๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hukuku İslamiye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 11 Mart 2010, 19:24:53



Konu Başlığı: Bey'i ve sira hakkindaki umumi hükümler
Gönderen: Ekvan üzerinde 11 Mart 2010, 19:24:53
BİRİNCİ BÖLÜM
BEYİ VE SİRA HAKKINDAKİ UMUMÎ HÜKÜMLERİ MESELELELERİ HAVİDİR.



İçindekiler: Bey´in rükünleri, meşruiyeti ve umumî hükümleri, bey´de kabulün icaba muvafakati ve meclisi akdin ittihadı. Şarta mukarin olan be-y´iler, bey´i ikaleye dair hükümler. Bey´in şartları ve malûmiyet gibi vasıf­ları. Satılması caiz olup olmayan şeyler. Muhtelif mebi´lerin satış tarzları. Sarahaten zikredilmcksizin bey´a dahil olup olmayan şeyler. Semenin vasıf­ları ve halleri vâ´de ile satış muamelesi. Bey´i aktedildikten sonra bayi ile müşterinin semende ve mebi´de tasarrufları. Bcy´den sonra semenin veya rriebi´in artırılıp eksiltilmesi. Mebi´in teslim ve tesellümü. Mebi´in hapsedi-Iebilmesi. Mebi´in teslim edileceği mekân. Mebi´i teslim meûnet ve külfeti mebi´in helakine müterettib hükümler, Scvmi şıra ve sevmi nazar, bey´de cari muhayyerlikler. [3]

Bey´in Rükünleri :



78- (Bey´in rükünleri) : Bayi ve müşteriden, mebi´ ile semenden, icab ile kabulden ve teatiden ibarettir.

79 - (Bey´i) : Icab ve kabul ile veya teati ile mün´akit olur şöyle ki bey´de «Icab ve kabul» beldenin örf ve âdetinde İnşai bey´ için kullanılan «Sattım, aldım, bey´ ettim, iştira ettim, temlik ettim, kabul ettim» gibi lâfz-lardır ki, bunlar ile pazarlık kesilir ve buna lisanımızda «Hayırlaşmak» denilir.

Teatide mübadelei filiyyeden ibarettir. Nitekim izah olunacaktır.

80 - : Bey´i ve şirâ, icare, havale gibi akitlerde icab ve kabul için en ziyade mazi sigası kullanılır ve bu yısadan geçmiş zamanı hikâye kastedil­mez.

Meselâ: bir malı satan. «Bu malımı sana bin kuruşa sattım veya tem­lik ettim» deyip, alan da «Aldım, veya kabul ettim veya razı oldum» deseA satanın sözü, icab, alanın sözü de kabul olup aralarında bey´i mün´akit ol­muş, olur.

Bil´akis evvelâ alan: «Şu malı bin kuruşa aldım veya iştira ettim» de­yip mal sahibi de «Ben de sattım veya verdini veya bey´ ettim» dese alanın sözü, icab, mal sahibinin sözü de kabul olmuş olur.

81 - : «Satıyorum, alıyorum» gibi hale mahsus sigalarla bey´i mün´akit olur. Kendilerinden zarnan-ı hâl kastedilen ´«Safarim, alırım» gibi müzari´ sigalarile de bey´i, mün´akit olur. Fakat bunlar ile İstikbal kastedilirse bey´i, mün´akit olmaz. Şöyle ki: Böyle hâl ile istikbale delâlet eden sığalar ile za-man-ı hâl kastedildiğinde iki taraf ittifak ederse bey´i tam olmuş olur. Fa­kat ihtilâf edince söz, hâl murâd edildiğini inkâr edenindir. Meğer ki hâi kastedildiğine dair zahir bir delil bulunsun veya bu inkâr eden taraf, diğer tarafın teklifi üzerine yeminden mükûl etsin. O takdirde hâl-´ınurâd edildi ği tahakkuk eder.

82 - : «Alacağım, satacağım» .gibi mücerred vâdi mutazammın olan raüstakbel sigasile veya «Satar mısın, alır mısın» gibi istifham sigasile bey´i mün´akit olmadığı gibi «Sat, satın al» gibi emir sigasile de mün´akit olmaz. Fakat iktiza tarikile hâle delâlet eden bir emir sigasile bey´i münakit olur.

Meselâ. Müşteri «Şu malı bana şu kadar kuruşa sat» deyip bayi de «Sat­tım» dese bey´i münkati olmaz. Amma bayi «Sattım» dedikten sonra müşteri de «Aldım» dese mün´akit olur.

Kezalik: Bayi «Bu malı şu kadar kuruşa .al» deyip müşteri de aldım» dese yahut müşteri «Aldjm» deyip bayi de «Al»,veya «Var hayırım gör» de­se bey´i mün´akit olur. Çünkü bu makamda «Al» veya «Var. hayırım gür» tâbirleri, «İşte sattım ab demektir.

83 - : Bey´ide icab ve kabul, şifahen olduğu gibi mükâtebe ile de ola­bilir. Şöyle ki: Bayi, mührünü veya imzasını havi, resim ve âdete muvafık yazdığı bir mektupla: «Falan malımı şu kadar kuruşu sana su LU m» deyip mürselünileyh de mektubu afflığı mecliste´" okuyup veya okutup mealini an­ladıktan sonra ayni mecliste şifahen kabul etse veya bir şey söylemeyip he­men muvafakat cevabı yazıp bayie gönderse bey´i mün´akit olur.

84 - : Bey´i vekâlette olduğu gibi risaletle de´ aktedjlebilir. Şöyle ki. Bayi» bir şahsa: «Ben falan malımı şu kadar kuruşa falan zata sattım git söyle» deyip o şahıs ta giderek tebliğ eylediğinde o zât, o mecliste kabul etse bey´i mün´akit olur.

85 - : Bey´i dilsizin kitabetile olduğu gibi maruf işaretile de mün´akit olur. Dilsizin bey´i, icare, hibe, nikâh gibi br akdi mahkemede takrir ede­cek olsa hâkim, onun bu husustaki işaretini anlayamazsa buna tercüman vasıtasile muttali olur. Tercümanın iki olması ihtiyata muvafıktır.

86- : îcab ve kabulden asıl maksat, iki tarafın nzasıdır. Rıza bir em­ri kalbî olduğundan icab ve kabul buna delâlet eder. Binaenaleyh bu rızaya delâlet eden Teati = Mübadelei fiiliye ile de bey´i mün´akıt olur ki, bu bey´e «Bey´i betteati» denilir. Dört misal.

(1) : Pazarlıksız ve Iâkırdısız olarak müşteri akçeyi verip fırıncı da ona ekmeği verse her iki taraftan itiâ fiili tahakkuk etmiş ve bey´i mün´akiL olmuş olur.

(2) : Müşteri akçeyi verip karpuzu alsa, satıcı da görüp sussa yalnız bir taraftan itâ fiili bulunmuş ve yine bey´i mün´akit olmuş olunur.

(3) : Müşteri, meselâ: Buğday almak için satıcıya beş yüz kuruş verip ve «Şu buğdayı kaça satıyorsun» deyip o da «Kilesini yüz kuruşa» demesi üzerine müşteri, sükût ettikten sonra buğdayı istediğinde satıcı: «Yarın ve­ririm» dese ve bökece aralarında İcab ve kabul* bulunmayıp yalnız müş­teri semeni yermiş bulunsa yine bey´i mün´akit olur. Hattâ bilâhare buğda­yın kilesi yüz elli kuruşa çıksa veya yetmiş kuruşa düşse satıcı buğdayın kilesi yüz kuruşa vermekten, müşteri de almaktan istinkâf edemez.

(4) : Müşteri, bir miktar etin «Şurasından bana şu kadar kuruşluk ke­sip tartıver» deyip kasap da oradan kesip tartsa kasabın bu fili ile de beyi mün´akit olur, artık bundan imtina edemezler.

87 - : Teati,ile bey´i esab o´an kavle göre hem nefis şeylerde hem de hasis şeylerde caizdir. Imami Kerhîye göre eşyai nefise hakkında teati ile bey´i mün´akit olmaz.

(îmam Malik e göre de Teati - Mutat ile bey´İ caizdir, imam Şafiinin erceh görülen bir kavline gö, e ise teati ile bey´i mün´akit olmaz. Çünkü bir Hâdis-i Şerifde: {^]S jc *-´l^´1) ~ satış ancak iki tarafın rızaların­dan dolayı meşru olur» buyurulmuştur. Rıza ise hafidir. Buna şifahen olan icab ve kabul delâlet eder, teati delâlet etmez, teati takdirinde rıza inkâr edilirse ispatı kabil olamaz. îmam Âzam ile îmam Ahmedin birer kavli de böyledir. Fakat îmam Malike ve onunla ayni kanaatta bulunan zatlara gö­re ise bu gibi şeylerde karine kâfidir. Satıcı, semeni kabul edip mebi´i müş­teriye vermesi, onun rızasını göstermeğe kâfidir.

Eimme-i Selâseye göre bey´i «Bu malı bana sat» bunu benden sâna al» gibi emir sigalarile de mi´n´akit olur. Elmizanülkübrâ).

88: Bey´ide kabule delâlet eden bir fiil de kabul sayılır.

Meselâ: Satıcının: «Bu malımı yüz kuruşa sana sattım» demesi üzerine müşteri bir söz söylemiyerek semeni satıcıya verip hemen o malı kabzetse bunun bu vechle kabzı kabul makamına kaim olaıak bey´i tamam olmuş olur.

Bu meselede bir taraftan icab bulunduğu için bu, teali kabilinden değildir.

89 - : Bey´i aktedildikten sonra semenin değiştirilmesi veya artırılma­sı veya eksiltilmesi ile o mecliste veya başka bir mecliste tekrar pazarlık yapılacak olsa bu ikinci akit muteber olur.

Meselâ bir malın bin kuruşa pazarlığı kesildikten sonra şu kadar liraya veya bin yüz veya dokuz yüz kuruşa tekrar pazarlığı yapılsa bu ikinci akit muteber olur.

Kezalik bir mal hakkında peşin paraya pazarlık yapıldıktan sonra seme­ni müeccel olmak üzere yeniden pazarlık yapılma ve bilâkis müe.ccj olmak üzere pazarlık kesUdikten sonra peşin para ile olmak üzere tekrar pazarlık yapılsa evvelki akit bozulmuş, ikinci akit muteber olmuş olur.

Fakat bir mal bir kimseye meselâ Bin kuruşa satıldıktan sonra tekrar o kimseye bin kuruşa satılsa ikinci akit muteber olmaz, birinci akit hali üze­re kalır. Çünkü böyle yeniden yapılan akitde bir faide mevcut değildir. [4]


Bey´lın Meşrutiyeti Ve Umumi Hükümleri :



90- : Alım satım muamelesinin meşruiyeti, kitab ile, sünnet ile, ic-ma´i ümmet ile sabittir. Nitekim Kur´anı mübinde: Hak Taalâ bey´i helâl, ribayı da haram kılmıştır) buyurulmuştur.

Âyeti celüesi da alım satımın meşruiyetini bildirmektedir. Bu âyeti kerime­de buyurulmuş oluyor ki: «Ey müminler!. Mallarınızı aranızda batıl yere yemeyiniz, meğer ki aranızda rızadan husule gelmiş bir alım. satım olsun, - Bu suretle birbirinizin mallarından istifade Edebilirsiniz. - Ve nefisle-riniz - birbirinizi öldürmeyiniz. = birbirinizin hayatına, mabihilhayat olan servetine suikast etmeyiniz. - Allah Taalâ sizlere rahimdir. Bu rahmetin­den dolayıdır ki, sizin için refah ve saadete vesile olacak şeyleri emrediyor. - Resuli Ekrem, sallallâhü aleyhi vesellem efendimizden hangi kesbin = kazancın efdal, daha hayırlı olduğu sorulmuş, Nebiyyi zişân Hazretleri de:buyurmuştur. Yani. Kazancın en hayırbsı, in­sanın kendi ehle olan amelidir. Sanat ve hırfetidir. Ve her bir mebrur -hiyleden. hıyanettenberi, iyiliğe mukarin olan satış muamelesidir. «Tabe-ranî» bütün bunlar, bey´in meşruiyetini meriıduhiyetini göstermektedir.

91 - : Bey´i ve girâ´nın ehemmiyeti, lüzumu ictimaîyesi, hikmeti şer´i-yesi malûmdur. Malikî Fukahasından Muhammed Hırşî «Muhtasarı Halil»´ şerhinde diyor ki; (Bey´in meşruiyetindeki hikmet, başkasının elindeki bir mala birriza kavuşmaktır. Bu suretle bir şeye malikiyet; münazaaya, mu-kateleye, sirkate, hıyanete, hiyle ve benzerlerine sebebiyet vermeksizin hu­sule gelir: «Filhakika alım satım muamelesi, cemiyetlerin ihtiyaçlarını gi­derir, intizamlarım korur, yükselmelerini temin eder. (Medhal: 212 nci sa hifeye de müracaat!)

92 - : Alım satım muamelesi, esasen mubahtır. Fakat bazan vacib olur. Bir kimseye hayatını kurtaracak bir şeyi satmak gibi. Bazan da mendub oîur. Satılması vadedilip satılmasında zarar bulunmıyan bir şeyi*satmak gibi. Bazan de mekruh ve haram olur. Nitekim ileride izah olunacaktır.

93 - : Ticaret muameleleri hakkında bir çok dinî tergibat vardır. Ez­cümle bir hadisi şerifde. Du­yurulmuştur. Yani: Emin, doğru olan tacir, Peygamberler ile, sıddıklar ile, şehitler iler, salih zatlar ile birlikte bulunur.

Fakat ticaretine hiyle karıştıran, malının satılması için yalan söyleyen, yaîan yere yemin eden, alınıp satılması caiz olup olmayan şeyleri bilmeyeu bir tacir de dinen büyük bir mes´uliyet karşısında bulunmuş olur. Bunun içindir ki Ömer îbrolhatap hazretleri: bu­yurmuştur. Yani: Din! hükümleri bilen, alınıp satılmalarının dinen caiz olup olmadığına vâkıf bulunan kimselerden başkası bizim çarşı, pazarımızda ss-tıcılık yapmasın. Binaenaleyh tacirler için bu hususta iktiza eden şer´İ bil­gilere sahip olmak bir vazifedir.

Alış veriş muamelelerinde semahatte, âlicenabhkta bulunmak, bazan müsamaha göstermek de bir meziyettir. Nitekim bir âyeti kerimede:-i iMij-i´aranızda fazl ve keremi unutmayınız) Duyurulmuştur. Binae­naleyh bazan satanın, bazan da alanın bu fazl ve ihsan, bu müsamaha um­desine riayet etmesi lâzım gelir. Hattâ Zahiriye fukahasına göre tacirlerin yaptıkları alış verişler arasında fakirlere gönüllerinden koptuğu miktarda birer sadaka vermeleri bir farzdır. «Ehnühallâ». Bu sadakalar, alış veriş esnasında zuhuru melhuz olan bazı abes, zaid sözlerin affına bir vesile ola­bilir. Bütün bunlar, islâm cemiyeti arasında, sadakatin, uhuvvet ve mürüv­vete riayetin lüzumuna birer nişanedir.

Yine Zahirîlere göre bayi ile-müşteri üzerine farzdır ki, aktı bey´e âdil olmak üzere iki erkeği veya bir erkek ile iki kadını işhad etsinler, İshad et­mezlerse bey´i tam olmakla beraber kendileri Allahü Taâlaya asî olmuş olurlar. Meğerki âdil şahid ikamesine kadir olmasınlar, o halde bu farz sakıt olur.

Kezalik.: semeni müeccel ise bu işhad ile beraber bunu yazdırmaları da her ikisine farz olur. Yazdırmazlarsa âsi olurlar. Bey´i yine tamamdır. Kâ­tip bulamazlarsa bu fariza kendilerinden saki t olur. (Elmühellâ) Zahiriler: âyetlerindeki emirlerin vücubüne kail olmuşlardır. Diğer müetehitlere göre ise bu emirler, nedb içindir. Binaenaleyh mubayaalarda işhad ve kitabet, farz değil, mendub-dur. înkâr ihtimaline mani olacağından müstahsendir, ihtiyata muvafıktır. [5]


Beyi´de Kabulün İcaba Muvafakatı ve Meclis-i Akdin İttihadı :



94- : Beyi´de kabulün icaba muvafakati lâzımdır. Bu muvafakat se­menin cin inde, miktarında, vasfında, müsemmende ve şartı hıyarda aranır. îkİ âkitten biri her ne ile neyi icab ederse diğeri de - onu kabul ede­cek ise - o veçhile kabul etmek lâzım gelir. Yoksa bunlara muhalefet ede mez, meselâ, semeni veya müsemmeni teb´iz, tefrik veya tenkis etmeğe sa-lâhiyettar, olamaz. Çünkü safkayı tefrik etmek, yani, vâki olan muhalefette bulunmak caiz değildir.

Binaenaleyh: «Şu malı sana bin kuruşa sattım» deyip müşteri de o veç­hile kabul etse o malı bin kuruşa almış olur. Yoksa: «O malı veya onun yarısını beş yüz kuruşa aldım» diyemez. Dese bununla bey´i mün´akit olmaz.

Kezalik: Bayi, «Şu İki top kumaşı bin kuruşa sattım» deyüp müşteride öylece kabul etse o kumaşları bin kuruşa almış olur. Fakat «Bunların bir topunu beş yüz kuruşa aldım» dese bununla bey´i mün´akit olmaz. Çünkü bu surette safka tefrik edilmiş olur, bayi´in maksadı hâsıl olmamış, kendi­sine zarar lâhik olmuş ´Olabilir.

95 - : Bir kimse müstakiHen malik olduğu bir malım iki kimseye hita­ben «Bunu ikinize şu kadar kuruşa sattım» diye icabda bulunduğu halde bunlardan yalnız biri kabul etfip diğeri kabul etmese bey´i münakit olmaz. Fakat her ikisi birden kabul ederse mün´akit dur.

Bil´âkis ikj kimse müştereken malik oldukları bir haneyi bir şahsa sat­mak için icabda bulundukları halde o şahıs bunlardan yalnız birisinin his­sesini kabul etmezse bey´i mün´akit olmaz. Fakat her ikisinin hissesini 4e birden kabul etse mün´akit olur. : ^

96- : Bey´in in´ikadında kabulün icabına zımnen muvafakati da kâfi­dir. Meselâ bayi: «Şu malı sana bin kuruşa sattım» deyip müşteri de «Bin beş yüz kuruşa aldım» dese bey´i bin kuruş üzerine mün´akit olur. Çünkü icab tarafındaki bin kuruşı kabul tarafındaki bin beş yüz kuruş zımnında dahildir. Bu halde bayi, o ziyade miktarı o mecliste kabul ederse bu ziya­deyi de müşterinin vermesi lâzım gelir. Fakat bayi, bu ziyadeyi o mecliste kabul etmezse bu ziyade muteber olmaz. Bey´i bin kuruş üzerine yapılmış olur.

Kezalik: müşteri «Şu malı bin kuruşa aldım» deyip bayi de «sekiz yüz kuruşa verdim» dese bey´i sekiz yüz kuruş üzerine mün´akit olup, iki yüz kuruşun tenzili lâzım gelir. Çünkü tenzil, iskat olduğundan kabule tevakkuf etmez. Fakat sarahaten re^d. edilirse bâtıl olur.

97 - : Bayi ile müşteriden biri, müteaddit şeylerin bahalarını tafsil et­se bile bir safka ile, yani: toptan olarak bir icab ile icabda bulunmuş olun­ca diğeri de o veehle kabul ed>rek semenin tamamile mebi´in tamamını alabilir. Yoksa safkayı tefrik ederek o şeylerden dilediğini zikrolunan ba-hasile kabul edemez.

Meselâ, bayi «Şu iki haneyi On bin kuruşa sattım, bu hane altı bin ku­ruşa, şu hane de dört bin kuruşadır» veya «Her biri beş bin kuruşadır» de3e müşteri.bunların ikisini dilerse on bin kuruşa alır, Yoksa bunlardan birini söylenilen bahasile alamaz.

Kezalik: müşteri: cŞu iki haneyi her birinin pahası beş bin kuruş ol­mak üzere on bin kuruşa satın aldım» deyip bayi de «birini beş bin kuruşa sattım» dese bey´i mün´akit olmaz.

Görülüyor ki, bu misallerde semen, tafsil edilmiş ise de icabda teker­rür bulunmadığı cihetle safka tekerrür etmeyip müttehit bulunmuştur. Böy­le safkai vahidenin tefriki ise iki taraftan birine muzir olacağında:, caiz değildir. .

Bu meselet İmamı azama göredir, İmameyne göre mücerred semenin tafsil edilmesile bey´i tekerrür eder, aşağıdaki mesele hükmünde bulunur. Mecellede İmamı âzamin kavli kabul edilmiştir.

