> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Hüccetullahil Baliğa > Çevirenin önsözü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Çevirenin önsözü  (Okunma Sayısı 1242 defa)
16 Şubat 2011, 23:04:21
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 16 Şubat 2011, 23:04:21 »



Çevirenin Önsözü


Bismillâhirrahmânirrahîm!


Her şeyi yerli yerince yaratan, her şeyi lâyık olduğu yere ko­yan yüce hikmet sahibi Allah Teâlâ’ya sonsuz hamd ve senalar ol­sun! O, ezelî ilmiyle yaratmış olduğu insanın kendi kendine yeterli olmadığını bildiği için, insanlık tarihine ışık tutucu, hedef belirle­yici, yol gösterici ilâhî mesajlar indirmiştir. Eğer bu mesajlar ol­masaydı, düze çıkamaz, sapıklık içinde kalırdık. Akıllarımız, eşya­nın güzel/iyi ya da çirkin/kötü olduğunu kavrayabilirdi; ama bu­nun için elinde vuracağı kıstasların olması gerekirdi. Kıstasları, değer ölçülerini koyabilecek kemalden yoksun olan akıl, illâ ki vahyin irşadına muhtaçtır. Aksi takdirde bütün akılların ortak bir noktada birleşmesine imkân bulunmaz.

Peygamberler, insanlarla Müteâl Varlık arasında irtibatı sağ­layan ve ilâhî mesajın zaman ve mekana göre yorumunu yapan ve onu tatbike koyarak insanlığın düze çıkmasına çalışan görevliler­dir. Peygamberler, insanlığı düze çıkarmak için, bir öncekinin ge­tirdiklerini bir sonraki tamamlayacak şekilde bir süreç yaşamış­lardır. Bu sürecin din olarak adı İslâm’dır. İslâm, ta ilk insan ve peygamber olan Hz. Âdem’den (s.a.) başlayarak, en son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.) kadar devam eden tevhid sürecidir. İnsan­lık tarihi doğrultusunda ibtidâî kemâlden nihâî kemâle doğru bir seyir izlemiştir. Bu süreç içerisinde özde hiçbir değişiklik yoktur; değişiklikler sadece zaman ve mekan farkından kaynaklanan, ulu­sal ihtiyaçlara cevap vermeyi amaçlayan ayrıntılardadır.

Biz insanlar için, böylesine önemli tebliğ ve irşad görevini bü­yük fedakârlıklarla ifa eden ve bizlerin ilâhî vahiyle tanışmasında aracı olan tüm peygamberlere ve hususiyle bu altın zincirin zaman itibariyle sonuncusu durumunda olan, fakat getirdiği mesajla sü­reci kemale erdirmiş olması hasebiyle de “imame” mesabesinde olan Hz. Muhammed’e (s.a.) salât ve selâm ederiz.

Eskiden -İsrailoğulları örneğinde olduğu gibi- peygamber­ler gelir ve duyulan ihtiyaçları karşılarlarmış. Peki bizim ihtiyaç­larımız yok mu? Onları kim karşılayacak? Hazır vahiy dönemi so­na erdiğine göre bizler ne yapacağız?

Cevap hiç de zor değildir. Elbette ki ihtiyaçları, “İsrailoğulları nebileri mesabesinde olan ulema” karşılayacaktır. Bu faaliyet, kemâle erdirilen islâm’ın ictihâd kurumu çalıştırılarak sürdürüle­cektir.

İslâm’ın hayatiyet şartı, olmazsa olmaz kabilinden olan rük­nü ictihâd için iki temel şart vardır:

1. Nassların lâfzından hüküm çıkarabilmek için gerekli olan her türlü ilme sahip olmak.

2. Makâsıd-ı şerîa’yı, başka bir ifade ile hikmet-i teşri’ ilmini bilmek.

Ashap ve bu arada çok dirayetli olan Râşid Halifeler (r. anhum), birinci şarta selika olarak, ikincisine de bizzat olayların içinde olmaları, teşrî siyasetini yakından izlemeleri, şeriatın sahi­bi, yorumcusu ve tatbikçisi olan Hz. Peygamberle (s.a.) uzun bir­liktelikleri sonucu kazanılmış bir meleke olarak sahiptiler. Bunun sonucunda onlar, çok kısa bir zaman içerisinde, Rasûlullah (s.a.) döneminde henüz Arabistan dışına çıkmamış ve böylece başka kül­tür ve medeniyetlerle ciddî anlamda yüzyüze gelmemiş İslâm’ı, çok köklü kültür ve medeniyetlerle karşılaştırmışlar ve bu mücadelede İslâm’ı egemen kılmışlar, çok kısa zamanda onu bir “Arap Şeriatı” görünümünden çıkarıp “bütün insanlığın şeriatı” olabilecek evren­selliğe ulaştırmışlardır.

Daha uygun bir ifade ile İslâm’ın bilkuvve mevcut olan özel­liklerini, tevsî’ kabiliyetini, özü muhafaza ederek fiiliyata dökebil­mişler, bunda büyük bir başarı göstermişlerdir. Bu başarının so­nucu olarak, farklı coğrafyada varlıklarını sürdürmekte olan farklı uluslar İslâmiyeti seçmişlerdir. Bu uluslar İslâm’ın potasında şekillendirilebilmiş ve zamanla bir İslâm coğrafyası meydana gel­miştir.

Bu ve takip eden dönemlerde İslâm’ın hayatiyet şartı olan ictihâd, bir kurum olarak her iki ayağı üzere oturtularak en geniş biçimde işletilmiş, bu sayede çok hızlı bir değişim yaşayan millet­lerin tüm ihtiyaçları karşılanmış, İslâmî çözümler getirilmiştir. Bunun sonucu olarak da bütün zenginliği ile İslâm fıkhı oluşmuş­tur.

Zamanla, yeni yeni ortaya çıkan olaylara çözümün daha önce­ki ictihâdlardan aranması hem devlet düzeni ve istikrar için, hem de ulemanın kendilerini siyasîlerin nüfuzundan koruması için yeğ­lenir hale gelmiş ve ictihâd dönemi, artık yerini “tahrîc dönemi”ne devretmiştir. Bundan böyle insanlar, ictihâd için gerekli olan ikin­ci şartı pek dikkate almaz olmuşlar yahut başka bir ifade ile ge­rekli ilgiyi göstermemişlerdir. Uzunca olmasına rağmen durağan bir hayat tarzı hâkim olduğu için, karşılaşılan olaylara daha önce­ki ictihâdlardan hazır çözümler hep bulunabilmiş, zaman zaman da zorlamalarla durum idare edilmiştir.

İlk döneme benzer çok hızlı bir değişim sürecinin yeniden başlamış olmasıyla, ciddî anlamda ictihâd kurumuna tekrar ihti­yaç duyulmuştur. Bu ihtiyaca rağmen insanlar, aldıkları eğitimin dar kalıpları arasında kalmışlar ve görülen ihtiyacın nasıl karşıla­nacağı konusunda çaresizlik göstermişlerdir. Çoğu kez savunma duygusu ile kabuğuna çekilen ulema, zaman zaman ya da yer yer dünyada olup bitenlerden habersiz kalmış ve bir zamanlar dünya­ya yön veren İslâm, artık giderek hayattan çekilmeye başlamış, birbiri ardı sıra çok önemli kurumlarını kaybetmiştir.

Ulema, İslâm’ı korumak kaygısıyla onu maalesef yeni bir şah­lanışa kaldıramamıştır. Çünkü kendisi süvarilik yapmamış, hep terkide olmuş ya da arkadan yaya gelmiştir.

Geç de olsa durumun ciddiyetini kavrayan değerli âlimler, İs­lâm’ın hayatiyet şartı olan içtihada yeniden işlerlik kazandırmak gereğini duymuşlardır. İşte bu aşamada, ictihâd İçin gerekli olan şartlardan makâsıd-ı şerîa ilmi de giderek önem kazanmıştır. 790/1388 tarihinde vefat eden Şâtibî tarafından kaleme alman, bu­na rağmen İslâm dünyasında hemen hemen hiç tanınmayan el-Muvâfakât adlı şaheser, İslâm âleminde keşfedilmiş ve çok yaygın bir hal almıştır. Zira dört ciltten oluşan bu usûl eserinin ikinci cildi tamamen makâsıd-ı şerîa’ya ayrılmış bulunmaktadır. Çok de­ğerli âlimler tarafından bu konuda çalışmalar yapılmıştır.

