๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 26 Ocak 2011, 15:17:52



Konu Başlığı: Semahatin tezahür şekilleri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 26 Ocak 2011, 15:17:52
Semahatin Tezahür Şekilleri:

 

Semahat, iki şehvetin yani karın ve cinsel organın arzuları karşısında gösterilmişse, iffet; lüks ve refah içerisinde yaşama ar­zusu karşısında gösterilmişse, ictihâd; tahammülsüzlük, feveran, ah u figan arzusu karşısında gösterilmişse, sabır; intikam tutkusu karşısında gösterilmişse, af; mal sevgisi karşısında gösterilmişse, sehâvet ve kanaat; şeriatın isteklerine muhalefet etme arzusu kar­şısında gösterilmişse, takva adını alır. Bütün bunlar, bir noktada müştereklik arzederler. O da, hepsinin aslının, nefsin, hayvanı gü­cün telkinlerine aldırmaması, onun isteklerine boyun eğmemesidir. Sûfîler buna, dünyevî ilişkileri kesmek, yahut beşerî zaaflardan arınmak (fena bulmak), ya da hürriyet gibi isimler verirler ve bu hasleti çeşitli adlarla anarlar.

Semahat vasfını kazanabilmek için yapılacak esas şey, yuka­rıda sayılan kötü duygulara kapılmaya sebep olabilecek mahaller­den kaçınmaya çalışmak, kalbin hep Allah'ın zikriyle meşgul ol­masını sağlamak, nefsin tecerrüd (soyutlanma) âlemine meylini sağlamaktır. Zeyd b. Hârise'nin (r.a.), "Benim yanımda, taşı da toprağı da aynıdır." sözünün anlamı budur. Bu hal, mükâşefe hali­ne ulaşıncaya kadar devam eder. [763]

 
4. Adalet:
 

Bu öyle bir melekedir ki, ondan hem ev idaresiyle hem de ül­ke yönetimiyle ilgili elverişli, âdil nizamın ikamesi kolaylıkla sâdır olur. Aslı, öyle bir cibilliyet-i nefsâniyyedir ki, ondan küllî fikirler ile Allah ve melekler katında olan şeye uygun siyâsetler doğar. Şöyle ki: Allah Teâlâ, âlemde her şeyin yerli yerinde olmasını, kul­larının işlerinin düzen içerisinde yürümesini, birbirlerine yardımcı olmalarını, birbirlerine zulüm etmemelerini, birbirleriyle kaynaş­malarını ve tek bir vücut gibi olmalarını, birinin başına gelecek bir musibeti, aynen bedenin bir organına gelen acı ve ızdırabı diğer or­ganların paylaştığı gibi, hepsinin duymasını, çoğalmalarını, fasık-ların engellenmesini, âdil olanların yüceltilmesini, kötü davranış­ların ve geleneklerin ortadan silinmesini, her türlü hayırlı işin ve ilâhî kanunların aralarında yer edip yayılmasını murad etmiştir. Allah Teâlâ'nın, mahlukâtı ile ilgili olarak icmâlî bir kazası vardır ve her şey onun tafsilatı ve açıklamasıdır. Mukarreb melekleri, o küllî kazayı öğrenmişlerdir ve bunun sonucu olarak insanların ıslâhı için çalışanlara hayır dua, onları ifsad için çalışanlara da lanet eder olmuşlardır.

Şu âyetler bu manayı ifade etmektedir:

"Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzüne sahip ve hâkim (halife) kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (islâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vaad etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkârlardır.[764]

"Onlar ki, Allah'ın ahdini yerine getirirler, verdikleri sözü bozmazlar. Onlar, Allah'ın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözeten, Rablerinden sakınan ve kötü hesaptan korkan kimselerdir.[765]

"Allah'a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozan­lar ve Allah'ın, riayet edilmesini emrettiği şeyleri (bağlan) koparıp terkedenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lanet onlar içindir... [766]



[763] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/214-215.

[764] Nûr 24/55.

[765] Ra'd 13/20.

[766] Ra'd 13/25.

Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/215-216.