Hikmeti Teşriiyyesi :

(BEŞİNCİ MEBHAS)

HADDİ SİRKAT HAKKINDADIR.

Sirkatin Mahiyveti Ve Nevileri :

Haddî Sirkat İcrası İçin Sarike Al Şartlar

Mesrura Aıd Şartlar

Meşkukün Mînhe Müteallik Şartlar :

Meşkukün Flhe Aîd Şartlak.

Müttehid, Muhtelif Ve Müştekek Sikkatler :

Sirkat Hadiselerinin Sureti Sübutü :

Sirkati İsbat İçin Husumete - İkamei Dava Hakkında Malik Olanlar :

Sirkatin Hükmü Ve Haddi Sirkatin Mahiyyeti :

Haddî Sirkatî Badel´îcab Iskat Eden Bazı Sebebler :

(ALTINCI MEBHAS)

SİRKATİ KÜBHA = YOL KESİCİLİK HAKKINDADIR.

Yol Kesiciliğin Mahiyeti :

Yol Kesiciligin Nevileri, Hükümleri :

Yol Kesiciler Hakkini)Aki Cezanın Hikmeti Teşriiyyesi :

Yol Kesiciligin Tahakkuku İçin Vücudu İktiza Eden Şartlar:

Yolları Kesilenlere Aid Şartlar

Maktulun Leh Olan Mallara Ald Şartlar :

Maktulun Fihe Aid Şartlar

Vol Kesiciler İle Yolları Kesilenlere Müteallik Şartlar :

Katı Tarik Cinayetinin Sureti Sübutü.

Yol Kesiciler Hakkındaki Cezaları Kimlerin İkame Edeceği:

Yol Kesicilere Aid Had Cezalarının Afüv Edilkmi-Yecegı Ve Bu Cezalar Arasında Tedahül Cereyanı :

Yol Kescilik Cezasını İskat Eden Şeyler :

ÜÇÜNCÜ BOLÜM...

ŞER´Î TÂZİRAT İLE SİYASETE AİDDİK..

Ta´zirin Mahtyyeti Ve Meşrüiyyeti :

Tabirin Ehemmiyeti Ve Nevileri :

Ta´zir; İcrası Îçin İcab Eden Şartlar :

Ta´zirlerin Mücrimlere Göre Mertebeleri :

Ta´ziri Müstelzim Cürümler :

Ta´ziki Müstelzim Cüki Mlekin Sı´kkti Sübutu.

Ta´ziri İkameye Salahiyetli Olan Zatlak.

Ta´zîrtn Ne Veçhile Tatbik Edileceği :

Ta Zir İle Hudud Arasındaki Farklar :

Velayeti Ceraimin Mahiyyeti Ve Vülâtî Ceraimin Vazifeleri

İhtîsab Müesseseleri Ve Siyaseti Şer´îyye :

SEKİZİNCİ K İ T A B..

HARB CİHAD HUKUKUNA VE ESARET MÜESSESELERİNE DAİR OLLB BİK MUKADDİME İLE BEŞ BÖLÜMDEN MÜTEŞEKKİLDİR.

MUKADDİME..

HARBE VESAİREYE MÜTEALLİK BİR KISIM ISTILAHLAR :


BİRİNCİ BÖLÜM...

HARB VE CİHAD HUKUKU´NA DAİRDİK.

Harbin, Cihadın Mahiyeti Ve Cihadın Meşruiyeti Ve Sebebi :

Cihadın Hikmeti Teşrüyyesi :

Cihada Kıyamın Cevazı İçin Vücudu İktiza Eden Şartlar :

Cihad İle Mükellef Olup Olmayanlar

Cihad İçin İsticar Cai Zolub Olmadığı

Cihad Halinde Veliyyül´emrin Kumandan.

Tayini Ve Tavsiyeleri :

Harb Halinde Veliyyül´emre Ve Gazilere Teveccüh Eden İlk Vecibe.

Harb Halinde Yapılması Ve Katl İmhası Caiz Olub Olmayanlar :

Dari İslam İle Rart Harbin Mahiyetleri :

Dabi Habbe Götürülmesi Muvafık Veya Memnu Oltjb Olmayan Şeyler

Harbe Terglb Için Verilen Mala Tenfile.

Müteallik Meseleler :

İslâmiyet! Kaîhl Edecek Harbilere Müteallik Meseleler :

Hakıîde Verilen Emanın Mahiyeti, Rüknü, Nev´t Ve Şartı :

Haküde Verilen Emanın Hükmü Ve Kabilî Nakz Olub Olmaması:

Muharib Bir Düşmanın Hakkında Verilecek Hükmü Kabule Davet Edilmesi :

Hakbilek İle Yapılacak Misalehalaka Daik Meselelek:

Harbilerle Yapılan Müsalehanın Bozulmasına Dair Bazı Meseleler :

Fethin Mâhiyyetine Ve Ganimet Mallarının Taksimine, İdaresine Müteallik Meseleler :

Esirler Hakkında Yapılacak Muameleler :

Istilaya, İstibdada Müteallik Meseleler :

İKİNCİ BÖLÜM...

İSLÂM HUKUNDA BAĞİLERE MÜTEALLIK MESELELERİNE DAİRDİR..

Bağyın Mahiyeti :

Veliyyül´emrln İtaatinden Çıkanların Aksamı :

Bağllere Karşı Alınacak Vaziyet :

Bağiler İle Mi´saleha Ve Onların Nefisleri Ve Mallakı Hakkında Yapılacak Muamele :

Ehli Aol İle Ehlt Kağy´ın Tevarüsüne Ve Ahz Ve İtlaf Edecekleri Emval Ve Nüfusun Zamanına Mi Teallîk Meseleler :

Ehli Bağy Tarafından Vuku Bulacak Cinayetler :

Bagiler Tarafından Mansub Hâkimlerin Verecekleri Hükümler :

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM...

İSLÂM HUKUKUNDA ZİMMİLERE VE MÜSTE´MÎNLERE MÜTEALLİK MESELELERE DAİRDİR.

Zimmetin Mahiyeti, Akdi Zimmetin Rüknü Ve Nevileri :

Akdi Zimmetin Şartları :

Ehu Zîmmettn İkametgâh Ve Vergi İtibarîyle Aksamı :

Akdi Zimmetin Hükmü :

Ehli Zimmetin Hiayet Etmekle Mükellef Oldukları Bazı Hususlar :

Zimmeti Iskat Edib Etmeyen Haller

İstimanın Mahiyyeti, Müste´mînlerin Aksamı :

Müslim Olan Müste´mînler :

Zımmı Olan Muste´mevler :

Harbi Olan Müste´minler :

Muste´mınlekın Zimmeti Kabul Etmeleri :

Mı Ste´mınleke, Yapılacak Yakdımlak :

Müste´mînlebtn Vapacaklakı Cinayetler :

Müste´minlerin Casuslukda Bulunmaları :

Mustemınlerın Akidlerı, Malları Ve Terekeleri Hakkında Yamlacak Muameleler :

Haddi Kazfi Davaya Salahivetdar Olub Olmayanlak :



648 - : Makzuf, vakti kazfde ya ber hayat bulunur veya bulun­maz. Ber hayat bulunursa haddi kazfi dâvaya bizzat kendisi salâhiyet-dar olur, başkası bu dâvayı ikame edemez, makzuf gerek hazır olsun ve gerek gaib olsun. Şayed makzuf, bu dâvayı ikame etmeden veya ikame edib de henüz had istifa edilmeden vefat edecek olsa artık kendi usul ve füruundan hiçbir kimse bu dâvayı takib edemez. Çünkü haddi kazf, mak-zufun bir mülkü, bir hakkı şahsîsi değildir ki varislerine intikal etsin.. Bedayî.

649 - : Makzuf, kazfi dâva ve isbat için yerine başkasını tevkil edebilir. Şu kadar var ki, haddi kazfin istifası ânında kendisinin bizzat hazır bulunması lâzımdır. Çünkü had ânında kazifi tasdik etmesi melhuz olduğundan gıyabında ha icrası ihtiyata muvafık olamaz.

Fakat imam Ebu Yûsüf´e göre bu hususda vekâlet, esasen caiz de­ğildir. Dâvayı bizzat makzufun takib etmesi lâzımdır. Bedâyi, Hindiyye.

650 - : Makzufun kazf zamanında ber hayat bulunmadığı takdire gelince haddi kazfi dâva ve isbata salâhiyet, yalnız usul ve´ füruuna «ud olur.. Velev ki makzuf ile bunların arasında herhangi bir maniaya meb-ni veraset carî olmasın. Çünkü bu takdirde kazf ile âr, ölüye lâhik olma-yıb aralarındaki cüz´iyyat ve ba´ziyyete binaen usul ve füruuna lâhik olur. Binaenaleyh bu ân kendilerinden kaldırmak iğin irs yolile değil, belki asaleten kazf dâvasına salahiyetli bulunurlar. Bedayî, Hidaye.

651 - : Makzuf olan ölünün babası, babasının babası haddi kazf hakkını dâva edebileceği gibi oğlu, kızı veya oğlunun oğlu, kızı da dâva edebilir. Fakat bu ölünün anasının babası, anasının anası dâva edemez.

ölünün kızlarının evlâdına gelince bu husüsda ihtilâf vardır. îmamı Âzam ile îmam Ebu Yûsüf´e göre bunların da dâvaya salâhiyetleri var­dır. Çünkü ölü İle bunların arasında da mânayı vilâd mevcuddur, bunlar da anaları vasıtasiyje Ölüye müntesib oldukları cihetle yapılan kazfden bunlara da âr lâhik olur. Fakat İmam Muhammed´e göre bunların dâva­ya salâhiyetleri yokdur. Zira bunlar kendi babalarına nisbet edilirler, ana­ları tarafından dedelerine nisbet edilmezler.

Bir de tmam Muhammed´e göre kati veya ihtilâfı din gibi bir se-beble mirasdan mahrum olan bir asi veya fer´in de bu dâvayı ikameye hakkı olamaz. Bedayi.

652 - : ölü bulunan bir makzufun kardeşlerine, amcalarına, da­yılarına, halalarına gelince bunların haddi kazfi dâvaya salâhiyetdar olmadıkları hariefîlerce bil´ittifak kabul edilmektedir. Çünkü bunlar ile meyyit arasında cüz´iyyet ve ba´ziyyet bulunmadığı cihetle kazf, bunlara ne sureten, ne de manen mütenavil bulunmaz. Bedayi.

653 - : Haddi kazfi dâva edecek olan usul veya füru hakkında tertibe´riayetin lüzum ve ademi lüzumu meselesine gelince bu husus­la îmamı Âzam ile îmameyne göre tertibe riayet lâzım değildir. Bina onaleyh bunlardan meyyite daha yakın olan mevcud iken daha uzak olan, dâva ikame edebilir.

Meselâ : müteveffanın oğlu var iken oğlunun oğlu bu hakkın isti­fasını istiyebilir. imam Züfer ise tertibin lüzumuna kaildir, ona göre bunlardan karib olan mevcud iken baid olan dâvaya salâhiyetdar ola­maz. Bedayî.

654 - : Makfuzun her halde muhsan olması şart ise de onun ber hayat bulunmadığı takdirde kazf dâvasında bulunabilmeleri için usul ve füruunun muhsan olmaları şart değildir.

Binaenaleyh makzuf olan ölü; müslim, afif bulunmuş olduğu hal­de onun babası veya oğlu gayri müslim, gayri afif bulunsa da haddi kazf dâvasına salahiyetli bulunur. Çünkü bu kazfden dolayı bir ân kâmil, lâhik olmuş olur.

Bu, îmamı Âzam ile îmameyne göredir. İmam Züfere £Öre bun­ların da muhsan bulunmaları lâzımdır. Zira muhsen olmayanların şa­hıslarına ibtidaen müteveccih bir kazf, haddi müstelzim olmadığı ci­hetle bunların usul ve füruundan birine aid, bu cihetle kendilerine ma­nen müteveccih bir kazf de haddi icab etmez. Beday müctehidlere göre de haddi kazf hakkı, makzuf e aiddir. Binaenaleyh varislerine intikal eder.

Malikîîere göre bir kimse, kendi hakkında vuku bulan kazfden dolayı haddi kazfi ikame edebilir. Velev ki. kendisine isnad edilen şev. haddi zatında vaki olmuş bulunsun. Çünkü o, hâ-tmen afif olmasa da zahiren afifdir. Ve kendisi o fazihavı sotr ile memurdur.

Ber hayat bir kimse hakkındaki kazfden dolayı omm biîfi´l varisi olacak şahıs da haddi kazfi istifa edebilir.

Bir ölü hakkındaki kazfden dolayı da onun fiirımndan. usulünden veya asabatından olan kimselerden´ her biri, haddi kazfi taleb edebilir. Çünkü bu yüzden hepsine de âr lâhik olmu.şdur. Velev ki bilfi") vâris bulunmasınlar. Makzuf tarafından haddi kazfi istifaya vasiy tayin edil­miş olan kimse de bu haddi ikame edebilir. Şerhi Ebîl´berckât, Haşi-yei Düsukî.)

Şafiîlere göre de haddi kazf hakkı, makaufıın varislerine hissei irsiyyeleri nisbetindo mevrus olur. Binaenaleyh makzuf,. bu hakden dolayı kazif ile bîr bedel mukabilinde musalehnda bulunabileceği gibi varisleri de bulunabilir. Bu halde bedel, aralarında hissei irsiyyeleri ile mütenasib bir surette taksim edilir. Kitabül´üm, Tuhfetül´mubtac. Demek ki, bu bedel, manevî bir zarar mukabilinde bir nevi tazminat me­sabesinde olarak varislere de intikali kabil bulunmuşdur.

(Hanbelîlere göre de bir Ölüye muhsan olsun olmasın´- kazf eden şahıs hakkında o ölünün muhsan olan varisinin, velev zevç veya zevce olsun talebi üzerine haddi kazf icra edilebilir. Fakat varis, köle veya gayri müslim olmak gibi bir sebcble gayri muhsan bulunursa onun talebiyle haddi kazf istifa edilemez.

Bir ölü hakkındaki kazfden dolayı icab eden haddi kazf hakkı, onun bütün varisleri için sabit olur. Bunlardan bazıları kazifi afüv et­seler de diğerleri için yine haddi kazf kamilen icra edilir. Çünkü kazf yüzünden bunlardan her birine alel´infirad âr îâhik olmuş olur. Keşşa-fül´kina.)

(îmam Şafiîye göre kazf dâvasının vekil tarafından takib edil­mesi caiz olduğu gibi haddi kazfin de yalnız vekil muvacehesinde is­tifa edilmesi caizdir. Çünkü haddi kazf, . müşarünileyhe göre hukuki şahsi yy eteden, olduğu cihetle sair şahsî haklar gibi bu da vekil marife­tiyle isbat ve istifa edilebilir. Bedayî.)

(îbni Ebî Leylâya göre gaib, meyyit hükmündedir. Binaenaleyh bir gaib hakkındaki kazfden dolayı usul ve füruunun dâvaya salâhi­yetleri vardır. Bedayî.)[1]

Kazfîn Ne Suretle Sabît Olacağı :



655 - : Bir şahsa kazf edildiği ya ikrar ile veya beyyine ile sabit olur. İkrar, kazifin yapmış olduğu kazfi hâkimin huzurunda bir kerre itiraf etmesinden ibaretdir. Bu takdirde hâkim, kendisine- bu isnadını usulen dört erkek, âdil şahid ile isbat etmesini emr eder. Kazif, bu dört şahidden biri olamaz. Çünkü o, müddeî mevkiinde bulunmakdadır.

Kazif, bu isnadını usulü dairesinde isnat ederse, hakkında haddi kazf icra edilemez, makzuf hakkında haddi zina lâzım gelir. îspat ede­mediği takdirde kazif haddi kazfe müstahik olur. Bedayî, Dürri Muh­tar.

656 - : Kazif, yapdığı zina isnadım ispat için beyyine ikame ede­bilmesi hususunda kendisine mühlet verilmesini isterse bakılır : eğer şahidlerinin şehir dahilinde bulunduklarını iddia ederse o gün mah­keme dağılmadan ihzar etmesi için kendisine müsaade edilir, fakat kendisinin tegayyüb etmesine meydan verilmez. Şahidler, gaib veya şehir haricinde bulundukları takdirde ise kazife mühlet verilmez. Böy­le bir mühlet, setri mendub olan bir hailenin teşhirine meydan verebi­leceği cihetle maslahata muvafık değildir.

Bu, İniıtmı Âzam´a göredir. İmameyne göre kazife iki veya üç £Ün kadar bir mühlet verilir ve kendisinden kefil alınır, tâ ki kendisine te­veccüh eden bir cezadan ıbu sayede kurtulabilsin. Bcdayi, Ilaniyye.

657 - : Kazif, hakkında haddi kazf icra edildikden sonra vaki olan iddiasında sadık olduğunu bilâhare ikame edeceği bir beyyine ile isbat edebilir. Bu takdirde haddi kazf sebebiyle kendisine arız olan ch-liyyeti şahadetden mahrumiyet hali, zail olur. Fakat bu beyyine ile ar­tık makzuf hakkında haddi zina, icra edilemez. Çünkü kazif hakkındrı haddi kazf, ikame edilmiş olmakla kazf mânâsı tekarrür etmişdir. Be­dayî, Hindiyye.

658 - : Beyyineye gelince bu da kazifin kazfi inkârı takdirinde makzuf un veya yerine kaim olan kimsenin ikame edeceği en az İki er­kek, âdil şahid tarafından kazfin vukuuna hâkim huzurunda »ahade1. edilmesidir.

Bu takdirde hâkim, şahidlerden kazfin nıahiyyelini, keyfiyyetini, yani: nasıl bir lâfz ile kazf_edildiğini istizanda bulunur. Meğer ki şaha­detlerinde zina lâfziyle kazfin vukuunu tasrih etmiş olsunlar.

Sahicilerin adaletleri malûm değilse hâkini, tezkiyelerine emr eder, badettezkiye haddi kazf icrasına hükm eyler. Bu tezkiye esnasında ka­zif, mevkuf bulunur. Bedayi, Fethülkadîr.

659 - : Kazfi isbat hususunda kadınların erkekler ile beraber şa­hadetleri muteber olmadığı gibi şahadet aleşşehade ve kitabüikadıdo mu­teber değildir. Çünkü hadler, şübheden hali olmayan şeyler ile istifa edi­lemez. Dürri Muhtar.

660 - : Haddi kazfde tekadümi ahde bakılmaz. Çünkü bu husus-, da şahsî bir dâva bulunmadıkça şahadeti hisbe yoîiyie şahadetde bulun­mak usulü carî değildir. Binaenaleyh şahidlerin vaktiyle gelib kazf hu­susunda şahadetde bulunmamış olmaları, haklarında bir töhmet teşkil etmez. Bilâhare vuku bulan bir dâva üzerine mahkemeye celb edilerek şahadetde bulunmaları kabul olunur. Mebsut, Fethül´kadir.

661 - : Kendisine kazf edilmiş olduğunu dâva eden kimse, bu hu-susdaki iddiasını isbat -için ikame edeceği şahidlerin şehr dahilindi´ bu­lunduklarını dermeyan ederse hâkim, kazif olduğu iddia edilen yalısı muvakkaten mahikemede ahkor, bir tarafa savuşmamasını kendisim1 tenbih eder. Yoksa onu hakikaten habs etmez. Çünkü hah.,, bir ıik;: betdir. Ukubet ise mücerred dâva ile ikame edilemez. Binaenaleyh müd­deî, o gün şahidleri mahkemeye getirebilirse dâva cereyan eder. petiıv-mezse o şahsın sebili tahliye edilir. Bedayî,

662 - : Makzuf olduğunu iddia eden kimse, hu hususda beyyinosi bulunmadığını veya şahidlerin şehr haricimle bulumlukkırrnı if;u!e etdiği takdirde kazif olduğu iddia edilen şahıs, serbest bırakılır, kendisin-den kefil de alınmaz, kendi arzu ederse kefil verebilir. Bu, bü´iema dir.

Bu mesele, İmamı Âzam´a göredir. Imameyne göre müddeaaley´. olan kazifden - nefsini teslim hususunda - üç gün için İtefü alınabi­lir. Çünkü bu suretle müddeaaleyhin mahkemeye ihzar edilmesi temin edilmiş olur.

Bu babda İmameynin noktai nazarları şudur: Madem ki hududda muvakkaten habs carîdir, kefalet de evlâ bittarik carî olmak lâzım ge­lir, imamı Âzam´a göre ise kefalet, istîsak içinpır. Hududda asıl olan İS3 bikaderü´imkân def ve iskatdır. Binaenaleyh bunu kefalet suretiyle tev­sik etmek îcab etmez. Bu hususdaki habsden maksad ise muvakkaten bir nezaret altında bulundurmakdan ibaretdir, yoksa hakikaten bir habs­den ibaret değildir. Mebsut, Bedayî.

663 - : Müddeî makamında bulunan makzuf, bir âdil şahid ika­me edib de ikinci şahidinin -hazır bulunduğunu bil´ifadc ikamesi için mühlet istese hâkim, kazifi iki ve nihayet üç gün kadar tevkif eder.

Bu mesele de îmamı Âzam´a göredir. Imameyne göre kazifin nefsi hakkında kefil alınarak kendisi serbest bırakılır. Çünkü -bununla mak­sad hâsıl olur. Bedayî, Muhiti Burhanı.

664 - : Kazfe şahadet edenler, bunun mekâmndaveya zamanın­da ihtilâf etseler şahadetleri îmamı Âzam´a göre kabul olunur. Çünkü mekân ve zamanın ihtilâfı, kazfin ihtilâfım icab etmez, kazf, söz kabi­linden olduğu cihetle bir kazfin iki mekânda, iki zamanda tekrar edil­miş olması caizdir. Fakat İmameyne göre bu şahadet, kabul edilemez. Zi­ra bunlar başka başka kazfler olrpakto. müttehid bulunmamış, hiç birinin hakkında, iki şahid içtima etmemiş olur.

605 - : Makzuf, tahlif edilemez.

Binaenaleyh kazif, makzuf un zinada bulunmamış olduğuna dair yo-min etmesini talebde bulunamaz. Bu yemin teklifi zakldir. Çünkü yemin­den nükûKikrar sayılır. Halbuki bir şahıs, zinada bulunduğunu sarahr. ten ikrar etse bile bundan rücuu muteberdir. Mebsut, Bedayî.

606 - : Makzuf, kazf iddiasını inkâra mukarin beyyine ile isbat edemediği takdirde kazif o yemin verdirebilir mi?. Bu mesele, müetehid-ler arasında ihtilaflıdır. İmam Kerhînin beyanına nazaran bu hususda Hanefî fukahasına göre istihlâf carî olmaz. Çünkü bu babda hakkullah galibdir. Hakkullahda ise istihlâf carî değildir.

Maahaza Hanefî imamlarından zahinirrivaye olmak üzere nakl edi­len bir kavle göre bu hususda istihlâf caizdir, kazif yeminden nükûl ederse hakkında haddi kazf, diğer bir rivayete göre de ta´zir icra edi­lir. Bedayî.

«(îmanı Şafiî de kazif hakkında istihîâfm cereyanına kaildir. Çün­kü müşarünileyhe göre haddi kazf, sırf hukuk-ı ibaddan olduğu cihetle - sair hukuki ibadda olduğu gibi bunda da - istihlâf cereyan eder. Fa­kat sair hadlerde istihlâf bü´ittifak caiz değildir. Zira onlarda ikrardan rücu, sahihdir, yemin verdirmekde bir faide yokdur. Haddi kazfde ise ikrardan rücu, bâtıldır. Binaenaleyh istihlâf, müfid olmuş olur. Bedayî.)

(îmam Mâlike göre de kazifden kefil alınmaz. Çünkü müşarüniley­he göre hududda, kısasda kefalet carî olmaz.) [2]

Haddi Kazfin Sureti İcrası :



667 - : Haddi kazf, kazifin muayyen uzuvlarına müteferrik bir su­rette ve mutavassıt bir halde yapılır. Haddi zinanın tatbiki hususundaki şerait vetakyidat, haddi kazfde de tamamen nazara alınır. Maahaza had­di kazf, haddi zinadan daha hafif bir tarzda icra edilir. Had esnasında kazifin üzerindeki kürk gibi kalın libasından başkası çıkarılmaz. Çünkü kazf eürmü, zina cinayetine nisbetle hafifdir ve kazifin isnadında sadık olmak ihtimali de vardır. Bedayî, Bahr.

668 - : Haddi kazfi tatbik için tayin edilecek memurun âkil, darb usulüne vâkıf olması lâzımdır. Çünkü yapılacak darbeler, celdeler ne mah­kûmu Öldürecek, cerihadar edecek derecede şiddetli olacak, ne de mah­kûmu müteellim etmeyecek derecede hafif bulunacakdır. Kazif ayakda durdurulacak, darbeler, hemen kaldırılıb temdid edilmeyecekdir. Kazife-nin ise oturur halde bulunması lâzımdır. Çünkü bu vaziyet, onun setrine elverişlidir. Bedayî, Dürer. [3]

Kazflerin İçtimaiyle Iıaddi Kazfde Tedahül Cereyanı :



669 - : Haddi kazfde tedahül cereyan eder. Yani: müteaddid kazf-lerden dolayı yalnız bir had ile iktifa edilebilir ki bu hale «tedahül fil1 kazf» denilir. Şöyle ki:

Bir kimse, bir şahsa veya ıbir cemaate bir lâfz ile veya başka başka Jâfzlar ile kazfde bulunacak olsa bunlardan dolayı hakkında yalnız bir haddi kazf, icra edilir. Makzufların hepsi birden müdafaa.ve muhake­mede gerek hazır bulunsunlar ve gerek bulunmasınlar. Çünkü haddi kazf. hukuki âmmeye teallûk etdiği cihetle bu gibi ukubetlerde tedahül carî v..-bir had icrasiyle matlûb olan zecr ve men hâsil olabilir.

670 - : Bir kimse, bir şahsa veya bir cemaate kazf edib de bun­lardan dolayı hakkında had icra edildikden sonra tekrar başka birisim: kazfde bulunacak olsa hakkında bü´ittifak tekrar haddi kazf, lâzım ge­lir. Çünkü bu takdirde birinci had ile inzicar gayesi hâsıl olmadığı an­laşılır.

Evvelki şahsa veya cemaate ayrı bir zina isnadiyle kazfde bulundu­ğu takdirde de hüküm böyledir.

671 - : Bir şahıs hakkında müteaddidhadleri icab eden muhtelif

hudud esbabı = cerâim içtima etdiği takdirde bu esbab ve ağrazın ih­tilâfına mebni tedahüli ceraim usulü tamamen carî olmaz. Çünkü bun­lardan birinin tatbikiyle maksad temin edilmiş olamaz. Bu halde bakı­lır: eğer bunların içinde şahsî hukuk ile alâkadar olan bir had var ise ilk evvel o had icra edilir, Bundan sonra hukukullaha âmme hukuku­na müteallik olan diğer hadlerin icrasına imkân var ise onlar da alelusul icra edilir, imkân bulunmadığı takdirde ise onlar bizzarure sakıt olurlar.

Maahaza hukukullaha müteallik hadlerden birisinin istifa edilmesi, diğerlerinin iskatını müstelzim olacak bir mahiyetde ise bu ıskatı temin için o bir haddin ikamesiyle iktifa olunur.

Demek oluyor ki, bu suretle cerâimin içtimai halinde cezaların te­dahülü kısmen temin edilmekdedir.

Bu esas üzerine aşağıdaki-meseleler, tefemi eder :

672 - : Bir şahıs hakkında kazfden, sirkatden, zinadan ve şürbi hamrden dolayı darb suretiyle had icrası lâzım gelse evvelâ: haddi kazf icra edilir. Çünkü bu hadde hakkı şahsî teallûk etmekdedir. Badehu ve-liyyül´emr; muhayyerdir, dilerse evvelâ haddi sirkati ve dilerse haddi zinayı ikame eder, daha sonra da haddi hamri tatbik eder. Çünkü haddi kazfi istifadan sonra hukukullahdan olan mütebaki üç haddin ikamesi mümkün bulunmuşdur. Şu kadar var ki, haddi sirkat ile haddi zina, ki-tabullahın nassiyle ve sünnetle sabit olduğundan takdim edilir, haddi hamr ise içtihada ve haberi ahada müstenid bir icma ile sabit olduğu ci­hetle tehir olunur.

Maamafih bu hadler; mütevaliyen ikame edilmez, belki birinin tesi­ri zail oldukdan sonra diğerine sıra gelir. Tâ ki helake nıüeddî olmasın Bu intizar müddetinde mahkûm, mevkuf bulunur.

673 - : Bir şahıs hakkında kazfden, sirkatden ve sürbi hamrden dolayı darb suretiyle had, gayri meşru mukarenetden dolayı da recm ce­zası lâzım gelse evvelâ: haddi kazf icra edilir, badehu sirkat edilen mal, tazmin etdirilir, daha sonra recm icra edilerek diğer had iskat edilmiş olur. !

674 - : Bir şahıs hakkında kazfden, sirkatden ve şürbi hamrden dolayı darb suretiyle had, gayri meşru mukarenetden dolayı da recm ce­zası lâzım gelse evvelâ: haddi kazf icra edilir, badehu sirkat edilen mal, tazmin etdirilir, daha sonra recm icra edilerek diğer had iskat edilmiş olur.

Kezalik bir şahıs hakkında meselâ: haddi kazf, haddi sirkat, haddi zina, haddi sekr ile kısas cezası lâzım gelse evvelâ: haddi kazf icra edilir

675 - : Bir şahıs hakkında kısasen kati cezasiyle halisen hukukul-lahdan olan haddi sekr, haddi zina gibi cezalar içtima edecek olsa kati cezası - kul hakkı olduğundan - istifa edilir, diğer cezalar, istifanın teazzürüne mebni sakıt olur.

Kazfden dolayı hakkında had cezası verilen şahsın artık şahadeti makbul olmaz, velev ki tövbekar olsun. Çünkü hakkında had icra edil­mekle yalancı olduğu tescil edilmiş olur. Şu kadar var ki´diyanet = iba-dât hususu müstesnadır, bu babdaki ifadeleri kabul edilebilir..

Sair esbabdan dolayı haklarında had icra edilmiş olan kimseler ise şahadet hususunda ve-diğer hükümlerde gayri mahdud kimselerden fark­lı değildirler. Bahri Raik, Dürri Muhtar, Reddi Muhtar, Bedayî.

«(Malikîîere göre de kazfin tekerrüriyle veya makzufun müteaddid olmasiyle haddi kazf tekerrür etmez. Şöyle ki: bir kimse, bir şahsa ve­ya bir cemaate defat ile kazfde bulunsa hakkında yalnız bir had lâzım gelir.

Meselâ: bir cemaate hitaben: «Hepiniz zanisiniz» veya «ey zanîler* dese veya her birine bir meclisde veya başka başka meclislerde «ey zani» dese veya «fülân ve fülân zanidir» diyecek olsa hakkında bir haddi kazf cezası lâzım gelir. Fakat bu had icra edildikden sonra tekrar sarahaten veya gayri sarih olarak kazfde toulunsa, meselâ: «ben yalan söylemiş de­ğilim* veya «ben sadıkım» diye kazfında musib olduğunu işrab eyîese veya başkasına kazfde bulunsa tekrar hadde müstahik olur.

Kazif, haddin icrası esnasında kazfini tekrar yapsa evvelki celdeler ilga edilerek yeniden had icra edilir. Fakat evvelki celdelerin az bir mik-dan kalmış, ise bunlar ikmal edilerek, yeniden had icrasına başlanılır. Şerhi Ebil´berekât.)

(imam Şafiîden bir kavle ve İmam Ahmed ibni Hanbeîe göre bir kimse, müteaddid şahıslara bir söz ile kazf etse hakkında bir had lâzım gelirse de başka başka lâfızlar ile kazfde bulunacak olsa (bunların her bi­rinden dolayı ayrı ayrı haddi kazf icrası lâzım gelir. Çünkü bu had, hu­kuki şahsiyedendir. Bir şahsın hakkı istifa edilmekle diğerlerinin hakla­rı istifa edilmiş olmaz.)

(Hanbelîlere göre bir kimse, bütün bir belde ahalisine veya kendile­rinin mecmuundan zina vuku mutasavver bulunmayan bir cemaate kazf­de bulunsa bundan dolayı hakkında had icra edilmeyib yalnız ta´zir ec­zası lâzım gelir. Çünkü bu halde kazifin yalancı olduğu zahir olacağın­dan makzuf olanlara âr lâhikolmaz. Keşşafül´kına.)

(Yapılan bir kazfden dolayı hemen tövbe etmelidir. Çünkü kazf bü­yük bir günahdır. Makzufun kazfden haberi yok ise bu tövbenin kabu­lü için bu kâzfi makzufe haber vermek şart değildir. Hattâ bazı zevata göre bunu haber vermek haramdır. Zira bununla makzuf müteessir edilmiş olur. Fakat makzuf bundan haberdar ise yapılan tövbe kendisine haber verilebilir, bu bir- tarziye demekdir. Gıyaben yapılan bir kazf, bir gıybet de bir zulümdür, bundan töbe etmekle beraber makzııfım ve gıy­bet edilen kimsenin hakkında hayırlı duada da bulunmalıdır ki bu, bir nevi tazminat sayılır.

Maahaza yukarıda da yazıldığı üzere hakkında had icra edilen ka­zifin töbe etse de artık şahadete ehliyeti kalmaz. Çünkü kur´anı, mübinde buyurulmuştür. yani: iffetli, muhsanattan bulunan kadınlara zina isnad eden, soma dört şahid getirerek bu isnadlarını isbat etmeyen kimselere seksen değnek vurun ve bunların şahadetlerim ebediyen kabul etmeyin. Ve fâsık olan onlardır. Ancak bundan sonra tevbe edib hallerini ıslah edenler müstesna, bunlar fâsık olmakdan kurtulurlar.

İmam Mâlik ile îmam Şafiîye göre bu gibi kaziflerin badettevbe şa­hadetleri makbul olur. Bu iki muhterem müetehide göre, âyeti kerimede­ki istisna, kavli şerifine racidir. Eimmei Hanefiyyeye göre ise nazmı celüine müteveccihdir. Bidayetülmüctehid, TuMe, Keşşafül´kına.) [4]

Haddi Kazfi İskat Eden Bazı Sebebler



676 - : Hadleri badelvücub iskat eden sebeblere «nnüskitati hu-dud, denir ki, müteaddid envai vardır. Ezcümle haddi kazfi iskat husu­sunda aşağıda yazıb sebebler vardır:

677 - : Makzufun kazifi tasdik etmesi. Bu takdirde haddi kazf, sakıt olur. Çünkü makzuf, kendisine isnad edilen ân kabul etmiş, kazi-fin doğru söylediğini itiraf eylemiş bulunur.

678 - : Makzufun kazifi ikrarında tekzib etmesi. Şöyle ki: mak­zuf, mahkemede kazfi ikrar eden şahsa karşı: «hayır, sen bana kazf et­medin* dese kazifden had sakıt olur. Çünkü kazifi tekzib edince nefsini de kazf dâvasında tekzib etmiş olur. Haddi kazf icrası içinse dâva şartdır.

679 - : Makzufun kazf hakkındaki beyyinesini .tekzib etmesi. Şöy­le ki, makzuf tarafından dâva bulunmadıkça esasen şahidlerin ifadelen dinlenemez- Dâva vuku buldukdan sonra makzufun kendi şahidlerini ken­disinin tekzib etmesi İse dâvayı takibden vazgeçmek demekdir. Artık had icrasına imkân kalmaz.

680 - : Makzufun kazifi tasdik etdiğine dair kazifin beyyine ika­me etmesi. Bu hususta iki erkeğin şahadeti kâfi olduğu gibi bir erkekle

iki kadının şahadetleri de kâfidir. Çünkü bu babdaki beyyine; haddi is­bat için değil, iskat için ikame edilmiş olacakdır. Hadler ise şübheli bir beyyine ile de sakıt olur. Binaenaleyh bu hususda şahadet aleşşehade, kitabül´kazı liel´kazî´de makbuldür.

681 - : Kazfe şahadet edenlerin kazadan soma, imzadan =-- hük­mi ifadan evvel şahadetlerinden rücu etmeleri. Bu takdirde de had icra edilemeyib sakıt olur. Çünkü bunların rücuu, sıdka da kizbede muhte­mel olduğundan şübhe iras eder. Şübhe ise haddi istifaya manidir. Kaz? hakkındaki ikrardan rücu ise muteber değildir. Hukuki ibadda ise ikrar­dan riicu, sahih olamaz.

682 - : Makzufun haddi kazf icrasından mukaddem vefatı veya ih­sandan mahrum kalması. Şöyle ki: badel´hükm henüz had icra edilmeden makzuf ölse veya ateh getirse veya tecennün etse yahut liaynihî haranı bir mukarenetde bulunsa artık kazif hakkında had icra edilemez. Çün­kü had icrası ânında vücudu icab eden şartlar, bu halde tamamen mev-cud bulunmamış olur. Bedayl

«(Hanbelüere göre de haddi kazf şu dört sebebden biriyle sakıt olur. Makzufun kazifi afüv etmesi, kazifi tasdik etmesi, kazifin iddiasına bey­yine ikame etmesi, kazifin liande bulunması. NeylüTmeârib.)

(imam Mâlike göre makzufun ikame etdiği şahidleri tekzib etmesi muteber değildir. Çünkü bu takdirde had, bilbeyyine sabit ve vacibül´is-tifa olduğundan bunu ibtal etmesi caiz olmaz.) [5]