๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 15 Şubat 2011, 14:56:12



Konu Başlığı: Selef ulemâsı hükümlerin sırlarını açıklamışlardır
Gönderen: Sümeyye üzerinde 15 Şubat 2011, 14:56:12
Selef Ulemâsı, Bazı Hükümlerin Sırlarını Açıklamışlardır:

 

Sonra el-Gazzâlî, el-Hattâbî [96], İzzeddin İbn Abdisselâm ve emsalleri gelmiş -Allah, katkılarından dolayı onları mükafatlandırsın- ve bunlar ince nükteler ortaya koymuşlar ve değerli tah­kik ve tahliller yapmışlardır.

Evet! Sünnet, hükümlerin maslahata bağlı olduğu sonucunu ortaya koymakta ve bunun üzerinde icmâ bulunmaktadır. Ancak sünnet aynı zamanda, bir şeyin vacipliği ya da haramlığı hükmü­nün inmiş olmasının da -o şeyin içerdiği maslahattan sarfı nazar­la-, itaat edenin sevaplandırılması, isyan edenin de cezalandırıl­ması konusunda bizzat etkisi bulunduğunu ve işleyenin sevap ya da cezayı hakedeceği anlamında fiillerin güzellik ve çirkinlikleri­nin (hüsün ve kubuh) tamamen aklî olduğu düşüncesinin doğru ol­madığı sonucunu da ortaya koymaktadır.

 

Şeriatın Görevi, Sadece Fiillerin Özelliklerini Bildirmek midir? [97]
 

Keza sünnet, “Şeriatın görevi, bir şey hakkında vaciplik ya da haramlık hükmü inşâ [98] etmek değildir; aksine onun görevi fiillerin özelliklerini olduğu gibi bildirmekten ibarettir; [99] aynen ilaçların özelliklerini ve hastalıkların türlerini açıklayan bir doktor duru­mundadır.” [100] Düşüncesinin yanlış olduğunu da ortaya koyar.

Bunlar, sünnetin daha ilk bakışta reddedeceği sakat düşünce­lerdir. Meselâ Rasûlullah (s.a.) Ramazan gecelerinin ihyası (tera­vih namazı) hakkında:

“Size farz kılınmasından korktuğum için bir daha çıkmadım.” [101] Buyurmuştur. Bir başka hadiste de:

“En büyük cürüm işleyen insan, haram olmayan bir şey hakkında soru soran ve bu sorusu yüzünden o şeyin haram kılınmasına sebep olan kimsedir.” [102] Buyurmaktadır. Buna benzer başka hadisler de vardır.

 

İnsanlar, Yalnız Başlarına Şeriatın Hikmetine Vâkıf Olamayabilirler:
 

Eğer fiillerin güzellik ve çirkinlikleri (hüsün ve kubhu), onla­rın iddia ettikleri gibi olsaydı, bu takdirde yolcu gibi meşakkat çe­ken mukîm birinin, ruhsata esas olan meşakkatin bulunması sebe­biyle oruç tutmaması caiz olur, konfor içerisinde yolculuk yapan yolcunun da orucunu tutması gerekirdi. Şâri’ Teâlâ’nın koymuş ol­duğu diğer hadlerde de durum aynıdır.

Sünnet, aynı zamanda, rivayetin sahih olması halinde sabit bulunan şer’î bir hükmün ifasının, o hükmün içermiş olduğu mas­lahatı bilmeye bağlanmasının helâl olmayacağını da ortaya koymuştur. Çünkü insanlardan pek çoğunun aklı, hükümlerin içermiş olduğu maslahatların pek çoğunu yalnız başına kavrayabilecek düzeyde değildir. Hem Peygamberimiz (s.a.) bizce aklımızdan daha güvenilirdir.




[96] Meâlimu's-sünnen sahibi Ebû Süleyman Hamd b. Muhammed el-Büstî. (ö. 388)

[97] Nâşir'in koyduğu başlığı yanlış bulduk ve müellifin maksadım dikkate alarak bu şekilde değiştirdik. (Ç)

[98] İnşâ: Olmayan bir şeye vücud vermektir. (Ç)

[99] Yani bîr şeyin vacipliğini ya da haramlığını şeriat koymaz; bunlar özellik olarak o şeyde haddizatında mevcut bulunur. Şeriat ise onda bulunan bu özellikleri açığa vurmuş olur. (Ç)

[100] Nitekim doktor, ne hastalıkları ne de onlara uygun gelecek ilaçlan kendisi koymaz; o sadece keşfeder. (Ç)

[101] Buharı, Terâvîh, 1.

[102] Ebû Dâvûd, Sünne, 6.