๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 05 Şubat 2011, 16:10:48



Konu Başlığı: Sahabî kavli ve tearuz
Gönderen: Sümeyye üzerinde 05 Şubat 2011, 16:10:48
Sahabî Kavli Ve Tearuz:


Sahabenin, “Emretti, yasakladı, hükmetti, ruhsat verdi...” gi­bi sözleri, sonra, “Emrolunduk, yasaklandık...” sözleri, sonra “şu, sünnettendir, şunu yapan Ebu’l-Kâsım’a (Rasûlullah’a (s.a.) isyan etmiştir...” sözleri, sonra “bu Rasûlullah’ın (s.a.) hükmüdür” şek­lindeki sözleri.., bütün bunlar, hadisin merfû olduğunu ifade ko­nusunda açıktır, ancak hükme medar olan illetin tasviri veya va­cip, müstehap.., gibi hükmün tayini, umûm ya da husus oluşunun belirtilmesi gibi konularda ictihâd etmiş olmaları muhtemeldir.

Sahabînin, “Rasûlullah (s.a.), şöyle yapardı.” sözü, o fiilin defaatle işlendiğini göstermesi konusunda açıktır ve bu durumda bir başkasının, başka bir şeyi yapar olduğunu söylemesi halinde, ikisi arasında tearuz meydana gelmez.

“Ona eşlik ettim, onu yasaklarken görmedim, biz onun zama­nında bunu yapardık...” sözleri, takrir (onaylama) konusunda açıktır, fakat bu bir nass değildir.

 

Hadisler Arasında, Tarîkler Sebebiyle Meydana Gelen Farklılıklar:
 

Bazen, hadisler arasında, tarîklerin farklı olması sebebiyle ihtilâflar meydana gelmiş olabilir. Bu, hadisin mana ile rivayet edilmiş olmasından kaynaklanır. Hadis, farklı tarîklerden gelir ve sika ravîler onun lâfzında ihtilâfa düşmezlerse, bu, o hadisteki lâfzın Rasûlullah’a (s.a.) ait olduğunu gösterir. Bu durumda, asıl maksadı ifadenin ötesinde kullanılan takdim tehîr, vâv, fâ.., gibi zâid unsurlarla da istidlalde bulunmak mümkün olur.

Eğer râvîler, muhtemel manalara gelecek şekilde ihtilâf eder­ler, kendileri de fıkıh, hıfz ve çokluk bakımından birbirlerine ya­kın durumda olurlarsa, o zaman açıklık düşer ve o hadisle, ancak hepsinin müştereken ifade ettikleri manaya istidlal mümkün ola­bilir. Ravîlerin büyük çoğunluğu, hadisleri rivayet ederlerken asıl manaya önem verirler, lâfza fazla önem vermezler.

Eğer ravîler arasında mertebece farklılık varsa, o zaman sika  (güvenilir), sayıca daha çok, olayı en iyi bilen râvîlerin hadisleri tercih edilir. Sika râvînin rivayeti, fazladan bir kaydın varlığını ifade ediyorsa, -meselâ, “Sıçradı” dedi, “kalktı” demedi; “Bedeni üzerinden suyu akıttı” dedi, “yıkandı” demedi ifadesi gibi-, o za­man bu ziyadelik alınır.

Aralarında fahiş bir şekilde farklılık bulunur, kendileri de de­rece itibarıyla birbirlerine yakın olurlar, birini diğerine tercihi gerektirecek bir unsur da olmazsa, o zaman üzerinde ihtilâf ettikleri noktalar düşer, dikkate alınmaz.