> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Hüccetullahil Baliğa > Sâbikûndan olan zümreler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sâbikûndan olan zümreler  (Okunma Sayısı 1175 defa)
08 Şubat 2011, 15:53:13
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 08 Şubat 2011, 15:53:13 »



Sâbikûndan Olan Zümreler:


 

1. Müferridûn: Gayb âlemine yönelmiş kimselerdir. Zikr ha­li, bunların ağırlıklarını üzerlerinden atmıştır.

2. Sıddîkler: Bunlar, Hakk’a bağlılık ve onun için her şeyden soyutlanma konusunda son derece bir belirginlik gösterirler ve di­ğer insanlardan ayrılırlar.

3. Şühedâ/Şahitler: Bunlar, insanlar için hazırlanmış kim­selerdir. Mele-i a’lâ’nın kâfirlere lanet etme, mü’minlerden razı ol­ma, iyiliği emretme, kötülüğü önleme, peygamber vasıtasıyla dini yayma ve yüceltme.., özellikleri bunlara da sirayet etmiş, kendile­rinde meleke haline gelmiştir. Kıyamet günü olduğunda bunlar, kalkarlar ve kâfirlerle mücadeleye girişirler, onların aleyhlerine şehadette bulunurlar. Bunlar, risalet görevinin ifası konusunda peygamberin uzuvları mesabesindedirler. Böylece, risaletten bek­lenen amacın gerçekleşmesi istenir. Bu yüzden bunların diğerle­rinden üstün tutulmaları ve saygıyla anılmaları vacip olmuştur.

4. İlimde rüsûh sahipleri: İlimde yüksek payeye erenler, yüksek zeka ve üstün akıl sahibi kimselerdir. Rasûlullah’tan (s.a.) işitmiş oldukları ilim ve hikmet, onlarda mevcut bulunan üstün kabiliyetle karşılaşmış ve onu harekete geçirmiştir. Böylece onlar, kendilerinde, Allah’ın kitabının manalarını -anlaşılması gereken şekilde- anlama yeteneği bulmuşlardır. Hz. Ali (r.a.),

“Ya da müslüman bir kimseye nasip kılınan (üstün) anlayış...” [592] Derken işte bu noktaya işaret etmiştir.

5. Abidler: Bunlar, ibadetlerin faydalarını gözleriyle görür­ler, nefisleri onların nuruyla şekillenir. Bu nurlar, onların kalplerinin ta derinliklerine nüfuz eder, bunun  sonucunda Allah Teâlâ’ya basiret üzere kullukta bulunur hale gelirler.

6. Zahidler: Bunlar âhiret hayatına dair yakînî imanları so­nucunda dünya ve lezzetlerini hakir görürler, kendilerini tamamen âhirete verirler. Dünyada insanların rağbet ettikleri şeyleri, deve kılı gibi değersiz görürler.

7. Âdil halifeler: Bunlar, peygamberlere halife olmak üzere, Allah’a gerçek kullukta bulunanlar arasında, kendilerinde adalet vasfı halkedilmek suretiyle hazırlanmış kimselerdir. Onlar, kendi­lerinde meleke halinde bulunan bu özelliklerini, Allah’ın emri doğ­rultusunda kullanırlar ve yeryüzünde adaletin hakim olmasına çalışırlar.

8. Güzel ahlâk sahipleri: Bundan maksadım semahat-ı nefs sahibi olanlar, yani cömertlik, tevazu, haksızı affetme.., gibi güzel huylara sahip olanlardır.

9. Meleklere benzeyenler: Bunlar, yaşantılarında melekle­re benzerler ve onlarla birlik olurlar. Nitekim hadislerde, bazı sahâbîlere meleklerin selâm vermekte olduğu belirtilmiştir.

Bu saydığımız zümrelerden her birinin cibillî yetenekleri var­dır; peygamberlerin verdiği haberlere kulak kesilmekle bu yete­nekleri sayesinde kemal mertebelerine ulaşırlar. Aynca kesbî olan yetenekleri de vardır. Bu da, onların şeriatların hükümlerine ya­pışmaları ile oluşur. Bu iki yetenek bir araya geldiğinde, matlup olan kemal hali gerçekleşir.

c) Ashâbul-yemîn:

Sâbikûn mertebesinden sonra gelen zümreye “ashâbu’l-yemîn” (sağcılar) denilir. Bunlar da çeşitli tiplerden meydana ge­lir:

1. Nefisçe, sâbikûndan olanlara çok yakın bulundukları hal­de, yaratılış amaçlarını tekmile muvaffak olamayanlar. Bunlar, ruh ile değil de suretlerle yetinirler; ancak ruha nisbetle tümden yabancı da değillerdir.

