๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 24 Ocak 2011, 13:51:18



Konu Başlığı: Tevbe makamı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 24 Ocak 2011, 13:51:18
Tevbe Makamı:


Sonra akıldan iman nuru tekrar iner ve kalbin cibilliyeti ile birleşir; bu birleşmeden Allah'a sığınma doğar. Bu ise istiğfar ve tevbeye götürür. İstiğfar da, cilalanmayı sağlar.

Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Mü'min, günah işlediği zaman, kalbinde kara bir leke olu­şur. Eğer tevbe eder, istiğfarda bulunursa, kalbi cilalanır; bir şeyi kalmaz. Günaha daldıkça, leke büyür ve sonunda bütün kalbini kaplar. Allah Teâlâ'nın, 'Hayır, dedikleri gibi değil, bilakis onla­rın kazanmakta oldukları kötülükler kalplerini paslandırmışır.[1107] âyetinde zikretmiş olduğu pas işte budur. [1108]

Hadisteki kara leke, hayvani güce ait bir zulmetin ortaya çık­ması ve melekî nurlardan bir nur ile aydınlanma talebinde bulun­masıdır. Cilalanma ise, iman nurundan bir huzmenin nefis üzeri­ne feyiz halinde inmesidir. Pas, hayvani gücün galebe çalması, melekî gücün ise tamamen gizlenmesidir.

Sonra iman nurunun inmesi tekrarlanır, nefsânî dürtüler ise ona karşı koyar. Her ne vakit nefisten kaynaklanan günaha karşı bir arzu belirse, hemen onun karşılığında bir nur iner. Bu nuru bâtılın tepesine indirir ve onu yok eder.

Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Allah Teâlâ, dosdoğru bir yolu misal olarak vermiştir: Yolun iki tarafında iki sur vardır. Bu surlarda açık kapılar bulunmakta­dır. Kapıların üzerinde sarkıtılmış perdeler vardır. Yolun başında bir davetçi vardır ve şöyle çağırmaktadır: Yol üzere dosdoğru gi­din, sakın yoldan ayrılmayın.' Üzerinde de başka bir davetçi var-[ 267 ] dır ve o da çağında bulunmaktadır. Kul, bu kapılardan birini aç­maya her niyetlenişinde üstteki, Yazık sana, sakın onu açma! Eğer açacak olursan, oraya girersin.' der."

Rasûlullah (s.a.) bu misali sonra şöyle izah etmiştir:

"Yol, islâm'dır. Açık kapılar Allah'ın yasaklarıdır (haram­lar). Sarkıtılmış perdeler, aşılmaması istenilen Allah'ın sınırları­dır. Yolun başındaki davetçi Kur'ân'dır. Üzerindeki davetçi ise, her mü'minin içine konulan Allah'ın uyarıcısıdır. [1109]

Rasûlullah (s.a.), bu hadisinde iki davetçi olduğunu açıkla­mıştır:

i. Doğru yola çağıran davetçi ki bu; Kur'ân'dır, şeriattır ve hep aynı tarz üzere kulu doğru yola çağırmaya devam etmektedir.

ii. Sâlikin başı üzerinde, onu her an kontrol eden ve her ne vakit günah işlemeye niyetlense hemen bağırıp, uyaran davetçi. Bu, kalbin cibilliyeti ile, Kur'ân'la aydınlanmış akıldan feyiz halin­de inen nurun birleşmesinden neşet eden, kalpten doğan hatır (tel-kin)dır. Bu, ara ara çakılan çakmak taşından çıkan kıvılcımlar mesabesindedir.

Bazen Allah Teâlâ'dan bazı kullarına yönelik olarak bir lütuf belirir ve bunun sonucu kul ile masiyet arasında bir gaybî latîfe ihdas edilerek kul korunur. Bu, "Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin burhanını görmeseydi, o da kadına meyledecekti.[1110] âyetinde sözü edilen "burhan" olmaktadır.

Bütün bu anlatılanlar "tevbe makamı" olmaktadır. [1111]


 

[1107] Mutaffifin 83/14.

[1108] İbn Mâce, Zühd, 29.

[1109] Tayyibî, bunun melekin mü'minin kalbine dürtmesi olduğunu söylemiş­tir. Üzüntü, şeytanın kalbi dürtüklemesindendir.

[1110] Yûsuf 12/24.

[1111] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/308-309.