98 - : Mütebayiandan biri müteaddit şeylerin bahalarını tafsil veya başka başka bey´i icab ettiği surette safka taaddüt etmiş olacağından di­ğeri dilediğini tesmiye edilen semenile kabul etse bunjın hakkında bey´i mün´akit olup kabul ^rnediği şey hakkındaki icab, bâtıl olur.

Meselâ: Bayi, iki hanenin bahalarım tafsil ve tayin ile beraber sattım sözünü de tekrar ederek. «Bu haneyi bin liraya sattım, şu haneyi de bin beş yüz liraya sattım» dese müşteri bunlardan birini muayyen olan paha-sile kabul edebilir.

99 - : Bey´i meclisine gelince bu, pazarlık için toplanılan mahaldir ki bunun hakikaten veya hükmen müttehid olması, yani: icab ile kabulün ayni mecliste yapılması lâzımdır.

Meselâ: Bayi, bir dükkân içinde «Şu malı şu kadar kuruşa sattım» de yince müşterinin de o malı alacak ise orada kabul etmesi lâzım gelir. Bu halde meclis, hakikaten müttehit olmuş olur.

Bir satış muamelesi için mektup veya resul gönderildiği takdirde de kendisine mektup yazılan veya resul gönderilen kimsenin mektubu alıp me­aline muttali olduğu veya resulün icabı tebliğ ettiği mecliste kabul etmesi lâzım gelir. Bu halde de meclis, hükmen müttehit bulunmuş olur.

100 - : Bayi ile müşteriden her biri icabdan sonra bey´i meclisinin so­nuna kadar muhayyerdir. Meselâ: bayi, diterse icabında sebat eder, bu di­lerse daha kabul bulunmadan icabından rücû eder. Müşteri de dilerse icabı o mecliste kabul eder, dilerse kabul etmeyip red eder.

Şöyle ki: Satan ile alandan biri satıg meclisinde: «Bu malı şu kadar ku­ruşa sattım» yahut «Aldım» diye bey´i icab eylese diğeri de derekab «Aldım» veya «Sattım» demeyip de bir müddet arası geçtikten sonra yine o meclis­te kabul etse bey*i mün´akit olur. Velevki o mecliste icab İle kabulün arası hayli uzamış olsun, zarar vermez. Elverir ki icabına münafi bir şey bulun­muş, olmasın. İki tarafın böyle muhayyer olmasına «Hıyarı kabul» ve «Hı­yarı meclis» denir.

«(tınam Şafiîye gpre icabı derhal kabul şartır, bu kabul meclisin sonu­na kadar uzanmaz. Şu kadar vr.r ki imam Şafiî ile İmam Ahmede göre ba­yi ile n üşteriden her biri icab ve kabulden sonra meclis henüz dağılmadan

bu satış muamelesini dilerse feshedebilir, muhayyerdir. Bu veçhile her bi­risi için hıyarı meclis vardır. Hangisi o mecliste kabul etse diğerinin yine o mecİisirt nihayetine kadar muhayyerliği devam eder. Muhayyerliğini is­timal etmeden meclis nihayet bulunca bey´i lâzım olmuş olur. Şafiilere gö­re akitler, hıyarı meclisin ademini şart koşsalar bey´i bâtıl olur. Çünkü bir şarttır ki bunu Sari-i Hakim: (i>--f U jlU jLJı) hadisi şerifile isbat etmiştir. Bu, akdin muktezası olan bir şarttır. Hanbelilere göre de .âkitler­den her birisi için hıyarı meclis sabit olur. Velevki bunu gart etmesinler. Mubayaa meclisi devam ettikçe bey´i imza veya feshedebilirler. Maamafih bunlar akidden evvel bu hıyarın ademini şart veya akitten sonra bu hıyarı iskat edebilirler. Akitlerin meclisten dağılmalarile veya birinin vefatile bu hıyar sakıt olur.)

(Malikilere gpre asla hjyarî meclis yoktur. Çünkü ehli Medinenin ame­li bunun hilafı üzerinedir. Hadisi şerif ise haberi ahad kabilinden olduğu cihetle zannîdir veya eşhebden rivayet edildiğine göre mensuhtur. Ehli Me­dinenin bu ameli ise tevatün hükmünde bulunmakla haberi ahad üzerine mukaddemdir.) Hanefilere göre de akitler için hıyarı meclis yoktur. Meğer ki âkit esnasında şart edilsin. Şart edilmeksizin icab ve kabul bulunursa bey´i lâzım olur. Hadisi şerif ise hıyarı meclisin şart edildiğine nazarandır. Kitabülüm, Elmizanülkübra, Keşşafülkına. Elmezahibülarbaa, Hâgiyei Düsukî.

101 - : İcabdan sonra henüz kabul bulunmadan bayi ile müşteriden biri tarafından ıraza delâlet eder bir kavi veya bir fiil bulunsa icab bâtıl olur, artık kabule mahal kalmaz.

Meselâ: Satan ile alandan biri sattım veya aldım dedikten sonra daha kabul bulunmadan ikisinden biri başka bir işle yahut başka bir bahis ve müzakere ile meşgul olsa veya mebi´ tegayyür etse veya bayi ile müşteri­den biri vefat etse veya icab tekrar edilse veya satan semenin tamamım müşteriye bağışlasa icab bâtıl olur, ondan sonra kabul^ ile bey´i mün´akit olmaz.

Vakıa icabdan sonra müşteri için bir temellük, hakkı sabit olur, Bayi, icabından rücû edince bu temellük hakkını ibtal etmiş olmaz mı? diye ha­tıra bir sual gelir. Buna cevaben denilir ki: Bu mebi´de müşterinin hakkı temellükü var ise bayiin de hakkı mülkü vardır. Hakkı mülk ise hakkı te­mellükten daha kuvvetlidir. Artık temellük hakkı, hakikati mülke muarız olamaz.

Semenin tamamını bayiin müşteriye bağışlaması ise nefyi semen ile olan bey´i gibi olur ki, bununla bey´in rüknünde halel bulunmuş olacağından icab bâtıl olur. Meselâ: Bayi, «Şu malı sana bin kuruşa sattım» deyip daha müşteri kabul etmeden «Bu bin kuruşu sana hibe ettim» dese icabdan rü­cû etmiş olur, artık kabule mahal kalmaz. Hulâsa, Dürerül´hükkâm.

102 - : Bilmuvacehe = yüz yüze vuku bulan icabdan rücuûn sıhhati, diğer tarafın bu rücuu işitmesile meşruttur. Eğer rücuu işitmeksizin kabul ederse rücuun hükmü olmaz, kabul, muteber, ve bey´i mün´akit olur.

Fakat bir kimse kitabetle veya risaletle vukubulan icabından kendisine mektup yazdığı veya resul gönderdiği saham kabulünden evvel rücû ederse sahih olur, o şahıs bu rücû´u gerek bilsin ve gerek bilmesin müsavidir. Hin-diyye Abdülhalim. fetavası.

103 - : Bayi ile müşteri akit esnasında birbirini görmekte oldukları halde birbirinden uzakça bulunsalar bu hâl, meclisin ittihadına münafi ol­maz. Meğerki biribirinden icab ve kabulde iştibah edecek derecede uzak bulunsunlar, (Bezzaziyye. mecmaurenhür.)

104- : îki. taraf piyade veya süvari veya İkisi bir hayvana veya bir arabaya râkib olarak icab ve kabulde bulunsalar bakılır. Eğer kabul icaba muttasıl, hemen icabın akabinde vâki olmuş ise bey´i mün´akit olur. Fakat kabri icabdan biraz sonra vaki olmuş olursa bey´i mün´akit olmaz, meclis değişmiş olur.

Nitekim durdukları tir yerde icab vaki olup da badehu ikisi veya birisi yürüdükten sonra kabulde bulunsa bey´i yine mün´akit olmaz.

Amma iki taraf yürümekte olan bir vapurda veya bir şimendüfer va­gonunda otururken icab ve kabulde bulunsalar bir oda İçinde oturarak ya­pılan icab ve kabul gibi olur. Bununla meclis tebeddül etmiş sayılmaz. Çün­kü vapur ile şimendüferin yürüyüşleri bunlara izafe edilmez. Bunlar onla­rı durdurmaya muktedir değildirler. Tayyare de bu hükümde olmak lâzım gelir.

105 - : Ayakta bulunan kimse icabdan sonra oturup badehu kabulde bulunsa bununla meclis değilmiş olmaz.

Kezalik: bir kimse icabda bulunduktan sonra diğeri elindeki lokmayı yedikten veya elindeki bu bardağından suyu içtikten sonra kabulde bulunsa yine meclisin birliği bozulmuş olmaz,

Kezalik. Mütebayiandan biri icabdan sonra oturduğu yerde uyuşa da badehu kabulde bulunsa bey´i mün´akit olur. Bununla meclis dağılmış sa­yılmaz. Amma icabdan sonra yan üstü yatıp uyuşa ondan sonraki kabulü muteber olmaz. Bu, icabdan i´raza delâlet etmiş olur. Mecelle şerhi Dü-rerül´hükkâm.

. «(Hanbelilere £jre de icab ile kabul arasında tehir bulunsa bakılır. Eğer bayi ile müşteri ayni mecliste bulunub mukaddem olan icabı veya kabulü Örf en katedecek bir şey ili; meşgul bulunmuş olmazlarsa o mukad­dem icab veya kabul ssMh olarak kalır, lağvolmaz. Çünkü haleti meclis, haleti akit gibidir. Yani: meclisin vahdeti, akdin vahdeti mesabesindedir. Keşşafülkuıa´)»

(Zahirilere fiöıre mübaya meclisi devam ettikçe bayi ile müşteri arasın­da bey´i sahih eoediyyen mün´akit olmuş olmaz. Velevki bayi semeni, müş­teri mebi´i kabzetmiş olsun. Meclisden bizzat ayrılmadıkça her biri bey´i ibtal edebilir. Velevki c mecliste bir çok zaman birlikte kalsınlar ancak bunlardan biri diğerine «Bey´i imza ile iptal şıklarından birini ihtiyar eti deyip öteki de «Bey´i imza ettim» derse bey!i tamam olmuş olur. Onu fes-hedemezler. Meğerki mebi´in bir ayıbı zuhur etsin. Elmuheîlâ). [6]


Şarta Mu Kar İn Olan Bey´ı Cer :



106- : Bey´ds şartı taliki caiz değildir. Binaenaleyh bir kimse meselâ: «Falan işim yoluna girerse bu hanemi sana sattım» deyip müşteri de kabul etse bu satış sahih olmaz. Velevki o kimsenin işi bil âhara yoluna girecek olsun. Çünkü bey´i şarta taliki sahih olmayan tasarruflardandır.

