๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 29 Ocak 2011, 15:45:00



Konu Başlığı: Sadakanın üstünlüğü
Gönderen: Sümeyye üzerinde 29 Ocak 2011, 15:45:00
Sadakanın Üstünlüğü:


Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:                                       

"Cimrilikten sakının; çünkü cimrilik, sizden öncekileri helak etmiştir. [421]                                                                                   

"Şüphesiz sadaka, Rabbingazabını söndürür. [422]

"Şüphesiz sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi, hata ve günahı söndürür. [423]

"Hiçbir kimse helâlinden bir hurma tanesi tasadduk etmez ki Allah, onu sağ eliyle kabul buyurarak tâ dağ kadar yahut daha büyük oluncaya kadar, sizden birinizin tayını veya dişi deve yav­rusunu büyüttüğü gibi büyütmesin.[424]

Bence bunun sırrı şudur; Mele-i a'lânın, ülkenin ıslâhı ya da nefsinin tezkiyesi için çalışanlar sebebiyle, âdemoğull arının ıslâhı ve onlara İlâhî rahmetin inmesi için olan duaları, infakta bulunan kimseye yönelir. Bu, Mele-i sâfile ve oradan da diğer insanlara, o kimseye İyi davranmaları ve iyilikte bulunmaları doğrultusunda ilhama dönüşür ve hatalarının mağfiretine sebep olur.

Allah'ın sadakayı kabul etmesinden maksat, misal âleminde amelin suretinin, sahibine mensup bir şekilde temessül etmesidir. O suret orada, Mele-i a'lânın duaları ve Allah'ın ona rahmeti ile gelişir, büyür. Bu yahut da âhirette olur. Nitekim, "Altınla gümü­şün hakkını vermeyen hiçbir attın ve gümüş sahibi yoktur kj,, kıya­met gününde bunlar ateşten levhalar haline getirilip de, cehennem ateşinde kızdırılarak, onlarla sahiplerinin yanları, alnı ve sırtı dağlanmasın. [425]hadisi bu manayı ifade eder.

Yine Rasûlullah (s.a.), zekâtı verilmeyen paranın kıyamet gü­nünde sahibinin boynuna zehirli bir yılan gibi dolanacağım ve avurtlarını yakalayarak ona azap edeceğini belirtmiştir. [426] Deve, sığır ve koyun hakkında da benzer şeyler söylemiştir. [427]

Bence, zekâtım vermeyen kimsenin bu şekilde ceza görmesini gerektiren iki sebep vardır. Bunlardan birincisi asıl, diğeri ise onu teyit eder mahiyettedir. Şöyle ki: Zihnî suretler, başka suretlerin düşünülmesini gerektirirler; aynen içten geçen sözlerin (kelâm-ı nefsî) birbirini çağırıştır arak uzayıp gitmesi gibi.

Zihinde bulunan karma suretler de aynı şekilde, başka karma suretlerin bulunmasını çağrıştırır. Babalık ve oğulluk gibi. Meni kaplarının dolu olması ve onun buharının fikrî kuvveler üzerinde baskı yapması, nefsi, düşünde kadın suretleri görmesi yolunda ha­rekete geçirir. Kapları zulmanî buharlarla dolu olan kimse de, bu­nun etkisiyle meselâ fil gibi eza veren korkunç şeyleri tasavvur et­me eğiliminde olur. İdrâk güçleri de aynı şekildedir ve onların ta­biatları, nefis üzerine misâl âlemine ait bir kuvvetin inmesi halin­de, cimriliğinin açık bir şekilde temessül etmesini gerektirir. Bu, cimrilik yaptığı ve saklamak için zahmetlere katlandığı, fikrî kuvyelerinin hep kendisiyle meşgul olduğu şeylerin de açık bir şekilde temessül etmesi sonucuna götürür. Bunun sonucunda o kişi, Allah Teâlâ'nın cari olan sünneti gereğince temessül eden bu şeyler se­bebiyle azap görür; altın ve gümüş dağlanmak şeklinde, deve ken­disini tepelemesi ve ısırması şeklinde temessül eder. Diğerleri de böyle.

Mele-i a'lâ, bunu bilirler ve onlar arasında bu mallara sahip olan kimselere zekâtın vacip olduğuna dair icmâ oluşur, insan nefişlerinin azap görmesi onların yanında temessül eder. İşte bu du­rum, bu azap verici suretlerin haşır alanında indirilmesini hazırla­yıcı olur.

Malın boyuna dolanan zehirli yılan şeklinde temessül etme­siyle, dağlama levhaları şeklinde temessül etmesi arasındaki fark şundandır: Birincisi, genel mal sevgisinin kendisine galebe çalma­sı halinin temessülüdür. Bu durumda malın sureti tek bir şey ola­rak temessül eder; mal sevgisinin kendisini sarması da, son derece zehirli yılanın etrafına dolanması ve avurtlarından yakalayarak sokması suretinde eza görmesi şeklinde temessül eder. İkincisi ise, bizzat biriktirdiği altın ve gümüşlere yönelik tutkusunun, onu sak­lamak için katlandığı zahmetlerin temessülüdür. Fikrî kuvveleri biriktirdiği paracıklarımn sûretleriyle dolar ve bunun sonucunda da, o suretler tam ve azap verici bir şekilde temessül eder. [428]



[422] Tirmizî, Zekât, 28.

[423] Tirmizî, îmân, 8; İbn Mâce, Zühd, 22.

[424] Buhârî, Zekât, 8; Müslim, Zekât, 64.                                           

[425] bkz. Müslim, Zekât, 24.                                                               

[426] bkz. Buhârî, Zekât, 3; Müslim, Zekât, 27.                                     

[427] bkz. Müslim, Zekât, 24.

[428] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/125-127.