๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 18 Ocak 2011, 17:56:57



Konu Başlığı: Süvari ve piyade payları
Gönderen: Sümeyye üzerinde 18 Ocak 2011, 17:56:57
Süvari Ve Piyade Payları:


Devlet başkanı humus ve ödüllerden (nefl) sonra geride kalan ganimet mallarını savaşa iştirak eden gaziler arasında paylaştırır; süvariye üç, piyadeye ise bir pay verir.

Bence devlet başkam, şayet deve üzerinde savaşa katılanlara, yahut okçulara fazladan bir şey vermek, yahut cins Arap atı ve de-veleriyla savaşanları, normal at ve develer üzerinde savaşanlara takdim etmek ve bir pay miktarına ulaşmamak kaydıyla onlara fazla bir miktar vermek isterse, görüş sahibi kimselerle danışmak suretiyle bunu yapabilir. Bu durumda emrine uyulması gerekir.

Bu noktayı dikkate aldığımızda, konuyla ilgili Rasûlüllah (s.a.) ve ashabından rivayet edilen uygulamalar arasındaki farklılıklar da telif edilmiş olur.

Emirin, ordu yararına olan bir işe göndermiş olduğu posta, gözcü, casus gibi kimselere de -bizzat savaşta hazır bulunmasalar bile ganimetten pay ayrılır. Nitekim Bedir savaşında Hz. Osman (r.a.) için pay ayrılmıştı. [450]


Fey Mallarının Harcandığı Yerler:

 

Fey' mallarına gelince, bunların harcama yerlerini Allah Teâlâ şöyle açıklamıştır:

"Allah'ın, fethedilen ülkeler halkının mallarından Peygamber'ine verdiği fey' malları; Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz.[451] Hz. Ömer (r.a.), bu âyeti okumuş ve onun bütün müslümanla-rı kapsadığını söylemiştir. Devlet başkanı, fey' mallarını, önem sırasına göre harcamada bulunur. Bunu yaparken sadece kişilerin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmaz, bütün müslümanların maslahatına olan hususları da dikkate alır.

Fey' mallarının taksimi konusunda uygulama farklılık arzet-miştir. Rasûlüllah (s.a.), kendisine fey' malı geldiği zaman anında onu hemen dağıtırdı; evli olana iki, bekar olana da bir pay verirdi. Hz. Ebû Bekir (r.a.), hür ve köle herkese pay ayırırdı. Dağı­tımda kişilerin ihtiyaçlarını dikkate alırdı.

Hz. Ömer (r.a.), divan müessesesini tesis etti; dağıtımda İs­lâm'a girmede öncelik ve ihtiyaç ilkesini dikkate aldı. Alınacak pa­yı kişinin İslâm'daki kıdemi, İslâm uğrunda çektikleri sıkıntıları, ailesi ve duyduğu ihtiyaçları belirlerdi. Bu tür ihtilâfların temeli, konunun ictihâdî oluşudur. Her ha­life konu ile ilgili ictihâdda bulunmuş, her biri kendi döneminde gördüğü maslahat doğrultusunda uygulamada bulunmuştur. [452]

 
Fethedilen Arazilerin Taksimi:
 

Müslümanların elde ettikleri arazilerin durumunu belirlemede devlet başkanı muhayyerdir; dilerse savaşa katılanlar arasında taksim eder, isterse Rasûlullah'm (s.a.) Hayber'de yaptığı gibi gazilere vakfeder. Bilindiği gibi Rasûlüllah (s.a.) Hayber toprakla­rının yarısını taksim etmiş, yarısını da vakfetmişti. Hz. Ömer (r.a.), Sevâd (Mezopotamya) arazisinin tamamını vakfetmiştir. İs­terse, bizim zimmetimizde olmak üzere kâfirleri iskân eder. [453]


Cizye Miktarı:
 


Rasûlüllah (s.a.), Muâz'a (r.a.), her ergenlik çağına gelmiş kimseden bir dinar ya da dengi Yemen kumaşı almasını emretmiş­tir. Hz. Ömer (r.a.), varlıklı olanlara kırk sekiz, orta halli olanlara yirmi dört, kazanabilen fakir kimselere de on iki dirhem cizye tak­dir etmiştir.

Buradan da anlaşılmaktadır ki, cizye miktarının belirlenmesi devlet başkanının takdir yetkisindedir. Müslümanların genel mas­lahatı neyi gerektiriyorsa o şekilde hareket eder. İşte bunun için­dir ki uygulamalarda farklılık olmuştur. Haraç miktarlarının tesbiti, Rasûlullah'm (s.a.) ve halifelerinin uygulamalarının farklılık arzettiği her konuda da durum bence aynıdır. [454]

 
Ganimet Ve Fey'in Helâl Kılınmasının Hikmeti:

 

Allah Teâlâ, ganimet ve fey' mallarını bize helâl kılmıştır. Bu­nun gerekçesini bizzat Rasûlüllah (s.a.) açıklamıştır:

"Ganimet, bizden öncekilerden hiç kimseye helâl kılınmamış­tı. Allah, bizim zaafımızı ve aczimizi gördü ve onu bize helâl kıl­dı."

"Allah Teâlâ, ümmetimi diğer ümmetlere üstün kılmış ve bize ganimetleri helâl kılmıştır.[455]

Birinci kısımda bunun hikmetini açıklamıştık; burada tekra­rına gerek duymuyoruz. [456]                                                                     


 
[450] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/557-558.

[451] Haşr 59/7.

[452] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/558.

[453] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/558-559.

[454] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/559.

[455] Hadisler için bkz. Buhârî, Humus, 8; Müslim, Cihâd, 32; Ebû Dâvûd, Cihâd, 121; Ahmed, 5/248, 256.

[456] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/559.