2. Melekeleri çekişmeli bulunup, melekî yönleri zayıf, hayvanî yönleri de güçlü olanlar arasından ağır riyazetlere muvaffak kı­lınmış kimseler. Bunun sonucunda Mele-i sâfil’e ait özellikler, bunlar için de sonuç vermeye başlar. Bunlar, hayvanı yönleri zayıf kimseler de olabilir. Bu durumda, kendilerini Allah’ın zikrine1 ve­rirler. Bunun sonucunda kendilerine cüz’î ilhamlar gelmeye baş­lar, cüz’î kulluk ve arınma ortaya çıkar.

3. Melekeleri uyumlu olup, melekî yönleri son derece zayıf bu­lunanlar zümresi: Bunlar, hayvani yönleri güçlü kimselerse, ağır riyazetlere; zayıfsa sürekli virdlere dört elle sarılırlar. Bu hayat sonunda keşf haline geçemezler, ancak güzel melekelerin kalıpları bulunan ameller ve davranış biçimleri, nefislerinin ta derinlikleri­ne kadar kok salar.

Bunların pek çoğu hakkında, amellerinde tam gerçek bir ftlâs ile yapı ve itiyatların gereğinden hakiki anlamda uzaklaşma şartı aranmaz. Dolayısıyla bunlar, hem kendi yapılarının istekleri­ni, hem dp sevap beklentisini bir arada içeren bir niyetle sadaka verirler; hem kavimlerinin âdetlerini yerine getirmiş olmak, hem de sevap ummak amacıyla sıla-i rahimde bulunurlar; zina ve içki­den, hem Allah’tan korktukları için, hem de insanlardan utandıkları için uzak dururlar. Veya ma’şûkaların peşine takılamadıkları, mallarını eğlence yollarında hare ayam adıldan için temiz kalırlar. Bu zümrenin bu tarzdaki yaşantıları makbuldür. Bir şartla ki, kalpleri mahza ihlâstan iyice kopmuş olmamalı, nefisleri, bizzat amellerin kendilerine tutunmalı, melekelerin açıklaması olan şey­lere takılı kalmamalıdır.

İlk hikmette, hayanın bir kısmının yerinde ve iyi, bir kısmı­nın ise zaafdan kaynaklanacağından kötü olduğu sabitti. Buna rağmen Rasûlullah (s.a.):

“Hayanın tamamı hayırdır.” [593] buyur­muş ve böylece sözünü ettiğimiz hususa dikkat çekmiştir. Bu zümreden olanlann çoğuna, çok az zamanlarda melekî parıltıların çaktığı olur. Ancak bu, onlarda bir meleke halinde bulunmaz. Bu hale tümden yabancı da olmazlar. Bunlar, kendi nefislerini kına­yarak Allah’a istiğfarda bulunan, tenha yerlerde Allah’ı anıp göz­lerinden yaşlar akıtanlar gibi kimselerdir. Keza ya yapısındaki zaaf, ya da yapısında sonradan ortaya çıkan bir çözülme sebebiyle kendilerini serden tutamayanlar da böyledir. Bu durumda olanlarm kalpleri kuşun kalbi gibi olur. İshale yakalanan ya da çeşitli musibetlere maruz kalan kimseler gibi, bunlann karşılaştıklan sı­kıntılar, günahlanna keffâret olur.

Kısaca söylemek gerekirse, ashâbu’l-yemîn, sâbikûnun sahip oldukları iki özellikten sadece birini elde edebilen kimselerdir.

d) A’raftakiler:

Ashâbu’l-yemînden sonra, “ashâbu’l-a’râf diye isimlendirilen zümre gelmektedir. Bunlar da iki tür insanlardan oluşur:

1. Yapı itibariyle sağlam, yaratılışları temiz insanlardır, ancak kendilerine İslâmî davet ya hiç, ya da kendi dilleriyle ulaşma­mıştır, ya da kendilerini bağlayacak, aleyhlerinde hüccet olarak kullanılacak ölçüde ulaşmamıştır. Bunlar İslâmî tebliğden uzak bir halde, hasis davranışlar, âdi işler içerisine girmeksizin bir ha­yat sürmüşlerdir. Öbür taraftan müsbet ya da menfi manada Cenab-ı Hak ile ilgilenmemişler, dinden habersiz olarak yaşamışlar­dır. Bunların meşgaleleri genelde, dünya hayatıyla ilgili ihtiyaçla­rının giderilmesi ve bu uğurda yaptıkları çalışmalar olmuştur. Bunlar öldükleri zaman kör bir hale dönerler; ne sevap ne de azap görürler. Hayvanı yönleri yok oluncaya kadar bu böyle devam eder ve sonunda bir tür melekî parıltıya mazhar olurlar.