Fakat bey´de .jartı takyidi cari olabilir ve bu şart, aşağıdaki meseleler­de görüleceği üzere caiz, lagv ye müfsid olmak üzere üç kısma ayrılır. Bi­rinci kısımda hem bey´i, hem de şart, muteberdir, tkinci kısımda bey´i sa-hihdir, şart muteber değildir. Üçüncü kısımda bey´i de şart da muteber değildir.

107 - : Akdi bey´in muktezasından olan, yani: akit esnasında söylen­mese bile nefsi akit kendisini icab eden bir şartla bey´i, sahih ve şart, mu­teberdir. Meselâ: Bayi semeni kabzedinceye kadar mebi´i elinde hapsetmek şartile satıp müşteri de kabul etse bey´i caiz olup bu şarta riayet edilme­si lâzım gelir. Çünkü bu şart, bey´e zarar vermez. Zaten bey´in muktezaaı-m beyandan ibarettir. Zira peşin satışlarda satan semeni almadıkça mebi´i müşteriye teslim etmez.

108 - : Akdin muktezasını teyit eden şart üe bey´i sahih ve şart mu­teberdir. Meselâ: falan şeyi terhin etmek veya şu kimseyi kefil vermek şartile bir şeyi satmak sahih ve bu şart muteberdir. Binaenaleyh o muay­yen şeyin rehin verilmesi ve o kimsenin daha beyi´ meclisi dağılmadan bu kefaleti kabul etmesi lâzımdır. Maamafih bu şartlara riayet etmesi için müşteriye cebir edilemez. Belki müşteri bu şartlara riayet etmezse bayi, bey´i feshedebilir. Çünkü bu 3 ar t1 ar, akdin muktezası olan semeni teslimi teyid ve telcid eder, Müşteri semeni derhal teslim eder veya rehnin kıyme­tini terhin ederse bayi artık terhin şartile yaptığı hey´i feshedemez. Çünkü rehinden maksat, ayn değil, kıymettir. Bununla bayiin maksadı hâsü olmuş olur.

Satış muamelesini şahitlerin huzurunda yapmak, semeni falan şahsa vermek veya semeni almak için bay i1 i başka bir kimse üzerine havale et­mek şartlarite yapılan bir bey´i *de sahih ve şart, muteberdir. , i 109 - : Mütearef, yani: beldenin örf ve âdetinde cari olan bîr şart ile bey´i sahih ve şart muteberdir.

Meselâ: Kürkü kaplamak, kilidi yerine mıhlamak, yırtık elbiseyi yama­mak veya ağaç üzerinde bulunup da bazısı yenilmeğe elverişli ve bazısı da henüz elverişli olmayan meyveyi tamamen erişinceye kadar ağaç üzerinde kalmak şartüe satmak sahih olup bu şarta satanın riayet etmesi lazım gelir.

110 - : Hıyarı §art, hıyarı ayıb, hıyarı nakit, hıyarı gabn ve tağrir ve semeni muayyen bir müddetle tecil gibi roeSru olan şartlar ile yapılan bey´i-de sahih ve §art, muteberdir.

Akit bey´in muktezasından olmayan ve eıuktezayı akdi teyid etmeyen ve mütearef olmayıp âkitlerden birine veya menuük gibi nef´a müstehık olan bir mebi´e faydası bulunan bir şart ile bey´i ise sahih, bu şart lâğvdır

Meselâ: bir hayvanı başkasına satmamak veya bu beldede satmayip baş­ka beldede satmak Veya hibe etmemek veya mer´aya salıvermek veya bin­memek şartüe satmak sahihtir. Bu şart ise lâğvdır.

Mebi´i muayyen bir kimseye satmamak meşrut olursa İmamı Âzam ile İmam Muhammede göre bey´i fâsid olur.

111- : Akdi bey´in muktezasından olmayan ve muktazayi akdi teyid de etmeyen ve mütearef ve meşru bulunmayan, fakat âkitlerden birine fay-dau bir şarta mukarin Olan bey´i fâsiddir. Bu bey´iler haddizâtinde niza´a müeddi olacağı cihetle caiz görülmemiştir. Bu gibi şartlar, aktı ifsad eder.

Mesela: Müşteri bayie ödünç vermek veya malûm bir şeyi bağışlamak veya satmak veya kiraya vermek veya bayi´i oluncaya kadar içinde oturt­turmak şartüe bir hane satın alsa veya bir kimse hanesini ölünceye kadar kendisini görüp gözetmek gartile bir şahsa satsa bey´i fâsid olur.

Kezalik. bir kadın kendisini veya kızım tezevvüc etmek şartile hanesini bîr şahsa satsa veya bri kadın kendisini boşamamak şartile bir malını ko­casına satsa bey´i fâsid1 olur.

Kezalik Müşteri ağaç üzerinde bulunan meyveyi toplatması bayi üzeri­ne olmak -şartile satın alsa bey´i fasid o^r.

Kezalik: Bayi, mebi´i bir aya kadar müşteriye teslim etmemek şartile satsa bey´i fâsid olur.

Kezalik: Bir hayvanı gebe olmak, şartile almak da sahih değildir. Çün­kü bu şartjn vücudunda garer vardır. Yani: Bunun âkibeti kapalıdır. Bilin­miş değildir.

112 - : Bayi ile müşteri akit tamam olduktan sonra ona bir fâsid şartı ilhak etseler bu şart müftabih olan kavle göre asıl akde iltihak etmez. Bi­naenaleyh akit de fâsid olmaz.

Bilâkis akitten mukaddem iki taraf bir şart dermiyen edip badehu şar­tı zikretmeksizin akitte bulunsalar bakılır: Eğer akdi. o şarta bina eyledik­lerinde ittifak ederlerse akit, o şart ile meşrut olur, ittifak edemezlerse meşrut olmaz. Hindiyye, Bedayi, Mecelle. Dürerül´hükkâm.

«(Maltkilere görş bey´ideki bu kabil şartla? şu üç kısma ayrılır:

(1) : Şartlar da bey´iler de bâtıl olur. Müşteriyi mebi´de tasarruftan, meselâ: Onu başkasına satmaktan men şartile olan bey´i gibi.

(2) : Şartlar da beyciler de caiz olur. Bayün içinde bir ay veya bir se­ne gibi az bir müddet oturmak şartile hanesini satması gibi.

(3) : Şartlar batıl olduğu halde onlara mukarin olan bey´iler caiz olur. Bir kimsenin memlûkünü ne vakit azâd ederse ve iâhsı kendisine ait olmak şartüe satması gibi bu şart, batıl olduğu halde bu satış muamelesi sahihtir.

îbn-i Ebi Şübrümeye göre şartlar da bey´iler de caizdir. Ib´ni Ebi Ley-lâya göre şartlar batıl, bey´iler caizdir, imam Ahmede göre bir şarta mu­karin olan bey´i caizdir, iki şarta mukarin olan ise caiz değildir.

Fukahayi kiramın bu babtaki ihtilâf), istinat ettikleri delillerin teney-´ vüünden, ve umumiyet ve hususiyetinden neşet etmiştir. Btdayetülmüctehit)».. [7]


Bey´i İkaleye Dair Hükümler :



113 - : Bayi ile müşteri, lâzım ve nafiz olarak akdettikleri bir bey´i kendi rizalarile ikale edebilirler. Mevkuf, olan bey´i ile gayri lâzım bulunan bir bey´ideki fesih ise ikale değildir.

Bey´i gibi ikale de icab ve kabul ile olur. Maamafih ikale emir sigasi-1 le de m un´akit olabilir.

Meselâ: Akitlerden biri «Bey´i ikale veya feshettim» deyip diğeri de kabul etse veya biri «Bey´i ikale et veya feshet» deyip diğeri de- «Ettim» veya «Pekâlâ» veya «Öyle ise paramı ver» dese ikale sahih, yani: bey´ muamelesi münfesih olur.

114 - : İkale, icap ve kabul makamlarına kaim olan teati ile veya bir taraftan kabul, diğer taraftan fiil ile de sahih olur.

Meselâ: Müşteri, mebi´de kadîm bir ayıp gördüğünü beyan ile onu ba­yie red, bayi de onu rızasile kabul ederek semeni müşteriye iade etse ara­larında iki bedelin teatisi suretile bir ikale vücude gelmiş olur.

Kezalik. Müşteri aldığı şeyin pahalı olduğundan bahisle ikalesini iste­diğinde bayi, semeni red ile mebi´i geri alsa ikale tahakkuk etmiş. olur.

115 - : Bey´i gibi ikalede de meclisin ittihadı lâzımdır. Yani: icab ve­ya itâ ile kabul ayni mecliste bulunmalıdır. Yoksa âkitlerden biri «Bey´i ikale ettim» deyip de veya bedeli diğerine red edip de diğeri o mecliste ka bul etmeden meclis bozulsa veya iki taraftan birinden itiraza delâlet eden bir şey sâdır olsa bilâhara diğerinin kabulü ile ikale vücuda gelmiş olmaz. Nitekim´ müşteri satın aldığı bir malı ikale için bayi´in hanesine götürüp onu bulamamakla hanesinde bıraksa, bayi de bilâhare gelip o malı istimal etse bununla ikale mün´akit olmuş olmaz. Çünkü mecliste ittihat bulunma­mıştır*.

ikale zamanında müşterinin elinde mebi´in kaim ve mevcut, yani: hükmen ve hakikaten gayri halik bulunması, ikalenin sıhhatinde jart-tır. Binaenaleyh ikale zamanında mebi´ telef olmuş veya kaybolup teslimi gayri mümkün bulunmuş olsa veya mebi, ismi değişecek tarzda tegayyür etmiş bulunsa ikale sahih olmaz.

Kezalik: Ikaleden sonra henüz iade edilmeden mebi´, müşterinin elin­de telef olsa veya elinden firar etse ikale bâtıl olur.

117 - : Mebi´de hâsıl olan gayri mütevellid ziyadei muttasıla veya mü-tevellid olan ziyadeimunfasılâ ikalenin sıhhatine mânidir. Satılmış kuma­şın boyanması, arsanın üzerinde bina yapılması, hayvanın doğurması, veya ağacın meyve vermesi gibi.

İkale, sabık halin iadesile olur. Böyle ziyade husulünde ise sabık hâli iade kabil değildir. Velevki ziyadei munfasıla telef olmuş olsun.

Çünkü bu ziyade müşterinin mülkünde hâsıl olmuş olduğundan bayi, ona ikale ile müstehık olamaz. Kendisinde böyle bir ziyadelik vücude gelmiş olan bir mebi´in ise artık hali sabıkı zail olmuş olacağından o veçhile iade­si müteazzir bulunmuştur, iki taraf isterse" doğrudan doğruya bir satış mua-mleesi yapabilirler.

118 - : îkale* zamanında akitlerin berhayat olmaları şart değildir. Vâ­risleri veya vasileri tarafından da ikale yapılabilir. Şu kadar var ki bir va­sinin ikalesinde çocuk için veya tereke için bir fayda bulunmak lâzımdır.

Binaenaleyh bir vasi, kıymetinden fazlaya satmış olduğu bir şey hak­kında ikale yapamaz. Çünkü bunda fayda değil, zarar vardır.

119 - : Mebi´ kısmen telef olsa mütebakisinde ikale caiz olur. Meselâ: Bayi, yetişmiş olan ekinle beraber mülkü olan tarlasını satıp

da müşteri ekini biçtiğinden sonra ikalede bulunsalar, tarla hakkında se­menden hissesile ikale sahih olur. Bu hissenin semeni evvelce tayin edil­memiş ise ikale zamanında ehlivukuf tarafından tâyin edilir..

120 - : Semenin ikaleden evvel veya ikaleden sonra kabzdan evvel kıs­men veya tamamen telef olması ikalenin sıhhatine mani değildir. Çünkü mubayaada- asıl olan mebi´dir, semen ise bir mübadele vasıtasıdır.

121 - : ikalede hıyarı şart, hıyarı ayıb caridir.

Binaenaleyh mebi1, müşterinin yanında ayıblanmış veya bayi bu ayıbı bilmeksizin ikalede bulunmuş olursa bu ayıba muttali olunca muhayyer olur. Dilerse ikaleyi reddeder, dilerse kabul eder. Noksanı ayıbla müşteri­ye rücû edemez. İkalenin de mebi´ gibi şarta taliki caiz değildir.

Meselâ, müşteri «Ben bu malı pahalıya aldım, ikale edelim» deyip bayi <*e «Eğer sen onu pahalıya aldın ise ikaleyi kabul ettim» dese bununla ika­le vücuda gelmiş olmaz.

122- : Ikalelerin şöylece üç hükmü vardır:

(1). îkale, imamı Azama göre bayi ile müşteri hakkında - akdin mu ceblerinde, yani mebi´in taayyünü ve semenin cinsi, miktarı, vasfı gibi nef­si akit ile sabit olan hususlarda - fesihtir. Binaenaleyh bir satış muame­lesinde semen kabzedildikten sonra ikale yapılsa mebi´in aynını bayi´e se­menin de mevcut ise aynini, değilse tam mislini müşteriye red etmek lâ­zım gelir, ikale de semenin artırılması şart edilse de ona itibar olunmaz.

(2). İkalede akdin - mucebelerinden olmayan, yani. akit sebebile sabit olmayıp icab ve kabulden başka bir şey ile sabit olan şeyler hususunda akitler hakkında´yeni bir satış muamelesi itibar olunur.

Binaenaleyh, bir şahsa olan müeccel borcuna mukabil daha ecel hulul etmeden bir malını satsa da ba´dehu onunla ikalede bulunsa ecel avdet et­mez. Semen ittihaz edilen borç parayı medyun olan bayiin dâin olan müş teriye peşin olarak vermesi lâzım gelir. Çünkü bu ikale ile müşteri, mebi´i bayi´ine yeniden satmış sayılır.

(3). İkale, meb´i kabzedildikten sonra yapılınca bazı meselelerde üçün­cü bir şahsa nazaran yeni bir bey´i hükmünde bulunur.

Meselâ: ikale adlen bir akarı şüfedarı olan kimse bişşüfa talep edebi­lir. Bayi bu malı yeniden satın almış gibi olacağından §üfadare bu talep hakkı sabit olur.

Kezalik: Mevhûb mal, mevhûbünleh tarafından birisine satıldıktan son­ra ikale edilerek mevhübülehe avdet etse vahibin rücua hakkı olamaz. Çün­kü mevhübüleh, onu müşteriden yeni bir âkit ile satın almış sayılır. Hibe bahsine de müracaat!

ikalenin böyle üçüncü bir şahıs hakkında yeni bir bey´i sayılması, me­bi´in müşteri tarafından kabzedilmiş olduğu takdirdedir. Ama kabz bulun­mamış ise - Akarın gayrisinde - Herkese nazaran fesih hükmünde bu­lunur.

ikaleyi ikalede caizdir. Reddirnuhtar, DürerüThükkâm.

«(Hanbeli fukahasına göre de ikale fesihtir. Binaenaleyh bey´i ve §i-râde bulunmayacağına dair yemin ettiği halde evvelce yapmış olduğu bir bey´i ikalede bulunsa yeminim bozmuş olmaz, ikalede muhayyerlik ve şüfa sabit olmaz, ikale mebi´i henüz kabzetmeden de yapılabilir. Müdarib ve ti­caret şeriki de zuhur eden maslahata mebni diğerinin izni olmaksızın ika­lede bulunabilir. Fakat vekil, müvekkilinin izni olmadıkça ikalede buluna­maz. Çünkü o, feshe vekil değildir.

ikaleden sonra mebi´i reddetmek masrafı, müşteriye lâzım gelmez.

Mebi´ onun elinde emanet olarak kalır. Semen telef olduktan sonra da ikale sahihtir. Fakat mebi´ telef olduktan sonra sahih değildir. Çünkü red­di müteax&İr olmuş bulunur. Âkitlerden her birinin veya birinin mevtinden sonra İkale sahih olmaz. İkaleden evvel mebi´de husule gelen kazanç ve munfasıl nema müşeriye aittir. Çünkü o zamana kadar mebi´, müşterinin zamanında bulunmuştur. Haraç ise zaman mukabilidir. Neylülmearib. Keş­şaf ülkına.) îkaleye bazan lüzum görülür. Meselâ: bir kimse bir şey alıp sattıktan veya icareye verdikten sonra peşiman olabilir. Evvelce melhuz olmayan bir ihtiyaç karşısında kalabilir. Binaenaleyh böyle bir kimse ile ikalede bulun­mak, onu bir ihtiyaçtan, bir zarardan kurtarmak demek olacağından inşa* m bir vazifedir. Nitekim bir hadisi şerifde buyurulmuştur.

Yani: bir kimse yaptığı bir pazarlığı bozmak isteyen bir m üs 1 uman a muvafakat ederse Allah Taalâ onu kıyamet gününde düşmekten korur, af­feder Ibni mace. [8]


Satılmaları Caiz Olup Olmayan Şeyler:



123 - : Madumu, mütekavvim olmayan malı, tesilimi mümkün ve muk-dur olmayan şeyi ve beynennas mal olmayan şeyleri satmak bâtıl olduğu gibi mütekavvim olmayan mal ile başka bir mal satın almak ve teslim ve tesellüme muhtaç olan meçhul bir şeyi satmak da fasiddir. Nitekim izah olunacaktır.

124 - : Kamilen belirmiş olan meyveyi yenilmeğe salih olsun olmasın ağacı üzerinde iken satmak sahihtir. Çünkü mebi´in kendisile filhal intifa´ edilecek bir halde bulunması, şart değildir. Bu halde beldece bir örf var ise o meyve kemale erinceye kadar ağaç üzerinde bırakılır. Amma böyle bir örf yoksa müşteri meyveleri filhal düşürmeye mecburdur. Bu meyve­lerin yenilmeğe elverişli oluncaya kadar ağaçda bırakılması, şart edilse bey´i, fâsid olur. Kemale gelip yeyilmeğe salih olan meyveleri bir müddet ağaç üzerinde´ bırakmak şartı ise bey´i ifsad etmez. Çünkü -bu şartda âkit-erden biri için bir faide yoktur.

Kezalik: bir kimse tarlasındaki buğdayı şu kadar kuruşa veya bir hay­van mukabilinde satsa bey´i sahih olur. Bayi´in buğdayı biçmesi ve harman edip temizleyerek müşteriye teslim etmesi lâzım gelir. Fakat buğday sa-manile beraber satılırsa biçihnesi, temizlenmesi satanın üzerin lâzim gel­mez. Hindiyye, Reddimuhtar.

125 - : Efradı mütelâhık olan, yani: birden zuhur etmeyip de gide gi­de zuhur edegelen meyve, şükûfe, yaprak ve sebzenin bir miktarı belirmiş olursa bunlara tebean bunlarüe beraber henüz belirmemiş olanları da top­lan satmak sahihtir.

Bu mesele, mam Muhamrnedîn kavline, göredir. Mecelle de bunu ka­bul etmiştir. Mazbatasında söyle deniliyor. «Madumun bey´i sahih değildir. Halbuki gül ve enginar gibi şükûfe ve sebze ve meyve mahsulâtı mütelâ-

hıkuî´vürûd olarak bazı efradı zuhur etmeden diğer bazı efradı husule ge­lip geçer olduğu´,cihetle ekseriya bu misillilerin zuhur etmiş ve edecek olan mahsullan toptan olarak satılmak Örf ve âdet olmuştur. Ve bu misillû mah­sulâtta mevcuda tebean madumun dahi beraber olarak toptan satılmasını imam Muhammed Ibni Haseniş 3banî Rahmetullahi aleyh hazretleri istih-sanen tecviz buyurmuş *ve îmam, Fazlî Şemsüleimmetilhulüvanî ve Ebube-kir îbni Fazıl Rahmetullahi aleyhim onun kavlile ifta etmiş olduklarından ve nâsi bu misillû örf ve âdetlerinden geçirmek kabil olmayıp halbuki mua­melâtı naşı fesada nisbetden ise mehma emken sıhhate hamletmek evlâ ol­duğundan bu mecelle de dahi kavli Muhammed bitercih iki yüz yedinci madde ona muvafık olarak yazılmıştır.»

«îmam Malik de kemale ermiş meyveler ile beraber henüz kemale er­memiş mütelâhik meyvelerin birlikte satılmasının sıhhatine zaruret mülâ-hazasile hail bulunmuştur. Bidayetülmüctehit.)»

126 - : Mütekavvim bir mal ile hür bir insan veya bir mamur vakıf mescit veya gayri mütekavvim sâ*ir bir şey bir icab ile satılsa bey´i hiç biri hakkında sahih olmaz. Velevki her birinin semeni ayrıca tafsil ve be­yan edilmiş olsun. Bu, imamı Azama göredir. îmameyne göre her birinin semenden hissesi ayrıca söylenmiş ise akit, taaddüt etmiş gibi olarak mü­tekavvim olan mal hakkında semenden hissesile bey´i, sahih olur.

127- : Mebi teslim ve tesellüme muhtaç ise müşterice malûm olması lâzımdır. Çünkü mebi´in mechuliyeti niza´a müeddi olur. Binaenaleyh tes­lim ve tesellüme muhtaç ve müşteri indinde cehalet-i fahişe ile meçhul olan bir şeyi satmak, fasiddir.

Meselâ, bayi, müşteriye «Malik olduğum kaffei eşyamı sana şu kadar kuruşa sattım» deyip müşteri de «Aldım» dese, fakat bu eşyanın nelerden ibaret olduğu müşterice meçhul bulunsa bey´i fâsid olur. Bir sürüden tayin edilmeksizin bir koyunu satmak da böyledir.

128 - : Teslim ve tesellüme muhtaç olmayan bir şeyi, cehaleti fahişe ile meçhul olsa da satmak fâsid değildir.

Meselâ: Gâsıp veya müstevde, elinde bulunup ikrar ettiği magsubu ve­ya vediayı sahibinden satın alsa bunlar satış ânında tesmiye ve tayin edil­mese bile bey´i sahih olur.

Kezalik: cehalet-i yesire de bey´in sıhhatine mani değildir.

Meselâ: bir kimse yanındaki sandık içinde bulunan eşyasını başkasına satsa bu mebi´in bubabtaki cehaleti bir cehaleti yesire olduğundan bey´in sıhhatine mani olmaz.

129 - : Mebi´in ihtilâfile malûmiyeti de muhtelif olur. Şöyle ki Mebi´ bey´i meclisinde hazır değilse malûmiyeti, sair şeylerden temyiz edecek hâl ve vasfını beyan ile hâsıl olur. Yani. cinsini ve mukadderattan ise mik­tarını ve vasfını, akar ise hududunu veya mekân-ı hassını tayin ile tahakkuk eder. Meselâ. «Şu kadar kile alâ kızılca buğdayı» veya «falan falan hu-dud ile mahdud arsa» diye satılsa mebi´ malûm ve beyi´ sahih olmuş olur.

130 - : Mebi´ bey´i meclisinde hazır, müşteri de basir ise malûmiyeti-için işaret-i hissiye kâfidir.

Meselâ: Bayi, «Şu hayvanı bin kuruşa sattım» deyip müşteri de göre­rek kabul etse bey´i sahih olur.

Kezalik: Bayi, mebi´i nefsine izafe ederek meselâ: «Bu odanın içinde­ki bütün eşyamı sattım» diye meb´i nefsine nispet ettiği takdirde de ma-lûmiyet hasıl olur.

131 - : Mebi´in müşteri indinde zaten malûm olması kâfidir. Bey´i es­nasında başka suretle tarif ve, tavsife hacet yoktur. Velevki mebi´ bayi´in malûmu olmasın. Meselâ: bir kimse hududunu bildiği bir akan bey´i zama­nında hududu zikredil m eksizin malikinden satın alsa bey´i sahih olur.

132- : Mebi´ akitteki tayin ile taayyün eder, artık onun yerine başka­sı verilemez. Meselâ: Bayi, işaret-i hissiye veya tarif ve tavsif gibi bir vechle tayin ederek «Şu saati veya şu buğdayı şu kadar kuruşa sana sat­tım» deyip müşteri de o veçhile kabul etse bayiin o saati veya o buğdayı müşteriye aynen vermesi lâzım gelir. Yoksa onu alıkoyup da yerine o cins ten başkasını veremez.

133 - : Cinsi beyan ve tayin olunarak satılan şey, başka cinsten çık­sa bey´i bâtıl olur. Velevki bey´i zamanında kendisine işaret edilmiş olsun. Sırçanın elmas ve elmasın sırça diye satılması gibi.

134 - : Bir mülk akarın veya sair mülk bir menkulün ifraz ve taksim­den evvel bir malûm, şayi hissesini, meselâ o akarın lâalettayin yansını ve­ya üçte birini veya onda birini satmak sahihtir. Elverirki müşteri o hisse­nin miktarını bilsin.

Fakat iki kimse arasında böyle şayian müşterek bir malın muayyen bir kısmım, meselâ, muayyen yarısını hissedarlardan birinin bir yabancıya satması sahih değildir. Çünkü bu kısımda her iki şerikin şayi hissesi vardır.

135- : Bir kimse gerek mülk akar ve gerek menkul bir maldaki his-sei şayiasını şerikine satabileceği gibi şerikinden izin almaksızın başkasına da satabilir.

Şu kadar var ki, yabancıya satılan akarda şerikin şüf´a hakkı vardır. Bu hakkını istimal edebilir. Şüfa bahsine müracaat!.

136- : Arza tebaan mürur hakkını,* §irb hakkını, mesil hakkını ve ka-nevatına, yani: künküne ve gerizine tebean suyu satmak caizdir. Fakat yal­nız mürur hakkını, şirp hakkını satmak hususunda ihtilâf vardır. Bir kav­le göre bunlar mücerred haklardan oldukları cihetle müstakillen satılmala­rı caiz değildir. Fakat fukananın ekseriyeti tarafından kabul edilen kavle göre bunların müstakillen satılmaları da caizdir. Amma hakkı mesilin ve muhrez olmayan bir suyun müstakillen satılması bilittifak caiz değildir.

137 - : Şeriatı îslâmiyede bir takım alış veriş muameleleri harici bi rer sebepten dolayı nehyedilmiştir. O halde bunlar haram ve mekruh bu­lunmuş olurlar. Fakat bununla beraber bu nehy, onların fesadını, feshini icab etmez. Cuma günü hutbeden evvel okunan ezan vaktinde cuma nama­zı ile mükellef olanların yapacaktan alış veriş gibi.

Kezalik: etraftan gelen malları şehir haricinde karşılayıp bir an evvel satın almak, belde ahalisine karşı bir nevi ihtikâra meydan vermek olaca­ğından menhiyyürç- anihdir. Maamafih bu satış, alış muamelesi de sahihtir.

Bir de bir kimsenin- bir malı satın almak istemediği halde mücerred bayiin Fazla semen elde etmesi için müzayede ile satılan bu matın müşte­risi imiş gibi görünerek semenini artırması nehyedilmiştir.

Kezalik: bir kimsenin icab ve kabul ile akit,edilip âkitlerden birinin veya her ikisinin muhayyer bulunduğu bir bey´i muamelesne karışarak me-bi´i kendisinin almaya kıyam etmesi şer´an memnudur. Bunlar, başkaları­nı mutazarrır edecek hareketler olduğundan ahiâkan de mezmumdur. Bun­lar Hanefiyeye, göredir.

«(Mezahib-i saireye mensub bir çok fukahaya göre böyle haricî bir se­bepten dolayı vâki olan nehiler, menhiyyün anhın fesadım tazammun eder, feshi müstelzim olur. Cuma günü ezan esnasında yapılan bey´i gibi, Bina­enaleyh bunlar sahih olarak mün´akit olmazlar. BidayetüJmüctehid.)»

(Zahirîlere göre bir kimse, sahihan malik olduğu âbık kölesini veya fi­rar etmiş hayvanını veya uçmuş kuşunu yerleri bilinsin, bilinmesin satabi­lir. Bunların bey´i caizdir. Bunda garer yoktur. Garer, ancak hini akitte miktarı ve sıfatı meçhul olan bir şey hakkında yapılacak akit ite vücuda gelir. Bunlarda ise bayiin malikiyeti sahihtir. Bunlara müşteri de bu hal de mülki sahih ile malik olur. Bunları bulup elde ederse febiha, bulunmaz­sa dünya ve mafıhadan hayırlı olan sevaba nail, safkası rabih olmuş olur.

Çelebi - hariçten satılmak için gelen malları, karşılamak, onun yakın olsun uzak olsun yolu üzerinde oturmak helâl değildir. Velevki bu karşıla­mak nâse muzir olmasın.. Bir kimse çelebi karşılayarak satın alsa satan, çarşı, pazara gelince o satış muamelesini red ve imza arasında muhayyer olur. Müşteri ölse de satanın muhayyerliği baki olur. Fakat satan, red ve imzadan mukaddem vefat etse bey´i tamam olmuş olur. Rcsuli Ekrem Efendimiz, hariçten satılmak için pazara gelen eşyayı almak için karşıla­madan nehy buyurmuştur. Bayiin veya müşterinin veya her ikisinin bilme­diği bir mal hakkındaki alım satım muamelesi caiz değildir. Bayi ile muş teri, o malı görüp bilmeli veya kendilerine tavsif edilmelidir.

Meselâ: meçhul bir taş yakut diye satıldığı halde zümrüt zuhur etse Veya şişe denildiği halde yakut zuhur etse bey´i bâtıl olmuş olur.

Çünkü bunda aklen bedüfaldir ki, terazi bulunmuş olama-. Başkasının malından istifade ise nazmı k´iranlsi mvoebînce iki tarafın razısına bağlıdır. Elmuhellâ). [9]


Muhtelif Mebi´lerin Satış Tarzları:



138- : Mekilâtın kile ile, mevzunatın vezn ile, adediyyatın sayı ile, mezruatın zira´ile satılması sahih olduğu gibi bunların cüzafen, yani : götürü suretile satılması da caizdir.

Meselâ : bir kimse bir yığın buğdayı veya bir dam dolusu samanı ve ya bir yığın tuğlayı veya bir denk metaı bir şahsa şu kadar kuruşa götü­rü satsa, bunların ne miktar olduğunu malûm olmasa da bey´i yine sahih olur. Ancak ribeviyyattan olan şeylerin kendi cinslerile böyle götürü satıl­ması caiz değildir- Ve böyle miktarı meçhul şeyler resi mali selem de kılı namaz. Çünkü İcabında istirdadı kabil olamaz.

139 - : Hububatı zenbil gibi genişleyip kapanır bir halde bulunmayan muayyen bir kab ve ölçek ile ölçüp veya bir muayyen taş ile tartıp satı^ vermek de sahihtir. O kabın, ve Ölçeğin ne miktar olduğu ve taşın kaç kıyc veya dirhem bulunduğu malûm bulunmasa da bu bey´in sıhhatine zarar vermez. Şu kadar var ki böyle bir bey´i gayri lâzımdır, müşteri muhay­yerdir. Bunların ne miktar veya kaç kıye olduğuna muttali olunca bey´i feshedebilir. Buna «Hıyarı keşfi hâl» denir. Ama zenbil gibi bir kap ile satılması caiz değildir. Çünkü bu nizaa bâ´is olabilir.

140- : Münferiden satılması caiz o!an şeyin bey´iden istisnası da caiz­dir. Meselâ, bir kimse bir ağacın meyvesinden şu kadar kıyesi veya bir sürü koyundan işaretle muayyen şu kadar adedi kendisine kalmak üzere bakisin satsa bey´i sahih olur. Fakat münferiden satılması caiz olmayan şeyin bey´den istisnası caiz değildir. Gebe bir hayvanat yavrusu sahibine kalmak üzere satmak gibi. Bir sürü koyundan gayri, muayyen şu kadar adedi sahibine kalmak üzere mütebakisini satmak da bu hükümdedir.

141 - : Mukadderatı yalnız efrat ve aksamının fiyatlarını takdir ede­rek toptan satmak sahihtir.

Meselâ : bir yığın buğday, bir kayık odun, bir sürü koyun ve bir pasta! çoka kilesi» veya çekisi veya kıyesi veya her re´si veya her arşunu şu kadar kuruşa olmak üzere satılsa sahih olur.

Bu mesele, îmameyne göredir- Eimmei selâseye göre de böyledir. Müf-tabih olan da budur. Dürrimuhtar. MüHeka.

Mecelle de nâse kolaylık gösterilmek üzere bu meseleyi kabul etmiştir. Mecellenin mazbatasında deniliyor ki : «Subre meselesinde, meselâ kilesi ŞU kadar kuruşa olmak üzere bir yığın buğday satıldıkta înıamı Âzam Rah-Kietullahi aleyh hazretlerinin indinde yalnız bir kilesi hakkihda bey´i sahih olur. Imameyn rahmetullahi aleyhima indlerinde ol yığın tamamen satılmış olarak kaç kile çıkarsa ona göre semeni verilmek lâzım gelip muamelâtı naşı teysir etmek hascbüe sahibi hidaye gibi nice fukaha dahi bu hususta onların kavlini ihtiyar eylemiş olduklarından (220) nci madde ol minval üzere tahrir kılınmıştır.»

Bir sürü koyun gibi adediyyatı mütefavitenin böyle her bir re´sini sat­mak caiz ise de «Her iki veya her üç re´sini şu kadar kuruşa» diye satmak bilittifak sahih değildir. Velev ki bey´i meclisinde mecmuunun miktarındı müşteri vakıf ve topu tesmiye edilen miktarda muvafık bulunsun. Çünkü hangi koyunun hangisine zam edileceği meçhuldür. Hindiye. Bedayi.

142 - : Mahdud olan akarları hududunu beyan etmeksizin zira´ ile veya dönüm ile satmak caiz olduğu gibi zıra´ını, dönümünü beyan etmeksi­zin hududunu tâyin ile satmak da caizdir.

Bir akarın hem hududu, hem de zirai´ beyan edilmekle beraber «Beher zirai şu kadar kuruşadır» diye satılsa zıra´a itibar olunur. Bil´akis hem hududu, hem zirai bildirilmekle beraber huduoile satılsa, yani Bayi «Şu hudut ile mahdut olan akarımı şu kadar kuruşa sattım» dese bunda da hududa itibar olunur.

143 - : Satış ne miktar üzerine akit olunursa ancak ona itibar olunur, müşteri vâkıf ve topu tesmiye edilen miktarda muvafık bulunsun. Çünkü ziyade miktarı müşteriye" ait olmaz.

Mecellede sırasile yazılı olan aşağıdaki altı mesele, bu asıl üzerine te-ferru eder.

144 - : Mekilât ve adediyyatı mütekaribe ile teb´ızinde zarar olmayan mevzunattan bir mecmuun miktarı beyan olunarak satıldıkta gerek yalnız o.mecmuun semeni zikr olunsun ve gerek her kilesinin veya adedinin veya vezninin bahası beyan ve tafsil olunsun o mecmu tam çıkarsa bey´i lâzım olur. Noksan çıkarsa müşteri muhayyer olup dilerse semeninden hissesile alır. Ziyade bayia ait bulunur. Bu h?.ldc muhayyerlik bulunmaz.

Meselâ : bayi, mekilâttan olan bir yığın buğdayı toptan olarak elli kile ılmak üzere beş yüz kuruşa veya elli kile olmak üzere her kilesini on ku-•usa sattıkta tamam gelirse, bey´i lâzım olur. Kırk beş çıkarsa müşteri nuhayyer olup isterse bey´i fesheder, isterse kırk .beş kileyi1 dört yüz elli ;uruşa alır. Elli beş kile çıkarsa fazla olan beş kile bayia ait olur.

Ve keza: bir küfe yumurta yüz adedtir diye elli kuruşa yahut yüz adet iye tanesi yirmişer paraya satıldıkta indetteslim doksan adet çıkarsa müs-2ri muhayyer olup dilerse bey´i fesheder, dilerse doksan yumurtayı kırk beş kuruşa alır. Ve eğer yüz on ödet çıkarsa fazla olan on yumurta bayiindir. Kezalik: Bir fıçı yağ yüz kıyye olmak Özere satılsa hükmü minvali meşruti üzeredir,

145- : Teb´izinde zarar olan mevzunattan bir mecmu un miktarı be­yan ve yalnız o mecmuun pahası zikrolunarak satıldıkta ledetteslim noksan çıkarsa -ayıb mesabesinde olacağından- müşteri muhayyer olup dilerse bîy´i fesheder ve dilerse çıkan miktarı semen´i müsemmanın mecmuile alır. Çünkü mecmuun miktarını beyan, bir vasıf kabilinden olduğu cihetle bu vas­fın semenden hissesi olamıyacağmdan noksan miktarınca semeni tenkis et­meğe müşterinin salâhiyeti olamaz.

146 - : Teb´izinde zarar olan mevzunatan bir mecmuun miktarile ak­sam ve eczasının bahası dahi beyan ve tafsil olunarak satıldıkta lede .tes­lim gerek nakıs çıksın ve gerek zait çıksın müşteri muhayyer olup dilerse bıin akram ve eczasından herbirinin pahası beyan olunmak sebebile vezn ve zira´ min vechin asıl sayılarak semeninden hissesi bulunmuş olur.

Meselâ «Beş kıyedir» diye her kıyesi kırkar kuruşa satılan bir bakır mangal dört buçuk yahut beş buçuk kıye çıksa İki surette dahi müşteri mu­hayyer olup dilerse terk eder, ve dilerse ol mangalı dört buçuk kıye ise yüz seksen kuruşa ve beş buçuk kıye ise iki yüz yirmi kuruşa alır. Çünkü me-biin aksam ve eczasından herbirinin pahası beyan olunmak sebebile vezn ve zira´min vechin asıl sayılarak semeninden hissesi bulunmuş olur.

147 - : Gerek arsa olsun ve gerek emtia ve eşyai saire olsun alelu-mûm mezruattan bir mecmuun miktarı ve yalnız ol mecmuun bahası be­yan, yahut zıramin dahi pahası tafsil olunarak satıldıkta iki surette dahi hükmü, teb´izinde zarar olan mevzuatın hükmü gibidir. Fakat kirbas ve çoka misillû katı, ve teb´izinae zarar olmayan emtia ve eşya, mekilât hük­mündedir.

Meselâ: yüz arşın olmak üzere bin kuruşa satılan bir arsa doksan beş arşın çıksa müşteri muhayyer olup dilerse terk eder, d.lerse ol arsayı bin kuruşa ahr, ve zait çıksa müşteri tamamen ol arsayı hin kuruşa alır.

Ve keza: bir kat robaîık olmak üzere yapılmış olan bîr top kumaş; «Se kîz arşındır» diye dört yüz kuruşa satılsa, yedi arşın çıktığı takdirde mü> teri muhayyer olup dilerse terk eder, ve´ dilerse dört -yüz kuruşa ol topu ahr. Ve dokuz arşın çıktığı surette müşteri tamamen ol topu dört yüz ku­ruşa alır.

Kezalik: Yüz arşın olmak üzere «Her arşını onar kuruştan» diye satı­lan bir arsa.doksan beş yahut yüz beş arşın çıktığı takdirde müşteri mu­hayyer olup terk eder, yahut doksan beş arşın ise dokuz yüz elli kuruşa vı? yüz beş arşın ise bin elli kuruşa alır.

keza: bir kat robalıfc olmak üzere yapılmış olan bir top kumaş, «Se ki/ ar.ımlıt > diye arşını ellişer kuruşa satılsa, yedi yahut dokuz arşın çık­tığı su´-ette- müşteri muhayyer olup ya terkeder, yahut yedi arşın ise üç yüz elli kuruşa ve dokuz arşın ise dört yüz kuruşa alır. Amma bir bestal çoka yüz elli zira´ olmak üzere «yedi bin beş yüz kuruş:» diye yahut «Her zirai´ elliler kuruşa» diye satıldıkta yüz kırk zira* çıksa, müşteri muhny ver olup dilerse boy´i fesheder, ve dilerse yüz kırk. zirai´ yedi bin kuruşa alır. Ve eğer zait çıkarsa, ziyadesi bayiindir.

148 - : Adcdiyyatı mütefavitede yalnız mecmuanın miktarı pahası be yan olunarak satıldıkta inc´jlteslim tamam gelirse bey´i, sahih ve lâzım olur. Ve Nakıs ve yahut zait gelirse iki surette dahi bey´i fâsid ulur.

Meselâ: «Elli re´stir» diye iki bin beş yüz kuruşa satılan bir sürü ko­yun ındellcslim k;rk beş yahut elli beş re´s çıksa bey´i fâsid oîur. Çiirkü tihûct ve i´frndınm pahası tafsil olunmadığımdan ve me´bi´ dahi kıyemi oldu­ğundan eczayı semen, eczayı mebi´a inkısam edemiyeceği cihetle noksan rtircMndc nakısın semeni müsemmadan hissesi taayyün edemez ki semen­den ol miktar tenkis olunabilsin. Bu halde semender tenkis olunacak mik-ta

149- : Adcdiyyatı • mütefavitede mecmuun miktarile ahad ve efradı­nın pahası beyan ve tafsil olunarak satıldıkta indetteslim tamam gelirse bey´i l£zım olur ve nakıs çıkarsa müşteri muhayyer o´up dilerse terk ecor ve dilerse ol miktarı semeni müsemmadan hissesile alır. Ve zait gelirse bey´i fâsid olur. Çünkü ziyade suretinde bayia reddi lâzım gelecek zait, bayi ile müşteri beyninde münazaaya müeddi olacak surette meçhul olmak­la mebi´ meçhul ve bey´i fâsid olur. Atıf efendi-

Meselâ: «Elli re´stir» diye her biri ellişer kuruşa satılan bir sürü ko­yun kırk beş re´s çıksa müşteri muhayyer olup dilerse terk eder ve diler­se kn-k beş koyunu iki bin iki yüz elli kuruşa ahr ve elli beş re´s çıkarsa bey´i l´âr.id olur.

150 - : Yukarıdaki meselelerden müşterinin muhayyer olduğu suret­lerde müşteri »rebiVn tesmiye edilen miktarı nakıs olduğunu bilerek mec­muunu kabzetse artık noksa´. sebebile bey´in feshinde muhayyer olamaz. Çünkü müşteri, safkanın tefen . ;una razı olmuştur.. Artık noksan çıkan miktarı (144, 146, 149) uncu meselelerde semenden hissesile ve (145) inci

meselede semeni müsemmanın mecmuüe almaya mecburdur. Hani- e, H.d dülnıuhtiT, Tahtavî, Mecelle.

(Malikilere göre bir arsa üzerindeki halayı = fezayı vp bir bina üze­rindeki havayı başkasına satmak caizdir. Meselâ, bir kimse bir arsa sahi bine »ju yer üzerinde bina yapmak üzere şu kadar vüs´at ve irtifadaki ha-vasini bana sat deyip o da .satsa bu muamele sahih olur. Şu kadar var ki fevkani olacak binanın ne suretle yapılacağını beyan etmek U^ımdır. Çün­kü aşağıdaki bina üzerine tazyik yapacağından bunun bilinmesi icabetler.

´Yine Maliki´ re göre bernamicde - çuvullar içindeki satılık elbisenin evsafım bildiren, defterlerde yazılan evsafına itimaden ahm satım caizdir. Buna ticaret hayatında zaruret vardı-. Şu kadar var ki alınan mal, yazı lan evsaf üzere çıkarsa bey´i lâzım olur ve illâ müşteri muhayyerdir. ŞnycJ alınan matın yazılan evkafına muvafık olmadığını müşteri iddia edip def­terlerde zayj olmuş bulunsa bayi tahlif olunur. Nükül ederse müşteri lah-1-f olıuur, meb´i red eder. Şerhul´kebif Liebilberekât.)

(Şafiilere göre salâhı zahir olan meyveleri mutlak surette ve yerlerin­de durmaları şartile veya kesip düşürmek şartüe satmak caizdir. Hcııür salâhı belirmemiş olan meyveleri ise ağacından münferid olarak salmak caiz değildir. Meğerki kesilip düşürülmeleri meşrut bulunsun ve kesilme o.anlardan intifa kabil olsun. Minhacüttalibîn).

(Zahirilere göre bir bostandaki mütenevvi meyvelerden yalnız bir iki sinin salâhı zahir olup diğerleriniııki henüz zahir olmasa bunların hepsini bir safka ile satın almak caiz olur. Fakat bunlar başka başka safkalar il. alınacak olsa yalnız salâhı zair olan nevi hakkında bey´i caiz olup diğerleri hakkında caiz olmaz.

Kezalik: her hayvanın yavrusunu doğduğu zaman satmak caizdir, li.1 yi ile müşteriden her biri o yavruyu kendi kendine zararsız barınabilmiş bir vakta kadar anasının yanında bırakmaya mecbur olur.

Toptan bir şeyi satıp da ondan kile, vezin, aded veya zira´ itibar ile ı;-i kadarını istisna etmek helâl değildir. Bey´i bunlarda ebediyyen mefsuhun. Bu suretle kanzedilen mebi1 magsub hükmündedir. Ancak bir şeyin bir ki­mi şayiini istisna helâHır. Şu bir yığın buğdayın onda birini şu hayvanın üçte bir cüz.´ünü bey´iden istisna gibi Elmuhallâ). [10]


Bey´a Sarahaten Zikredilmeksizin Dahil Olup Olmayan Şeyler :



151 - : Satış muamelesi yapıldığı beldenin örfünde satılan şeyin Vı mil olduğu her şey, beraber satıldığı tasrih edilmese de satılan şeye da hil, onunki beraber satılmış olur.

Mesel?: bir hane satılınca onun mutbahı, kıları ve zeytinlik salıli´ü-zeytin ağaçları, bir bağ satılınca üzüm çubukları zekiredilnıeksizin bera­ber satılmış olur. Çünkü Mutbah ve kilâr hanenin şâmil olduğu şeyleıdca dir. Zeytinlik- bir takım zeytin ağaçlarını, bağ da bir kısım üzüm çubukla­rını havi olan yerden İbarettir, Bunlardan hâli olan yere zeytinlik ve bag adı verilmez.

152 - : Mebi´in cüz´ü hükmünde olan, yani: onu salın olmaktaki mak şada nazaran ondan ayrılması kabil olmayan şeyler, zikrediimeksizin onun­la beraber satılmış olur.

Meselâ: Bir kilit satın alınsa anahtarı da beraber satın alınmış tflur, Ve sudunu sağıp almak için satın alınan bir inekle beraber süd emen yav­rusu da zikredilmeksizin satın alınmış olur. Çünkü yavru olmasa bu inek­ten maksud olan isiifade kabil olmaz. Halbuki dişi bir merkep satın alın­sa bunun yavrusu bey´de tasrih edilmedikçe anasile beraber satılmış ot nıaz. Kedd i muhtar.

153- : Mebi´e ittisali kararile muttasıl olup yerinden ayrılmamak üze­re konulmuş olan şey, satış esnasında zikredümeksizin mebi´a tâbi olur.

Meselâ: satılan bir konağa mıhlanmış kilitler, yerli dolaplar ve miıv dedikler ve avlusunda döşenmiş taşlar ve mıhlanmış merdivenler tâbi ola cağı gibi hududu içinde bulunan bahçesile tariki âmme veya çıkmaz soka­ğa isal c(\^n yollan da tâbi olur.

İûy.aîik: satılan bir bahçeye orada kalmak üzere dikilmiş ağaçlar da­hil olup pazarlıkta tasrih edilmeksziin beraber satılmış bulunur.

154 - : Mebi´İn ismi kendilerine şâmil ulmayan şeyler ve mebi´in mut­tasıl, müstekır tâbüerinden olmayan şeyler ve mebi´in cüzü hükmünde ol mayan ve onunla satılması örf ve âdet İktizasından bulunmayan şeyler, tasrih edilmedikçe mebi´ ile beraber satılmış olmazlar.

Meselâ; satılan bir haneye* yerli ulmayan dolaplar, kanapeler, sandal yeler dahil olmazlar. Kezalik. Satılan bahçeye oradaki çiçek saksıları ve başka mahalle nakledilmek üzere dikilmiş fidanlar dahil olmazlar.

Kezalik: satılan araziye üzerindeki ekinler ve satılan ağaçlara üzerle rindeki meyveler zikredilmedikçe tâbi olarak beraber satılmış olmazlar. Keddimuhtar.

155 - : Birlikte satılması Örf ve âdet iktizasından olan yerlerde binek atının gemi ve yük beygirinin yuları zikredilmeksizin bey´de dahil olur. Fa­kat merkebin bey´inde yuları ve atın beyinde üzerindeki eğeri zikıedilmc-dikçe bey´a dahil olmaz. Çünkü merkep yularsız, at da eğersiz- inkıyat eder.

156 - : Yukarıdaki meseleler veçhile zikredümeksizin satışa dahil olan şvylerin semenden hisseleri yoktur- Bunlar vasıf kabilindendir. Binaena­leyh mebi´ kabzedilmeden bunlar telef olsa mukabillerinde semenden bir miktarı tenzil edilemez. Anc^k müşteri hıyarı vasıf ile muhayyer olur. Di-´erse bey´i fesheder, dilerse mebi´i semenin tamamile alır.

Meselâ: yuları ile birlikte satılması maruf olan bir beldede satın ah-nan yük beygirinin kabzından evvel yuları çalınsa tesmiye ed´lmis olan se-uıcnİnden bir sey tenzil edilmesi lâzım gülmez.

Fakat nıebi´a tebean dahil olacak bir şey bey´de .kasten zikir ve tas­rih edilse kablelkabiz telefi takdirinde semenden hissesi sakıt olur. Tahtavi.

157 - : Satı§ esnasında ilâve edilen bazı umumî lâfzların şâmil oldu ğu şeyler, bey´de dahil olurlar.

MeseJâ: bir. kim.su «Şu hanemi veya bahçemi bütün lıukukile sattım;1» dese o hanenin veya bahçenin başkası mülkünde okm hakkı müruru, hak­kı girbi, ve hakkı mestti de bey´de dahil olmuş olur, Fakat böyle demeyip de yalnız «Şu hanemi sattım, şu bahçemi sattım» dese bu haklar, bey´de ´ dahil olmazlar,

158 - : Satış akdi yapıldıktan sonra rnebi´de hası} olan semeri.» ve zi yade henüz kabz bulunmasada müşteriye ait olur.

Meselâ: bir bahçe satıldıktan sonra müşteri daha kabzetmetien hasıl olan meyvesi ve bayi tarafından ekilip badelbey´i müşteriye daha teslim edilmeden büyümüş olan nebzesi müşteriye ait olur.

Kezalik: satılmış olan ineğin kabzından evvel doğun yavrusuna da müş­teri müstehık olur.

«(Malikilere göre de bir şey üzerine yapılan bir akit, başka gcylerede bitteba´ mütenavil olur. Meselâ: bir bina veya yerinde sabit bir ağaç sa­tılsa yerîde satılmış ulur. Ve bilâkis bir arsa satılsa üzerindeki bina da, sa bit ağaç da, ekilmiş olan tohum da bey´a dahil ulur. Meğer ki hilafı şart edil sin veya hilâfına bir örf bulunsun. Fakat bir yer satılsa üzerindeki belirmiş ekinler bu satışa dahil olmaz. Kezaîik bu satışa o yerde gömülü bulunup b;r yice meçhul olan mermerler, direkler ve .benzerleri dahil olmazlar. Ebül´be rekât.)

(Şafiilere göre de satılan bir arsaya üzerindek