Bunlar içerisinde Muhammed et-Tâhir b. Âşûr’un, Makâsıdu’ş-şerîati’l’îslâmiyye’si, (Tunus 1978) en değerli olanıdır.

Elinizdeki Hüccetullâhi’l-balığa da, bu konuda yazılmış en önemli eserlerden biridir. Kanaatimizce müellifimiz, eserini yazar­ken el-Muvâfakât’ı görmemiştir. Biri İslâm âleminin en batısında, biri de en doğusunda olan bu iki insan, birbirlerinden habersiz ola­rak bu ihtiyacı derinden hissetmişler ve çok değerli iki eser vermişlerdir. İbn Âşûr’un, her iki eseri de görmüş olması bir şanstır ve o, bu şansını çok iyi kullanmıştır.

Allah’ın bu âciz kuluna lütfuna bakınız ki, bendeniz bu eser­lerin üçünü de, kısmen değerli hocam Hayreddin Karaman’ın dok­tora derslerinde okuma, arkasından Ahkâmın Değişmesi adlı te­zimde temel kaynak olarak kullanma ve en sonunda da yine hoca­mın arzusu doğrultusunda her üçünü de (İbn Asûr’unkini arkada­şım Vecdi Akyüz’le birlikte) dilimize çevirme mazhariyetine erdim.

Bir talebe için, hocasının bir arzusunu yerine getirebilmiş ol­mak ne büyük mutluluktur! Bu vesileyle bu imkânı bana bahşeden Rabbime ne kadar hamd etsem azdır! Muvaffakiyet ancak O’nun irade ve yardımıyladır.

Hüccetullahi’l-bâliğa, iki kısımdan oluşmaktadır; birinci kı­sımda genel nazariyeler, külli kaideler konulmuş, İslâm’ın genel bir felsefesi yapılmış, ikinci kısımda ise tatbikata yer verilmiş ve her konu ile ilgili belli başlı hadisler hikmet-i teşri açısından izah edilmiştir. Kitap, hukuk felsefesi, hukuk sosyolojisi, sosyoloji, ta­savvuf..., ile ilgilenenler için ufuk açıcı yaklaşımlar içerir.

Eserin tercümesi sırasında genelde fazla zorlanmadık. Bu­nunla birlikte bazı zorluklarla karşılaştık. Eserde, çok az da olsa siyak ve sibakı ile ilgisi görülemeyen bazı ifadeler bulunmaktadır. Bunların, muhtemelen müellifin eserini temize çekemeden vefat etmiş olmasından kaynaklandığını düşünüyoruz. Arkadaşlarımız­la birlikte müzakere etmemize rağmen kesin bir neticeye varama­dığım birkaç yerde (?) işaretini koydum ve okuyucuyu uyarmak is­tedim.

Eser, hadislerin hikmetlerine hasredilmiş olması hasebiyle pek çok hadis içermektedir. Mevcut fihristler ve etraf kitapların­dan yararlanarak kaynaklarını göstermeye çalıştım. Az da olsa kaynağını bulamadığım hadisler de olmuştur. Onlara da işaret et­tim.

Bunların dışında gerekli gördüğümüz yerlere notlar düşerek, eserin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmaya çalıştım. Hadisle­rin tahrici dışında kalan notlarımı (Ç) rumuzu ile ayırdım.

Pürüzlü metinleri birlikte müzakere ettiğimiz değerli arka­daşlarım Nedim Yılmaz ile Rahmi Yaran’a teşekkürlerimi bir borç bilirim. Ayrıca tercümenin müsveddesini kısmen okuyan S. Özcan’a, İlhan Kutluer’e teşekkür ederim. Bu değerli eserin tercüme edilip, basım ve yayımını üstlenen İz Yayıncılık’a başarılar diler, hizmetlerinin devamını niyaz ederim. Siz değerli okuyucularımıza saygılarımı sunar, dualarınızı beklerim.

14. 02. 1994 Ferah/İstanbul Mehmet Erdoğan


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Çevirenin önsözü
« Posted on: 28 Nisan 2024, 14:18:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Çevirenin önsözü rüya tabiri,Çevirenin önsözü mekke canlı, Çevirenin önsözü kabe canlı yayın, Çevirenin önsözü Üç boyutlu kuran oku Çevirenin önsözü kuran ı kerim, Çevirenin önsözü peygamber kıssaları,Çevirenin önsözü ilitam ders soruları, Çevirenin önsözüönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes