Konu Başlığı: Temizlik taharet iki çeşittir Gönderen: Sümeyye üzerinde 10 Şubat 2011, 18:23:38 Temizlik (Taharet) İki Çeşittir: Eseri, ilk bakışta hemen hissedilen temizliğin, istikra sonucunda sadece iki çeşit olduğu görülür. Tabiî burada temizlikten, mamur beldelerde aracının -yani suyun- bol miktarda bulunması sebebiyle çoğunluk insanlardan yapmaları istenilen, durumu munzabıt olan, insan nefsi üzerinde en etkin bulunan ve aralarında öyle olduğuna dair yaygın bir kabul de olan, bunların yanında da tabiî bir yol özelliği arzeden temizliği kastediyoruz. Bunlar şunlardır: 1. Büyük temizlik (boyabdesti), 2. Küçük temizlik (abdest). 1. Büyük temizlik nefsi güçlü bir şekilde uyaran bir araçtır. Büyük temizlik, tüm bedenin su ile yıkanması ve oğulmasıdır. Zira su, temiz ve temizleyici özelliğiyle pislikleri giderir. Onun bu özelliği insan tabiatınca müsellem kabul edilmektedir. Bu temizlik şekli, nefsi, temizlik, hasletine doğru güçlü bir şekilde uyarmaya elverişli bir araçtır. Öyle insanlar vardır ki, içki içerler ve sarhoş olurlar; sarhoşluk hali yapılarına hakim olur ve sonra haksız yere cana kıyma ya da son derece değerli bir malı itlaf etme gibi davranışlarda bulunurlar da, bu onlara bir şok etkisi yapar ve birden kendilerine gelirler ve akılları çalışmaya başlar, sarhoşluk hali birden ortadan kalkar. Bazı insanlar da vardır ki, zayıftırlar; bir türlü doğrulamazlar ve hiçbir şey yapamazlar. İşte böylelerini güçlü bir şekilde uyarabilmek için bir olayın olması gerekir; bunun sonucunda kızma, gayrete gelme veya meydan okuma gibi haller doğar ve o tip insan şiddetli bir mücadeleye girer, aşırı bir şekilde kan döker. Kısaca demek istiyoruz ki, nefsin tepkisel intikal ve bir hasletten hareketle diğerinin farkına varma özelliği bulunmaktadır. Bu özelliğin kullanılması, nefis terbiyesinin esasıdır. Bu uyarı, onun en üstün temizlik şekli olduğuna dair insanların tabiatlarımn ta derinliklerine nüfuz edecek, nefislerinde kök salacak bir şeyle olabilir ki, bu da ancak su ile yapılan temizlik şeklidir. 2. Küçük Temizlik: Bazı organlara münhasırdır: Küçük temizlik ise, sadece bazı organların yıkanmasıyla yetinmektir. Çünkü organlar, normal yaşamaya elverişli iklimlerde genelde açıkta bulunurlar; örtülmezler, bunların elbisenin dışına çıkmaları tabiî bir yol kabul edilir. Rasûlullah’ın (s.a.), kolsuz, yensiz, yakasız kumaş parçasına, kollar içeride kalacak şekilde dolanmayı yasaklaması [362], giyim kuşamda tabiî olan yolun, organların dışarıya çıkabilmesini sağlayacak şekilde olması gerektiğine işaret olmaktadır. Çünkü elbisenin böyle olmaması halinde, organların yıkanması esnasında sıkıntı ve zorluk olacaktır. Bu zorluk, diğer organlar için söz konusu değildir. Sonra medenî milletlerde âdet, her gün bu organların temizlenmesi şeklinde cereyan etmektedir. İnsanlar, hükümdarların ve benzeri büyüklerin huzuruna girecekleri, temizlik isteyen işler yapacakları zaman behemehal açıktaki organlarım yıkayagelmişler, onların temiz olmasına özen göstermişlerdir. Bunun sebebi şudur: Bu organlar açıkta oldukları için, çabuk kirlenirler. Sonra insanların bir araya gelmeleri halinde göze batan, dikkati çeken bu organlardır. Tecrübe ile de sabittir ki, organların yıkanması, yüze ve başa su serpilmesi, nefsi uyku, baygınlık gibi hallerde güçlü bir şekilde uyarmaktadır. Meseleyi daha iyi anlayabilmek için insan, bu konuda kendi tecrübe ve bilgisini dikkate almalı ve yine tabiblerin bayılan ya da ifrat halde bulunan ishal ve kan aldırma hallerinde yapılmasını tavsiye ettikleri şeylere bakmalıdır. Temizlik, İnsanın Kemal Haline Ulaşabilmesi İçin Geçmesi Gereken Bir Kapıdır: Temizlik, ikinci derecede bulunan ihtiyaç kapılarından biridir ve insanın kemal hali bu kapıdan geçmesine bağlıdır. Temizlikte, meleklere yakınlık, şeytanlara uzaklık vardır; kabir azabını uzaklaştırır. Nitekim bu manada Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Sidikten sakının; çünkü kabir azabının hemen hepsi ondandır.” [363] Temizliğin, nefsin “ihsan” mertebesine ulaşabilmesinde büyük bir etkisi vardır. Bu manada olmak üzere Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Ve Allah, temizlenenleri sever.” [364] [363] Kenzu'l-ummâl, 9/26375. [364] Bakara: 2/222. |