๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hukuku İslamiye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 11 Mart 2010, 19:19:32



Konu Başlığı: Bey'i ve siraye ait olup (6.cilt 1.bölüm)
Gönderen: Ekvan üzerinde 11 Mart 2010, 19:19:32
6.Cilt 1.Bölüm
BEY´I VE ŞİRAYE AİT OLUP BİR MUKADPİME İLE tKİ BÖLÜME AYRILMIŞTIR.

M U K A D D İ M E BEY´İ VE ŞİRAYE MÜTEALLİK ISTILAHLAR :

BİRİNCİ BÖLÜM...

BEYİ VE SİRA HAKKINDAKİ UMUMÎ HÜKÜMLERİ MESELELELERİ HAVİDİR.

Bey´in Rükünleri :

Bey´lın Meşrutiyeti Ve Umumi Hükümleri :

Beyi´de Kabulün İcaba Muvafakatı ve Meclis-i Akdin İttihadı :

Şarta Mu Kar İn Olan Bey´ı Cer :

Bey´i İkaleye Dair Hükümler :

Satılmaları Caiz Olup Olmayan Şeyler:

Muhtelif Mebi´lerin Satış Tarzları:

Bey´a Sarahaten Zikredilmeksizin Dahil Olup Olmayan Şeyler :

Semenin Vasıfları Ve Halleri:

Vade, İle Satı^ Muamelesi:

Bey´i Aktedildlkten Sonra Bayi İle Müşterinin Semende ve Mebi´de Tasarrufları:

Beyi Aktedildikten Sonra Semenin Veya Mebi´in Artırılıp Eksiltilmesi

Mebi´in Teslim Ve Tesellümü :

Mebi´in Hapsedilebilmesi:

Mebi´in Teslim Edileceği Mekan :

Mebi´i Teslimin Meünet Ve Külfeti :

Mebi´in Helakine Müterettib Hükümler :

Sevmi Şıra Ve Sevmi Nazar :

Beyi´de Cari Hıyarı Şarta Müteallik Hükümler:

Beyide Hıyarı Vasfa Müteallik Hükümler :

Beyide Hıyarı Nakde Müteallik Hükümler :

Beyide Hıyarı Tayine Müteallik Hükümler:

Beyide Hıyarı Rü´yete Müteallik Hükümler :

Beyide Hıyarı Ayba Müteallik Hükümler :

Hıyar-ı Gabn ve Tagrire Müteallik Hükümler:

Hıyaratın Sair Nevileri:

İKİNCİ BÖLÜM...

BEYİN NEVİLERİNE, HÜKÜMLERİNE AİTTİR :

Bey´in Nevileri :

Bey´in Nevilerinin Hükümleri :

Bey´i Sarfa Dair Bazi Meseleler :

Kar2a = Borç Almaya Dair Baz! Meseleler:

Ribaya Dair Bazı Meseleler:

Riban1n Hürmetindeki Hükm I Şer´iyye :

Selem´e Dair Bazı Meseleler :

İstisnaa Dair Bazı Meseleler

Müsaevme, Murabaha, Tevüye Ve Vazia Suretile Satişlar :

İhtikâra Dair Bazı Meseleler:

Bey´i Bilvefa Hakkında Bazı Meseleler :

Meraların Sevilerine Müteallik Hükümler

ON BEŞİNCİ KİTABIN SONU..

ON ALTINCI KİTAP.

ŞÜF´A HAKKINDADIR:

Şu Faya Dair Istılahlar:

Şüf anın Rüknü ve Esbabı Sübutiyesj :

Şüf´anın Şeraiti:

Sopanın Taleb Edilmesi :

Şüf´anın Hükmü:

Şüf´aya Dair İhtilaflar :

Şüf´anın Hikmet-I Teşriiyesi :

ON ALTINCI KİTABIN SONU..

ON YEDİNCİ KİTAP.

ICAREYE AİT OLUP BİR MUKADDİME İLE İKİ BÖLÜME AYRILMIŞTIR..

(MUKADDİME) ICAREYE DAİR ISTILAHLAR ;

BİRİNCİ BÖLÜM...

İCAREYE DAİR UMUMİ HÜKÜMLERİ, MESELELERİ.

İcareye Ait Zabıtalar :

İcarenin Rüknü :

İcarenin Hükmü Ve Hikmeti Teşrîiyesi :

İcarenin İnikadına, Sıhhatına, Nefazına ve Lüzumuna Ait Şartlar :

İcarelerin Butlanı Ve Fesadı Hakkındaki Meseleler

İcarelerin Fesh Edilip Edilememesi :

Ücrete = Bedeli İcareye Ait Meseleler :

İcarede Ücretin Lüzumu Ve Ecirin Ücrete İstihkakı :

Ecirin Ücreti İstifa İçin Müstecerün Fihi Hapsedip Edememesi :

İcarelerim Müddetlerine Müteallik Meseleler :

(İKİNCİ BOLÜM) 94

(ÇARELERİN ME´CUR İTİBAR İLE AKSAM VE AHKAMINA DAİRDİR :

Uruz Kabilinden Olan Şeylerin İcaresine Müteallik Meseleler :

Hayvanatın İcaresine Müteallik Meseleler :

İnsanların İsticare Müteallik Meseleler :








Hukuki İslâmİyye ve Istılâhafı ffk hiyye» unvanlı eserin işbu altıncı cildi muamelâtı hukukiyyeye ait altı kitaptan müteşekkildir. Bu kitaplar, bu eserin on beşinci, on altıncı, on yedinci, on sekizinci, on dokuzuncu, yir­minci kitaplarını teşkil etmektedir. Şöy!e ki :

(15) nci kitap, bey´İ ve şiraye dair olup bir mukaddime ile iki bölüme

ayrılmıştır

(16) ncı kitap, şüfaya dairdir.

(17) nci kitap, icareye ait olup bir mukaddime iie İki bölümden ibarettir.

(18) nci kitap kefalete dair olup bir mukaddime ile iki bölümden müte­şekkildir.

(19) ncu kitap, havale hakkında olup bîr mukaddime İle iki bölümü havidir.

(20) nci kitap vekâletlere dairdir.

Bu altıncı cildi teşkil eden kitaplar, mecelte-İ ahkâm-ı adliyenin bu hu suslardaki maddelerini kısmen aynen ve kısmen mealen havi olup daha bir çok mesaili ve kuyud ve şurutu muhtevi bulunmuştur.

Bu kitaplarda bir kısım mesailin hikmet-i teşriiyyesine işaret edilmiş bir takım hukuki meseleler hakkındaki muhterem müctehitlerimizin yüksek ic-tihadiarı, nîkatı nazarları en yüksek nazariyyatı hukuktyyeden olmak üzere kaydedilmiştir. Hak Taalâ Hazretlerinden muvaffakiyetler niyaz eyleriz.[1]


BEY´I VE ŞİRAYE AİT OLUP BİR MUKADPİME İLE tKİ BÖLÜME AYRILMIŞTIR.
M U K A D D İ M E BEY´İ VE ŞİRAYE MÜTEALLİK ISTILAHLAR :



1 - (Bey´i) : Malı mala değişmektir ki, ya mün´akit veya gayri mün´akıt olur. Bcy´i ,gayri mün´akit, bey´i batıl demektir. üçy´i mün´ukit du sahih, fâsid, nafiz, mevkuf kısımlarına ayrılır. Bey´i nafiz de bcy´i lâzım ve gayr» lâzım kısınılarma ayrılmıştır.

Bey´i mebi itîbarilc du şu dürt kısma ayrılır. Boy´t mutlak, bey´i sarf. bey´i mükayaza, bcy´i selem. Nitekim bunlar sırasil´e izah edilecektir.

2 - (Rüknülbey´i) : Yani beyin mahiyeti ki, malı mala değişmekten ibarettir. Şu kadar var ki, bu mübadeleye delâlet etmek hasebile satıştaki icah ve kabule ve teatiye de«Rüknülbey´i« denilir.´

3- (Bayi) : Bir malı başkasına satan kimsedir.´ Bankasından qir mah satın alan şahsa da «Müşteri» denir. «Şirâ», «İştira» da satın almaktan ibarettir. -. - .

4- (Mutebayian) : Bir mah satan ile alandır ki, bu ikisine «Âkidcyn» denir. Yaptıkları alım satım muamelesine do &Mübayaa» denilir.

5 - (Mebi´) : Satılan şeydir. Yani : satışta taayyün eden bir ayindir ki, bey´iden asıl maksut olan da budur. Çünkü întifa, ancak eyân ile ulur. Semen ise malların mübadelesine vasıtadır. Bunun içindir ki bir insan me-

selâ : muayyen bir kitabi yüz kuı .^a satsa u kitap, bu satış muamelesinde taayyün eder, onu müşteriye veiü.jk lâzım gelir. Bunun semeni olan yüz kuruş ise taayyün etmoz, her han^ bir yüz kuruş semen olarak verilebilir.

6 - (Bey´i mün´akit) : în´ikad bulanbey´idîr ki, hey´a mahsus İcab vu kabulün müteallikinde, yani mebi´ ile semende esnri zahir olacak veçhle birbirine irtibat etmesile husule gelir. Bu eserden inaksal da satanın se­mene, satın alanın da mebi´e malik olmalarından ibarettir.

7 - (Bey´İ gayri mün´akit) : Kendisinde inikat Şartları tamamen vc»ya kısmen bulunmamakla batıl ulan bey´idir. Meselâ mecnunda in´ikad şaft­larından olan tasarruf ehliyeti bulunmadığından onun alım satımı mün´akit olmaz, batıl olur.

8 - (Bey´i sahih) ; Zâti ve vasfı itibarile meşrul olan bey´idir ki, buna «Bey´i Caiz» de denir. Zaten meşruiyet, icab ile kabulün meşru surette birbi­rine bağlanmasilu husule gelir. Vasfen meşruiyet de akitlerin nzalarile ve semenin m al û m iy etile tahakkuk eder.

9 - (Bey´i fâsid) : Esasen sahih olup vasfı itibaıilo sahih olmayan, yani : zaten mün´akit olup da bazı harici vasıfları bakımından meşru´ ol­mayan bey´idir. Semenin gayri mütekavvim bir mal olması gibi.

10 - (Bey i Batıl) : Kendisinde in´ikad şartları tamamen veya kısmen bulunmadığı t n.otle asla sahih olmayan bey´idir ki, hiç bir hüküm ifade etmez. Lâşe t û mütekavvim olmayan bir şeyi satmak gibi.

11 - (Bfc, i mevkuf) : Başka şahsın hakkı taallûk edip nalız olması, o şalısın iznine mütevakkıf bulunan bey´idir. Bey.´i fuzuli gibi, Fuzuli ise başkasının hakkında bir ver´i izne dayanmaksızın tasarrufta bulunan kim­sedir.

12 - (Bey´î nafiz) : Başkasının hakkı taallûk etmeyen bey´idir ki, üze­rine filhal mülkiyyet terettüp eder. Nefaz ise bir şer´i tasarruf üzerine eserinin derhal terettüp etmesidir. Binaenaleyh başkasının hakkı taallûk etmeyen böyle mün´akit bir bey´i, hemen mülkiyyet ifade eder. Yani : satan, semene, satın alan da satılan şeye hemen malik olur,

13 - (Bey´i lâz:ım) : Hıyarı şart, hıyarı rü´yet şibi hıyarattan âri olan nafiz bey´idir ki, iki taraftan yalnız biri bunu feshedemez.

14 - (Bey´İ gayri lâzım) : Kendisinde hıyarattan birisi bulunan nafiz bey´idir ki, yalnız; muhayyel olan taraf, onu feshedebilir.

15 - (Hıyar) : Muhayyerlik demektir ki, bir akdi tenfiz ile fesih ara­sında muhtar olmaktan ibarettir. Kendisinde böyle muhayyerlik bulunan kimse yaptığı bir, ;;kdi diğer tarafın rızasına hacet kalmaksızın bozabilir

Hıyar lâfzı esasen ihtiyardan ismi masdar olup iki emrin hayırlısını talep, manasınadır. Bu salâhiyeti haiz olan kimseye «Muhayyer, menlehülhıyar»

denilir,

(16 - (Hıyar´ı şart) : Akitlcrdcnbirinin veya her birinin akdi muayyen bir müddet içinde fesih veya icazetle infaz edebilmek hususunda muhayyer olmasıdır.

Hıyarı şart, bey´i icare, kısmet, kefalet, havale gibi feshi kabil olan lâzım akitlerde sahihtir. Nikâh, talâk, ikrar, yemin, nezir gibi ki-bili fes-holmayan akidler de sahih değildir. Vekâlet, vasiyet, hibe, vedia, â´-iyet gibi gayri lâzım akidlerde de sahih değildir, rehinde mürtehin için h.´yarı şart da böyledir. Çünkü rehin, mürtehin için lâzım değildir, dilerse bunu vahine iade edebilir.

17 - (Hıyarı vasıf) : Bir akitde vücude şart kılınan veya Örfen meşrut bulunan mergub bir vasfın mevcut olmaması sebebile akitlerden biri için sabit olan muhayyerliktir. Sağılır diye satılan bir ineğin sütten kesifmiş

olması gibi.

18 - (Hıyarı nakîd) : Satılan bir şeyin semeni muayyen bir zamanda satana verilmek veya satın alacak şahsa iade edilmek, semen satana ve­rilmediği veya satın alacağa iade edildiği takdirde satış ´muamelesi olma­mak üzere yapılan pazarlıktan ileri gelen muhayyerliktir.

19 - (Hıyarı ta´yin) : Kiycmiyyaltan olan ve pahaları ayrı ayrı boyan olunan iki veya üç şeyden dilediğini müşterinin almak veya dilediğini bayi´invermek üzere muhayyel olması demektir.

20 - (Hıyarı rü´yet) : Bir tjcy hakkında sürülmeden yapılan bir aUid den dolayı âkitleden biri için görüldüğü zaman sabit ulan muhayyerliktir. Meselâ : Bir malı görmeden satın alan kimKcnin onu güldüğünde, yani, Onun satın alınmasındaki asıl maksadı bildiren hal ve mahalline vâkıf ol­duğunda muhayyer olmasıdır ki, onu böyle görünce dilerse kabul eder, dilerse red eyler.

21 - (Hıyarı ayb) : Bir şeyde mevcut olan bir kusurun badelakit zuhu­rundan dolayı âkitlerden biri için sabit olan muhayyerliktir. Mutlak su­rette saçılan bir malın zuhur eden kadim aybından dolayı müşteri için -sabit olan muhayyerlik gibi.

22 - (Hıyarı tağrir) : Akitlerden birinin diğer taraftan altlatılarak bir malı gabni fahiş ile satmasından veya satın almasından dolayı satış mua­melesini fesh hususunda muhayyer olmasıdır,

23 - (Bey´i hilvefai : Bir malı semenini red ettikte geri vermek üzere bir kimseye şu kadar kuruşa satmaktır ki, satan o semeni müşteriye red­dedince müşteri de satın almış olduğu şeyi satana iade eder. Bu muamele, müşterinin mebi´ ile intifa´ etmesine nazaran bey´i sahih hükmündedir. Ve iki tarafın bunu feshe muktedir olmasına nazaran da bey´i fâsid hük-

mündedir. Müşteri bu vechle satın aldığı şeyi bankasına satamıyacağı ci hetle de bu, rehin hükmündedir ve bu rehiniyyet ciheti galiptir.

Vefa, yapılan ahde, verilen söze riayet etmek demektir. Bu bey´e «Beyi´ bişr til´vefa» da denir.

24 - (Bey´i Bilİstiğlâl) : Bir kimsenin bir malı bizzat kendisi isticar etmek üzere birisine vefaen satıvermesidir. ..leselâ : bir kimse hanesini bin liraya vefaen satıp şehri on lira ücretle müşteriden isticar etse, bu, bir bey´i bilistiğlâl muamelesi olmuş olur.

25 - (Bey´i mutlak) : Mutad veehle daima yapılan satış muamelesidir, ki bir malı bir semen mukabilinde derhal satmakla vücuda gelir.

26 - (Bey´i bat) : Bey´i kati demektir ki, bey´i bilvefa ile bey´i bilistiğlâl´ mukabilidir. Hazan da «Bey´i bilhıyar» mukabili olarak kullanılır.

27 - (Bey´i sarf) ; Nakdi nakde satmak, yani : sikketi veya sikkesiz altını altma veya gümüşü gümüşe ve bil´akis gümüşü altına ve altını gümüşe satmaktır ki, buna «Akçe bozma* denir.

Bir altını verip de yüz kuruş gümüş para almak gibi. Sarf kelimesi, lûgattu bozmak, tahvil ve tağyir etmek manasınadır. Bununla meşgul olana sarraf ve sayrefi denir.

28 - (Bey´i mukayaza) : Nakit kabilinden olmayan bir aynı diğer bir ayn ile, yani : altın ve gümüşten başka birmalı, diğer bir mal ile mübadele etmektir ki. buna lisanımızda (Tıranpa» denir. Bir kitabı diğer bir kitap ile değişmek gibi.

29 - (Bey´i selem) : Müecceli muaccele satmak, yani : peşin para veya peşin verilen başka bir mal ile veresiye bir mal satın almaktır. Selem, lügatte takdim manasınadır. Peşin para veya mal veren müşteriye «Sahi-büsseleir.» veya «.Rebüsselem» denir. Veresiye mal verecek olan satıcıya da MMüsiemün ileyh* denir. Boylu satın alman mala «Müslemün fih» ve peşin verilen paraya ve mala da

Seleme «Selef» de denir. Maamafih selef tâbiri karzı hasen mânasında da müstameldir. Bu cihetle selem tâbirinden eamdır ve Irak ehlinin lügatidir.

30 - (Bey´i müsaveme) : Bir kimsenin almış olduğu malı kendisine kaça mal olduğunu söylemeksizin bir bedel ile başkasına bitterazı satması-dır. Bir tacirin elindeki bir malı kaç kuruşa almış olduğunu söylemeksizin başkasına şu kadar kuruşa satması gibi. Satışlarda en ziyade cari olan budur.

31 - (Bey´i murabaha) : Bir kimsenin almış olduğu bir malı kendisine kaça mal olduğunu söyliyerek ondan ziyade bir semen ile başkasına birriza satmasıdır. Bir malı yüz kuruşa aldığını söyliyerek yüz on kuruşa satmak gibi ki, on kuruş, kâr = rıbıh olmuş olur.

32 - (Eey´i teviiye) : Bir kimsenin almış olduğu bir malı kendisine ka­ça mal olmuş ise onu süyliyerek tam o kadara satmasıdır. Yüz. kuruşa aldı­ğını söyliyerek yine yüz kuruşa satması gibi.

33 - (Bey´i vazia) : Bir kimsenin bir malı kendisine kaça mal olduğunu söyliyerek ondan noksana satrriasıdır. Bir malı yüz kurusa almış olduğu­nu .söyliyerek doksun kuruca .salması gibi.

34 - (İstisna´) : Lûgatla sanal ve ameli istemek manasınadır. İstılah-da. «Bir şeyi yapmak üzere sanal ehlile mukavele akdetmektir ki, o şeyi ya­pana «Sam´» yaptırana «Müstasni», yapılan geye-de «Masnu*» denir. Bir Ut-zi ile kumaşı vesair levazımı terziden olmak üzere bir kal elbise dikmesi için mukavele yapmak gibi.

İstisna´, bir nevî madumu satmak demektir. Fakat nâsın ihtiyacına meb-ni hilafı kıyas olarak caiz görülmüştür.

35 - (Semen) : Satılan şeyin bahası, bedelidir ki, zimmete taallûku sa­hih olur. Meselâ: Bir kimse bir kitabı yüz kuruşu satın alsa bu yüz kuruş o kitabın semeni olur. Ve bu, derhal verilmezse zimmete taalluk etmiş bir borç

olur.

36- (Semen-İ müsemma) : Satan ile alanın akdi bey´i zamanında rıza larile ta´yin ve tesmiye etmiş oldukları bahadır ki, satılan malın hakiki kıy­metine müsavi olabileceği gibi ondan ziyade veya noksan da olabilir.

37 - (Müsemmen) : Semen mukabilinde satılmış veya semeni, bedeli tayin edilmiş olan şeydir.

38 - (Kıymet) : Bir malın Um değeri, bahası demektir.

39 - (Kıyem) : Çarşı ve pazarda misli bulunmayan, yahut bulunsa ti a fiyatça mütefavit olan şeydir. Yazma kitaplar, masnu´ kublur, hayvanlar, karpuz ve kavun gibi meyveler bu kabildendir. Cemi: Kıyeıniyyallır.

40 - (Misli) : Çarşı ve pazarda muteddün bih. yani: bahanın ihtilâfım mucib bir lefavüt bulunmaksızın misli - kendi gibisi bulunun şeydir. Kile. ile ölçülen terazi ile tartılan şeyler, ceviz ve yumurta gibi udediyyatı nıüle-karibeden olan şeyler bu kabildendir. Ancak başka bir cins ile karışmış, ulan mekilât misli değildir. Vezni olan attın veya gümüşten yapılmış kaplarda misli olamaz. Cemi : mislıyyattır.

41 - (Mülk) : İnsanın ımtlik olduğu yani: kendisinde ihtisas ve istiklâl veçhile tasarrufa salâhiyetim* bulunduğu şuydu1. Gerek ayandan ve gerek menafiden olsun. Meselâ. Bu- miktar para bir mülk olduğu gibi bir menfaat de bir mülktür,

42 - (MaJ) : İnsanın tabii kendisine mail olup da hacet vakti için iddi-har olunabilen, yani. toplanıp saklanabilen şeydir ki. menkul ve gayri men­kul, mütekuvvim ve gayri mütekavvinı kısımlarına ayrılır.

Lâşe gibi şeyler, tub-i insanînin melyânına mahal olmadığından mal de­ğildirler, menfaatler de iddihar olunamıyaeakları cihetle Hanefiyyeye göre mal sayılamaz. Fakat Şâfiîlere göre mal sayılır, teare ve gasp bahislerine müracaat!

43 - (Menkul) ; Bir mahalden diğer bir mahalle nakli mümkün olan geydir ki, nakidlere, uruza, hayvanlara, kile ile Ölçülen ve tartılan şeylere Şamildir.´ Vakıl1 arsaların ve milli arazinin üzerindeki mülk binalar, ağaçlar ve asma çubukları da menkul sayılır.

44 - (Gayri rtıenkul) : Akar denilen hane, dükkân, ai´sa misini başka mahalo nakli mümkün olmıyan şeydir. Mülk arsa üzerindeki binalar, ağaç­lar da o arsaya tebcan gayri menkuldür.

Akar fıkıhta, gayri menkul demektir. Nâs arasında ise kiraya verilip irad getiren şeylere denilir.

45- (Mali mütekavvim) : Şcr´an tenavül ve intifai mubah şeydir. Ör-fen de muhrez ulun mal demektir. Binaenaleyh mali mütekavvim, iki mâ­nada müstameldir. Mütekavvim ise lûgatta zikıymel demektir.

Meselâ: besmele ile kesilmiş bir. koyunun eti. şcr´an mubah olduğundan bir mütekavvim maldır. Denizdeki balık, havadaki kus, ise gayri muhrez bu­lundukça gayri mütekavvim olup bunlar avlanılmak, saydedilmek ile ıtıra?. olunduğu vakit birer mütekavvim mal ulur.

İhraz, maliki olmayan mubah bir şeyi meşru´ surette c-Ie geçirmek ma­nasınadır.

46 - (Nakit) : Altından ve gümüşten ibarettir. Cemi: Nııkuklur. Allın ve gümüş, meşkûk utsun olmasın semeniyyet için olduğundan nakildir. Bakır paralar, râyic oldukları vakit nakit hükmündedirler. Kesada uğradıkları za­man da uruz. meta" kabilinden olarak kıyemî bulunurlar.

47 - (Uruz : Arazın cemidir. Nukutdan, hayvanattan, mekilât ile sair nıcvzunallan başka ulan kitap, meta, ve kumaş gibi peylerdir.

Uruz lûbiri, baza» yaIn,-.h;ıyvan ve akar mukabili o;arak kullanılır.

48 - (Mukadderat) keyl ile. vezin iie. sayı ile veya zira´ ile lâyin ve takdir olunan şeylerdir ki, mekilâta. mevzunata adediyyat ile mez-ruata şâmildir.

49 - (Keytİ) : Kile ile ölçülen şeydir. Buna «Mekil» de denir. Cemileri: Keyîjyyul. mokilâttır. Htığday arpa gibi.

50 - (Vezni) : Tartılan şeydir. Yag. bal, seker gibi. Buna «Mevzun» da denir. Cemileri Ve/.niyyat, nıevzunntdır. Vezin, hem tartmak, hem de tarta­cak şey manasınadır. Cemi, evzandır.

51- (Adedi) : Sayılan şeydir. Cemi. Adadiyyattır. Buna «Madud» rla denir. Cemi: Madudaltır. Ceviz, yumurta, karpuz gibi.

52- (Adediyyatı müfekaribe) : Ahud.ve efradı arasında kıymetçe mü­him .tefavüt bulunmayan madudaldır ki hepsi de misliyaltandır. Ceviz ve yumurta gibi,

53 - (Adediyyatı mütefavite) : Ahad ve efradı arasında kıymetçe tefa­vüt bulunan madudaldır ki, hepsi de kıyemiyattandır. Karpuzlar kavunlar gibi.

54 - (Zeri´) : Arsın ile ölçülen şeydir. Cemi; ZcriyyaUır. Buna «Mer-zu» da denir. Cemi: MezruatLır. Bez, çuha, kuma.ş gibi.

55 - (Mahdud) : Hadleri yani: sınırları kabili tayin olan akardır. Arsa, tarla gibi. Had: iki şey arasında hail olan şeydir. Cemi: Hududdur.

56 - (Muşa) ; Şayi hisseleri ihtiva eden müşterek şeydir. Meselâ: iki kimse arasında msfiyet üzere müşterek olan bir mal bir muşadır. Başka bir tarif ile: Müşterek bir maldaki nısıf, rubu, südüs gibi. Şayi hisselerden her­hangi biridir. Hisselerden her biri bu malın cüz´üne.yayılıp şâmil bulunmuş­tur.

57 - (Hissei şayia) : Müşterek bir malın her cüz´üne sarî ve şâmil olan sehimdir. Hisse senim, nasib´manasınadır: Cemi: hısastir.

58 - (Deyh).: istikraz, istihlâk, iştira, kefalet gibi bir sebeple zimmet te, yani bir şahsın uhdesinde sabit olan şeydir. Meselâ: borç alınan yüz ku* ruş, bir deyn olduğu gibi istihlâk edilen herhangi bir vezni veya keyli de sa­hibine karşı müstehlikin zimmetinde sabit bir deyndir.

Kezalik: Bir akdin karşılığı olup meydanda mevcut olmayan şu kadar kuruş veya adediyyattan şu kadar yumurta deyn olduğu gibi meydanda mev­cut olan akçenin ve misliyyattan bir şeyin, meselâ: Bir yığın buğdayın if­razdan evvel muayyen bir miktarı da deyn kabilindendir.

59- (Tecili deyn) : Borcun verilmesini muayyen bir vakte talik ve te­hir etmektir. Böyle olan borca «Deyni müeccel) denir. Mühletsiz, peşin olan borca «Deyni muaccel» denir. Zaman-ı tediyesi hulul eden deyne de «Deyni hâl» denir.

Deynin cemi: Düyundur. Ecel de muayyen vakit demektir.

60 - (Taksit) : Borcu müteaddit ve muayyen vakitlerde parça parça ödemektir. Cemi: Tekasittir.

61 - (Ayn) : Dışarıda mevcut, muayyen, müşehhas olan şeydir. Cemi: Ayandır. Meselâ. Bir kitap, bir hane, bir at, meydanda mevcut muayyen bir miktar akçe veya bir miktar buğday ve hane eşyası ayndir.

62 - (Cüzaf)- : Götürü pazarlık, yani: Bir şeyi tartmaksızın ölçmeksi-zin tahmin ile satıp almak demektir. Bir yığın buğdayı şu kadar kuruşa al­mak veya saymaksızın gösterilen bir avuç para ile şu kadar buğdayı almak gibi. Buna «Mücazefe» denir.

63 - (Gabn) : Lügatte hud´a, aldatmak, bir şeyin miktarım eksilmek mânasındadır. istilânda, iki kısma ayrılır. Biri, «Gabn-ı fahişe» tir ki, uruz-da yirmide bir, hayvanatta onda bir, akarda beşte bir, dirhemde kırkta bir veya daha ziyade aldanmaktır.

Meselâ: Bir hane hakikî kıymeti bin lira olduğu halde bin iki yüz lira­ya veya daha ziyadeye satılsa, veya yediyüz doksan beş liraya veya daha aşağı bir fiyetle alınsa bu muamelede fahiş bir gabn bulunmuş olur.

Diğeri, «Gabn-ı yesir» dir ki, gabn-ı fahişteki derecelerden noksan bir miktarda aldanmaktır. Meselâ: Hakikî kıymeti bin kuruş olan bir hayvan bin elli kuruşa veya dokuz yüz elli kuruşa satılıp alınsa bir gabn-ı yesir butunmuş olur. Böyle bir muamelede aldanmış olan şahsa «Magbun» denir.

64 - (Tagrir) : Aldatmak demekür. Aldatana «Garr», aldanana «Mağ­rur» denir. «Gurur» da bir kimsenin kendi kendine aldanmasıdır.

65 - flkale) : Lügatte ref1 ve iskat manasınadır. Istılahta : bir akdi mahsustur ki «îkale ettim, kabul eyledim» gibi bir icap ve kabul ile yapılır. Bununla bey´i ve icare gibi her hangi bir akid, ref ve izale edilir

İkalei bey´i ise: Sahih ve lâzım olan bir bey´i akdini fesh ve izale etmek­ten ibarettir. Söyle ki: Satan «Ben bu satış muamelesini ikale ettim» deyip müşteri de «Kabul ettim» dese aralarında bir ikale vücude gelmiş, satış muamelesi bozulmuş olur.

66 - (Sevm) : Taleb manasınadır. «Sevm-i şirâ» bir kimsenin bir ma hm satılığa çıkarması, arzetmesi ve satılacak pahasını tayin eylemesidir ki, Buna, «Sevmülbayi» denir. Bir malı şu kadar paha ile satın almak istemek mânasına da gelir ki buna da «Sevmülmüşteri» denir.

«Sevm-i nazar» da satın alınması istenilen bir malı görmek veya başka­sına göstermek üzere satın alacak kimsenin istemesi demektir. Böyle şirâ ta­lebinde bulunana «Müsavim* bişşirâ», bakmak talebinde bulunan kimseye de «Müsavim- binnazar» denilir. Bunlara «Bayi ve müşteri» denilmesi mecazdır.

67 - (Cins) : Lügatte eşyadan bir sınıf, bir kısım demektir ki, «Nevi» den eamdır. Meselâ: Deve kısmı hayvanlardan bir cinstir. Tüylü deve ise deve cinsinden bir nevidir. Fıkıhta ise cins. şâmil olduğu efradı arasında garazca fahiş tefavüt olmayan şeydir, insan gibi ki bunun nevileri erkekler ile kadınlardır. Bunların arasında ise fazla bir tevavüt yoktur, insanlık ma­hiyetinde tamamen müşterektirler. Fakat insan, at, deve, koyun vesair ha­yat sahibi mahlûklar ise aralarında garazca fahiş tefavüt bulunduğundan başka başka cinslerdir. Mantıkta ise bunların hepsi bir cins sayılır. Her bi­risi ise zi hayat cinsinin bir nevi bulunmuş olur.

68 - (Hakkı mürur) : Başkasının mülkünden bir kimsenin yalnız geç­mek hakkıdır. Bu, «Mücerred haklar» dandır, iskat ile sakit olur.

69 - (Hakkı şirb) : Umumî veya hususî bir ıhmaktan bir tarlayı, bağı veya bahçeyi veya hayvanları sulamak için zamanı ve miktarı malûm muayyen nasibtir.

70 - (Hakkı şefe) : Muhrez olmayan sulardan herkesin haiz olduğu içe­bilmek hakkıdır.

71 - (Hakkı Mesil) : Bir hanenin veya başka bir mahallin, harice, yani: başkasının mülküne suyu ve seli akmak ve damlalık hakkıdır. Bu da «Huku­ku mücerrede» dendir. Mesil, suyun aktığı, geçip gittiği yerdir. Tesbîl = akıtmak mânasında da kullanılır.

72- (Kadim) : Evvelini biiir kimse bulunmayan şeydir, yani: fukaha-ca kadîm bir şeydir ki onun bulunduğu halin hilafını an müşahedetin = gör­mek suretüe bilir kimse bulunmaz. Bir kadîm âmmeye muzır olmadıkça bu­lunduğu hal üzere bırakılır. Netekim vakıflarda kadîm taamüle riayet olunur.

73 - (Riba) : Lügatte mutlaka ziyade - demektir. Istılahta. «Vezni veya keyli olan bir malı aynı cinsten miktarı ziyade bir ı´vaza gayrî rrîukarin bir mal ile değişmektir. Veya cinsleri muhtelif olup vezni keylî veya ziraî veya adedî olmak hususunda müttehit bulunan iki şeyden birini diğeri mukabi­linde veresiye olarak mübadele etmektir: Bu cihetle riba «Ribai fazl ve ri­bai nesîe namile iki kısma ayrılır.

Meselâ, on yüzlük altın, on bir yüzlük altın ile mübadele edilse ziyade olan bir altın, bir ı´vaz mukabilinde olmadığından riba olmuş olur.

Kendisinde riba cari olan mallara «Emvali ribeviye» denilir; Buğday,

arpa, nukut gibi.

74 - (Ribai fazl) : Mevzunat veya mekilât kabilinden olan şeyleri ken di cinsleriyle peşin olarak mütefazılan mübadele etmektir. Bir dirhem gü­müşü bir buçuk dirhem gümüş ile derhal değişmek gibi.

75- (Ribai nesîe) : Ya bir cinsten olan iki şeyin birini diğeri mukabi­linde veresiye alarak satmaktır. Veya başka başka cinslerden olup vezni, keylî veya ziraî veya adedî olmak hususunda müttehit bulunan iki şeyden birini diğeri mukabilinde veresiye olarak ^übadule etmektir ki, miktarları müsavi de olsa yine caiz olmaz.

76- (Karz) : Ödünç verilen ma! demektir. Bir kimsenin nukut, meki­lât gibi bir malım bilâhare mislini almak üzere bir şahsa vermesine de karz ve ikraz denilir. Bu veçhile ödünç verene «Mukriz», ödünç alana da «Müs-takriz» adı verilir, ödünç almaya «îktiraz» da denir. «Tekarüz» de iki kim­senin birbirinden ödünç alması demektir. «Kiraz, mükaraza» ise «Müzare be» manasınadır.

Bir Ödüne mukabilinde alınan nemaya, ziyade miktara nbh, faiz deni Ur. Faizsiz olarak verilen borca da «Karzı hasen» namı verilmiştir.

77 - (Ayne) : Riba´ muamelei ribeviyyedeki fazla miktar demektir. Bir kimsenin bir malı bir şahsa bir bedel ile veresiye olarak satıp o malı o mec­liste o şahıstan obedelden noksan ile peşin olarak satın alması mânasına da gelir. [2]