2. Eksik akıllı olanlar: Bunlar çocuklar, bunaklar, kara cahil­ler, köleler gibi kimselerden oluşur. İnsanların çoğu bunları kale almaz. Bunlar, geçerli olan davranış kalıplarından soyutlandıkla­rında tümden akılsız ortada kalırlar. Bunların imanları için, Rasûlullah’ın (s.a.) siyah cariyeden aldığı cevap kadarı yeterli kabul edilir. Hani Rasûlullah’a (s.a.), keffâret olmak üzere mümin bir kö­le azad etmesi gereken bir sahâbînin, sahip olduğu siyah cariyenin azadının yeterli olup olmadığını sormuştu. Rasûlullah (s.a.) da, ka­dının mü’min olup olmadığını öğrenmek için ona:

“Allah, nerede­dir?” diye sormuştu. Kadın da eliyle göğe işaret etmişti. Bu olayda Rasûlullah (s.a.), bu kadarcık bir bilgiyle yetinerek onun mümin olduğuna hükmetmişti. Aslında bu gibi kimselerden istenen tek şey, İslâm dininin bütünlüğünün zedelenmemesi için müslümanlara benzemeye çalışmalarıdır. Onlara yönelik gerçek anlamda başka bir talep yoktur.

Bunlardan, rezil bir hayat yaşayıp, Cenab-ı Hak hakkında lâyık olmayacak itikatlar besleyenlerse, cahiliye devri insanları gi­bi kabul edilirler ve elbette ki onlar, çeşitli azaba maruz olacaklar­dır.

e) Amelde münafıklar:

A’râftakileri takibeden zümre ise, “amelde münafıklar” diye isimlendirilen kimselerdir. Bunlar, istenilen kemal mertebesine ulaşamayan çeşitli sınıf insanlardan meydana gelir. Bunların ken­dilerine emredilen hedef doğrultusunda gitmemelerinin sebepleri:

i. Ya, kendi yapılarından kaynaklanan perdelerdir. Bunun sonucunda rezaletler içerisinde kendilerini kaybetmişlerdir. Aşın derecede yeme içme ve kadın düşkünlüğü, kindarlık gibi. Bunların taatleri, günahlarını karşılamayacak ölçüdedir.

ii. Ya töre perdeleridir. Bunlar, eski cahiliye döneminden kalma törelerin terkini bir türlü hazmedemezler; eş, dost ve akra­badan, vatandan vazgeçerek hicret edemezler.

iii. Ya da yanlış/kötü bilgi perdesidir. Müteşebbihenin bilgisi gibi.

Bu kısmın altına şu türden insanlar girer:

1. Şirk-i hafi sahipleri: Bu sınıf içerisinde yer alanlardan bazıları, gerek ibadette, gerekse yardım dilemede gizli şirk içeri­sinde bulunan kimselerdir. Bunlar Allah’ın gazabını gerektirecek şirkin, kendi yaptıkları dışında başka bir şey olduğunu düşünür­ler. Bu tabii ki, dinin şirk olduğuna dair açıkça beyanda bulunma­dığı, üzerindeki örtüyü tamamen kaldırmadığı konularda olur.

2. Zaaflarına yenik düşenler: Bu zümre içerisine giren di­ğer bir sınıf, zaaf sahipleri olan, kirli işleri bulunan, utanma duy­guları pek olmayan, hafif meşrep kimselerdir. Bunların Allah ve peygamberine karşı olan sevgileri, kendilerini bir türlü günahlar­dan uzak tutmaya yetmez. Şarap içip de kendisinin Allah’ı ve pey­gamberini sevdiğim söyleyen kişinin durumu böyle...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sâbikûndan olan zümreler
« Posted on: 24 Nisan 2024, 20:26:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sâbikûndan olan zümreler rüya tabiri,Sâbikûndan olan zümreler mekke canlı, Sâbikûndan olan zümreler kabe canlı yayın, Sâbikûndan olan zümreler Üç boyutlu kuran oku Sâbikûndan olan zümreler kuran ı kerim, Sâbikûndan olan zümreler peygamber kıssaları,Sâbikûndan olan zümreler ilitam ders soruları, Sâbikûndan olan zümrelerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes